Sayfa 9/11 İlkİlk ... 7891011 SonSon
102 sonuçtan 81 ile 90 arası

Konu: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

  1. #81
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    Hocanın Sopasındaki Hikmet

    Sultan Murad oğlunun çok iyi yetiştirilmesini iyi bir eğitim görmesini ve geleceğe mükemmel şekilde hazırlanmasını arzu ediyordu . Bunun için devrinin en iyi bilginlerini oğlu için hoca olarak tutmuştu . Bular arasında Molla Gürâni de bulunuyordu . Bir çocuğun yetişme psikolojisini iyi bilen hassas padişah şehzadenin “ padişah oğlu “ olarak kayrılmasını istemezdi şüphesiz … Bunun için Bulduğu yol çok dikkat çekiciydi . Tarih araştırmacılarının kayıtlarına geçen hadise şöyle :

    Sultan 2 . Murad Molla Gürâni’yi Manisa’ya göndermeden önce yanına çağırttı . Eline bir sopa tutturdu ve şâyet Şehzade tembellik edip derslerine çalışmazsa onu bu sopayla dövmesini istedi .

    Molla Gürâni memnuniyetle Manisa’ya gitti . Şehzade Mehmed’e ders vermek için odaya girdiğinde elinde Sultan 2. Murad’ın verdiği sopa vardı . Şehzade hayretler içinde sordu :


    - Elinizdeki sopayla ne yapacaksınız ?

    Molla Gürâni ciddiyetle şu karşılığı verdi :

    - Üstünüze bulaşacak olan tembellik tozlarını bununla silkeleyeceğim . Babanızın emri de bu yoldadır !
    :rolleyes:

  2. #82
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    BU CAN O UĞURDA FEDADIR!...


    Uzun Hasan Fatih'ten sulh talep ederek Çemişkezek Hâkimi Şeyh Hüseyin ile Annesi Sâre Hatun'u elçi olarak Fatih'e göndermeye mecbur olduğu zaman Genç Hükümdar at geçmez yarlardan geçit vermez dağlardan aşıp Trabzon'un fethi için giderken Sâre Hatun Padişahın yorgunluğundan istifade etmeyi düşünerek:

    — Padişahım bunca zahmet bir kal'a fethi için değer mi? dedi.

    Fatih:

    — Valide valide... İslâm Kılıcı benim elimdedir. Bu can o uğurda fedadır. Meşakkatten nice korkarım? cevabını verdi.


    (Cafer EROĞLU)
    :rolleyes:

  3. #83
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    HAZRETİ FATİH'İN HUZURUNDA BİR DERVİŞ

    Bir gün Hazreti Fatih'in huzuruna bir derviş gelip:

    — Yüzyirmi dörtbin Peygamber gelip geçmiş. Her Peygamber için bana bir akçe ver de hepsinin şefaati üzerine olsun dedi.

    Hazreti Fatih:

    — Peki say Peygamberlerin isimlerini. Her Peygamber için sana bir akçe vereceğim dedi.

    Derviş ancak Kur'an'da yazılı olanlardan beş-on isim sayabildi. Hazreti Fatih de çıkarıp on akçe verdi.


    (Cafer EROĞLU)
    :rolleyes:

  4. #84
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    ATIN AYAĞINDAN SIÇRAYAN ÇAMUR

    Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethettikten sonra İstanbul'a geri dönüyordu. Adana civarına geldiklerinde şiddetli yağmur yağmış ortalık çamur içinde kalmıştı. Birkaç gece o havalide konakladıktan sonra yola çıktılar ilim adamlarına son derece ehemmiyet veren Yavuz yanıbaşında devrin büyük ilim adamlarından Kemal Paşazade ile atbaşı beraber gidiyorlardı. Bir ara Kemal Paşazade'nin atı tökezleyerek ayağından sıçrayan çamur Yavuz'un üzerine bulaştı. Bu tökezleme esnasında hem Yavuz'u ileri geçmiş olmasından hem de üzerini pislemiş olmasından son derece korkan Kemal Paşazade'de bet beniz kalmamıştı.

    Çünkü Yavuz en ufak hataları bile affetmez: «Hemen bre cellat neredesin kes şunun başını!» deyiverirdi.

    -Nitekim birkaç gün evvel de «Sultanım Mısır'ı aldık ama bir haine bıraktık.» diyen Sadrazam Yunus Paşa'nın kellesini kestirmişti.

    -Fakat bu hâdise karşısında Yavuz Sultan Selim Yunus Paşa'ya yaptığı gibi yapmadı. Kemal Paşazade'nin duyduğu ıztırabı anlayarak; hizmetçilerine:

    -Bana yeni bir kaftan getirin ve bu elbisemin üzerindeki çamurları da sakın temizlemeyin! Âlimlerin atının ayağından sıçrayan çamur dahi benim indimde muhteremdir. Ben öldüğüm zaman bu kaftanımı kefenimle beraber bana sarın. Dedi ve müşkil durumda kalan büyük âlimi sıkıntıdan kurtardı.

    (Cafer EROĞLU)
    :rolleyes:

  5. #85
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    HARAM YİYEN HARAMİ OLUR


    TARİHÇİ AŞIK PAŞAZADE anlatıyor:

    "Sultan 2. Murad’a artan savaş masraflarını karşılamak üzere acil para lazım olmuş. Çandarlı Halil Paşa'yı huzuruna çağırtmış. Varlıklı büyük bir aileden gelen Çandarlı’nın elinde büyükce bir meblağ olduğunu biliyormuş. Borç istemiş:

    "Savaşa para lazım belirli bir vade ile senden ödünç para istiyorum."

    Çandarlı Halil Paşa: "Parayı toparlamak için biraz zaman lazım toparlar toparlamaz gelir verebileceğim kadarını veririm." demiş.

    Vezir Fazlullah Paşa Padişah’ın borç istediği haberini nasılsa duymuş duyar duymaz da huzura koşmuş.
    "Kul kısmından borç alınmaz!" diye adeta çıkışmış Padişah'a; "Şevketlü Hünkarım Padişahlar borç almazlar."

    "Lazım oldukta başkaca çare kalur mi ki vezirum?"
    "Padişahlara hazine gerektirir Hünkarım! müsade buyrulursa size hazine toplayalum."

    Sultan 2. Murad sakin sakin sormuş:
    "Nasıl toplayacaksun ey benum vezirum?"

    Fazlullah Paşa cevap vermiş:
    "Halk zenginleşti bir şekilde servetlerini ellerinden alıp devlete geçirelim."

    Sultan 2. Murad öfkeyle yerinden fırlamış:
    "Bre Fazlullah!" diye gürlemiş. "Öyle şey olmaz! Devletin helal geliri madenler vergiler bir de fethedilen bölgelerden elde edilen zenginliklerdir. Bunların dışındaki gelir helal olmaz. Bizim ordumuz gaziler ordusudur ordumuza asla haram lokma yedirmeyiz. Çünkü haram yiyen ordu harami yani eşkiya olur. Eşkiya yüreksizdir. Zorluk görür görmez kaçar sözlerini duymamış olayım."

    İşte böyle… Osmanlı Padişahı ile vatandaşı aynı duyarlılık içinde hayatın "helal" ile çerçevelenmesine dikkat ederlerdi."Haram yiyen Harami olur" anlayışıyla harama yaklaşmazlardı. Belki bu yüzden hayatlarında kriz olmaz darlık olmaz geçim sıkıntısı olmazdı."

    Bugün ise ne yöneten ne yönetilen "helal ve haram" konusunda hassas değiliz. Kriz ve darlık içinde yaşıyoruz.


    Yavuz BAHADIROĞLU

    (Biz Osmanlıyız)
    :rolleyes:

  6. #86
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    MEVLEVÎ


    Mısır seferinden dönerken Yavuz Sultan Selim Konya dolaylarında mola verir. Bu sırada korkunç bir kasırga çıkar. Herkes yerden kalkan tozların döne döne yükselişini hayretle seyreder. Padişah bu durumu çok değer verdiği her zaman yanında bulundurmaktan zevk aldığı büyük âlim Kemal Paşazade'ye sorar:

    "Bu neyin nesidir hocam?"

    Hoca şu cevabı verir. Yavuz Sultan Selim'e:

    "Burası bildiğiniz gibi Mevlana'nın şehridir efendim. Taşı toprağı Mevlevî’dir.

    İşte böyle gördüğünüz gibi durmadan dönerler."


    (Cafer EROĞLU)
    :rolleyes:

  7. #87
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    BİR SABAH ALIŞVERİŞİ


    Bir sabah Bahauddin Nakşıbend elinde büyük bir sırıkla Buhara'nın en büyük çarşısına vardı. Çarşının ortasında haykırmaya naralar atmaya başladı. Böylesine şöhretli ve itibar sahibi bir kimsenin meydanda bağırıp çağırması herkesi çok şaşırtmış acaba neler oluyor endişesiyle insanlar Nakşıbend'in çevresinde toplanmaya başlamışlardı.

    Yüzlerce insan toplanmış ve bu durumu neye yoracaklarını bu bilge kişinin davranışı hakkında ne düşünüp ne yapacaklarını bilemez haldeyken Bahauddin elindeki sırıkla satıcıların sergilerini devirmeye tezgâhları kırmaya esnafın barakalarını yıkmaya girişti. Bu öfke dolu ve anlaşılmaz davranışını bütün çevresinin meyveler sebzeler ve mallarla dolup kendini kımıldatamayacak hale getirmesi zamanına kadar devam ettirdi. Sonra da sakince evine çekildi.

    Buhara Emiri derhal Bahauddin'in evine bir temsilcisini gönderip vakit kaybetmeden yaptıklarının hesabını vermek üzere Kadı'nın huzuruna gelmesini bildirdi. Bahauddin bu temsilciye şunları söyledi:

    "Mahkemede bütün fıkıh âlimleri ileri gelen vükela ve vüzera ordu komutanları ve şehrin en önemli tüccarları hazır bulunsun".Emir danışmanlarının da düşüncesine başvurarak Bahauddin'in delirdiği kanaatine vardı. Onu Bimarhâne'ye kapatma kararını vermeden önce kendisine bir şans tanımak ve âdil bir neticeyi hâsıl edebilmek kaygısıyla emredip Bahauddin'in mahkemede hazır bulunması isteğinde bulunduğu makam sahibi kişileri çağırttı. Herkes toplandıktan sonra Bahauddin yargı yerine girdi.

    "Bahauddin Hazretleri" diye söze başladı Emir "şüphem yok ki burada niçin bulunduğunuzun farkındasınızdır. Ve bizlerin de bu toplantıyı niçin gerçekleştirdiğimizi biliyorsunuz. O halde lütfediniz ve söyleyeceğiniz ne ise onu bize bildiriniz." Bahauddin Nakşıbend'in cevabı şöyle oldu: "Hikmetin bab-ı Âli'si! Herkes bilir ki bir insanın davranışı onun kıymetinin de bir işaretidir. Fakat bugün öyle bir noktaya geldik ki bir insan iç dünyasında vasıl olduğu makam ne olursa olsun kendi kıymetini belirtebil¤mek için belli bir davranışta bulunması yetmiyor. İnsanlar iç dünyalarındaki zenginliği dışa vurmak kendi kıymetlerinin ortaya çıkmasına ve taktir edilmesini sağlamak için fazladan bir şeyler yapmak ihtiyacını duyuyorlar. Buna mukabil eğer bir insan kötü çirkin bir davranışta bulunursa onun yaptığının kötü ve çirkin olduğu¤nun anlaşılması için fazladan bir kavrayış gerekli olmuyor."

    Emir "Bizlere öğretmek istediğini henüz yeterince anlayamadık" deyince Bahauddin Nakşbend şunları ekledi: "Her gün her saat her insanın içinde Öyle düşünceler ve öyle tatminsizlikler beliriyor ki eğer bir yolunu bulacak olsalar bu insanların hepsi benim bu sabah çarşıda yaptığım işe benzer bir davranışı ortaya koyacaklar. Benim sizlere öğretmeye çalıştığım şudur ki insanların birbirlerini anlamakta gösterdikleri noksanlıkların sebeb olduğu bu düşünce ve tatminsizlikler tek tek bütün insanlar üzerinde olduğu kadar cemaatimiz üzerinde de yıkıcı ve geriletici tesirler icra ediyor. Anlayışsızlıktan doğan bu tahribat belki benim çarşıyı harab edişimin seviyesindedir ve belki de daha fazladır". "Öyleyse" diye sordu emir "nedir meselenin çözümü".

    "Çözüm" diye cevap verdi Bahauddin Nakşıbend hazretleri "insanların iç dünyaları itibariyle terakkilerinin sağlanmasıdır. Onların kaba ve yıkıcı tavırlarını müesses alışkanlıklarla önlemek bastırmak ve eğer kabalık ve tahripkârlık göstermiyorlarsa onları takdir etmek çözü
    m değildir".

    ("Net"ten..)
    :rolleyes:

  8. #88
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    Kabeyi Göremedim

    Bir gün Sultan Murat Han cemaatle namaz kıldırırken “ Allahu Ekber” diyerek tekbir alır ve ellerini bağlamadan salar ve tekrar tekbir alır . Ardından tekrar ellerini bağlamadan tekbir alır ve üçüncü de ancak ellerini bağlar . Nihayet namaz bitince cemaatten kendisine :

    - “ Ey hünkarım ! Bu görülür iş değildir neden üçüncü tekbirde namaza başlayabildiniz ? “ diye sorarlar .
    Sultan Murat Han’da :

    - “ Ne yapayım ilk iki tekbirde karşımda Kabeyi göremedim . Ancak üçüncü tekbirde
    Kabe’yi görebildim . “ cevabını verir .
    :rolleyes:

  9. #89
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    HAYDİ KIR DA GÖREYİM!...

    Sultan II.Murad Han ilim meclislerinde bulunmayı pek severdi. Hani "Altının değerini sarraf bilir." derler ya O da alîmin kıymetini iyi bilirdi. Hal böyle olunca zamanın büyük Velîsi Hacı Bayram ile birbirlerine doyamazlar uzun süren sohbetlerde vakitlerini birlikte geçirirlerdi..
    İşte muhabbetin ballaştığı demlerden birinde Murad Han'ın gözleri dalar. Hacı Bayram Hazretleri merakla sorar;

    "Hayrola sultanım?"

    Murad Han edeple toplanır;

    "İstanbul efendim" der "Bize nasip olur mu acaba?"

    Hacı Bayram Hazretleri elini şakağına koyar bakışları donar. Kısa bir tefekkürün ardından;
    "Hayır Sultanım!" der "İstanbul'un alındığını ne sen görürsün ne de ben."
    Sonra tahta beşiğinde mışıl mışıl uyuyan küçük şehzadeyi gösterir.

    "Ama!" buyurur; "Şu yiğit ile bizim köse (Akşemseddin'e öyle der) görseler gerek."

    Murad Han Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri'nin Şehzade Fatih ile ilgili sözlerini ciddiye alır ve Fatih'in eğitimine daha bir önem gösterir. İslâm Alemi'nin en güzide alimlerinden onu yetiştirmelerini ister. Fatih çok zeki ancak yerinde duramayan bir çocuktur. Onunla baş etmek kolay değildir. Nitekim pek çok hoca dikiş tutturamaz ve aflarını dilerler.
    O günlerde Molla Yegan hacdan gelir. Murad Han;

    "Bize oralardan ne getirdin?" diye takılır.Molla Yegan;
    "Öyle bir âlim getirdim ki sultanım." der "meğer ki tanışsanız gerek."
    Murad Han merakla sorar; "Nerede?"
    "Dışarıda efendim huzura alınmayı bekliyor."
    "Aman ha ilim ehlini bekletmek ne haddimize?.."

    Ve buyur ederler. Mübareğin önce gölgesi düşer eşiğe. Boyu çok uzun sakalı simsiyahtır. Dişleri inci inci gözleri cevahir gibidir. Sarığından taşan gür saçları muazzam bir heybet verir. Mübarek kan kaynatacak kadar sevimlidir. Ama nedendir bilinmez koca koca vezirler diz çöker düğme iliklerler. "Vakar" denen şey budur belki.. Kim bilir?

    Molla Yegan "Arkadaşımın ismi Ahmed bin İsmail" der 'Ama Araplar onu Molla Gürani lakabıyla tanırlar!"
    Murad Han'ın dudaklarına muzip bir tebessüm oturur. İçinden "Haydi bakalım Şehzade Mehmed!" der "Şimdi derslerini kır da göreyim.."

    Padişah oğlunu Molla Gürani hazretlerine teslim ederken "Sakın gözünün yaşına bakma" der "eti de senin kemiği de."

    Mübarek sarayda uşaklara bile kıymet verir aşçıların seyislerin hatırını sorar. Ama geleceğin sultanını görmezden gelir. Ona sıradan biri gibi davranır ve soğuk bir edayla "otur" der. Fatih bu muazzam heybet karşısında bocalar ve hayatında ilk defa diz kırar. Molla Gürani Hazretleri Emsile'yi açar bir iki soru sorar. Ama cevaplar istediği gibi değildir. Bunun üzerine üstüne basa basa "dövmek" fiilini çekmeye başlar. "Döverim seni döverim seni öyle bir döverim ki..." Fatih'in rengi uçar dudakları uçuklar. Titreyen bir sesle son cümleyi tekrar eder "Darabtühü cidden şediden" "Vallahi döver mi döver."

    İşte o günden sonra ödev yapmaya başlar ezberlerini aksatmaz. Gün gelir ilmin tadını alır haşarılıklarından utanır.

    Molla Gürani Hazretleri genç Şehzade'ye "Arabî ve Fârisî bilmek yetmez." der "düşmanın lisanını da bilmelisin!" Fatih'e Rumca Latince Sırpça öğretecek hocalar bulur neme gerek dedirtmez astronomi coğrafya matematik okutur. Birlikte oturur İtalyan asıllı Alconal Giriaco'dan batı tarihini dinlerler...

    (Cafer EROĞLU)
    :rolleyes:

  10. #90
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri Hizmetkârı Hasan Can Anlatıyor..

    Bir gece yatağımda uyuyakalmışım. Sabah namazını kıldıktan sonra hizmetlerine koştum.
    -Bu gece görünmedin ne işteydin? diye sordular. Ben de birkaç gecedir uykusuz kaldığım için bu gece gaflete geldiğimi ve hizmetlerinden mahrum olduğumu özürle beyan ettim.

    Sultanımız:
    -İmdi ne düş gördünse beyan eyle. Buyurdular.
    -Arza kabil bir düş görmedim (Size anlatabileceğim kıymette bir rüya görmedim.). Diye cevap verdim.
    Tekrar buyurdular ki:
    -Bu ne sözdür? Bir geceyi tamamen uyku ile geçiresin de bir vakıa görmeyesin. Gördüğün bir rüya ve mühîm hadise vardır gizleme söyle..

    Başka vadide (Sahada) biraz konuştuktan sonra tekrar bana dönerek:

    -Abes söyleme. Herhalde bu gece bir vakıa görünmüştür. Söyle gizleme! dedi.
    Her ne kadar düşündümse de görmüş olabileceğim bir şey aklıma gelmedi. İşe yarar bir şey görmediğime yemin ettim.

    Sultan mübarek başlarını sallayarak hayret gösterdiler. Ben de "sebebi ne olabilir?" diye hayret ettim. Hemen sonra Kapuağası 'nın dairesine bir iş için beni gönderdiler. Oraya vardığımda gördüm ki Hazinedarbaşı Mehmet Ağa Kilercibaşı Sarayağası ve Kapuağası Hasan Ağa adetleri üzerine otururlar. Ama Kapuağası Hasan Ağa düşünceli ve şaşkın bir vaziyette başını öne eğmiş gözleri yaşlı olarak oturuyordu. Bu zat genelde sessiz biriydi lakin bu hali öyle sıradan sessiz hallerine benzemiyordu. Onu öyle düşünceli görünce bir kimsenin vefat etmiş olduğunu zannettim ve böyle düşünceli oluşunun hüznünün nedenini sordum:
    -Ağa hazretleri kalbiniz gamlı gözünüz yaşlı görünür. Sebebi ne ola? Dediğimde
    -Hayır bir şey yok. Diye gizlemesi üzerine Hazinedar başı:
    -Kardeş Ağa'ya bu gece bir vakıa olmuş da o uykunun sarhoşluğundadır. dedi.
    Yanında bulunan Sarayağası Kapuağası Hasan Ağa’nın önemli bir rüya gördüğünü söyledi.
    Bunun üzerine:
    -Allah(cc) için haber verin padişahımız elbette vakıa görmüşsündür söyle diye bunu benden anlatmamı istediler. Herhalde zorlama asılsız değildir. İyi armağandır anlatınız. Dedim. Rüyayı nakletmesi için ağayı sıkıştırdık. Ağa utanma hissi ağır basan bir şahıs olduğundan anlatmaktan kaçındı ve:
    -Benim gibi yüzü kara günahkârın ne rüyası olur ki padişahın huzurunda anlatmaya değsin kerem edin bana bu teklifte bulunmayın dedi. Biz sıkıştırmaya O da vazgeçirmek için yalvarmaya devam etti. Nihayet Mehmet Ağa:
    -Nice söylemezsin bize anlattığında buna memur olduğunu naklettim. Gizlenmesi ihanet olmaz mı? deyince Hasan Ağa sırrının mührünü açıp anlattı.
    -Bu gece rüyamda gördüm ki eşiğinde oturduğumuz bu kapıyı hızlı hızlı çaldılar. "Ne haber var?" Diye ileri baktım vardım; kapı dışarısı görünecek fakat bir adam sığmayacak kadar az açılmış. Taşlık (Dışarısı) ucu sarkıtılmış sarıklı nûrânî kimselerle dolu elleri bayraklı ve silahlı mükemmel şahıslar.. Kapının dibinde elleri sancaklı dört nurani kimse durur. Kapıyı vuranın elinde Padişah'ın Aksancağı var. Bana dedi ki :
    -Bilir misin niye gelmişiz? Ben de :
    -Buyurun dedim. Dedi ki :
    -Bu gördüğün kimseler Resulullah (S.A.V.)'ın ashabıdır. Bizi Hazret-i Resulullah(S.A.V.) yollayıp Selim Han' a selam etti ve buyurdu ki : "Kalkıp gelsin ki Haremeyn hizmeti O’na buyruldu." Gördüğün dört kişiden bu Ebu Bekr-i Sıddıyk(r.a.) bu Ömerü'l Faruk(r.a.) bu Osman-ı Zi'n-Nureyn(r.a.)'dir. Seninle konuşan ben ise Ali bin Ebi Talib(r.a.)'im. Var Selim Han' a söyle. Dedi ve nazarımdan gaip oldular.

    Ben dehşetle kendimden geçip tere batmış ve sabaha kadar baygın yatıp kalmışım. Oğlanlar teheccüd zamanında mütad üzere kalkmadığımı hastalığa yormuşlar ve sabah namazı vakti geçeceği zaman gelip beni uyarmak için gelmişler görmüşler ki suya düşmüş gibi ıslak yatarım.

    Elbise değiştirmek için yenilerini getirip o aralık beni uyandırmışlar. Aklım başıma gelince acele ile kalkıp namaza yetiştim. Ama tamamen sükunete eremedim. Ağa bunları anlatırken ağlıyordu.

    Bu arada Padişah'ın beni istediğini bildirdiler derhal huzurlarına gittiğimde o hizmeti sual etmeyip tekrar yeni rüyadan bahis açarak:
    - Şu senin bu gece sabaha dek uyuyup bir vaka görmediğin bana tuhaf gelir. Hemen söyle hayvan gibi yatıp uyudun mu?
    Dedim ki:
    -Padişahım vakıayı bu Hasan kulunuz (Hasan Can) görmediyse bir Hasan kulunuz (Kapıağası Hasan Ağa) görmüş. Emriniz olursa arz edeyim. Buyurdular ki :
    -Söyle görelim...

    Ben de hadisenin tamamını naklettim. Ben anlattıkça mübarek çehreleri kızarmaya başladı ve vararak mübarek gözlerine yaş geldi. Bitirince buyurdular ki:

    -Derd-mendin safa'yı meşrebi (Zavallının tıynetinde safiyet) varmış sen onu bize methettikçe "Bir kimseyi ibadet eder görürsün hemen veli sanırsın." Diye seni alaya alırdık boşuna methetmezmişsin..” Ve devamla:

    -Biz sana demez miyiz ki biz bir tarafa memur olmadan (Emir verilmeden) hareket etmemişizdir. Atalarımız velayedden behre-mendler idi (Velilikden nasip sahibiydiler) kerametleri vardır. İçlerinde biz onlara benzemedik.. Diyerek kendilerini küçük göstermeye çalıştılar.

    Bu rüyadan sonra Arap Seferi hazırlıklarına başladılar...
    :rolleyes:

Sayfa 9/11 İlkİlk ... 7891011 SonSon

Benzer Konular

  1. ibretlik bi yaşanmış hikaye
    By yagmuradam in forum İbretli Hikayeler
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 01.03.17, 21:38
  2. Nasreddin Hoca Hikayeleri
    By BuRaK in forum E-kitap bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.06.09, 06:27
  3. Helal Ve Haram ( İbretlik Hikaye)
    By Scorponork in forum İslamiyet'te Haram ve Helal.
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 29.12.08, 12:17
  4. Atasözleri ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri
    By Konyevi Nisa in forum Atasözleri ve Deyimler
    Cevaplar: 27
    Son Mesaj: 20.10.08, 13:14
  5. Yaşanmış Bir Sevda Masalı
    By ArzuNur in forum Yaşanmış Hikayeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.08.08, 16:29

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •