***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Adana Mimar Sinan Mevlidi Konuşması (2007)
Adana Mimar Sinan Mevlidi Konuşması (2007)
Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla sözlerime başlıyorum. Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdu senalar olsun. Efendimiz Muhammed'e ve aline ve ashabına salat ve selam olsun. Yüce Allah meşayıhı kiramımızı ve özellikle Nakşibendi kutuplarının baş tacı Haznevi sadatlarının yüz akı muhterem babam ve şeyhim Şehid-ul Haremeyn Şeyh Muhammed el-Haznevi hazretleri Allah O'nun sırrını pak eylesin ve O'nun muhterem babası ve şeyhi Zülcenehayn dedem EşŞeyh İzzeddin el-Haznevi hazretlerinden ve bu ikisinden önceki geçmiş sadatı kiramdan yüce Allah razı olsun ve yüce Allah sırlarını bize mukaddes eylesin.

Değerli kardeşlerim, kıymetli hazirun ilk olarak yaşlı, genç; erkek, kadın hepinizi selamlıyorum. Sizleri Allah katından gelen mis kokulu hanif İslam dini selamıyla selamlıyorum ve diyorum ki yüce Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinizde olsun.
İkinci olarak bu değerli birlikteliğe iştirak etmeye benidavet eden bütün kardeşlerime teşekkür ediyorum. Bunu bana nasip ve müyesser kılan ve kardeşlerimin davetiyelerini telbiye etmek için beni muvaffak eden yüce Allah'a hamdu şükürler ediyorum.
Başta ilim ve fazilet sahibi olmak üzere gerek Adana'dan, gerekse Adana dışından, gerek Türkiye'den, gerekse Türkiye dışından gelmiş bütün kardeşlerime bu büyük topluluğa katılabilme uğrunda yolculuk etme zahmetine katıldıkları için çok teşekkür ediyorum ve buraya sağ selim ulaşmanızdandolayı şükür duası ederek hepinize hoş geldiniz diyorum.
Değerli kardeşlerim, son derece beni sevindiren ve mutlu eden şeylerden biri de bu mis kokulu anma toplantısında hazır bulunmak için birçok değişik yerden bu diyara Adana'ya gelmiş olan bu büyük topluluğu tekrar görebilmiş olmaktır. Bu hatıranın hepinizin kalbinde değerli bir yeri vardır. Gönlümden taşan gıpta ve mutluluğu ifade etmekten dilim acizdir. Sadece şunu söyleyebiliyorum: Muhterem babam ve şeyhimin insanların gönüllerinde bıraktığı bu güzel ve bu derin hatıradan dolayı Allah'a hamd olsun, Allah'a şükürler olsun. Ne kadar uzun yıllar geçse de bu güzel hatıra silinmez ve ne kadar zaman birbirini kovalasa da bu derin hatıra yozlaşıp bozulmaz, değerli müminler. Çünkü Şeyh Muhammed el-Haznevi Allah sırrını pak eylesin, davetçiler ve mürşitler için en yüce bir ideal idi. Alimler ve ıslahatçılar için en güzel bir örnekti. Mübarek hayatını Allah'ın dinine hizmet uğruna tüketmiştir. Değerli ömrünün bütün anlarını Allah'a davet yolunda harcamıştır. Şöyle ki, ilmiyle amel eden alimler yetiştirmek için binalar inşa etmiştir. Binlerce muhlis ilim talebelerini mezun etmiştir. Milyonlarca mürid yetiştirmiştir. Nasihatlar ve irşatları bütün İslam dünyasına yayılmıştır. Dersleri ve vaazları nice kalpleri aydınlatmıştır. Daldıkları gaflet uykusundan uyandırmıştır. Güzel namı dünyanın bütün köşelerine yayılmıştır. Allah'a hamdu senalar olsun. Bunda da şüphe yoktur. Çünkü O aleminde ihlas sahibi bir zattı. Riya ve sahtekarlık nedir bilmezdi. İrşadı konusunda hikmet sahibi bir bilge idi. Gaye ve hedefte hataya düşmezdi. Daveti konusunda cesur ve bahadır idi. Korkaklık ve korku nedir bilmezdi.
Değerli kardeşlerim, Şeyh Muhammed el-Haznevi k.s. babam hazretleri sayılmayacak kadar birçok hayırda bulunmuştur. Bütün hayır kapılarından girmiştir. Ey Şeyhim ve mürşidim! cehalet ve dalalet çöllerinde yolunu şaşırmış nice şaşkınlara hidayet kandiliyle ışık tuttun, onlara yol gösterdin. Kapına gelen nice çaresiz ve felaketzede kimseyi uğradığı felaketten kurtardın ona yardımcı oldun. Kendisine bakacak kimse bulmayan nice yetime şefkat kanatlarını gerdin ve onun gözyaşını sildin. Nice insanların aralarında yanan fitne ateşi eğer sen müdahele etmemiş ve hikmetinle söndürmemiş olsaydın neredeyse kurunun yanında yaşı da yakacaktı. Ancak senin müdahalen ve hikmetin sayesinde her grup aklını başına devşirdi ve düşmanıyla tokalaşıp kucaklaştı. Büyük bir mürşid olarak, büyük bir ıslahatçı olarak, büyük bir baba olarak sana kutlu olsun. Sana nice hayırlar olsun ey babam!
Değerli kardeşlerim, ben Allah'ın fakir kulu olarak sizlerle tek tek tanışmayı temenni ediyorum, fakat bilindiği gibi vakit buna müsait değildir. Yüce Allah'tan tanışmak için bizlere daha iyi, daha kapsamlı tanışmak için bir vakit versin de işte birbirimizi tanıyalım; ancak babama uyarak şöyle diyebilirim: Ben Muhammed Muta, eşşeyh Muhammed el-Haznevi'nin oğlu.
Değerli kardeşlerim, ben babamdan iki konuyu miras olarak aldım. Birincisi ne ülkemde ne ülkem dışında siyasetle uğraşmıyorum, siyaset ile ilgilenmiyorum. İkinci olarak Allah'ahamd ediyorum ki,kimseden dünya malı toplamıyorum, verseler dahi kabul etmiyorum. Uzak yakın herkes tarafından bilinmektedirkiyüce Allah cc babam Şeyh hazretlerine öyle bir güç, öyle bir yardım ihsan etmiştir ki hiç kimseden yardım talep etmeden kendi öz malından sadece Allah rızası için medresler, camiler v.s inşa etmiştir. Şüphesiz bu da yüce Allah'ın fazlu keremindendir. Allah'a şükürler olsun ki bunun örneği de daha görülmemiştir ve haklı olarak görmeyenin inanmama hakkı vardır.
Değerli kardeşlerim, bu hak olan adaba haksızlık eden veya Şeyh hazretlerinin bu geniş hizmetinin önünü kesmeye çalışan kimselere tuzak kurmamız lazımdır. Tuzak kurmaktan kastım şudur: Herkim olursa olsun Haznevi ailesinden olsun, alimlerinden olsun, müridlerden olsun o kişinin Şeyhin adabından ve onun çizdiği yoldan uzak olduğunu ve onun Şeyh hazretleriyle bağlantısı olmadığını ve akrabalığının kalmadığını insanlara anlatmamız lazımdır ve beyan etmemiz lazımdır.
Değerli kardeşlerim, şimdi ben Şeyh hazretlerinin makamına haksızlık edenleri geçerek onlardan bahsetmeyerek kendim ile ilgili konuşmak istiyorum. Diyorum ki ey Şeyhin evlatları, ey Şeyhin sevenleri, ey Şeyhin etbaları ben bugün babam Şeyh hazretlerinin dergahının kapısında münzerip olarak bıraktığı kimse olarak eğer Şeyhin makamına saygısızlık edersem, siyasetle uğraşırsam, dünya malı toplarsam sizin göreviniz budur: sizin göreviniz beni uyarmaktır. Bu senin babanın yolu ve metodu değildir. Bu O'na gösterilmesi gereken vefa hakkı değildir. İşte demeniz ve beni bu şekilde muhasebe etmeniz lazımdır.
.
Değerli kardeşlerim, babam Şeyh hazretleri bizzat kendisi buyurmuştur. İnsanların kandırılmaması için kimseye fırsat vermeden her şeyi, her konuyu bize beyan etmiştir. Eğer istismardan herhangi bir dini fayda, yani dini istismara alet etmede herhangi bir dini fayda olsaydı bu konuda öncülük bizim olacaktı. Örneğin kardeşim Muhammed Muvaffak Allah rahmet eylesin işte geçirmiş olduğu kazayı hatırlıyorsunuz. Kendisi yoğun bakımdayken önemli şahsiyetler özel uçak getirip sağlık ekibiyle O'nu Fransa'ya tedavi etmek için götürmek istediler. Babam Şeyh hazretleri şiddetle reddetti ve kabul etmedi ve dedi ki: Etrafımızda gördüğünüz bu kalabalık, bu toplum evlatlarımız değil midir. Eğer benim oğlumdan başka olsaydı bu yardımda bulunacak mıydınız. Hayır. İşte değerli müminler babamın buyruğu böyleydi, adabı böyleydi.
Değerli kardeşlerim, eğer dini menfaate alet etmekte bir fayda olsaydı, dini siyasete alet etmekte herhangi bir fayda olsaydı öncülük bizde olacaktı, biz bunu yapacaktık. Ama ikisinde de fayda yoktur dine. Onun için öncülük bizde yoktur ve bunu yapmıyoruz. Onun içindir değerli kardeşlerim bunun bilincinde olun ki, kim ismimizi kullanarak veya haberimiz olmadan bize yakınlık gösterip bizim ismimizi istismar ederse veya siyaset için kullanırsa biz ondan ve onun tasarrufatından beriyiz, tüm yaptıkları şahsidir. Değerli kardeşlerim, buna da inanın eğer ben bu adabı gördüğünüz gibi sahih bir şekilde koruyup muhafaza etmezsem işte bu adapların kaybolmasını göreceksiniz. Ama gördüğünüz gibi sahih bir şekilde bu adabı korursam, muhafaza edersem nice hayırlar izleyip göreceksiniz değerli müminler.
Değerli kardeşlerim, babam Şeyh hazretlerinin bize nasihat eden sesi hala kulaklarımızda yankılanıyor ve diyordu ki: Gözünüz başkalarının malında olmasın. İnsanlar çokça gelerek etrafınızda toplandıklarında gururlanmayın ve Şeyh hazretleri büyük toplumlarda şöyle kasem, yemin ederek: vallahi, billahi ve tallahi diye yemin ederek ben sizin aranızda benden daha eksik belki de daha aşağı kimseyi görmüyorum diyordu; ama biz O'nu bu sıfatlardan tenzih ediyoruz.
Değerli kardeşlerim, Şeyh'imizin üstün terbiyesine, olağan üstü ahlakına ve emsali görülmeyen tevazusuna bakın. İşte bundan dolayı değerli müminler yüce Allah cc O'nu insanların kalbinde büyük kılmış, kendi indinde ve insanların yanında makamını ali eylemiştir. Bu nedenle değerli müminler, yüce Allah'a şükürler olsun ki O'nun şanı afaka yayılmıştır, alimlerin, havasların ve tüm insanların yanında adabı ve tasavvufu hüsnü kabul görmüştür.
Değerli kardeşlerim, hepinizin bu dürüst sevdanızı, bu imani hissiyatınızı taktir ediyorum. Zaten bu sizin vefanızdır, sizdendir. Bütün malını, sağlığını ve rahatını hatta bütün hayatını insanların irşadı ve onların mutluluğu uğrunda feda eden o mübarek zat içindir ve sizin O'na olan muhabbetiniz ve O'nun size olan muhabbeti içindir. Burada bulunan herkesyüce Allah eksiksiz ve memnun edici bir mükafat yazmasını niyaz ediyorum ve değerli kardeşlerim emelim budur ki, herkes merhum Şeyh el-Haznevi hazretlerinin Şeyh Muhammed el-Haznevi hazretlerinin Allah sırrını pak eylesin, makamını ali eylesin yıllık anma toplantısının ruhlarımız için deva olduğunu ve gönüllerimizin ilacı olduğu hakikatini idrak etmesidir. Bu anma toplantısından ibret almamız ve ondan dersler çıkarmamız gerekmektedir. Şöyle kideğerli müminler, bu anma toplantısı vesilesiyle ile dünya gözümüzde soğumalı ahiret ve Allah'ın emirleri ise gönlümüzde büyümelidir.
Değerli kardeşlerim, işte alacağımız derslerden biri de sadatı kiram hazretlerinin işte onların bütün hayatını ilim ile, ilmin hakikatini beyan etmek için, ilmin yayılması ve hanif dinin öğretilerini yaymak uğruna tüketmişler. Bu hanif değerlerine şanına ve adabına net bir şekilde hayatlarını vermişlerdir. Gerçek ve sahih olan tasavvufu ihya etmişlerdir. Ona hayatiyet vermişlerdir, ona hayatiyet kazandırmışlardır. Yorulmak bilmeden çabalamışlardır. Bunu da insanın insan kardeşiyle olan alakayı güzelleştirmek için ve insanın Rabbi ile olan alakayı güzelleştirmek için anlatmakla beraber gayret etmişlerdi ve bunu anlatmışlardır.
Değerli kardeşlerim, Şeyh hazretlerinin insanın insan kardeşi ile olan alakasını düzeltmeye daveti ve beyanı şudur: Şeyh hazretleri (ks), insanların mezheplerine, mensubiyetlerine ve milliyetlerine bakmaksızın bütün insanları birbirleriyle kaynaşmaya, ülfet etmeye, birbirini sevmeye, birbirleriyle yardımlaşmaya davet ediyordu. Bunu yaparken de bir insanın hayatı ancak insan kardeşinin hayatı ile, onun sayesinde istikamet kazanabileceğini ve Müslüman'ın kendi hayatının ancak barış ve birlik sayesinde kaim olabileceğini vurgulardı. Fertlerin birbirinden nefret ettiği bir toplumun binası nasıl ayakta durabilir ki. Evlatlarının birbirini boğazladığı bir toplum yapısı nasıl inşa edilebilir ki. Toplum binasıancak ve ancak birbiriyle yardımlaşmak, kardeş olmak ve de aralarında tefrikaya, düşmanlığa bozgunluğa sebebiyet veren her şeyin atılmasıyla inşa edilir ve ayakta durur. Rasulullah (sav) buna delil olarak getirilebilir bir hadisi şerifinde, birbiriyle buluşan iki kardeşin misali iki el gibidir. Biri diğerini yıkayıp temizler. İki mümin birbiriyle buluşmuş olsun da Allah onlardan birini arkadaşından hayırla istifade ettirmemiş olsun. Asla. Mutlaka birbirlerinden fayda görürler.
O zaman değerli müminler, el birliği ile kaynaşma, kardeşlik ve güven bağı ile üstünlüğü rahmet ve muhabbetten kaynaklanan toplumsal yardımlaşma gerekmektedir. Hazreti Peygamber'den rivayet edildiği gibi birbirine merhamet ve şefkat eden, sevgi ve sevgi konusundaki müminleri bir vücut gibi görürsün. Vücudun bir organı rahatsız olursa diğer organlar uyumadan hararet ile birbirlerinden etkilenirler.
Değerli kardeşlerim, insanın Rabbi ile olan alakasına gelince Şeyh hazretleri (ks) daima şunu beyan ediyordu: Kulun dünyada ve ahiretteki hakiki mutluluğa ancak Allah'ın emirlerine harfiyen uymak ve O'nun sakındırdıklarından kaçınmak ile mümkündür.
Değerli kardeşlerim, yüce Allah mübarek Kur'an'ı Kerim'inde buyurmuş: “Şüphesiz biz ademoğluna ikramda bulunduk.” Peki insanoğluna verilen ikram nedir? Bazı müfessirler o ikramı şöyle beyan etmişlerdir: Allah tarafından ademoğluna verilen ikram akıldır. Çünkü Allah insanoğluna çok meşakkatli mükellefiyetler yüklemiştir. Onun karşısında kendisine akıl da ihsan etmiştir. O akıl ile o ağır mükellefiyetleri kaldırabilir. Onun için değerli müminler, yüce Allah hayvanlara akıl vermediği için onlara herhangi bir mükellefiyet yüklememiştir ve aklını aldığı insanlara da, deli olanlara da herhangi bir mükellefiyet yüklememiştir, değerli müminler. İşte bu bakımdan aklın vasıtasıyla insanoğlu bu meşakkatli mükellefiyetleri en güzel şekilde almaktadır ve onları yerine getirmektedir aklıyla.
Değerli kardeşlerim, peki akıl diyoruz. Akıllı insanlar vardır; ama akılı insan kimdir? Akıllı Müslüman kimdir? Değerli kardeşlerim, birçoğumuz akıllı olan kimseyi tanımıyor, bilmiyor. Akıllı kimdir diye bilmiyorlar. Peygamber efendimiz (sav) akıllı olan kimseyi şöyle tarif etmiştir: “Akıllı, kendi nefsini muhasebe eden, ölümden sonrası için çalışandır. Cahil ise nefsini muhasebe etmeyen, nefsin hevasına uyup ve hem de yüce Allah'tan emniyet ve güvenceyi dileyendir, bekleyendir.”
Değerli kardeşlerim, akıl sahibi odur ki, işlerin hep sonunu düşünür. Kendisine gülümsediğinde dünyanın gülümsemesiyle gurura kapılmaz. Zeki ve iradesi güçlü o kimsedir ki kendisine her ne kadar gençlik, makam, servet ve güç bahşetse de bu hayatın süslerine aldanmayan kimsedir. Çünkü biliyor ki gündüzden sonra gecedir. Bahar çiçeklerinden ve güllerinden sonra sonbaharda bütün yapraklar dökülür ve kış mevsiminde ise o güller birer dikene dönüşür. İşte aynı şekilde gençliğin kuvveti güzelliğinden ve servetin konforundan sonra gücün sağladığı onurdan sonra bütün bu güçleri bir zayıflık ve düşkünlük takip eder. Gençliğin güzelliğinin yerini yaşlılık hastalıkları, acizlik ve ihtiyarlık almaya başlar. Milyonlara sahip olan nice zenginler vardır ki, sermaye sahibi olanlar vardır ki, sonunda onlar da kendi günlük gıdalarına ve giyimlerine sahip olamaz hale gelirler.
Ey mümin kardeşlerim, bugün dünyadır, yarın ise ahirettir; bugün yaşam vardır, yarın ise ölümdür. Bu gün özgürlük, iştahlar, şehvetler, isyanlar ve hevesler söz konusudur ve insanın dilediğini yapar; ama yarın ise kayda geçilmiş sayfalar, ve ey insan meleklerin senin aleyhindeki reddedilmeden kabul edilen şahitlikler vardır. Hatta senin bizzat azaların ve organların senin aleyhinde şahitlik yapacaktır. İşte o zaman seni yaratan ilahi adaletin izzetiyle sana kendi yazdığın kitabı oku, bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter, buyurduğu vakit yaratıcının karşısında duyduğun utanç ve mahcubiyetten eriyeceksin.
Değerli kardeşlerim, önümüzde iki gelecek kısmı vardır. Birincisi bu hayattaki esenliğimizi ve sevincimizi bünyesinde barındıran bu dünyadaki gelecektir. Şu anda içinde yaşadığımız zamandır. Bundan ancak yorgunluk, zahmet, gurbet, yolculuk, eğitim, öğretim ve uykusuzluktan sonra ulaşılabilir. Değerli kardeşlerim, sonra bütün bunları sarf etmemize rağmen beklentilerimizin ve hayallerimizin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değildir, değerli müminler.
Değerli kardeşlerim, ikinci gelecek olarak işte bu içinde olduğumuz alemden başka bir alemdir. İşte bu alemin dışındaki alemden başka bir alemdir. Allah'ın yanındaki daimi hayat ve ebedi bir ömürdür. İşte değerli müminler, o son derece şeffaf, nurani ve güzelalemlere bizim bu ağır cesetlerimiz ile varmak ve bu kesif çamur bedenlerimiz ile varmak mümkün değildir.
Değerli kardeşlerim, melei ala ve alemi esna denen o alemlere ancak günah ve isyan kirlerinden arınmış ve salih amellerle ve üstün huylarla donatılmış ruhlarımızın kanatlarıyla uçabiliriz. İşte değerli müminler, bu ruhlar yüce Allah muhkem Kur'an'ı Kerim'inde şöyle beyan ermiştir. “Onların vücutlarının yanları yataklardan uzaktır. Rablerine korku ve ümit ile yakarırlar ve onları rızıklandırdığımız şeylerden de infak ederler. Yaptıklarına karşılık olarak onlara için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.” Evet öyle ya mümin olan, yoldan çıkmış bir kimse gibi midir? Bunlar elbette aynı değiller. Bir değiller. Evet iman edip de o salih amelleri işleyen kimselerin yaptıklarına karşılık konukluk olarak kendilerine me'va cenneti denilen bir mekan vardır. O halde değerli müminler, oraya taşındığımız zaman o alem için ne hazırladık. Oraya vardığımızda halimiz ne olacak? Arpa ekenin buğday biçmesi mümkün mü? Diken ekenin meyve ve gül devşirmesi mümkün mü? Bunun gibi şer ve günah sahipleri de takva ve iyilik sahiplerinin konaklarında konaklamazlar tıpkı şairin dediği gibi: Ektiğin biçer Allah'ın her kulu, Allah için eken kula ne mutlu.
Değerli kardeşlerim, her birimiz yeryüzündeki bu fani ve kısacık hayat yolunda, çokluk ve böbürlenme yarışı yolunda bütün gençliğini ve ömrünü harç ediyor ve doğusundan batısına kadar bütün yeryüzün kat ediyor. Binalar inşa ediyor, apartmanlar dikiyor. Ekin ekiyor, ağaç dikiyor. Büyük servet ve mallar topluyor, biriktirir ve plazlar inşa eder. Eğlendirici ve oyalayıcı her türlü lezzetten haz alır ve şu anda ömrünün yarısından çoğu geçip gitmiştir. Hatta günümüzde insanların çoğunun yaşlılıktan dahi nasibini almadan çoğu genç yaşta hayatına veda ediyor değerli müminler.
Değerli kardeşlerim, peki sonra ne var? Bu alemden sonra ne vardır? Bütün bu gayretlerden o servetleri ve malları topladıktan sonra ne oluyor? Akıllı bir mümin Allah'ın insana verdiği öğütve kendisini yattığı derin uykudan uyandıran uyarısını düşünüp tefekkür etmez mi? Allahu Tela şöyle buyuruyor: Şunu iyi biliniz ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlencedir. Bir süstür. Aranızda böbürlenme yarışı ve bir mal ve evlat konusunda çokluk yarışıdır. Tıpkı bitirdiği gibi bitkinin çiftçiyi hoşnut ettiği bir yağmur gibidir. Sonra o bitki daha da serpilip gelişir; sonra onun sarardığını görürsün. Daha sonra ise tamamen kurur ve ot olur. Ahirette ise hem şiddetli bir azap vardır. Hem de Allah tarafından bir mağfiret ve Rıdvan vardır. Dünya hayatı bir aldanış metasından başka bir şey değildir.
.
Değerli kardeşlerim, insan hayatı çocukluk döneminde bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değil midir. Sonra gençlik döneminde bir süs ve böbürlenme değil midir. Daha sonra ise mal toplama ve daha çok biriktirme yarışı değil midir Peki ondan sonra ne oluyor değerli müminler?
Değerli kardeşlerim, bu ceset için bir zeval, bir göç yok mudur. Bir insanın hayatı bütünüyle bir ekinin hayatı gibi değil midir. Yağmur yağar, toprak ana ekin, çiçekler bitirir. Sonra o ekinler güçlenir büyür; sonra sararır ve kurur. Daha sonra ise hasat orakları onu biçer. Sonra onu değirmende öğütür. İşte Kur'an'ı Kerim cesetlerin ve bedenlerin hayatını böyle örneklendiriyor. Değerli müminler, ama hakiki ölümsüzlük ise sadece aklın, bilincin ve hissin kendisine arkadaşlık ettiği ruhlara mahsustur. Şu halde ebedi ve sonsuz ahiret hayatında insanın önünde ne var? Bunu cevabını yüce Allah cc muhkem ayeti kerimesinde bu şekilde vermektedir: Ahirette ise ya şiddetli bir azap, ya da Allah tarafından bir mağfiret ve Rıdvan vardır.
Değerli müminler, şiddetli azap kimin içindir. Allah'ın farzlarını zayi eden ve kendisini yaratan Rabbine karşı görevini ihmal eden kimse için değil midir. Allah'a karşı cüret ve küstahlıkta bulunan günah işlerken, O'nun çizdiği sınırları aşarken, Allah'ın kendisini göstermesinden haya edip utanmayan kimse için değil midir. Bu şiddetli azap Allah'a karşı şükran ve minnet yerine, nankörlüğü tercih eden kimse için değil midir. Allah'ın kendisine ihsan ettiği fazlu keremi kabul ve itiraf etmek yerine; inkar ve görmezden gelmeyi seçen kimse için değil midir. Namazı kılmayan zayi eden, şehvetlerinin ve iştahlarının peşinde koşan ve gaflet denizlerinde boğulan kimsenin bu azap hakkı değil midir? Şüphesiz onun hakkıdır.
Değerli kardeşlerim, azaptan sonra yüce Allah'tan mağfiret vardır. Ama mağfiret kimindir? Günahlarından tövbe eden, kötülükleri için Rabbinden mağfiret dileyip istiğfar eden ve Allah'a karşı yaptığı aşırılıklardan pişmanlık duyan ve saptığı yoldan geri dönüp bozduğu şeyleri yeniden ıslah edip düzelten kimse içindir. Yıkıp tahrip ettiği şeyleri tamir edip onaran, eksik bıraktığı şeyleri telafi eden kimse içindir değerli müminler.
Değerli kardeşlerim, Rıdvan'a gelince, Allah'ın rızasına gelince o kimin içindir? Bütün hayatını takva üzerine kurup tesis eden, gençliğini ve hayatını Allah huzuruna kabul edilmek için hibe eden ve bu dünya hayatının kendisini asla fitneye düşürmediği ve aldatıp gurura sürüklemediği kimse içindir. Mağfiret ve Rıdvan her ikisi kimin içindir değerli müminler? Ölmeden önce hayattayken, hastalanmadan önce sağlıktayken, yaşlanmadan önce genç iken, fakirleşmeden önce zengin iken ve değerli müminler meşgul olmadan önce kendine dikkat çeken ve bu fırsatları ganimet olarak bilen ve kendini bu fırsatlariçinde yüce Allah'ın emirlerini yerine getiren ve Peygamber'in ahlakını tatbik eden içindir, hem mağfiret hem Rıdvan değerli müminler.
Değerli kardeşlerim, konuşmama nihayet verirken yüce Allah (sübhanehu veteala) sizleri fazlu keremiyle tastamam ve memnun edici bir mükafat ile ödüllendirsin. Buraya ulaşma uğrunda harcadıklarınızı kat kat fazlasıyla sizi mükafatlandırsın. Çektiğiniz zahmetleri ahirette rahatlık ile tebdil eylesin. Her bir adımınız için sizlere bir iyilik ve güzellik taktir etsin ve her bir adımınızın karşılığında bir kötülüğünüzden geçsin. Geçmesini de niyaz ediyorum.
Değerli kardeşlerim, yüce Allah'tan niyaz ediyorum ve O'na yakarıyorum ki beni babam Şeyh ( ks)'nun güvenine ve sizlerin ve babam Şeyhim hakkındaki hüsnü zanlarına layık eylesin. Beni bu büyük sorumluluğu taşımakiçin ve babam Şeyhim bu fakire giydirdi elbiseyi korumak için ehil kılsın. Öyle ki O'nun irşadları ve bizlere gösterdiği adabı dünyevi gayelerden maddi çıkarlardan ve de siyaset ve tutkulardan uzak kalarak sonsuza kadar hüsnü kabul ve iftihara mahzar eylesin.
Bu güzel atmosferin hazırlanmasında emeği geçen bütün sorumlu kardeşlerimize ve emniyet güçlerine ve bu birlikteliğin gerçekleşmesi uğrunda katkısı bulunan herkese teşekkür ediyor ve buradaki herkesi en hayırlı mükafat ile ödüllendirmesini herkese hüsnü hatime ile son nefesini vermeyi ihsan etmesini Allah'tan niyaz ediyorum. Zira Allah her şeye kadirdir. Allah efendimiz hazreti Muhammed'e salat ve selam eylesin .
El Fatiha.