Sayfa 4/11 İlkİlk ... 23456 ... SonSon
102 sonuçtan 31 ile 40 arası

Konu: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

  1. #31
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    KEŞİŞİN FATİH'E SÖYLEDİĞİ

    Kritovulos 15. yüzyılda yaşamış Bizanslı bir tarihçidir. İstanbul’un Fethi'ni ve diğer önemli olayları savaşları yazıp Fatih Sultan Mehmed’e takdim etmiştir. Ve Fatih’in takdirini kazanmıştır. Tarih-i Sultan Mehmethan-ı Sani. yazarı: kritovulos yıl: 1328 Fatih Sultan Mehmet bu tarihi yazan Kritovulos'u imroz adasına kral yaparak ödüllendirmiştir.
    Kritovulos’un Fatih dönemindeki on yedi yıllık olayları yazdığı İstanbul’un Fethi adlı kitabında İstanbul’un nasıl elden çıkacağını bir falcının gözünden anlatmakta ve sanki bu günlere nazire yapmakta.

    Fatih İstanbul’a girip Ayasofya önüne geldiği zaman derinden derine bir inilti işitti. Sesin geldiği yöne bir adam gönderdi. Sakalları uzamış perişan durumda bir keşiş bulup getirdiler. Huzura çıkardılar. Korktu teskin ettiler. Neden zindana atıldığını sordular.
    Keşiş Türklerin kuşatma hazırlıkları sırasında Kostantin’in kendisini çağırıp İstanbul’u Türklerin alıp alamayacağını bildirmek için remil açmasını söylediğini; remilde İstanbul’un Türklerin eline geçtiğini bildirmesi üzerine Kostantin’in kızarak kendisini zindana attırdığını anlattı. Keşiş sonra “demek remilim doğru imiş” diye ekledi.
    Bunun üzerine Fatih de İstanbul’un kendi elinden çıkıp çıkmayacağına dair remil açmasını ve doğruyu söylerse armağanlar vereceğini bildirdi. Keşiş yeniden bu defa Fatih için remil açtı. Ve remili şöyle yorumladı:
    İstanbul Türklerin elinden savaş ile çıkmayacak. Lakin öyle bir zaman gelecek ki ellerindeki emlak ve toprak azalacak bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.

    Bu falın bildirdiği sonuçtan ileri derecede meteessir olan Fatih ellerini gökyüzüne kaldırarak:
    “İstanbul’da edindiğim yerleri yabancılara satanlar Allah(cc)’ın gazabına uğrasınlar” diye beddua etti.
    :rolleyes:

  2. #32
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    BOLCA NİNE VE FATİH SULTAN MEHMET

    Babaeski’ye bağlı Mutlu Köyü’ne her yıl yüzlerce kişi Bolca Nine türbesini ziyaret için geliyor. Rivayetlere göre Bolca Nine 15. yüzyıl içinde Fatih Sultan Mehmet Edirne’ye giderken askerleriyle birlikte burada konaklamış.

    Bu konaklama esnasında bu kabirde yatan hatun kişi tarafından bir yemek kazanından o kadar çok kişiyi doyurmayı başarması askerleri hayrete düşürmüş. Askerler yemeğin yetmeyeceğini söylemesi üzerine nine: “Yeyin evlatlarım bolca bolca yeyin” demiş ve yemek hepsine yetmiş ve artmış bile.
    Bu hikmetli olay padişaha anlatılınca Fatih Sultan Mehmet yaşlı ninenin elini öper ve derki “Senin adın Bolca Nine olsun.” O zamandan beri bu kişinin adı Bolca Nine olarak kalmıştır.
    Diğer bir rivayete göre bu yaşlı nine padişaha derki “Atlarınızın kazıkları mola yerinde kalsın ve bu isteği kabul edilir. Sabah olduğunda kazıkların yeşerdiği fark edilince Bolca Nine’nin ermiş olduğuna hükmedilmiştir.
    :rolleyes:

  3. #33
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    FATİH SULTAN MEHMET MAHMUT PAŞA’YI NEDEN SADRAZAMLIK GÖREVİNDEN ALDI?

    Fatih Sultan Mehmet Mahmut Paşa’yı Sadrazamlık görevinden alır. Bir müddet sonra yine aynı göreve iade eder. Paşa tekrar göreve iade edilince daha önce neden görevden alındığını Padişaha sorar.

    Fatih Sultan görevden alınma sebebi olarak ona şu ibret alınacak cevabı verir: “Arnavutluk’ta savaşta zülüm ve haksızlık yapan Nasuh Bey’in bu davranışından haberin yok ise gaflettesin. Eğer haberin var da bunu önlememiş isen bu davranışa ortak olmuşsun demektir. Gafletle vezirlik olmaz. Vezirlikte kemale ulaşmayınca imaret olmaz. Vezir padişaha söylemeyince halk refah bulup vilayet imaret ve imarat bulmaz.” demiştir.
    :rolleyes:

  4. #34
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    DÜŞMANIN SİLAHINA AYNI SİLAHLA KARŞILIK VERİN

    Mısır'ın fethinden sonra esir Memluk kumandanlarından Kayıtbay Yavuz Sultan Selim'in huzuruna getirilmişti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti: “Söyle bakalım Kayıtbay cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradı?" "- Cesaret ve kahramanlığım hâlâ var ey Sultan! Yalnız bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!"; "- Anlamadım!..""- Berberilerden biri Venedik'ten top getirerek bize satmak istemişti de Peygamberimizin "ok ve kılıç kullanın" şeklindeki emrine aykırıdır diye satın almamıştık. O satıcı bize "Yaşayan görecektir ki memleketiniz top yüzünden elinizden çıkacaktır" demişti. Meğer doğruyu söylemiş!"
    :rolleyes:

  5. #35
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    YAVUZ SULTAN SELİM’İN KÜÇÜKLÜĞÜ

    Yavuz Sultan Selim henüz beş-altı yaşlarında bir çoçuktu. Amasya'daki sarayın bahçesinde ok talimi yapıyordu. Yay boyunu aşıyordu ama o bu yaşta attığını vurmaya başlamıştı. Babası Sultan II. Bayezit bir ağacın arkasında onu seyrediyordu. Yavuz son okunu da tam hedefe saplayınca dayanamadı; saklandığı yerden çıkıp oğluna sarıldı: -Allah gücüne güç katsın oğlum. Ama niçin yalnızsın? Küçük Selim hayretle: - Yalnız değilim ki Sultan babam; Allah her yerdedir! Aldığı cevap Bayezit'i şaşırttı ama belli etmedi.

    Sarayın bahçesi ulu ağaçlarla süslüylü. Ormandan farkı yoktu. - "Oğulcuğum" dedi Sultan Bayezit " tek başına buralarda dolaşma. Düşmanlarımız var. Allah korusun; san bir kötülük etmek isteyebilirler!" Selim durakladı. Sonra iki yaşından beri yanından ayırmadığı küçücük kılıcını çekip: - Pederim! Bu kılıcı süs için bağlamadık. İcap ederse kendimizi korumasını biliriz. Hem pederimizin korkusundan dünyanın öbür ucundaki düşmanın yüreği titrerken sarayın bahçesine girmeye kim cesaret edebilir? II. Bayezit hayretten donakalmıştı. Onda kimsede olmayan bir şeyler vardı. Vaktinden önce gelişmiş aklı boyunu aşmıştı. Selim'i elinden tutup saraya götürürken; "Hiç şüphem yok. Bu çocuk ilerde ne yapıp edip padişah olacak. Şimdiden ona tahtın yolunu açmalıyım." Böyle düşündü ya gün gelip Şehzade Selim istediğini almasını bildi ve Osmanlı'nın Yavuz Sultan Selim'i oldu.
    :rolleyes:

  6. #36
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN’IN NÂŞI İLE BİRLİKTE GÖMÜLEN KUTU

    Kanunî Sultan Süleyman (ö.1566) son seferi olan Zigetvar seferine çıkarken ecel vakî olursa nâşı ile birlikte gömülmek üzere veziri Sokollu Mehmed Paşa’ya bir paket verir. Kanunî vefat edince Sokollu bu emaneti Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye (ö.1573) verir ve vasiyeti bildirir. Şeyhülislam kabre kefenli naaş dışında bir eşyanın gömülemeyeceğini bildirir.

    Ceylan derisi bohçanın ibret için açıldığında içinden Kanunî’nin tahta çıktığı günden son seferine kadar icraatının önemli savaş ve uygulamalarının meşru ve İslam’a uygun olduğunu bildiren fetvalar çıkmıştır. fetvaların çoğunda kendi imzasını gören koca Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin ağlayarak: "Süleyman! Süleyman! Sen kendini bu fetvalara dayanarak kurtardın fakat bizleri kim kurtaracak?" dediği nakledilmiştir.
    :rolleyes:

  7. #37
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    CARİYENİN ÖLÜMÜNE SEBEP OLAN AŞKI VE YAVUZ SULTAN SELİM HAN

    Yavuz Sultan Selim Han Mısır'ı fethettiğinde bir süre orada kalır. İdareyi eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir. Bu sırada bir çadırda kalıyor. Çadırı süpürüp temizleyen yemeği yapan Mısırlı bir cariye vardır ki Yavuz Selim Han sabah çıkınca cariye geliyor akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor akşam olunca da Yavuz Selim Han çadırına dönüyor.

    Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim Hanı görür ve Ona âşık olur. Lâkin umutsuz bir aşk. Zira bir tarafta koskoca Cihan Padişahı Halife-i Rûy-i Zemin diğer tarafta basit bir cariye...

    Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale gelince ne yapacağını bilemez halde Halifeye açılmaya karar verir. Lâkin aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokar ve kararsız hale getirir. Bir yandan aşkının dayanılmaz baskısı diğer yandan aradaki devâsâ farkın kendini engellemesi arasında bocalayan cariye Halifenin karşısına çıkma cesaretini kendinde bulamadığından yazıyla ilân-ı aşk etmeye karar verir. Ve üç kelimelik bir not yazarak Halife hazretlerinin yatağına bırakır. Notta sadece üç kelime yazılıdır:

    “Derdi olan neylesin?”

    Akşam çadırına gelip de yatağının üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim Han kağıdı okuyunca bu notu yazanın çadırını süpüren cariye olduğunu anlar. Ve kâğıdın arkasına cevabını yazar:

    “Derdi neyse söylesin.”

    Kâğıdı aynı yere bırakır. Sabah olunca da çıkıp gider. Bir müddet sonra Cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kâğıdı arar. Kâğıdı bıraktığı yerde duruyor bulur. Kaparcasına kâğıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artar. Halifenin cevabından cesaretlenen cariye kâğıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi ekler:

    “Korkuyorsa neylesin?”

    Akşam olur. Halife çadıra döner. Kâğıdı okur ve cevabı yazar:

    “Hiç korkmasın söylesin.”

    Sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir: Aşkını bu akşam halifeye söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık. Ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip Halifeyi beklemeye başlar. Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler bulur. Cariye Halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna durur. Yavuz Selim Han "Buyurunuz sizi dinliyorum" deyince cariye tüm cesaretini toplamaya çalışırken titreyen ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur. Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur. Kalbi yerinden fırlarcasına atarken titrek ve mahcup bir sesle: "Efendim...” der. “Cariyeniz... Size..."
    ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalır.

    Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin bu tertemiz aşkı karşısında Koca Halife gözyaşlarını silerek etrafındakilere şöyle der:

    “Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira âşık mâşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.”
    :rolleyes:

  8. #38
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    HEYBET KELİMESİNİN MÂNÂ BULDUĞU ŞAHSİYET:MOLLA GÜRÂNÎ HAZRETLERİ


    1440’lar. Hani II. Murat Hân'ın hüküm sürdüğü yıllar. Devrin âlimlerinden Molla Yegân hacca gider. Dönüşünde Kâhire’de mola verir. İlim meclislerine katılır. Üç beş gün de olsa dağarcığını doldurmaya çalışır.

    İşte bu sohbetlerden birinde genç ama heybetli bir âlim dikkatini çeker. Az konuşur öz konuşur. İfâdeleri sâde ama sağlamdır. İnsanların zor kavrayacağı mevzûlardan konuşur ama onu çocuklar bile anlar. Tek cümleye ciltleri sığdırır sonra. Söz ona geldiğinde cemaât taş kesilir nefesini tutar. Edeple hisse kapmaya bakarlar.

    Molla Yegân bu vakara bu heybete âşık olur. Çıkışta cesâretini toplayıp yaklaşır “Senin” der “Buralarda zâyi olmana dayanamam. Eğer ilminin kıtalar ötesinde yankılanmasını istiyorsan hiç düşünme gel benimle! ”

    Genç âlimin dünyâlıkta gözü yoktur. Ancak “hizmet!” denilince akan sular durur. Hem böylesine samîmi bir teklife nasıl “hayır” denir ki?

    Molla Yegân Edirne'ye varınca Sultân'ı ziyâret eder. Murat Hân lâtifeyle takılır: “Bize oralardan ne getirdin? ”
    Molla Yegân “Öyle bir âlim getirdim ki Sultânım.” der “Târifi gayri kâbil meğer ki tanışsanız gerek! ” Padişâh merâkla sorar:
    -Nerede?
    -Dışarıda efendim.
    -Aman ha bekletmek ne haddimize.
    Ve buyur ederler. Mübâreğin önce gölgesi düşer eşiğe. Sonra dağ gibi bir adam girer. Başı âdetâ tavana değer esmerdir. Sarığından taşan saçları heybet verir ona. Sakalı simsiyahtır hattâ siyah ötesi. Ama dişleri inci incidir ve gözleri ateş gibi. Mütebessimdir lâkin düğme ilikletir insana. O koca koca ağalar vezirler toparlanma ihtiyâcı hissederler. Sükûtu Molla Yegân bozar. “İsmi Ahmed bin İsmâil efendim” der. “Ama Araplar onu Molla Gürânî diye tanırlar. Sûriyelidir.” Murat Hân'ın içi ılıcık olur bu âlime kanı kaynar. Önce Hüdâvendigâr medresesine tâyin eder ardından Yıldırım Medreselerini de ona bağlar. Zaman Molla Yegân’ı haklı çıkarır. Bu kutlu ocaklardan pırıl pırıl âlimler yetişir ve diğerlerine fark atarlar. Öyle ya Molla Gürânî’de okumak bir ayrıcalıktır.
    :rolleyes:

  9. #39
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    BAĞDAT'IN KAPISINI AÇAN GENÇ;

    GENÇ OSMAN

    Adı kahramanlık türkülerine konu olan Genç Osman 1630 yılında Padişah 4. Murad tarafından düzenlenen ikinci Bağdat seferinde yer alan 17 yaşında bir delikanlıydı. Genç Osman’ın tavsiyesiyle dökülen toplarla Bağdat ele geçirilir. Genç Osman savaşta iki eli kesilmesine rağmen sancağı düşürmez ve ordunun en önünde gider. Bir adamın onu görüp hayret etmesi üzerine bayrak yere düşer ve Genç Osman şehit olur.

    1914 ile 1917 yılları arasında Bağdat uğruna canını veren 187 askerle şehrin kapılarını ilk açan Genç Osman Bağdat’taki şehitlikte yan yana yatıyor.

    Mehteran takımlarının cenk öncesinde çaldığı hemen her kulağın aşina olduğu şu sözler kazınmış Genç Osman Şehitliği’ndeki mozoleye: “İptida Bağdat’a sefer olanda Atladı hendeği geçti Genç Osman. Vuruldu sancaktar kaptı sancağı; iletti burca dikti Genç Osman. Bağdat’ın kapısını Genç Osman açtı Gören düşmanların tedbiri şaştı. Allah Allah deyip geçti Genç Osman...”


    Irak’ta Bağdat Şehitliği Osmanlı Şehitliği ve Kut–el Amare Şehitliği olmak üzere üç Türk şehitliği bulunuyor. Buralarda binlerce şehit yatıyor.

    Genç Osman tarih sayfalarına 1630 yılında Padişah 4. Murad’ın Bağdat seferi öncesinde geçti. Kahramanlığı dilden dile anlatılarak efsaneleşti. Tarihçi Prof. Dr. Fuat Köprülü’nün ‘Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman’ adlı eserinde Genç Osman’ı özetle şöyle hikaye eder: “Bağdat seferine çıkacak olan Padişah tellalları çağırtıp bıyığına tarak batabilecek yaşta olgun kimselerin orduya katılmasını ister.


    Ordudaki kumandanlardan birinin genç yaşta bir oğlu vardır. Sultan’ın huzuruna çıkarılan bu çocuğa padişah “Bıyığına tarak batmayanın orduya katılmamasını aksini yapanların öldürüleceğini bilmiyor musun?” diye sorar. Delikanlı sakalının içinde olduğunu söyleyerek tarağı dudağına saplar. Bu durum da sultanın hoşuna gider ama Genç Osman ilk Bağdat seferine götürülmez ve şehir ilk saldırıda alınamaz.


    Abdulkadir Geylani Hazretleri Genç Osman’ın rüyalarına girerek top konusunda öğütler verir. Barut yerine toprak gülle yerine taş koymalarını öğütler. Genç Osman’ın Sultan’la beraber sefere çıkması ve Abdulkadir Geylani’nin tavsiyeleri üzerine hareket edilmesi sonucu kale surlarında gedik açılır. Ve şehir ele geçirilir. Genç Osman iki eli kesilmesine rağmen sancaktar olduğu için sancağı düşürmez ordunun önünde gider. Bir adamın onu görüp hayret etmesi üzerine ise bayrak yere düşer Genç Osman şehit olur.”
    :rolleyes:

  10. #40
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    SULTAN BÂYEZÎD’İ AĞLATAN SÖZLER!

    Sultan İkinci Bâyezîd Han Bâyezîd Câmii’ni yaptırınca bir Cumâ günü câminin açılışı için geldi ve Baba Yûsuf Sivrihisârî’yi de dâvet etti. Baba Yûsuf Sivrihisârî namazdan sonra kürsüye çıkıp vaaz etmeye başladı. Tesirli sözleriyle Pâdişâh ve câmide bulunan cemâat ağlamaya başladı ve bu ağlama ile câmi inledi. Câminin açılışını seyretmek için gelip dışarıda bekleyen üç Hıristiyan Baba Yûsuf hazretlerinin tesirli sözlerinden ve cemâatin topluca ağlamasından çok etkilenmişlerdi. Bu üç Hıristiyan Müslüman olmaya karar verdiler. Hemen câmiye girip Baba Yûsuf Sivrihisârî’nin huzûrunda Müslüman oldular. Bu hâdiseyi gören Sultan İkinci Bâyezîd Han yaptırdığı Bâyezîd Câmii’nin ilk açılışında böyle bir hâdisenin vukû bulmasından dolayı çok sevindi. Sonra bunlara pek çok para ve mal hediye etti. Ayrıca vezîrlerinin de vermelerini söyledi. Böylece Müslüman olmakla şereflenen üç kişi dünya ve âhiret saâdetine kavuştular.

    Baba-oğul gibiydiler..

    İkinci Bâyezîd Han Baba Yûsuf Sivrihisârî’yi çok sever sohbetinde bulunurdu. O da Sultanı çok severdi. Baba ve oğulluk sözleşmesi yapmışlardı. Bir sohbetlerinde pâdişâh ona; “Hacca gideceğin zaman mutlaka bana gel görüşelim” demişti. Bundan sonra Baba Yûsuf memleketine dönüp orada bir müddet kaldı. Memleketinde iken rüyâsında Kâbe’de Hacer-i esved yanında manzûm bir kitap yazması işâret edildi. O zamana kadar hiç şiir yazmamıştı. Bu rüyâdan sonra şiir yazma kâbiliyeti hâsıl oldu. Sonra hacca gitmek üzere hazırlanıp Pâdişâh İkinci Bâyezîd Hanı görmek üzere İstanbul’a gitti. Pâdişâh ona bir mikdâr altın verip; “Bunlar helâldir. Kendi elimle kazandım. Bu altınları Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellemin türbe-i mutahherasının kandillerine harcarsın. Mübârek türbesinin yanında “Yâ Resûlallah! Ümmetinin koruyucusu günahkâr kul Bâyezîd sana selâm söyledi ve bu helâl altınları türbenin kandillerine yağ almak için gönderdi” dersin. Sonra; “Bu hediyenin kabûlü için yalvar senin vâsıtanla kabûl olacağını ümid ediyorum.” dedi. O da bu isteğini yerine getirmek üzere altınları alıp vedâlaştı ve yola çıktı.
    :rolleyes:

Sayfa 4/11 İlkİlk ... 23456 ... SonSon

Benzer Konular

  1. ibretlik bi yaşanmış hikaye
    By yagmuradam in forum İbretli Hikayeler
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 01.03.17, 21:38
  2. Nasreddin Hoca Hikayeleri
    By BuRaK in forum E-kitap bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.06.09, 06:27
  3. Helal Ve Haram ( İbretlik Hikaye)
    By Scorponork in forum İslamiyet'te Haram ve Helal.
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 29.12.08, 12:17
  4. Atasözleri ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri
    By Konyevi Nisa in forum Atasözleri ve Deyimler
    Cevaplar: 27
    Son Mesaj: 20.10.08, 13:14
  5. Yaşanmış Bir Sevda Masalı
    By ArzuNur in forum Yaşanmış Hikayeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.08.08, 16:29

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •