Kadının gerçek kimliğininyüce şerefinin ve toplumdaki fonksiyonunun daha iyi anlaşılabilmesi için
kadını aile kurumunun içerisinde mütalaa etmek gerekir.
Ailenin önemicemiyetler açısından tartışılmaz bir hakikattir. Zira toplum ailelerden meydana gelir. Sağlam toplumlar
sağlam ailelerden meydana gelmiş toplumlardır. Aile cemiyetin yapıtaşı konumundadır. İslam
bu noktada ailenin muallimesi ve temel taşı olan kadına ayrı bir yer vermiştir.
'ın Resulü
"Cennet anaların ayakları altındadır" buyurmak suretiyle kadının bu üstünlüğünü ifade etmişlerdir. Bu noktada aile içindeki eğitim
ev idaresi ve sorumluluk konusu da kadının yerini
önemini ortaya koymaktadır. Nitekim bir hadis-i şerifte
"Dikkat edin
hepiniz çobansınız. Ve hepiniz güttüğünüzden mesulsünüz" buyrulmaktadır.
Cenab-ı Hakbu mükellefiyeti şöyle anlatır: "Kendinizi ve aile efradınızı cehennem ateşinden koruyun".
Bir kimseningeçim için ailesine yaptığı harcama da övülmüştür. "Kişinin efrad-ı ailesine infak ettiği
sadakadır. Kişi
ailesinin ağzına koyduğu lokmadan muhakkak ecir alır" hadis-i şerifi bu hakikati beyan eder.
Bu âyet-i kerime ve hadis-i şerifleraile içerisinde karşılıklı sevgi
saygı
koruma
yardım
ihsan etme gibi İslam'daki aile modelinin nasıl yüce değerler üzerine kurulduğunu gösterir. Elbette bu yüce ve saadetli yuvada erkeğin en yakın yardımcısı kadındır. Bu yönüyle kadın aynı zamanda bir idarecidir.
Ailede eğitimin önemini şu hadis pek güzel anlatır: "Kişi ehlinin cehaletinden daha büyük günahla'a kavuşmaz". Kız çocuklarının eğitimine ve yetiştirilmesine İslam büyük bir önem vermiştir. Resul-i Ekrem şöyle buyurur: "Üç kızı olup
ihtiyaçtan kurtarıncaya kadar onlara iyi bakan
yedirip giydiren kimse elbette cenneti kazanır".
Gerek eğitimgerekse geçim hususunda efradına ve özellikle kadına ihtimam göstermemek büyük mesuliyet gerektirir. Bu mesuliyeti vurgulamak için
"Kişiye tekeffül ettiği kimseyi bakmaması
günah olarak kafidir" hadisi yeterlidir. İslam'dan başka hiçbir telakki
kadın ve çocuğun hukukunu koruma
ona riâyet etme bakımından bu derece bir sorumluluk anlayışını ortaya koyamamıştır.
Yuva kurarken bir kadında aranılan vasıflar da kadının değerini ortaya koymaktadır. Kadında aranılan en önemli vasıf inançtır. Buzaten yaratılış gayesinin bir ifadesidir. Bunun dışında yüz ve huy güzelliği
ahlâk güzelliği
çocuk doğuran cinsten olması
namus ve iffetinin simgesi olarak bakireliğe önem verilmesi diğer önemli hususlardır ki
bunlar kadını layık olduğu yere ulaştıran alametlerdir.
Resul-i Ekrem evliliğin devamı içinkadına iyi davranmayı ve onunla ülfeti tavsiye eder: "Sizden birinizin kalbine
bir kadınla evlenmeyi düşürdüğü vakit o kadına baksın. Zira bu sayede aralarında daha iyi ülfet olur" buyurmuştur.
'ın Resulü hayırlı kadını tarif ederken de
"Kadınlarınızın hayırlısı
kocası yüzüne baktığı zaman onu sevindiren
emrettiği vakit itaat eden
ayrıldığı vakit malını ve iffetini koruyandır" buyurmuşlardır. Bu deliller kadının bâtınî güzelliği olan dînî ve ahlâkî yönünün onun en önemli vasfı olduğunu anlatıyor. Bu sebeple kadın bâtınî ve manevi tehlikelerden korunmalı
güzel vasıflarla donatılmalı
hayırlı insanlarla yuva kurması sağlanmalıdır. Aksi halde kadın bir nevi felakete itilmiş olur. Nitekim Resul-i Ekrem
"Kızını fâsık kimseye veren
onunla ilişiğini kesmiş ve onu ateşe atmıştır" buyurur.
İslamkarı-koca arasındaki âdâb-ı muaşeret kurallarını da o derece büyük bir hassasiyetle tarif eder ki
kadına verdiği değeri yalnız buradan bile anlamak mümkündür.
Erkeğe; evlenirken düğün ziyafeti vermekkadınla iyi geçinmek
kadının gönlünü hoş etmek için ara sıra şakalaşmak
çeşitli hususlarda kadını sevk ve idare etmek
iffet ve namusunu korumak
geçimini sağlamak
kadına hayırlı bilgi ve malumatları öğretmek veya öğrenmesini temin etmek
kadının yanlış tutumları varsa usulüne uygun olarak düzeltmek ve eğer
'ın hoşnut olmadığı boşanma vuku bulursa bu hususta da adalet ve edebe riayet etmek gibi vazifeler verilmiştir. Şimdi diyoruz ki: Kadının yerini
hak ve hukukunu gündem yapanlara
İslam'ın bu hususta getirdiği kural ve kaideleri inceden inceye etüd etmelerini tavsiye ederiz.
Cenab-ı Hak"Onlarla güzel geçinin
iyi muaşerette bulunun" ve "Yakın arkadaşına iyilik et" buyurmak suretiyle kadını korumayı ve ona iyi davranmayı emretmiştir. Resulullah (s.a.v) kadının kötü yönlerine katlanmayı ve bunun ecrinin büyük olduğunu da haber vermektedir: "Karısının kötü huyuna tahammül eden erkeğe
iptilaya sabreden Eyüb (as)'a verdiği mükafat gibi mükafat verir. Kocasının kötü huyuna tahammül eden kadına da Firavun'un nikahında bulunan Asiye'ye verdiği mükafatı verir".
İslamkadına iyi davranmayı
kâmil imanın ve güzel ahlâkın ölçüsü kabul eder. "Müminlerin iman yönünden en kâmili
ahlâkı en güzel olanı ve ailesine karşı en çok lütufkâr davrananıdır". "Hayırlınız ailesine iyi davrananızdır. Ben ise aileme karşı en iyi davrananınızım". Demek ki örnek aile kurma ve devam ettirme hususunda da taklit edilecek numune Resul-i Ekrem'dir.
İslamkadına bu değeri verip onu korurken
erkeğe de hissi davranıp
kadının yanlış temayüllerine mahkum olmamayı emreder. Zira İslam'da aslolan
![]()
'a kulluk yolunda istikamettir. Bu istikameti ister erkek bozsun
ister kadın; İslam bunu hoş karşılamaz.
Resul-i Ekrem"Kadına kulluk edenler (kılıbık) helak oldu" buyurarak ifrat ve tefridi kaldırmış
kadın erkek arasındaki dengeyi oturtmuştur. Keza İslam
kadının fıtrî zaaflarını kabul eder ve ona müsamaha gösterilmesi gerektiğini beyan eder. "Kadın eğe kemiği gibidir. Onu doğrultmak istersen kırarsın".
İslamkadına yapılan harcamayı
yolundaki tasadduktan üstün tutmuştur. Hadis-i şerifte: "
yolunda harcadığın para
bir köle azad için verilen para ve ehl-ü iyaline sarfettiğin paralar yok mu? İşte bunların en büyüğü ailene sarf ettiğin paradır" buyurmuştur.
İslam'dakız çocuğuna büyük önem verilmiş
onu koruma konusunda hassas ölçüler getirilmiştir: "O diri diri gömülen kız çocuğunun niçin öldürüldüğü sorulacak". İslam'da kız çocuğunun fazileti de övülmüştür.
'ın Resulü
"Her kimin kız çocuğu olur da
onu terbiye eder ve terbiyesini güzel eder
gıda verir ve gıdasını güzel verir
![]()
-ü Teala'nın kendisine verdiği nimetlerden ona da bolluk gösterirse
o kız çocuğu
onun için bereket ve cehennemden kurtulup
cennete girmesi için bir kolaylık vesilesi olur" buyurmuştur. Diğer hadis-i şeriflerde de: "Kimin iki kız çocuğu veya iki kız kardeşi olur da
maişetlerini güzelce sağlarsa
onunla ben cennette şöyle beraberiz". "Kim ki Müslümanların çarşısına gider
oradan bir şey alır
eve gelir ve bunu çocuklarına verirken erkekleri değil de kızları tercih ederse
![]()
o kimseye rahmetle bakar.
kime rahmetle bakarsa ona azap etmez" buyrulmuştur.
İslamboşanmayı Cenab-ı Hakk'ın en sevmediği mubah olarak görür. Erkek mümin
kadın yanlışa sapmadıkça onun kusurlarını affetmekle emrolunmuştur. "Eğer düzelir ve itaat ederlerse
artık onlarda kusur arayıp durmayın (ayrılmak için hile ve çareler arayıp durmayın)" âyeti bu gerçeği ifade eder.
İslam dini evlenmeyi teşvik eder ve aile müessesesinin devamına büyük önem verir. "İçinizden bekarları evlendirin. Eğer fakir olurlarsa![]()
onları
fazl-u kereminden zengin kılar" âyetiyle Cenab-ı Hak
bizzat evliliği teşvik etmiştir.
İslam'da erkek dekadın da aile müessesesinde aynı şekilde sorumludur. "Kocalarının kadınlarda olan hakları gibi
kadınların da onlarda aynı hakları vardır".
Kadının haklarını buraya kadar sıralamaya çalıştık. Erkeklerin de kadınlar üzerinde bir takım hakları mevcuttur. Resul-i Ekrem'in "Kendisinden kocası razı olduğu halde ölen her (Müslüman) kadın cennete girer" hadisi bu hakların özetle bir ifadesidir.
"Kadın beş vakit namazını kılarRamazan orucunu tutar
kendisini yabancılardan korur ve kocasına itaat ederse
Rabb'inin cennetine girer".
"Onlar hamile olurçocuk doğurur
emzirir
yavrularına karşı son derece şefkatli ve merhametlidirler. Eğer kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunmasalar namaz kılanları hemen cennete giderdi".
Kadın ve erkeğin vazifehak ve sorumluluklarının sahasını tespit etme noktasında şu hadise de güzel bir örnek teşkil eder: Ensar'ın kadınlarından Esma b. Yezid El Ensariyye bir gün
'ın Resulü'ne gelerek
"Ya Resulallah
ben arkamda bıraktığım bir grup Müslüman kadının elçisiyim. Benim gibi düşünüyorlar. Benim gibi söz ediyorlar. Şüphesiz
seni kadınlara ve erkeklere gönderdi. Biz de sana inandık ve tâbi olduk. Biz kadınlar evlerde oturup kaldık. Sizin evlatlarınızı yüklenenler olduk. Erkekler cemaat namazlarına ve cenazelere iştirak etmek gibi hususlarda üstünlük kazanıyorlar. Erkekler cihada çıktıklarında biz onların mallarını koruyor
çocuklarını yetiştiriyoruz. Büyütüp terbiye ediyoruz. Bu durumda ecir bakımından onlara ortak oluyor muyuz?"
Resulullah (sav) ashabına döndü ve onlara"Dini hakkında bir kadının bundan güzel bir sualini işittiniz mi?" buyurdu. Ashab
"Hayır ya Resulallah" dediler. Bunun üzerine Resulullah: "Haydi git Esma. Geride bıraktığın kadınlara bildir. Sizden birinizin kocasına güzel davranışta bulunup onun rızasını talep etmesi ve uygun davranışlarda bulunması bütün bu anlattıklarına bedeldir" buyurdu. Esma
Resulullah'ın kendisine söylediklerini müjdelemek üzere huzurdan ayrıldı.
Kadınınannelik sıfatıyla da dinimizde ayrı bir yere mâlik olduğunu görüyoruz.
Bir defasında adamın biri'ın Resulü'ne gelerek
"Ya Resulallah hayatta en çok saygı göstermeye layık kişi kimdir?" diye sordu. Resulullah: "Annendir" buyurdu. Adam: "Ya sonra" diye sordu.
'ın Resulü yine: "Annendir" buyurdu. Adam bu kez: "Peki ya sonra
ya sonra ya Resulallah?" deyince
Peygamberimiz: "Sonra babandır" buyurdu".
Ebu Umame'den nakledildiğine göre: Peygamber (s.a.v)Hayber'i kastederek ashabına
"Sakinleri zalim olan şu kenti almaya hazırlanın" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Hureyre annesine giderek: "Hazırlığımı gör
Peygamber (s.a.v)
cihad için emir buyurdu"
dedi. Annesi: "Beni yalnız bırakıp nasıl gidiyorsun" deyince Ebu Hureyre: "Ben Resulullah'tan geri kalamam" dedi. Bunun üzerine annesi: "Eğer gidersen şu sütüm sana haram olsun" dedi. Ve Peygamberimize giderek aynı şeyi ona da söyledi.
Az sonra Ebu Hureyre Peygamberimizin yanına geldi Resulullah ondan yüz çevirdi. Ebu Hureyre:
"Ya Resulallahseni dargın görüyorum" deyince
Peygamberimiz:
"Evetben sana dargınım. Annen
'Sana hakkımı helal etmem' dediği halde onu dinlemiyorsun. Herhangi biriniz
annesine
babasına veya onlardan birine hizmet ettiği müddetçe cihadda olmadığını mı zanneder? Öyle zannetmeyin. Kişi annesine
babasına hizmet ettiği ve onların haklarını ödediği müddetçe cennettedir" buyurdu.
Ebu Hureyre diyor ki: Peygamberimizin bu emri üzerine ben iki sene cihada çıkmadım. Ancak annem vefat ettikten sonra Peygamberimizle cihada çıkmaya başladım".
Aynı eserde nakledilen bir başka olay da şudur: Hz. Ömer ve Hz. Ali Kâbe'yi tavaf etmiş ve tavafı ancak tamamlamışlardı kiannesini sırtına almış bir delikanlının tavafa girdiğini gördüler. Anne
oğluna yük olduğunu beyan eden bir beyit okuyor
delikanlı ise annesine şu beyitlerle cevap veriyordu: "Benim sana yaptığımdan ne olur
anne. Sen beni dokuz ay karnında gezdirdin". Bunu duyan İmam-ı Ali
Hz. Ömer'e döner: "Ya Ebu Hafs
gel şu delikanlıyla yeniden bir tavaf edelim de
![]()
seni ve beni affetsin" demiştir.
İşte İslam'da dolayısıyla gerçekte kadın budur. Kadın bu açıdan bir insanlık gerçeğidir