Küllî irade ve cüz’i irade ne demektir?

Küllî irade , sonsuz isleri birlikte dileyebilen ilâhî iradedir. Cüz’i irade ise bir anda ancak bir sey dileyebilen, iki seye birlikte taallûk edemeyen insan iradesidir.

Insan bedeninde yüz trilyon kadar hücre oldugu söyleniyor. Her hücrenin de nice fonksiyonlari var. Insan, bir anda iki sey irade edemezken, bedenindeki bu sayisiz faaliyetleri nasil izah edecektir? Demek ki, insan kendine malik degil. O bir kuldur. Bedeni, küllî bir irade ile tanzim ve idare ediliyor.

Gafletten kurtulup gerçegi bulan bahtiyar kullar ise söyle düsünürler: “Madem ki, hiçbir organim, hiçbir hücrem basibos degil, öyle ise ben de basibos olamam! Iç âlemimde cereyan eden bütün isler hikmetli ve faydali. O halde ben, irademi dogru kullanarak ne dünyama ne de âhiretime fayda saglamayan bos islerin pesinde kosmamaliyim. Bedenimdeki her hücre, semadaki her yildiz ve kâinattaki her sistem küllî bir irade ile hareket ettiklerine göre, ben de cüz’i irademi o küllî iradeye uygun olarak kullanmaliyim. Kulluk görevimi aksatmamali, ibadetimi eksiksiz yerine getirmeliyim. ”

Sonra, düsüncesini genellestirir: Ben kendi iç âlemime karisamadigim gibi, agaç da kendi içinde isleyen fabrikanin gerçek sahibi degil. Ve o tezgahin muntazam çalismasi onun kendi hüneri degil. Su agaci elma, bunu da armut verecek sekilde programlayan bir hikmet, bir kudret, bir ilim var. Ve yine, ben kan nehrimde akan alyuvarlardan ve akyuvarlardan habersiz oldugum gibi, deniz de içindeki baliklardan habersiz. Sema da yildizlarini tanimiyor. Saçimi kendim yapmadigim gibi, agaçlar da yapraklarini kendileri takmiyorlar. Ormanlar, dagin hüneri degil. Günes de gezegenlerine sahip çikamaz.

Iste kâinatta meydana gelen bu sonsuz isler, birlikte nazara alindiginda, küllî ve mutlak bir iradeyi açikça gösterirler.

Söyle bir düsünelim: Bu âlemde birbirinden farkli ne kadar çok fiil birlikte icra ediliyor! Her an, mikroplar âleminden, bakterilerden, al ve akyuvarlardan, böceklerden, kuslara, insanlara varincaya kadar nice canlilar ölümü birlikte tadiyorlar. Onlarin yerleri ise, bos kalmiyor. Bir o kadar, hatta daha fazla varlik dünya ile tanisiyor.

Yine sayisini bilemeyecegimiz kadar çok canli hastalanirken, ayni anda bir o kadari da sifâ buluyor. Niceleri izzete dogru tirmanirken, niceleri de zillete düsüyolar.

Kimileri henüz yemeklerini yerken, baskalari açliga yaklasiyorlar. Her biri bir ilâhî ismin tecellisini gösteren böyle sonsuz ve birbirinden farkli, hatta çogu zaman birbirine zit fiilleri birlikte icra etmek, ancak küllî bir iradenin isidir.

Iste insan o cüz’i iradesini ölçü tutarak ve onun aczine, noksanligina bakarak bu sonsuz icraatlari hayret ve hayranlikla düsünür; imani kemâle erer