Sâlikin Ruh Yapısını Bozan Etmenler
Kuddûsî, sâlikin eğitimi için gerkli olan ilkeleri saydıktan sonra, onun psikolojisini
bozan beş önemli etken üzerinde durarak, bunlara karşı dikkatli olmasını tavsiye eder. Bu
olumsuz etkenler şunlardır:
1. İnsanı ruhsal olarak çökertecek, üzüntü, kaygı, ayrılık ve yalnızlık hissi veren
ortamlardan ve insanlardan uzak durmak gerekir. Bu ortamlar ve kişiler bireyin bu
çıkmazlarını fırsat bilerek onu kendilerine çekmeye çalışırlar. Eğer kişi bunlara uyarsa rûhî
yapısı bundan zarar görür.565 Bu ortamlar ve kişiler insanı Yaratıcı’sından uzaklaştırarak
pişmanlığa sevkeder. Bu durumu âyet şu şekilde ifade etmektedir: “O gün zalim kimse
pişmanlıktan ellerini ısırıp şöyle der: ‘keşke o Hz. peygamberle birlikte bir yol tutsaydım.
Yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim. Çünkü, Zikir (Kur’ân) bana gelmişken o,
hakîkaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı yüzüstü bırakıp rezil eder.”566 Onun için sûfî
öğretisi, kişinin ileride pişmanlık duyacağı ve kendisini bunalıma düşüreceği her türlü menfi
ortamdan uzaklaştırır.567 Çünkü belli bir çıkar için bir araya gelenler, o amacın gerçekleşmesi
için yardımlaştıkları müddetçe ilişki devam eder. Bu çıkar kesildiği zaman, geride pişmanlık,
hüzün ve elem bırakır. Yani, “O gün müttakilerin dışında dost olanlar birbirlrine düşman
kesilirler.” bu yapmacık sevgi; buğz, düşmanlık, lânetleşme ve birbirlerini suçlamaya
dönüşür. Bundan dolayı insanı hakir gösterecek bir hata, benliğe sebep olan bir eylemden
daha sevimli, daha güzel hale gelir.568 Günahkârların ve hata yapanların pişmanlıkla
inlemeleri, benliği yıkmadan Allah’ı ananların ibâdetinden daha iyidir.569
2. Kuddûsî’ye göre insanın ruhî yapısını bozan etkenlerden birisi de kuruntudur.
Kuddûsî kuruntuyu, sahili olmayan engin bir denize benzetir. Çünkü kuruntu, müflislerin
sermayelerinin başı, şeytânın vaadleri ve gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallerdir.
Kuruntu, alçak, hasîs ve süfli nefsin sermâyesidir. Bu nedenle sûfî, insanı ruhsal yönden
çöküntüye uğratan kuruntulardan kesinlikle uzak durmalıdır.570
3. İnsan ruhî yapısını bozan en önemli etkenlerin başında ağyâr/Allah’dan başkasına
takılıp kalmak gelmektedir. Kuddûsî’nin düşüncesinde, kişinin iç dünyasına zarar veren,
kalbini bozan en olumsuz duygular bunlardır. Ağyâr, insanı, Allah’dan uzaklaştıran, kulun
maslahatlarına ve mutluluğuna en fazla perde olan şeydir. Kul, Allah’dan başkasına
bağlandığı zaman, Allah, onu bağlı kaldığı şeye vekil tâyin eder ve o kul, Allah’ın gayrına
bağlı kalıp mâsivâya iltifat ettiği için amacına ulaşamaz. Kulun, Allah’ın nasîbi üzerinde
hiçbir payı yoktur; aynı zamanda, onun, bağlı kaldığı şeylere ulaşma imkanı da yoktur.571
Nitekim bu konu Allah’ın âyetinde: “Allah’dan başka (varlıkları ve güçleri) sığınak kabul
edenlerin durumu, kendisine ağ ören örümceğin durumuna benzer; çünkü barınakların en
zayıfı örümcek ağıdır. Keşke bunu anlasalardı.”572 şeklinde açıklanmaktadır.
4. Kuddûsî’nin anlayışında insan psikolojisini olumsuz etkiliyen konulardan birisi de,
mideyi tıka basa doldurmaktır. Zîrâ, bu, insanı, ibâdetlerin ruhuna ulaşmaktan alıkoyarak
ibâdetleri içi boş kabuk haline getirir, beşerî benliğin arzû ve isteklerine boyun eğdirir. Aynı
zamanda, kişiyi midesinin isteklerini yerine getirmeye hizmetçi kılar. Midesini doyurduktan
sonra ise o enerjiyi harcamakla, onun zararından, bedene ve mideye verdiği ağırlıktan, perhiz
ve diyet gibi uygulamalara girerek korunmaya uğraşır. Sonuçta midenin esiri olarak, yalnızca
onu döşünerek yaşamaya çalışır.573
5. Kuddûsî’ye göre insanın rûhî yapısını bozan, ruhunu sıkıntıya sokan etkenlerden
diğer bir tanesi de çok uyumaktır. Çok uyku, İlâhî güzelliklerin üssü olan kalbi karartır, yok
eder, bedene ağırlık verir, zaman kaybına neden olur, insanı Yaratıcısından uzaklaştırır ve
tembelliğe neden olur. Onun için çok uyku hem, bedene, hem de rûha büyük zarar verir.574
Kuddûsî’nin amacı psikolojik bozukluklardan uzak, Allah’ın muradını anlamayı ve
gerçekleştirmeyi engelleyen sorunlar karşısında sâliklerin uyanık olmasını sağlamaktır.
Hakk’ın insan için muradı, İlâhî bilgide ve ahlâkda kemâle/olgunluğa ulaşan, “İlâhî benlik”le
kendini gerçekleştiren ehl-i Hakk/ insan-ı kâmil tipi insandır. Kuddûsî için meâd akıl gücünü
gerçekleştirmeden,575 benliği/nefsi aşıp kendini gerçekleştirmeden kemâle ermek, yani
Allah’ın murad ettiği kişiliği kazanmak mümkün değildir. Bir sûfî için, Allah’ın emir ve
yasaklarının ortaya koyduğu hedef, kişinin üzerindeki “beşer” sıfatını hiçleyerek, “insan”
sıfatını kazanmanın ötesinde, onları, ehl-i Mevlâ yapmaktır. İbâdetlerde, bu zor süreçte, bu
insanların amacını gerçekleştirmeleri için birer araçtırlar. Sûfî yaşamın hedefi, içindeki
cennetin gülleriyle cehennemî yönleri gül bahçesine döndürmektir; yine gönlündeki İlâhî
aşkla içindeki ağyârın bütün negatif enerjisini İlâhî güzelliğin pozitif enerjisine
dönüştürebilmektir. Bu fenomen, sûfîlerde, “Bir”, “tevhîd” “fenâ” diye tanımlanırken;
varoluşçuların, “kendin olmak” dediği şeydir. Bu varoluşçu düşüncenin önemli siması
psikyatr Jung’un kendini gerçekleştirme, bireyleşme ve bütünleşme dediği olguya benzer.576
Kuddûsî, sâlikin rûhî yapısını bozan yukarıdaki olumsuzluklara karşın, sâlikin
hayatına uyguladığı takdirde Yaratıcısının dileği doğrultusunda hareket edeceği on temel
husûsu şu şekilde ifade etmektedir.
Gel beni gûş eyle Yâr ise eğer sende hulûs
İdeyim sana vasiyet tut ‘azîzim on husûs
Birisi bu kim tevâzu’ idesin toprak gibi
Üzerine bassalar sabr eyle şekvâ itme sus
Hem ikincisi budur kim kıl ma’âsîden hazer
Yemegil asla harâmı yidin ise dahi kus
Dahi üçüncisi dünyâya harîs olma sakın
Ki ana hırs eyleyenler buldular cümle nühûs
Râbi’incisi bu durur kim sırrını ketm edesin
Dir isen rûz ı kıyâmetde ide nûrım dulûs
Hamisinci bu ki az yı az içüb hem az uyu
Kendine himmed idüben evliyâullaha bûs
Sâdisinci bu ki cümerd olasın güneş gibi
Buldılar çünki hidâyet anın ile çok lusûs
Sâbi’inci bu ki nâsdan idesin ‘uzlet hemân
Çok fevâid var didi ‘uzletde ol sâhib füsûs
Sâmininci şehveti terk eylemek dûr mutlaka
Nefs ü şeytâna uyub kıldıklarından it huyûs
Tâsi’inci beş vakit farzı cemâ’atle kılub
Görmeyesin dû cihânda hergiz ekdâr u fusûs
Dir ki Kuddûsî onuncısı durur zikr-i mudâm
İt bulasın sen de şol gerçek erenler gibi bûs.577
565 Kuddûsî, Hazinetu’l-Esrar, vr. 264b.
566 Furkân, 25/27-29.
567 Zuhruf, 43/67.
568 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 266a.
569 Aynı yer.
570 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 265a.
571 Aynı yer.
572 ‘Ankebût, 29/41.
573 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 265b.
574 Aynı yer.
575 Aynı eser, vr. 259a
576 Jung, age, s. 162.