Sayfa 6/8 İlkİlk ... 45678 SonSon
72 sonuçtan 51 ile 60 arası

Konu: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

  1. #51
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Gecelerken Okunacak Dualar


    191- Abdullah ibni Mes'ud Hazretlerinden (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece­lediği zaman şöyle derdi:
    “Emseyna ve emse'l-mülkü lilîâh. Ve'î-hamdü lillâh. La ilahe ilîâhu vahdehu lâ şerike leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. Rabbi es'elüke hayra mâ tîhâzihilleyleti ve hayra mâ ba'de-hâ ve eûzü bike min şerri mâ fî hâzihilleyleti ve şerri mâ ba 'dehâ, rabbi eûzü bike mine'î-keseîi ve'1-harami ve sûil kebiri, eûzü bike min azâbin finnâri ve azâbin fil-kabri."
    (Biz Allah'ın (kulu) olarak geceledik, bütün mülk de Allah'ın olarak geceledi. Ha m d Allah'a mahsustur. Allah'dan başka ilâh yoktur, yalnız O vardır; O'nun ortağı yoktur.
    Mülk O'na mahsustur; hamd O'na mahsustur. O, her şeye kadirdir. Rabbim! Bu gecede bulunanın hayırlısını, ve bundan sonra olanın da hayır­lısını Senden isterim. Bu gecede olanın şerrinden ve bundan sonra olanın şerrinden Sana sığınırım. Rabbim! Tenbellikten, kocalmadan ve buna­maktan Sana sığınırım. Cehennemdeki azabdan ve kabirdeki azabdan Sana sığınırım." Sabahladığı zaman yine bunu söylerdi: "Asbahnâ ve Asba-halmülkü Lillâh." (Yalnız gecelemek manası yerine sabahlamak manasuı-daki kelimeyi kullanırdı.[12]


    Böcek Ve Haşerat Sokmasına Karşı Okunacak Duâ


    192- Ebû Hüreyre'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bir adam, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip dedi ki: Dün beni ısıran akrebden ne çektim.... Peygamben ona şöyle buyurdu: "Gecelediğin zaman şunları söyleyeydin, o sana zarar vermezdi:
    'Eûzü bikelimâtillâhittâmmâti min şerri mâ halaka" (Allah'ın Kıır'anına sığınırım, yarattığı şeyin kötülüğünden).[13]
    İbni Sünnî'nin kitabında rivayet edildiğine göre, orada ravi demiştir ki, Peygamber şöyle buyurdu:
    "Eûzü bikelimâtillâhittâmmâti min şerri mâ halaka (Allah'ın Kur'amna sığınırım, yarattığı şeyin kötülüğünden...) Bunu
    üç defa söylemiş olsaydı, ona hiç bir şey zarar vermezdi."


    Sabahleyin, Geceleyin Ve Yatarken Okunacak Dualar


    193- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) Sahîh bir isnadla rivayet edil­diğine göre, Ebû Bakir Es Sıddîk (Radıyallahu Anh) dedi ki: Ya Resûlallah!
    Sabahladığım ve gecelediğim vakitlerde söyleyeceğim bir takım sözler (teş­bihler) bana emret.
    Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki, sabahladığın za­man, gecelediğin zaman ve yatağına girdiğin zaman şunları şöyle:
    "Aîlâhümme fâtınssemâvâti ve'î-arzı, âlime'l-gaybi ve'ş-şehâdeti, rabbe külli şey'in ve melîkehu. Eşhedü en lâ ilahe illâ ente. Eûzü bike min şerri nefsî ve şerri*ş'-şeytâni ve şirkihi."
    (Ey gökleri ve arzı yaratan, gaybi ve hazin bilen, her şeyin Rabbi ve maliki olan yüce Allah'ım! Şahidlik ederim ki, Senden başka ilâh yoktur. Nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve şirkinden Sana sığınırım"[14]
    194- Geçen hadisin benzerini Ebû Malik EI-Eş'arî'nin rivayetinden (radıyallahu Anh) naklettik. Şöyle ki, ashab sordular: Ya Resûlallah! Bize bir duâ öğret ki, onu sabahladığımız zaman, akşamladığımız zaman, yattı­ğımız zaman söyleyelim. Bunun üzerine Peygamber o duayı söyledi. Aynı zamanda ravi, "Ve şirkihi" kelimesinden sonra şu sözü de ilâve etti:
    "Ve en nakterife sûen ala enfüsinâ ev necürrehu ala müsîimin." (Nefsimize kötülük kazanmaktan yahud kötülüğü bir müslümana çek­mekten (Ya Rab, Sana sığınırız). .."[15]
    Metinde geçen "şirk" kelimesi, şirk ve şerek diye iki şekilde okunur. Birinci şekilde "şirk" olarak okununca, Allah'a ortak koşmaya götüren her şeyden Allah'a sığınma manasını taşır. îkinci şekilde "Şerek" olarak okunursa, şeytanın tuzaklarından Allah'a sığınma manasında olur.


    Zararlı Şeylerden Korunmak İçin Okunacak Duâ


    195- Osman ibni Affan'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Her günün sabahında ve her gecenin akşamında, üç kez şunları söyleyen bir kula hiç bir şey zarar vermez:
    "Bismillâhillezîlâ yedurru ma'a ismihîşey'un ÎVl-arzı velâ fissemâi ( ve hüve's-semî'ul'alîm."
    (İsmini anmakla, ne yerde ve ne de gökte hiç bir şey zarar vermeyen . Allah'ın adı ile korunurum. O, her şeyi işitir, her şeyi bilir)[16]


    Akşamleyin Okunacak Duâ


    196- Sevban'dan (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: '(Kim akşam­ladığı zaman şu sözleri söylerse, Allah' Teaîâ'nın onu razı kılması, Allah üzerine bir hak olur:
    "Razîtü billahi rabben ve bi'1-isîâmi dînen ve bi muhammedin (Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem) nebiyyen."
    (Rabb olarak Allah'a, din olarak İslama ve Peygamber olarak Mu-hamraed'e (SaUallahu Aleyhi ve Sellem) razı oldum)"[17]


    Sabahları Ve Akşamları Okunacak Diğer Dualar


    197- Enes'den (Radıyallahu Anh) sağlam bir isnadla rivayet edildiği­ne göre, Resûlüllah Sallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kim ki, sabahladığı zaman yahud akşamladığı zaman:
    "AlIâhümme innî ashabtü üşhidüke ve üşhidü hameîete arşike ve meî'a-tikete ve cemi'a haîkıke enneke ente lâ ilahe illâ ente ve enne muhammeden abdüke ve resûlüke."
    (Allah'ım! Seni şah id tutar olduğum halde, Arş'mı taşıyanları, melekle­rini ve bütün mahlûkâtını da şahid tutar olduğum halde sabahladım ki, Sen Allah'sın; Senden başka ilâh yoktur. Mu ham m e d de Senin kulundur ve Resulündür) derse, Allah onun dörtte birini ateşten âzâd eder. Bunları iki defa söyleyenin Allah yarısını ateşten âzâd eder. Bunları üç defa söyle­yenin, Allah Tealâ dörtte üçünü âzad eder. Eğer bunları dört defa söylerse, Allah Tealâ onun (tümünü) ateşten âzâd eder."[18]
    198- Sahabî Abdullah ibni Gannâm'dan sağlam bir isnadla rivayet edil­diğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Kim sabahladığı zaman şu sözleri söylerse, o günün şükrünü yapmış olur, akşamladığı zaman söylerse, o gecenin şükrünü yapmış olur:
    "AlIâhümme mâ şsbaha bî min ni'metin feminke vahdeke, lâ şerike leke. Leke'l-hamdü ve leke'ş-şükrü."
    (Allah'ım! Bende bulunan her nimet yalnız Sendendir, Senin ortağın yoktur. Yalnız Sanadır hamd, yalnız Sanadır şükür...)"[19]
    199- îbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) sahih isnadlarla rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, akşam ve sabah şu duaları bırakmazdı:
    "AİIâhümme innî es'elüke'i-fiddünyâ ve fi'1-âhirati. AİIâhümme innî ve es'elüke'l-afve'l-âfiyete fî dîni ve dünyâye ve ehlî ve mâlî. Alîâhüm-me'stür avrâtî ve âmin rev'âti. Alîâhümme'hfaznî min beyni yedcyye ve min halfî ve an yemîni ve an şimalî ve min fevkî. Ve eûzü biazametike en uğtâle min tahtî."
    (Allah'ım! Ben, dünya ve ahirette Senden afiyet isterim. Allah'ım! Di­nim, dünyam, ehlim ve malım hakkında Senden afiyet isterim. Allah'ım! Ayıblanmı ört, korktuğum şeylerden beni emin kıl. Allah'ım! Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden (gelecek musibetlerden) beni koru. Alt tarafımdan gelecek ânî felâketten Senin azametine sığını­rım)"[20] Veki' demiştir ki, "alt taraftan gelecek felâketle" Hazreti Pey­gamber yere göçmeyi kasdetmiştir.


    Yatarken Okunacak Diğer Bir Duâ


    200- Hazreti Ali'den (radıyallahu Anh) sahih isnadla rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Salİallahu Aleyhi ve Sellem yatacağı zaman şöyle derdi:
    "AlIâhümme innî ve eûzü bivechike'lkerîmi ve bikelimâtike'ttâmmeti min şerri mâ ente âhizun binâsıyetihî. AİIâhümme ente tekşifu'l-mağreme velme'seme. AİIâhümme lâ yühzemu cündüke ve lâ yuhlefu va'düke ve lâ yenfa'u zelceddi minke'l-ceddü. Sübhâneke ve bihamdike."
    (Allah'ım! Senin tasarrufun altında bulunan şeyin şerrinden, Kerîm olan zâtına ve her yönü ile mükemmel ki tabla rma sığınırım. Allah'ım! Borcu ve günahı Sen dağıtırsın. Allah'ım! Senin ordun mağlub olmaz, va'dın da bozulmaz.Güçlüye gücü fayda vermez; güç ve azamet ancak Sendendir. Sana hamd ederek Seni (noksanlıklardan tenzih ederim)"[21]
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #52
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    7- AKŞAM VE SABAH OKUNACAK DUALAR VE ZİKİRLER1
    Seyyidül İstiğfar Duası2
    Sabah Ve Akşam Okunacak Zikirler Ve Dualar. 2
    Gecelerken Okunacak Dualar. 3
    Böcek Ve Haşerat Sokmasına Karşı Okunacak Duâ. 4
    Sabahleyin, Geceleyin Ve Yatarken Okunacak Dualar. 4
    Zararlı Şeylerden Korunmak İçin Okunacak Duâ. 5
    Akşamleyin Okunacak Duâ. 5
    Sabahları Ve Akşamları Okunacak Diğer Dualar. 5
    Yatarken Okunacak Diğer Bir Duâ. 6
    Sabahleyin Ve Akşamleyin Okunacak Duâ Ve Zikirler. 6
    Üzüntü, Keder Ve Borçtan Kurtulmak İçin Okunacak Duâ. 8
    Sabahleyin Okunacak Diğer Dualar. 8
    Sabah Ve Akşam Okunacak Haşr Sûresi'nin Fazileti9
    Düşmanla Karşılaşmada Okunacak Duâ. 9
    Sabah Ve Akşam Okunacak Diğer Bir Duâ. 9
    Peygamberimizin Hz. Fatıma'ya Sabahları Okumasını Öğrettiği Duâ. 9
    Musibetlerden Korunmak İçin Sabahları Okunacak Dua. 10
    Sabahleyin Okunacak Başka Bir Duâ. 10
    Sabah Ve Akşam Okunacak Diğer Dualar. 10
    Dünya Ve Âhiret Üzüntülerini Gidermek İçin Okunacak Duâ. 11
    Belâ Ve Tehlikelerden Korunmak İçin Okunacak Dualar. 11
    Cuma Sabahında Okunacak Dualar Ve Zikirler. 12
    Güneş Doğunca Okunacak Dualar. 13
    Güneş Yükselince Okunacak Duâ. 13
    Güneşin Zevalinden İkindiye Kadar Okunacak Duâ. 14
    İkindiden Sonra Güneşin Batışına Kadar Okunacak Dua. 14
    Akşam Ezanı İşitilince Okunacak Duâ. 15
    Akşam Namazından Sonra Okunacak Dualar. 15
    Vitir Namazında Okunacak Sureler Ve Ondan Sonra Okunacak Dualar. 15
    Yatağa Yatıp Uyanmak İstendiği Zaman Okunacak Dua. 16
    Belâ Ve Âfetlerden Korunmak İçin Okunacak Duâ. 17
    Yatarken Şeytanın Şerrinden Korunmak İçin Okunacak Dua. 18
    Allah'ı Zikretmeksizin Uyumanın Keraheti22
    Geceleyin Uykudan Uyanıpta Sonra Tekrar Uyumak İsteyenin Okuyacağı Dualar. 22
    Yatağında Rahatsızlanıpta Uyuyamayan Kimsenin Okuyacağı Dualar. 24
    Uykusunda Korkan Kimsenin Okuyacağı Dualar. 24
    Rüyasında Sevdiği Veya Hoşlanmadığı Bir Şey Görenin Okuyacağı Dualar. 25
    Kendisine Rüya Anlatılan Kimsenin Okuyacağı Dualar. 26
    Her Gecenin İkinci Yarısında Dua Ve İstiğfar Etmenin Fazileti26
    Duanın Kabul Vaktine Rasgelmek Ümidi İle Bütün Gece Boyunca Dua Etmek. 26
    Allâhu Teâlâ'nın Güzel İsimleri Ve Faziletleri26
    7- AKŞAM VE SABAH OKUNACAK DUALAR VE ZİKİRLER


    Bil ki, bu bölüm, gerçekten çok geniştir. Bu kitabda da bundan daha geniş bir bölüm yoktur. Ben, bu zikirlerin özetlerinden bir kısmını burada bildireceğim. Kim bunların hepsini yapmaya muvaffak kılınır sa, bu onun için Allah'dan bir nimet ve fazilettir; ona müjdeler olsun... Bunların hepsini başaramayan kimse de, özetlerden dilediği ile yetinsin, bir zikir dahi olsa onu yapsın.
    Bu bölüme esas teşkil eden, Kur'anı Kerîmden, yüce Allah'ın şu âye­tidir:
    "Güneş doğmadan önce ve güneş batmadan önce, Rabbına hamd ede­rek tesbîh et."[1] Yine Allah Tealâ buyurdu:
    "Akşama doğru ve sabahleyin Rabbına hamdederk teşbih et"[2]
    Yine buyurdu:
    "Sabahleyin ve akşama doğru, nefsinde yalvararak ve sözü yükseltme-yip alçaltarak Rabbım zikret."[3]
    Yine Allah Tealâ buyurmuştur:
    "Allah rızâsını dileyerek sabah-akşam Rab'lerine duâ edenleri kovma."[4]
    Yine Allah Tealâ buyuruyor:
    "(O nur) o camilerde yakılır ki, onların yüce tanınmasını ve içlerinde kendi isminin anılmasını Allah emretmiştir. Bunlarda sabah ve akşam, Allah'ı teşbih ederler. Nice kişiler vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir alış­veriş, Allah'ı zikretmekten onları alıkomaz."[5]
    Allah Tealâ yine buyurdu:
    "Gerçekten biz onun (Davud Aleyhisselâm'ın) emrine dağlan bağlı kıldık da, akşama doğru ve kuşluk vaktinde onunla beraber teşbih ederlerdi."[6]


    Seyyidül İstiğfar Duası


    186- Şeddad ibni Evs'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İstiğfarın seyyidi (Allah'dan, bağışlanmayı dilemenin en iyisi) şu:
    "Allâhümme ente rabbî, lâ ilahe illâ ente, halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ abdike va'dike mestata'tü. Ebû'u leke bini'metike aleyye, ve ebû'u bizenbî fağfir lî feinnehû lâ yeğfiruzzünûbe illâ ente euzü bike min şerri mâ sana'te"
    (Allah'ım, Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Beni ya­rattın ve ben Senin kulunum. Gücüm yeterince, Senin emrine ve va'dın üze­reyim. Senin bana olan nimetini ikrar ve itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum, beni bağışla; çünkü Senden başkası günahları bağışlaya­maz. Yaptığım şeylerin kötülüğünden Sana sığınırım. Bir kul, gecelediği zaman bunu söyler de Ölürse, cennete girer, (yahud cennet ehlinden olur). Sabahladığı zaman bunu söyler de o gününde ölürse, (yine cennete gi­rer).[7]


    Sabah Ve Akşam Okunacak Zikirler Ve Dualar


    187- Ebû Hüreyre'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiş­tir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Seîlem şöyle buyurdu:
    "Kim kî, sabahladığı ve gecelediği zaman yüz defa şu tesbîhi yaparsa, kıyamet gününde bu yaptığından daha faziletlisi ile hiç kimse gelemez; ancak onun gibi söyleyen yahud buna ziyade yapan bir kimse gelebilir.
    "Sübhânellâhi ve bihamdihî"
    (Allah'a hamd eder olduğum halde O'nu noksanlıklardan tenzih ederim" Ebu Davud'un rivayetinde:
    "Sübhânellâhi'l-azîmi ve bihamdihî"
    (Yüce Allah'a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim) şek­lindedir.[8]
    188- Sahih isnadlarla Abdullah ibni Hubeyb'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
    "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize namaz kıldırsın isteği üzere yağmurlu ve çok karanlık bir gecede evden çıktık. Nihayet ona ka­vuştuk. Bana;
    - Oku! dedi. Ben bir şey söylemedim. Sonra
    - Oku! dedi. Ben, bir şey söylemedim. Sonra;
    - Oku! dedi. Ben dedim ki:
    - Ey Allah'ın Resulü, ne söyleyim? Peygamber, şöyle söyle, buyurdu:
    - Akşamladığın zaman ve sabahladığın zaman üçer kerre Kul Hüvel-lahu Ahad ile Muavvizeteyni (Felâk ve Nâs sûrelerini) oku her kötü şeyi senden engeller."[9]
    189- Sahih isnadlarla Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edil­diğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem sabahladığı zaman şöyle buyururdu:
    ''Allâhümme bike asbehnâ ve bike emseynâ ve bike nahyâ ve bike ne-mûtü ve ileyke'n-nüşûrü"
    (Allah'ım! Senin varlığın sebebiyle sabahladık. Senin varlığın sebebiyle geceledik. Senin varlığınla yaşarız. Senin varlığınla ölürüz. Öldükten sonra dirilip hesap vermek Sanadır."
    Gecelediği zaman da şöyle derdi:
    "Allâhümme bike emseynâ ve bike nehyâ ve bike nemûtü ve ileyke'n-nüşûrü"
    (Allah'ım! Senin varlığın sebebiyle geceledik. Senin varlığınla yaşarız, Senin varlığın sebebiyle ölürüz. Öldükten sonra dirilip hesap vermek sanadır.)"[10]
    190- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Pey­gamber sallallahu Aleyhi ve Sellem bir yolculukta bulunduğu zaman se­her vaktine girince şöyle buyururdu:
    "Semme'a sâmi'un bihamdillâhi ve hüsni belâihî ahynâ rabbenâ sâ-hibnâ ve efdıl aîeynâ â'izen billahi mine'n-nâri."
    (Allah'a hamdinıizi ve Allah'ın bize olan güzel imtihanını işiten kim­se (bunu başkasına) ulaştırsın. Allah'ım! Bize sahib ol. Ateşten Allah'a sığınır olduğumuz halde, üzerimize nimetini ihsan et)"[11]
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #53
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Namazdan Sonraki Dualar Ve Zikirler


    Namazdan sonra zikir (tesbîh) yapmanın müstahab olduğunda alim­ler birlik olmuşlardır. Bu hususta çeşitli ve çok sahîh hadîsler vardır. Biz bunlardan en önemli olanları anlatacağız:
    163- Ebû Ümame'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, de­miştir ki, Resûlüllah Saallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu: Hangi dua daha çabuk kabul olunur? Şöyle buyurdular:
    "Gecenin son vaktinde ve farz namazların arkasında (yapılan dua­lar)..."[17]
    164- İbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in namazının son bulduğunu Tekbîr ile (teşbih ve zikir yapmasıyla) anlardım" Yine Buharî ve Müs­lim'in Sahihlerinde İbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) bir rivayet de
    şöyle:
    "İnsanlar, farz namazdan ayrıldıkları zaman zikirle sesi yükseltmek, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in devrinde idi." Yine İbni Abbas (radıyallahu Anhüma) demiştir: "Ben, bu zikri işittiğim zaman, namazı tamamladıklarını bilirdim."[18]
    165- Sevban'dan (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, şöyle de­miştir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazını tamamladığı zaman üç defa istiğfar ederek "Estağfirullah" (Allah'tan mağfiret dilerim) diyerek" şöyle buyururdu:
    "Allâhümme ente's-seiâmu ve minke's-selâm, tebârekte yâ ze'I-celâli ve'I-ikrâm."
    (Allah'ım, Sen afattan selâmet üz resin ve selâmet de Sendendir. Ey Celâl ve ikram sahibi, Sen noksanlıklardan münezzehsin).
    Bu hadîsin ravilerinden olan Evza'î'ye denildi ki, istiğfar nasıl olur? Cevab olarak, şöyle söylersin, dedi:
    "Estağfirullâhe, estağfirullâhe" (Allah'dan mağfiret dilerim, Allah'dan mağfiret dilerim)[19]
    166- Muğîre ibni Şu'be'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazı bitirip selâm verdiği zaman şöyle derdi:
    La ilahe illâllâhu vahdehû, lâ şerike lehu. Lehu'l-müîkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. Aîlâhümme la mâni'a Uma a 'teyte ve lâ mu'tıye limâ mene'te ve lâ yenfa'u zelceddi minke'l-ceddü." zelceddi minke'l-ceddü."
    (Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur, yalnız O vardır, O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'na mahsustur. O her şeye kadirdir. Al­lah'ım! Senin verdiğini engelleyen yoktur ve vermediğim de verecek kim­se yoktur. Güçlüye hiç bir şey fayda vermez; güç ancak sendedir. "[20]
    167- Abdullah ibni Zübeyr'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildi­ğine göre, Peygamber efendimiz selâm verince her namaz arkasında şöy­le derdi:
    "Lâ ilahe illâllâhu vahdehû lâ şerike lehu. Lehu'l-mülkü ve îehu'î-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ biîlâh. Lâ ilahe illâllâhu ve lâ na 'büdu illâ iyyâhu lehunni'metü ve'l-fadlü ve îehussenâu'İ-hasenü lâ ilahe illâllâhu muhlisine lehu'd-dîne ve lev kerihe'î-kâfirûn. (Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur; yalnız O vardır. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'na mahsustur. O her şeye kadirdir. İbâ­detlere güç yetirmek, günahlardan korunmak ancak Allah'ın kuvveti ile­dir. Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur ve ancak O'na ibadet ederiz. Nî-met ve ihsan O'nundur. Güzel övgü O'na mahsustur. Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur; kâfirler hoşlanmasa dahi, biz ibâdeti Allah'a has kı­larız (ve bu tevhid sözünü söyleriz.)" İbni Zübeyr demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, her namazın arkasında bunları söyler, tesbîh (tehlîl) yapardı.[21]
    168- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Mu­hacirlerin fukarası, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip dediler ki: Mal varlığı olan zenginler, yüksek dereceleri ve cennetin tükenmez nî-metlerini alıp götürdüler (biz fakirlerin hali ne olacak?) onlar, bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Üstelik onların maldan ötürü faziletleri var: Malları ile hac yapıyorlar, ömre yapıyorlar, cihad yapıyorlar, sadaka veriyorlar... Peygamber efendimiz (onlara) bu­yurdu:
    "Size bir şey öğreteyim mi ki, onunla sizi geçenlere ulaşasımz, onunla sizden sonrakileri gecesiniz ve sizden daha faziletli bir kimse olmasın; an­cak sizin gibi yapan müstesna?" Ashab dediler ki, evet (bize öğret) ya Resûlellah! Peygamber efendimiz buyurdu: "Her namazın arkasında otuz üç defa tesbîh yaparsınız (Sübhânellah, dersiniz), tahmîd edersiniz (Elham-dü lillah, dersiniz), tekbîr getirirsiniz (Allahu Ekber, dersiniz)."
    Bu zikrin keyfiyetinden, Ebû Hüreyre'den rivayet eden Ebû Salih'e sorulduğu zaman dedi ki: şöyle söylenerek tesbîh yapılır:
    "Sübhânellâh",
    "Elhamdülillah",
    "Allâhu ekber..."
    tâ bunlardan her biri otuzüç defa oluncaya kadar...[22]
    169- Kâ'b ibni Ücre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den riva­yet ettiğine göre, Peygamber efendimiz buyurdu:
    "Arka arkaya söylenecek kelimeler vardır ki, farz namazların sonun­da bunları söyleyen yahud bunları yapan mahrum kalmaz. Bunlarda otuzüç tesbîh (sübhânellah), otuzüç tahmîd (Elhamdü lillâh) ve otuzdört tekbîr (Allâhu Ekber) dir."[23]
    170- Ebû Hüreyre (radıyallahu Anh) Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş­tur:
    "Her namazın arkasında kim otuz üç defa Allah'ı tesbîh eder (Sübhâ­nellah, der), otuzüç defa Allah'a hamd eder (Elhamdü lillâh, der), otuzüç defa Allah'ı tekbîr eder (Allâhu Ekber, der) ve
    "Lâ İlahe îîaîlâhu Vahdehü Lâ Şerîke lehu, Lehuîmülkü ve Lehulham-dü ve Hüve Alâ Külli Şey'in Kadîr"
    sözü ile yüzü tamamlarsa, günahları deniz köpüğü kadar dahi olsa, onlar bağışlanır. "[24]
    171- Sa'd b. Ebî Vakkas (Radıyallahu Anh) dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Seliem namaz arkasında şu sözlerle Al­lah'a sığınırdı:
    "Allâhümme innî eûzü bike mine'l-cübni ve eûzü bike en uredde ilâ erzeü'İ-umuri ve eûzü bike min fitneti'd-dünyâ ve eûzü bike min azâbi'l-kabri"
    (Allah'ım! Korkaklıktan Sana sığınırını, erzeli ömre (kocalma haline) düşürülmemden Sana sığınırım, dünyanın fitnesinden Sana sığınırım, kabir azabından sana sığınırım."[25]
    172- Abdullah ibni Ömer'den, o da Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
    "İki haslet yahud iki huy vardır ki, bunlara devam eden müslüman bir kul cennete girer. Bu iki şey kolaydır; fakat bunları yapan azdır: Her namazın arkasında Allah Tealâ'yi on defa tesbîh eder, on defa hamd eder, on defa tekbîr getirir ki, (bir vakit namazda otuz tesbîh ve beş vakit namaz itibariyle) bunların tümü dil ile yüz ellidir. Sevab tartısında ise (bir haseneye on sevab itibariyle), bin beşyüzdür. Ayrıca yatağına girdiği zaman otuz dört tekbir yapar (Alİahu Ekber, der), otuz üç defa hamd eder (elhamdü lillâh, der), otuz üç defa tesbîh yapar (sübhânellah, der). Bunlar da dilde yüzdür; fakat tartıda (bire on sevab hesabı ile) bindir."
    Ravi der ki, ben, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmaklan ile bu teşbihleri saydığım gördüm. Ashab sordular:
    - Ya Resûlallah! Bunlar nasıl olur kolaydır da, bunları yapan azdır? Buyurdular : "Sizden birine uykusu vaktinde şeytan gelir de bunları söy­lemeden önce onu uyutur. Bir de ona namazında gelir de, bunları söyle­meden önce ona bir işi hatırlatır (ve o iş için bunları terk eder)."[26]
    173- Ukbe ibni Âmir'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, "Her namazın arkasında Muavvizeteyn (Felâk ve Nâs) sûreleri­ni okumamı Resûlüllah sallallahu Aleyhi ve Seliem bana emretti."
    Ebû Davud'un diğer bir rivayetinde de, "Muavvizat" sûrelereni okuma­mı bana emretti, şeklindedir ki, bundan "Kul Hüvellâhu Ahad, Kul Eûzü birabbilfelak ve Kul E'ûzü birabbinnâs" sûrelerinin kasdedildiği anlaşıl­maktadır. [27]
    174- Mu'az'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallaîlahu Aleyhi ve Seliem Muaz'ın elinden tutarak buyurdu: "Ey Mu'az, vallahi seni seviyorum. Ey Mu'az, sana tavsiye ediyorum ki, her namazın arkasında şunu söylemeyi asla terk etmeyesin:
    "Allâhümme e'innî alâ zikrike ve şukrike ve hüsni ibâdetike"
    (Allah'ım! Seni anmaya, Sana şükretmeye ve Sana güzel ibâdet etmeye bana yardım et).[28]
    175- Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, "Resûlüllah sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazım tamamladığı zaman, sağ eliyle yüzünü meshederdi (sıvardı) sonra buyururdu:
    "Eşhedü en lâ ilahe illâllahu errahmânü errahîmu. Allâhümme ezhib anni'î-hemme ve'l-hazene"
    (Rahman ve Rahim olan Allah "dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahid-lik ederim. Allah'ım! Benden üzüntü ve kederi gider.)"[29]
    176- Ebû Ümâme'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kıldığı farz ve nafile namaz­ları arkasında ona her yaklaştığım zaman şöyle dediğini işitmişimdir:
    "Allâhümmeğfir lîzünûbî ve hatâyâyne küllehâ. Allâhümme en'işnî vecburnî vehdinîlisâlihi'l-a'mâli ve'I-ahlâki innehû lâ yehdı Hsâlihihâ ve lâ yesrifu seyyiehâ illâ ente."
    (Allah'ım! Günahlarımı ve kusurlarımı, hepsini bağışla. Allah'ım! Beni yükselt ve halimi düzelt ve beni iyi işlere, iyi ahlâka ilet. Çünkü Senden başkası iyi işlere iletemez ve kötü işlerden alıkoyamaz.''[30]
    177- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazını bitirince, bilemiyorum, selâm vermeden önce yahud selâm verdikten sonra, şöyle derdi:
    "Sübhâne rabbike rabbi'l-ızzeti amma yesıfûn ve selâmün ale'l-murselîn ve'1-hamdü Iillâhi rabbi'l-âlemin"
    (Aziz olan senin Rabbm, müşriklerin yaptıkları (kötü) vasıflardan mü­nezzehtir, peygamberlere selâm olsun, alemlerin Rabbine hamd ol­sun...)"[31]
    178- Enes'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Peygamber sallallahu Aleyhi ve Sellem namazdan ayrılınca şöyle söylerdi:
    "Alîahümmec'al hayre umarî âhirahu ve hayre amelîhavâtimehu vec'al hayre eyyamı yevme elkâke."
    (Allah'ım, ömrümün sonunu, ömrümün hayırlısı yap; işlerimin sonunu, işimin hayırlısı yap; günlerimizin en hayırlısını da, Sana kavuştuğum gün yap "[32]
    179- Ebû Bekre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre: "Nama­zın arkasında, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi:
    "Allâhümme innî eüzü bike mine'l-küfri ve'1-fakri ve azâbi'l-kabri" (Allah'ım! Küfürden, fakirlikten ve kabir azabından Sana sığınırım."[33]
    180- Zayıf bir isnadla Fedale b. Ubeydullah'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu aleyhi ye Sellem şöyle buyurdu: .
    "Sizden biriniz namaz kılınca (sonunda), Allah'a hamd ve övgü getir­sin. Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât" getirsin. Sonra dilediği şeyi istesin (dua yapsın)."[34]


    Sabah Namazından Sonra Allah'ı Teâlâyı Zikretmek


    Bil ki, gündüz yapılan zikir vakitlerinin en şereflisi, sabah namazından sonra yapılan zikirdir.
    181- Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Kim sabah namazını cemaatla kıldıktan sonra oturur da, güneş do­ğuncaya kadar Allah'ı zikreder sonra (kerahet vakti çıktıktan sonra) iki rekât namaz kılarsa, tam bir hac ve ömre sevabı gibi olur, tam, tam...”[35]
    182- Ebû Zer'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Kim, sabah namazının sonunda dünya kelâmı yapmadan, iki ayağını bükerek şunları on kez söylerse
    "Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke lehu, lehu'l-mülkü ve Jehu'J-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli şey'in kadîr"
    (Allah'tan başka ilâh yoktur. O birdir ve eşi yoktur. Mülk O'nundur ve ha m d O'nundur. Diriltir ve öldürür ve O her şeye muktedirdir.) ona
    on sevab yazılır, ondan on günah silinir, son derece yükseltilir ve o günü her nahoş şeyden güvencede olur, şeytandan korunur, Allah'a ortak koş­mak günahından başka hiç bir günahın da ona kavuşması uygun düşmez. (Çünkü Allah', şirkten başka günahları dilediğinde bağışlar. Şirk ise, tevbe ve istiğfar ile bağışlanır)."[36]
    183- Ashabdan Müslim b.El-Haris Et-Temîmî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallahu Aleyhi ve Sellem ona fısıldaya­rak şöyle dedi:
    "Akşam namazını bitirdiğin zaman yedi kez:
    "Allâhümme ecirnî minennâr"
    (Allah'ım, beni ateşten koru) söyle. Zira sen bunu söyleyip de o gecende ölürsen, ateşten kurtuluş sana vacib olur. Sabah namazını kıldığın zaman yine aynı şeyi söyle. Zira sen, o gündüzünde ölürsen, ateşten kurtuluş sana vacib olur."[37]
    184- Ümmü Seleme (radıyallahu Anha) validemizden rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sabah namazını kılınca şöyle derdi:
    "Allâhümme es'elüke ilmen nâfi'an ve amelen mütekabbelen ve nzkan tayyiben"
    (Allah'ım! Senden faydalı ilim, makbul amel ve helâl nzık isterim).[38]
    185- Suheyb'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki; Resûlüllah sallahu Aleyhi ve Sellem, sabah namazından sonra bir şey söyle­yerek dudaklarını kıpırdatırdı. Ben sordum: Ya Resûlallah, bu söylemekte olduğun nedir? cevab olarak
    "Allâhümme bike uhâvilü ve bike usâviîü ve bike ukâtilü." (Allah'ım! İşlerimin düzelmesini senden isterim, Seninle korunurum ve Senin kudretinle cihad yaparım).[39] "Bu belirttiğim manada hadîsler çoktur. Bundan sonra gelecek olan bölümde, gündüzün ilk vaktinde söyle­necek zikirler, gözlerin aydın olacağı dualardır, lnşaallah Tealâ...
    Muhammed Beğavi'nin "Şerhu's-Sünne" adlı eserinden rivayet ettiği­mize göre, Alkame İbni Kays demiştir ki: Sabah namazından sonra alimin uyumasından dolayı arz, Allah'a şikâyette bulunur, diye bize nakledil­miştir.




    [1] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
    [2] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
    [3] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [4] Beyhakî.
    [5] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. Sahih isnadla.
    [6] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. İmam-ı Şafii. Hâkim, Sahih isnadla.
    [7] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. Sahih bir İsnadla.
    [8] Ebû Dâvud. Tirmizî. Beyhakî.
    Tirmizî demiştir ki, bu hasen bîr hadîstir. Hakim de, sahîhdir, demiştir. Bir sahabî, "Şu sünnettendir" dediği zaman, "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu" manasında olur. Rütbe bakımından farkları varsa da, her ikisi de sünnettir. Birincisine "Mevkuf", diğe­rine de "Merfû" denilir.) Muhtar olan sahîh mezheb budur. Fıkıh alimlerinden, hadîs, usûl ve kelâm alimlerinden ibaret çoğunluk bu görüş üzerindedir. Aşikâre okunarak teşehhüd ya­pılması mekruhtur; namaz batıl olmaz ve sehiv (yanılma) secdesi de gerekmez.
    [9] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
    [10] Buhârî. Müslim
    [11] Buhârî. Müslim. Ebü Dâvud. Nesâî.
    [12] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [13] Müslim. Tirmizî.
    [14] Buhârî. Müslim. Tirmizî. Nesâî.
    [15] Ebû Dâvud. İbn-i Mâce.
    [16] Buhârî. Müslim. Muvatta'. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [17] Tirmizî. Hadis Hasen'dir. Nesâî.
    [18] Buhârî. Müslim.
    [19] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
    [20] Buharı. Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [21] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [22] Buhârî. Müslim. Muvatta'. Ebû Dâvud.
    [23] Müslim. Tirmizî. Nesâî.
    [24] Müslim.
    [25] Buharî. Tirmizî. Nesâî.
    [26] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.(Bu hadîsin isnadı sa­hihtir.)
    [27] Ebü Dâvud. Tirmizî. Nesâî. Ahmed b. Hanbel. İbn-i Hibbân. îbn-i Sünnî.
    [28] Ebû Dâvud. Nesâî. Hâkim. Ahmed b. Hanbel.
    [29] İbn-i Sünnî.
    [30] İbn-i Sünnî.
    [31] İbn-i Sünnî.
    [32] İbn-i Sünnî.
    [33] İbn-i Sünnî.
    [34] İbn-i Sünnî. Ahmedb. Hanbel. Ebû Dâvud. Tirmizî.
    [35] Tirmizî. (Tirmizî demiştir ki, bu.hasen bir hadistir.)
    [36] Tirmizî.
    [37] Ebû Dâvud. Nesâî. İbn-i Hibbân.
    [38] Ahmed b. Hanbel. İbn-i Mâce. Ibn-i Sünnî. Nesâî.
    [39] İbn-i Sünnî.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #54
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    6- NAMAZDA TEŞEHHUD (TAHİYYAT OTURUŞU) VE OKUNACAK DUALAR


    Bil ki, iki rekâttan ibaret namazlarda -sabah ve nafile namazları gibi-yalnız ve teşehhüd (tahiyyata oturuş) vardır. Eğer namaz iki veya üç rekâth olursa, bunlarda iki teşehhüd vardır ki, bunlara birinci ve ikinci teşeh­hüd edinilir. Mesbûk olan (namazın bazı rekâtında imama yetişemeyen) kimse için üç teşehhüd mümkün olduğu gibi, akşam namazında da ona dört teşehhüd gerekebilir. Meselâ: İmama, akşam namazının ikinci rekâ-tının rükû'undan sonra yetişen bir mesbûk, ikinci rekâtın teşehhüdünde imama uyar, ondan sonraki ikinciye de uyar, (böylece imamla iki teşeh­hüd yapmış olur). İkinci rekâtın rükû'una yetişmediğinden, iki rekât ka­zaya bırakmış ve imamla yalnız bir rekât kılmış olur. İmam selâm yer­dikten sonra kılamadığı iki rekâtı yerine getirmek için kalkar; bir rekât kıldıktan sonra teşehhüde oturur; çünkü onun ikinci rekâtı oluyor. Son­ra üçüncü rekâtı kılar ve arkasında oturur, teşehhüd yapar. Böylece te-şehhüdleri dört adet olur.
    Bir kimse dört rekâttan fazla, yüz rekât gibi nafile namaz kılmaya ni­yet etmiş olursa, muhtar olan iki teşehhüdden fazla yapmamaktır. Niyet ettiği miktar namazdan iki rekât kıldıktan sonra teşehhüde oturur. Sonra iki rekât daha kılarak ikinci teşehhüde oturur ve selâm verir.
    Alimlerimizden bir cemaat demiştir ki, iki teşehhüdden fazla yapmak caiz olmaz ve iki teşehhüd arasında da iki rekâttan ziyade yapılmaz. Ancak iki teşehhüd arasında (akşam namazında olduğu gibi) bir rekât olur. İki teşehhüde ilave yapılsa, yahut, iki teşehhüt arasında iki rekâttan çok yapsa, namazı batıl olur. Diğer bazı alimler de demişlerdir ki, her rekâtta teşeh­hüd yapmak caizdir; fakat doğru olan, her iki rekâtta bir teşehhüd yap­maktır, her bir rekâtta değil... En doğrusunu Allah bilir.
    Bil ki, son (ikinci) teşehhüd, Şafi'î, Hanbelî ve pek çok alimlere göre vacibdir. İmam Malik ve Ebû Hanife'ye göre sünnettir. (Burada ya musan­nif yanılmıştır, yahud matbaa hatası olmuştur. Çünkü son oturuş, Hane­fî mezhebinde farzdır, sünnet olduğuna kail bir imama metinlerde rast­lanmamaktadır. Ancak birinci oturuş (teşehhüd) vacib ise de, İmam Ta-havî ve İmam Kerhî, bunun sünnet olduğunu söylemektedirler. Hanefî alimlerinin bu birinci oturuşta ihtilâfları vardır.)
    Birinci teşehhüd ise, Şafiî, Malikî, Hanefî (beyan edilen ihtilâfla) ve çoklarına göre sünnettir. İmam Ahmed'e göre de vacibdir. Şafi'i mezhe­bine göre, bir kimse bu teşehhüdü terk ederse, namazı sahîh olur; ancak ister kasden ve ister yanılarak terk etmiş olsun, yanılma secdesi yapar. En doğrusun Allah bilir.


    Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'den Sabit Olan Teşehhüd Duaları Şu Üçüdür


    148- Birincisi, İbni Mes'ud'un (Radıyallahu Anh), Resûlüllah Sallal-Iahu Aleyhi ve Sellem'den yaptığı rivayettir:
    "Ettehiyyâtü lillâhi, vesselâvâtü vettayyibâtü, esseîâmü ahyke eyyü-hennebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esseîâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâîihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhamme-den abdühû ve resüiühu"
    (Gerçek mülk ve azamet Allah'a mahsustur, bütün ibâdetler ve terte­miz zikirlerle ameller de... Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bere­ketleri senin üzerine olsun, ey Peygamber!... Allah'ın selâmeti bizim üze­rimize ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun... Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına sahicilik ederim ve yine şahidlik ederim ki, Muhammed, Allah'ın kuludur ve onun Resulüdür)"[1]
    149- İkincisi, İbni Abbas'ın (Radıyallahu Anhüma) Resûlüllah Sallal-lahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğidir:
    "Ettehiyyâtü'I-mübârekâtü, esselavâtü't-tayyibâtü lillâhi. Esseîâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esseîâmü aleyna ve alâ ibâdillâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne mu~ hammeden resûlüllah"
    (Mübarek olan ulu sıfatlar, bütün ibâdetler ve tertemiz zikirlerle ameller Allah'a mahsustur. Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri se­nin üzerine olsun, ey peygamber!... Allah'ın selâmeti, bizim üzerimize ve Allah'ın salih kullan üzerine olsun... Allah'dan başka hiç bir ilâh ol­madığına şahidlik ederim ve yine şahidlik ederim ki, Muhammed Allah'­ın Resûlüdür)"[2]
    150- Üçüncüsü, Ebû Musa El-Eş'ârî'nin (Radıyallahu Anh), Resûlül­lah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayetidir.
    "Ettehiyyâtü't-tayyibâtü's-salavâtü lillâhi. Esseîâmü aleyke eyyühen­nebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esseîâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâîihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden abdühû ve resûlühü"
    (Bütün kemal sıfatları, bütün ibâdet ve tertemiz zikirlerle ameller Al­lah'a mahsustur. Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey Peygamber!... Bizim de üzerimize ve Allah'ın salih kul­larının üzerine de selâm olsun. Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına ve Muhammed O'nun kulu ve Resulü olduğuna şahidlik ederim"[3]
    151- Kasım'dan güzel bir isnadla rivayet edildiğine göre denmiştir ki, Aişe (Radıyallahu Anha) bana öğreterek, bu Resûlüllah Sallallahu Aley­hi ve Sellem'in Teşehhüdüdür dedi:
    "Ettehiyyâtü lillâhi vesselavâtü vettayyibâtü. Esselâmü aleyke eyyii-hennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve aîâ ıbâdillâhi's-sâlihîn. Eşhedii en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhamme-den abdühû ve rasûlühû."[4]
    Bu rivayette güzel bir fayda vardır ki, o da, peygamber Sallallahu Aley­hi ve Sellem'in teşehhüdü, bizim teşehhüdümüzün lâfzıdır.
    152- Abdurrahman ibni Ömer'den sahîh isnadlarla rivayet edildiği­ne göre, babası Ömer'in minberde insanlara teşehhüdü öğreterek şöyle dediğini işitmiştir: Teşehhüd için şunu deyiniz:
    "Ettehiyyâtü lilâhi, ezzâkiyâtü lillâhi, etteyyibâtü's-salavâtü lillâhi. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâ­mü aleynâ ve ala ibâdi'lîâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne nnuhammeden abduhû ve rasûlühû."
    (Mülk ve azamet Allah'a mahsustur, çok sevablar Allah'a mahsus­tur, tertemiz zikir ve ibadetler Allah'a mahsustur. Allah'ın selâmı, rah­meti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey peygamber!... Selam bizim üze­rimize ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun. Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahidlik ederim. Ve yine şahidlik ederim ki, Muhammed O1-nun kuludur ve Resulüdür.)"[5]
    153- Hazreti Aişe'den (Radıyallahu Anha) rivayet edildiğine göre, o teşehhüd ettiği zaman şöyle söylerdi:
    "Ettehiyyâtüttayyibâtü's-salavâtu'z-zâkiyâtu Hllâhi. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden abduhû ve rasûlühû. Esselâmü aleyke ey­yühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve alâ ibâ-dillâhissâlihîn."
    Diğer bir rivayete göre de; Hazreti Aişe'nin (Radıyallahu Anha) şöyle teşehhüd ettiği rivayeti de vardır:
    "Ettehiyyâtüssalavâtü'ttayyibâ tü'z-zâkiyâtü lillâhi. Eşhedü en lâ ila­he illâllâhu vahdehûî lâ şerike leh. Ve enne muhammeden abdühû ve re-sûlühu. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve ala ibâdillâhissâlihîn."[6]
    154- İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayete göre, İbni Ömer teşehhüd ederek şöyle söylerdi:
    "Bismillâhi, ettehiyyâtü lillâhi, essalavâtü lillâhi, ezzâkiyâtü lillâhi. Esselâmü alennebiyyi ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis'sâlihîn. Şehidtü en lâ ilahe illallah. Şehidtü enne muhammeden resûiüllah. "[7] En iyisini Allah bilir.
    Bunlar teşehhüdün nevileridir. Beyhakî demiştir ki, Resûiüllah Sal-İallahu Aleyhi ve Sellem'den sabit olan bu husustaki hadîsler üç tanedir: İbni Mes'ûd Hazretlerinin hadîsi, îbni Abbas Hazretlerinin hadîsi ve Ebû Musa Hazretlerinin hadîsi... Bu, Beyhakî'nin sözüdür. Ondan başkası da demiştir ki, bu üç hadîs sahihtir; ancak en sahihleri, İbni Mes'ûd Hazret­lerinin rivayet ettiği hadîstir.
    Bil ki, zikri geçen teşehhüdlerden herhangi biri ile teşehhüd yapılırsa caizdir. İmamımız Şafi'î ve ondan başka alimler (Allah hepsinden razı olsun) böyle kabul etmişlerdir. İmam Şafi'î Hazretlerine göre bu teşeh-hüdlerin en faziletlisi, İbni Abbas'ın (Radıyallahu Anhüma) hadîsidir.Çün­kü onda (Mübârekât) sözü ziyadedir.
    Bu teşehhüdlerde genişlik ve muhayyerlik olmasından dolayı ravile-rin lâfızları değişik olmuştur. En iyisini Allah bilir.
    En uygun olan, ilk üç teşehhüdden birini tam olarak okumaktır. Aca­ba okunan bu teşehhüdün bir kısım lâfızlarım kaldırmak kifayet eder mi? Bu hususta tafsilât vardır:
    Bilinmelidir ki, teşehhüdde geçen "Mübârekât, Salavât, Tayyibât, Zâkiyât" lâfızları sünnettir, şart değildir. Eğer bunlar kaldırılarak: "Et-tihayyâtu lillâhi, esselâmü aleyke eyyühennebiyyu..." sonuna kadar okun­muş olursa, bunun cevazında bizde muhalefet yoktur. Fakat: "esselâmü aleyke eyyühennebiyyu..." sonuna kadar okunması vacibdir; bundan hiç bir şey kaldırmak caiz değildir; yalnız: "Ve rahmetullâhi ve berekâtühu" lâfızları üzerinde alimlerimizin üç görüşü vardır:
    1- Bu iki lâfızdan hiç birini kaldırmak caiz değildir ve bu görüş en sa­hîh olandır. Çünkü hadîs-i şerifler bu lâfızlar üzerinde ittifak etmektedirler.
    2- İki lâfzı da kaldırmak caiz olur.
    3- "Berekâtuhu" lâfzının kaldırılması caizdir; "Rahmetullâhi" sözü­nün kaldırılması değil...
    Alimlerimizden Ebû Abbas b. Süreye şöyle demiştir. Teşehhüdü yalnız şu sözlerle ifade etmek caiz olur: "Ettehiyyâtü lillâhi. Selâmün aleyke eyyühennebiyyu. Selâmün aîâ ibâ-dilîâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden resûiül­lah." Rivayetlerin çoğunda "El-Selâm = ESSELÂM" kelimesi, lamı ta­rifledir. Bazı rivayetlerde ise (burada geçtiği gibi), lamı tarifsiz "Selâmün" şeklindedir. Yani iki yerde lamı tarifli veya lamı tarifsiz geçer. Bunların ikisi de caiz ise de, alimlerimize göre lamı tariflisi daha faziletlidir; çünkü bu rivayet daha çoktur ve harfler de bunda ziyade olduğundan ihtiyat bun­dadır.
    Tahiyyattan önce "Besmele" getirme işine gelince; "Neseî ve Beyha-kî sünenlerinde ve bu ikisinden başkasında "Besmele"nin isbatı merfu' hadîs olarak bize rivayet edilmiştir. Nitekim İbni Ömer'in teşehhüdünde geçmişti. Fakat hadîs alimlerinden Buharı, Nese'î ve bunlardan başkası demiştir ki, besmeleyi ziyade olarak söylemek, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sahîh olarak sabit olmuş değildir. Bunun içindir ki, alimle­rimizin çoğunluğu, teşehhüdde "Besmele" getirmek müstahab değildir, demişlerdir. Bir kısım alimlerimiz de müstahab olur, demişlerdir. Muh­tar olan, besmeleyi getirmemektir; çünkü teşehhüdü rivayet eden asha­bın çoğunluğu, besmeleyi rivayet etmemişlerdir.
    Bil ki, teşehhüd duası okunurken, sıra üzere okumak (kelimelerin ye­rini değiştirmemek) müstahabdır; vacib değildir. Alimlerin çoğunluğuna göre, muhtar olan sahîh mezhebde, bir kısım kelimeleri bir kısmı üzerine takdim etmek caizdir. îmam Şafi'î (Allah ona rahmet etsin), ÜMM kita­bında böyle kaydetmiştir. Fakat, Fatiha lâfızlarında olduğu gibi, bunda da caiz olmaz, diyen olmuştur. Ancak bazı rivayetlerde, Besmelenin Şe-hâdet lafzı üzerine takdîm edilmiş olması, işin cevazına delâlet eder. Ni­tekim daha önce geçtiği üzere bazı rivayetlerde de, Besmele sonraya bıra­kılmıştır.
    Fatiha sûresi ise, lâfız ve tertib bakımından da mu'cizdir; onun lâfız­larının yerini değiştirmek caiz olmaz. Bir de, arabca okumasını bilen kimse için, yabancı dil ile teşehhüd yapmak caiz değildir. Arabca okuyamayan kimse, kendi lisanı ile okur ve İftitah tekbîri bahsinde belirtiğimiz gibi, arabcasını öğrenir.
    Teşehhüdün gizli okunması, müslümanların icmaına binaen sünnettir.
    155- Abdullah b. Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    "Teşehhüdü gizli okumak, sünnettendir. "[8]


    Teşehhüdden Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'e Salât Getirmek


    Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e son teşehhüdden sonra "SALÂT" getirmek (ona rahmet duasında bulunmak), Şafi'î mezhebinde vacibdir; eğer bu teşehhüdde okunmazsa, namaz sahîh olmaz. Fakat sa­hîh ve meşhur mezhebe göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Âl-i (ailesi) üzerine Salât getirmek vacib değildir; müstehabdir. Bazı imam­larımız da demişlerdir ki, bu da vacibdir.
    En faziletli "Salât" duası şöyle demektir:
    "AUâhümme salli aîâ muhammedin abdike ve resûlike'n-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âli muhammedin ve ezvâcihi ve zürriyyetihi ve kemâ sal-leyte aîâ ibrâhîme ve alâ âl~i ibrahim ve bârik alâ muhammedin ennebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âli muhammedin ve ezvâcihi ve zürriyyetihi kemâ barekte alâ ibrâhîme ve alâ âl-i ibrâhîme fi'1-âîemîne inneke hamîdün mecîd."
    (Allah'ım! Ümmî olan kulun ve Peygamberin, Resulün Muhammed'e rahmet et. Hazreti İbrahim'e ve ftl'ine rahmet ettiğin gibi, Muhammed'in de âl'ine, zevcelerine ve zürriyyetine rahmet et. Ümmî Peygamberin Mu­hammed'e, Muhammedin âl'ine, zevcelerine, zürriyyetine, bütün alemler­de İbrahim'e ve İbrahim'in âline bereket verdiğin gibi bereket ver. Muhak­kak ki Sen, hamd edilmeye lâyıksın, şeref ve kerem sahibisin.)"[9]
    Bu şekildeki "Salât", Buharî ve Müslim'in Sahîh'lerinde, Kâ'b b. Üc-re'den, Ücre de Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet etmek suretiyle bize intikal etmiştir; ancak bu rivayetin bir kısmı, sahîh olarak Kâ'b hazretlerinden başkasından değişik lâfızlarla rivayet edilmiştir. Bu­na dair geniş bilgi, "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât" getirmek bölümünde verilecektir; yüce Allah dilerse... En iyisini Allah bilir.
    Getirilmesi vacib olan salât: "Allâhümme salîi ale'n-nebiyyi" sözüdür. İnsan dilerse:
    "Sallallâhu alâ muhammedin"
    der. İsterse:
    "Sallallâhu alâ resûlihi" veya Sallallâhu ale'n-nebiyyi der. Bizde şu görüşler vardır: Birincisi,
    "AHâhümme salli alâ muhammedin" sözünden başkası caiz olmaz. İkincisi,
    "Ve sallallâhu alâ ahmede"
    söylemek caiz olur.
    Üçüncüsü,
    "Saliaîlâhu aley" de söylenebilir. En doğrusunu Allah bilir.
    Birinci oturuşta (teşehhüdde), Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e Salât getirmek ittifakla vacib değildir, (Hanefî mezhebinde mekruhtur ve okunursa, kıyam tehir edildiğinden sehiv secdesi gerekir. Hanefî mezhebin­de, bilindiği gibi teşehhüd lâfızları da başka rivayete binaen değişiktir). Şafi'î mezhebinde, birinci oturuşta teşehhüdden sonra Peygambere Salât getirmek, müstahab olup olmayacağı üzerinde iki görüş vardır. Sahîh olan birinci görüşe göre, Peygambere Salât getirmek müstahab olur; fakat âl'ine müstahab olmaz. İkinci görüşe göre, Peygamberin âl'ine de Salât getir­mek müstahab olur. Bize göre birinci teşehhüdde dua okumak müstahab olmaz; mekruh olur, alimlerimiz demiştir. Çünkü birinci oturuşta hafiflik esastır; ikinci oturuş böyle değildir, uzatılması gereklidir. En doğrusunu Allah bilir.


    Son Teşehhüd'den Sonra Dua Okumak


    Bil ki, son teşehhüd'den sonra dua okumak, ihtilafsız olarak meşrû'dur.
    156- Abdullah ibni Mes'ûd'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, ona teşehhüdü öğrettikten sonra, sonunda şöyle buyurdu: "Sonra istenen dua yapılır." Buharî'nin başka bir rivayetinde: "Dilerse dua yapar.’'’ şeklindedir. Müslim'in de bir rivayetinde: "Sonra, dileklerden istediğini seçerek dua yapsın." ifadesi vardır.[10]
    Bil ki, bu dua müstahabdır; vacib değildir. İmam oİmayan kimse için, bu duayı uzatmak müstahab olur; Kişi, ahiret ve dünya işlerinden dileyip dua eder. İnsan, rivayet edilen duaları okuyabildiği gibi, dizmiş olduğu sözlerle de dua edebilir; ancak rivayet edilen duaları okumak daha faziletli­dir. Rivayet edilen dualar, çeşitli ülkelere göre değişiktir. Biz burada en faziletli olanı gösteriyoruz ki, o da Buharî ve Müslim'de rivayet edilen şu hadîs bunlardan biridir:
    157- Ebû Hüreyre'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre de­miştir ki, Resûlüllah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Sizden biriniz, son teşehhüdü tamamladığı zaman, dört şeyden Al­lah'a sığınsın: Cehennem azabından, kabir azabından, hayâtın ve ölümün fitnesinden, kör deccal'm şerrinden..." Bunu Müslim, çok değişik riva­yet yollan ile tesbit etmiştir. Bunlardan bir rivayet de şöyle:
    "Sizden biriniz teşehhüd yaptığı zaman, Allah'a sığınarak şöyle desin:
    "Allâhümme innî eûzü bike min azâbi cehenneme ve min azâbi'î-kabri ve mine'i-mahyâ ve'1-memâti ve min şerri fitneti'l-mesîhi'd-deccâli."
    (Allah'ım! Cehennem azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, kör Deccal'in fitnesinin şerrinden Sana sığınırım."[11]
    158- Hazreti Aişe'den (Radıyall'ahu Anha) rivayet edildiğine göre, Pey­gamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellerrı getirmiş olduğu "Salât" da şöyle dua ederdi:
    "Allâhümme innî eûzü bike miti azâbi'l-kabri ve eûzü bike min fitneti'l-mesfhi'd-deccâli ve eûzü bike min Ifitneti'l-mahyâ ve'1-memâti. Ailâhüm-me innî eûzü bike mine'1-me' seitıi ve'1-mağremi"
    (Allah'ım! Kabir azabından ben Sana sığınırım, kör Deccal'in fitne­sinden Sana sığınırım, hayatın ve Ölümün fitnesinden Sana sığınırım. Allah'im! Günahdan ve borçtan ben Sana sığınırım. "[12]
    159-Hazreti Âli'den (Radıyallahu ânh) rivayet edildiğine göre Resû-Iüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem namaz kıldığı zaman, teşehhüd ile se­lâm arasında son olarak şunu söylerdi:
    "Allâhümmeğfir îîmâ kaddemtü ve mâ ahhartü ve mâ esrertü ve mâ a'lentü ve mâ esrertü \ve mâ ente a'lemu bihi mirim. Ente'l-mukaddimu ve ente'l-muahhiru lâ\ilâhe illâ ente."
    (Allah'ım! İşlediğini ve işleyeceğim,; gizli ve aşikâre yaptığım, aşırı git­tiğim ve benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla. İleri götürüp yük­selten ve geri bırakıp hor1 yapansın. Senilen başka hiç bir ilâh yoktur)[13]
    160- Abdullah b. Ami; b. El As yoluyla Ebû Bekir Es-Sıcldîk'dan (Ra­dıyallahu Anhüm) Resûliîllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e şöyle dediği­ni rivayet ettik: Bana bir iiua öğret ki, ben namazımda onunla dua ede­yim. Peygamber, şöyle söyle dedi:
    ''Allahümme inni zalemtü nefsî zulmen kesîren ve lâ yağfiru 'z-zünûbe illâ ente. Fağfir lîmağfireten rrıin mdikej verhamniinneke ente'l-ğafûru'r-rahîm."
    (Allah'ım! Ben, nefsime çok büyük zulüm yaptım. Senden başkası da günahları bağışlayamaz. Katından bana mağfiret buyur ve bana merha­met et. Muhakkak ki Sen çok bağışlayansın çok merhamet edensin.”[14]
    Buharî, Beyhakî ve bunlardan başk;a imamlar, namazın sonunda bu hadîs ile dua yapılması hükmüne vardılar ki, bu güzel bir istidlaldir. Çünkü Hazreti Ebu Bekir'in (Radıyallahu Anh): "Namazımda yapacağım dua" sözü, namazın tümüne şamil olur ve naımazda duanın yeri de bu teşeh-hüdden sonradır.
    161- Ebû Salih Zekvan'dan, o da bir sahabîden rivayet ettiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir adama sordu:
    "Namazda nasıl söylersin (dua edersin)?" Adam cevab verdi: - Teşehhüd ederim ve şöyle derim:
    "Allâhümme innî es'elüke'l-cennete ve eûzü bike minennâri.
    O kadar var ki, ben senin fısıldaman gibi ve Muaz'm fısıldaması gibi güzel yapamıyorum. Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
    "Cennet ile cehennem arasında fısıltı yap (Cenneti iste ve Cehennemden Allah'a sığın)" En doğrusunu Allah bilir.[15]
    Her yerde yapılması müstahab olan dua şudur:
    ' 'Allah ümme innî es 'elüke '-afve ve '1-âfiyete. Allah ümme innî es 'elüke’l-hüdâ ve't-tükâ ve'l-afâfe velğına
    (Allah'ım, Senden afv ve afiyet isterim. Allah'ım, Senden hidayet, tak­va, kanaat ve nefis zenginliği isterim.) En doğrusunu Allah bilir.


    Namazdan Çıkmak İçin Selam Vermek


    Bil ki, namazdan çıkmak için selâm vermek, namazın rükünlerinden bir rükündür ve namazın farzlarından bir farzdır; selâmsız namaz sahîh olmaz. Bu hüküm, Şafi'î'nin, İmam Malik'in, İmam Ahmed'in, ilk ve son devir alimler çoğunluğunun mezhebidir. (Hanefî mezhebinde ise selâm, namazdan bir rükün değil, vacibdir.) Sahîh ve meşhur hadîsler bunu, böyle­ce açıklıyor. Bil ki, selâmda en mükemmel olan sağa şöyle demektir:
    "Esselâmu Aleyküm veRahmetullahi", sol tarafa da: "Esselâmu Aley-küm ve Rahmetullahi".
    Bu şekildeki selâm sözüne,
    "Ve berekâtühû"
    kelimesini ilâve etmek müstahab olmaz; çünkü Peygamber Sallallahu Aley­hi ve Sellem'den meşhur olarak rivayet edilene aykırı düşer. Her ne ka­dar Ebû Davud'un rivayetinde bu ilâve varsa ve bunu alimlerimizden de çoğu söylemişlerse de hadîs şazdır, bizim başta söylediğimiz meşhurdur. En doğrusunu Allah bilir.
    Namaz kılan kimse, ister imam olsun, ister imama uyan olsun, ister yalnız başına bulunsun, ister az cemaate imam olsun, ister farz namaz kılsın, ister nafile namaz kılsın, bütün bunlarda yukarda anlattığımız gi­bi, sağa ve sola başını çevirerek iki selâm verir. Ancak vacib olan bir se­lâmdır, ikinci selâm sünnettir. Eğer bu ikinci selâmı terk ederse, ona za­rar vermez. Sonra selâm lâfzından vacib olan "Esselâmu Aleyküm" de­mektir. Eğer: "Selâmun Aleyküm" demiş olursa sahîh olan görüşe göre kifayet etmez. Eğer: "Aleykümüsselâm" derse sahîh olan görüşe göre ca­izdir.
    Eğer: "Esselâmu Aleyke", yahud: "Selâmî Aleyke", yahud: "Selâ­mı Aleyküm", yahud: "SelâmuIIahi Aleyküm", yahud tenvinsiz: "Selâ-mu Aleyküm", yahud: "Esselâmu aleyhim" söylerse, ihtilafsız bunlarla namaz caiz olmaz. Eğer bilerek ve kasden bunu yaparsa namazı ihtilafsız batıl olur; yalnız: "Esselâmu Aleyhim" sözü ile namazı batıl olmaz; çün­kü bu bir duadır. Fakat yanılarak bunlardan birini söylerse, namaz batıl olmaz; ancak yeniden doğru selâm vermesi gerekir.
    Eğer imam yalnız bir selâm verse de, imama uyan iki selâm yapmış olsa, alimlerimizden Kadı Ebû Taybe Et-Taberî ve bundan başkası de­mişlerdir ki, imam selâm verdikten sonra, ona uyanlar serbestirler. İster­lerse hemen selâm verirler ve isterlerse, dua için oturmayı istedikleri kadar uzatabilirler. Daha doğrusunu Allah bilir.


    İnsan Namazda İken, Kendisi İle Konuşan Kimseye Söylenecek Zikirler


    162- Sehl b.Sa'd Es-Sâ'idî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine. göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Kime ki, başkasını uyarma zorunluğu, namazı içinde hasıl olursa, şöyle desin: SÜBHÂNELLAH (Allah noksanlıklardan münezzehtir)
    Sahîh bir rivayet de şöyle: "Uyarma zorunluğu size geldiği zaman, er­kekler teşbih yapsın (Sübhânellah, desin), kadınlarda el çarpsın."
    Bir rivayette de: "Tesbîh erkekler için, el çarpmak kadınlar içindir." şeklindedir. (Yanilan bir imamı uyarmak veya önemli bir hal dolayısı ile namaz dışında bulunan bir kimseyi ikaz etmek için, namaz kılmakta olan erkek "Sübhânellah" der, kadın ise, bir elinin içi ile diğer elinin dışına vurarak ses çıkarır ki, buna "Tasfîk" denilir.[16]
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #55
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Sabah Namazında Kunüt


    Bil ki, sabah namazında kunût (rükûdan kalkışta duâ, Şafi'î mezhebine göre) şu hadîs-i şerife binaen sünnettir:
    145- Enes'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiştir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, dünyadan ayrılıncaya kadar, sabah namazında "KUNÛT" yapmıştır." Bunu, Hâkim Ebû Abdullah, "Kitab-ı Erba'în"de rivayet etmiş ve sahîh hadisdir, demiştir.[40]
    Bil ki, bize göre (Şafi'î mezhebinde) sabah namazında "Kunût" meşru­dur ve müekked sünnettir. Bunu terk edenin namazı kabul olmaz; fakat kasden veya yanılarak terk edilmesiyle (Şafi'îlerce) sehiv secdesi yapılır.
    Beş vakit namazdan sabah namazının dışındaki namazlarda "kunût" yapılır mı? hususunda İmam Şafi'î için (Allah ona rahmet etsin) üç görüş vardır:
    1- Bunlardan en sahîh ve meşhur olan birinci görüşe göre, müslümanlara umumî bir musibet geldiği zaman "Kunût" yaparlar, değilse yapmazlar.
    2- Musîbet gelsin veya gelmesin mutlak olarak "kunût" yaparlar.
    3- ister musîbet olsun, ister olmasın, sabah namazından başka diğer dört vakit namazda "kunût" yapılmaz. En doğrusunu Allah bilir.
    Yine bize göre, ramazan ayının son yarısında, vitir namazının son re­kâtında "Kunût" yapmak müst.ehabdır. Şafiî mezhebinde başka bir gö­rüşte de, ramazan ayının tamamında vitir namazında "Kunût" yapılır. Üçüncü bir görüşte de, yıl boyunca kunût yapılır. Ebû Hanife'nin (Allah ona rahmet etsin) mezhebi de budur. Ancak Şafii mezhebinde âdet edini­len birinci görüştür. En iyisini Allah bilir.
    Bize göre, sabah namazında "kunût" yapmanın yeri, ikinci rekâtta rükûdan kalktıktan sonradır. İmam Mâlik (Allah ona rahmet etsin) de­miştir ki, rükûdan önce "kunût" yapılır. İmamlarımız demişlerdir ki, bir Şafi'î, rükûdan önce kunût yapmış olursa, sahîh görüşe göre bu sayılmaz. Fakat sayıldığına dair mezhebimizde de bir görüş vardır. Bununla bera­ber en doğrusu, rükûdan sonra o kunût iade edilir ve yanılma (sehiv) sec­desi yapılır. Secde yapılmaz da denmiştir.
    Kunût duasının lâfzına gelince; o da, sahîh bir isnadla Ebû Davud, Tirmizî, Nese'î, İbni Mace, Beyhakî ve bunlardan başka sünenlerde bize rivayet edilen sahîh hadîsdeki şu ifadedir:
    146- Hasan İbni Ali'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine gö­re, şöyle demiştir: "Vitir namazında söylediğim şu sözleri, Resûlüllah Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem bana öğretti:
    "Allahümmehdinîfîmen hedeyte* ve âfinî fîmen âfeyte. Ve tevellenî fîmen tevelîeyte ve bârik lî fîmâ a'tayte. Ve kmî şerre mâ kazayte. Fein-neke takzî ve lâ yukzâ aleyke ve innehû lâ yezillü men vâleyte. Tebârekte Rabbena ve teâleyte"
    (Allah'ım! Beni, kendilerine hidâyet ihsan buyurduklarınla (Peygam­berler, salihler ve şehidlerle) beraber hidâyette daim kıl. O kendilerine (dün­ya ve ahirette) afiyet verdiklerinle beraber bana afiyet ver. Beni, koruduğun kimselerle bir arada koru. Verdiğin şeyde bana bereket ihsan et. Hük­mettiğin kötü şeyden beni koru; zira Sen hüküm verirsin, Senin hükmün üzerine çıkılmaz. Muhakkak ki, Senin himaye ettiğin zelil olmaz. Ey Rab-bımız! Yücesin, münezzehsin..."[41]
    Beyhakfnin anlattığı bir rivayet de şöyle: Ebû Talib'in oğlu Alî'nin (Radıyallahu Anh) oğlu Muhammed bin Hanefiyye demiştir: Bu dua, o duadır ki, benim babam sabah namazının kunûtunda bunu okurdu.
    Bu duanın sonunda: "AUahümme Salli Alâ Muhammedin ve ala âli Muhammedin ve sellem" (Allah'ım! Muhammed'c ve Muhammed'in âline rahmet et ve selâmet ver) demek, müstahabdır.
    Neseî'nin, hasen bir isnadla bu hadîsi rivayetinde: "Ve Sallallahu Alen-nebiyyi (Allah Peygambere rahmet etsin)" şeklindedir.
    Alimlerimiz demiştir ki, bir kimse, Ömer ibni Hattab'dan (Radıyalla-hu Anh) rivayet edilenle kunût yaparsa, güzel olur. O, sabah namazında rükûdan sonra kunût yaptı ve şöyle dedi:
    "Allahiimme innâ n^steînüke venestağfirüke velânekfürüke venü'-minü bike venahle'umenyefcuruke. Allahümme iyyâke na'budü veleke nusallî ve nescüdü ve ileyke nes'â ve nahfidü. Nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne ^zâbekelcidde bllküffâri mülhikun. Allahümme azzibil ke-feretellezîne yesuddüne an sebîtike ve yükezzibûne rüsüleke ve yukâtilûne evliyâeke. Allâhümmeğfir lilmü'minine vel mü'minâti ve'1-müslimfne vel-müslimât. Ve aslın zâte beyninim ve ellif beyne kuîûbihim. Vec'al fî kulübihimu'î-îmâne ve'1-hikmete ve sebbithüm alâ milleti Resûlilîahi Sal­lallahu Aleyhi ve Seîleme ve evzi'hüm en yûfû biahdikelîezî âhedtehüm aleyhi Vensurhüm alâ adüvvike ve adüvvihim. İlâhelhakkı, vec'aînâ minhüm"
    (Allah'ım! Biz, Senden yardım isteriz ve bağışlamanı dileriz, nimetle­rini inkâr etmeyiz. Sana iman ederiz, Sana isyan edeni terk ederiz. Al­lah'ım! Ancak Sana ibâdet ederiz, rızan için namaz kıiar ve secde ederiz. Rızan için çalışır ve koşarız. Senin rahmetini umarız ve azabından korka­rız. Gerçek Senin azabın elbette kâfirlere erişecektir.)
    Allah'ım! Senin yolundan çeviren, peygamberlerini yalanlayan ve velilerini öldüren kâfirlere azab ver.
    Allah'ım! Mü'min erkeklerle mü'min kadınları, müslüman erkekler­le müslüman kadınları bağışla ve aralarını düzelt, kalblerini birleştir, kalb-lerine imân ve hikmet ver, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dini üzere onları sabit kıl, kendilerinden almış olduğun sözü yerine getirmeye dair kendilerine ilham ver; onları Senin düşmanlarınla kendi düşmanlan üzerine muzaffer kıl. Ey Hak olan Allah! Bizi onlardan yap...)"
    Bil ki, Hazreti Ömer'den (Radıyallahu Anh) nakledilen bir rivayette: "Allah'ım! Ehli kitab kâfirlerine azab et" şeklindedir; çünkü o zaman­da, savaş bunlarla yapılıyordu. Bu zamanda ise: "Kâfirlere azab et" sö­zünü seçmek daha uygundur; zira daha umumî bir mana taşır.
    Alimlerimiz demişlerdir ki, bu Hazreti Ömer'in kunûtu ile daha önce geçen kunûtu (duayı) birleştirmek ve beraber okumak müstahab olur. Eğer birleştirilecekse, Hazreti Ömer'in kunütunu sonraya almak daha doğrudur. Bunlardan bir tanesi okunacaksa, birinciyi seçmelidir. Ancak tek başına namaz kılan yahud belli bir cemaatı olup namazın uzatılmasına razı ge­lenler olursa, p zaman her iki duayı (kunûtu) okumak müstehab olur. En iyisini Allah bilir.
    Şunu da bil ki, muhtar olan mezhebe göre, kunût için belirli bir dua yoktur; hangi dua ile dua yapılırsa, kunût olur. Dua manasını taşıyan Kur'-an'dan bir veya bir kaç ayet okunmuş olursa, kunût yapılmış olur. Fakat daha faziletlisi, sünnet olarak nakledilenleri okumaktır. Bununla beraber, Şafiî mezhebinde bazı alimler, kunût duası muayyendir, başkasını okumak yeterli değildir, demişlerdir.
    Bil ki, namaz kılmakta olan imam ise, birinci kunût duasında geçen (Allâhümmehdinî) sözünü, çoğul manasında olan (Allâhümmehdinâ) şek­linde okuması müstahabdır. Diğer lâfızları da aynen çoğul olarak oku­malıdır. Çoğul olarak değil de, müfred (tekil) okursa, kunût hasıl olur; fakat imamın duayı yalnız şahsına tahsis etmesi mekruh olduğa için, bu da mekruhtur. Nitekim Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle bu­yurmuştur:
    147- Sevban'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bir kul, cemaatı bırakıp da yalnız kendi nefsine duayı tahsis ederek cemaata imam olmasın; eğer bunu yaparsa, cemaata hainlik yapmış olur.’[42]
    Kunût duasında elleri kaldırmak ve onlarla yüzü meshetmek hususunda alimlerimiz üç görüş üzere ihtilâf etmişlerdir. Bunların en doğrusu, elleri kaldırmak müstahabdir; yüz meshedilmez. İkincisi, eller kaldırılır ve yüz meshedilir. Üçüncüsü ise, eller kaldırılmaz ve yüz meshedilmez. Yüzden başka göğüs veya diğer azaların meshedilmeyeceği hususunda alimler ittifak etmişlerdir. Daha doğrusu, bunu yapmak mekruhtur, demişlerdir.
    Kunût'u (duayı) gizli ve aşikâr okuma işine gelince: Alimlerimiz de­mişlerdir ki, namaz kılan kişi, yalnız başına ise, bunu gizli okur. Eğer imam ise, çoğunluğun üzerinde bulunduğu sahîh ve muhtar görüşe göre, aşikâ­re okur.
    İkinci görüşe göre, namazdaki diğer dualarda olduğu gibi, bu dua da gizli okunur.
    İmama uyan kimse ise, imam aşikâre okumuyorsa, diğer dualar gibi, gizli okur. Böylece gizlilikte imama uymuş olur. Eğer imam kunûtu aşi­kâre okuyor da, imama uyan bunu işitiyorsa, imamın duasına "Âmîn" der ve övgü manasını taşıyan son kısmında imama iştirak eder. Eğer ima­mın okuyuşunu işitmiyorsa, gizlice kunût yapar. Bazıları da demiştir ki, yalnız "âmîn" der, yahud imamın okuyuşunu duyunca ona iştirak eder. Fakat muhtar olan, birinci görüştür.
    Sabah namazının dışındaki namazlarda nasıl kunût yapılır? Eğer kılı­nan namaz, akşam ve yatsı gibi, cehrî namaz ise, hüküm sabah namazı­nın aynıdır; nitekim geçmiştir. Eğer kılınan namaz, öğle yahud ikindi na­mazı ise, bir görüşe göre kunût gizli yapılır, diğer bir görüşe göre de sa­bah namazında olduğu gibi yapılır.
    "Bi'ri Ma'ûne" denilen yerde pusuya düşürülüp şehid edilen yetmiş kadar hafız sahabînin katilleri olan kâfirler aleyhine Peygamber Sallalla-hu Aleyhi ve Sellem'in dua (kunût) etmelerine dair olan sahîh hadîsin za­hirine bakılırsa, bütün namazlarda aşikâre kunût yapmak gerekir. Buha-rî'nin Sahîh'inde, Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, musibetlerin inişi hallerinde, kunûtu aşikâre yapardı.




    [1] Ebû Dâvud, Tirmizî. İbn-i Mâce.
    [2] Beyhakî.
    Bu zayıf, bir hadîstir. El-Haris El-A'ver demiştir ki, bunun za'fmda ittifak vardır. İmam Şa'bî derdi ki, El-Haris, yalancıdır. Daha doğrusunu Allah bilir.
    [3] Kur'ân-ı Kerim, Nahl Sûresi: 98
    [4] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. fbn-i Mâce. Beyhakî.
    [5] îbn-i Huzeyme ve Ebû Hatem b. Hibban sahihlerinde sahîh isnadla rivayet etmişler ve hadîsin sahîh olduğuna hüküm vermişlerdir.
    [6] Buhârî ve Müslim.
    [7] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [8] Kur'ân-ı Kerim. Tîn Sûresi: 8.
    [9] Kur'ân-ı Kerim. Kıyâme Sûresi: 40.
    [10] Kur'ân-ı Kerim. A'raf Sûresi: 185.
    [11] Kur'ân-ı Kerim. A'lâ Sûresi: 1.
    [12] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [13] Sünen kitapları.
    [14] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [15] Müslim.
    [16] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [17] Ebü Dâvud. Nesâî. Tirmİzî. Sahih İsnadla.
    [18] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [19] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [20] Müslim.
    [21] Buhârî. Müslim.
    [22] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî.
    [23] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [24] Müslim, Nesâî.
    [25] Buhârî. Mtıvatta'. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
    [26] Müslim.
    [27] Buhârî. Müslim
    [28] Müslim.
    [29] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
    [30] Ebû Dâvud. Nesâî. Tirmizî.
    [31] Ebû Dâvud. Tirmizî. Ibn-i Mâce.
    [32] Müslim. Muvatta'. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
    [33] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [34] Müslim.
    [35] Müslim. Ebû Dâvud
    [36] Kur'ân-ı Kerim. îsrâ Sûresi: 108.
    [37] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. Hâkim, el-Müstedrek.
    [38] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [39] Sünen-i Beyhafcî. EbÛ Dâvud. Tirmizî. Ibn-i Mâce. Hâkim.
    [40] Hâkim, el-Müstedrek.
    [41] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. îbn-i Mâce.
    Tirmizî demiştir ki, bu, hasen hadîstir. Biz kunût hakkında Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den bundan daha güzel bir şey bilmiyoruz.
    [42] Ebû Dâvud. Tirmizî. (Tirmizî demiştir ki bu hasen bir hadistir.)
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  6. #56
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Secdede Okunacak Dualar Ve Zikirler


    Rükû'dan kalkıp doğrulunca, gereken zikirler tamamlanarak alın yere konuncaya kadar uzatılan bir tekbirle secdeye varılır. Bu tekbirin sünnet olduğunu daha önce söylemiştik. Bunu terk etmekle namaz bâtıl olmaz ve sehiv secdesi de gerekmez. Secdeye kapanınca, secde zikirleri yapılır ki, bunlar çoktur:
    132- Bunlardan biri, daha önce Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem'in namazda rükû şekli ile ilgili Huzeyfe'den naklen rivayet edilen şu hadîstir:
    "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bir rekâtta Bakara, Nisa ve Al-i îmrân Sûrelerini okurken, her rahmet âyetine gelince, duâ ederdi ve her azab âyetine gelince de istiâze yapardı (Eûzü billahi - Allah'a sığınırım) derdi. Huzeyfe dedi ki: Sonra Peygamber secde edip şöyle dedi:
    "Sübhâne rabbiye'1-a'lâ" (Yüce Rabbim noksanlardan münezzehtir). Peygamberin secdesi, ayağa kalkmasına yakın olmuştu. "[26]
    133- Hazreti Aişe'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rükû'unda ve secdesinde
    şunu çok söylerdi:
    "Sübhânekellâhümme Rabbena ve bihamdike allâhümmeğfir lî" (Rahmimiz olan Allah'ım! Sana hamd ederek Seni noksanlardan tenzih ederim; Allah'ım! Beni bağışla)..”[27]
    134- Hazreti Aişe'den (Radıyallâhu Anha) daha önce rükû babında zikrettiğimiz şu hadîs rivayet edilmiştir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükû'unda ve secdesinde:
    "Sübbûhım kuddûsün rabbü'l-melâiketi verrûhi" (Meleklerin ve Cebrail'in Rabbi, noksanlardan, kötü şeylerden münez­zehtir)" söylerdi.[28]
    135- Hazreti Ali'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, secde yaptığı zaman şöyle derdi:
    "Allâhümme leke secedtü ve bike âmentü ve leke eslemtü secede vechî lillezîhalekahu ve savverahu ve şakka sem 'ahu ve basarahu. Tebârekellâhu ahsenü'l-hâlikîn."
    (Allah'ım! Sana secde ettim, Sana imân ettim, Sana boyun eğdim. Yü­züm, kendisini yaratana, kendisine şekil verene, kulağına ve gözüne duy­gu verene secde etti. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, ne yüce olmuş­tur!. .)[29]
    136- Rükû bahsinde daha önce yazdığımız Avf b. Malik'den sü­nen kitablannda mervi şu sahîh hadîs naklolunmuştur:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, uzunca yapmış olduğu rükû'unda şöyle diyordu:
    "Sübhâne zi'1-ceberûti ve'1-melekûti ve'1-kibriyâi ve'1-azameti (Üstünlük, izzet, ululuk, ve azamet sahibi (Allah), noksanlardan münezzehtir)” sonra secdesinde aynı sözleri söyledi. "[30]
    137- Sünen Kitablannda rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Sizden biriniz secde ettiği zaman, üç kez:
    "Sübhâne rabbiye'1-a'lâ"
    (Yüce Rabbım noksanlardan münezzehtir) desin. Bu kadarı (teşbihin) en azıdır. "[31]
    138- Hazreti Aişe'den (Radıyallahu Anha) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
    "Bir gece Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i aradım. Sonra (ye­rinde bulamayınca) araştırdım. Bir de gördüm ki, rükûda yahud secdede şöyle diyor:
    "Sübhâneke ve bihamdike lâ ilahe illâ ente" (Sana hamd ederek Seni teşbih ederim, Senden başka İlâh yoktur)."
    Müslim'de diğer bir rivayet şöyledir:
    "(Peygamberi arayıp yoklarken) elim ayaklarının iç kısmına dokundu ki, o esnada Peygamber secdedeydi* ayakları dikilmiş durumda idi, şöyle diyordu:
    "Allâhümme eûzü binzâkemin sahatike ve bimuâfâtike min ukübetike ve eûzü bike minke. Lâ uhsîsenâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike"
    (Allah'ım! Senin gazabından rızâna, azabından afiyetine sığınırım. Yine Senden (intikamından) Sana sığınırım. Sana yaraşır şekilde Seni övemem, Sen kendini övdüğün şekilde övgüye müstehaksın."[32]
    139- îbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Rükû'a ge­lince, orada Rab Teâlâ'yı tazim ediniz; secdede ise, tam bir gayretle duâ ediniz, çünkü duanız sizin için kabul olunmaya lâyıktır."[33]
    140- Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Kul secde halinde iken, Rabbının rahmetine en yakın bulunduğu hal­dir; o halde duayı çok yapınız.”[34]
    141- Yine Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine gö­re, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, secdesinde şöyle derdi:
    "Allâhümmeğfir lî zenbî küllehu dikkahu ve cillehu ve evvelehu ve âhirahu ve al'âniyyetehu ve sirrehu"
    (Allah'ım!Günahlarımın hepsini mağfiret buyur; azını ve çoğunu, ön­cekini ve sonrakini, gizlisini ve aşikârını.,.)[35]
    Bilinmelidir ki, baştan beri kaydetmiş olduğumuz zikirlerin hepsini bir araya getirerek secdelerde onları söylemek müstehabdir. Eğer bir vakitte bunları söylemek mümkün olmazsa, muhtelif vakitlerde bunlar söylenir. Nitekim geçen bablarda bu hususu beyan etmiştik. İnsan bunlardan kı­saltma istediği zaman, az dua ile teşbihleri yerine getirir ve önce teşbihle­ri yapar, sonra duayı... Secde ile ilgili hükümler, rükû zikirlerinde anlat­tığımızın aynıdır. Yine secdede Kur'an okumak, rükûda olduğu gibi mek­ruhtur, diğer hususlar da aynıdır.
    Namazda kıyam ve sucûddan hangisi daha faziletlidir? konusunda alim­ler ihtilâf etmişlerdir, imam Şafi'î ve ona uyanların görüşü, kıyamın da­ha faziletli oluşudur. Çünkü Müslim'in Sahîh'inde Peygamberin (Sallal-lahu Aleyhi ve Sellem) şu hadîsi vardır:
    "Namazın en faziletlisi, kıraati uzun olandır." Bunun manası, kıya­mın uzunluğudur. Çünkü kıyamın kunût ve zikri, Kur'an'dır. Secdenin zikri ise, tesbîhdîr; Kur'an, tesbîhden daha faziletlidir. O halde, Kur'an ile uzatılan kıyamda fazilet vardır.
    Bazı alimler de, secdenin daha faziletli olduğu görüşündedirler. Çün­kü daha önce geçen hadîsi şerifte Peygamber Efendimiz Sallallahu Aley­hi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Kulun Allah'a (rahmetine) en yakın bulunduğu hal, secde halidir."
    İmam Ebû îsa Et-Tirmizî kitabında demiştir ki; Bu konuda ilim sa-hibleri ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı demiştir ki, namazda kıyamı uzatmak, rükû ve secdeyi çok yapmaktan daha faziletlidir. Bir kısmı da: Rükû ve secdeyi çok yapmak, kıyamı uzatmaktan daha faziletlidir, demişlerdir. İmam İbni Hanbel, bu konu ile ilgili iki ayrı hadîs rivayet etmişse de, bu hususta bir hüküm vermemiştir.
    İshak (İbni Raheviye) demiştir ki: Gündüz Namazlarında, rükû ve sec­deyi çok yapmak, geceleyin ise kıyamı uzun yapmak daha faziletlidir. An­cak bir insanın gece namazında vird edindiği bir okuyuşu varsa, bu kim­se hakkında rükû ve secdeyi çok yapmak bana daha güzel gelir; çünkü âdeti üzerine ziyade yapmış olur. Rükû ve secde çokluğu ile kâr elde et­miş sayılır.
    Buna karşı Tirmizî şöyle der: îshak bu sözü şundan söylemiştir: Çün­kü, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece namaz şeklini ve kı­yamın uzunluğunu anlatmıştır. Peygamberin gündüz namazına gelince, burada geceleyin olduğu gibi, kıyamın uzatıldığı vasfedilmemiştir.
    İnsan tilâvet secdesi yaptığı zaman, namazın secdesinde yapılması olan anlattığımız teşbihleri yapması müstehabdır. Yine şöyle demesi de müs-tehabdır:
    "Allâhümmec'alhâ lî indeke zühren va'zim lî bihâ ecren ve da'anni bihâ vizren ve tekabbeîhâ minnîkemâ tekabbeltehâ min dâvude aleyhis-selâm.
    (Allah'ım! Bu secdeyi katında benim için makbul bir sevab kıl ve bu­nun sebebiyle bana büyük mükâfat ver, bu yüzden günahımı düşür ve Dâ­vud Aleyhisselâm'dan bunu kabul ettiğin gibi, benden de bunu kabul et)."
    Şöyle de diyebilir, bu da müstehabdır: "Sübhâne rabbinâ in kâne va'dü rabbinâ lemef'ûlâ" (Rabbimiz, Seni tenzîh ederiz; Rabbimizin va'dı, mu­hakkak gerçekleşegelmiştir). "[36]
    İmam Şafi'î bu son şekli de esas kabul etmiştir.
    142- Hazreti Aişe'den (Radıyallahu Anha) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kur'an (tilâvet) secde­sinde şöyle derdi:
    "Secede vechîlillezîhalekahu veşakka sem'ahu ve basarahu bihavli-hi ve kuvvetihi"
    (Benim yüzüm (varlığım), O Allah'a secde ettti ki, kuvvet ve kudreti ile beni yaratmış, kulağımı işitir, gözümü de görür yapmıştır."[37]
    Tirmizî demiştir ki, bu hadîs sahîhdir. Hakim, rivayetinde şu ziyade­yi yapmıştır:
    "Fetebârekellâhu ehsenu'l-hâlikîn."
    (Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, bütün noksanlıklardan münez­zehtir)."
    Bu ziyade, Sahîhayn'm (Buharı ve Müslim'in) şartlarına göre sahîh-tir. Daha önce naklettiğimiz şu hadîsi, Tirmizî hasen bir isnadla ibni Ab-bas'ın (Radıyalİahu Anhüma) rivayetinden merfû’ olarak bunu naklet-miştir. Hâkim de, bu sahîh hadîstir demiştir.


    Secdeden Baş Kaldırılınca Ve İki Secde Arasındaki Oturuşda Okunacak Dualar Ve Zikirler


    Secdede eller kaldırılmadan önce baş kaldırılırken tekbîre başlayıp tek­bîri oturma haline kadar uzatmak sünnettir. Biz, tekbîrlerin namazdaki sayısını, tekbîri uzatmadaki ihtilâfı ve onu batıl kılan şeyi, daha önce an­latmıştık.
    İnsan tekbîri getirdikten sonra doğrulup oturunca, sünnet olan, Ebû Davud, Tirmizî, Nese'î, Beyhakî ve diğer sünenlerde rivayet edilen duayı okumaktır. Bu da, Hazreti Huzeyfe'den (Radıyalİahu Anh) rivayet edilen hadîstir ki, daha önce, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece na­maza kalkışında, Bakara, Nisa ve Al-i İmrân sûreleri ile uzun boylu kıyam ile kıldığı namazda, Rükû'u, secdesi ve kıyamı geçmişti.
    143- (Huzeyfe Radıyalİahu Anh) demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, iki secde arasında (oturunca) şöyle buyururdu:
    "Rabbî'ğfir lî, Rabbiğfir lî (Allah'ım beni bağışla, Allah'ım beni bağış­la...) secdesi kadar da otururdu. "[38]
    144- îbni Abbas (Radıyalİahu Anhüma) teyzesi (ve müminlerin annesi) Meymûne'nin (Radıyallahu Anha) evinde gece kaldığı zaman, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece kıldığı namazını anlatırken şöyle de­miştir:
    Peygamber, secdeden başını kaldırdığı zaman:
    "Rabbîğfir lî, Verhamnî, vecbürnî, verfa'nî, verzuknî, vehdinî" (Rabbim,benİ bağışla! Bana merhamet et, beni düzelt, beni yükselt, bana nzik ver ve bana hidayet ihsan et...)" buyururdu. Ebû Davud'un rivayetinde ise, "Ve afinî" (Bana afiyet ver)" ilâvesi vardı. Bu hadîsin isnadı Hasen'dir. En doğrusunu Allah bilir.[39]
    însan namazın ikinci secdesini yaptığı zaman, birinci secdede söylediği teşbihleri aynen söyler. îkinci secdeden tekbir ile başını kaldırdığı zaman, hareket halinde olan azalan sükûn bulacak şekilde, istirahat için hafif bir oturuş yapar sonra secdeden kalkarken aldığı tekbîri, tâ ayakta doğrulun-caya kadar ikinci rekâta kalkar. Bu tekbîri uzatma, "ALLAH" lâfza-i Celâl'in "L" harfinden sonra olur. Böyle yapılış bizim (Şafi'î) imamlarımı­za göre en sahih olanıdır. (Hanefî mezhebinde, ikinci secdeden baş kaldırıl­dıktan sonra doğrudan doğruya tekbîrle ikinci rekâta kalkılır, istirahat yapılmaz). Yine bizim (Şafiî) imamlarımızın ikinci bir görüşü var: Secdeden tekbirsiz baş kaldırılarak biraz oturulduktan sonra tekbîr getirilerek ayağa kalkılır.
    Üçüncü bir görüş de şu; İkinci secdeden tekbir getirilerek kalkılıp biraz oturulur ve tekbîr kesilir. Sonra tekbîrsiz ayağa kalkılır, Bu yerde iki tekbîr getirilmemesi hususunda ihtilâf yoktur; ancak imamlarımız demişlerdir ki, birinci şekilde hareket etmek, namazın bir kısmı zikirden boş kalmaması İçin, daha iyidir.
    Bilinmelidir ki, (Şafi'î mezhebinde) bu istirahat oturuşu, Buharf nin Sahîh'inde sabit olmuş sahîh sünnettir. Aynı zamanda, Resûlüllah SaHalla-hu Aleyhi ve Sellem'in işi olarak diğer kitablarda da vardır. Bu sahîh sün­netten dolayı, bizim mezhebimizde (Şafiîlerde) müstehab olmuştur. Sonra namazda ikinci secdeden ayağa kalkılacağı her namazda, bu secde arkasın­da bu istirahat müstahabdır; ancak namazda yapılan tilâvet secdesi arkasın­da bunu müstahab görmeyiz. En iyisini Allah bilir.


    Namazın İkinci Rek'âtının Zikirleri


    Anlattığımız şekilde birinci rekâtta yapılan zikirler, aynen ikinci rekâtta da, farz ve nafile namazlar için olduğu gibi yapılır; yalnız şunlar yapılmaz:
    1- Birinci rekâtta namaza giriş için alınan tekbîr, rükündür: İkinci rekât­ta durum böyle değildir. İkinci rekâtın evvelinde tekbir yoktur. Bundan önce olan tekbîr, secdeden kalkmak içindir ve bu da sünnettir.
    2- Birinci rekâtta okunan istiftah (sübhaneke) duası, ikinci rekâtta okunmaz.
    3- Birinci rekâtta ihtilafsız olarak istiâze yapibr. (Eûzü çekilir). Halbuki ikinci rekâtta bunun getirilmesi ihtilaflıdır. Sahîh olan da (Şafi'i mezhe­binde) getirilmesidir.
    4- Sahîh kabul edilen görüşe göre, ikinci rekâtta yapılan kıraat birinci rekâtta yapılandan daha az olmalıdır. Burada da, daha önce anlattığımız şekilde ihtilâf vardır.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  7. #57
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Rükû Zikirleri


    Resûlüllah Saîlallahu Aleyhi ve Sellem'den nakledilen sahîh hadîsler­le ortaya çıkmıştır ki, Peygamber (s.a.v) rükû'a varmak için tekbîr alırdı ve bu sünnettir. Eğer tekbîr terk edilirse, tenzihen mekruh olur, namaz da bâtıl olmaz ve sehiv secdesi gerekmez. Namaz içinde olan diğer bütün intikal tekbirleri de böyledir; ancak ihram (iftitah) tekbîri rükündür, bunsuz namaz olmaz. Namaza giriş babının başında, namaz tekbîrlerinin sayısını biz bildirdik. İmam Ahmed'den rivayete göre, bunların hepsi vacibdir.
    Tekbîri uzatmak müstehab olur mu? Bu hususta Safi'î için iki hüküm vardır; bunlardan en sahîh olan ve kabul edilen, rükû yapanlar seviyesine ulaşıncaya kadar tekbîri uzatmanın müstahab oluşudur. Namazdan zikirsiz olarak boş zaman geçmesin diye böylece tekbîr arkasından rükû tesbîhlerine başlanır. Fakat İhram tekbîri böyle değildir; bunda sahîh olan, uzat­mayı terk edişin müstahab bulunuşudur. Çünkü tekbîr üzerinde niyete ihtiyaç vardır. Tekbîr uzatılınca, insana zorluk verir; kısaltılınca ona kolay gelir. Diğer ihramdan başka olan tekbirlerin izahı da hep böyledir. Bunların açıklaması "İhram Tekbîri" babında geçmiştir.


    Rükü'da Okunacak Duâ Ve Zikirler


    Rükû edenler seviyesine ulaşılınca (üç kerre):
    "Sübhâne Rabbiye'î-Azîmi"
    (Büyük Rabbım, noksanlardan münezzehtir.) söylenir.
    118- Hüzeyfe'nin (rivayet ettiği) hadîsinde, Peygamber Sallallahu Aley­hi ve Sellem'in okumuş olduğu Bakara, Nisa ve Al-i İmrân sûrelerinden sonra yaptığı uzunca rükû'unda: "Sübhâne Rabbiye'l-Azîmi" demiştir.[12]
    119- Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Sizden biriniz, üç kerre: Sübhâne rabbiye'1-azîm dediği zaman onun rükû'u tamam olmuştur. "[13]
    120- Hazreti Aişe'den (Radıyallahu anha) sabit olmuştur ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükû'unda ve secdesinde şöyle derdi:
    "Sübhânekellâhümme rabbenâ ve bihamdikelîahümme'ğfir lî" (Ey Rabbım iz olan Allah'ım! Sana hamd ederek Seni noksanlardan tenzih ederim. Allah'ım!, beni mağfiret buyur).[14]
    121- Hazreti Ali'den (Radıyallahu Anh) sabit olmuştur ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem rükû yaptığı zaman şöyle derdi:
    "Allâhümme leke rekâ'tü ve bike âmentü ve leke eslemtü haşe'a leke şem'î ve basarî ve muhhî ve azmi ve asabt"
    (Allah'ım!, Senin için rükû ettim, Sana iman ettim, Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirim Sana huşu' (tazim) etmiştir.)."[15]
    Sünen kitablannda şu şekilde de naklolımmuştur:
    "Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve yürüyen ayağım, Alemlerin Rab-bı olan Allah'a huşu' etmiştir."
    122- Hazreti Aişe'den (Radıyallahu Anha) sabit olmuştur: "Resûlül-Iah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rükû'unda ve secdesinde şöyle söylerdi:
    "Sübbûhun kuddûsün, rabbü'l-meîâiketi ve'r-rûhi"
    (Cebrail'in ve meleklerin Rabbi SÜBBÛH'dur. (Kötü şeylerden mü­nezzehtir). KUDDÛS'dur (her noksan şeyden münezzehtir)."'[16]
    123- Avf b. Malik'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Ben Re­sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile bir gece (namaza) kalktım. O da namaza durdu ve Bakara sûresini okudu. Rahmet âyetine her varışta durak­ladı ve duâ etti. Azab âyetine her varışında da durakladı ve Allah'a sığındı (Eûzü Billahi, dedi). Sonra kıyamı miktannca rükû yaptı. Rükû'unda şöyle diyordu:
    "Sübhâne zi'l-ceberûü ve'1-melekûti ve'1-kibriyâi ve'1-azameti" (Üstünlük, izzet, ululuk ve azamet sahibi (yüce Allah) bütün noksanlık­lardan münezzehtir. Sonra secdesinde de aynı sözleri söyledi."[17]
    124- İbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Rükû'a gelince, orada Rab Teâlâ'yı tazim ediniz "Sübhâne Rabbiyel'âzîm" (Yüce Rabbım, noksanlıklardan münezzehtir) deyiniz.""[18]
    Bil ki, bu son hadîs, bu bölümün asıl maksadını teşkil eder. Bu maksad da, hangi lâfızla olursa olsun, rükûda, noksanlıklardan münezzeh olan Rab Teâla Hazretlerini tazim etmek, onu yüceltmektir. Ancak en faziletli olanı, bu zikirlerin hepsini bir araya getirip söylemektir. Bunu da başkasına eziyet vermemeye imkân bulunduğu zaman yapmalıdır. En önce teşbih yapılmalı, diğer duaları sonra okumalıdır. Kısaltmak isteniyorsa, yalnız tesbîh yapmalı. Teşbihin kemal bakımından en azı, üç teşbihtir. Eğer bir defa söylemek suretiyle tesbîh yapılırsa, tesbîhin aslı işlenilmiş olur. Bu teşbihlerin bir kısmı yapılırsa, diğer vakitlerde öteki teşbihleri yapmak müs-tehabdır. Böylece her vakitte değişik tesbîh ve dualar yapılarak bütünü söylenmiş olur. Böylece bütün bablardaki zikirleri yapmak uygundur.
    Bize ve alimlerin çoğunluğuna göre, rükû'da zikir sünnettir. Bir kimse, kasden veya yamlarak bu zikri terk ederse, namazı bâtıl olmaz, günahkâr da olmaz ve sehiv secdesi de gerekmez.
    İmam Ahmed b. Hanbel ve bir takım ulemâ, bu zikirlerin vacib olduğu­nu söylemişlerdir. Bu zikirleri yapmaya sahîh ve açık hadîslerle emredildiği için, namaz kılanın buna devam etmesi uygundur. Nitekim: "Rükûa gelin­ce, orada Rab Teâlâ'yı tazım ediniz," hadîsi bunu emretmektedir. Geçen diğer hadîsler de böyledir. Bunu yapmakla, alimlerin ihtilâfından çıkılmış olur. Allah o alimlere rahmet etsin. Daha doğrusunu Allah bilir.
    Rükû'da ve secdede Kur*an okumak mekruhtur. Gerek Fatiha ve gerek­se ondan başka sûre veya âyetler okunursa, namaz bâtıl olmaz. Bazı alimler . ise, Fatiha okunmakla namaz bâtıl olur, demişlerdir.
    125- Hazreti Ali'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
    "Rüküda yahud secdede iken, Kur'an okumamı, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana yasakladı."[19]
    126- İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Re­sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Dikkat edin! Rükûda yahud secdede iken Kur'an okumam, bana ya­saklanmıştır. "[20]


    Rükü'dan Başını Kaldırdığı Ve Doğrulduğu Vakit Okunacak Dualar Ve Zikirler


    Rükû'dan başım kaldırırken:
    "Semi'allâhü limen hamideh".
    (Allah, hamdedenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandırır)" demesi sünnettir. Eğer bunun yerine: "Men hamidellâhe semi'a lehu" (Kim Al­lah'a hamd ederse, Allah kabul eder ve onu mükâfatlandırır)" denirse caizdir. Ümm adlı kitabda Şafi'î bunu delillendirmiştir. Rükûdan kalkıp tam doğrulunca şöyle der:
    "Rabbena îeke'l-hamdü haniden kesîran tayyiben mübâreken fîhi miî'-esşemâvâti ve miVeîarzı ve mil'e mâ beynehümâ ve miî'e mâ şi'te min şey'in ba 'du ehîessenâi ve'î-mecdi ehakku mâ kâîe'1-abdu ve küîîünâ leke abdun lâ mâni'a limâ a'tayte ve la mu'tıye Uma mena'te ve lâ yenfe'u zelceddi minke'l-ceddü."
    (Ey Rabbimiz! Hamd sanadır. Öyle ki, gökler dolusu, arz dolusu, bun­ların ikisi arası dolusu ve bundan öte dilediğin şey dolusu bulunan ve ken­disinde bereket olan tertemiz, çok çok hamd olarak... Şeref ve övgü sahi­bi Allah, kulun dediğinden daha ziyadesine müstehakdır. Hepimiz, Sana kuluz. Verdiğini engelleyici yok, engellediğini de verecek kimse yok... Var­lık sahibine varlığı fayda vermez, varlık ve fayda Sendendir."
    127- Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir.
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükûdan belini kaldırdığı za­man:
    "Semi'allâhu limen hamiden"
    (Allah, kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandı­rır) derdi. Sonra ayakta durunca:
    'Rabbena leke'1-hamd"
    (Ey Rabbimiz, hamd Sanadır) derdi."[21] Bir takım rivayetlerde de:
    "Ve îeke'î-hamd" şeklindedir ve harfi ilâvesi vardır, ikisi de güzeldir. Bu şekil, Buharî ve Müslim'de, ashabdan çok kimseler tarafından nakledil­miştir.
    128- Ali ve İbni Ebî Evfa'dan (Radiyallahu anhüma) şöyle rivayet edil­miştir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, başını Çaldırdığı zaman:
    "Semi'allâhu limen hamidehu rabbenâ îeke'l-hamdü mH'essemâvati ve mil'el-arzı ve mil'e mâ şi'te min şey'in ba'du" (Allah kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandırır. Ey Rabbimiz, gökler dolusu, arz dolusu ve bundan öte dilediğin şey do­lusu hamd sanadır)" derdi.[22]
    129- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir ki: "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, başını rükû'dan kaldırdığı zaman, şöyle derdi:
    "Aîlâhümme rabbenâ leke'l-hamdü mil'essemâvâti ve'1-arzı ve mil'e mâ Şi'te min şey'in ba'du. Ehîessenâi ve'î-mecdi ehakku mâ kâîeî-abdu ve kulluna leke abdun. Aîlâhümme lâ mani'a limâ a'tayte ve lâ mu'tıye limâ mena'te velâ yenfa'u ze'î-ceddi minke'l-ceddü"
    (Ey Rabbimiz, semavat ve arz dolusu, ve bundan öte dilediğin şey do­lusu hamd Sana'dir. Şeref ve övgü sahibi Allah, kulun dediğinden daha ziyadesine müstahaktır. Hepimiz Sana kuluz. Allah'ım! Senin verdiğini engelleyici yok; engellediğini de verecek kimse yok... Varlık sahibine varlığı fayda vermez; varlık ve fayda sendendir."[23]
    130- İbni Abbas'ın (Radıyallâhu Anhüma) rivayetinden nakledildiğine göre şöyledir:
    "Rabbena İeke'l-hamdü miî'essemâvâti ve mil'el-arzı ve mâ beynehumâ ve mil'e mâ şi'te min şey'in ba’du."
    (Ey Rabbimiz, gökler dolusu, arz dolusu ve ikisi arası kadar ve bun­dan öte dilediğin şey dolusu kadar hamd sanadır."[24]
    131- Rifa'a b. Rafi' Ez-Zurkî'den (Radıyallâhu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    "Birgün biz, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkasında na­maz kılıyorduk. Rek'attan başını kaldırınca şöyle dedi:
    'Semi'allahu limen hamideh" (Allah, kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandırır). Onun arkasında olan bir adam da şöyle dedi:
    "Rabbena ve İeke'l-hamdü hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi" (Ey Rabbimiz! Kendisinde bereket olan, tertemiz çok çok hamd da
    Sana'dır)... Peygamber namazdan dönünce; konuşan kimdir? buyurdu.
    Adam: Ben, dedi. Peygamber (s.a.v) buyurdu:
    - Ben, otuz küsur melek gördüm ki, (sevabı) hangisi daha önce yazacak diye acele ediyorlardı."[25]
    Rükûdaki zikirler babında beyan etmiş olduğumuz üzere, bu zikirlerin hepsini bir araya getirmek müstehabdır. Kısaltmak isteyen kimse: "Semi'al­lahu limen hamideh - Rabbena İeke'l-hamdü miî'essemâvâti ve mil'el-arzı ve mâ beynehumâ ve mil'e mâ şi'te min şey'in ba'du”
    Daha çok kısaltmak istiyorsa: "SEMİ'ALLÂHÜ LÎMEN HAMİDEH - RABBENA LEKELHAMD" kadarını söyler. Bundan daha azı yoktur.
    Bil ki, bu zikirlerin hepsi, hem imam, hem cemaat ve hem de yalnız başına kılan için müstehabdırlar. Ancak imam, cemaatın uzatmaya rızası bulunduğunu biliyorsa bu zikirleri yapar; aksi halde kısaltır.
    Daha önce söylendiği gibi, bu zikirler sünnettir; vacib değildir. Bunlar terk edilirse, tenzihen mekruh olur ve sehiv (yanılma) secdesi de yapılmaz. Rükûda ve secdede Kur'an okumak mekruh olduğu gibi, rükûdan kalkıp durulduğu zaman da mekruh olur. Daha doğrusunu Allah bilir.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  8. #58
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    İstiftah Duasından Sonra İstiâze (Eûzü Besmele) Çekmek


    Bil ki, istiftah (Sübhâneke) duasından sonra "Eûzü'' istiâze yapmak;
    (Eûzü Billahi Mineşşeytanirracîm) demek ittifakla sünnettir. Bu da Kur'ân okunuşundan öncedir. Allah Teâlâ Hazretleri buyuruyor:
    "Kur'ân okuduğun zaman koğulmuş şeytandan Allaıh'a sığın."[3]
    Alimlerin çoğunluğuna göre bu ayeti kerimenin manası: "Kur'an oku­mayı dilediğin zaman (başlamadan önce) istiâze yap Eûzü Billahi Mineşşeytanirracîm" (Kovulmuş şeytandan Allah'a üiğımrım) söyle.
    İstiâze için muhtar olan lâfız, "Eûzü billahi mineşşe-ytâni'rracîm"" dır. Ancak,
    "Eûzü billahi''ssemî'il-alîmi mineşşeytanVrracîm" şeklinde de nakledilmiştir. (Kovulmuş olan Şeytandan, Semi' ve Alîm olan Allah'a sığınırım, demektir). Bu türlü istiâze yapmakta bir beis yok ise de, meşhur ve muhtar olan birincisidir.
    114- Rivayetimize göre:
    "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazda kıraetden önce:.
    "Eûzü billahi mineşşeytâni'rracîm min nefhıhi ve mefsihi ve hemzihi" (Kovulmuş şeytandan, onun kibir vermesinden, sarmalatmasından, sar­hoşluk vermesinden Allah'a sığınırım)" derdi.[4]
    Bir rivayette de istiâzesi şu idi:
    "Eûzü billâhissemni-alîmimineşşeytânirracîmi, min hemzihi ve nef­hıhi ve nefsihi."
    Bilinmelidir ki, istiâze yapmak (Eûzü'yü söylemek) imüstehabdır, vacib değildir. İnsan Kur'an okuyacağı zaman bunu terk ederse, günahkâr olmaz ve namazı batıl olmaz; ister kasden terk etsin, ister sehven... Sehiv için de secde yapmaz. Bütün farz ve nafile namazlarda "Eûzü-Taavvüz" getirilmesi müstehabdır. Cenaze namazında ise ihtilâf vardır. (Şafi'îlere göre) sahîh kabul edilen yine söylenmesinin müstehab oluşudur.
    Namaz dışında her Kur'an okuyan için de, taavvüz getirilmesi ittifakla yine müstehabdır.
    Bil ki, taavvüzü söylemek, birinci rekâtta ittifakla müstehabdır. Birinci rekâtta söylenmezse, ikinci rekâtta söylenir. Burada da yapılmazsa, ondan sonra söylenir. Birinci rekâtta taavvüz yapıldıktan sonra ikinci rekâtta yapılıp yapılmayacağı üzerinde iki görüş vardır. Bizim Şafi'î alimlerimizin bu iki görüşlerinden sahîh kabul edileni, ikinci rekâtta da getirilmesinin müstehab oluşudur; ancak ilk getiriliş daha kuvvetlidir.
    Kıraat gizli yapıldığı bir namazda "Taavvüz" de gizli yapılır. Sesli ola­rak Kur'an okunan namazda "Taavvüzün" sesli veya gizli olacağı ihtilaflı­dır. Alimlerimizden bir kısmı, gizli yapar demiştir. Alimlerin çoğunluğu demişlerdir ki, bu meselede îmam ŞafiTnin iki görüşü vardır: Birincisi, gizli veya aşikâre getirilmesi eşittir, bir fark yoktur. "Ümm" kitabında hüküm budur.
    İkincisi, aşikâre getirilmesi sünnettir. "El-İmlâ" kitabında da hüküm budur.
    Alimlerimizden bir kısmı da iki görüş ileri sürmüştür: Birinci görüş aşikâre söylenmiştir ki, Şeyh Ebû Hamid El-İsferayini bunu sahîh kabul etmiştir. Bu zat Irak'lı alimlerimizin İmamıdır. Bunun arkadaşı el-Mehamilî ve başkaları da aynı görüşe katılmışlardır. Ebû Hüreyre'nin (Radıyallahu Anh) yaptığı da bu idi.
    İkincisi de, îbni Ömer'in (Radıyallahu Anhüma) yapmış olduğu gizli taavvüz getirişidir ki, alimlerimizin çoğunluğuna göre en doğru ve muhtar olan budur. Allah daha doğrusunu bilir.


    (Namazda) Taavvüzden Sonra Kur'an Okumak


    Gerek bizim (Şafi'î) mezhebimizde ve gerekse diğer mezheblerde, na­mazda Kur'an okumak, açık ve kesin delillerle ittifak üzere farzdır. Ayrıca Fatiha'yı okumaya gücü yetenin de Fatiha'yı okuması, mezhebimizde farz­dır. (Hanefî'lerde vacibdir).
    115- Sahih olan hadîsle sabittir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sel­lem şöyle buyurmuştur:
    "kendisinde Kur'an'ın Fatiha'sı okunmayan bir namaz, yeterli değil­dir."[5]
    116- Rasûlüllah (s.a.v)'den şöyle rivayet olunmuştur:
    "Fatiha'sız namaz olmaz"[6] Bismillâhirrahmânirrahîm'i okumak da farzdır; çünkü Fatiha'nın başından tam bir ayettir. (Hanefî mezhe­binde, Fatiha'dan bir ayet olmadığı için ve teberrüken bulunduğu için okunması sünnettir). Yine Fatiha sûresini, mevcut ondört şeddenin hepsi ile okumak vacibdir. Bunların üçü besmelededir, diğerleri de sonraki ayet­lerdedir. Eğer namaz kılan kimse, bu şeddelerden birini terk ederse, oku­yuşu bâtıl olur. Bir de ayetleri sıra ile ve fasılasız okumak icab eder. Eğer sıra bozulur yahud fasıla verilirse, kıraat sahîh olmaz. Ancak nefes alacak kadar sükût etmek özür sayılır, zarar vermez.
    İmama uyan kimse, okumakta olduğu Fatiha esnasında imam ile tilâvet secdesi yapsa, yahud imamın âmîn sözünü işiterek kendisi de "âmîn" dese, imamın okuduğu ayetler gereği oiarak Allah'dan rahmet dilese veya rahmet istese, iki görüşten sahîh olan görüşe göre kıraati bozulmaz; çünkü bunlar özür sayılır. (Bu hükümler de Şafi'î mezhebine göredir. Hanefîler için bahis konusu değildir. Çünkü imama uyanlar, hanefî mezhebinde, Fatiha oku­madıkları gibi kıraat da yapmazlar.)
    Fatiha'yı okurken, mânâyı bozacak ve değiştirecek şekilde i'rab hatası yapan kimsenin namazı bâtıl olur. Eğer mânâ değişmiyorsa, okuyuşu sahîh olur. Mânâyı değiştiren okuyuş: "En'amte" kelimesi "en'amtü" şeklinde tâ'nın zammesi ile okunursa "sen nimet verdin" değişerek "ben nimet verdim" olur.
    Yahud "En'amte" tâ harfinin fethası değiştirilerek "En'amti" bu har­fin kesresi ile okunursa, mana hanıma hitab olarak bozulur.
    Yine "iyyâke na'büdü" ancak sana ibâdet ederiz, manası, kâf harfinin kesri ile "iyyâki na'büdü" şeklinde okunmakla, kadına hitab manasına dönerek, asıl mana değişmiş olur.
    Manayı değiştirmeyen okuyuş:
    "Rabbil'âlemîn" sözünü, "Rabbürâlemîn" veya "Rabbel'âlemm" olarak okumak. Yahud "Neste'înü"yü, "Neste'îne" yahud "Nesta'îni" şeklinde okumak.
    Bir kimse, öğrenmeye çalıştıktan sonra «' dad'' harfini telâffuz etmekten aciz kalsa, özürlü sayılacağından
    Veleddallîn" sözünü,
    Ve lezzallallîn"
    olarak okursa, namazı bâtıl olmaz. Aksi halde, bu şekilde yanlış telâffuz edenin namazı, tercih edilen görüşte bâtıl olur.
    Fatiha'yı okuyamayan kimse, onun miktannea başka bir sûre okur. Kur'ân'dan herhangi bir sûre veya ayet okuyamayan, Fatiha miktannea tesbîh ve tehlîl gibi zikirleri söyler. Eğer zikirlerden de bir şey söyleyemeye­cek durumda olur ve öğrenmek için de vakit kalmayacak şekilde daraîmış-sa, kıraat miktarı ayakta durur sonra rükû yapar ve böylece namazı kifayet eder; eğer öğrenmede kusur yapmamışsa... Fakat öğrenmede ihmalkârlık veya kusur etmişse, namazı iade etmesi vacib olur. Hangi durumda olursa olsun, öğrenmeye imkân bulduğu zaman "Fatiha"yı öğrenmesi vacib olur.
    ' 'Fatiha' 'yi arabca lâfzı ile okumayı beceremeyen kimse, manasını ya­bancı bir dille okuyabilecek durumda olursa, bu aciz sayıldığı için, ya­bancı dil ile okuması caiz olmaz. Bunun yerine söylediğimiz şekilde hareket eder.
    Fatiha okunduktan sonra bir sûre yahud sûrenin bir kısmı okunur ki, (Şafi'î mezhebinde sûre okumak) sünnettir, (Hanefî'lerde vacibdir). Sünnet terk edilirse, namaz sahîh olur ve sehiv (yanılma) secdesi gerekmez. Namaz­ların farz veya nafile olması da fark etmez.
    İki görüşten sahîh olan görüşe göre, cenaze namazında sûre okunması müstehab değildir. Çünkü cenaze namazında hafiflik esastır.
    Namazda insan muhayyerdir; isterse bîr sûre okur, isterse sûrenin bir kısmını okur. Kısa sûreyi okumak, uzun sûreden bu kısa sûre miktannea okumaktan daha faziletlidir. Sonra Mushaf'daki sıra üzere sûreleri okumak müstehab olduğundan, ikinci rekâtta, birinci rekâtta okunan sûreden sonra gelen sûre okunur; fakat buna riayet edilmemiş ise, namaz caiz olur.
    Sûre Fatiha'dan sonra okunur ki, (Şafi'î mezhebinde sünnet, Hanefî­'lerde vacibdir). Eğer Fatiha'dan önce sûre okunursa, (Şafi'î mezhebine göre) bir daha sûre okumak müstehab olmaz. (Hanefî mezhebinde, Fatiha­'dan sonra sûre okumak vacib olduğundan, burada vacib terk edilmekle sehiv secdesi gerekir.)
    Bu anlatılan müstehab işler, hem imam, hem münferid ve bir de imam gizli okurken imama uyanlar içindir. Amma imam aşikâre okurken ona uyan kimse, eğer imamın okuyuşunu işitiyorsa, Fatiha'dan başka bir şey okumaz; fakat imamın okuduğunu işitemiyor yahud okuduğunu anlamaya­cak şekilde mırıltısını duyuyorsa, sahîh olan görüşte, başkasının okuyuşunu karıştırmayacak şekilde sûre okuması müstehab olur. (Bu hükümler yine Şafi'î mezhebine göredir. Hanefi mezhebinde, imama uyanlar ne fatiha ve ne de sûre okurlar.)
    Sabah ve öğle namazlarında, Tıval-i Mufassal'da (Burüc sûresinden, Hücurat'a kadar) olan sûrelerden okumak, ikindi ve yatsı namazlarında, Evsat-ı Mufassal'dan (Hücurat sûresinden Lem yekûn sûresine kadar) oku­mak, akşam namazlarında da Kisar-ı Mufassal'dan (Lem yekûn sûresinden Mushaf'ın sonuna kadar okumak sünnettir. îmam daha hafif namaz kıldı­rır; ancak cemaatın uzun okumayı tercih ettiklerini biliyorsa, o vakit imam da uzun okur.
    Cuma günü sabah namazının birinci rekâtında, "Secde" sûresini, ikinci rekâtta "İnsan" sûresini tam olarak okumak sünnettir. Bir kısım insanların yaptığı gibi, bu sûrelerin bir kısmını okumak, sünnete aykırıdır.
    Bayram ve yağmur duası namazlarının ilk rekâtlarında Fatiha'dan son­ra "Kaf" sûresini ve ikinci rekâtlarında da "Kamer" sûresini ve dilerse birinci rekâtta "A'lâ" sûresini, ikinci rekâtta "Gaşiye" sûresini okur ki, bunları okumak sünnettir.
    Cuma namazının birinci rekâtında "Cuma" sûresini, ikinci rekâtın­da "Münâfikûn" sûresini okumak sünnettir. Birinci rekâtında "A'lâ" ve ikinci rekâtında "Gaşiye" sûrelerini okumak yine sünnettir. Bu yer­lerde, sûreleri tam okumayıp kısaltmaktan sakınmalıdır. Eğer namaz hafif­letilmek isteniyorsa, sür'at yapmaksızın arka arkaya okumalıdır.
    Sabah namazının sünnetinde, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra Bakara sûresinin 136. ayetini ve ikinci rekâtta da, AI-i İmrân Sûresinin 64. ayetini okumak sünnet olduğu gibi, birinci rekâtında "Kâfirûn" ve ikinci rekâtında "İhlâs" sûresini okumak da sünnettir. Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu ikisini de yaptığı, Müslim'in Sahih'înde sahîh olarak vardır.
    Akşamın sünnetinde ve tavaf namazında ve istihare namazında, iki rekâtın birincisinde "Kâfirûn" sûresi ve ikinci rekâtta "İhlâs" sûresi oku­nur. Üç rekât vitir namazı kılınınca, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra "A'Iâ" sûresi, ikinci rekâtta "Kâfirûn" sûresi ve üçüncü rekâtta "ihlâs" sûresi (Şafi'îlere göre) Muavvizeteyn süreleriyle beraber okunur. Bütün bu söylenenler, Sahîh hadîs kitablarmda ve diğerlerinde meşhur olarak nakledilmiştir. Hadîslerin şöhretinden dolayı, biz onları burada anmadık. Daha doğrusunu Allah bilir.
    Cuma namazının birinci rekâtında okunması sünnet olan "Cuma" sû­resi terk edilmiş olursa, (fazileti elde etmek için) ikinci rekâtta, "Cuma" sûresi ile "Munafikûn" sûreleri okunur. Bayram namazı, yağmur duası namazı, vitir namazı, sabahın sünneti ve anlattığımız diğer namazlarda da hüküm böyledir; birinci rekâtta sünnet olan okuyuş terk edilirse, ikinci rekâtta, birinci ve ikinci rekâtların sûreleri okunur. Böylece kişinin namazı iki sûreyi de içine almış olur. Eğer cuma namazının ilk rekâtında •'Münâfikûn" sûresi okunur, ikinci rekâtta "Cuma" sûresi okunur ve "Münâfikûn" sûresi iaede edilmez. (Buradaki hükümler de Şafi'îlere göre­dir.) Hanefi'lerde, imam kifayet miktarı okuyunca, artık sûre tekrar et­mez.)
    Ben, bu meselelerin delillerini "Mühezzeb" adlı kitabın şerhinde uzun
    boylu beyan ettim.
    Sahîh hadîsde sabit: olmuştur ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sabah ve diğer namazların ilk rekâtlarında yapmış olduğu uzun okuyuşu, ikinci rekâtta yapmazdı. Alimlerimizin çoğu bunun te'vîline gitmişler ve şöyle demişlerdir: Birinci rekâttaki okuyuş, ikinciden uzun yapılmaz. Yi­ne bu alimlerden bir kısmı da, sahîh olan bu hadîsden dolayı demişlerdir ki, birinci rekâtı uzim yapmak müstehabdır. Üçüncü ve dördüncü rekât­ların, birinci ve ikinci rekâtlardan daha kısa olmasında alimler ittifak et­mişlerdir. Zaten sahih olan, dört rekâtlı namazların üç ve dördüncü re­kâtlarında sûre okjunmamasıdır.
    Sabah namazımda, akşamın ve yatsının ilk iki rekâtlarında aşikâre ve öğle ile ikindi namazlarında, akşamın üçüncü rekâtında, yatsının üç ve dördüncü rekâtlarında gizli okumak hususunda alimler ittifak etmişlerdir. Bir de cuma namazında, iki bayram namazında, teravih ve arkasında kılı­nan vitir namazında da aşikâre okumak ittifak üzeredir. Tek başına namaz kılan kimse, cehri namazlarda gizli kıraat yapar, muhayyerdir.
    Ay tutulması halinde aşikâre okumak, güneş tutulmasında gizli okumak sünnettir. Yağmur duası namazında aşikâre okunur, cenaze namazında gizli okunur. Anlattığımız bayram namazları ile yağmur duası dışında gün­düz kılınan nafile namazlarda aşikâre kıraat yapılmaz.
    Geceleyin kılınan nafile namazlarda alimlerimiz ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı aşikâre kıraat yapılmaz, bir kısmı da yapılır, demiştir. Üçüncü görüş ise, her ikisini de yapabilir, şeklindedir. Sahîh olan da budur. Bu hükmü, Kadı Hüseyin ve Beğavî kesin kabul etmişlerdir.
    Bir adam kaçırmış olduğu gece (farz) namazını gündüz kaza etse, yahud gündüz kaçırdığı namazı gece kaza etse, acaba kaçırma vaktini mi, yoksa kaza ettiği vakti mi itibar edecektir? Burada iki görüş vardır:
    Makbul olan görüş, kaza vaktini itibar etmektir.. İkinci görüşe göre, mutlak olarak gizli kıraat yapılır.
    Bil ki, (Şafi'î mezhebinde) aşikâr yerinde aşikâre okumak, gizli yerinde gizli okumak sünnettir, vacib değildir. (Hanefî mezhebinde bu vacibdir). Gizli okunacak yerde aşikâre okunsa, yahud aşikâre okunacak yerde gizli okunsa namaz sahîh olur; fakat tenzihen kerahet işlenmiş olur. Bundan da sehiv secdesi gerekmez. (Hanefî mezhebinde vacib terk edildiğinden sehiv secdesi yapmak vacib olur.)
    Kitabın başında beyan ettik ki, namazda meşru' alan zikir ve okuyuşlar­da gizlilik ölçüsü, kendi nefsine işittirecek kadar olmaktır. Bir özür olmak­sızın kendine işittirmezse, onun hem Kur'ân okuması, hem de zikir yapması sahîh değildir.
    Alimlerimiz demişlerdir ki, namazda dört sekte (duraklama) yapmak imam için müstahabdır: Bunlardan biri, ihram (iftitah) tekbiri arkasında yapılır ki, Sübhâneke duası okunsun. İkincisi, Fatiha sûresini tamamladık­tan sonra, Fatiha ile "Âmîn" arasında yapılan hafjif sektedir. Bu da, "Âmîn" sözünün Fâtiha'dan olmadığı bilinsin diiyej yapılır.
    Üçüncüsü, (Şafi'î olanlar için) imama uyanlar Fâtirjıa okuyabilecek ka­dar bir müddet imam duraklama (sekte) yapar.
    Dördüncüsü, imam sûreyi okuduktan sonra, rükûf a eğiliş tekbîri ile kıraat arasında biraz duraklama yapar.
    Fatiha sûresi okunduktan sonra "Âmîn" demek müstehabdır. Bunu söylemede çok fazilet ve büyük sevab olduğuna dair sahîh ve meşhur hadîs­ler çoktur. İnsan ister namaz içinde olsun ve ister dışarda olsun, her oku­yucu için Fâtiha'dan sonra "Âmîn" demek müstehabdır.
    "Âmîn" kelimesinin okunuşunda dört lügat vardır:
    1- Âmîn = Aamîn, "a" harfini uzatarak ve "m" harfini şeddesiz oku­yarak telâffuz etmektir ki, bu okuyuş, dört okuyuşun en fasîh (doğru) olanıdır.
    2- "a" uzatılmayarak ve "m" yine şeddesiz olarak '"Amîn" şeklinde okumaktır,
    3- İmale ile okumaktır.
    4- "a" yi uzatarak ve "m"yi şeddeleyerek "ÂMMîn" şeklinde oku­maktır.
    İlk iki okuyuş meşhurdur. Üçüncü ve dördüncü şekil okuyuşları Vahidî, Basît adlı kitabın başında hikâye etmiştir. Makbul olan birinci oku­yuştur. Ben, "Tehzîbu'1-Esmâ ve'1-Lügat" adlı kitabda, bu lügatları açık­layan, şerh eden, manalarını bildiren, delillerini gösteren ve bunlarla ilgi­li bulunan hususları uzun boylu yazdım.
    Namazda, imam, imama uyan ve yalnız başına namaz kılan kimseler için te'mîn (Âmîn) getirmek müstehabdır. Sesli okuyuş yapılan namaz­larda hem imam, hem de imama uyanlar sesli olarak (Şafi'î olanlar) "Âmîn" derler. (Hanefî'ler gizli te'mîn yaparlar).
    İmama uyanların te'mîn'leri, imamın te'mîn'i ile beraber olması, ön­ce veya sonra olmaması yine müstehabdır. Namazda, te'mînden başka hiç bir yerde imamla beraber söylenecek şey yoktur; ancak "âmîn" de­mek vardır. Diğer söylenecek şeylerde imamdan geri kalınır.
    Kur'ân okunurken bazı ayetlerin sonunda şu sözleri söylemek, her oku­yucu için hem namaz içinde, hem de namaz dışında sünnettir:
    Rahmet ayeti okununca, Allah Teâlâ'nın fazlından istenir. Azab aye­ti okununca, ateşten, yahut azabdan, yahud kötülükten, yahud hoş ol­mayan şeylerden Allah'a sığınılır. Yahud:
    "AUâhümme innî es'elüke'l-âfiyete"
    (Allah'ım! Senden afiyet isterim)" denilir. Yahud bunun üzerine söylenir. Allah Teâlâ'yı tenzîh eden ayet okununca, Allah Teâlâ tenzîh edile­rek:
    Sübhânehû ve Teâlâ" (O, bütün noksanlıklardan münezzehtir ve yücedir) yahud:
    "Tebârekallâhu Rabbü'i-âîemîn"
    (Âlemlerin Rabbı, her şeyden yücedir)" yahud:
    "Cellet azametti Rabbinâ"
    (Rabbımızın azameti çok büyüktür) yahud bunlara benzer ifade kullanılır. 117- Huzeyfe b. Yeman'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine gö re şöyle demiştir:
    "Bir gece, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile namaz kıldım. O, Bakara sûresini okumaya başladı. (İçimden) dedim ki, yüzüncü ayette rükû eder. Sonra devam edip geçince, bu sûreyi bir rekâtta okuyacaktır, dedim. Sonra devam edince, sûrenin tamamında rükû edecektir, dedim. Sonra Al-i îmrân sûresine başlayıp onu okudu. Sonra Nisa Sûresine baş­layıp onu okudu. Peygamber ağır ağır okuyor ve içinde tesbîh olan ayete rastlayınca, tesbîh yapıyordu (Sübhânellah diyordu). Dua ayetine rastla­yınca, dua ediyor ve sığınma gerektiren ayete rastgelince de, istiâze ediyordu (kötülüklerden Allah'a sığınıyordu), "[7]
    Alimlerimiz demişlerdir ki, bu şekilde tesbîh yapmak, duâ etmek ve İstiâze etmek, imam için, imama uyanlar için ve yalnız başına kılanlar için hem namaz içinde, hem de namaz dışında müstehabdır; çünkü bun­lar birer duadır; burada "Âmîn" de olduğu gibi hepsi eşit olurlar.
    "(Allah, hakimlerin hakimi değil midir?" ayetini okuyan herkesin: (Evet, ben buna şahidlik edenlerdenim)"[8] ve: (Şuna gücü yeten (insa­nı yoktan var eden), ölüleri diriltmeye kadir değil mi?" ayetinde:[9] (Evet, şahidlik ederim)" ve: "Bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze iman ederler)"[10] ayetinde: "(Ben, Allah'a iman ettim)" ve: (Yüce Rabbının ismini tesbîh et)[11] ayetinde de: "(Yüce Rabbım, bütün noksanlardan münezzehtir)." söylemesi müstehabdır. Bunların hepsini namazda ve na­maz dışında söyler. Ben, bunların delillerini, "Et-Tibyan Fî âdâb-i Hamele-ti'1-Kurân" adlı kitabda açıkladım.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  9. #59
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    5- NAMAZDA OKUNACAK DUALAR


    Bilinmelidir ki, bu konu gerçekten geniştir _ve bununla ilgili çeşitli kı­sımlardan pek çok sahîh hadisler nakledilmiştir. Fıkıh kîtablarında bu ko­nuda fer'î meseleler çoktur. Biz burada, bu meselelerin esaslarına ve mak-sadlanna temas edeceğiz. Kısa yolu seçerek delillerin büyüğünü alıp dağınık ve ince meselelerden bahsetmeyeceğiz. Çünkü bu kitab, delilleri açıklamak için ele alınmamıştır, ancak kendisiyle amel edilecek işler için hazırlan­mıştır. Allah'dır muvaffak kılan...
    Îhrâm İftitah (Namaza Giriş) Tekbîri


    Namaz ister farz olsun, ister nafile olsun, ancak "İhram = tftitah = Namaza giriş" tekbîri ile sahîh olur. İmam Şafi'î ve alimlerin çoğuna göre, bu tekbîr namazdan bir cüzdür ve namazın erkânlarından da bir rükündür. Ebû Hanîfe'ye göre, bu şarttır, namazın zatından bir kısım de­ğildir.
    Bilmiş ol ki, tekbîr lâfzı "Allahu Ekber" yahud "Allâhu'lEkber" de­mekten ibarettir. Bu iki lâfız, hem Şafi'î hem Ebû Hanife ve başkalarına göre caizdir. İmam Mâlik ikinci lâfzı kabul etmemiştir. İhtilâftan kurtul­mak için birinci lâfızla namaza girmek ihtiyattır. Bu iki lâfızdan başkası ile tekbîr caiz olmaz. Eğer tekbîr, "Allâhu'1-azîm, AUâhu'l-müteâl, Allahu a'zam, Allâhu e'azzü, Allahu ecellü", yahud bunlara benzer lâfızlarla ya­pılmış olsa, Şafi'îye ve çoğunluğa göre namaz sahîh olmaz. İmam Azam'a göre sahîh olur. Bizim (Şafiî) mezhebe göre, "Ekberu'Uahu", dense, ha-maz sahîh olmaz. Bizim bazı imamlarımız bu lâfızla da namaz caiz olur; nitekim namazın sonunda "Esselâmü Aleyküm" yerine çevirerek "Aleykümü's-selâm" demek caizdir. (Allahu Ekber, yerine "Ekberu Allah" demek Şafi'î mezhebinde caizdir.)
    İster Tekbîr lâfzı olsun, ister bundan başka zikirlerden biri olsun, in­san kendine işittirecek kadar telâffuz etmedikçe Tekbîr sahîh olmaz; yal­nız dilsizlik gibi bir engel bulunmadıkça... Biz bu konuyu kitabın başın­daki bölümlerde takdim ettik. İnsanda dilsizlik veya böyle bir kusur bulu­nursa, gücü yettiği kadar dilini depretir ve böylece namazı sahîh olur.
    Arabca olarak tekbîr getirmeye gücü yeten kimsenin, yabancı bir dil ile tekbîr getirmesi sahîh olmaz. Fakat arabca söyleyemeyen için bu caiz olur; ancak arabcasını öğrenmesi ona vacib olur. Eğer öğrenmekte kusur yaparsa, namazı sahîh olmaz. Böylece, öğrenmekte yapmış olduğu kusur boyunca kılmış olduğu namazları kaza etmesi gerekir.
    Bilinmelidir ki, sahîh ve muhtar olan mezhebde, İhram (iftitah veya namaza giriş) tekbîri uzatılmaz ve çekilmez; harfler arka arkaya eklenerek çabukça söylenir. Çekilir denmişse de, doğrusu evvelki sözdür. Diğer intikal tekbirlerine gelince, sahîh ve muhtar olan mezhebde bu tekbirlerin, ken­dilerinden sonraki rükne varıncaya kadar çekilişi müstehabdır. Bunlarda da tekbîrin çekilemeyeceği söylenmiştir. Eğer çekilmemesi gereken tekbîr uzatılır yahut çekilmesi gereken tekbîr çekilmezse, namaz batıl olmaz; lâkin fazilet kaçırılmış olur. Bilinsin ki, uzatma, lâfza-i Celâl'in "ALLAH" kelimesinin Iâm harfinden sonra olur, bundan başka yerde uzatma olmaz.
    İmam için sünnet olan, cemaata işittirecek şekilde, hem ihram (iftitah) tekbirini, hem de diğer tekbirleri sesli olarak söylemektir. İmama uyanların da, yalnız kendilerine işittirecek şekilde gizlice tekbîr getirmeleri sünnettir. Eğer imama uyan, yüksek sesle tekbîr alsa, yahud imam gizlice tekbîr alsa, bunların namazları bozulmaz. Bununla beraber tekbîri tashîh etmeye gayret göstermeli ve çekilme yerinden başka bir yerde uzatılmamalıdır. Fakat "Allah" lâfza-i celâlinin başındaki hemze çekilip uzatılırsa yahud "Ekber" kelimesinin "ba" harfindeki fetha işba' edilerek "Ekbâr" şeklinde okunsa, namaz sahîh olmaz.
    Bil ki, iki rekât olarak kılınan namazda onbir tekbir vardır. Üç rekâtlı namazda onyedi tekbîr vardır. Dört rekâttı namazda da yirmi iki tekbîr vardır. Çünkü bir rekât içinde, rükû için bir tekbîr, iki secde ve secdeden kalkışta dört tekbîr ki, beş tekbîr olur. İkinci rekât da böyle beş tekbîr eder. Buna iftitah tekbîri eklendiği zaman onbir tekbîr olur. Dört rekât, bunun iki misli bulunduğundan onunda içinde yirmi iki tekbir bulunur. Ancak son iki rekât da iftitah tekbîri olmadığından bunun yerini, birinci tehiyyata oturuştan kalkarken alınan tekbîr doldurur ve böylece tüm tekbîr­ler dört rekâtlı namazlarda yirmi dört tane olur.
    Yine bilinsin ki, İhram tekbîrinden başka alınan bütün tekbîrler sünnet­tir. Kasden veya yamlarak bunlar terkk edilirse, namaz bâtıl olmaz, haram da olmaz. Yanılma secdesi de yapılmaz. Fakat İhram (îftitah) tekbîri bunlar gibi değildir. Bunsuz namaz sahîh olmaz. Bunda ittifak var, ihtilâf yoktur. Daha doğrusunu Allah bilir.


    İhram Tekbîrinden Sonra Okunacak Dualar


    Bilinmelidir ki, bu konuda çok hadîsler vardır. Şöyle söyleyip zikir ve dua etmek, tümünü bir araya getirerek karşılar:
    "Aîîâhv ekber kebîren ve'1-hamdü lillâhi kesîran ve sübhâneîlâhi bük-raten ve esîlâ. Veccehtü vechiyelillezî fetara's-semâvâti ve'1-arza, hanîfen müslimen ve mâ ene mine'l-müşrikîn, Inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi'l-âlemîn. Lâ şerike lehu ve bizâlike ümirtü ve ene mine'l-müslimîn. Allâhümme ente'l-melikü lâ ilahe illâ ente rabbî ve ene abdüke zalemtü nefsi va 'tereftü bizenbî fağfirlîzünûbî cemî'an feinnehû lâ yağfirü'z-zünûbe illâ ente. Vehdinîliahseni'î-ahiâkı lâ yehdîli ahseni-hâ illâ ente. Vasrif annî seyyiehâ lâ yesrifu seyyieha illâ ente. Lebbeyke vesa'deyke ve'1-hayru küllühû fıyedeyk. Ve'ş-şerru leyseileyk. Ene bike veileyke. Tebârekte ve teâleyte. Estağfiruke ve etûbü ileyke... Allâhüm­me bâid beyni ve beyne hatâya kemâ bâatte beyne'1-meşrıkı ve'1-mağribi. Allâhümme nakkınîmin hatâyâye kemâ yunakka's-sevbu'l-ebyazu mined'-dennesi allâhümmeğsilnî min hatâyâye bisseki ve'i-mâi ve'1-beredi."
    (Allah her şeyden çok büyüktür. Allah'a çok çok hamd olsun. Sabah ve akşam Allah'ı noksanlıklardan tenzih ederim. Doğru yol üzerinde bu­lunarak ve müslüman olarak kendimi, gökleri ve arzı yaratana yönelttim ve ben, müşriklerden olmadım. Benim namazım ve ibâdetim, sağlığım ve ölümüm, âlemlerin Rabbı olan Allah içindir. O'nun ortağı yoktur ve ben bununla emrolundum ve ben müslümanlardamm. Allah'ım! Sen Meliksin; Senden başka ilâh yoktur, Rabbimsin. Ben Senin kulunum. Nefsime zul­mettim ve günahımı itiraf ettim; benim bütün günahlarımı bağışla. Çün­kü Senden başka, günahları bağışlayan yoktur. Beni ahlâkların en güze­line ilet; Senden başkası bu güzel ahlâka iletemez. Ahlâkın kötüsünü ben­den uzaklaştır; Senden başkası onun kötüsünü çeviremez. İcabet buyur­mana ısrar ediyorum ve Sana ibâdet üzere bulunmaktan haz duyuyorum. Bütün hayırlar Senin kudret elindedir. Kötülükler ise Sana nisbet edilmez. Ben Sana itimad ederim ve Sana sığınırım. Yüceldin ve (noksanlıklardan) münezzeh oldun. Senden mağfiret dilerim ve Sana tevbe ederim.
    Allah'ım! Doğu ile batı arasını birbirinden uzaklaştırdığın gibi, be­nimle günahlarım arasını öylece uzaklaştır. Allah'ım! Beyaz elbisenin kir­den temizlenmesi gibi,beni günahlarımdan temizle. Allah'ım! Beni, kar ve dolu suyu (tertemiz su) ile günahlarımdan yıka)"
    Bütün bunlar, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sahîh ola-rak nakledilen hadîslerde vardır.
    Bu konuda başka hadîsler nakledilmiştir; bunlardan bir kısmı:
    112- Hazreti Aişe'nin (Radıyallahu Anha) hadîsi şöyle: "Peygamber (s.a.v) namaza başladığı zaman şöyle derdi:
    "Sübhânekallâhümme ve bihamdike ve tebârakesmüke ve teâlâ ced-düke ve la ilahe ğayruke."
    (Allah'ım! Sana hamdederek Seni (noksanlıklardan) tenzih ederim. Se­nin adın yücelmiştir ve şanın büyük olmuştur. Senden başka İlâh yoktur)”[1]
    113- Haris'den, o da Hazreti Ali'den (Radıyallahu Anh) rivayet edil­diğine göre şöyle demiştir:
    "Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem, (tekbîr alıp) namaza giri­şinde şöyle buyururdu: "Lâ ilahe illâ ente, sübhâneke zalemtü nefsî ve amiltü sû'en fağfir lî; innehû lâ yağfirü'z-zünûbe illâ ente veccehtü vec-hî..."sonuna kadar."[2]
    Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem'in: "Veşşerrıı leyse ileyk" (Kö­tülük sana nisbet edilmez)" sözüne gelince, bil ki, ehli sünnet mezhebi üzere bulunan sahabî, tabiîn ve bunlardan sonra gelen müslüman alimler­den, kelâm, fıkıh ve hadîs alimlerinden sabit olmuştur ki, hayır ve şer, bütün olup bitenler, fayda ve zarar veren her şey, Azîz ve yüce olan Al-lah'dandır, O'nun irade ve takdiri iledir. Hüküm böyle olunca, hadisteki bu sözün te'vili gerekir. Alimler buna bazı cevablar vermişlerdir:
    Bu cevabların birincisi ve en meşhuru, Nadir b. Şümeyl ve ondan sonra gelen alimlerin te'vilidir. Şu mana ile te'vil edilir: "(Ya Rabbi) kötülükle Senin rahmetine yaklaşılmaz."
    İkincisi, kötülük Senin dergâhına yükselmez; ancak tevhîd kelimesi yükselir, şeklindeki te'vildir.
    Üçüncüsü, edeb bakımından "Ey kötülüğü yaratan" denmez, her ne kadar kötülüğü yaratan ise de... Nitekim, ey hınzırları yaratan, denmez; her ne kadar hınzırları yaratıcı ise de...
    Dördüncüsü, Senin hikmetine nisbetle kötülük yoktur; çünkü Sen boşuna bir şey yaratmazsın, diye yapılan te'vildir. Daha doğrusunu Allah bilir.
    Bunlar, namaza giriş duasında nakledilen zikirler hakkındadır. Tek başına namaz kılan için bütün bu zikirleri söylemek müstehabdır; imama uyanlar eğer imama izin verirlerse, imamın da bunları söylemesi müste­habdır. Fakat irriama izin vermezlerse, imam dualarla namazı uzatmaz, bu dua ve zikirlerden bir kısmını okuyarak kısaltır. İmamın: "Veccehtü vechî"den itibaren Mine'l-Müslimîn"e kadar okuyup kısaltması güzel olur. Hafif kılmayı tercih eden münferid (tek başına namaz kılan) da böyle ya­par.
    Bil ki, bu zikirler, farz ve nafile namazlarda müstehabdırlar. Eğer bi­rinci rekâtta kasden yahud yanılarak bunlar terk edilirse, okunuş yeri ka­çırıldığından, ondan sonra okunmazlar. Eğer okunursa, mekruh olur; fakat namaz batıl olmaz. Eğer birinci rekâtta tekbir alıp Kur'an okumaya baş­ladığı sırada yahud "EÛZÜ" yü çekince, zikirleri yapmadığını insan ha­tırlarsa, dua yerini kaçırdığından artık onları okumaz. Fakat burada da okumuş olursa, namazı batıl olmaz. (Şafi'î mezhebine göre), herhangi bir rekâtta imama kavuşan bir mesbûk (namazın başından rekât kaçıran), eğer zikirleri yaptığı takdirde fatiha okuyuşunu kaçıracağını kestirirse, Fatiha'yı okur; çünkü Fatiha'yı okumak vacib olduğundan daha kuvvet­lidir. Halbuki duayı okumak sünnettir. (Hanefi mezhebinde, imama uyan­lar Fatiha okumazlar, kıraat yapmazlar, İmamın okuyuşunu dinlerler. Eğer imam gizli okuyorsa, arkasında bulunan mesbûk, "Sübhâneke"yi oku­yabilir.)
    Bir mesbûk, kıyam halinde değil de, ya rükû', ya secde, ya da teşeh-hüd halinde imama yetişirse, ihram tekbirini alarak bu yerlerde imama uyar ve imamın getirmekte olduğu teşbihleri yapar. Iftitah duasını bura­da okumadığı gibi, daha sonra da okumaz.
    Cenaze namazında Istiftah (namaza giriş) duasını okumak hususun­da alimlerimiz ihtilâf etmişlerdir. (Şafi'i mezhebine göre) en sahih olan bu duanın okunmayışıdır; çünkü cenaze namazının hafih olarak kılınması esastır. Hanefi'lerde istiftah duası olan "Sübhâneke" okunması evlâdır.)
    Bil ki, istiftah duası sünnettir, vacib değildir. Bunun için terk edilirse, ondan dolayı sehiv (yanılma) secdesi yapılmaz. İstiftah duasında sünnet olan, gizli okunmasıdır. Eğer aşikâre olarak okunursa, namaz batıl ol­maz da mekruh olur.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  10. #60
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Müezzini Ve İkamet Getireni Dinleyen Kimsenin Okuyacağı Dualar


    Müezzini ve ikamet getireni dinleyen kişinin, söylenen sözleri aynen söylemesi müstehabdır; yalnız "Hayye alessalâh ve Hayye alelfelâh" de­dikleri zaman, bunların herbiri arkasından
    "Lâ havle ve la kuvvete denilir. Bir de sabah ezanındaki:
    ''Essaîâtü Hayrün Mine'n-nevm cümlesi arkasından:
    "Sadakte ve bererte" (Doğru söyledin, sattakat gösterdin)" denilir. Burada:
    ''Sadaka Resûlûüah Salîalîahü Aleyhi ve Sellem, Essaîâtü Hayrun Mine'n-nevm"
    söylenir de denmiştir.
    İkametin: "Kad kameti's-salâh " (Namaz başladı) sözleri arkasından da:
    Ekâmellâhu ve edâmeha" (Allah namazı ikame etsin ve devam ettirsin)" söylenir.
    Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah" dan sonra da
    "Ve ene eşhedü enne Muhammeden resûlüllah" denir ve şöyle ilâve yapılır:
    "Razîtü billahi rabben ve bimuhammedin sallallahu aleyhi ve selleme resûîen ve bi'1-islâmi dînen."
    Ezanın bütün sözlerine uyulup ezan tamamlandıktan sonra, Peygambe-re salât ve selâm getirilir (Allahümme Salli ve Sellim alâ seyyidina Muham-med, denilir). Sonra şu dua yapılır:
    "Allahümme rabbe hazihi'd-da'veü't-tâmmeti vessalâti'i-kâimeti, âti muhammedeniivesîlete ve'I-fazîlete,veb'ashü makâmen mahmuden* illezi vaadtehu"
    (Ey bu kâmil davetin ve hazır olacak (devamlı) namazın Rabbı olan Allah! Muhammed'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), cennette en yüksek ve en faziletli dereceleri ver ve onu kendisine va'd buyurduğun şefaat ma­kamına eriştir)'* Sonra ahiret ve dünya işlerinden istenen dua yapılır.
    95- Ebû Sa'id El-Hudrî (Radıyallahu Anh), Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
    "Ezanı işittiğiniz zaman, müezzinin söylediği gibi söyleyin."[5]
    96- Abdullah b. Amr b. EI-As'dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işitmiştir:
    "Müezzinin ezanını işittiğiniz zaman, onun söylediği gibi söyleyin, son­ra bana salât getirin. Çünkü bana bir salât getirene, Allah o salât yüzün­den on rahmet verir. Sonra benim için Allah'dan vesile isteyin; çünkü o vesile, cennette bir derecedir ki, o derece, Allah'ın kullarından ancak bir kula lâyıktır. O kimsenin de ben olduğumu ümid ediyorum. İşte ben be­nim içirt bu vesileyi isterse, ona şefaat kararlaşır (vacib olur)"[6]
    97- Ömer b. Hattab'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Müezzin:
    "Allâhu ekber, Allâhu ekber"
    deyince, sizden biriniz: "Allâhu ekber, Allâhu ekber" derse; Müezzin sonra:
    "Eşhedü en lâ ilahe illallah"
    deyince, sizden biriniz: "Eşhedü en lâ ilahe illallah" derse; Sonra müezzin:
    "Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah"
    deyince, sizden biriniz: "Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah" derse; Sonra müezzin:
    "Hayye Ale's-salâh" deyince, sizden biriniz:
    Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" derse;
    Sonra müezzin:
    "Hayye ale'l-felâh"
    deyince, sizden biriniz: "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" derse; Sonra müezzin:
    "Aîîâhu ekber, Allahu ekber"
    deyince sizden biriniz "Allahu ekber, Allahu ekber" derse; Sonra müezzin:
    "Lâ ilahe illallah" deyince, sizden biriniz (bütün bunlara iman ederek) kalbi ile:
    "Lâ ilahe illallah" derse, cennete girer. "[7]
    98- Sa'd b. Ebî Vakkas'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Müezzinin ezanını dinleyen kimse, şu sözleri söylerse, onun günahı bağışlanır:
    "Eşhedü en lâ ilahe illâllahu vahdehû lâ şerike leh. Ve enne Muhamme-den abdühû ve resûlühu. Razîtü billahi rabben ve bimuhammedin (Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem) resûlen ve bi'1-İsiâmi dînen."
    (Allah'dan başka ilâh olmadığına yalnız O var olduğuna şahidlik ede­rim, O'nun ortağı yoktur: Muhammed (S.A.S.) O'nun kuludur ve pey­gamberidir. Rab olarak Allah'a, Peygamber olarak Muhammed'e (Sal­lallahu aleyhi ve Sellem), din olarak İslâm'a razı oldum)"[8]
    Bir rivayette de: "Ben de şahidlik ederim..." şekh'nde söze başlanılıyor.
    99- Hazreti Aişe'den (Radıyallahu Anha) sahîh bir isnadla şöyle rivayet edilmiştir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, müezzinin ezanım işittiği za­man, şehadet kelimesini getirir ve: Ben de, ben de (şahidlik ederim." bu­yururdu.[9]
    100- Câbir b. Abdullah'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Kim ezanı işittiği zaman:
    "Allâhümme rabbe hazihi'd-da'veti't-tâmmeti vessalâti'l-kâimeti; âti Muhammedeni'l-vesîlete ve'1-fazîlete veb'ashu makâmen mahmudeni'1-lezî vaattehû"
    (Ey bu kâmil davetin ve hazır olacak (devamlı) namazın Rabbı olan Allah! Muhammed'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cennette en yüksek ve en faziletli dereceleri ver; ve onu, kendisine va'd buyurduğun şefaat maka­mına eriştir) derse, kıyamet gününde benim şefaatim ona vacib olur."[10]
    101- Muaviye'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, müezzinin: Hayye Alelfelâh (kurtuluşa gelin) sözünü işittiği zaman:
    "Allâhümmec'alnâ müflihîn"
    (Allah'ım bizi kurtulanlardan yap) buyururdu."[11]
    102- Ebû Ümame (Radıyaîlahu Anh) den rivayet edildiğine göre, Hazre­ti Bilâl (Radıyallahu Anh) ikamete başlayıp: "Kadkameti's-salâh" deyince, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selİem şöyle buyurdu:
    "Ekâmehallâhu ve edâmehâ"
    (Allah namazı ikâme etsin ve onu devam ettirsin)" ikametin diğer sözle­rinde Hazreti Peygamber, Hazreti Ömer'in ezan hakkında rivayet ettiği hadîsteki sözlerin aynını söylerdi.[12]
    103- Ebû Hüreyre'den rivayet edilmiştir ki: Hazreti Peygamber müezzi­nin ikamet getirdiğini işittiği zaman şöyle derdi:
    "Allahümme rabbe hazihid-da 'veti't-tâmmeti vesseîâti'l-kâimeü, salli alâ Muhammedin ve âtihi su'Iehû yevme'l-kıyâmeti"
    (Ey bu kâmil davetin ve hazır namazın Rabbı olan Allah, Muhamnıed'e rahmet et ve kıyamet gününde dileğini ona ver)"[13]
    Namaz kılmakta olan bir kimse, ezan okuyanı yahud ikamet getireni işitirse, namaz içinde bunlara karşılık vermez (icabet etmez, onların sözleri- ni tekrarlamaz). Ancak namazdan selâm verip çıkınca, namaz kılmayan kimsenin yaptığı icabet gibi, icabet yapar. Namaz içinde müezzine veya ikamet getirene icabet yapılmış olsa mekruh olur, namazı batıi olmaz.
    Helada iken müezzinin sözlerine yine icabet edilmez. Heladan çıkılınca icabet edilir. Hadîs okurken, yahud başka bir ilim okurken, yahud benzeri meşguliyet varken müezzinin okuyuşu işitildiği zaman, bütün bunlar bı­rakılır ve müezzine icabet edilir, sonra bırakılan işe dönülür. Aksi halde icabet elden çıkar; fakat üzerinde bulunduğu iş çoğunlukla kaçmaz. Her­hangi bir durumda, müezzin ezanı tamamlayana kadar ona icabet yapı­lamamış olursa, araya uzun fasıla girmedikçe, müezzinin sözlerinin tek­rarlanması müstehab olur.


    Ezandan Sonra Okunacak Duâ


    104- Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Ezan ile ikamet arasında yapılan dua geri çevrilmez."
    Tirmizî demiştir ki, bu hadîs sahihtir, hasendir. Ancak Tirmizî riva­yetinde, Câmi'inde "Kîtabu'd-Daavat = Dualar bölümünde" şu ilâveyi yapmıştır: "(Ashab) dediler ki: (Dua olarak) biz ne söyleyelim? Ey Al­lah'ın Resulü? Peygamber (ş.a.v) şöyle buyurdu: Allah'dan dünya ve ahirette afiyet isteyin. "[14]
    105- Abdullah ibni Amr b. El-As'dan rivayet edildiğine göre, bir adam (Peygambere) şöyle dedi: Ey Allah'ın Resulü, müezzinler (şerefli hizmet­lerinden dolayı) bize üstün bulunuyorlar? Bunun üzerine Resûlüllah Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem (ona) şöyle buyurdu:
    "Müezzinlerin söyledikleri gibi söyle; bitirdiğin zaman da, (Allah'dan) iste, istediğin sana verilir. "[15]
    106- Sehl b. Sa'd (Radıyallahu Anh) dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "İki duâ var İd, bunlar geri çevrilmezler: Ezan zamanında yapılan duâ ve insanların birbirine girdiği şiddetli savaş anında..."[16]


    Sabah Namazının İki Rekât Sünnetinden Sonra Okunacak Dualar


    107- Ebu'l-Melih'den (Amr b. Üsame'den) o da babasından (Radı­yallahu Anh) rivayet edildiğine göre; babası sabahın iki rekâtını (sünneti­ni) kıldı; peygamber de onun yanında hafif (uzatmaksızın) iki rekât kıl­dı. Sonra Peygamber otururken üç defa şöyle buyurdu:
    "Allahümme rabbe cibrîle ve isrâfîle ve mikâîîe ve muhammedin 'in-nebiyyi (Sallallahu aleyhi ve sellem) eûzü bike mine'n-nâri"
    (Cibril'in, İsrafil'in, Mikâil'in ve Peygamber Muhammed'in (Sallal­lahu Aleyhi ve Selleme) Rabbı olan Allah'ım! Ateşten (cehennemden) sa­na sığınırım."[17]
    108- Enes (Radıyaîlahu Anh) yolu ile rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.s) şöyle buyurdu: "Kim cuma günü sabahın farz namazından önce üç defa şöyle söylerse, günahları deniz köpükleri kadar dahi olsa, Allah onun günahlarını bağışlar:
    "Estağfirullâhe'llezî lâ ilahe illâ hüve'l-hayye'l-kayyûme ve etûbü ileyhi"
    (O Allah'dan mağfiret dilerim ki, O'ndan başka ilâh yoktur; O, hayat sahibidir, her şeyi idare edendir, ben de ona
    tevbe ederim)"[18]
    Namaz Kılmak İçin Saffa Girince Okunacak Duâ


    109- Sa'd b. Ebî Vakkas'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem namaz kıldırıyordu. Bir adam nama­za geldi ve saffa varınca şöyle dedi:
    '"Allâhümme âtini efdale ma tü'tîibâdeke's-sâlihîn" (Allah'ım! Salih kullarına verdiğinin en faziletlisini bana ver)" Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazı bitirince sordu:
    "- Az önce konuşan kimdi?" Adam dedi ki, bendim, ya Resûlallah!... Peygamber buyurdu:
    "- Sen bunu dediğin takdirde, (cihat için savaşta olan) atının ayakları
    kesilir ve sen de Allah Teâla yolunda şehid edilirsin (böyle büyük bir sevaba kavuşursun). "[19]


    Namaza Durmak İsteyince Okunacak Dualar


    110- Rafi'nin annesinden (Selma'dan Radıyallahu Anha) rivayet edildi­ğine göre, şöyle demiştir:
    "Ya Resûlallah! Bana bir iş göster ki, Azîz ve Yüce Allah ondan dolayı bana sevab versin. Peygamber buyurdu:
    - Ey Ümmü Rafi' (Selma), namaza kalktığın zaman, Allah Teâlâ'yı on defa tesbîh et "Sübhânellâhi" (Allah noksanlıklardan münezzehtir) de, O'nu on defa tehlîl et "Lâ ilahe illallah'* (Allah'dan başka ilâh yoktur) söyle, on defa ona hamd et "Elhamdü lillâh" (Hamd Allah'a mahsustur) söyle, on defa ona tekbir getir "Allâhu ekber" (Allah her şeyden büyüktür) söyle, on defa da ona istiğfar et "Estağfirullâh" (Allah'dan mağfiret di­lerim) de. Sen Allah'ı tesbîh edince, (Allah) bu benim (hakkım), der. Tehlîl getirdiğin zaman, bu benim için, der. Hamd ettiğin zaman, bu benim için, der. Tekbîr getirdiğin zaman, bu benim için, der. İstiğfar getirdiğin zaman, mağfiret ettim (seni bağışladım), der."[20]


    Namaz İçin İkamet Zamanında Okunacak Duâ


    111- îmam Şafi'î, "Ümm" kitabına isnad ederek rivayet ettiği mürsel bir hadîse göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Duanın kabulünü; ordular (muharebe birlikleri) karşılaştığı zamanlarda, namaz için ikamet edildiği zamanlarda ve yağmur yağdığı zamanlarda iste­yiniz."
    Şafi'î demiştir ki, yağmur yağarken ve namaz için ikamet yapılırken, duanın kabulünü istemeyi, birden çok kimselerden ezberledim.




    [1] Buhârî. Müslim
    [2] Buhârî. Müslim. Muvatta', Ebû Dâvud. Nesâî.
    [3] Müslim.
    [4] Buhârî. Muvatta'. Nesâî. İbn-i Mâce.
    [5] Buhârî. Müslim. Muvatta'. Ebu Dâvud. Tirmizî. Nesâî
    [6] Müslim. Ebû Dâvud. Tİrmizî. Nesâî.
    [7] Müslim. Ebü Dâvud. Nesâî.
    [8] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. Ibtı-i Mâce.
    [9] Ebû Dâvud.
    [10] Buhârî. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî
    [11] îbn-i Sünnî.
    [12] Ebû Dâvud.
    [13] İbn-i Sünnî.
    [14] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. İbn-i Sünnî.
    [15] Ebû Dâvud.
    [16] Ebû Dâvud. Sahih bir isnadla.
    [17] Ibn-i Sünnî.
    [18] îbn-i Sünnî.
    [19] Neseî. İbnİ Sünnî. Buharı de Tarihinde, Muhammed b. Müslim b. Aiz'in hal tercemesinde bunu rivayet etmiştir.
    [20] İbn-i Sünnî.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Sayfa 6/8 İlkİlk ... 45678 SonSon

Benzer Konular

  1. ::ReSiMLi DuaLaR ::
    By Konyevi Nisa in forum Dua Deryası
    Cevaplar: 69
    Son Mesaj: 19.10.13, 06:34
  2. Dualar ve Zikirler – Imam Nevevi
    By By-MUZAFER in forum E-kitap bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.02.11, 14:15
  3. Tavsiye Edilen Zikirler
    By Günışıgı in forum Sünnet-i Seniyye
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 27.01.11, 21:10
  4. Mescide Girerken Okunacak Duâ Ve Zikirler
    By ACİZKUL in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 22.04.10, 21:13
  5. Samimi Dualar
    By SiLa in forum İbretli Hikayeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03.07.08, 13:44

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •