Sayfa 3/11 İlkİlk 12345 ... SonSon
102 sonuçtan 21 ile 30 arası

Konu: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

  1. #21
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    ÖYLE BİR DEVİR Kİ!...

    Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra yerine oğlu İkinci Selim geçmişti. Artık Osmanlı İmparatorluğu dünyanın en güçlü devletiydi ve hiç bir devlet hiç bir güç onunla başedemiyordu.

    İkinci Selim ilk büyük icraat olarak Kıbrıs'ın fethini gerçekleştirdi. Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordularımız 1570 yılında Venediklilerin elinde bulunan Kıbrıs'ı almayı başardılar. Artık Akdeniz büyük ölçüde kontrolumuz altına girmişti.

    Ancak nevar ki Kıbrıs bozgunu haçlıları yeniden birleştirdi. İspanya Kralı Venedik Doç'u ve Papa aralarında anlaştılar. Büyük bir donanma hazırlandı. Bu arada Osmanlı donanması ağırlık Ege'deki İnebahtı Limanı'nda olmak üzere çeşitli limanlara dağılmış durumdaydı. İnebahtı'da bulunan donanma gafil avlandı ve burada büyük bir bozguna uğradık. Özellikle Preveze ve Cerbe zaferleriyle denizlerde ezici bir üstünlük sağladığımız sırada gelen bu yenilgi gerçekten çok üzücüydü. Ancak dünyanın en güçlü devleti böyle küçük sarsıntılardan etkilenecek değildi.

    Nitekim donanmanın daha büyük ve güçlü olarak yeni baştan kurulması ve bu işin üç - dört aylık bir sürede tamamlanması için ferman çıkarıldı.

    Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa bu konuda endişeliydi. Endişelerini Baş Vezir Sokollu Mehmet Paşa'ya iletince şu cevabı aldı:

    "- Paşa hazretleri' Bu devletin kuvvet ve kudreti o derecededir ki donanmanın bütün direkleri gümüşten halatları ibrişimden ve yelkenleri dahi atlastan yapılmak ferman olunsa yeridir. Hangi geminin malzemesi yetişmezse gel benden al!"

    Bu arada Venedikliler sevinç içindeydiler. Osmanlı donanması mahvolmuşken yapılacak bir barış andlaşmasından kârlı çıkacaklarını umuyorlardı.

    Venedik elçisi hemen Sokullu Mehmed Paşa'yı ziyaret etti. Osmanlıların bir barış görüşmesini kabul edip etmeyecekleri konusunda nabız yoklamak istiyordu. Tecrübeli devlet adamı elçinin bu niyetini anlamakta gecikmedi ve ona şu tarihi cevabı verdi:

    "- Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı yenmekle sakalımızı traş etmiş oldunuz. Kesilen bir kol yerine gelmez ama traş edilen sakal eskisinden daha gür çıkar!.."

    Geçen zaman Sokollu Mehmed Paşa'yı haklı çıkardı. Dört ay gibi kısa bir zamanda 200'den fazla savaş gemisi yapıldı ve Osmanlı donanması yine denizlerin hakimi oldu.

    İşte o devir öyle bir devirdi...
    :rolleyes:

  2. #22
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    SULTAN ABDÜLHAMİD'İ VE OSMANLILAR'I NİÇİN KÖTÜLEMİŞLER?..
    (Mehmed HOCAOĞLU’nun Bir Hatırası)

    Mehmed HOCAOĞLU Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler (İstanbul 1976) kitabının yazarıdır. Aşağıdaki yazı Mehmet HOCAOĞLU’nun Abdülhamid Han ve Hatıraları; Belgeler isimli kitabının Giriş kısmından iktibastır (Türkiyat Matbaacılık İstanbul 1989).

    Okul sıralarında iken tarih kitapları ve hocalarımız Sultan Abdülhamid Han’ı Kızıl Sultan diye adlandırıp; aydınları denize attırdığını sürgüne yolladığını hür düşünceye izin vermediğini memleketi casuslarla (hafiyeler) doldurduğunu sarayında süt banyosu yaparak cariyeleriyle gün geçirdiğini her şeyden korkan evhamlı bir Padişah olduğunu anlatıp yazdıkları halde onun zamanını yaşamış yaşlılar bütün bunların tam tersini II. Abdülhamid zamanının tam manasıyla altın devri olduğunu söylemişlerdi. Bize anlatılan ve yazılanların gerçeklere tamamıyla aykırı olduğunu da belirtmişlerdi. Demokrasi ve hür düşüncenin 1950′de başlaması üzerine tarihin üzerine indirilmiş bu ağır ve karanlık perde yavaş yavaş aralandı. Gerçekler birbiri arkasından gözükmeye başladı.

    1955′de Türkiye Büyük Millet meclisinde basın kanunu hakkında şiddetli tartışmalar yapılıyordu. Bir yaz günü Ankara’da Prof. Osman TURAN ile Özen Kıraathanesinde oturuyorduk. Bir masa ötede Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in sesini duyan Osman TURAN ona doğru bakınca bizi masasına çağırdı. Gittik. Şuradan buradan konuşulurken söz basın kanunu üzerindeki sert tartışmalara geldi. O sıralarda mahut gazetelerden birisi kendi düşüncesine ters düştüğü halde Sultan Abdülhamid Han lehinde tefrika yayınlıyordu. Söz buraya gelince Hamdullah Suphi TANRIÖVER’e :

    – “Beyefendi! Sultan Abdülhamid birinci Osmanlı Mebusan Meclisini kapamamış olsaydı şimdiye kadar demokraside bir hayli mesafe almış ve bugünkü sert tartışmalara da yer kalmamış olacaktı.” dedim.

    Hamdullah Suphi TANRIÖVER büyük bir kızgınlıkla sandalyesinden kalkıp oturduktan sonra :
    – “Sen ? Birinci Osmanlı Mebusan Meclisi’ni bilir misin?” dedi.
    Yaşımın bunu bilmeme imkan vermediğini söyleyince :
    – “Tarih kitaplarında resmini görmedin mi?”
    – “Gördüm.”
    – “Hani (Eliyle tarif ederek) lahana başlı hocalar ve yanlarında dal fesli (Sadece fes sarıksız demek) kişilerin resmini gördün mü?”
    – “Evet gördüm.”
    – “İşte o lahana başlı hocalar bu memleketin gerçek sahibinin temsilcisi idiler. Fakat bunlar medresenin yetiştirdiği günün gidişinden politikanın gerçek yüzünden Hıristiyan mebusların kötü niyetlerinden habersizdiler. Dal fesliler de Rum Ermeni Yahudi Arnavut Durzi Nasturi ve diğer milletlerin temsilcileri idiler. Bunlar Avrupa’da okumuş politikanın bütün inceliklerini bilen; devleti içinden yıkmak isteyen hainlerdi. Bu şeytanlar o saf ve temiz hocaları çabucak kandırıp arkalarına kattılar. Memleket çıkarına ters düşen devleti içinden çökertecek hareketlere giriştiler. Eğer Sultan Abdülhamid Birinci Mebusan Meclisini dağıtmamış olsaydı İmparatorluk daha o günden dağılmış olacaktı. Buna göre sen ne dersin İmparatorluk mu çökmeliydi yoksa Mebusan Meclisi mi dağılmalıydı ?” dedi.
    – “Şüphesiz meclisin dağılması daha iyidir.” dedim.
    – “Öyle ise Sultan Abdülhamid de senin dediğini yaptı. Meclis’i dağıtarak İmparatorluğu otuz üç sene daha yaşatmayı başardı.” dedi.

    Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in bu sözleri kafamı allak bullak etmiş çocukluğumda yaşlı halkın söylediklerine hak kazandırmış oluyordu. İsyan edercesine :
    – “Beyefendi! Öyle ise neden başında bulunduğunuz Maarif Vekilliği Sultan Abdülhamid’i bize kötü tanıttı ?”
    Güldü. Derin nefes aldı. Eliyle havada bir çizgi yaptıktan sonra :
    – “Bir inkılâp yapılmış saltanat kaldırılmış cumhuriyet ilan edilmişti. Politika gereği saltanat ve sultanları kötülemek lazımdı. Biz de öyle yaptık.” dedi.
    :rolleyes:

  3. #23
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    OSMANLI ORDULARI VE SAVAŞ

    Avrupalıların Muhteşem Süleyman adını verdikleri Kanunî Sultan Süleyman 250 bin askeriyle Mohaç Muharebesi'ne çıkmıştı. 250 bin asker günlerce Avrupa ortalarında yol alırken çeşitli bağ ve bahçelerden de geçiyor ve "Osmanlı Türk Askeri"nin geldiğini gören köylüler evlerini ve tarlalarını bırakarak dağa kaçıyorlardı. Çünkü onlara göre düşman girdiği yerde canlı bir insan bırakmaz ya esir alır ya öldürürdü.

    Meşhur Avusturyalı tarihçi Hammer'in yazdıklarına göre yemyeşil bağ ve bahçelerini olduğu gibi bırakıp dağa kaçan Macarlar artık her şeylerinden vazgeçmişler ve canlarını kurtardıklarına seviniyorlardı. Onlar 250 bin askerin geçtiği bağdan hayır beklemezken ordu geçip gittikten sonra gelip tarlalarını gezdiklerinde hakikaten tarlalarındaki üzümlerin yendiğini fakat her salkımın yerine bir liranın bağlanmış olduğunu hayretler içinde gördüler. Beklemedikleri bu manzara ile karşılaşan Macarlar sanki Osmanlıların tarlalarından geçmesine sevinmişlerdi. Çünkü "Osmanlı Ordusu" o zaferlere îmanları ile erişiyorlar îmanları ise onlara kul hakkına tecavüze asla müsaade etmiyordu.

    İşte bugün birçok kendini bilmezin emperyalist olarak tavsif ettiği Osmanlı her yere insanlık adalet ve medeniyet götürmüş onlardan aldığının belki de on mislini vermiştir.
    :rolleyes:

  4. #24
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    MADEM SORDUK YAPMAK GEREK

    Osmanlılar zamanında bir kaleyi düşmanlar kuşatmış. Müslümanlar kalede 15 kişi kalmışlardı. Yiyecekleri de kalmamış çaresiz idiler. Reisleri istişare etmek için onları toplayıp demiş ki:

    - Hâlimiz ortada düşman da meydanda. Çoluk çocuk var. Ne yapalım?

    İçlerinden biri:

    -Peygamber efendimizin buyurduğu gibi yapalım.

    - Peygamber efendimiz ne buyurdu?

    - (Bir hususta çaresiz kaldığınız zaman kabir ehlinden yardım isteyin) buyuruyor.

    Kalede bir yatır varmış. Hazırlanıp abdest alıp oraya gittiler. Kabirdeki zat tecessüm etmiş böyle sabah şafakla beraber kaleden çıkın hücuma geçin demiş.

    İçlerinden birisi itiraz edecek olmuş diğeri Allah rızası için itiraz etme madem ki sorduk denileni yapmamız lazım ya hiç buraya gelmeyecektik madem ki geldik ne buyurulduysa yapacağız demiş.

    Sabah olunca kalenin kapısını açmışlar hücuma geçmişler. Düşman kılıcını kınından çıkartmamış bakıp gülmüşler. 15 kişi ne yapacak diye.

    Kabirdeki zat hemen müritlerini toplamış. Leşger-i gazâ önde leşger-i duâ görev bizde. Melekler imdâda gelmişler. Meleklerin yardımı rüzgar şeklinde tecellî ediyor. Atlar toplar havaya fırlamış. İnsanlar birbirleri üzerine düşerek ölmüşler. Ancak kaçan kurtulmuş kalanların hepsi ölmüş.

    ("Net"ten..)
    :rolleyes:

  5. #25
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    ORHAN GAZİ ve GEYİKLİ BABA

    Orhan Gazi gittiği yerlerde garipleri ve derviş kişileri arayıp sorardı. Bir gün İnegöl'de bulunan baba dostu Korkut Alp O'na haber göndererek

    - "Keşiş Dağı çevresinde geyiklerle gezip söyleşen ve Geyikli Baba adıyla anılan bir devrişin olduğunu" bildirdi.

    Orhan Gazi hemen adamlarını gönderip Geyikli Baba'yı davet etti ama o mübarek zat bu daveti kabul etmedi.

    Orhan Gazi adamlarını tekrar gönderip sebebini sorunca Geyikli Baba şu cevabı verdi:

    "- Dervişler kalp ve göz ehli olurlar da her işin zamanını gözetirler. Vakti gelince davete uyarlar ki gittikleri zaman duaları makbul ola!"

    Günlerden bir gün Geyikli Baba kavak ağaçlarından birini köküyle birlikte sökerek Bursa'nın yolunu tuttu; sarayın avlusuna girdi ve kapının iç tarafına bu ağacı dikmeye başladı. Durumdan haberdar edilen Orhan Gazi oraya geldiğinde ağaç dikilmişti. Derviş şöyle seslendi:

    "- Bu ağaç bizim hediyemizdir ve burada durdukça dervişlerin duası sana ve soyuna makbuldür!"

    Sonra durup duasını yaptı ve geldiği yere doğru gitmeye başladı. Arkasından koşup yanına varan Orhan Gazi ile aralarında şöyle bir konuşma oldu:

    "- Derviş Koca! Şu eyleştiğin dağında dolaştığın İnegöl yöresi senin olsun!"

    "- Mal da mülk de Allah'ındır Bey! O. ehline verir. Biz mal ve mülk ehli değiliz."

    "- Peki mal ve mülk ehli kimlerdir?"

    "- Hak Teala dünya mülkünü senin gibi hanlara ısmarladı. Malı da iş ehline ısmarladı ki kulları birbirleriyle işlerini göreler."

    "- Derviş Koca benim sözümü de tutsan ne olur? Arkadaşların için şöyle bir parçacık yer de mi kabul etmezsin?"

    "- Peki kalbin kırılmasın Bey! Şu tepecikten berisi dervişlerin avlusu olsun yeter!"

    Orhan Gazi oldukça rahatlamış olarak geri döndü. Geyikli Baba öldükten sonra kabrinin üstüne bir türbe yanına da bir tekke ile mescid yaptırdı.

    Geyikli Baba'nın saray avlusuna diktiği kavak ağacı gelen her padişah tarafından korunup gözetilerek ulu bir ağaç oldu.

    "Geyikli Baba Tekkesi" de o gün bu gün varlığını korudu ve hep ziyaret edildi.
    :rolleyes:

  6. #26
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    ÜLKESİ İÇİN MADDİ-MANEVİ VARLIĞINI FEDA EDEN SULTAN ABDULHAMİD’İN EŞİ FATMA PESEND HANIM

    Kimilerince vatan haini ilan edilen "kızıl sultan" diye tabir edilen bir Osmanlı sultanı olan Sultan Abdulhamid Han'ın 750 milyon altın borcumuz yüzünden; Fransa Midilli adasını istediğinde gözüne uykular girmiyordu; bu kadar altın nerden bulunacaktı…

    Eşi Fatma Pesend Hanımefendi durumun farkına varmış babasından kalma hatırı sayılır mirası ortaya koyarak geri almayı teklif ediyor Fransa'nın el koyduğu Midilli adasını. Sultan bu teklifi kabul etmek istemeyince "Bu devlete benim borcum yok mudersiniz!.." diye ısrar ediyor. Ve Midilli yeniden Osmanlı topraklarına katılıyor.

    "Bir ailesinden kendisine miras kalmış parayı vatan ve millet uğruna gözünü kırpmadan harcayan hanımları düşünün bir de milletten ve devletten ne kopartabilirim diye hesap kitap yapanları. Hadi çalıp çırptıklarına bir şey demiyoruz ama bu ikinciler kalkıp da birincilere "hain" dâhil demediklerini bırakmıyorlar mı işte sigortalarım asıl o zaman atıyor."
    :rolleyes:

  7. #27
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    ÜLKESİ İÇİN MADDİ-MANEVİ VARLIĞINI FEDA EDEN SULTAN ABDULHAMİD’İN EŞİ FATMA PESEND HANIM

    Kimilerince vatan haini ilan edilen "kızıl sultan" diye tabir edilen bir Osmanlı sultanı olan Sultan Abdulhamid Han'ın 750 milyon altın borcumuz yüzünden; Fransa Midilli adasını istediğinde gözüne uykular girmiyordu; bu kadar altın nerden bulunacaktı…

    Eşi Fatma Pesend Hanımefendi durumun farkına varmış babasından kalma hatırı sayılır mirası ortaya koyarak geri almayı teklif ediyor Fransa'nın el koyduğu Midilli adasını. Sultan bu teklifi kabul etmek istemeyince "Bu devlete benim borcum yok mudersiniz!.." diye ısrar ediyor. Ve Midilli yeniden Osmanlı topraklarına katılıyor.

    "Bir ailesinden kendisine miras kalmış parayı vatan ve millet uğruna gözünü kırpmadan harcayan hanımları düşünün bir de milletten ve devletten ne kopartabilirim diye hesap kitap yapanları. Hadi çalıp çırptıklarına bir şey demiyoruz ama bu ikinciler kalkıp da birincilere "hain" dâhil demediklerini bırakmıyorlar mı işte sigortalarım asıl o zaman atıyor."
    :rolleyes:

  8. #28
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    "FRANSIZLAR KORKAK ÂDEMLERDİR..."

    İşte Osmanlı!...

    19.yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.

    Fransızlar her sene nehrin Almanlar'daki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı.

    O sıralar birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp imdat istemekte bulurlar.

    Mektupta şöyle denilmektedir:

    "Fransızlar her sene bize zulmediyor mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı İslamiyet'in de halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."

    Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır. Şaşkına dönen Almanlar çuvalı alıp mektubu okurlar:

    "Fransızlar korkak ademlerdir. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir. Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin. Mahsul zamanı nehrin görülecek yerlerınde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir."

    Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar. Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar.

    Ertesi gün karşıdan gelen haber Almanlar'ın sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:

    "Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar korkudan köylerini de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar. Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."

    Bu olay Mülhaymlı'ların gönüllerinde taht kurmuştur. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini daha sonra Mülhaym'a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.

    Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı Bayrağı asarlar. Ayrıca halen olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip hâdiseyi temsilen kutlarlar.
    :rolleyes:

  9. #29
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    NEREDEN NEREYE?...

    Sözün bir yerinde demiştik ki "Osmanlı İmparatorluğu bugünkü Amerike Birleşik Devletleri'nden daha güçlü bir devletti!" Evet öyleydi. Bunun bir örneğini hiç yorum yapmadan sunuyoruz...

    Fransa Kralı I. Fransuva Alman İmparatoru ve İspanya Kralı Şarlken'le yaptığı savaşı kaybedip esir düşmüştü.

    Fransuva annesi Luiz dö Savua aracılığıyla Jean Frangipani isimli elçiyi Kanuni Sultan Süleyman'a gönderdi. Elçi hem Fransuva'dan hem de annesinden birer mektup getirmişti ve Kanuni Sultan Süleyman'dan yardım istiyordu.

    Kanuni Sultan Süleyman elçiye iltifatlarla karşıladı ve 1526 yılının Şubat ayında Fransa Kralı'na şu mektubu gönderdi:

    "Ben ki Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun Karaman'ın ve Rum'un ve Dulkadır Vilayeti'nin ve Diyarbakır'ın ve Kürdistan'ın ve Acem'in ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve daha nice memleketlerin -ki yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dahi ateş saçan kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım.

    Sen ki Françe vilayetinin kralı Françesko'sun.

    Sultanların sığınma yeri olan kapıma sadık adamın Frankipan ile mektup gönderip ve bazı ağız haberi dahi ısmarlayıp; memleketinizin düşman istilasına uğradığını hapse atıldığınızı bildirip; kurtarılmanız hususunda bu tarafta yardım ve medet istemişsiniz. Her ne ki demiş iseniz yüksek katıma arzolunup teferruatıyla öğrendim.

    Padişahların bozguna uğraması ve hapsedilmesi şaşılacak şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup hatırınızı incitmeyiniz.

    Ulu ecdadımız daima düşmanı kovmak ve memleketler fethetmek için seferden geri kalmamıştır. Biz dahi onların yolundan yürüyüp her zaman memleketler ve sağlam kaleler fetheyleyip; gece-gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır.

    Allah hayırlar versin ve iradesi ne ise o olsun. Bunun dışındaki durum ve haberleri adamınızdan sorup öğrenirsiniz vesselam!"

    Evet... Gerçekten de öyle değil mi? Neredeen nereye geldik?..
    :rolleyes:

  10. #30
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri

    KANUNÎ VE BİR KÖYLÜ

    Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle "Kanunî" lakabını almıştır.

    Budin Seferi'nden dönen ordu yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti.

    Sultan Süleyman köylüye :

    -Derdin nedir de böyle yaptın? diye sorunca köylü:

    -Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz ya da sizi şikayet ederim. demiş.

    Bunun üzerine Kanunî köylüye:

    -Peki bizi kime şikayet edeceksin? diye sormuş. Köylü:

    -Siz Kanunî değil misiniz? Sizi kanuna şikayet ederiz.

    Bu cevaptan Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş.
    :rolleyes:

Sayfa 3/11 İlkİlk 12345 ... SonSon

Benzer Konular

  1. ibretlik bi yaşanmış hikaye
    By yagmuradam in forum İbretli Hikayeler
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 01.03.17, 21:38
  2. Nasreddin Hoca Hikayeleri
    By BuRaK in forum E-kitap bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.06.09, 06:27
  3. Helal Ve Haram ( İbretlik Hikaye)
    By Scorponork in forum İslamiyet'te Haram ve Helal.
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 29.12.08, 12:17
  4. Atasözleri ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri
    By Konyevi Nisa in forum Atasözleri ve Deyimler
    Cevaplar: 27
    Son Mesaj: 20.10.08, 13:14
  5. Yaşanmış Bir Sevda Masalı
    By ArzuNur in forum Yaşanmış Hikayeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.08.08, 16:29

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •