***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


SÖZLER / Risale-i Nur'dan 10. Söz
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
Onuncu Söz
Hasir Bahsi
IHTAR: (Su risalelerde tesbih ve temsilleri, hikâyeler Sûretinde yazdigimin sebebi; hem teshil, hem hakaik-i Islâmiye ne kadar makul, mütenasib, muhkem, mütesanid oldugunu göstermektir. Hikâyelerin mânâlari, sonlarindaki hakikatlerdir. Kinaiyat kabilinden yalniz onlara delâlet ederler. Demek, hayalî hikâyeler degil, dogru hakikatlerdir.)
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
فَانْظُرْ اِلَى آثَارِ رَحْمَةِ اللّهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَآ اِنَّ ذَلِكَ َلمُحْيِى اْلمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Birader, hasir ve âhireti basit ve avâm lisaniyla ve vâzih bir tarzda Beyânini ister isen, öyle ise su temsilî hikâyecige nefsimle beraber bak, dinle:
Bir zaman iki adam, Cennet gibi güzel bir memlekete (su dünyaya isarettir) gidiyorlar. Bakarlar ki: Herkes ev, hâne, dükkân kapilarini açik birakip muhafazasina dikkat etmiyorlar. Mal ve para, meydanda sahibsiz kalir. O adamlardan birisi, her istedigi seye elini uzatip, ya çaliyor, ya gasbediyor. Hevesine tebaiyet edip her nevi zulmü, sefaheti irtikâb ediyor. Ahali de ona çok ilismiyorlar. Diger arkadasi ona dedi ki:
"Ne yapiyorsun? Ceza çekeceksin; beni de belaya sokacaksin. Bu mallar mîrî malidir. Bu ahali çoluk çocuguyla asker olmuslar veya memur olmuslar. Su islerde sivil olarak istihdam ediliyorlar.
sh: » (S: 51)
Onun için sana çok ilismiyorlar. Fakat intizâm sediddir. Padisahin her yerde telefonu var ve memurlari bulunur. Çabuk git, dehâlet et" dedi. Fakat o sersem inad edip dedi:
"Yok, mîrî mali degil, belki vakif malidir, sahibsizdir. Herkes istedigi gibi tasarruf edebilir. Bu güzel seylerden istifadeyi men'edecek hiçbir sebeb görmüyorum. Gözümle görmezsem inanmayacagim" dedi. Hem feylesofane çok safsatiyati söyledi. Ikisi arasinda ciddî bir münazara basladi. Evvelâ o sersem dedi:
"Padisah kimdir? Tanimam."
Sonra arkadasi ona cevaben: "Bir köy muhtarsiz olmaz. Bir igne ustasiz olmaz, sahibsiz olamaz. Bir harf kâtibsiz olamaz, biliyorsun. Nasil oluyor ki, nihayet derecede muntâzam su memleket hâkimsiz olur? Ve bu kadar çok servet ki, her saatte bir simendifer (Hasiye) gaibden gelir gibi kiymettar, Mûsanna' mallarla dolu gelir. Burada dökülüyor gidiyor. Nasil sahibsiz olur? Ve her yerde görünen ilânnameler ve Beyânnameler ve her mal üstünde görünen turra ve sikkeler, damgalar ve her kösesinde sallanan bayraklar nasil mâliksiz olabilir? Sen anlasiliyor ki, bir parça firengî okumussun. Bu Islâm yazilarini okuyamiyorsun. Hem de bilenden sormuyorsun. Iste gel, en büyük fermani sana okuyacagim."
O sersem döndü dedi:
"Haydi padisah var; fakat benim cüz'î istifadem ona ne zarar verebilir. Hazinesinden ne noksan eder? Hem burada hapis mapis yoktur, ceza görünmüyor."
Arkadasi ona cevaben dedi:
"Yahu su görünen memleket bir manevra meydanidir. Hem sanayi-i garibe-i sultaniyenin mesheridir. Hem muvakkat temelsiz misafirhaneleridir. Görmüyor musun ki, her gün bir kafile gelir, biri gider, kaybolur. Daima dolar bosanir. Bir zaman sonra su memleket tebdil edilecek. Bu ahali baska ve daimî bir memlekete nakledilecek. Orada herkes hizmetine mukabil ya ceza, ya mükâfat görecek." dedi.
Yine o hain sersem, temerrüd edip: "Inanmam. Hiç mümkün müdür ki, bu memleket harab edilsin; baska bir memlekete göç etsin." dedi. Bunun üzerine emin arkadasi dedi:
"Mâdem bu derece inad ve temerrüd edersin. Gel, hadd ve hesa-
____________________
(Hasiye): Seneye isarettir. Evet bahar, mahzen-i erzak bir vagondur. Gaibden gelir...
sh: » (S: 52)
bi olmayan delâil içinde Oniki Sûret ile sana gösterecegim ki: Bir mahkeme-i kübrâ var, bir dâr-i mükâfat ve ihsan ve bir dâr-i mücâzat ve zindan var ve bu memleket her gün bir derece bosandigi gibi, bir gün gelir ki, bütün bütün bosanip harab edilecek.
BIRINCI SûRET: Hiç mümkün müdür ki: Bir saltanat, bâhusus böyle muhtesem bir saltanat, hüsn-ü hizmet eden mutilere mükâfati ve isyan edenlere mücâzati bulunmasin. Burada yok hükmündedir. Demek baska yerde bir mahkeme-i kübrâ vardir.
IKINCI SûRET: Bu gidisata, icraata bak! Nasil en fakir, en zaîften tut, tâ herkese mükemmel, mükellef erzak veriliyor; kimsesiz hastalara çok güzel bakiliyor. Hem gâyet kiymetdar ve sahane taamlar, kaplar, murassa nisanlar, müzeyyen elbiseler, muhtesem ziyafetler vardir. Bak senin gibi sersemlerden baska, herkes vazifesine gâyet dikkat eder. Kimse zerrece haddinden tecavüz etmez. En büyük sahis, en büyük bir itaatle mütevâziyane bir havf ve heybet altinda hizmet eder. Demek su saltanat sahibinin pek büyük bir keremi, pek genis bir merhameti var. Hem pek büyük izzeti, pek celâlli bir haysiyeti, nâmusu vardir. Halbuki kerem ise, in'am etmek ister. Merhamet ise, ihsansiz olamaz. Izzet ise gayret ister. Haysiyet ve nâmus ise, edebsizlerin tedibini ister. Halbuki su memlekette o merhamet, o nâMûsa lâyik binden biri yapilmiyor. Zâlim izzetinde, mazlûm zilletinde kalip buradan göçüp gidiyorlar.
Demek bir mahkeme-i kübrâya birakiliyor.