İzlenimler, değerlendirmeler
Dünyanın pek çok ülkesine yayılmış Türk okullarını Türkiye içinden ve dışından pek çok kişi ziyaret etti ve bunlar, izlenimlerini ve değerlendirmelerini ya yazarak, ya konuşarak dile getirdiler. Başbakan Bülent Ecevit, okullarla ilgili takdir ve değerlendirmesinde, bu okulların, diğer yararlarının yanısıra, Orta Asya ülkeleri ve Azerbaycan’a İran Şiiliğine has köktenciliğin etkisine girme*sinin önlenmesinde birinci derece faktör olduğunu vurguladı (Akşam, 14.03.1998).
Okullarla ilgili daha başka izlenim ve değerlendirmelerden bazılarını özet olarak vermek yararlı olacaktır kanaatindeyim:
Toplum nereye, devlet nereye?
“Gezi boyunca tanıştığım, ayaküstü de olsa konuşma fırsatını bulduğum Türk öğretmenler hakkında edindiğim kanaat şu: Hemen hepsi, genellikle taşra kentlerinden ve dar gelirli ailelerden gelen, zekâ ve yetenekleri sayesinde görece iyi üniversitelerde okuma fırsatını bulmuş delikanlılar.
“İnsan ne kadar olursa okusun, ne kadar dinlerse din*lesin, gezip gör*medikçe bazı şeyleri kavramak güç olu*yor. Son gezi, dünyayı kavrama uğraş*ıma yepyeni bir boyut açtı. Şimdi Orta Asya’da komünizm sonrası dö*nemin problemlerini, Orta Asya Türk-İslâm kültürünün özelliklerini, bölgede bütün güçlüklere rağmen iş yapmak, para kazanmak için didinen insanlarımızın ufkunu ve çalışkanlığını daha iyi kavrıyorum.
“Diyebilirim ki, Orta Asya’da gördüklerim, yaşadığı*mız olanca olumsuz*luğun ortasında, toplumumuzun geleceğine olan güvenimi pekiştirdi. Türkiye nereye, Türk devleti ve siyaseti nereye gidiyor diye kendi kendime sorup duruyorum.” (Şahin Alpay, Milliyet, 01.11.1996)
Merkezî niteliği olmayan sivil insiyatifin ürünü
“Bir kere, bu okullar merkezi bir finansm*ana tabi değil. Her okul, Türkiye’de bir il ya da ilçe tarafından ya da zengin bir işadamı tarafından finanse ediliyor. Öğretmenlere gelince, genelde İngilizce eğitim veren bu gençler, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden yetişiyor: Marmara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ mezunları çoğunlukta. Hemen tümü, okulu bitirir bitirmez, öğretmenliğe başlamış. Maaşları pek az: 350-700 dolar arasında değişiyor. Yılda bir kez Türkiye’ye gelmek için yaptıkları yol masrafı dikkate alındığında, tasarruf imkânları hemen hiç yok.
“Hemen belirtmek gerekir ki, bu okullar, sanıldığı gibi dini eğitim veren ya da eğitim faaliyetini dini bir çerçeveyle kuşatan okullar değil. Bu okullar, ders programları, üstün teknik donanımlarıyla, laboratuarlarıyla bildik Anadolu Lisesi modelinde kurulmuş durumdalar. Bu okullarda tesettürlü öğrenciye rastlamak mümkün değil. Dersler ise, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı tedrisat çerçevesinde yapılıyor. Din dersi bile okutulmuyor. Her ülke mevzuatının ve eğitim felsefesinin çerçevesinde faaliyet gösteriyorlar.
“Amaç, din bilgisi aktarmak değil, şer’i hükümlere göre bir dizi sembolden olu*şan bir düzen bilinci vermek değil; çocuklarda ahlâkî değişim gerçek*leştirmek. Öğrenciler izlendiğinde geleneksel ve İslâmî değerlere dayanan müthiş bir saygı, bir öz disiplin çok açık hissediliyor.
“Bu çerçeveden bakıldığında, Fethullah Hoca cemaatinin gerçekleştirdiği seferberli*ğin gücünü, Anadolu’ya özgü İslâmî ve milli geleneklerle meşruiyet kaynağı dışında mer*kezi niteliği olmayan, ‘sivil bir inisiyatif’ten aldığı söy*lenebilir. Bu sivil seferberlik, bir anlamda resmi devlet anlayışının yarattığı ve onun siyasal İslâm gibi türevlerinin besle*diği ‘kültürel kopuş’ ideolojisinin panzerihiri gibi görünmektedir.” (Ali Bayramoğlu, Yeni Yüzyıl, 31.10–2.11.1996)
Türkiye’ye puan
“Doğrusunu söylemek gererse, Fethullah Gülen Cemaati’nin liberal yapısını bilmeme rağmen, Orta Asya’daki okullarda dini bir eğitim ile cemaatini genişletmeye çalışan bir organizasyon göreceğimi sanıyordum. Geziden sonra bu önyargım değişti. Öncelikle, Cemaatin Orta Asya’da yaptıkları faaliyetlerin kendi hanelerinden çok, Türkiye’nin hanesine puan yazdırdığını gördüm.
“Okullarda ağırlıkla Boğaziçi, ODTÜ ve Marmara Üniversitelerinden mezun, yaşları 25-30 arasındaki iyi eğitilmiş öğretmenler görev yapıyordu.”
Üzeyir Garih: “Fethullah hoca bu konuda ilerici.”
– Aşkabad’daki konuşmamızda, Fethullah Hoca Cemaati’nin Orta Asya’daki okullarına maddi destekte bulunduğunuzu ve bu desteği artırarak sürdüreceğinizi söylemiştiniz. Bu okullara neden destek oluyorsunuz?
– Bu okullar, gördüğüm kadarıyla tamamen laik, Türk ürünü, insanını, Türk anlayışını oradaki çocuklara aşılayan, Türkmenistan’ın ilerideki bürokratlarını, işadamlarını Türkiye’ye yakınlaştıracak olan ve Türkiye ile Türkmenistan arasında büyük bir işbirliği yaratacak okullar.
14 tane okulun ikisini, üniversiteyi dolaştım, bu okullar yarının bir İslâm birliği amaçlı, dinî esaslara dayanan birer misyoner okulu mudur diye. Fakat böyle olmadığını gözlerimle gördüm. Orada yetişen çocuk*ların da iyi yetiştiklerine şahit oldum. Ayrıca, bütün Orta Asya’daki yerleri koordine eden İstanbul’daki istişari toplantılara Milli Eğitim Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Cumhur*başkanlığı’ndan birer görevlinin katıldığını öğrendim. (Atılgan Bayar, Hürriyet, 01.11.1996)