Sâlikin Yapması Zorunlu Temel Kaideler



1. Kuddûsî’ye göre, eğer sûfî hayatında Allah’dan başka dost/yâr edinmek
istemiyorsa, öncelikle bunu kanıtlamak için, nefsinin en büyük sınavı olan tevazu konusunda
toprak gibi davranmalı, nereden ve ne tür saldırı gelirse gelsin herhangi bir şikayette
bulunmamalı ve büyük bir olgunlukla karşılamalıdır. Bu, onun Yaratıcıya ve O’nun tüm
mahlukatına karşı sevgisini ortaya koyacaktır. Yukarıda bu konuyu detaylı bir şekilde işledik.
2. Sâlikin kesinlikle harâmdan sakınmasıdır. Kuddûsî’ye göre, sûfî, harâm yemişsede,
onu mutlaka geri çıkarmalıdır, hem boğazından, hem de malının içinden. Çünkü haram olan
her zerre gönül dünyasının bozulmasına sebep olur.
3. Kuddûsî’nin düşüncesinde, sâlik dünyaya ve dünyalık olan hiçbir şeye karşı hırs
içinde olmamalıdır. Zira o, yalnızca Hakk’ı talep ettiği için, değil maddeye karşı hırs içinde
bulunmak, materyalı ne düşünmeli, ne de gönlünden geçirmelidir.
4. Sûfî sırrını kimseye açmamalıdır. Kuddûsî’ye göre, eğer sâlik sırrını ifşa ederse
hesap gününde Allah’a karşı bir mazareti de olamaz. Eğer bu dünyada işlediği günahları
insanlara ifşa edip, kendisi ile Rabbi arasında sır olarak kalacak hatalarını açığa vurursa,
âhiret gününde Hakka’ın huzurunda hesap vermekten zorlanır.
5. Yukarıda da izah edildiği gibi sûfî dört kıllete dikkat etmelidir. Kuddûsî, bu kılletin
yerine getirilmesini sûfîniyi Allah’ın evliyâları zümresine katacağı görüşündedir.
6. Kuddûsî’ye göre, sûfî, güneşin varlığa karşı yaptığı cömertlik gibi, insanlara da
aynı cömertliği karşılıksız ve gönülden yapmalıdır. Ona göre, sûfî, minnet duygusuna
kapılmadan her insana karşı elindekini tereddüt etmeden veren kişiliktir.
7. Kuddûsî’nin anlayışında sûfîyi kemâla götüren bir husus da uzlettir. Uzlet, bu
konuyu incelerken detaylı bir şekilde açıkladığımız gibi, sâlikin Yaratcısı ile “yalnız” kalmak
için, gönlü ve aklıyla insanlardan soyutlanmasıdır. Uzletin en büyük faydası kişinin tüm
benliğiyle varlıktan uzaklaşarak, Allah ile baş başa kalmasıdır.
8. Kuddûsî’ye göre, sûfî olgunluğunun en olumsuz engellerinden birisi de, şehvettir.
Onun için sûfî, şeytanın dürtülerinden uzak durarak nefsine yenik düşmemelidir. Bu günah
insanın yaptığı bütün amelleri yok eder.
9. Kuddûsî’nin eserlerinde de çokça üzerinde durduğu konulardan biriside namazdır.
Zira namaz, kulun Rabbi ile perdesiz olarak konuştuğu, dilek ve isteklerini aracısız
dillendirdiği bir ibâdettir. Kuddûsî, mü’minin cemaatın rahmetinde mahrum kalmamaları için
onları cemaatla namaz kılmaya davet etmektedir. Zira namaz cemaatı, sûf3ilerin buluşup,
kaynaştığı ve tek amaç etrafında gönüllerin birleştiği en önemli ibadettir.
10. Yukarıda saydığımız hususların gerçekleşmesinin alt zeminini oluşturan ibâdet ise
zikirdir. Kuddûsî’ye göre zikir, seyr u sülûkun temel direğidir. Bu direk olmadan hâl ve
makâmların bu seyirde oluşması mümkün değildir. Kuddûsî’nin bu temel ibadet hakkındaki
görüşlerini zikir konusunu işlerken detaylıca verdik.
Kuddûsî’nin felsefesinde kendini gerçekleştiren sûfî, kötüyü cezalandırmayı değil,
kötülüğe, ruhsal bozukluğa neden olan olumsuzlukları ortadan kaldırmayı ister. Benliğini keşf
eden insan, insanların kötülüklerini cezalandırmak yerine, kötülüklere yol açan sebepleri
bulup, onların yaralarını sarmak ve acılarını paylaşmak amacındadır. O, Allah’ın muradına
uygun olmak gayesiyle, kötülüğü, cehaleti, bencilliği sevgiyle yok etmek gayretindedir. Sûfî
su gibi her tür kiri, pisliği, saflığı ve akıcılığıyla yok eder. Bu özelliğinden dolayı, tabiatı
gereği katı değildir; dönüşür, girdiği kabın şeklini alır, kendi yolunu bulur, kolay kolay
rotasını kaybetmez; temizleyici ve saflaştırıcıdır. Su gibi, evrene can veren bir rûh
taşımaktadır. Kuddûsî’ye göre sûfî yitirdiği ilâhî ruhu ancak tevbe ile kazanabilir.



577 Kuddûsî, Dîvân, s. 78.