6 sonuçtan 1 ile 6 arası

Konu: Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi

    Sâlik’in tek uğraşı vardır, o da aşk ile bütünleşerek, aşkı kendine rehber seçerek
    Allah’a vuslata ermektir. O zühdle değil, aşkı benimseyerek irfana, ma’rifetullah’a ulaşır.
    Bundan dolayı, o ilâhî aşkla donandığı için, her varlığa sevgiyle yaklaşır. Onda, ibâdetlerin
    ağırlığı, cennette duyulan özlemin yakıcılığı yoktur. Çünkü o, bu amaçla ibâdet etmemektedir.
    Onun hayat felsefesi, sevgi, cömertlik, alçakgönüllülük ve irfân üzerine inşâ edidiği için,
    insana hizmet etmek sevdasıyla yanmaktadır.

    Azâbı ümmetin dünyada çektiğidir ancak
    Azab yok âhirette onlara etmez od ızrâr.561


    Kuddûsî’ye göre, mü’min sâliklerin âhirette ceza çekmeleri, Hz. peygamber (s.)’in
    de buyurduğu gibi mümkün değildir. O’nun sözüne göre mü’minler Cehenneme girse bile
    ateş onlara Hz. İbrahim (as)’a serin olduğu gibi serin olur. Cehennemde sıkıntıdan dolayı
    sırılsıklam terlemiş olarak çıkar. Mü’min kullar bu dünyada çektikleri ızdırap, onları
    cehennem azabından kurtarır.
    Sâlik, Hakk’ın yakınlığını, sevgisini ve güzelliğini her yerde kazanmak ve bunun
    dışındaki her şeyden arınmak için sürekli mücadele içinde olmalıdır.

    Derûni amrâzına derman eden tabibi bul
    İçi virân dışı ma’mur olandan olma ey derviş562.

    Sâlik kendi nefsin arındırmakla bir yerde, en bilge ulemadan daha da fazla
    toplumsal adaleti sağlayan kimsedir. Sûfînin amacı, toplumsal adaletsizliklere karşı, yalnız
    başkalarının değil, özellikle ve öncelikle insanın kendi hatalarına karşı, ne pahasına olursa
    olsun Allah’ı bulmak için içsel arınma ile yoğunlaştırılmış bir arzuyla, gönül atmosferinin
    kesif, ağır duygusuyla hareket etmektir563.
    Kuddûsî, derviş için derûni bir arınma istemektedir. Bu arınmanın gerçekleşmesi
    için, önce samimi bağlılık yâni aşk gereklidir. Sâlik, Allah’a kavuşmak istiyorsa her anında
    Rabbiyle olmalıdır. İnsanlarla yaşarken, paylaşırken bile, gaflete dalıp Mâ’şuku
    unutmamalıdır. Sâlik, kendi kurtuluşunu, ilacını, onun derûnî dünyasını bozan hastalıkları
    iyileştiren bir çare olarak görmelidir. İçini yok eden, gönül dünyasını bozan ve psikolojik
    hastalıkları yok eden bir deva arayışındadır.

    Gerektir ışk cezbe sâlike şarttır ki onlar bil
    Sakın sen sâlıkı sırf ile hergiz olgil yoldaş564.


    Kuddûsî’ye göre, sâlike gerekli olan Yaratıcısına ihlasla, gereği gibi bağlanmadır.
    Bu samimi bağlılığın oluşması için cezbe lazımdır. Yâni çekici bir gücün oluşması gerekir.
    Bu çekim kuvveti de tevhîd zikri ile gerçekleşir. Aşkı her insanda her sâlikte bulmak güç bir
    iştir. Onun için sâlik, mürîdin bu aşka kavuşması sadece yakîni bir bilgiden doğan ünsiyetle
    sâlikle dostluk kurmakla gerçekleşir.
    Kuddûsî’nin sâlikin eğitimi konusunda düşünceleri tamamen ilmî ve nettir. Ona
    göre, sûfînin eğitimi bilgiye/ma’rifete ve sevgiye dayanmalıdır. Sâlik, sevgiden soyutlanmış

    zühd ve takvâya dayalı bir tasavvufî eğitime tabi tutulursa, sadece cennet sevgisini yaşayan
    bir tiple karşıkarşıya geliriz. Onun için, sûfî, bir mürşidin/öğretmenin gözetiminde terbiyesini
    tamamlayarak, hem kendini, hem de Hakk’ı bilmelidir
    Sûfî sonsuzluğu arama serüveninde, dışarıyı bırakıp kendine yönelmelidir. Çünkü
    o, bilir ki, sınırlı bir şekilde yaratılmasına rağman içinde sonsuzluğa açılan ilâhî bir pencere
    vardır. Sonsuzluğa açılan bu pencere baş gözü değil, insanın iç gözüdür. Sûfî, insanın
    Yaratıcıya giden yolunu yerde ve göklerde aramak yerine kendinden arar. Tıpkı Yunus’un, “
    bir ben vardır bende benden içeru” dediği gibi. Kuddûsî’ye göre, sûfî, kendindeki Hakk’ı keşf
    ederken, kendini ilahlaştırmamakta, yalnızca Mutlak ve sonsuz varlık olan Allah’la kendini
    bulmaktadır. İşte o, bu makâma geldiğinde kendini varlık olarak tanıtmasını ya da kendine
    “ben” demeyi küfür, şirk görür. Zira kendini vahdete veren kişi ikiliğe razı olup, “ben”
    demekten sakınır.








    528 Muhammed İkbâl; Esrar ve Rümuz, Haz: Ali Nihat Tarlan, Sûfî Kitap, İstanbul, 2005, s.36.

    529 Kuddûsî, Dîvân, s.180.
    530 Burckhardt, Alcemy, s.11.
    531 Mevlânâ, Dîvân-ı Kebir, V, 5824.
    532 Kuddûsî, Dîvân, s. 47.
    533 Aynı eser, s. 98.

    534 Aynı eser, s.104.

    535 Kuddûsî, Dîvân, s.119.
    536 Kuddûsî, Dîvân, s.109.
    537 Kuddûsî, Dîvân, s.32.
    538 Yunus Emre, Dîvân, haz. Faruk K. Timurtaş, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., 3. Baskı, Ankara 1986, s. 88

    539 Kuddûsî, Dîvân, s. 33
    540 M. Erol Kılıç, Sûfî ve Şiir, İstanbul, 2004, 3. Baskı, s.194.

    541 Aynı eser, s. 35
    542 Aynı eser, s. 37.

    543 Kuddûsî, Dîvân, s. 41.
    544 Aynı eser, s. 42.

    545 Evtâd: Kelime anlamı, direkler, sütunlar anlamındadır.
    546 Kuddûsî, Dîvân, s. 44
    547 Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr, VII, 629.
    548 Kuddûsî, Dîvân, s. 45.
    549 Kuddûsî, Dîvân, s.46.
    550 Kuddûsî, Dîvân, s. 97.
    551 Kuddûsî, Dîvân, s. 99.
    552 Kuddûsî, Dîvân, s. 101.
    553 Bk. Tahânevî, Keşşâf, I, 431-432; İbn Manzûr, Lisânl-‘Arab, II, 1227; Cürcânî, Ta’rifat, s. 13; Râgıb el-
    Isfahânî, Müfredât, ss. 292-293; Kâşânî, Istılâhât, s. 232. Cevherî, es-Sıhâh, III, 1037
    554 Serrâc, el-Luma’, ss. 221-222; Kelâbâzî, Ta’arruf, s. 149; Gazâlî, İhyâ, IV, 379;
    555 Muhâsibi, er-Riâye, ss. 310-422.
    556 Kuddûsî, Dîvân, s. 102.
    557 Aynı eser, s.104.

    558 Aynı eser, s. 110.

    559 Kuddûsî, Dîvân, s. 46.
    560 Aynı yer.

    561 Kuddûsî, Dîvân, s. 47.
    562 Aynı eser, s.75.

    563 Aynı eser, s. 65.

    564 Aynı eser, s. 77.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi

    Sivâ deryâsına zinhâr girüben talma ey sâlik
    Yedine cemreyi cevher sanuban alma ey sâlik

    Bu cism ü cânını ‘ışk oduna yak eylegil sâfi
    Ki dost dîvânına yarın safâsız gelme ey sâlik

    Gıda it rûhına zikr i Hudâyı her nefes her dem
    Şu kez müstağrak ol kim subh u şamı bilme ey sâlik

    Sana, seyr u sülûkun tarzını öğretdi Kuddûsî
    Varub zühd ü riyâzatle sararub solma ey sâlik551.

    Kuddûsî’ye göre, seyr u sülûkta sûfînin dikkat etmesi gereken konuların başında
    mâsîva temizliği, aşk ile gönül dünyasını temizleyip parlatma ve ruhun en önemli gıdası olan
    zikri devamlı yerine getirmek vardır. Mal, sâlikin sülûkunda en önemli imtihanıdır. Sâlik,
    malın esiri olmamalıdır. Mal ona gelebilir, yâni zengin olabilir. Onun deyişiyle “mal sana
    gülebilir, fakat sen ona gülme” anlayışı servete karşı düşüncesini ortaya koymaktadır. Sâlik
    sürekli Allah’ı anarak/zikrederek gözyaşı dökmelidir ki, Allah da, onun gönlünü dünyasal
    alana karşı korusun.
    Seyr ü sülûkın zühd ve riyâzetle gerçekleşmesi zordur. Ancak aşk ile mâsîvadan
    tamamen soyutlanıp sürekli zikirle gerçekleşir.

    İhlâs eğer yok ise gör başına ne gelûr
    Kurtaramaz çün seni zühd ü ilm ü amelin

    ‘Işkı talep ede gör eyleme ömrü hebâ
    Çünkü ‘ışk olmayıcak vustala ermez elin552.

    Kuddûsî’ye göre sâlik için en önemli düstur ihlâsla amel etmesidir. Kişiyi samimi
    amelden başka hiçbir şey, Mâ’şukuna sevdiremez ve gerçek aşkın da en önemli unsurudur.
    Onun için zühd, ilim ve ihlâstan yoksun bir amel kulu Hakk’a vuslata götürmemektedir.
    Kuddûsî’nin felsefesinde, sâlikin görevi/hayat felsefesi, Hakkı sürekli büyük bir
    bağlılıkla/aşkla sürekli anmaktır. Onun en değerli sözü de tevhîd kelimesidir. Fakat sâlik bu
    görevini yaparken öncelikle tüm varlığıyla bir samimiyet içerisinde olması gerekir. Ona bu
    içtenliği kazandıran fenomen de ihlâstır. Zira ihlâs, gönülden gelen dostluk, özden bağlılık,
    Yaratıcı dan başka bütün ağyârdan uzak durmaktır.553 Sâlikin eyleminde, hâlinde Hakk’ın
    rızâsını gözeterek samimi davranması, gizli açık bütün eylemlerinden riyâdan/ikiyüzlülükten
    uzak durması, gönülden gelen bağlılıkla kulluk yaparak, kendisiyle Rabbi arasındaki engelleri
    kaldırması ihlâsını ortaya koymaktadır.554 Sûfînin, ikiyüzlülükten ve beşerî istek ve
    arzûlardan kaçması, onun ihlâslı olduğunu ortaya koyar. Sûfîler, ihlâsı tevhîdi hakkıyla yerine
    getirme koşulunada bağlamışlardır.555


    Zikr-i Hakdır şuğulumuz âşıklarız zâkirleriz
    Kavlimiz Tevhîddir ancak gayri kâle gelmedik

    Gelmişüz tahsil-i ‘ışk vecd-i ‘irfan etmeğe
    Dar-ı rıhlet cifesini ihtilâle gelmedik.556


    Kuddûsî’ye göre, sâlikin en önemli işi Allah’a sevgiyle bağlanarak, yaşayarak,
    İlâhî aşka dalıp irfanla donanmasıdır. Yaratıcıyı sürekli anmanın anahtarı veya sloganı,
    kelime-i tevhîddir. Zira ondan başka bir söz sâliki Rabbine götürmekten uzaktır. Hakk için,
    Hakk aşkının ezasını çekmektir. Ona göre, sûfî, aşkı öğrenip, Hakk’a irfan ile kulluk yapmaya
    gönderilmiştir.

    Ey sâlik i Hakk sa’y edûben kesbi hüner kal
    Ko gayrisini hazret-i Yezdâna sefer kıl557.

    Hemân seyr u sülûk it rûz u şeb eğlenme biraz
    Kamu yollardan azher hem kamusından yakın ol.558


    Kuddûsî, sâlik’in çalışması üzerinde ciddi bir şekilde durmaktadır. Ona göre vehbi
    lutufların gelmesi için, sâlikin öncelikle Allah için sa’y edip, bu şekilde kesbî bir hüner olarak
    görmesi şarttır. Bundan dolayı sâlik, Allah dışında her şeyi bırakıp, tek amaçla hareket etmek
    zorunda olacaktır, o da Allah için yola çıkmaktır. Sâlik bu yolda ilerlerken âhiret nimetleri
    için herhangi bir takıntısı da olmamalıdır. O, ibâdetlerini Mâ’şûk’un rızasını kazanmak, ona
    kavuşmak gayesiyle yerine getirmelidir.

    Her turâb altun olur mu ateşe yakmağıyle (yakmak ile)
    Himmet-i üstâd ile aslı anın kândan gelûr559.

    Kuddûsî, sûfîlerin devamlı otokritik yapmalarını istemektedir. Yola koyulan
    herkesin menzile ulaşamayacağını, bu zor ve çetin yürüyüşten birçok insanın dökülebileceğini
    ifade eder. Kendisi birkaç tarîkatın eğitimini aldığından dolayı ve bununda fenâya ulaşmada
    gerekli ve elzem bir gerçek olduğunu söyler. Burada ancak bir mürşidin /üstâdın gözetimiyle
    olacağı gerçeği üzerinde durur. Ona göre, her insanın kendi çaba ve gayretiyle, sûfînin yolunu
    izleyip Hakk’a vuslatı mümkün değildir. Onun için, sâlikin bir mürşidin gözetiminde
    tasavvufî terbiyesini alması, diğer ilmî eğitimlerde olduğu gibi, en uygun olanıdır.

    Kâri olur aşkı yâr‘ışkı ider ihtiyâr
    Zühdü gönülden savar mahzeni irfan olur560.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi

    Marazlar içine dolmuş seni idiseler ilhâk
    Şarab-ı müshili nûş eyleyüp sürmek revâdır

    Şarab-ı müshil-i ancak aşktır anı eyle tahsil
    Ki şöyle bil ki bu ışk bâ’isi vasl-i likâdır546.

    Kuddûsî, sâlikin gönül dünyasının ıslahı ve inşası konusunda yapılması gereken
    amelleri ve kaçınılması elzem olanları açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ona göre sâlikin
    gönlünün bozulmasına neden olan bazı hastalıklar vardır. Bu marazlar da kibir, hased, ucb ve
    riyâdır. Bu hastalıkların yok edilmesi ancak şifa verici şarabı içmekle mümkündür. Bu
    iyileştirici şarap da aşktır, Allah’ın muhabbetidir. Eğer sâlik bu hastalıkları gönlünde
    tamamen temizleyip çıkarmasa iblis’in tutsağı olmaktan kurtulamaz. Kurtuluş şarab da bulan
    sâlik ancak ilâhî aşk bunun tadına varabilir. Bu şarab öyle bir içkidir ki, insanın gönlündeki ve
    kafasındaki bütün her şeyi temizler, O’nun birlik küpündeki şarab aklı da, sonu gören fikri de
    yok eder.547 Sûfînin bu aşkı da sürekli zikirle elde edilir. Bu zikirde tevhîddir.

    Merâmı âbidin cennet içinde yiyüp içmekdir
    Bizim maksûdumuz Hakk’dır ki arzû-yı rızâmız var548.

    Kuddûsî’nin düşüncesinde, sâliklerin gayesi abidler gibi cennette ve onun
    nimetlerine ulaşmak olmadığını, sâliklerin arzularının Allah’a kavuşmak olduğunu ifade eder.
    Çünkü o, Allah için vardır, yaşamı O’nun rızasını kazanmaktır.

    Bahr-i aşka daldı gönlüm dürr-i irfân bulmağa
    Dürr-i meknûn çün sadef içinde ummandan gelir549.

    Kuddûsî, İlâhî aşkın bir lütuf olduğunu, bu ihsanın herkesin elde edemeyeceğini
    söyler. Ona göre bu Allah’ın kullarına bir armağanıdır. Allah kulunun gönlünü kendine cezb
    ettiği zaman, Rahman’ın büyük aşk denizinden sâlik kulların kalbine oluk oluk aşk akar.
    Sâlik’in bu aşk denizine dolmasının nedeni irfana ulaşmasıdır.

    Sâlikâ bize haber ver azığın var mı görek
    Çün uzaktır yol azizim yolca azık gerek

    Korkulu yola gidersin yok yanında hiç silah
    Seyf u rumhı bulamazsın al eline bir çörek

    Her konakta bir metin muhkem hısın yapmak gerek
    Al yanına her takım balta külün kazma kürek

    Hem katı sarptır bu yol kim belleri var kaf gibi
    Ki o bellerden aşup gitmek be gâyet göçerek

    Kal’a- i esrârını hıfz eyle düşmandan hemân
    Bastırub kapısını ver ardına muhkem direk

    Fehm edersen bu rumuzun sırrını kardaş eğer
    Bil ki olursun kamû esrâra vâkıf gerek550.

    Sâlik’in seyr u sülûkta, uzun ve meşakkatli yolda yol azığının olması gerekir. Bu
    yol azığıyla her durakta sağlam kaleler örmelidir. Bu metaforik/rumûzlu azığın sırlarını keşf
    edebilirse sâlik bütün sırlara vâkıf bir şekilde seyr u sülûkunu tamamlamış demektir.
    Bu yolda yürürken sûfînin yakıp-yok eden maddî silahları yoktur. O, sadece
    kendisini doyuracak mânevî yiyecekle yetinmelidir. O, nefsin arzularının galebe
    gelemeyeceği, her makâmda aşkın gücüyle, tevhîdin ve Mâ’şukunu zikretmenin kuvvetiyle
    kendi gönül dünyasında sağlam bir kale hâline getirmelidir. Her makâm İlâhî sevginin
    gücüyle metin bir şekilde inşa edilmelidir. Her makâmda bu gibi sağlam kalenin yapılması
    için bazı aletler gereklidir. Bu aletler de sûfînin aşk ile kazandığı hâllerdir. Bu hâllerin
    makâmlara dönüşümüdür. Aşkın gücü sûfîye ferhat dağları metaforunda olduğu gibi ona dağı
    deldirecek/seyr u sülûk’un basamaklarını aşındıracak aletler/mânevî güç vermelidir. Yoksa
    sûfî ağyârın Kaf Dağı gibi kaba sert ve kırıcı söz ve hâlleriyle karşılaşır. Âşık sûfî, bu
    silahlarla kendini zâhirî ilimler içinde boğulmuş, hayali ve hurâfe bilgi sahibi, kişilerin Kaf
    Dağı engebeli söz ve eylemleriyle karşılaşır. Çünkü onların iddiaları Kaf Dağı kadar sarp ve
    acımasızdır. Bu dağı da aşmak için sûfî, kendini mânevî silahlarla donatmalıdır. Sûfî, Kafdağı
    benzeri gönüldeki nefsanî özellikleri yok edip, Tûr dağı gibi Allah’ın tecellîlerine kavuşabilir.
    Yani, önce aralardaki dikenleri yok edeceksin sonra O’na ulaşmak için derin kazacaksın,
    kürekle temizleyip ışığa kavuşacaksın. Bu da âşığı ma’rifetle götürecek aşk anahtarlı, zikir
    tevhîddir. Ârif/âşık, Kaf dağını/gönüldeki masivâyı aşmış olan kimsedir. Bunu da mânevî
    silahları kullanarak basamakları tek tek aşarak insan-ı kâmil sıfatını kazanan bir sûfî olmakla
    ancak gerçekleştirebilir. Eğer bunu başarabilirse, o artık, kuru, verimsiz, çorak dağı, verimli
    bir maden hâline dönüştürmüş kişidir. O, artık gönüle hükmeden bir padişah olmuştur.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi

    Kuddûsî, mürîd için ağır bir eğitim ister. Ona göre aşkın çilesini ruhunda ve
    bedeninin bütün organlarında hissetmeyen kişi derviş olamaz. Mürîd, gece gündüz Allah
    aşkıyla hemhâl olan ve bu hasretin derdinî, elemini ruhsal ve bedensel olarak yaşayandır. Bu
    aşkın verdiği ağırlıkla ağlayıp sızlayan derviş olabilir. Derviş, zâhid gibi, âhirette mevki ve
    izzet isteyen değildir. O, gönül dünyasını kaplayan aydınlığın vermiş olduğu ışıkla hareket
    edip her türlü eziyete katlanandır. İnsanları sevmeyen, onlarla dost olmayan, onlara şefkat ve
    merhamet kollarını açmayan derviş olamaz. Gönül âleminde dünya sevgisi olanlara mürîdlik
    vasfını kazandırmamaktadır. Ona göre, dervişlik, kolay elde edilecek bir sıfat değildir; sûfînin
    herhangi bir tasavvuf ekolüne intisab ederek, “ben derviş oldum” demesiyle bu yola girilmez.
    Kuddûsî’ye göre dervişlik, İlâhî aşkın getirdiği bütün ezâ, çile ve kahıra muzdarip olmak ve
    bunlara dayanabilme gücüdür. Derviş, her ânını, gecesini gündüzünü devamlı bir şekilde
    Allah’la geçiren, O’nun sevgisiyle hayatta kalan, O’nunla nefes alıp veren kişidir.
    Kuddûsî’nin felsefesinde, dervişlik, vakti geldiğinde Allah, Hz. peygamber (s.) ve
    insan sevgisiyle dünyayı bir seyyah gibi dolaşmaktır. Dervişlik, Allah dostuna gelen en azgın
    düşmanlığa karşı insanın sabır gösterebilmesidir. Derviş, Allah sevgisinden, O’na
    kavuşma/vuslat hasretinden, vatanından ayrı düşen bülbül mîsâli, devamlı hasret sevdasıyla
    âhlar ve zârlar içindedir. Derviş, zâhid gibi, âhiret nimetine kavuşma özlemiyle kendini
    avutan kişi değildir; o, Hakk’ın dileği doğrultusunda kendini O’nun bilgi/epistemolojisiyle
    inşâ edip, Hakk için her türlü sonuca kendini hazırlayan kişidir.

    Dervîşlik didükleri hırkayla tâc değül
    Gönlin dervîş eyleyen hırkaya muhtâc değül
    .538


    Kuddûsî’nin düşüncesinde, dervîşlik, hakk’a hizmettir. Hakka’a hizmet, sadece
    dıştan, kabuktan ibaret bir itaat ve kulluk değil, Yaratıcının tüm mahlûkatına sevgi, saygı ve
    hizmetle yaklaşmaktır. Onun için, dervişlik yalnızca pratikte kalan kavramsal bir olgu değil,
    yaşanan bir hâldır. İşte Kuddûsî, bu perspektif ışığında dervişliği sorgulayarak, sâliklere
    gerçek dervişliğin kaide ve kurallarını ortaya koymaktadır. Yunus da olduğu gibi, dervişlik,
    zâhirdeki giyim, kuşam, dışa göre davranıştan öte insanın gönül dünyasındaki İlâhî neşve ile
    hayat bulmasıdır.

    Sâlikin sermâyesi aşk edemez aşksız sülûk
    Anlamaz bî aşk olan âşıktaki esrâr nedir539.

    Kuddûsî’nin, mürîdlere getirdiği eleştiri diğer tasavvuf şâirlerinden farklıdır. Diğer
    şâirler genelde tasavvufî kavramları mecazi anlamlarda kullanırken, Kuddûsî birden fazla
    tasavvuf ekolünde yetişip mürşidlik icazeti aldığı için olsa gerek direkt tasavvufî kavramları
    kullanır. Örneğin diğer şâirler “sûfî” ve “sofu” kavramlarına farklı anlamlar yüklerken540,
    Kuddûsî de bu ayrım yoktur. Aynı zamanda diğer şâirlerin olumsuz gördükleri “sofu”
    kelimesini hiç kullanmaz. “Sûfî bî-kâr” denilen, kâmil olmayan sûfîler için kullanılır. Bu
    bakış zâhidler için de geçerlidir. Sâlikin yoldaki engelleri aşıp Mâ’şukuna ulaşabilmesi için
    tek silahı vardır; o da aşktır.

    Sâlikin sermayesi aşk edemez aşkın sülûk
    Anlamaz bî ‘ışk olan ‘âşıktaki esrâr nedir541.

    Kuddûsî’ye göre, sâlikin vuslata ulaşabilmesi için, yolculuktaki hâl ve makâmları
    geçip kemâle ulaşması ancak aşk ile mümkündür. Bu yolculuktaki sınavı başarılabilmesi,
    aşkın sırlarına vâkıf olmakla gerçekleşir. Aşktan habersiz olanlar fenâya ulaşan sûfîlere hayret
    ederler. Kendilerinde bulunmayan bu İlâhî gücün nelere kadir olduğunun sırrını idrak etmeleri
    imkânsızdır.

    Gece ol kâim gündüzün sâim
    Ehli Hakk daim Hû demek ister542.

    Mürîd için amel en önemli düsturdur. Âşık sâlik, bundan dolayı, gece ve
    gündüzünü Allah ile geçirmelidir. Onun kemâle ulaşması için gece Hakk ile baş başa kalması,
    gündüz de kendisi için farz olan ibâdetleri yerine getirmesi gerekir.
    Tasavvufta her mürîdin yerine getirmesi gereken belli kurallar vardır. Bu
    kurallardan biri de mürîdin süsü olarak bilinen genel olarak tarîkatlarda uygulanan üç hayırlı
    iştir. Bunlar kıllet-i ta’am, kıllet-i kelâm ve kıllet-i menâm’dır. Yâni az yemek, az uyumak ve
    az konuşmak. Kuddûsî bunlara üç üs daha ekler. Bunlar da Allah’ın gayrisinde uzaklaşmak
    (uzlet-i ağyâr), Allah’ın yaratmış olduğu varlıkları sevmek (hâlât’ül- Hudâ) ve zikr-i mudâm

    Yandılar nâre buldular çâre
    Gittiler Yâre gerçek erenlerdir544.

    Kuddûsî’ye göre, Allah âşıkları olan sâlikler gerçek erenlerdir. Bunların özellikleri
    de şunlardır: Allah âşıkları, hakiki vuslata erenler. Onlar elbette “kötü belâdan” sarhoşluk
    şarabı içenlerdir. Onlar gerçek irşad ehlidir. Onlar evtâdlar545 gibi insanlara maddî
    yetişenlerdir. Onlar, Allah’tan gayrı her şeyden vazgeçenlerdir. Aşk ile Mevlâya kavuşup, bu
    uğurda canını fedâ eden insanlardır. Onların davranışlarında riyâ ve kendini beğenmişlik
    (ucb) asla yoktur. Çünkü onlar Allah’a karşılıksız telsim olmuşlardır. Onlar işlerini akıl
    ölçüsüne vurmazlar. Bundan dolayı da re’yi bilmezler ve aşkları gereği de ayık gezmezler.
    Hâlkla beraber boş lakırdı ve boş işlere girmezler, sürekli yüce dostla beraberdirler/hemhâl
    içindedirler. Onlar aşkla gerçek mârifete ulaşanlardır. Onlar,
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi

    Yaratıcı’dan gelen feyz taneleri normal sûfînin değil, ârif sûfînin gönlünde inci
    hâline gelir. İnci bulmak isteyenler, onu sığ ve küçük sularda/dar gönüllü insanlar
    aramasınlar, çünkü inciler, uçsuz bucaksız okyanuslarda gizlidir.
    Tevhîdin feyzinden kaçanlar, aşka tutuşmayanlar, ummandan inciler çıkarmaya
    güç yetiremezler, onlar ancak küçük sularda bocalayıp dururlar. Âşık/ârifin varlığı
    aşk/ma’rifet incilerinden ibarettir. Kısacası Cânan’ın yolunda cânını feda etmeyenler, incilerin
    sırrına vakıf olamazlar.
    Gönülde/can diliyle ârif gibi bağlı olanlar, bütün varlıklarını Rablerine
    sattıklarında, hiçliği yaşadıklarında, tüm maddî benliklerini yok ederek Hakk’a ulaşacaklardır.
    Aşkın bahçesi olan gönlün dilini bilmeyen kimsenin ne sözle, ne de fiille insanlara bir fayda
    sağlayacağı mümkün değildir. Âşık/ârif beden diliyle değil, can diliyle konuşur, Hakk’ın
    zikriyle konuşur. Çünkü âşığın gönül evi, İlâhî ma’rifet ve hikmet incileriyle dolu bir
    hazinedir. Bu hazine de ancak sûfînin cismen kendini aşkla yok ederek, kendini aşkta satarak
    kazanılır.
    Gül/Hakk bahçesine âşık olan bülbül/âşık can-ı gönülden âşık olursa, yâni bütün
    varlığını Rabbine satarsa, vuslata ulaşabilir. Dünya denilen bahçeye âşıklar rağbet
    etmemelidir, aldanmamalıdır. Allah’ın nimetlerle donatıp süslediği ve İlâhî güzellikleriyle
    tecellî ettiği varlık âlemi denilen gülizâra aldanmamalıdır. Çünkü, dünya bahçesi gelip geçici,
    aldatıcı ve azap vericidir, İlâhî aşkı elde edenler buraya aldanmamalıdır. Bu gibi geçici
    güzelliklere ancak şekilci zâhidler kanar.

    Sâlikâ ağyârı dilden hem çıkar dildâre gel
    Vuslat i Cânan için can satılan pazara gel

    Şekle, insanlara karşı böbürlenmeyi seven zâhid, her hâlukârda dervişlere hakaret
    etmekten uzak durmamaktadır. Bundan dolayı âşık sûfî bu tür zâhid sûfîlerden kaçmalı,
    devamlı/gece-gündüz Allah sevgisiyle yanan âşıklarla oturup kalkmalıdır.

    Varma zâhid yanına mağbûn eder sana seni
    Rûz u şeb kânûni ‘ışk içre yaran nâ çâre gel

    Nehri asğardan cevâhir çıkmaz ey eyle yûrû
    Dür-i meknûn ister isen sâhil-i ebhare gel

    Durmayûp yad eyle yârin ismini leyl ü Nehar
    Ma’rifet kesb etmeğe sa’y eyle ey âvâre gel

    Canı dilden tâlib isen dost visâlini eğer
    Cismini yandır bu ‘ışkın oduna bir pâre gel

    Cânı dilden âşık oldunsa be hey bülbül güle
    121
    Aşiyânın şevkini ur şavk ile gülzâre gel

    Zühd ü takva perdesini çok edüben sıdk ile
    Işkı rehber et hemin bul firkate bir çâre gel.536


    Kuddûsî’nin felsefesinde, sûfî, zâhid kişinin sadece cenneti arzulayan
    gayesindenuzak, her vakit tüm varlığıyla ilâhî aşkla hayat süren, Rabbi ile yaşayandır. Sâlik,
    ilâhî aşkla elde ettiği şahsiyetle varolan bütün eşyanın yaratılış sırrını çözmüştür. O, tasavvufî
    bilgi ma’rifetle kazandığı bu idrâkla, zâhid gibi derelerde dolaşıp, cennette kavuşma hesapları
    içinde değildir. O, ma’rifet okyanusunun enginliklerine dalıp, inci-mercanlar toplamıştır.
    Kuddûsî, sâliki arzulanan ulvî hedefe ulaştıran hakîkatı, yârı olan Allah’la sürekli olarak
    yaşamasına bağlamaktadır. Bu sebeple eğer sûfî, gönülden gelen bir iştiyakla sevgililer
    sevgilisi Hakk’ı arzuluyorsa, nefsini ilâhî aşk ateşiyle yakıp yok ederek yola koyulmalıdır.
    Kişi ne zaman cennet nimetlerine kavuşmak amacıyla sarıldığı zühd-takvâ anlayışını bırakıp
    sadece Rabbine kavuşmayı isterse, işte o vakit vuslatı hak etmiştir.

    Çille- i aşka giriftar olmıyan derviş mi olur
    Gice gündüz dert ile zâr olmayan derviş mi olur

    Bir zaman Rûm u Hicâzı yalın ayak baş açık
    İbn-i Edhem gibi devvar olmayan derviş mi olur

    Tâ’n-i â’dâya tahammül herkesin kârı değil
    Cevre katlanıp cefâkâr olmayan derviş mi olunur

    Bülbül âsâ âhu efgân eyler ehl-i ‘ışk olan
    ‘Işk ile nâlân-ı giryân olmayan derviş mi olur

    Zâhidin dünyâ vü ‘ ukbâ’da merami izz-ü naz
    Mübtelâ-i zill-i ekdâr olmayan derviş mi olur

    Âşıkın gönlünde nûr-i ‘ışk dolar deryâ misâli
    İçi diş-i dolu envâr olmayan derviş mi olur537.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi

    Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi



    Kemâle ermez sâlik dirîgâ
    Bu ‘ışkın adına haşlanmayınca

    Söğüt de hiç biter mi tatlı elma
    Yarılub sarılub aşlanmayınca

    ‘Amel çokluğuna yok i’tibâr hiç
    Kulından Hâliki hoşlanmayınca529.

    Kuddûsî’nin anlayışında, tam bir eğitim/seyr u süluk almayan sâlikin kemâle
    ulaşması mümkün değildir. Örneğin, söğüt ağacı doğal akışına bırakılırsa bu ağaçtan herhangi
    bir meyve hasat etmek mümkün değildir, fakat söğüt ağacı aşılanırsa, tatlı elma fidesiyle
    dikkatli ve şefkatli ellerle operasyon geçirirse, bu ağaç çok güzel ve tatlı elmalar verebilir. İşte
    sûfînin yetişmesi de buna benzer, eğer doğru kişi ve doğru eğitim ile sâlik aşk ile yoğrulursa,
    olgunluk ve vuslat gerçekleşmiş olur. Yeter ki, usta, öğretmen, doktor, mimar vb. meslekteki
    insanlar işinin ehli olsun, ehlinin elinden çelik suya dönüşür, her metalden altın
    çıkarılabilir530. Sonuçta her eylem, hedefine doğru ilerleyen mürîdi engelleyen ya da ona
    yardım eden bir meyve verir. Yâni, “Ebucehil karpuzu eken, şeker kamışı biçemez” 531..

    Cânân ise dir gönlüme geç nâm ü nişândan
    Gönlüm ise bî-şöhret ü nâm olmağı ister

    Cânân ise dir gönlüme Kuddûsîye yâr ol
    Gönlüm ise ‘uşşaka gulâm olmağı ister
    .532


    Kuddûsî’ye göre, âşığın cânına can veren Hakk, O’nun için sevgilidir. Cânan,
    sâlikin büyük bir sevgiyle bağlandığı Zât’tır. Âşık sûfîler kendilerini her türlü mâsivadan
    temizleyerek, Cânan ile var olmuşlardır. Cânan, cân’ın ma’şûkudur. O’nu ancak ârifler idrak
    edip, seyredebilir. Ârif/âşık dervişin özlemi vatanı cânan ilidir. Cânan ancak can ile
    görülebilir. Arınmış olan âşık bütün varlıklarda Hakk’ı görür. Cânan’a vuslat, cânan’ı hakiki
    veçhesiyle bilebilmek sadece âşık olanlara verilen meziyetlerle gerçekleşir. Hakkı
    birleme/tevhîd aşk ile kemâle erer, âşıkda bu aşkı berrak bir şekilde yaşatan Hakk’tır. Âşığın
    bir anlık gafleti, dünyaya ve âhiret nimetlerine meyli, âşıkın hayatının sonu demektir.

    Bu dünyâ ehl-i ‘ukbâya harâm ‘aksi de böyle
    İkisi de harâm Hak ehline çün gönli anda

    Diler Kuddûsî’ye bî-çâre olmak ehl-i Yezdân
    Hemîn bakmak cemâline ki dâr-ı câvidânda533.

    Sâlik dü cihândan geçüb ol ‘âşık-ı Mevlâ
    Ağyârına meyl itme sakın pendimi tut hâ

    Hâlık mı ‘azîz hâlk mı ‘azîz eyle te’emmül
    Kankısı ‘aziz ise kul ol sıdk-ile ana534.

    Kuddûsî için zikir, ne pasif bir amel, ne de dilin irade dışı Hakk’ı anmasıdır. Ona
    göre zikir, sâlik’in bütün benliği ile Yaratıcısını anmasıdır. Zikir, sâlikin, Hakk ile iletişim
    kurmak amacıyla, O’na yönelerek, kendini tamamen Allah’a vermesi ve kendini O’nda
    kaybedecek şekilde bütün alıcılarını İlâhî irade ve İlâhî vericilere yoğunlaştırmasıdır. Zikir,
    sâlikin, Allah’la beraberliği kemâl noktasında yaşadığı, O’ndan gafil olunmadığı ve bütün
    ağyârdan ilişkinin kesildiği andır. Zikir, sevginin işrâkın ve vecdin en üst düzeye çıkıp,
    zâkirin sevgide boğulduğu andır. Hakk, sâlikin perspektifinde ruhsuz, donuk, sevgiden
    yoksun abidlerin tesbih tanelerinde sayılara dökülen bir ilâh değildir. O, âşık sâlikin gözünde
    bütün varlıklarda görünür.
    Kuddûsî’ye göre, Cânan için cânını fedâ eden sûfî, mânâ incilerinin farkına
    varmıştır. Sûfî aşkı ve ma’rifeti sayesinde, artık basit boncuklarla uğraşmamaktadır. Bunun
    yanında O, İlâhî aşk ve bilgi sayesinde değerli inciler satmaktadır. Kendisinden mârifet ve
    hikmet dolu inci ve cevher benzeri sözler ve tamamen peygambervâri davranışlarının dışında
    olumsuz davranış beklemek mümkün değildir. O, artık aşkın gücüyle ma’rifet ve irfan
    denizinde yüzmektedir. O, basit, sığ sular ve nehirlerde yüzen sıradan bir kişi değildir. O,
    hakikat bilgilerinin kaynağını bulmuş, değeri biçilmez hikmet incileri, yağmur gibi İlâhî
    feyzleri gönlüne doldurmaktadır.

    Cennet içün itme dahî Mevlâya ‘ibâdet
    Kuddûsî gibi sen de beher renge boyanma535.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Sâlikin Ruh Yapısını Bozan Etmenler
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 23.07.11, 16:27
  2. Sâlikin Yapması Zorunlu Temel Kaideler
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 23.07.11, 16:20
  3. Sâlikin Gece Eğitimi
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 22.07.11, 01:09
  4. Sâlikin Ahlâkı
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 22.07.11, 01:00
  5. Sâlikin Kemalâta Ulaşmasında Uzletin Tesiri
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 20.07.11, 15:17

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •