İnsanın Varoluşunun Amacı
Kuddûsî, insanın yaratıklar içinde ayrı bir güzellik ve özellikten yaratıldığını
söyler. Ona göre insan, kendisinde her şeyin toplandığı cem’iyyetü’l-amme ve tam görünümlü
bir mazhariyet/mazhariyyetü’t-tâmme, vasfıyla yaratılmıştır.1317 O, var olan her şeyin
özelliğini kendinde barındıran, bütün isimlerin bilgisi ve göklerde ve yerde var olan şeref ve
üstünlüğün bütününü üzerinde taşıyan farklı bir varlıktır; Çünkü Allah, insanı iki kerim eliyle
(celâl ve cemal) yaratmış ve iki doğada da (maddî-mânevî) onu her şeyin efendisi
kılmıştır.1318
Kuddûsî’ye göre, insan iki farklı gerçeğin cem’i nden meydana gelen bir varlık
olduğundan dolayı, Yaratan’la yaratılan arası bir kavşak noktadadır. Bir taraftan yaratılmışa
atıfla fâni, diğer taraftan Yaratıcı’ya atıfla ebedîdir.1319 O, hem Hakk’ı, hem de halkı temsil
etmektedir. Dışıyla halk /yaratılan, içi ile Hakk’dır. Ve bunun içinde insanın içi, O’nun
Rabbi’dir.1320
Kuddûsî’nin düşünceside sûfî, insanı kendi boyutlarının içine çekerek bir bütün
haline getirmeyi ve her şeyi aynı merkez etrafında toplamayı hedeflemektedir.1321 Onun
hayatı, bütün boyutları ile Hakk’ın birliği içinde gerçek varlığına ulaşır1322. Hakk’ın kendi
Zâtını vasıfladığı gibi, “ O, her şeyden öncedir; Kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmadığı
sondur”1323
Arzuları ve dışa dönük istekleri ile yıpranmış olan insan, kendi çıkmazları
içerisinde kaybolup, yok olma tehdidi altında yaşarken, sûfî bu hareketi tersine çevirmek
istemektedir.
Sûfî perspektifte, insan bütün ihtişamı içinde ve tasavvufî mertebeler açısından
“insan-ı kâmil”/perfectman/evrensel insandır. Yâni, öncelikle bir mikrokozmoz/ küçük bir
dünyadır. İşte bu insan kendi iç dünyasında, varlığın bütün gerçekleri ile irtibat halindedir.1324
İnsanın içinde bulunduğu cevher, tabiatın bütününü kapsamaktadır. O’nun içine
evrende var olan her varlık girmektedir. İnsana verilen bu yetenek bütün gerçekleri kuşatacak
güçtedir. İşte hem fânî, hem ebedî olan insan budur. Her ân yeniden yaratılan varlık ve
ölümsüz varlık. Bu açıdan insanın varlığı ile insanın varlığı tamam olmuştur. Allah, dünyanın
İlâhî dengesini insana emanet etmiştir.1325
Kuddûsî’ye göre, insan, itaat ile isyan, süflî ile ulvî arasını bulan/cem’eden bir
kabzadır. Allah öncelikle, hakikatü’l-insaniyye’yi/insanın hakikatini var etmiştir. Hakikatü’linsaniyye,
bütün eşyânın kaynağı olup, o tek bir şeyden yaratılmış değildir ve vücuda
gelmesinden başka ondan önce var olan hiçbir sebep yoktur. O her şeyin başlangıcıdır. Bu
konu âyette: “O insan, düşünmez mi ki, daha önce hiçbir şey olmadığı hâlde biz kendisini
yaratmışızdır”1326 şeklinde anlamını bulmaktadır. Kuddûsî, bu âyeti yorumlarken, âyette
geçen “turâbî” kelimesini cesedin zıddına bir durum olduğunu belirtir.1327 Çünkü, turâbî
cesed/topraktan yaratılan cesed, anasır ve nutfeler gibi var olan şeylerden meydana gelmiştir.
Topraktan yaratılan ceset belli evreler aşarak bu sıfatı kazanmıştır.1328
Sonra Yaratıcı, onu mukerrem kılarak şanını yüceltmiştir. Hakk, onu, âlem-i
cemadden/varlık âleminden âlem-i nebat/bitki âlemine naklederek, uykuyla nimetlendirdi.
Sonra insanı, âlemi nebatten âlem-i hayvana/hayvanlar âlemine nakletti ve onu, hisseden ve
irade ile hareket eden bir varlık kıldı ki, bu da öyle bir nimettir ki birincisinden daha üstündür.
Sonra, onu konuşan bir varlık yaptı ve onu, cemâd, nebat ve hayvanata üstün kıldı, varlık
durumuna getirdi. Konuşması nedeniyle, ona mülkün hakikatını verdi, akıl sebebiyle melekler
topluluğuna girdi ki, bu nimetlerin en büyüğüdür. Bundan sonra, ona “Cem’iyyetü’l-ammetü’l
kibriyâiyye” sırrı verildi ki, onun üzerinde hiçbir nimet yoktur. Bu sırdan dolayı onu ahsen-i
takvim üzere yarattı ve ona insanîyetü’l-hasene/en güzel insan yüzü suretini giydirerek
yeryüzünde Allah’ın hâlifesi vasfını kazandırdı.1329
1314 Kitâb el-Maksad el-Esnâ Şarş; Esma’Allah el-Hüsna, Kahire, ts., s. 16-17.
1315 Gazâlî, İhyâ, IV, 483.
1316 Aynı eser, III, 352.
1317 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr.258a
1318 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr.258a
1319 Aynı eser, vr. 258b.
1320 İbnü’l- Arabi, Fusüs, s.18.
1321 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 258b.
1322 Seyyed Hossein Nasr, Sufi Essays, Allen and Unwin, London 1972, s. 43.
1323 Hadîd,57/3.
1324 Nasr, Sufi Essays,s. 45.
1325 İbnü’l-Arabî, Fussus, s.27.
1326 Meryem, 19/67.
1327 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr.258a
1328 Aynı eser, vr., 258a