BIRINCI SUA

-1-


-2-
Iki acîp suale karsi def'aten hatira gelen garip cevaptir.
Birinci sual: Denildi ki: "Fâtiha ve Yâsin ve hatm-i Kur'ânî gibi okunan virdler, kudsî seyler, bazan hadsiz ölmüs ve sag insanlara bagislaniyor. Halbuki böyle cüz'î birtek hediye ân-i vâhidde hadsiz zatlara yetismek ve herbirisine ayni hediye düsmek, tavr-i aklin haricindedir."
Elcevap: Fâtir-i Hakîm nasil ki unsur-u havayi kelimelerin berk gibi intisarlarina ve tekessürlerine bir mezraa ve bir vasita yapmis. Ve radyo vasitasiyla bir minarede okunan ezan-i Muhammedî (a.s.m.) umum yerlerde ve umum insanlara ayni anda yetistirmek gibi; öyle de, okunan bir Fâtiha dahi, meselâ umum ehl-i Imân emvâtina ayni anda yetistirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle mânevî âlemde, mânevî havada çok mânevî elektrikleri, mânevî radyolari sermis, serpmis, fitrî telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalistiriyor. Hem nasil ki bir lâmba yansa, mukabilindeki binler aynaya, herbirine tam bir lâmba girer. Aynen öyle de, bir Yâsin-i Serif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, herbirine tam bir Yâsin-i Serif düser.
Ikinci sual: Siddetle ve âmirâne denildi ki: "Sen Risale-i Nur'un makbuliyetine dair Hazret-i Ali (r.a.) ve Gavs-i âzam (r.a.) gibi zatlarin kasidelerinden sahitler gösteriyorsun. Halbuki, asil söz sahibi Kur'ân'dir. Risale-i Nur, Kur'ân'in hakikî bir tefsiri ve hakikatinin bir tercümani ve meselelerinin bürhanidir. Kur'ân ise, sair kelâmlar gibi kisirli, kemikli ve suuru hususî ve cüz'î degildir. Belki Kur'ân, umum isârâtiyla ve eczasiyla ayn-i suurdur, kisirsizdir; fuzulî, lüzumsuz maddeleri yoktur. âlem-i gaybin tercümanidir. Sözler hakkinda söz onundur. Görelim o ne diyor?"