2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Aklın Sâlik Üzerindeki Tesiri

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Aklın Sâlik Üzerindeki Tesiri

    Sûfîler, akıl için bin isim olduğunu ve bu bin ismin de her birinin de bin ismi
    olduğunu söylerler. Bu isimlerden her bir ismin evveli “terk-i terki’d-Dünya”dır.2271 Aynı
    zamanda Peygamber (s.), ibâdetlerin akıl ile süslendiği ve Allah’ın âyetlerde emrettiği şekilde
    “akledin” buyruğu gereğince yerine getirildiği zaman, ibâdet sahibinin üstünlüğü Uhud
    dağına denk olur.2272 Aslında Kuddûsî’nin üzerinde durduğu ve sûfîlere tavsiye ettiği akl-ı
    meâd2273 sahibi olmalıdır. Çünkü bu akıl, insanı Allah’a, ihsana ve en mükemmele ulaştıran
    akıldır.2274 Bu akıl tüm kalb hastalıklarının ilacıdır.
    Kuddûsî, sadece maddeye bakan, Hakk’a yüz çeviren akl-ı ma’âş sahibi kimseleri
    ahmaklık ve akılsızlık ile suçlar. Bu akıl sahibi insanlar kendilerini ârif zannederler. Fakat
    onlar tamamen yanılgı içindedirler. Aklın iman ile uyuşması konusun da Batılı düşünür
    Leibniz de Kuddûsi gibi düşünmektedir. Leibniz göre, akıl da tıpkı iman gibi Allah’ın
    hediyesi olduğuna göre, akılla imanın savaş halinde olduğunu söylemek, Tanrı’yı kendi
    kendisiyle savaştırmak demektir.2275


    Uyup akl-ı ma’âşa ahmek bî-‘akıl gör kim
    Sanur özünü pes ârif düşem zanni gûmana
    2276


    Kuddûsî’ye göre, ârif olan akl-ı meâd sahibidir. Akl-ı maaş sahibi ise, gerçeği ayırt
    etme gücünden mahrum olduğu için, sağır, kör ve topaldır. Aklı maaş sahibi, yâni Allah’ın
    dışındaki şeyler için aklını kullanan insanın ârif olması mümkün değildir.2277 Aynı zamanda
    akl-ı mead sahibi olan sûfî, insanların hizmetinde olan, aklını Hakk’ın emri gereği gibi
    kullanan insandır. Akl-ı maaş sahibi ise, tüm basireti rasyonalist akıl ağlarıyla sarılan, sağır,
    kör ve topaldır. İleri görüşlülüğü tamamen yok olmuştur. Bu tip insanın ariflik moduna
    2273 Akl-ı Me’ad; İnsanın Hakk’a yönelik olan, ölümden sonrasını düşünen akıldır. Bu akıl, bir mürşidin
    rehberliğinde kalb melekesini çalıştırma ile verilen akıldır. Bunun tam zıddı ise akl-ı mâaş’dır; bu akıl ise insana
    ilk duyumunda verilen hem eğitim, hem de düşünme temrini ile kazanmış olduğu, sadece maddeye bakan akla
    bu isim verilmiştir.
    girmesi mümkün değildir. Onun için yüzbin ma’rifetsiz abîden bir ârif, hem insanlığa, hem de
    Allah’a yakınlıktan daha faydalıdır.2278

    Kuddûsî’nin aşk anlayışına baktığımızda da, aşk, her şeyden önce, akıl dahil bütün
    güçlere mukâbil bir kuvvettir. Ancak onun aşka olan tutkusuna bakarak Kuddûsî’yi aşk adına
    aklı inkâr eden bir sûfî olarak değerlendirmek yanlıştır. Kuddûsî, aklın, aşkla kucaklaşmasını
    söylemekte ve bu iki önemli gücün ayrılığını, çatışmasını insanı perişan eden bir olumsuz güç
    olarak göstermektedir. Ona göre, akıl ile aşk aynı kaynaktan çıkmakta ve aynı hedefe
    yönelmektedir; ancak insan, ikileme/dualizme düşerek bunları çarpışan iki zıd kutup olarak
    görmüş ve aşk ile aklı birbiri aleyhine fonksiyonlar icrâ eden iki düşman güç gibi
    tanıtmıştır.2279 Bundan dolayı aşkın ihmal edildiğini sananlar, aşkı öven ve akla karşı dikkatli
    olmaya çağıran bir tutum içine girmişlerdir. Fakat Kuddûsî, meâd akıl ile aşkın hiçbir zaman
    çelişmediğini, ikisinin birlikte kişiyi Hakk’a götüren önemli bir kılavuz, cevher ve yol
    gösterici olduğunu vurgulamaktadır.2280 Eğer akıl ile aşk buluşup, anlaşıp, kucaklaşmıyorsa
    ve akıl aşka baskın geliyorsa, ehl-i Hakk’a düşen görev, bu parçalanmışlıkta tevhîd dengesini
    kurmak, unutulan ve ihmal edilen aşka sarılıp ikilemi ortadan kaldırmaktır.

    Uyma hem ‘akl-ı ma’âşa yok anın hiç bildiği
    Pes bilür dünyâ umûrın gösterir eğri yolı


    Var ise ‘akl-ı ma’âdinolur ol mürşid sana
    Sâlik-i Hakkın odur yolda delîli kâmili
    .2281


    Sûfî için önemli olan, Kuddûsî’nin de sıklıkla değindiği, Cânân-aşk-akıl beraberliğini
    sağlamaktır. Zira Cânân’dan, yâni Hakk’dan ilk doğan şey aşktır, son nokta da aşktır. Akıl da,
    ilk ile son arası bir yerdedir; ama mutlaka tanımak, kullanmak gereken bir İlâhî tecellîdir.
    Onun için aklı, kendi sınırları içinde tutmak, akla en büyük saygı olacaktır. Örneğin, Mevlânâ,
    Yaratıcısına saygılı olan aklı, “küllî akıl” olarak tanımlar.2282 Bu akıl, Yaratıcı’ya bağlı
    akıldır; tevhîd de yerini alır ve insan hayatına mutluluk ve huzur verici bir unsur olarak rol
    oynar.
    Kuddûsî, özellikle insanın dünya işlerinde ve Allah’ın soyut olarak idrâk edilmesinde
    aklın fonksiyonunun önemini ifade eder. Yalnız insanın Allah’ı kendi iç dünyasında
    müşahhas ve yaşanan bir hakîkat olarak bilmek ve evrendeki İlâhî sırrı çözmek istediği zaman
    aklın yetmezliliğini söylemektedir. Bunun maaş akıl yoluyla değil, aşk ve zevke dayalı me’ad
    akıl yolu olduğunu dile getirir.

    ‘Aklımı alub perîşan eyledi bu ‘ışk meni
    Rûz-u şeb nâlân giryân eyledi bu ‘ışk meni
    .2283


    Sûfî için kalb, bilincin yerleştiği ve insanın tam varlığının merkezi olan bir konumda
    ve Hakk’ın nûr dergâhından başka bir şey değildir.2284 İşte sûfî için çok değerli olan bu ulvî
    cevher devamlı aklın üstünde görülmüştür. Sûfî anlayışta akıl, kalb gibi özgür değildir. Çünkü
    onun belli bir sınırı vardır.2285 Sûfî, aklın durumuna göre değil, kalbin durumu ve
    yönlendirmesine göre değer kazanır. Zira kalb, aklın denetleyicisidir.




    2254 İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, XI, 458-459; el- İsfehânî, Müfredât, s. 342; Richard Soule, A Dictionary English
    Synomyms and Synonymous Expressions
    , London 1949, s. 296.
    2255 Gazâlî, İhyâ, I, 87.
    2256 Gazâlî, Me’âric, s. 18; Ferid Jabre, “Plotin’in Vecd’i ve Gazzalî’nin Fenâsı”, çev. İ. Agâh Çubukçu, AÜİFD,
    Ankara 1961, VIII, 142.
    2257 Cürcânî, Ta’rifât, s. 197; Yusuf Şevki Yavuz, “Akıl”, DİA, I, 238.

    2258 Cürcânî, age., s. 197.
    2259 Gazâlî, İhyâ, III, 4; I, 82.
    2260 Sühreverdî, Avârif, s. 285.
    2261 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 262.a
    2262 Aynı eser, vr. 262b.

    2263 İsrâ, 17/85.

    2264 Blaise Pascal, Pensees, trns. A. J. Krailsheimer, Penguin Boks 1986, s. 154.
    2265 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 262b.
    2266 Ebu Davud, Sünnet, 16.
    2267 Schumacher, age., s. 101.
    2268 Mevlânâ, Mesnevî, II, 72.
    2269 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 263a.
    2270 Suyûti, Cem’u’l-Cevâmi, 5519.
    2271 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 260b.
    2272 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 262b.
    2274 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 259b.
    2275 G. W. Leibniz, İmanla Aklın Uygunluğu Üzerine Konuşmalar, (çev. H. Batu), MEB Yayınları, İstanbul 1986,
    s. 56.
    2276 Kuddûsî, Dîvân, s. 168.
    2277 Kuddûsî, Pendnâme-i Kuddûsî, vr. 33b.
    2278 Kuddûsî, Pendnâme-i Kuddûsî, vr. 33b

    2279 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 260b.
    2280 Aynı yer.

    2281 Kuddûsî, Dîvân, s. 204.
    2282 Mevlânâ, Dîvân-ı Kebir, II, 343.
    2283 Kuddûsî, Dîvân, s. 205.
    2284 Mevlânâ, Mesnevî, II, 72.
    2285 Aynı eser, I, 3488.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Aklın Sâlik Üzerindeki Tesiri

    Aklın Sâlik Üzerindeki Tesiri



    Akıl, insanı sorumlu kılan temyiz gücü, düşünme ve anlama melekesi olduğuna
    göre,2257 bir sûfî içinde en az alandışı kadar gereklidir. Akıl, varlığın hakîkatını idrak eden,
    maddî olmayan, fakat maddeye etki eden bir cevher ve kavramlar arasında ilişki kurarak
    önermelerde bulunan,2258 kıyas yapabilen güç olması sebebiyle kişiyi tefekkür ve tezekküre
    götüren en önemli değer olduğu için, sûfîler içinde vazgeçilmez bir fenomendir. Akıl, sûfîler
    için bilginin idrak merkezi ve kaynağı olduğundan ondan vazgeçmek hayatan vazgeçmek
    demektir.2259 Yani akıl, hayatın özü ve insanı aydınlatan cevher olduğu için onsuz
    olunmaz.2260 Eğer akıl, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıran ve en güzel değerleri
    belirlemede en önemli aktör ise, Kuddûsî’nin dediği gibi sûfî de me’ad aklı kullanmak
    zorundadır.2261
    Kuddûsî’ye göre, sûfînin Hakk’a vuslatta benliğinin oluşmasında ve sonuçta “Kâmil
    insan olması için sülûkte gerekli olan teçhizatın en önemlisi akıldır. Ona göre, sûfî, akıl
    nimetinden dolayı daim Allah’a şükretmelidir.”2262 Kuddûsî için basiret, nasıl ruh için kalb
    konumunda ise, akıl içinde dil konumundadır. Ruh da Allah’ın emrindedir. “Sana ruhtan
    soruyorlar de ki, ruh Rabbimin emrindedir.”2263 Zira Ruh, göklerin ve yerin yüklenmekten
    çekindikleri emaneti yüklenmiştir.
    Nitekim Pascal da hakîkatı algılamada kalbın üstlendiği görevi aklın ötesinde
    görmektedir. Pascal’a göre, eşyayı kavrama konusunda aklın değil, kalbin önemli bir rolü
    vardır. Zira Yaratıcı’yı kavrayan akıl değil kalbdir, Pascal imanın ne olduğu sorusuna, “ Tanrı
    kalb vasıtasıyla kavranılır, akılla değil”2264 cevabını vermiştir.
    Kuddûsî’nin anlayışında, aklın ruhu da, ruhtan fışkırır. Aklın nurunun içinde ilimler
    oluşur. İlimler için akıl, “Levhu’l-mektûb” konumundadır. Kimin aklı ayağa kalkarsa, aklı
    basiret ile te’yid edilir ve yaratıcıya iletilir. Sonra akıl alemi, öğretici ile tanır. İşte bu akıl
    hidâyet aklıdır. Hidâyet aklının yeri de kalbdir. Öğrencisi de, göğüste Fuad’ın iki gözü
    arasındadır.2265 Aklın, sûfî için önemi Hz. peygamber(s.)’in hadislerinde de ifade edilmiştir.
    Allah’ın ilk yarattığı şey akıldır. Allah akla yönelttiği bütün komutlarda tam bir itaat görünce
    şöyle buyurdu; “İzzetim, celâlim, büyüklüğüm, saltanatım ve ceberûtüm hakkı için kendine
    senden daha sevimli bir şey yaratmadım. seninle bilinirim, senin ihtiyaçlarını karşılarım,
    senin aracılığın ile itaat ederim, seninle alırım, seninle veririm ve yalnızca seni anlarım.
    Sevap senin lehine, ceza da aleyhinedir. Sana sabırdan daha faydalı bir şey
    bağışlamadım”2266
    Kuddûsî’ye göre, insanı diğer varlıklardan ayıran sır, insanın kendi farkında olma
    gücüne sahip olmasıdır. Ve bu gücün merkezide iç dünyanın özü olan kalbdir. Aslında birçok
    dinin zâhid/ascetic metinlerinde olduğu gibi kalbin çok derin anlamı vardır.2267 Bu ister
    rûhî/tin isterbedensel/fizikî olsun, fakat tasavvufta manevî yönde anlam taşımaktadır. İnsan
    varlığının /ontolojisinin temel değeridir; hayatın merkezi, bütün faaliyet ve emellerin
    belirleyici ilkesidir. O her şeyi kuşatan ve oluşturan cevherdir. O, tasavvufun aklıdır, izanıdır,
    anlayışıdır. İnsanı Yaratıcı’nın dileği doğrultusunda sevk edip, yönlendiren “kalbteki akıldır”.
    Diğer tarftan, yalnız varlığı tanıyıp belirlemeye çalışan akıl, varlığın yaratıcı irâdeye
    bağlı yönünü tanımada rehber edinen hata yapmıştır. Çünkü akıl, aklı olamayanlar için bir
    kılavuzdur, bir değerdir; aklı olanların daha üst bir makâma çıkıp aşka geçmesi gerekir. Akıl
    ile aşk karşılaştırılmasında şu söylenebilir; akıl perdenin hep görünen tarafını görür, mademki
    sır/gizem hep arka tarafta aşkla bakabilenler için saklıdır ve mademki çoğunluk aşk erinin
    daima yukarıyı, öteyi gören yaratıcı benliğini takdir etmekten acizdir, o halde ehl-i aşk,
    genelin ölçüleriyle hareket etmemelidir.2268
    Kuddûsî’nin düşüncesinde aklın değeri aşk ve irfan/bilgi kadar önemlidir. Çünkü akıl,
    insana doğru hayata rehberlik eden, ilim, amel, aşk ve irfan ile beraber beş temel unsurdan
    birisidir. Zira sûfînin önündeki çetin yolculukta onun son hedefi olan kemale/fenaya
    ulaştıracak, ona benlikinin ulaşmasında yardımcı olacak en önemli araç yine akıldır.2269 Hz.
    Peygamber (s.) insana rehberlik edecek akılı şu şekilde tanımlamaktadır: “Allah en güzeli
    haramlardan en çok sakınan ve hayırda, iyilikte en çok gayret sarf eden akıldır.”2270
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Zikrin Sâlik Üzerindeki Tesirleri
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10.07.11, 06:00
  2. Sâlik İçin Önerilen Virdler
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 10.07.11, 05:49
  3. Kur'ân'in Sahabe üzerindeki tesiri
    By ACİZKUL in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07.11.09, 13:50
  4. Sâlik-i Meczûb
    By Konyevi Nisa in forum S -Harfi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 17.12.08, 10:14
  5. Aklın Dinimizdeki Yeri
    By SiLa in forum İslami Konular Ve Kaynaklar
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 30.10.08, 13:15

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •