İnsan gaflet sonucu unutarak ya da yanılarak hata yapmaya yatkın bir varlıktır. Nitekiminsanın bu zayıflığını “
sizi bir za'ftan yarattı...” (Rum Suresi
54) ayetiyle haber verir. Ancak Kuran’da bildirilen ahlakı göz ardı eden
bu zaaflarının farkında olmayıp büyüklük taslayan insanlar
yapılan hatalar karşısında yanlış bir tutum sergilerler. Bu insanlar kendileri bir hata yaptıklarında bunu kabul etmek istemezler. Hatanın sorumluluğunu başka kimselere ya da olaylara yüklemeye çalışırlar. Eğer hatalarını kabul etmek zorunda kalırlarsa
bu kez uzun süre kendi kendilerini affedemez
sıkıntılı bir ruh haline bürünürler. Hatayı yapan başka biri olduğunda ise
affedici olmak Kuran ahlakına sahip olmayan bu kişilerin nefsine ağır gelir. Özellikle kendi menfaatlerine dokunan bir hata karşısında hemen öfkelenebilirler. Oysa Kuran ahlakını yaşayan müminler bir hata yaptıklarında bunu sahiplenmez
hatayı yaptıranın da
olduğunu ve bunda mutlaka öğrenmeleri gereken bir ders olduğunu bilirler. Kendi kendilerine zulmetmezler. Karşılarındaki kişi bir hata yaptığında ise affedici
merhametli ve hoşgörülü davranırlar.
Kuran Ahlakında Bağışlamanın Önemi
Kuran'da "Kim sabreder ve bağışlarsaşüphesiz bu
azme değer işlerdendir." (Şura Suresi
43) ayetiyle affetmenin üstün bir ahlak özelliği olduğu haber verilmektedir. Böyle bir durumda müminler
karşılarındakine öfkelenmek yerine
hatayı yapana güzel ve nezaketli bir şekilde uyarıda bulunurlar. Bir başka ayette de
"... affetsinler ve hoşgörsünler.
'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?
bağışlayandır
esirgeyendir." (Nur Suresi
22) buyurmaktadır. Mümin bir hata yaptığı ve bundan samimi olarak vazgeçtiği zaman
'ın kendisini bağışlamasını
esirgemesini ve rahmet etmesini umut eder. Çevresindeki insanların da kendisini mazur görmesini ve affetmesini diler. İşte
Kuran’da bu durumu hatırlatarak insanlara
kendilerine yapılmasından hoşlandıkları tavrı
başkalarına da göstermeleri gerektiğini bildirmiştir. Müminler kendileri için talep ettikleri bu bağışlanmayı karşılarındaki kimselere de gösterirler. Kuran'da
bağışlamanın önemi şöyle bildirilmiştir:
“... Yine de affederhoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız
artık elbette
bağışlayandır
esirgeyendir.” (Teğabün Suresi
14)
Müminlerin Affediciliği
Müminlerin affedicilik anlayışlarıKuran ahlakından uzak yaşayan kimselerinkinden çok farklıdır. Bu kimselere özgü ‘Bir kereye mahsus affetme’ mantığı müminlerin asla benimsemeyecekleri bir davranış biçimidir. Herhangi bir hata
kayıp veya kusurun değil bir defa defalarca devam etmesi durumunda dahi iman sahibi kişilerin tavrında bir değişiklik olmaz. Her defasında affedici ve hoşgörülü bir tutum sergilerler. Oysa ki Kuran ahlakından uzak yaşayan bir kimsenin hoşgörüsünün ve affediciliğinin kişiye göre değişebilen bir tahammül sınırı vardır. Toplum arasında ‘bardağı taşıran son damla’ olarak da bilinen bu anlayışa göre üstüste gelen farklı hatalar veya tekrarlayan yanlışlar sonrasında ortaya çıkan durumun artık affedilemez hale geldiği sonucuna varılır. Bu çarpık affetme anlayışının bir diğer örneği de ‘hataların hata sahibinin yüzüne vurulması’dır. Buna göre
üzerinden zaman geçmiş hatalı bir davranış
yeri geldiğinde sahibine imayla veya doğrudan hatırlatılarak karşı tarafa rahatsızlık verilir. Bu kişiler
karşılarındaki kişiyi bağışladıklarını söyleseler bile
kalplerinde bulunan öfkeden ve kişisel kızgınlıklarından kurtulmaları uzun sürer. Tavırları genellikle bu kızgınlığı yansıtacak şekildedir.
Müminlerin affediciliği ise samimi ve süreklidir. Onlar yalnızca sözleriyle değil kalpleriyle de affederler. Gerçek affetme makamının Rahman ve Rahim olan Yüceolduğunu bilirler. Geçmiş hatalardan tekrar tekrar bahsetmezler. İnsanların kusurlu yönlerini araştırıp yüzlerine vurmak yerine
güzel özelliklerini ön plana çıkarır
bunlardan bahsederler.
’ın emri olduğunu bildikleri ve insanın dünyada imtihan olan
hata yaparak öğrenen bir varlık olduğundan haberdar oldukları için hoşgörülü ve şefkatlidirler.
müminlerin bu özelliğini bir ayette şöyle bildirir:
“(Bunlar) Büyük günahlardan ve çirkin -utanmazlıklardan kaçınanlar ve gazablandıkları zaman bağışlayanlar(dır.)” (Şura Suresi
37)
Ayrıca müminlerkendilerinin tamamen haklı oldukları ve karşı tarafın tümüyle haksız olduğu bir durumda bile hiç tereddütsüz affedebilirler. Affetme konusunda
hataları
büyük ya da küçük olarak ayırmazlar. Bir kimse yaptığı bir hata sonucu büyük bir kayba sebep olabilir. Ancak meydana gelen her olayın
'ın kontrolünde ve bir kader dahilinde geliştiğini bilen müminler
bu durumda da tevekküllü davranır ve kişisel bir kızgınlık içerisine girmezler.
müminlerin bu üstün ahlakını bir ayette şöyle bildirmiştir:
“…öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir.iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi
134)
Peygamberimiz (sav)’in Sünnetine Uymak
Peygamberimiz (sav)’in affediciadil
hoşgörülü
merhametli ve şefkatli tavrı her dönemde kendisini izleyen Müslümanlar için çok güzel bir örnektir. Onun bu tavrı
birçok insanın kalbinin İslam ahlakına ısınmasına ve Peygamberimiz (sav)'e büyük bir sevgi ile bağlanmalarına vesile olmuştur. Peygamber Efendimiz (sav)’in güzel ahlakı tavsiye ettiği hadislerinden biri şöyledir:
"Rabbim bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de'tan korkmamı
öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi
fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı
benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı
beni mahrum edene de vermemi
bana zulmedeni affetmemi
susma halimin tefekkür olmasını
konuşma halimin zikir olmasını
bakışımın ibret olmasını
marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi." (Kütüb-i Sitte
Muhtasarı Tercüme ve Şerhi
Prof. Dr. İbrahim Canan
16. cilt
Akçağ Yayınları
Ankara
s. 317)
Peygamberimiz (sav)'in de "İmanın kemaligüzel ahlakladır" (G.Ahmed Ziyaüddin
Ramuz El Hadis
2. cilt
Gonca Yayınevi
İstanbul
1997
344/4) sözleriyle belirttiği gibi
imanın en önemli alametlerinden biri güzel ahlaktır. Bu nedenle Peygamberimiz (sav)’in sergilediği bu güzel ahlakın en güzel örneklerini öğrenmek ve uygulamak önemli bir ibadettir.
Bu makaleVakit gazetesinde 09 Şubat 2006 tarihinde yayınlanmıştır.