Ben kulumun Benim hakkımdaki düşüncesi üzereyim". Yani eğer kulum Benim kendi amellerini kabul edeceğime ve onlara karşılık sevab vereceğime, tevbe ettiği zaman kendini bağışlayaca*ğıma kanaat getirirse, onu bu kanaatinde doğru çıkarırım. Eğer Benim bunları yapmayacağımı zannederse o zaman da zannettiği gibi yaparım.
Burada reca (ümid) tarafını havf (korku) tarafına tercih etmeye işaret vardır.
Bazı tahkik ehli, bu düşüncenin ölüm ânında olmasının gerek*tiğine kani olmuşlardır. Daha öncesi hakkında ise üç görüş vardır:
En doğrusu orta yol üzere olmaktır. Kişi için uygun olan Al*lah'ın vaadi gereğince amellerini kabul edeceğine ve kendini bağışlayacağına inanarak ibadet görevlerini hakkıyla yerine ge*tirmeye çalışmaktır. Allah vaadettiğinin aksini yapmaz. Kim Al*lah'ın kendini affetmeyeceğine inanır veya böyle bir zanna kapılırsa o, Allah'ın rahmetinden ümid kesmiş olur ki, bu da büyük günahlardandır. Böylece bir inanç üzere ölen kişi inancı ile başbaşa bırakılır.
İsyana devamla beraber, bağışlanacağını zannetmek ise kupku*ru cahillik ve kendini benlik içinde görmekten başka bir şey değildir.
"Kulum Beni zikrettiğinde, Ben onunla beraberim" sözünden kastedilen beraberlik, hususiyet itibariyledir. Yani rahmetimle, tevfikimle, hidayetimle, "Her nerede olursanız O, sizinle beraber*dir" ayet-i kelimesindeki rivayetimle ve inayetimle, onunla berabe*rim, demektir. Buradaki beraberlik; bildirilen beraberlikten farklıdır. Ayet-i kerimedeki beraberliğin manası ilim ve kuşatma itibariyle beraberliktir.
"Ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım',1 sözünden, meleklerin Ademoğullarmdan daha hayırlı oldukları anlamı çıkmaz. Burada kastedilen mele-i a'la'dır ki, bu topluluğa dahil olanlar arasında Peygamberler, şehidler gibi, zikrin geçtiği meclisde yeralan kimselerden daha hayırlı olanlar mevcuttur. Bu top*luluk sadece meleklerden oluşan bir topluluk değildir.
Ayrıca buradaki hayırlıhk, zikredenle topluluğu birlikte içine alır. Yüce Rabbin bulunduğu taraf şüphesiz diğer taraftan daha hayırlıdır. Böylece bütün bir topluluk için hayırlıhk yönünden üstünlük hasıl olmuş oluyor.
Hafız İbnu Hacer, hadiste geçen 'daha hayırlı topluluk' lafzmdaki hayırhlığın, sadece topluluk içinde söylenmiş bir vasıf olduğunu belirtmektedir. el-Hattab; burada zikredenle topluluğun, birlikte kastedilmiş olacağı görüşüne ihtimal vermiyor. En doğrusunu Allah bilir.
"Bana yürüyerek gelen" demekle kişinin az bir taatle Allah'a yaklaşması kastediliyor. Allah böyle bir şeyi pek çok sevabla karşılayacağını bildirmek maksadıyla "Ben ona koşarak giderim" buyuruyor. Kulun taatı arttıkça. Allah'ın sevabı artar. Kul taatını yavaş yavaş artırsa da, Allah sevabını süratle artırır.
Burada yaklaşma ve koşma mecazi anlamdadır. Yoksa esasında bu tür kelimelerin hakiki manaları Allahü Teala hakkında kullanılmaz. Çünkü böyle şeyler Allahü Teala hakkında muhaldir.
Kadı Iyaz "Ben kulumun Benim hakkımdaki düşüncesi üzere*yim" sözünün manasının şu olduğunu söylemiştir: 'Bağışlama di*lediğinde kendisini bağışlayacağımı, tevbe ettiğinde tevbesini kabul edeceğimi, dua ettiğinde duasını kabul edeceğimi; Benden iste*diğinde istediğini vereceğimi umarsa, umduğunu veririm.
Bundan kastedilenin ümid, af dileme olduğu söylenmiştir, en doğrusu da budur.