4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 28. Söz

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart SÖZLER / Risale-i Nur'dan 28. Söz

    بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
    Yirmisekizinci Söz
    Su söz, Cennet'e dairdir. Su Söz'ün iki makami var. Birinci Makam, Cennet'in Bâzi letâifine isaret eder. Fakat Onuncu Söz'de on iki hakikat-i katia ile, gâyet kat'î bir Sûrette ve bu Söz'ün Ikinci Makaminda Onuncu Söz'ün hülâsasi ve esâsi, müteselsil gâyet metin arabî bir bürhân-i kat'î ile gâyet parlak bir tarzda vücudu isbat olunan Cennet'in isbat-i vücudundan bahis degil, belki, su makamda yalniz sual ve cevaba ve tenkide medâr olan birkaç ahvâl-i Cennet'ten bahseder. Eger tevfik-i Ilahî refik olsa sonra azîm bir söz, o muazzam hakikata dair yazilacaktir, insâallah.
    بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
    وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّاِلحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ َتجْرِى مِنْ َتحْتِهَا اْلاَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هذَا الَّذِى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ فِيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
    Cennet-i bâkiyeye dair bâzi suallere kisa cevablardir.
    Cennet'e dair, Cennet'ten daha güzel, hurilerinden daha lâtif, selsebilinden daha tatli olan Beyânât-i âyât-i Kur'aniye kimseye söz
    sh: » (S: 526)
    birakmamistir ki, fazla birsey söylensin. Fakat o parlak, ezelî ve ebedî, yüksek ve güzel âyetleri fehme takrib için, bâzi basamaklari; hem o cennet-i Kur'aniyeden nümune için bâzi çiçeklerin nümunesi nev'inden bâzi nükteleri söyleyecegiz. Bes rumuzlu sual ve cevabla isaret edecegiz. Evet, Cennet bütün lezâiz-i mâneviyeye medâr oldugu gibi, bütün lezaiz-i cismâniyeye de medârdir.
    Sual: Kusurlu, noksaniyetli, mütegayyir, kararsiz, elemli cismâniyetin ebediyetle ve Cennetle ne alâkasi var? Mâdem, ruhun âlî lezaizi vardir; ona kâfidir. Lezâiz-i cismâniye için, bir hasr-i cismanî neden îcabediyor?
    Elcevab: Çünki: Nasil toprak suya, havaya, ziyaya nisbeten kesafetli, karanliklidir.. fakat masnuat-i Ilahiyenin bütün enva'ina mense' ve medâr oldugundan bütün anâsir-i sairenin mânen fevkine çiktigi gibi.. hem kesafetli olan nefs-i insâniye; sirr-i câmiiyet itibariyle, tezekki etmek sartiyla bütün letâif-i insâniyenin fevkine çiktigi gibi.. öyle de, cismâniyet; en câmi', en muhit, en zengin bir âyine-i tecelliyat-i Esmâ-i Ilâhiyedir. Bütün hazâin-i rahmetin müddeharatini tartacak ve mizana çekecek âletler, cismâniyettedir. Meselâ: Dildeki kuvve-i zâika, rizk zevkinde envâ'-i mat'ûmat adedince mizanlara mense' olmasaydi; herbirini ayri ayri hissedip tanimazdi, tadip tartamazdi. Hem ekser Esmâ-i Ilâhiyenin tecelliyatini hissedip bilmek, zevkedip tanimak cihazati, yine cismâniyettedir. Hem gâyet mütenevvi ve nihayet derecede ayri ayri lezzetleri hissedecek istidadlar, yine cismâniyettedir. Mâdem su kâinatin Sânii, su kâinatla bütün hazain-i rahmetini tanittirmak ve bütün tecelliyat-i Esmâsini bildirmek ve bütün enva'-i ihsânatini tattirmak istedigini; kâinatin gidisatindan ve insanin câmiiyetinden, -Onbirinci Söz'de isbat edildigi gibi- kat'î anlasiliyor. Elbette su seyl-i kâinatin bir havz-i ekberi ve bu kâinat tezgâhinin isledigi mahsulâtin bir mesher-i âzami ve su mezraa-i dünyanin bir mahzen-i ebedîsi olan dar-i saadet, su kâinata bir derece benzeyecektir. Hem cismanî, hem ruhânî bütün esâsâtini muhafaza edecektir. Ve o Sâni'-i Hakîm ve o Âdil-i Rahîm; elbette cismanî âletlerin vezaifine ücret olarak ve hidematina mükâfat olarak ve ibâdât-i mahsusalarina sevab olarak, onlara lâyik lezaizi verecektir. Yoksa hikmet ve adâlet ve rahmetine zid bir hâlet olur ki, hiç bir cihetle onun cemâl-i rahmetine ve Kemâl-i Aadâlet ine uygun degildir; kabil-i tevfik olamaz.


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 28. Söz

    sh: » (S:527)

    Sual: Cisim, eger hayatî olsa; ecza-yi bedenî daim terkib ve tahlildedir.. inkiraza mahkûmdur, ebediyete mazhar olamaz. Ekl ve sürb, beka-yi sahsî ve muamele-i zevciye ise beka-yi nev'î içindir ki; su âlemde birer esâs olmuslar. Âlem-i Ebediyette ve Âlem-i uhrevîde, sunlara ihtiyaç yoktur. Neden Cennet'in en büyük lezaizi sirasina geçmisler?
    Elcevab: Evvelâ, su âlemde cism-i zîhayatin inkiraza ve mevte mahkûmiyeti ise, varidat ve masarifin müvâzenesizligindendir. Çocukluktan sinn-i Kemâle kadar varidat çoktur; ondan sonra masarif ziyadelesir, müvâzene kaybolur.. o da ölür. Âlem-i ebediyette ise; zerrat-i cisim sâbit kalip terkib ve tahlile mâruz degil veyahut müvâzene sâbit kalir, (Hâsiye) varidat ile masarif müvazenettedir. Devr-i daimî gibi, cism-i zîhayat; telezzüzat için, hayat-i cismâniye tezgâhinin islettirilmesiyle beraber ebedîlesir. Ekl ve sürb ve muamele-i zevciye; gerçi bu dünyada bir ihtiyaçtan gelir, bir vazifeye gider. Fakat, o vazifeye bir ücret-i muaccele olarak öyle mütenevvi leziz lezzet içlerine birakilmistir ki, sâir lezâize tereccuh ediyor. Mâdem bu dâr-i elemde, bu kadar acib ve ayri ayri lezzetlere medâr; ekl ve nikâhtir. Elbette dâr-i lezzet ve saadet olan Cennet'te o lezzetler; o kadar ulvî bir Sûret alip ve vazife-i dünyeviyenin uhrevî ücretini de lezzet olarak ona katarak ve dünyevî ihtiyaci dahi uhrevî bir hos istiha Sûretinde ilâve ederek, Cennet'e lâyik ve ebediyete münasib, en câmi' hayatdar bir mâden-i lezzet olur. Evet,
    وَمَا هذِهِ الْحَيَوةُ الدُّنْيَا اِلاَّ لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ اْلآخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ sirrinca, su dâr-i dünyada, câmid ve suursuz ve hayatsiz maddeler, orada suurlu hayatdardirlar. Buradaki insanlar gibi orada da agaçlar, buradaki hayvanlar gibi oradaki taslar; emri anlar ve yapar. Sen bir agaca desen : "Filân meyveyi bana getir", getirir. Filân
    ____________________________
    (Hasiye): Su dünyada cism-i insanî ve hayvanî, zerrat için güya bir misafirhane, bir kisla, bir mekteb hükmündedir ki; câmid zerreler ona girerler, hayatdar olan âlem-i bekaya zerrat olmak için liyakat kesbederler, çikarlar. Âhirette ise
    الدَّارَ اْلآخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُاِنَّsirrinca, nur-u hayat orada âmmdir. Nurlanmak için o seyrüsefere ve o tâlimat ve tâlime lüzum yoktur. Zerreler demirbas olarak sâbit kalabilirler.
    sh: » (S:528)
    tasa desen: "Gel", gelir. Mâdem tas, agaç, bu derece ulvî bir Sûret alirlar. Elbette ekl ve sürb ve nikâh dahi hakikat-i cismâniyelerini muhafaza etmekle beraber.. cennet'in dünya fevkindeki derecesi nisbetinde, dünyevî derecelerinden o derece yüksek bir Sûret almalari iktiza eder.
    Sual:
    اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ sirrinca: "Dost, dostuyla beraber Cennet'te bulunacaktir." Halbuki, basit bir bedevî, bir dakikada sohbet-i Nebeviyede Lillâh için bir muhabbet peyda eder; o muhabbetle, Cennet'te Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'in yaninda bulunmasi lâzim gelir. Halbuki gayr-i mütenâhî feyze mazhar Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'in feyzi, bir basit bedevî feyziyle nasil birlesir?
    Elcevab: Bir temsil ile, su ulvî hakikata söyle bir isaret ederiz ki, meselâ: Gâyet güzel ve sa'saali bir bagda muhtesem bir zât gâyet büyük bir ziyafet, gâyet müzeyyen bir seyrangâh öyle bir Sûrette ihzâr etmis ki: Kuvve-i zâikanin hissedecek bütün lezâiz-i mat'ûmati câmi', kuvve-i bâsiranin hosuna gidecek bütün mehâsini sâmil, kuvve-i hayaliyeyi keyiflendirecek bütün garâibi müstemil ve hâkezâ.. bütün havass-i zâhire ve bâtinayi oksayacak ve memnun edecek herseyi içine koymustur. Simdi iki dost var. Beraber o ziyafete giderler. Bir locada, bir sofrada oturuyorlar. Fakat, birisinin kuvve-i zâikasi pek az oldugundan cüz'î zevk alir. Gözü de az görüyor. Kuvve-i sâmmesi yok. Sanayi-i garibeden anlamaz. Hârika seyleri bilmez. O nüzhetgâhin, binden ve belki milyondan birisini, kabiliyeti nisbetinde ancak zevkederek istifade eder. Digeri; ise bütün zâhirî ve bâtinî duygulari, akil ve kalb ve his ve lâtifeleri, o derece mükemmel ve o mertebe inkisaf etmistir ki; o seyrangâhtaki bütün incelikleri, güzellikleri ve letâifi ve garâibi ayri ayri hissedip zevkederek, ayri ayri lezzet aldigi halde o dost ile omuz omuzadir. Mâdem, bu karmakarisik, elemli ve daracik su dünyada böyle oluyor. En küçük ile en büyük beraber iken, serâdan süreyyaya kadar fark oluyor. Elbette dar-i saadet ve ebediyet olan Cennet'te bittarîk-il evlâ: Dost dostu ile beraber iken, herbirisi istidadina göre sofra-i Rahmânürrahîm'den, istidadlari derecesinde hisselerini alirlar. Bulunduklari cennetler ayri ayri da olsa, beraber bulunmalarina mâni olmaz. Çünki: Cennet'in sekiz tabakasi birbirinden yüksek olduklari halde, umumun dami


    Seni çok Özledim Annem

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 28. Söz

    sh: » (S:529)
    Ars-i A'zamdir. Nasilki mahrutî bir dagin etrafinda, birbiri içinde, birbirinden yüksek, kaidesinden zirvesine kadar surlu daireler bulunsa; o daireler birbirinin üstündedir.. fakat, birbirinin günes görmelerine mâni olmaz, birbirinden geçebilir, birbirine bakar. Öyle de: Cennetler de buna yakin bir tarz ile oldugu, ehâdîsin mütenevvi rivâyâti isaret ediyor.

    Sual: Ehâdîste denilmis: «Huriler yetmis hulleyi giydikleri halde, bacaklarinin kemiklerindeki ilikleri görünüyor.» Bu ne demektir? Ne mânasi var? Nasil güzelliktir?
    Elcevab: Mânasi pek güzeldir ve güzelligi pek sirindir. Söyle ki: Su çirkin, ölü, câmid ve çogu kisir olan dünyada; hüsün ve cemâl, yalniz göze güzel görünüp, ülfete mâni olmazsa, yeter. Halbuki: Güzel, hayatdar, revnakdar, bütün kisirsiz lüb ve kabuksuz iç olan Cennet'te; göz gibi bütün insanin duygulari, lâtifeleri cins-i lâtif olan hûrîlerden ve hûrîler gibi ve daha güzel, dünyadan gelme, Cennet'teki nisâ-i dünyeviyeden ayri ayri hisse-i zevklerini, çesit çesit lezzetlerini almak isterler. Demek en yukari hullenin güzelliginden tut, tâ kemik içindeki iliklere kadar, birer hissin birer lâtifenin medâr-i zevki oldugunu Hadîs isaret ediyor. Evet, «Hûrîlerin yetmis hulleyi giymeleri ve bacaklarindaki kemiklerin ilikleri görünmesi» tâbiriyle Hâdîs-i serif isaret ediyor ki: Insanin ne kadar hüsünperver ve zevkperest ve zînete meftun ve cemâle müstak duygulari ve hassalari ve kuvalari ve lâtifeleri varsa, umumunu memnun edip doyuracak ve herbirisini ayri ayri oksayip mes'ud edecek, maddî ve mânevî her nevi zînet ve hüsn-ü cemâle hûrîler câmi'dirler. Demek hûrîler Cennet'in aksam-i zînetinden yetmis tarzini, bir tek cinsten olmadigindan birbirini setretmeyecek Sûrette giydikleri gibi; kendi vücudlarindan ve nefis ve cisimlerinden, belki yetmis mertebeden ziyade ayri ayri hüsün ve cemâlin aksamini gösteriyorlar. وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ اْلاَنْفُسُ وَتَلَذُّ اْلاَعْيُنُ isaretinin hakikatini gösteriyorlar. Hem, Cennet'te lüzumsuz, kisirli ve fuzulî maddeler olmadigindan; ehl-i Cennet'in ekl ve sürbünden sonra kazurati olmadigini, Hadîs-i serif beyân ediyor. Mâdem su süflî dünyada, en âdi zîhayat olan agaçlar, çok tegaddi ettikleri halde kazuratsiz oluyorlar. En yüksek tabaka-i hayat olan Cennet ehli, neden kazuratsiz olmasin?
    sh: » (S:530)
    Sual: Ehâdîs-i serifede denilmistir ki: «Bâzi ehl-i Cennet'e, dünya kadar bir yer veriliyor, yüzbinler kasr, yüzbinler hûri ihsan ediliyor.» Birtek adama bu kadar seylerin ne lüzumu var, ne ihtiyaci var, nasil olabilir ve ne demektir?
    Elcevab: Eger insan, yalniz câmid bir vücud olsaydi veyahut yalniz mideden ibaret nebatî bir mahluk olsaydi veyahut yalniz mukayyed, agir ve muvakkat ve basit bir zât-i cismâniye ve bir cism-i hayvanîden ibaret olsaydi; öyle çok kasirlara, çok hurilere lâyik ve mâlik olmazdi. Fakat insan, öyle câmi' bir mu'cize-i kudrettir ki; hattâ su dünya-yi fânide, su kisa bir ömürde, su inkisaf etmemis bâzi letâifinin ihtiyaci cihetiyle bütün dünyanin saltanati, serveti ve lezâizi verilse belki hirsi tok olmayacaktir. Halbuki ebedî bir dâr-i saadette, nihayetsiz istidada mâlik, nihayetsiz ihtiyaçlar lisaniyla, nihayetsiz arzular eliyle, nihayetsiz bir rahmetin kapisini çalan bir insan; elbette Ehadîste beyân olunan ihsânât-i Ilâhiyeye mazhariyeti makuldür ve haktir ve hakikattir. Ve su hakikat-i ulviyeye bir temsil dürbünüyle rasad edecegiz. Söyle ki:
    Bu dere bahçesi gibi, (Hasiye) su Barla bag ve bahçelerinin herbirinin ayri ayri mâliki bulundugu halde.. Barla'da gidasi itibariyle ancak bir avuç yeme mâlik olan herbir kus, herbir serçe, herbir ari «Bütün Barla'nin bag ve bostanlari, benim nüzhetgâhim ve seyrangâhimdir» diyebilir. Barla'yi zabtedip daire-i mülküne dâhil eder. Baskalarinin istirâki onun bu hükmünü bozmaz. Hem, insan olan bir insan diyebilir ki: «Benim Hâlikim bu dünyayi bana hâne yapmis, günes benim bir lâmbamdir; yildizlar benim elektriklerimdir; yeryüzü çiçekli-miçekli halilarla serilmis benim bir besigimdir» der, Allah'a sükreder. Sâir mahlukatin istirâki, onun bu hükmünü nakzetmez. Bilâkis mahlûkat onun hânesini tezyin eder. hânenin müzeyyenati hükmünde kalirlar. Acaba bu daracik dünyada, insan insâniyet itibariyle, hattâ bir kus dahi böyle bir daire-i azîmede bir nevi tasarruf dâva etse, cesîm bir ni'mete mazhar olsa; genis ve ebedî bir dâr-i saadette, ona besyüz senelik bir mesâfede bir mülk ihsan etmek, nasil istib'âd edilebilir?
    Hem nasilki; su kesafetli, karanlikli, dar dünyada günesin pek çok âyinelerde bir anda aynen bulunmasi gibi, öyle de: Nurani bir


    Seni çok Özledim Annem

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 28. Söz

    (Hasiye): Sekiz sene Kemâl-i sadakatla bu fakire hizmet eden Süleyman'in bahçesidir ki, bir veya iki saat zarfinda su söz orada yazildi.
    sh: » (S:531)
    zât, bir anda çok yerlerde aynen bulunmasi; -«Onaltinci Sözde» isbat edildigi gibi- meselâ, Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm bin yildizda bir anda hem Ars'ta, hem huzur-u Nebevîde, hem huzur-u Ilahîde bir vakitte bulunmasi; hem Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'in hasirde bir anda ekser etkiya-i ümmetiyle görüsmesi ve dünyada hadsiz makamlarda bir anda tezahür etmesi ve evliyanin bir nevî garibi olan ebdallarin bir vakitte çok yerlerde görünmesi ve avâmin rü'yada bâzan bir dakikada bir sene kadar isler görmesi ve müsahede etmesi ve herkesin kalb, ruh, hayal cihetiyle bir anda pekçok yerlerle temas edip alâkadarane bulunmasi, mâlûm ve meshud oldugundan.. elbette nuranî, kayidsiz, genis ve ebedî olan Cennet'te, cisimleri ruh kuvvetinde ve hiffetinde ve hayal sür'atinde olan ehl-i Cennet, bir vakitte yüzbin yerlerde bulunup yüzbin hûrilerle sohbet ederek yüzbin tarzda zevk almak; o ebedî Cennet'e, o nihayetsiz rahmete lâyiktir ve Muhbir-i Sadik'in (A.S.M.) haber verdigi gibi hak ve hakikattir. Bununla beraber, bu küçücük aklimizin terazisiyle o muazzam hakikatlar tartilmaz.
    Idrâk-i maâli bu küçük akla gerekmez.
    Zira bu terazi o kadar sikleti çekmez.
    سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
    رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسِينَا اَوْ اَخْطَاْنَااَللّهُمَّ صَلِّ عَلَى حَبِيبِكَ الَّذِى فَتَحَ اَبْوَابَ الْجَنَّةِ بِحَبِيبِيَّتهِ وَ بِصَلاَتِهِ وَ اَيَّدَتْهُ اُمَّتُهُ عَلَى فَتْحِهَا بِصَلَوَاتِهِمْ عَلَيْهِ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ اَللّهُمَّ اَدْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ اْلاَبْرَارِ بِشَفَاعَةِ حَبِيبِكَ الْمُخْتَارِ آمِينَّ
    .
    * * *

    sh: » (S:532)
    Cennet Sözüne Küçük Bir Zeyl
    Cehennem'e dairdir
    Ikinci ve Sekizinci Sözlerde isbat edildigi gibi; îmân, mânevî bir cennetin çekirdegini tasiyor.. küfür dahi, mânevî bir cehennemin tohumunu sakliyor. Nasilki küfür, Cehennem'in bir çekirdegidir. Öyle de; Cehennem, onun bir meyvesidir. Nasil küfür; Cehennem'e duhûlüne sebebdir; öyle de: Cehennem'in vücuduna ve icadina dahi sebebdir. Zira, küçük bir hâkimin küçük bir izzeti, küçük bir gayreti, küçük bir celâli bulunsa; bir edebsiz ona serkesane dese: «Beni te'dib etmezsin ve edemezsin.»Herhalde, o yerde hapishane yoksa da, tek o edebsiz için bir hapishane teskil edecek, onu içine atacaktir. Halbuki: Kâfir, Cehennem'i inkâr ile, nihayetsiz izzet ve gayret ve celâl sahibi ve gâyet büyük ve nihayetsiz Kadîr bir zâti tekzib ve isnad-i acz ediyor.. yalancilikla ve acz ile ittiham ediyor.. izzetine siddetle dokunuyor.. gayretine dehsetli dokunduruyor.. Celâline âsiyane ilisiyor. Elbette farz-i muhal olarak, Cehennem'in hiç bir sebeb-i vücudu bulunmazsa da; su derece tekzib ve isnad-i aczi tâzammun eden küfür için bir Cehennem halkedilecek, o kâfir içine atilacaktir...
    رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هذَا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
    * * *


    Seni çok Özledim Annem

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •