Sayfa 3/26 İlkİlk 12345 ... SonSon
255 sonuçtan 21 ile 30 arası

Konu: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

  1. #21
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    ATAİST BİR KİŞİ İLE KONTAKT KURUP KONUŞMAMIZ DA BİR SAKINCA VAR MIDIR? Itiraf etmek gerekir ki, Türkiyeli müslüman ve inançlı bayanlar ateist (ilâh tanımaz) bayanlardan genellikle daha kültürsüz Aksine, tam aksi olmalıydı Çünkü dinimiz câhilligi kabul etmiyor, ilmi emrediyor Ama bu suç biraz da hanımlarımızın kendilerinin değil, onların inançlarına ters düşmeyecek biçimde okumalarına müsâade etmeyen sistemlerin Elbette okuma fırsatı bulabilen bayanlarımızı bu hükümlerden istisna sayıyoruz Ancak şunu da hatırlatmalıyız ki, tahsilli ve bilgili olmakla irfanlı ve bilinçli olmak ayrı ayrı şeylerdir Benim muhterem annem gibi nice kadın vardır ki, ümmi olmakla beraber, mahdut ilmihal bilgisiyle öyle bir iman, bilinç ve irfana sahiptir ki, dinini ve örtüsünü en büyük şerefi sayar, karşısındaki kadın profesör de olsa zerre kadar aşağılık kompleksine kapılmaz ve inancının gereğini kahramanca savunur
    Imdi:

    1- Böyle olan bir bayanın kültürü, giyim-kusam biçimi, sosyal statüsü, dünyaya bakışı seni etkilemiyorsa, bu yönü karşısında ezilmiyorsan ve bu yönüyle onu üstün görmüyorsan,
    2- Her buluştuğunuz ve konuştugunuzda hâlinle ya da kâlinle ona inancının gereğini yavaş yavaş anlatabiliyor, onu az dâ olsa etkiliyebiliyor ve sen ondan etkilenmiyorsan,
    3- Onun yanında yabancı bir erkeğe kapandığın gibi kapanıyorsan (Halvet, koku ve süslü elbise hâriç Bunlar böyle kadınlara karşı, Allahu a'lem, haram olmamalıdır),
    4- O da Islama karşı istihzacı, alaycı ve saldırgan değilse, ya da böyle olsa bile sen onu bastırabiliyorsan Konuşmanızda, görüşmenizde, insanî ilişkiler kurmanızda bir mahzur olmaz, hattâ Allah'ın (cc) size de yükledigi "emr bil-ma'rûf"(da'vet) görevi gereği kurmalısınız da Ancak kendinizi bu konumda göremiyorsanız, bu tür ilişkilerden olabildiğince kaçınmalısınız Çünkü insan hep kendinden üstün gördüğünü kabul ve taklit eder ve kimi üstün görür ve taklid ederse günün birinde onun gibi olur Bu şaşmaz kuralı hiç unutmayın Bir arada bulunan insanlar birleşik kaplar gibidirler Birinden öbürüne doğru bir etkileşim akmıyorsa mutlaka öbüründen ona doğru akmaktadır Sohbet ve râbıtadaki etkileşim böyle izah edilir Bu yüzden Allah (cc) "Sâdıklarla beraber olun" (9/119) buyurur






    ATEİZMHiçbir ilâh kabul etmeyen, Tanrıtanımaz felsefi doktrinlerin ortak adı
    Sistemleştirilmiş bir ekol oluşturulmaksızın filozoflardan bir bölümünce benimsenmiş olan bu anlayış, doğrudan doğruya tanrının varlığını inkâr üzerine kuruludur Bu özelliğiyle de benzer yanlar taşıyor olsa da- tanrının varlığını ya da mahiyetini tartışan doktrinlerden ayrılır; tanrının yokluğunu kesin bir biçimde öne sürer
    Hemen hemen tüm felsefe ekolleri ve öğretileri gibi ateizm'in kökleri de Eski Yunan'a uzanır Maddeci yapı belirten çeşitli felsefe okullarının bağlıları, ontolojik yorumları sonucunda ateist bir inanç sergilemişlerdir "Gölge etme başka ihsan istemem" sözüyle yaygın bir ünü bulunan Diyojen bunlardan biri ve felsefe tarihinde kâfir diye nitelenen ilk kimsedir Atom kuramcısı Demokrit, onun izleyicisi Leocippus, Sofist'lerden Gorgias ve Protegoras, kendi adıyla anılan ekolün kurucusu Epikür, öne sürdükleri materyalist görüşler bağlamında birer ateist olarak göze çarparlar
    Rönesans'tan sonra Batı'da varlığını hissettiren din-dışı eğilimler ve özellikle de evrenin, doğanın ve insanın, insan toplumunun dinden bütünüyle soyutlanarak yorumlanması sonucu ortaya çıkan görüşler, ateist tutumlara büyük katkılarda bulunmuş, onlara bolca kullanabilecekleri veriler sağlamıştır
    Nitekim, dinden ve törelerden bağımsız bir siyasetin oluşturulması savını öne süren Makyavel, ateizm'i bu alana sokarken; birer ateist olmadıkları hâlde Dekart, David Hume ve Kant gibi kimselerin akılı dinden bağımsız kılma çabaları ve bu doğrultuda öne sürdükleri düşünceler çağdaş ateizm'e tutanaklar hazırlamış oldu Pozitivist yorumlarla oluşturulan bilimsel kuramlar ve evrene yönelik rasyonalist bakış açılarının oluşturduğu ortam, Feuerbach'ın öne süreceği düşünceler için çok elverişliydi XIX Yüzyılın en önemli ve sonraki dönemler bakımından da en etkili ateisti olan bu düşünür, Tanrı'nın insana özgü ülkülerin bir yansıması olduğunu, insanın özgürlüğünün Tanrı'yı inkârla gerçekleşebileceğini öne sürmüş; dini insanın etkinlik alanına indiren bu görüşten yola çıkan Marks ise, ezilenlerin egemenliğiyle birlikte dinin de yok olacağı varsayımıyla ateizm'i doruk noktasına çıkarmıştır Bu çizgiyi kemâline ulaştıran Nietzsche ise, "Tanrı'nın Ölümü" adlı kitabında, insanın kendisini bütünlemesi ve özünü bulması için göstermesi gereken en insanca tepkinin ateizm olduğunu söylemiştir
    Darwin, geliştirdiği kuramla Yaratıcı-Tanrı kavramını dışlarken; Freud, Tanrı inancının çaresızlık içindeki insanın çocukluk durumuna dönerek koruyucu bir babaya sığınma ihtiyacından doğduğunu öne sürerek, psikolojik çerçevedeki inkârı gündeme getirmek yoluyla ateizm'e bir başka boyut kazandırmıştır
    Yüzyılımızdaysa, ateizm'i Jean Paul Şartre, Albert Camus gibi varoluşçular temsil ettiler Bunlar, insanın evrende bir başına olduğu ve kendi değerlerini belirlemek özgürlüğüne sahip bulunduğu düşüncesinden yola çıkarak, bu özgürlüğü kabulün kaçınılmaz sonucu olarak Tanrı'nın inkârına gitmektedirler
    Agnostizm (bilinmezcilik) ve Pozitivizm (olguculuk) gibi ateizm'i andıran görüşler, açıkça "tanrı yoktur" demeyip de "bilinemez" "tartışılması bilimsel değildir" türünden ifadeler kullandıklarından konumuzun dışında kalmaktadır
    Islâm literatüründe, dehriyye* diye adlandırılan ateizm, kronolojik bakımdan iki ayrı safha halinde irdelenebilir Cahiliyye Dönemi Dehriliği ve Islâm sonrasındaki Dehriyyun
    Kur'an-ı Kerîm'de: "Dediler ki: o (hayat dedikleri) şey, dünya hayatımızdan başkası değildir; ölürüz, diriliriz, Ve bizi ancak dehr (zaman) helâk etmektedir' Halbuki onların bu sözlerinde hiçbir ilimleri yoktur Onlar ancak zanda bulunuyorlar " (el-Casiye, 45/24) haberiyle bildirilen cahiliyye dehriliği, yaratılmayı inkârla zaman ve maddenin ebediliğini öne süren bir inançtır
    Felsefî anlamdaki Islâm sonrası dehrilik ise, muhtemelen, Sâsânîler döneminde yaygın bir inanç olarak gözlenen "herşeyi değiştiren ve herşeyden kuvvetli olan, tüm olayları oluşturan ve yönlendiren büyük güç, ilâhî zat olan Hürmüz değil, yalnızca sınırsız zamandır" temel inancı üzerine oturtulmuş bulunan zurvanig'in karşılığı ve uzantısıdır Bu inancın sahipleri Allah'ı inkâr ederek, bütün oluşları zaman, dehr ya da felek adını verdikleri akışa bağlamaktaydılar
    Öte yandan, kısmî inkâr diyebileceğimiz bir tutum içinde bulunan maddiyun, tabiiyun (maddecilik, tabiatçılık) gibi düşüncelerle dehriliği karıştırmamak gerekir Çünkü, dehrilikde, ateizm'de olduğu gibi kesin bir inkâr, Yüce Allah'ı açık bir biçimde yok sayma sözkonusudur Yüce Allah'ın kimi esma ve sıfatlarını değil de, gerek yaratıcılık, gerek ilâhlık ve gerekse rablık plânında küllî bir inkâr vardır Ateizm, gerçek anlamıyla, işte böylesine bir küllî inkârdır
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  2. #22
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    ATIŞTA PARALI VEYA PARASIZ MÜSABAKA YAPMAK CAİZ MİDİR? İslam dini hakkı savunup zulmü kaldırmak için kuvvette büyük bir itina gösterip müslümanların zamanın silahlarıyla silahlanmalarını emrediyor Cenab-ı Hakk buyuruyor: "Düşmanlara karşı kuvvet ve (cihad için) bağlanıp beslenen atlar, hazırlayın" (el-Enfat)
    Peygamber (sav) de şöyle buyuruyor: "Dikkat kuvvet atıştır, dikkat kuvvet atıştır"
    Bunun için fıkıh kitaplarının mühim bölümlerinden biri "Kitab al-Sabk va'l-Ramy"; Müsabaka ve atış bölümüdür Bu bölümde at ve deve gibi bineklerle yarışmasıyla, ok atışı üzerine ihtimamla duruyor Yarış ile atışın sünnet veya vacib olduğunu beyan ederek müsabaka kazanan kimseler ikramiye verilmesi için teşvik ediyor Ve bugün askerlikte yapılan silah ve atış eğitimi İslam'ın emridir İslam'ın emrine imtisalen bu eğitime katılan kimsenin büyük mükafatı vardır
    Sa'id sünende Halid bin Zeyd'in şöyle dediğini rivayet ediyor: Ben ok atıcısıydım Akbe bin Amir al-Sehni bana uğrar, derdi ki: Ey Halid birlikte çıkıp ok atalım, bir gün geciktim Bunun üzerine bana dedi ki: Gel Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Cenab-ı Allah bir tek okla üç kişiyi Cennete kor Hayır maksadıyla onu yapan, onu atan ve onu hazırlayıp veren Atınız ve bininiz Atmanız binmenizden daha fazla hoşuma gider Ancak şu şeyler gerçek eğlence sayılır; Adamın atını alıştırması, zevcesiyle oynaşması ve ok atmasıdır (İbn Kudame)
    Peygamber (sav)'in zamanında at, deve, fil ve ok vardı O zamanda bunlarla müsabaka yapılıyordu Bugün tüfek, top, roket, füze ve çeşitli hava, kara ve deniz vasıtaları ve silahları vardır Bunlarla yarış ve müsabaka yapılmalıdırBunları iyi kullanmak ve eğitimi görmek lazımdır














    AV, AVCILIKEti yenilsin, yenilmesin yaratılışı icabı vahşî olup insandan kaçan hayvana av; böyle bir hayvanı kaçmaz hale getirip yakalamaya da "avlama" denir
    Islâm'da gerek kara ve gerekse deniz hayvanlarını avlamak mübahtır Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:
    "Size temiz olanlar helâl kılındı Allah'ın size öğrettiği üzere alıştırıp yetiştirerek öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın " (el-Mâide, 5/4)
    "Deniz avı size helâl kılındı " (el-Mâide, 5/96) (ayrıca bk el-Mâide, 5/1, 2, 94, 96) Ancak sadece eğlence maksadıyla avlanmak mekruhtur Hac ve ihramdayken avlanmak haramdır
    Av hayvanlarının bir kısmının eti yenir, bir kısmınınki ise yenmez Bunlar ya derisi, yünü ve dişleri gibi kısımlarından faydalanmak için, ya da şerlerinden korunmak için avlanırlar
    Avlanan hayvanın etinin helâl olması için birtakım şartlar vardır
    Bu şartların bir kısmı avcı, bir kısmı av hayvanı ve bir kısmı da av aletiyle ilgilidir
    1-Avcıda bulunması gereken şartlar a-Avcı; müslüman, mümeyyiz, âkîl veya Hristiyan ve Yahudî gibi ehl-i kitaptan olmalıdır Bunların dışındakilerin kestikleri hayvan yenmediği gibi avları da yenmez
    b-Avcı avına silâh atarken ya da onu yakalayacak hayvanı gönderirken besmele çekmelidir Kasden besmeleyi terkederse av eti yenilmez
    c-Avcı silâhı ile vurduğu veya eğitilmiş hayvana yakalattığı avı elde etmek için başka bir şeyle meşgul olmayıp hemen harekete geçmelidir Bazen atılan mermi ava isabet edip onu öldürmeyebilir Bu nedenle avcının avını araması ve canlı olarak bulduğunda kesmesi gerekir Aramayıp başka bir işle meşgul olur da sonra hayvanı ölü olarak bulursa eti yenilmez Fakat oturup beklemeksizin ya da başka bir işle meşgul olmaksızın yaraladığı avını arayıp da ölü olarak bulursa eti yenir (Meydanî, el-Lübab, III, 220)
    d-Ava silâh atma veya avı yakalayacak hayvanı gönderme işi bizzat ehil olan avcı tarafından yapılmalı, ava ehil olmayan biri buna karısınıamalıdır Resulullah (sas), taşla, sapanla, sopayla avlanmayı yasak etmişlerdir Müslim'de rivayet edilen bir hadis şöyledir:
    "Taş ne avlar, ne de düşmanı yaralar Ancak o, diş kırar, göz patlatır "
    Avcı avını vurur ve fakat onu kaybederek bir müddet sonra bulur Bununla ilgili olarak Adıy b Hâtem (ra)'dan aşağıdaki hadisler rivayet edilmiştir:
    "Okunu attığın zaman, suya düşmemiş olmak kaydıyla avı ölü bulursan ye Aksi halde, suyun veya okun onu öldürdüğünü kestiremezsin "
    Eğer onda bir yırtıcı hayvan izi bulamaz ve "senin okunun onu öldürdüğüne hükmedersen ye "
    "Okunu attıktan üç gün sonra avı kokmadan bulursan ye "
    Avcılıkta dikkat edilmesi gerekli hususların başında elbette merhamet ve ihtiyaç gelmektedir Ihtiyacı için avlanan bir müslüman merhameti elden bırakmamalı, hayvanların üreme ve yavrulama zamanlarında avlanmamalıdır Av hayvanlarının nesillerini kurutacak, tabiatın dengesini bozacak bir avcılık, mümini vebâle sokar
    2-Av hayvanında aranan şartlar

    a-Avlanan hayvan, eti yenen cinsten olmalıdır (bk Eti Yenen Hayvanlar)
    b-Yaratılışı icabı vahşî olup evcil olmamalıdır
    c-Haşeret cinsinden olmamalıdır
    d-Deniz hayvanlarından ise balık cinsinden (tatlı veya acı su balığı) olmalıdır

    e-Hayvan av tesiri ile ölmüş olmalıdır Avcı yaralanan avına ölmeden önce yetişirse kesmesi lâzımdır Aksi takdirde eti yenilmez
    3-Av aleti Av hayvanı ya eğitilmiş köpek, atmaca, doğan, şahin gibi hayvanlarla, veya ağ, tuzak kurmak gibi vasıtalarla, ya da yaralayıcı silâhla avlanır Avlamada kullanılan hayvanlarda aşağıdaki şartların bulunması gerekir:

    a-Ava salıverildiği zaman gitmelidir
    b-Av için yetiştirilmiş olmalıdır

    Köpeğin eğitilmiş olması; üç defa yakaladığı hayvanı yememesi, doğan ve şahin gibi hayvanların da çağırıldığında geri dönmeleri ile bilinir
    c-Yakaladığı hayvanın etinden yememelidir
    d-Avı boğarak öldürmemelidir Yaraladıktan sonra başka bir tesirle ölürse eti yenmez
    e-Avlama işinde ona eğitilmemiş tilki vb başka bir hayvan yardım etmemelidir
    Av, günümüzde genellikle silâhla yapılmaktadır Yukarıda belirttiğimiz gibi avcı ava silâh atarken besmele çekmeli, hayvanı vurunca hemen koşup yanına varmalı, ölmemiş ise kesmelidir Yetişmeden silâhın tesiri ile ölmüşse bir şey gerekmez, eti yenir (Meydanî, age III, 217 vd)
















    AV HAYVANLARININ SİLUETİ Av hayvanlarını vurduktan sonra içleri doldurularak vitrinlerde saklanması caiz midir?
    Bizzat bu konu hakkında gelen bir nas bilmediğimizden bunun için haramdır diyemeyiz Ancak mes'elenin başka boyutlarına baktığımızda bunun mekruh, hatta harama yakın bir mekruh olduğunu söyleyebiliriz Şöyle ki, resmin gölgeli (heykel halinde) olanının haram olduğunda ittifak vardır Bunun sebebi (illet anlamında) büyük ihtimalle putatapıcılığa benzeme ya da putperestliğe meyletme olasılığıdır Bu şekilde içi doldurulan bir hayvan, bu konuda insanların yaptığı heykellerden geri değildir Sonra bu uygulama insanları meşru sebepler (ihtiyaç) dışında av yapmaya avı meşru olmayan tarzda boğazlamaya, ona eziyet etmeye götürür Halbuki bunlar mekruhtur ya da haramdır Ayrıca bunun meşru bir faydasından da söz edilemez Yani faydasız, abes bir iştir Halbuki, "Abesi terketme, kişinin İslam'ının güzelliğindendir"











    AVÂRIZ (VAZİFELERİ YAPMAYA ENGEL ŞEYLER)

    İlletler, bozukluklar, kazalar ve sakatlıklar gibi anlamlara gelen "arıza" kelimesinin çoğulu
    Fıkıh'da insana ârız olup vazifesini yapmaya engel olan şeylere avârız denir Meselâ hastalık, yolculuk, gebelik, emziklilik, şiddetli açlık ve susuzluk ve yaşlılık gibi özürler insanın orucu yemesini mubah kılan avârızdandır
    Usûl-i Fıkıh'da insana ârız olup edâ ehliyetini ortadan kaldıran veya noksanlaştıran ya da hükümlerini değiştiren durumlara avârız denir İki kısma ayrılır:
    a-Semavî avârız: Delilik, bunama ve unutma gibi meydana gelmesinde şahsın bir rolü olmayanlar
    b-Kesbî avârız: Sarhoşluk, sefâhet ve yolculuk gibi meydana gelmesinde şahsın iradesinin tesiri olanlar (Abdulvehhâb Hallaf, İlmu Usûli'l-Fıkh, Kuveyt 1978, 138)
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  3. #23
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    AVIN HELAL OLMASI İÇİN NE GİBİ ŞARTLAR VARDIR? Avın helal olması için şu şartların bulunması lazımdır:

    1- Avcının bulunması Bir köpek kendiliğinden bir avı yakalayıp öldürürse helal değildir
    2- Avcının müslüman veya kitabı olması
    3- İhramda olmaması
    4- Yaralayıcı bir alet almak veyahut avcı olan hayvanı göndermek
    5- Köpek veya doğan gibi bir hayvan ile yapılırsa öğretmiş olması, yani avcı "git" dediği zaman gider "Gitme" dediğinde gitmez Avı yakaladığı zaman ne onu yer, ne bırakır














    AVL, AVLİYE

    Bir miras hukuku terimi olarak avliye: Hisseleri ayet ve Hadislerde belirlenen ashabu't-ferâizin hisseleri toplamı, asıl meselenin ortak paydası (mahreci)'ndan büyük çıkarsa böyle meseleye "avl veya avliye" denir Burada hisseler toplamı mahrec kabul edilerek, bu eksiklik her vârise hissesi oranında yansıtılır Başka bir deyimle hisseleri o nisbette azalmış olur
    Avliyede hisseler, bütün mirasçılara yeterli olmayan bir mal içinde toplanmıştır Hisseleri vermek için toplamak gerekir Ayet veya hadîsin gereği ile sabit olan, bizzat nass'la sabit olmuş gibidir İbn Abbas dışında, diğer sahabenin bu konuda icmâ'ı vardır (el-Mevsılî, el-İhtiyar, V, 96)
    Avliye ilk olarak Hz Ömer devrinde söz konusu olmuştur Hz Ömer (ra) sahabe ile istişare sonucu, hisseler toplamını mahrec yapmış ve bu yolla eksikliği tüm mirasçılara yansıtmıştır Bu konuda ona, İbn Abbas dışında karşı çıkan olmamıştır (el-Mevsılî, age, V, 97)
    Avliye meselesine örnekler: Vefat eden bir kadının mirasçı olarak; kocası anası ve iki tane öz kız kardeşi bulunsa miras hisseleri ve taksimi şöyle olur Koca ikide bir; ana altıda bir; iki kız kardeş birlikte üçte iki hisse alırlar Bu meselede ortak payda 6 hisseler toplamı ise 8 olur 6 ortak payda ile 8 hisseyi vermek matematik bakımından mümkün olmadığından, hisseler 8 üzerinden verilir
    Başka bir örnek 1/2 1/6 2/3 1/3
    __________________________
    2 kız 2 kız
    Koca Ana kardeş kardeş 6
    (bababir) (anabir)
    3 2+2 1+1 10 Avli
    Burada hisseler toplamı:
    1/2+1/6+2/3+1/3=10/6 olur
    10 mahrec (ortak payda) kabul edilerek, koca 3, ana 1, baba bir kız kardeş 2, anabir kız kardeş 1 hisse almışlardır
    Avliye usulü ile, miras vârislere taksim edilince muayyen hisselerinde belli ölçüde azalma meydana gelir Böylece miras kalan mal bütün hisseleri karşılamadığı halde hepsinin mirasçı olması sağlanır
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  4. #24
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    AVRET KONUSUNDA DIĞER MEZHEPLERDEN YARARLANILABİLİR Mİ? Avret konusunda diğer mezheplerden yararlanılabilir mi? Açılma konusunda dört mezhebin dışındaki mezheplerde farklı görüş var mıdır? (Sia ve Zâhiriyye gibi)
    Avretin sınırları konusu naslarla sabit olduğu için, dört mezhebin dışındaki mezheplerde de durum aşağı yukarı aynıdır
    Zâhiriyye mezhebi'nde, yabancı erkeğe karşı kadının elleri ve yüzü müstesna, bütün bedeni avrettir Zira Allah fercin hıfzını farz kıldığı gibi, bunun yanıbaşında gözü korumayı da farz kılmıştır Bu hüküm ‚âmm'dir Ancak sahih bir nas ile tahsis edilebilir Bu nas da sadece, evlenme kasdıyla bakıldığında elleri ve yüzü istisna etmiştir Ancak, kadının mahremi olan erkeklere, kadınlara ve erkeğin de erkeklere karşı avreti sadece ön ve arkadan ibarettir
    Zeydiyye mezhebinde kadının yabancıya karşı eli ve yüzü dahil her yeri avrettir Kadının şehvet duyabilecek yaşa gelmiş çocuklardan dahî örtünmesi farzdır
    Ibâdiyye'de ise, yabancı kadının el ve yüzü dışındaki yerlerine bakmak, haramlığından öte, abdesti dahî bozar (Mevsû'atü'l-Fıkhı'l-Islâmî, NI/121-130 (Ecnebi Md))
    Ancak, şahsen ehl-i sünnetin, bu konuda başka mezheplerden görüş arayacak kadar zarûret içerisinde olduğu kanaatinde değilim Asr-ı Saâdet'ten bugüne, ne kadın ve erkeğin tabiatlarında, ne de ihtiyaçlarında bir değişiklik olmuştur Cihanşumul ve ahkâmı kıyâmete dek sürecek olan bir dinin orta yolu olan ehl-i sünnet mezheplerinin çaresiz kaldığı, ya da görüşlerinin geçerliliğinin sona erdiği bir mesele düşünülemez Binaenaleyh, ortada bir zarûret meselesi yoktur ki, başka türlü bir çâre aransın Aksi halde bu çığırın da sınırını tayin zor olur O taktirde birisi çıkıp pekâlâ şöyle diyebilir: Iki hafta önce bir gazetenin verdiği habere göre, Türkiye'de 338 bin hayat kadını icra'yı faaliyet etmektedir Bu durum büyük bir zarûret halini almış ve umumî bir belâ oluşturmuştur Binaenaleyh bunca kadını bu işten vazgeçiremeyeceğimize göre, Şîa mezhebindeki mut'a nikahını tatbik etmek suretiyle, bu kadınları ve bunun birkaç katı erkeği zina etmekten kurtarmış oluruz Bu nasıl hiç bir akıllının kabul edemeyeceği bir yolsa, diğeri de aynıdır












    AVRET OLAN YERE DOKUNMA VE "MUSAFAHA" Genel kaide olarak; "bakılması helâl olan yere dokunmak da helâldir" Bundan sadece erkeğe göre yabancı kadınlar istisna edilir Meselâ erkek, Hanefi mezhebine göre yabancı bir kadının eline ve yüzüne belli şartlarla bakabildiği halde, dokunması caiz değildir
    Buna göre:Kadınla musâfaha, kadın genç ve şehvete sebep olabilecek durumda ise, haramdır Zira Allah Resulü, yabancı bir kadının elini tutanın, eline Kıyâmet Günü ateş konacağını haber vermiştir (Ibn Hümâm, Fethü'l-Kadir, VN/98) Kendisi de biat esnasında kadınlarla musâfaha yapmamış ve "Sizden söz ile biat alıyorum" buyurmuştur HzAişe yemin ederek, Hz Peygamber'in elinin biat esnasında hiç bir kadına dokunmadığını söyler (Bu konuda daha geniş bilgi için bkz Sabûnî, age N/565-66)Ancak şehvet duyulmayacak derecede ihtiyar olan kadınla musâfaha etmekte bir beis yoktur Hz Ebû Bekir, süt annesinin kabilesinden olan ihtiyar kadınlarla musâfahalaşırdı Allah Resulü'nün de biatta ihtiyar kadınlarla mushafaha yaptığı rivayeti mevcuttur (Ibn Hümâm age, VNI/98) Erkeğin erkekle musâfaha etmesi ise câizdir Çünkü sahabe musâfahalaşırlardı Muanakaları (birbiri boynuna sarılmaları) ise, belden yukarıları açık olması halinde ihtilatlıdır Ancak çıplak olmaması kaydıyla câizdir Zira Allah Resulü ile sahabe muânaka yapmışlardır (Bu konuda geniş bilgi için bkz Ebu'l-Vefâ el-Efgani"nin "Muhtaşaru't-Tahavi'ye yaptığı tâlikât, s 438-39)








    AVRET KONUSUNDA MUHTELIF KONULAR Bakma konusunda kâfir kadın da müslüman kadın gibidir Ancak kâfir-kadının saçına bakılabileceğini söleyenler de vardır Süfyanü's-Sevri, (Mü'minlerin kadınlarına) (en-Nûr 24/31) ayetini delil tutarak, zimmî kadınların ziynetlerine bakmakta mahzur yoktur Bunun yasak olması fitne endişesindendir, haram olduğundan değildir, der (MAli es-Sâbûni, Muhtaşaru Tefsir-i Ibn Kesir, N/115)
    Avret olan herhangi bir kısım, bedenden ayrılması halinde de avrettir, bakılması haramdır
    Çocuğun 4 yaşına kadar avreti yoktur Bundan sonra şehvet duyacağı yaşa kadar avreti sadece ön ve arkadır Şehvet sınırına geldiğinde ise kız olsun, erkek olsun, namazda da namaz dışında da avreti, cinsinden·olan bâliğin avreti gibidir:
    Erkek, annesinin, kızının ve kız kardeşinin odalarına izinsiz giremez Resim haline getirilen avret mahallere bakmanın haramlığı konusu, Ibn Abidin'ne göre tereddüt mahallidir (Ibn Abidin, Hâsiyetu Reddi'l-muhtâr, VI/ 373)
    Saça insan saçı takmak (peruk kullanmak) haramdır Takılan, insan saçından başka bir şey ise, ruhsat vardır Güzellik amacıyla yüz vs yerlerinden tüy yoldurması, estetik ameliyat ve dağlama usulü ile dolgu yaptırması haramdır Bu işleri icra etmek de haramdır: (Bu konudaki hadislerin tefsiri için bk es-sevkânî, Neylü'l-Evtâr N/641-643)
    Avret olan kısmın, doğuracağı zararlar itibariyle, haramlık derecesi de farklıdır Diz uyluktan, uyluk da ön ve arka taraflardan haramlıkta daha hafifdir Buna göre dizini açan birisini her müslüman yumuşakça ikaz etme durumandadır Israr etmesi halinde üzerine varmaz Uyluğunu açtığını görürse, sertçe ikaz eder; ama ısrarı halinde dövmez Ön ve arka uzuvlarını açanı görürse örtmesine emreder Israrı halinde terbiyesini verir denmiştir (Fetâvâ-yi Hindiyye, V/288) Bu durumda öldürülebileceğini söyleyenlerin bile bulunması, (Dürer Hâsiyesi, Abdü'l-Halım, I/199) dikkat çekicidir






    AVRET VE ÖRTÜNME EMRİ"Avret" sözlükte, gedik gibi yerlerdeki aralık ve kendisinden fesat ve zarar beklenen şey anlamındadır (el-Harasî ‚Alâ-muhtaşar-i Seydî Halîl 1/244) Insanın avret bölgesine "avret" denmesi, görülmesiyle fesat ve kötülük ortaya çıkacağı içindir Yoksa "avret", çirkinlik anlamındaki "aver" kelimesinden türemis değildir Çünkü kadının avret olan yerlerinin çoğu, çirkin olmak şöyle dursun, gönüllere hoş gelir ve güzel sayılır (agk)
    Allah Kur'ân-ı Kerîm'de, Peygamberimiz'in kadınlarına hitaben: "Evlerinizde ağırbaşlılıkla oturun Ilk Cahiliyye Dönemi kadınlarının kırıladöküle, süslerini göstere göstere yürüyüşü gibi yürümeyin" (Ahzâb (3) 32) buyurur Nûr Sûresi'nde: "Mü'min kadınlara da şöyle gözlerini (haramdan) kıssınlar, ırzlarını korusunlar, süslerini göstermesinler -kendiliğinden görünen müstesna- başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar" (Nûr (24) 31) buyurur Yine Ahzâb Sûresi'nde: "Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, "cil-bâb"larını üzerlerine atsınlar" buyurur (Ahzâb (33) 59)
    Peygamber Efendimiz de: "Erkek erkeğin âvretine, kadın da kadının avretine bakmasın", (Müslim, hayz 7; Tirmizî, edep 38; Ibn Mâce, taharet l37; Müsned NI/63) "Ergin, olmuş bir kadının namazını Allah başörtüsüz kabul etmez" (Tirmizî, salat 160; Ibn Mâce, taharet 132; Müsned VI/150, 218, 259), "Şehvetle bakmak gözün zinâsıdır" (Buhârî, isti'zan 12, kader 9; Müslim, kader20, 21; Ebû Dâvûd, nikâh Müsned N/276
    ), "Şehvetle bakmak şeytanın zehirli oklarından bir oktur" (Hindî Kenz V/329 (13075)) buyurmuştur
    Bu ve benzeri âyet ve hadîslerden ötürü, tüm Islâm bilginleri, kadının da, erkeğin de avretini kapatması konusunda sözbirliği halindedirler Yine bütün Islâm bilginleri kadının elleri, yüzü ve ayakları dışında kalan bütün bedeninin "avret" olduğu konusunda sözbirliği halindedirler İslam'ın bu konudaki öğretileri açık ve emredici olduğundan, örtünmenin gereğine inanmayanların dinden çıkmış, yani kâfir olmuş olacağını söylemişlerdir Kapanmanın gerekliligine inanmakla beraber, kapanmayanların ise dinden çıkmış olmayacağını, ancak günah işlemiş olacağını bildirmişlerdir İslam'ın böyle kesin ve net bir öğretisiyle alay etmenin de insanı dinden çıkaracağını, bu hatayı işleyen mükellefin, tevbe edip, imânını yenilemesi gerektiğini duyurmuşlardır
    Çünkü çıplaklık ilkelliğin, giyinme ise medeniliğin belirtisidir Çıplak gezmenin hiçbir yararı yoktur, bununla birlikte bir sürü zararı vardır Giyinmenin ise hiçbir zararı olmadığı gibi, bir sürü yararı vardır Giyinme iffetli ve namusluluğun sembolüdür Soyunma ise insanı iffetsizliğe götürür Cinsel cazibede diğer nimetler gibi bir nimettir Her şeyin bir sahibi bulunduğu ve sahibi olmayanlara helal olmadığı gibi, insan bedeninin gönle hoş gelen cinsel çekiciliği de, sadece sahibine helâldir Sahibi olmayanlar, ondan gözle de olsa yararlanamazlar Hanımına başkalarının bakmasında sakınca görmemek, yada hanımların kendilerini, bakılacak şekilde ayarlaması, modern tıp gözünde psikolojik ve cinsel hastalık olarak görülür Insanların binde dokuzyüzdoksandokuzu da giyinmenin gerekli olduğunu savunur; ancak ne kadar giyinilmesi konusunda ayrı ayrı şeyler söylerler Yani insan aklının giyinmeye çizebileceği sabit bir sınır yoktur Öyleyse dinin çizdiği sınırları kabul etmek en akıllıca hareket olsa gerektir Giyinme, ayrıca tabiî, yani fitri ve doğal bir olgudur Tabiatta hiç bir nimet çirilçıplak ve elbisesiz değildir En değerli meyvalar iki-üç kat elbise ve ambalaj içerisinde sunulmuştur Demek ki, değerli olan daha çok saklanmakta ve daha çok örtülmektedir Kömür, kapının önünde bırakılır ama elmas, evin de en gizli köşesinde saklanır Kısaca örtü, kadının değerinin de göstergesidir
    Hanefîlere Göre Avret
    Avret yerlerinin örtülmesi Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerle emredildiği için, bunda bilginlerin söz sahibi olamayacağını ve bunu hepsinin sözbirliği ile kabul ettiğini daha önce söylemiştik Ancak erkeğin göbeği ile dizkâpağı arası dışında kalan yerleri ile, kadının elleri, ayakları ve yüzünün avret olup olmadığı konusunda ayrı fikirde olanlar vardır
    Şâfiî ile Hanbelî mezheplerine göre, kadının yüzü ve elleri de dahîl, bütün vücudu avrettir ve mahremi olmayanlara karşı örtülmesi gerekir Kadın ellerini ve yüzünü ancak namazda açabilir Maliki mezhebinde ise, kadının elleri ve yüzü avret değildir, ancak yabancılara karşı kapatması daha güzeldir
    Diğer mezheplerin uygulamalarını özet olarak gördükten sonra şimdi de Hanefî Mezhebi'nde avret ve örtünme ile ilgili uygulamayı geniş olarak görmeye çalışalım:
    a) Namazda:
    Erkeğin namazdaki avreti; namaz dışında olduğu gibi, göbekle dizkapağı arasıdır Dizkapağı avrettir, göbek ise avret değildir Hür kadınların avreti ise; yüzleriz, ellerinin içleri ve ayaklarının üstleri hariç bütün vücutlarıdır Hattâ kulağı hizasindan aşağıya sarkan saçlarının açılması, bazılarına göre namaza engel değilse de, daha doğru olan görüşe göre avrettir Ancak bu sarkan saçların avret olmadığını söyleyenlere göre dahi, mahrem olmayan erkeğin, kadının saçına bakması haramdır Yani böyle sarkan saçlara bakmak, avret olduğu için değil, fitneye sebep olabileceği için haramdır (Ibrahim Halebî, Gunyetü'l-mümtelî 212)
    Namazda iken insanın avreti, kaba ve hafif olmak üzere ikiye ayrılır Kaba avret, çevreleri ile birlikte ön ve arka organlar, hafif avret ise, avretin geri kalan kısmıdır Namaz kılarken kaba avret, ya da hafif avret organlarından birinin, dörtte birinin kendiliğinden açılması, namazın bir rüknünü edâ edecek kadar sürerse namazı bozar Bunu kendi eylemi ile yaparsa namazı hemen bozulur Meselâ bir kolunun dörtte biri namazda iken açılan kadın, bu şekilde bir rüknü, meselâ rukûu yapacak kadar kalırsa namazı bozulur Daha az süre açılırsa bozulmaz Ancak önceden açıkken namaza başlayamaz
    b) Namaz Dışında:Kadının Avreti
    Yabancı Erkeklere Göre
    Kadının yabancı erkeklere göre avreti, yüzü ve elleri hariç, bütün bedenidir Ebû Yûsuf'a göre, iş görme gibi bir zorunluluk bulunduğunda, kolunun dirseklere kadarki kısmı da avret değildir Ancak fetvaya uygun görüşe göre, kolu da avrettir Bazılarına göre de kollar namaz içinde avrettir, namaz dışında avret değildir Ayakların topuklardan aşağısı konusunda da aynı şeyler söylenmiştir
    Ancak yüzü ya da elleri görüldüğünde, kötü duygulara (fitneye) sebep olacaksa, kadının yüzü ve elleri de dahil, bütün vücudu avrettir
    Mahremi Olan Erkeklere Göre
    Kadının mahremi olan erkeklere göre avreti, erkeğin erkeğe göre avreti gibidir, ancak kadın mahremi olan erkeğe karnı, sırtını ve bir görüşe göre memelerini de gösteremez (Ibn Hümâm, Fethu'l-KadîrVIl/l05)
    Kadının mahremi olan erkekler, Nûr sûresi otuzbirinci âyetinde sayıldığı gibi: Kocası (kadının kocasına göre hiç bir yeri avret değildir), Babası, dedeleri, kocasının Babası ve dedeleri, erkek çocukları, kocasının erkek çocukları, kendi erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin çocukları ve kız kardeşlerinin çocukları (yani yegenleri), kendi kadınları, köleleri, evlerine sık sık girme alışkanlığı olan ve cinsel arzusu bulunmayan erkekler ve cinselliği henüz kavramamış çocuklardır Amcalar ve dayılar da baba makamındadırlar Kocasının erkek kardeşi, yani kayınbiraderleri ve kocasının dayısı ve amcası ise mahremi değildir İşte kadın, bu mahremi olan erkekler yanında omuzlarına kadar kolları, başı, boynu ve dizden aşağı bacakları açık durabilir Ancak bu, kötü duygu söz konusu olmadığı zamandır Ayrıca durabilir demek, durması gerekir demek değildir Onların yanında da, hattâ yalnız başına da kapanmaya daha çok dikkat etse daha güzel olur
    Yukarıda sözü edilen âyette kadının; sayılan mahremlerine zinetlerini, yani süs ve takılarını, dolayısı ile bunların yerlerini göstermesinde sakınca olmadığı bildirilmiştir Islâm bilginleri de kadının süs yerleri; baş, yüz, göğsün üst kısmı, boyun, kulak, el, kol, ayak ve bacaklarıdır Çünkü başa taç ve saçbağı, boyun ve bağıra gerdanlık, kulaga küpe, bazuya bazubend, kola bilezik, ele yüzük ve kına, bacaga halhal, ayağa da yine kına takılır ve sürülür, dolayısı ile kadının mahremlerine gösterebileceği yerleri buralardır, demişlerdir Memeleri, sırtı ve karnı ise zinet yeri olmadığından, oralarını kadın, kocasından başka erkeklere gösteremez
    Kendi Kadınlarına Göre Avret
    Kadının "Kendi Kadınlarına" göre avreti, erkeğin erkeğe göre avreti gibidir, yani göbeği ile dizkapağı arasından ibarettir Ancak Imam Azam'dan bir rivayete göre, kadının "Kendi Kadınları"na göre avreti de, mahremi olan erkeklere göre avreti gibidir, karnını ve sırtını da gösteremez (Zeylaî, Tebyîn VI/18)
    Âyette geçen ve kadının zinet yerlerini gösterebileceği "Kendi Kadınları"ndan maksat, çoğu Islam bilginine göre Müslüman olan kadınlardır HzÖmer; görevlisi Ebû Ubeyde b el-Cerrâh'a yazdığı emir mektubunda:
    "Haber aldığıma göre, gayrı müslim vatandaşların (zimmîlerin) kadınları, müslüman kadınlarla beraber hamamlara giriyorlarmış Bunu yasakla ve buna engel ol Çünkü zimmî bir kadın, müslüman bir kadının avretine bakamaz" diye emir vermiş Ebû Ubeyde de bunu yürürlüğe koymuş ve "Hangi kadın özrü olmaksızın, sırf yüzünü parlatmak amacıyla hamama giderse, yüzlerin aklanacağı günde Allah onun yüzünü kara eylesin!" diye ilân etmiştir (Kurtubî XN)
    Ibn Abbas, "Müslüman bir kadını, Yahudi ya da Hiristiyan bir kadının görmesi helâl değildir, çünkü gider kocasına anlatır" demiştir
    Bazı Islâm Bilginlerine göre ise; kadının kadına göre avreti, göbekle diz kapağı arasıdır Kadının bazı kadınlara zinet yerlerini gösterememesi, gidip kocalarına anlatabileceklerinden ve fitneye sebep olabileceklerinden dolayıdır Müslüman kadınlar genellikle böyle bir laf taşıyıcılığı yapmayacaklarından ötürü, âyetteki "Kendi Kadınları"ndan maksat, müslüman kadınlardır, diye yorumlanmıştır Önemli olan, başkasına anlatması, ya da anlatmaması olduğuna göre, "Kendi Kadınları"nı, iyi ahlâkı ile tanınmış kadınlar olarak anlamak gerekir Buna göre kadın, iyi ahlâklı olduğunu bildiği ve güvendiği gayrı müslim kadınlara da göbeği ile diz kapağı arası dışını gösterebileceği gibi, kötü ahlâklı olarak bildiği müslüman kadınlara da zinet yerlerini ve erkeğe gösteremeyeceği yerlerini gösteremez
    Yabancı Kadınlara Göre:
    Kadınların "Kendi Kadınları"nın "kimler olduğu anlaşılınca yabancı kadınların da kimler olduğu kendiliğinden anlaşılmış oldu Buna göre gayrı müslim kadınlar ve bir görüşe göre de kötü ahlâkı ile tanınan müslüman kadınlar yabancı kadınlardır Kadının onlara göre avreti, aynen yabancı erkeklere göre avreti gibidir Yüzü, elleri ve ayakları dışında hiç bir yerini zorunluluk olmayınca onlara gösteremez
    Tek Başına Iken:
    Kadın mahremi olmayan erkeklerin bulunmadığı evinde jile gibi omuzdan askılı bir elbise ile bulunabilir, başı kolları ve dizden aşağısı açık dolaşabilir Ama yalnız başına iken bile sakınması ve örtünmeye dikkat etmesi çok daha güzel bir davranıştır Öyle dolaşan kadın kötü duygular söz konusu değilse, belki günah işlemiş olmaz ama, meleklerin varlığını da düşünerek, kendi başına iken de kapanan kadının sevap kazanacağı kesindir Ancak evde başkaları yokken kocası öyle gezmesini istiyorsa, onun arzusuna uyması da daha güzeldir Aynı şekilde kocası da onun istediği gibi bulunmalıdır
    Evlenmek Isteyen Erkeğe Göre Avret:
    Kadın kendisiyle evlenmek isteyen erkeğe, birbirini görüp tanımaları, begendiklerini ya da beğenmediklerini bilmek için, yüzünü ve ellerini, şehvetle bakıyor olsa da gösterebilir Çünkü bu Peygamber Efendimizin tavsiyesidir ve, çok önemli bir sünnettir (Cessâs Ahkâmü'l-Kur'ân V/173; Ibn Rüsd, Bidâye ll/3) Karakter ve mizaçları birbirine uyan insanların kanları da birbirine ısınır ve daha ilk bakışta birbirlerini severler Uymuyorsa sevmezler Bu yüzden evlenecek olanlar birbirlerini mutlaka görmeli ve sevebiliyorlarsa evlenmelidirler Aksi halde ileride anlaşmazlık ve huzursuzlukların çıkması kaçınılmazdır Islâm'da çok önemli sayılan aile kurumunun son derece sağlam temellere oturtulması açısından bu çok gerekli bir davranıştır
    "Ülü'I-Irbe Olmayanlar"a Göre Avret:
    "Ülü'1-Irbe olmayan" demek, cinsel arzusu bulunmayan demektir Âyette kadınların zinet yerlerini "ülü'1-irbe olmayanlar"a da gösterebileceği bildirilmiştir (Nûr (24) 31) Bu tür insanlar saf ve aptal olup, kadının dünyasından birşeyler bilmeyen bedensel iktidarsızlıklarından, aklı eksikliklerinden, fakirlik ve miskinliklerinden ötürü, kadınlara karşı bir eğilim ve arzu duymayan kimselerdir
    Mücahid; "karnından başka derdi olmayan ve kadınlardan yana bir şey bilmeyen eblehlerdir" diye tanımlar Ancak bunlara bir yaş ve sınır çizilmemiş, tespit edilmeleri zamana ve izlenimlere bırakılmıştır Normal saatlarda böyle bir arzu duymayan bazı insanlar, çıplak magazin gazeteleri ve televizyondaki seks sahneleri ile duyulan uyarılmış hale gelmiş olabilir Müslüman kadınların buna dikkat etmesi ve bu durumda kollarını ve başlarını onların yanında da açmamaları gerekir
    Küçük Çocuklara Göre Avret
    Aynı âyette zinet yerlerini gösterebilecekleri bildirilen insanlardan biri de, "kadınların avretlerinden haberi olmayan çocuklar"dır Bunda da sınır olarak bir yaş gösterilmemiştir Çünkü çocukların bu tür işleri bilmeleri zamana ve zemine göre değişir Günümüzde yedi yaşındaki bir "televizyon çocuğu"nun bilmediği çok az şey olsa gerektir Bu yüzden bu çocukları bazı bilginler; şehvet duyma sınırına ulaşmayanlar, diye belirlemişler, bazıları da; neyin avret olduğunu, neyin olmadığını bilmeyenlerdir, demişlerdir ki bu, doğruya daha yakındır Kadının vücudu, hareketleri ve duruşları kendisinde hiçbir şehevî değişme oluşturmayan çocuklardır, diyenler de vardır Bu, çocuğun kendi durumuna göre de değişebilir Buna göre altı ile on yaş arası çocuklarda bu tür uyanışlar olabileceğine göre kadının bunu göz önünde bulundurması gerekir Günümüzde on yaşına geldiği halde şehvet adına hiçbir şey duymayan bir çocuktan söz etmek -aptal değilse- zordur Bu durumdaki çocuğun da kadına göre erkek gibi olduğu bilinmelidir
    Itiyar Kadınların Avreti
    Yaşlı kadınların avreti aslında diğer kadınlardan farklı değildir Ancak onların, süslü-püslü görünmemek şartıyla "cilbablarını" yabancı erkeklerin yanında çıkarmalarında bir sakınca yoktur Bu konudaki âyetin meâli şöyledir:
    "Âdetten ve çocuktan kesilmiş ve artık nikâha ümitleri kalmamış olan yaşlılara gelince, ancak mahremlerine gösterebilecekleri zinet yerlerini açmamak ve şık görünme eylemi (teberruc) yapmamak şartıyla,dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur Bununla beraber bundan da sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır" (Nûr (24) 60)
    Ihtiyar kadınların, başka erkeklerin yanında bırakabilecekleri elbiseleri, "cilbabları", yani üstlüklerinden ibarettir Bu konuda bütün bilginler aynı kanaattedir Yoksa ihtiyar kadınların, yabancı erkeklere zinet yerlerini gösterebileceğini söyleyen yoktur
    Âdet ve Lohusalık Halinde Avret
    Âdetli ve lohusa kadının, yabancılara, kadınlara ve mahremi olan erkeklere göre avreti, diğer zamanlarından değişik değildir Bir başka deyimle âdetli ve lohusanın avreti sadece kocasına göre değişir ve kocası onun göbeği ile diz kapağı arasından, dokunmak suretiyle yararlanamaz Ancak bakma konusunda kocasına yine hiçbir yeri avret değildir Fakat yerinde de söylediğimiz gibi, Imam Muharnmed'e göre âdetli ve lohusaya kocası, cîmadan başka herşeyi yapabilir Ayrıca bu kitabın "âdetliye ait hükümler" bölümüne bakılmalıdır
    2- Erkeğin Avreti
    Erkeğin, hem erkeklere, hem de kadınlara göre avreti, göbeği ile diz kapağı arasıdır Ancak bedeninin belden yukarısını (karnını ve sırtını) da kadınların yanın da açması mekruhtur
    Erkek çocuk, erginlik yaşına ulaştığında, parlak yüzlü ise bakma konusunda kadın hükmünde; değilse, erkek hükmündedir
    3- Yolculuk ve Mahremlik
    Erkek, mahremi olan kadınlarla, şehvetten emin olunması halinde sefer müddeti ve daha uzun yola çıkabilir Kadın da, sefer müddeti yola, ancak yanında ergin ve akıllı erkek bir mahremi olursa çıkabılir Yani kadın, doksan kilometre kadar bir yolculuğa yalnız başına, bir çocukla, ya da başka kadınlarla çıkamaz Bu haramdır Kendisine hac farz olmuş olsa dahi, eşlik edecek mahrem bir erkek bulmadıkça, hacca da, umreye de gidemez
    Erkek, başka erkeklerin olmadığı bir evde yabancı bir kadınla tek başına duramayacağı gibi, birden çok yabancı kadınla da bulunamaz (Kadızâde Efendi, Netâicü'l-efkâr N/122) Birincisi haram, ikincisi fitne sebebidir
    4- Dokunma, Tokalaşma ve Avret
    Ayrı bir konuda da değindiğimiz gibi, genel bir kural olarak; bakılması helâl olan yere dokunmak, ya da tutmak da helâldir Ancak bundan, yabancı erkekle yabancı kadının birbirlerine dokunmaları müstesnadır
    Genç ve şehvet duyulabilecek yabancı kadınla tokalaşmak haramdır Peygamber Efendimiz; yabancı bir kadının elini tutan ele, Kıyâmet Günü ateş doldurulacağını haber vermiştir (Ibn Hümâm, Fethu'l-Kadir Vll/98 ) Kendisi de biat sırasında kadınlarla el sıkışmamış ve sizden sözlü biat alıyorum, buyurmuştur Âise Annemiz de yemin ederek; "Allah Resûlü'nün eli kadın eline değdi diyen yalan söylemiştir" demiştir (Geniş bilgi için bk Sabunî, Ahkâmü'l-Kur'ân N/565-66)
    5- Zorunlu (Zarurî) Haller ve Avret
    Islâm, insanın sağlığına çok büyük önem vermiş ve bu yüzden temizliği imandan saymıştır Kur'ân-ı Kerîm'in bazı âyetlerine dayanarak Islâm bilginleri; "zorunlu haller, haramları mubah (serbest) kılar" diye bir kural koymuşlardır Buna göre; hastalanan kadını öncelikle kadın doktor muayene edecektir Yani kadın doktorun bulunduğu ve anlayabileceği bir konuda, kadının erkek doktora gitmesi haramdır Ama kadın doktor bulunmaz, ya da hastalığı teşhis ve tedavi edemezse kadın, erkek bir doktora da gidebilir ve muayene ve tedavisinin gerektirdiği yerini, gerektirdigi kadar açabilir
    Ebenin doğum anında kadının avretine bakması, sünnetçinin sünnet anında ergin erkeğin sünnet yerine bakması caizdir (Serahsî, Mebsût X/156; Fetâvay-i Kâdihan (yazma) 612)
    7- Kadının Elleri ve Yüzü Meselesi:
    Kadının elleri ile yüzü dışındaki bütün bedeninin avret olduğunu, yani örtünmesi gerektiğini daha önce söylemiştik Ellerinin ve yüzünün avretligine gelince; Şâfiî ve Hanbelî Mezheplerine göre kadının elleri ve yüzü de avrettir ve örtülmesi gerekir Hanefi ve Mâlikî Mezheplerine göre ise elleri ve yüzü avret değildir, ancak örtülmesi daha güzeldir Fitne sözkonusu olduğunda ise örtmek gerekli olur
    Şimdi bu mezheplerin hangi delillere dayanarak bu görüşe vardıklarını görmeye çalışacağız Çünkü bu mezhepler ayrı ayrı birer din değildirler, olsa olsa aynı hedefe doğru giden ayrı birer yoldurlar Bu yüzden herhangi bir konunun birinde meselâ farz, diğerinde sünnet olması, sünnet olanda da kuvvetli ve önemsenmesi gereken bir sünnet olduğunu gösterir Buna göre kadının ellerini ve yüzünü örtmesi, diğer mezheplerde farz ise ve bu konuda güçlü delilleri varsa, bizde de örtmesi daha iyi hale gelmiş olur
    Ellerin ve yüzün avret olmadığını söyleyen Hanefiler'in delilleri şunlardır:
    1 Örtünmeyi emreden âyette, "açılan yerler müstesna" (Nûr (24) 31) denmektedir Bu, açılmasına ve gösterilmesine ihtiyaç duyulan yerler demektir ve ellerle yüzden ibarettir Çünkü bazı sahabeler bunu böyle yorumlamışlardır
    2 Âişe Annemizden alınan bir hadîse göre: "Ebû Bekir'in kızı Esmâ, üzerinde ince bir elbise varken Allah Resûlü'nün yanına geldi de Allah Resûlü yüzünü ondan çevirdi ve: Ey Esmâ! Kadın âdet görme yaşına varınca surasi ve surasindan başka yerinin göiülmesi câiz değildir, derken yüzünü ve ellerini gösterdi" (Kurtubî XN/229 )
    3 Akılla düşündüğümüzde de ellerin ve yüzün avret olmaması gerekir Çünkü kadının yüzü ve elleri açıkken namaz kılmasının câiz olduğu herkesçe bilinir Halbuki, namazda avreti örtmek farzdır Demek ki elleri ve yüzü avret değildir Hacda da aynı şey sözkonusudur Çünkü kadın hacda da yüzünü açar
    Kadının elleri ve yüzünün de avret olduğunu söyleyen Şâfiî ve Hanbelî Mezheplerinin delilleri ise şunlardır:
    1 Sözü edilen "örtünme âyeti"nde, "zinetlerini göstermesinler" (Nûr (24) 31) yasaklaması da vardır Zinet, yani süs, yapma olan ve doğuştan gelen olmak üzere ikiye ayrılır Yani hem doğal güzellikler, hem de takılar zinettirler Âyet-i kerîme bunu, sadece yapma olanlar diye ayırmamıştır Yüz ise doğuştan olan doğal zinetin merkezidir Çünkü kadına, ancak yüzüne bakıldığında güzel ya da çirkin kadın denir Sonra yüz fitnenin, yani çekici duyguların da merkezidir Bu yüzden şairler bile güzel kadınları hep yüzleriyle tasvir etmiş ve "Kahverengi gözlerin","gamzeÎerin gamzelerin", "kirpiklerin ok ok oldu","leblerin (yani dudakların) goncadır gonca", "kalem gibi kaşların", "al yanaklar bal olmuş" gibi mısralarla hep kadının yüzünün çekiciliğini anlatmışlardır Kadının avretini kapatması, zaten çekici görülüp ileride kötü sonuçlara sebep olabileceği içindir Dolayısı ile yüzün haydi haydi avret olması gerekir Âyetteki "açılan yerler müstesna" cümlesi, orada kullanılan "lâzım fiil"in özelliğinden ötürü, kasıt ve taşarlama olamadan kendiliğinden, meselâ rüzgâr gibi bir şeyle açılan demektir
    2 Câbir b Abdullah: "Allah Rasûlüne ansızın bakışın durumunu sordum; gözünü çevir, buyurdu" (Ebû Dâvûd, nikâh 43; Tirmizî, edep 28; Müsned IV/358, 361) demiştir Ansızın bakılan yer kadının eli ve yüzünden başka bir yeri değildir
    3 Allah Rasûlü Efendimiz Hz Ali'ye: "Ey Ali! Bakışı bakışa ekleme Kasıtsız olan birinci bakış hakkındır ama, ikinci bakış hakkın değildir" (Ebû Dâvûd, nikâh 43; Dârimî, rikâk 3) buyurmustur: Burada da aynı şey söz konusudur
    4 Ibn Abbas'ın aktardığına göre: "Allah Rasûlü ,Fadl b Abbas'ı hacda terkisine almıştı Fadl, güzel saçlı, parlak ve yakışıklı bir delikanlı idi Bir kadın gelip Allah Rasûlü'ne fetva sordu Fadl ona bakıyor, o da Fadl'a bakıyordu Allah Rasûlü Fadl'ın yüzünü öbür yana çevirdi" (Buhârî, megazî 77, hac l ; Müslim, hac 407) Halbuki; açık olan, hac ibadeti dolayısıyla kadının sadece yüzüydü
    5 Allah Rasûlü hacda kadınların yüzlerini açmalarını emretmişti Demek ki, kadının yüzü kapalıydı ve hac dışında kapalı olması gerekiyordu
    6 Hz Âise Annemiz, "Iftira Olayı"nda ihtiyacı için kervandan geri kalmış ve dönünce bulabilsinler diye konaklama yerinde uyuyakalmıştı O, olayı kendisi anlatır ve: "Safvân'ın istircâ"i (yani innâ lillah demesi) ile uyandım Hemen cilbabımı yüzüme örttüm Safvân beni "örtünme" âyeti gelmeden önce gördüğü için tanıdı" (Buhârî IV/6, V/57, megazî 34) der Demek ki, örtünme âyeti geldikten sonra müslüman kadınlar yüzlerini kapatıyorlardı
    7 Kur'ân-ı Kerîm'de Allah mü'minlere hitap ederek:
    "Peygamberin hanımlarından birşey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin" (Ahzâb (33) 53) buyurmuştur Halbuki Peygamberin hanımları bütün mü'minlerin anneleridirler Onlara öyle davranılırsa, diğer kadınlara daha titiz davranılmalıdır
    8 Ellerin ve yüzün avret olmadığına işaret eden sözkonusu "Esmâ Hadîsi" de zayıf bulunmuş ve tenkide uğramıştır Yani onunla ellerin ve yüzün avret olmadığına delil getirilemez Sahih olsa bile, o belki evlenme isteği sözkonusu olduğu zamanı anlatır Çünkü o zaman erkeğin, kadının yüzüne bakabileceği bilinmektedir
    9 Sonra ellerin ve yüzün avret olmadığını söyleyenler de buna rağmen kapatılmanın daha güzel olacağını, hattâ fitne sözkonusu olduğunda kapatmanın farz olduğunu söylemişlerdir (bk Sabunî, N/157-158)
    Iki tarafın delillerini de gözönünde bulunduran bir çok Islâm bilgini, yüzün ve ellerin de kapatılmasının gerekli olduğunu söyleyenlerin delilleri daha güçlüdür, demişlerdir
    Elmalılı Merhum da konuyu irdeledikten sonra, eller ve yüz, zorunluluk olduğunda açılır Zorunlulukları (zaruretleri) da kendi miktarlarınca hesaplamak üzere yani sadece zorunluluk olduğu yerlerde bunların açılmasında sakınca yoktur, sonucuna varmıştır (bk Elmalılı, Hak Dinî VI/3505)












    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  5. #25
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    AVRETE BAKAN GÖZ Harama ve özellikle de karşı cinsten görmemesi gereken uzuvlara, yani "avrete" bakmanın ne kötü bir günah olduğunu bildiren bir çok âyet-i kerime ve hadîs-i serîfler vardır Tek cümle ile, hadîsi kutsi de buyurulduğu gibi, "bakma, şeytanın zehirli oklarından bir oktur" Ancak yaklaşık olarak sizin verdiğiz mânâda bir söz (hadîs) fıkıh kitaplarında zikredilirse de müdekkik âlimlerce aslı bulunamamıştır Hidâye dahil, fıkıh kitaplarının "Haram-helâl" bölümlerinde zikredilen şekliyle meali şöyle dir: "Kim yabancı bir kadının güzelliklerine şehvetle bakarsa Kıyamet günü gözlerine eritilmiş kurşun dökülecektir" Bakabıldiğimiz kadarı ile bu anlamda bir hadîs meşhur hadîs kaynaklarında olmadığı gibi, Ibn Kesîr'in Mecma'uzzevâid'i ve el-Hindî'nin Kenzü'1-Ummâl'i gibi müracaat kitaplarında da yoktur Ibn Hacer ed-Dirâye'sinde bunu bulamadığını söyler(Ibn Hacer, ed-Diraye I/225)
    Zeyla'î "gariptir" der(Zeylâî Nasbu'r-râye) Ancak "garib"i hadîs istilahındaki meşhur mânâsı ile değil "bulunamamıştır" gibi bir anlamda kullanır Her ikisi de bunun değil de buna benzer bir hadîsin var olduğundan söz ederler "Istemedikleri halde bir topluluğa kulak verip dinleyenin kulağına Kıyamet günü eritilmiş kurşun dökülecektir" anlamındaki o hadîs meşhur kaynaklarda vardır ve sahîhtir(bk Buhari, ta'bir 45; Ebu Davud, edeb 88; Tirmizi, libas 19 vb) Ibnü'1-Esîr de meşhur hadîs lugatinda, sadece ikinci hadîse işaret etmektedir(Ibnü'I-esîr, en-Nihâye I/77) Buna göre muhtemelen kulak için vârid olan tehdit bir kelime değiştirmekle yanlışlıkla göz için de kullanılmıştır Ya da hadîs kitaplarına geçmemekle beraber fıkıhçılar kanalı ile nakledilegelmiştir Her halükârda hadîsçilerin bu söze verdikleri not "aslı yoktur" şeklindedir Yani hadîs olduğunu gösteren bir senedi bulunamamıştır, demektir
    Avrete Bakmanın Etkisi
    Kadının kadına ve erkeğin erkeğe gösteremeyeceği yerlerinin göbekle dizkapağı arası olduğunu biliyoruz BuraIarın isteyerek gösterilmesi halinde kırk günlük sevabın boşa gitmesi diye bir şey var mıdır?
    Insan ruh ve beden ikilisinden oluşan bir varlıktır Beden nasıl helâl ve faydalı gıdalara muhtaç ise, zararlı ve zehirli gıdalardan korunması gerekiyor ve korunmadığı takdirde kötü yönde ve bazan uzun süreli etkileniyorsa ruh da öyledir Gıdası olan ibâdetler ve zikirle beslenmeli, maddî ve manevî haramlardan korunmalıdır Korunmadığı takdirde, haramın derecesine göre ruh ondan etkilenecek ve insanın manevî mekanızması(letaifi, manevi alıcıları) bozan bir tel kopmakla, bazan arap saçına dönmekle, bazan da (Allah korusun) tamiri mümkün olmayacak biçimde parçâ parça hale gelmekle zarar görecektir İşte her günahın insanın manevi dünyasında üç gün, beş gün, kırk gün; ömür boyu sürecek bir izi olur, sevabı da o nisbette azalır Meseleyi -Allahu a'lem- böyle anlamak gerekir Yoksa göbekle dizkapağı arasını gösteremeyeceği insana gösterenin bütün amelleri boşa gider; hiç bir hayrı kalmaz diye anlamamalıdır: Bir lokma haramın ibâdetler üzerinde kırk gün kötü tesiri vardır, mealindeki hadisde bize bu noktada ışık tutar









    AVRETLE İLGİLİ BAZI TERİMLER"Zinet"
    "Zinet"; ister doğuştan olsun, ister yapma olsun, insanın başkalarının gözünde süsleyen ve güzelleştiren şeylerdir Avret ve örtü kurallarını belirleyen ayet-i kerime (en-Nûr, 24/31 ) iki kez kadınların zinetinden sözetmekte ve birincisinde: "Kendiliğinden açılanı müstesna, zinetlerini açıga vurmasınlar", ikincide ise bu istisna zikredilmeksizin "Zînetlerini den başkalarına açmasınlar" denmekte ve kadınların mahremleri sayılmaktadır İşte fıkıhçılar bu ikilemden hareketle kadınların, herkesin görebileceği "kendiliğinden açılan" bir "dış zinetleri" bir de sadece ayette sayılan mahremlerine gösterebilecekleri "iç zinetleri" bulunduğunu söylemişler ve herkesin görebileceği dış zînetin ne olduğu konusunda biraz değişik yorumlarda bulunmuşlardır
    Bu "dış zîneti", çoklarına ve bu meyandan Hanefilere göre eller ve yüzden ibarettir Çünkü kadının tabiilik ve zorunluluk dolayısıyla kendiliğinden açılan yerleri buralardır Namazda avreti örtmenin farz olduğu herkesin malumudur Eller ve yüz açıkken namazın caiz olduğunu da herkes bilir Öyleyse dış zinet'ten maksat buralar olmalıdır: Aslında zinet buralara takılan süslerdir, ancak zinetin kendisi kastedilmeyeceğine göre - çünkü vitrindeki zinetlere bakmanın haram olduğunu kimse söylememiştir-kastedilen onun kullanıldığı yerolacaktır
    Diğer bazılarına göre ise, açılmasına müsaade edilen dış zinet, ayette kullanılan "zahara" fiilinin özelliği gereği, kendiliğinden açılan zinettir ki, bunun, kapatma imkânı olduğu için kendiliğinden açılması söz konusu olmayan eller ve yüz olması mümkün değildir Bu, kadının iradesi dışında rüzgar vs ile açılan zineti olmalıdır Söz konusu ayette zinetin ikinci zikredilişinde bu istisnanın olmaması da bunu gösterir Yahut da bu; zaten kapatma imkânı olmayan dış elbiseden ibarettir (Bu konudaki değişik görüşler için bk: Alûsî, XVNI/141,142; Cessâs, V/l72; Kurtubi,VN/229; Suyûti, el-Iklil,192)
    "Teberrüc"
    Kur'an-ı Kerim'de avret ve mahremlikle ilgili yasaklardan birisi olan teberrüc (bak el-Ahzab 33/32) nedir?
    Kelime olarak "Teberrüc" zuhûr ve inkisafa delalet eder
    Şer'î istilahta kazandığı mânâ ise, ZeMahşeri'nin izahına göre, kadının zinetlerini erkeklere açması ve güzelliklerini göstermek amacıyla açılmasıdır (ez-ZeMahşeri,Kessâf, NI/230) Yani kadının güzel görünmek için yaptığı her şey teberrüctür ve yabancıya karşı yapılması haramdır Kadın yaşlı bile olsa durum aynıdır Zira gerçekten çok ileri yaşlarda bile kadınlar, çeşitli makyaj malzemeleri sebebi ile câzip görünebilmekte ve şehvetin uyanmasına sebep olabilmektedirler
    Kurtubî: "Kadının vücudunun şeklini belirten ince iki elbise giymesi de "Teberrüc" cümlesindendir "Zira Allah Resulü böylelerini, giyen çıplaklar olarak vasıf lamıştır" der
    Ibnü'1-Arabî: "Giyıli olarak sayılmaları, üzerlerinde, elbise bulunduğundan, çıplak olarak nitelenmeleri ise, elbiselerinin ince olup içlerini belli etmelerinden ve çekici yönlerini belirtmelerindendir" der (Kurtubî, NI/3l0)
    Ya da giyili olmaları, elbiseli olmalarını, çıplak sayılmaları da takvâdan soyulmuş olmalarını gösterir Zira Allah, "Takvâ elbisesi daha hayırlıdır" buyurur (Sâbûnî,Revâi, N/2l7)
    Katâde ve Ibn Ebi Nacîh: Kadınlann kırıtarak, kırıla-döküle nâzu neşve yapmaları;
    Mukâtil: Kadının başörtüsünü bağlamadan başına koyması, böylece gerdanlığının, küpelerinin ve boynunun açılması;
    el-Müberrid; kadının örtmesi gereken güzelliklerini göstermesi "teberrüc"dür, derler (Alûsî, XN/88)
    "Ulü'l-irbe"
    Kadının mahremine açabileceği, zînetini gösterebileceği sınıflardan birisi olarak sayılan "Ulü'1-Irbe", saf ve aptal olup, kadının dünyasından birşeyler bilmeyen, bedenî iktidarsızlıklardan, aklî zaaflarından ve fakr ve meskenetlerinden ötürü, kadınlara karşı bir meyıl ve arzuları olmayan kimselerdir
    Ibn Abbas, "Aptal olan ve kadına ihtiyaç duymayandır"
    Mücâhid, "Karnından başka derdi olmayan ve kadınlardan bir şey bilmeyen eblehlerdir" diyorlar
    "Avreti bilmeyen çocuklar"
    Kadının zînetini gösterebileceği sınıflardan biri de "Kadınların avretlerine muttalî olmayan çocuklardır" Bunun sınırı için bazıları, şehvet sınırına ulaşmayanlardır, demiştir Ayrıca, neyin avret olduğunu neyin olmadığını bilmeyenlerdir, denmiştir ki bu doğruya daha yakındır Kadının vücûdu; hareketleri ve durusları, kendisinde hiç bir arzu uyandırmayan çocuklardır, diyenler de vardır
    Ancak ayette yaş sınırı belirtilmemesi ve sadece, "Kadınların avretlerine muttali olmayanlar" denmesi zamana ve mekâna göre bu yaşın değişik tutulmasına müsâit olmalıdır







    AVRUPA VE AMERİKA GİBİ MÜSLÜMAN OLMAYAN BİR MEMLEKETTE ÇALIŞMAK CAİZ MİDİR? Müslüman olmayan bir ülkede veya memlekette bir gayr-i müslimin yanında çalışmak caizdir Haram olduğuna dair hiç bir şey varid olmamıştır Hz Ali (kv) buyuruyor ki: "Bir gün çok acıkmıştım Medine avali (mıntıka)'sinde iş bulmak gayesiyle oraya gittim Yahudi bir kadına rast geldim Önünde bir toprak yığını vardı Onun çamur yapmak istediğini tahmin ettim Bunun üzerine herbir su kovası için birer hurma ile anlaştık ve on altı kova çektim Ve bu sebeple ellerimin içi kabarıp su toplamıştı Sonra kadına gittim onaltı tane hurma verdi bana Bilahare Peygamber (sav)'e varıp kendisine haber verdim, o da o hurmadan benimle birlikte yedi" (al-Mecmu)
    Gayr-i müslimin yanında çalışmak caiz değildir diyen olmuş ise, sözü senedsiz olduğu için nazar-ı itibara alınmaz
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  6. #26
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    AYAĞA KALKMAKSelam verirken eğilmek, bazı insanlara isteyerek ya da istemeyerek saygı göstermek için ayağa kalkmak, namazlardan sonra imamın, "tekabbelellah" diyenleri, elini göğsüne koyarak selâmlaması mahzurlu mudur?
    1 Rasûlüllah Efendimiz (sav) bir defasında bastonuna dayanarak bir grup sahabinin yanına girdi, onlar da ayağa kalktılar Bunun üzerine: "Acemlerin birbirlerini yücelterek kalktıkları gibi siz de ayağa kalkmayın" buyurdular(Ebu Davud, Edep 153; Müsned, V/253, 256)
    2 Bir defasında da: "Kim insanların kendisi için hazırola geçmesinden (el-pençe divan durmasından) hoşlanırsa ateşten yerine hazırlansın" buyurdular(el-Beyan vet-ta'rif, N/205)
    3 Diğer bir defasında Sa'd b Mu'az'i istemişlerdi, gelince yanında bulunanlara: "Efendinize (ya da hayırlıniza) ayağa kalkın" buyurdular(Buhari, isti'zan 26; Ebu Davud, edep 144; Müsned, VI/142; Tirmizi, edep 13)
    Bu hadis-i şerifleri birarada düşünen alimlerimiz şunları söylemişlerdir: Meselâ Ebul Velid Ibn Rüşd şunları demiştir Ayağa kalkma dört türlü olabilir
    A Haram olan: Kibir ve yücelik taslayıp, ayağa kalkanlar karşısında kendini büyük gören için kalkmak
    B Mekruh olan: Kendini ayağa kalkanların karşısında böyle görmemekle beraber bu yüzden kalbine birşeyler gelebilecek olan ve kalkıldıgında zorbalara benzerligi ortaya çıkan için kalkmak
    C Caiz olan: Kalkılmasını istemeyen ve zorbalara benzeme sözkonusu olmayan kimseler için bir iyilik ve ikram olmak üzere ayağa kalkmak
    D Müstehap olan: Yolculuktan gelen birisi için sevinç gösterişi ve selamlama niyetiyle ve yeni bir nimete kavuşanın nimetini tebrik, bir musibete ugrayanı teselli etmek için ayağa kalkmak (Aynî, Umdetü'1-kârî, XX/252)
    Haram olan kalkmaya bir de zengine malı-mülkü için kalkmayı katmak gerekir Rasulüllah Efendimiz (sav): "Kim bir zengine eğilir, onu yücelttiği ve elindekilere göz diktigi için kendini küçültürse şahsiyetinin üçte ikisi ve dinin yarısı gider" (Beyhakî es-Sünen el-kübrâ; Alâuddin Abidin, el-Hediyye'1-Alâiyye, 249; Benzer bir hadis ve açıklaması için bk Fetâvay-i Ibn Salah,18) buyurmuşlardır
    Bazı fıkıh kitaplarında; "Mescidde oturanın ve Kur'ân okuyanın da yanlarına giren için -eğer kalkılmaga layık birisi ise- saygı için kalkmaları mekruh olmaz" denir (en-Nemenkanı, el-Fethur'-Rahmani, "/256)
    Tahavî, "ayağa kalkmanın kendisi (liaynıhi) mekruh değildir Mekruh (haram) olan ayağa kalkılmasından hoşlanmak ve kalkılmayacak kimse için kalkmaktır" derken, Ibn Vehbân: "Bana göre günümüzde ayağa kalkılması güzel (müstehap) olmalıdır Çünkü kalkılmaması kin, bugz ve düşmanlıga özellikle de kalkma adeti olan yerlerde-sebep olabilmektedir" der (en-Nemenkanî age N/257) Ezraî ise; "Hatta günümüzde, Ibn Abdisselam'ın da işaret ettiği gibi, düşmanlığı ve ilişkilerin kesilmesini önlemek için kalkmak vacipbile olmuştur mefsedetleri önleme cümlesine dahil olmuştur" görüşünü bildirir (bk Ibn Hacer el-Mekkî, ez-Zevacır N/171) Ama onun bu görüşünü el-Mekkî, büyük günahları saydığı kitabında "Üçyüz doksan yedinci büyük günah, halkın kendisine saygı ve hürmetle kalkmasını insanın sevmesidir" başlığı altında verir Sonra yukarıya aldığımız hadis-i şerifleri vererek : "Demek ki, ilim, şeref, ahâlak, evlat-baba ilişkisi, arkadaşlık vb duygularla kalkmanın mahzuru yoktur Hatta Nevevi'nin bunu kabul etmeyenlere cevap olarak yazdığı bir risalesi vardır" der(el-Mekkî agk; Ayrıca bk Vehbe ez-Zuhaylî NI/571; (Nevevi'nin sözkonusu risalesinin adı; Fadü'1-kiyâm li-ehli'1-ilmi ve'1-hadisi ve'zzühhâd ve'1-ubbâd ve's-salihin ve'1-kurrâi min ehli'1-Islam"dir bk kesfu'zzunûn zeyli N/199))
    Asr-i saadette mü'minlerin Hz Peygamberi gördüklerinde ayağa kalkma adetleri yoktu Hatta Enes b Malık der ki: Insanların Hz Peygamberden daha çok sevdikleri bir kimse yoktu Buna rağmen onu gördüklerinde ayağa kalkmazlardı Çünkü onun bundan hoşlanmadığını bilirlerdi Fakat uzaktan gelen birisini karşılamak üzere ayağa kalkarlardı(Ibn Teymiye Külliyati I/450-51; Konu için ayrıca bk Fetavay-i Hindiyye V/325, 369; Bezzâziye VI/354; Nevevî, el-Fetâva 79; Hindî, K Ummal, IX/157 158)
    Imdi hadis-i şerifleri de gözönünde bulundurarak söylenenleri özetlersek:
    1 Insanların kendileri için ayağa kalkılmasını ve el-pençe divan durulmasını sevmeleri ve istemeleri haramdır
    2 Ilim ehli, edepli, ahlâkli kimseler, baba, dede gibi yakınlar, yolculuktan gelenler için bir gönül alma ve ikram için kalkmak güzeldir (müstehaptır)
    3 Insanlara zenginliklerinden ötürü ayağa kalkmak haramdır
    4 Kalkılmadığı takdirde, bu hareketin saygısızlık sayılacağı, kine, buğza ve düşmanlıga, ya da kalkmayanın başka bir zarar görmesine sebep olacağı yerlerde ayağa kalkmak, kalkan için mahzurlu değildir, ama kalkılan için haramdır
    Eğilerek selam vermeye gelince bu da yasaklanmıştır Bir kardeşiyle karşılaştıgında eğilen kişinin durumunu Rasulüllah'a sordular da: "Hayır, yapmasın" buyurdu (Tirmizî, Isti'zan 31; Ibn Mâce, Edep 15; Müsned, NI/198 121) Çünkü rükü ve secde Allah'tan başkasına yapılmaz Selâm maksadıyla bunlar, bizim şeriatımız dışındaki şeriatlerde yapılırdı
    Namazlardan sonra elini göğsüne koyarak "tekabbelellah" gibi bir şey söylemek de selef-i sahihinimizin yapmadığı bir bid'attır ve terkedilmesi gerekir Ancak bid'at olan bunu söylemek değil çünkü o bir duâdir-, bunu söylerken elini göğsüne getirmesidir













    AYAKKABI İLE NAMAZ KILMAK CAİZ MİDİR? Ayakkabı temiz olursa onunla namaz kılmak caizdir Ve bilfiil bugün Türkiye'nin her tarafında cenaze namazı ayakkabıyla kılınıyor Çünkü cenaze namazıyla diğer namazlar arasında fark yoktur Ebu Mesleme şöyle diyor: Enes bin Malik'e (ra), Peygamber (sav) ayakkabıyla namaz kılar mıydı? Diye sordum Enes: "Evet” dedi (Tirmizi)
    Yine Şeddad bin Evs dedi ki: Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Yahudilere benzemeyiz, onlar ayakkabı ve mestleriyle namaz kılmazlar (Ebu Davud)
    Ancak ayakkabı temiz olmazsa; ne vakit namazı, ne de cenaze namazı onunla kılınmaz








    ÂYBAŞI HALİNDEN SONRA GELEN BEYAZ AKINTI NAMAZA ENGEL MIDIR? NAMAZ KILARKEN AKINTI OLURSA NAMAZ BOZULUR MU? BU AKINTIYI PAMUK VS ILE ENGELLEMEMDE BIR SAKINCA VAR MIDIR? Bu tür akıntılar kadında bir dereceye kadar normal sayılır ve pamuk gibi bir şey kullanmak suretiyle (kürsüf) dışarı çıkması önlenebiliyorsa, kadın bununla özür sahibi sayılmaz Yani kürsüf akıntıyı tuttuğu sürece; istediği kadar vakit namazı kılabilir Diğer namazları ise evveliyetle kılar Ancak dışarı (dis ferce kadar) çıkması halinde; abdest bozulmuş olacağından, namazda ise namazı da bozulur ve aktigi âni ânlayabilmişse, konuşmadan ve başka bir ise bulaşmadan gidip abdestini alırve namazına kaldığıyerden devam eder Ama akıntı kürsüfle kesilemeyecek kadar çok ve sürekli ise, özür sahibi sayılır, her namaz için abdest alırve akıntı sürmesine rağmen namazını kılar
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  7. #27
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    AYIP ARAŞTIRMAK Ayıp: Kusur, noksan, eksiklik, leke, fena, uygunsuz, utandıracak veya utanmaya sebep olan hâl
    Islâm toplumunda insanlar, yuvalarından, özel hayatlarından ve kendilerinden emin olarak yaşarlar Hangi sebeple olursa olsun, şahısların dokunulmazlığını çiğnemek, aile mahremiyetlerini ortadan kaldırıcı harekette bulunmak yasaklanmıştır Hatta suçluyu bulmada bile olsa, insanların ayıplarını aramaya ruhsat verilmemiştir Böyle bir hâl insanların dokunulmazlığının kalkmasına sebep teşkil etmemiştir Islâm'a göre, hiç kimse iç görünüşüne göre takîbata uğramaz; dış görünüşüne göre cezalandırılır Kimsenin görmediği yerde işlenen suçtan, ayıptan, zan ve tahminlere dayanarak ceza verilemez Sadece suçlu işlediği suçu açığa vurduğu zaman yakalanır
    Kur'an-ı Kerîm'de: "Ey inananlar! Zandan kaçınınız, zira zannın çoğu günahtır Bir kimsenin noksanını ve ayıbını araştırmayınız " (el-Hucurât, 49/12) buyurulur Bu ayette, insanların noksanlarının araştırılması, hatalarından bahsedilmesi, gizliden gizliye şahsî hayatındaki sırlara vâkıf olmaya çalışılması yasaklanmıştır "Tecessüs etmeyin"den maksat; müminlerin eksikliklerini bulacağız, açık delil ve emareler elde ederek zan ve yakîn husule getireceğiz diye casus gibi inceden inceye yoklayıp araştırmayın da zâhiri olanı tutun Allah'ın örttüğünü siz de örtün (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VI, 4473) Zira insanların haysiyetine dokunan hareketlerden biri de başkalarının ayıplarını aramak, onları şurada burada söylemektir Şeytan, insana kendi kusur ve ayıplarını unutturup bir tarafa bıraktırır, sonra başkasının ayıp ve kusurlarını araştırmaya sevkeder Başkalarının eksiklerini araştırmaya kalkışmak da ahlâklı insanın işi değildir
    Islâm başkalarının ayıplarını, kusurlarını aramayı, halka tecessüs altında tutmayı şiddetle yasaklarken müslümana da tecessüs ve tahkik hakkı vermemiştir Bu sebeple bir müslümanın evine girilip hâl ve durumu tecessüs edilemez Kesin emirle tecessüsün yasaklanmasının sebebi; herkesin kendi evinde emniyet ve huzur içinde yaşamasını temin etmek; kişileri fitne ve fesâda sürüklememektir Nitekim Hz Peygamber: "Müslümanların ayıplarını, gizli hallerini araştırmaya çalışırsan, onları ifsâd eder veya ifsâda yaklaştırmış olursun " (Ebû Dâvûd, Edeb, 37) buyurmuştur
    Islâm'a göre, insan hususî meskeninde bir fenalık yapmış olsa, bunun evinin içinde kalması, hârice aksetmemesi, toplum arasında yayılmaması gerekmektedir Bu sebeple izinsiz bir kimsenin evine girilmesi bile yasaklanmıştır
    Hz Peygamber (sas) bir gün minbere çıkarak; ayıp araştıranların zayıf imanlı kişiler olduğuna işaret edip şöyle seslendi: "Ey diliyle müslüman olup kalbiyle işlememiş olanlar gürûhu! Müslümanları üzmeyin, onları ayıplamayın ve onların kusurlarını araştırmayın Şu bir gerçektir ki; her kim müslüman kardeşinin ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını meydana çıkarır ve Allah her kimin ayıbını meydana koyarsa, evinin içinde bile olsa onu kepâze eder " (Tirmizî, Sünen, B 84, 2101) Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir " (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)
    Ayıp ve kusur işleyen bazı kişiler vardır ki yaptıkları işlerin zararı açığa çıkmayıp, başkalarına sirâyet etmez Böyle kişilerin şahsî kusurlarını, ayıplarını açığa çıkarmak, çeşitli mercilere şikâyet etmek doğru değildir Şikâyet edip ayıp ve kusurları ortaya çıkartmakla sadece kişinin kendine ait olan günahı teşhis edilmiş ve fakat bir taraftan da ayıp işleyen kişi utandırılarak toplum içinde mahcup duruma düşürülmüş olur Neticede o kişi, "zaten toplum beni biliyor" diye açıktan günah işlemeye itilmiş, işlenen ayıplar da normal hale gelmiş ve böylece de ayıp işlemek meşrulaştırılmış olur Bu sebeplerden dolayı, kişilerin ayıp ve kusurlarını bulup onları toplumda teşhir etmek yerine, tatlı dille özel nasihatta bulunmak, çeşitli vesilelerle günah işlemesine mani olmak daha faydalı olur Ancak, şahısları aşıp başkalarına ve topluma zararı dokunacak şekilde açığa çıkan ve insanlara zulüm getiren ayıplar, günahlar böyle değildir Bunları önlemekte müslümanların biribirlerine yardımcı olmaları ve kötülüğü birlikte yok etmeleri gerekmektedir

    __________________












    AYIP ÖRTMEKBaşkalarının kusur, eksiklik, utanılacak şey, suç, cürüm, şeref ve haysiyete aykırı davranış, nezaket ve terbiye dışı, fena, kötü, utanç verici şey cinsinden yaptığı işlerin duyulmasını, görülmesini önlemek, yayılmasına mani olmak Toplumu ve insanları kötülüklerden korumak için işlenen ayıpları örtmek ahlâkî faziletlerin başında gelir Böylece Islâm'ın övdüğü, müslümanlarda bulunmasını istediği faziletlerden birisi de başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmek ve gizlemektir Buna karşılık; bir müslümanı küçük düşürmek, şahsiyetini lekelemek ve onu rezil etmek için ayıplarını araştırmak ve başkalarına anlatıp açıklamak ise büyük bir ahlâksızlık olup, Islâm tarafından yasaklanmıştır Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
    "Müslümanların ayıplarını (ve gizli şeylerini) araştırmayın" (el-Hucurât, 49/12) Resulullah da bir hadiste: Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın" (Müslim, Birr ve Sıla, 30) diye buyurmaktadır
    Resulullah (sas) başka bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:
    "Her kim bir müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah'u Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter Her kim müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği birşeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir " (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58; Tirmizî, Birr ve Sıla, 85)
    Müslümanın ayıp araştırması değil, bilâkis gördüğü ayıp ve kusurları örtmesi gerekir Diğer bir hadis-i şerifte: Kim bir müslümanın ayıbını dilerse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter " (Ebû Dâvud, Edeb, 39), Kim bir ayıp görür de örterse sanki kabrine diri gömülmüş bir yavruya can vermiş gibi olur " (Ebû Dâvud, Edeb, 38) buyurulmuştur
    Insan başkalarının ayıp ve kusurunu değil, kendi ayıp ve kusurunu görmeye çalışmalıdır Peygamber Efendimiz (sas): Kendi ayıbı, insanların ayıbını görmekten alıkoyan kimseye müjdeler olsun " (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, II, 46) buyurmuştur
    Ayıpların araştırılıp ortaya dökülmesi; insanları birbirine düşürmekten, aralarında kin ve düşmanlık tohumları ekmekten, fenalıkların yayılmasından başka bir şeye yaramaz Insanların gizli kalmış kusurlarını açıklamak, herkese duyurmak onların utanma duygularının yok olmasına, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlâksızlığın süratle yayılmasına da sebep olur Resulullah: Müslümanların ayıplarını, gizli hallerini araştırmağa kalkışırsan, onları ifsad eder (ahlâklarını bozar) veya ifsada yaklaştırmış olursun, " (Riyazü's-Sâlihin, III,154) buyurmuştur
    Peygamberimiz ve ashabı, kimsenin ayıplarını araştırmamış ve araştıranları da şiddetle kınamıştır Peygamberimiz'in: "Din kardeşini bir suçundan dolayı ayıplayan kimse, o suçu (günahı) kendisi de işlemedikçe ölmez " (Tirmizî, Kıyâme, 53) uyarısını da hiç bir zaman unutmamak gerekir
    Bir gün Hz Ömer'in yanına bir adam geldi ve ona şöyle dedi: "Benim bir kızım var, cahiliye devrinde onu diri diri toprağa gömmüş, sonra da ölmeden çıkarmıştık Islâmiyet geldikten sonra ben de kızım da müslüman olduk Fakat kızım Allah'ın yasakladığı bir şeyi yaptı ve had vurulması icab etti Bunun üzerine, bizim bulunmadığımız bir yerde bıçakla kendisini kesmek istemiş Biz durumu haber alır almaz koştuk, fakat boyun damarlarından birini kesmişti Hemen tedavî ettik, iyileşti Yaptığına pişman oldu Tövbe ederek bir daha böyle bir şey yapmamaya karar verdi Bir kabileden dünür geldi Ben de olanları olduğu gibi anlattım" Hz Ömer, adamın bu sözlerine kızarak:
    "-Allah'u Teâlâ'nın gizlediğini açığa mı vuruyorsun? Vallahi eğer kızın başından geçenleri başka birine daha anlatırsan herkesten önce cezanı ben veririm Git, kızı diğer müslüman, temiz kızlar gibi evlendir dedi" (Y Kândehlevî, Hadislerle Müslümanlık, III, 1021)
    Müslümanların başkalarının günah ve kusurlarını, işledikleri ayıpları örtmeye çalışmaları nasıl önemli bir ahlâkî görevleri ise; aynı şekilde kendi günah ve kusurlarını da ifşâ etmemeleri gerekir Aşağıdaki hadîs-i şerif bize bu konuda da titiz davranmamız gerektiğini göstermektedir Resulullah (sas) şöyle buyuruyor:
    "Fenalıklarını açığa vuranlardan başka bütün ümmetim, halkın dilinden ve elinden salimdir "
    "Bir adam bir gece fenalığı yapıp da Cenâb-ı Hak onu örtmüş iken:
    "Ey filânca ben dün gece şöyle şöyle yaptım demesi, suçunu ilân ve teşhirdir Halbuki o, geceyi Allah'ın setrine mazhar olarak geçirmişti Allah'ın örttüğü bu suçu sabahleyin teşhir etmiş, açıklamış bulunuyor " (Riyazü's-Salihîn, I, 282)
    Rabîatü'l-Adeviyye: "Kul Allah'ın sevgisini tattığı zaman, Allah onu kendi kusurlarına muttali kılar, böylece başkalarının kusurunu görmez olur" der
    Bu ayet-i kerime ve hadis-i şerifler, toplum içinde yardımlaşmak, birlikte iyi geçinmek, yapılan fenalıkları ve ayıpları örterek arkadaşlığı, dostluğu kuvvetlendirmek, dostca yaşamayı isteklendirmek ayıp ve günahları teşhir etmeden önlemek gibi insanî ve Islâmî faziletlerimizi belirtmektedir
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  8. #28
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    devam edecek
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  9. #29
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    ALLAH C.C Razı olsun
    paylaşım için teşekkürler emeğine sağlık.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  10. #30
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    cümlemizden inşallah...sağolasın
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

Sayfa 3/26 İlkİlk 12345 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.....İNDİR
    By BuRaK in forum E-kitap bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.06.09, 08:23

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •