Sayfa 24/30 İlkİlk ... 2223242526 ... SonSon
297 sonuçtan 231 ile 240 arası

Konu: Kurandan Okuyalim

  1. #231
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Alak suresi ayet 6
    Sakın! Çünkü İnsan gerçekten azar;

    "Sakın! Çünkü insan gerçekten azar..." buyruğundan itibaren sûrenin sonuna kadar olan buyrukların, Ebu Cehil hakkında indiği söylendiği gibi, sûrenin tamamının Ebu Cehil hakkında indiği de söylenmiştir. O, Peygamber (sav)'ın namaz kılmaktan vazgeçmesini istemişti. Yüce Allah da peygamberine mescidde namaz kılmasını ve yüce Rabbin adı ile okumasını emretti. Buna göre bu sûre ilk nazil olan buyruklardan olamaz. Bununla birlikte sûrenin ilk beş âyetinin ilk nazil olmuş buyruklar olması, sonra da geri kalan bölümlerinin Ebu Cehil hakkında inmesi, Peygamber (sav)'ın bu buyrukları sûrenin başından sonra yerleştirmesini emretmiş olması da mümkündür. Çünkü sûrelerin (âyetlerinin) biraraya getirilmesi yüce Allah'ın emriyle olmuştur. Nitekim yüce Allah'ın son inen buyruğu olan: "Bir de Allah'a döndürüleceğiniz bir günden korkunuz." (el-Bakara, 2/281} buyruğuna dikkat edelim. Bu buyruk, son inen âyet olmakla birlikte kendisinden uzun bir süre önce inmiş olan buyruklar arasında yer almaktadır.

    "Kellâ: Sakın" buyruğu burada "gerçek şu ki" anlamındadır. Çünkü bundan Önce (reddedilmesi gereken) herhangi bir husus, bulunmamaktadır Burada "insan"dan kasıt, Ebu Cehil'dir. Tuğyan (azmak)dan kasıt ise isyan hususunda haddi aşmaktır.

    Alak suresi ayet 7
    Kendisini müstağni gördü diye.

    "Kendisini müstağni gördü diye." Yani kendisinin müstağni yani mal ve servet sahibi olduğunu gördü dîye.

    Ebu Salih'in kendisinden yaptığı rivayete göre İbn Abbas şöyle demiştir: Bu âyet nazil olup, müşrikler de bunu işitince Ebu Cehil Peygamber'e gelip şöyle dedi: Ey Muhammedi Sen kendisini müstağni gören (zengin olan) kimsenin azgınlık ettiğini İddia ediyorsun. Haydi Mekke'nin dağlarını bizim için altın yap! Belki ordan bir şeyler alırız. O zaman haddi aşarız ve kendi dinimizi bırakıp, senin dinine uyarız. Cebrail (a.s) ona gelip şöyle dedi: "Ey Muhammedi Bu hususta sen onları istediklerini seçmekte serbest bırak. Dilerlerse onlara istediklerini yaparız. Fakat eğer müslüman olmazlarsa sofra sahiplerine yaptıklarımız gibi onlara da yaparız." Rasûlullah (sav) kavminin getirilen teklifleri kabul etmeyeceğini bildiğinden onların varlıklarının devam etmesi için ona ilişmedi.

    "Kendisini müstağni görmesi"nin, sahib olduğu aşireti, yardımcıları ve destekleyicilerle olduğu da söylenmiştir.

    Yüce Allah'ın: "Kendisini gördü diye" buyruğunun başından "lam" hazfedil iniştir. Nitekim: "Sizler zengin olduğunuzu gördüğünüz takdirde şüphesiz ki azarsınız" denilir.

    el-Ferrâ dedi ki: "Kendi kendisini öldürdü" denildiği gibi "kendisini gördü" diye buyurulmamasmın (ve "kendi" anlamını verdiğimiz "nefs" yerine zamir kullanılmasının" sebebi şudur: "Gürdü" fiili bir isim ve bir haber gerektiren fiillerdendir. Tıpkı "zannetmek ve sanmak" anlamındaki fiiller gibi. O bakımdan bu fiil yalnızca bir tek meful almaz. Araplar "nefs" tabirini bu kabilden kullanır ve şöyle derler: "Kendimi gürdüm, kendimi zannettim. Seni çıkıyor göreceği vakit ve seni çıkıyor zannedeceği vakit" gibi.

    Mücahid, Humeyd ve Kunbul, İbn Kesir'den: "Kendisini müstağni gördü diye" diye "hemze'yi kasr ile okumuşlardır. Diğerleri ise; "Kendisini gördü" lafzını med ile okumuşlardır. Tercihi edilen de budur

  2. #232
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Alak suresi ayet 8
    “Halbuki dönüş Rabbinedir.”

    Bu gidiş Rabbinedir. Her gidiş Allah’a doğrudur. Adım atarken, yürürken, dururken, yerken, içerken, konuşurken, evlenirken, boşanırken, otururken, kalkarken, bilesiniz ki hep Rabbinize doğru hareket etmektesiniz. Yaşadığınız her bir saniye, alıp verdiğiniz her bir nefes sizi Rabbinize doğru götürüyor, Rabbinizin huzuruna gidiyorsunuz. Her şey sizi ona yaklaştırıyor. Hep mezara doğru yaklaşıyorsunuz. Bir gün gelecek bu dünya da, bu hayat da bitecek, O’nun huzurunda toplanacak ve yaşadığınız bu hayatın hesabını O’na ödeyeceksiniz. O’nun huzurunda yapıp ettiklerinizden hesaba çekileceksiniz.


    Alak suresi ayet 9
    Engellemekte olanı gördün mü?

    Bu âyetlerin ve bunlardan sonra gelen âyetlerin Ebu Cehil hakkında nazil oldukları rivayet edilmektedir. Bu husus Abdullah b. Abbas ve Ebu Hurey-re'den rivayet edilmektedir. Abdullah b. Abbas diyor ki: "Ebu Cehil dedi ki: "Yemin oisun ki eğer Muhammed'in Kabe'de namaz kıldığını görürsem ayağımı onun boynuna basacağım." Ebu Cehil'in bu sözü Resulullaha ulaştı. Resulullah: "Şayet o bunu yapacak olsaydı melekler onu yakalardı." buyurdu.
    Ebu Hureyre diyor ki:
    "Ebu Cehil şöyle demişti: "Muhammed yine aranızda yüzünü topraklara sürüyor mu (namaz kılıyor mu?)" "Evet" dendi. Ebu Cehil: "Lat ve Uzza'ya (putlara) yemin olsun ki ben onun böyle yaptığını görürsem mutlaka ayağımı onun boynuna basacağım. Veya onun yüzünü topraklara süreceğim." dedi.
    Resulullahın yanına vardı. O, namaz kılıyordu. Boynuna basmaya kalktı. Bir de baktılar ki Ebu Cehil geri geri çekiliyor ve elleriyle de bir şeyleri kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor Ona: "Sana ne oldu?" diye soruldu.
    Ebu Cehil: "Benimle onun arasında ateşten bir çukur, bir uçurum ve bir de kanatlar var." dedi. Bunun üzerine Resulullah: "Şayet o bana yaklaşacak olsaydı melekler onun vücudunu parça parça koparıp götüreceklerdi." buyurdu.

    Alak suresi ayet 10
    Namaz kıldığı zaman bir kulu.

    "Kul" dan kasıt, Rasulullah'tır. Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde Rasulullah'tan bu şekilde söz edilmiştir. Mesela İsra suresinde, "Eksikliklerden uzaktır. O (Allah) ki geceleyin kulunu Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa'ya yürüttü." (İsra, 1) buyurulmuştur. Kehf suresi birinci ayette de şu şekilde ifade edilmiştir: "O Allah'a hamdolsun ki, kuluna Kitab'ı indirdi." Cin suresinde ise şöyledir: "Allah'ın kulu kalkıp O'na yalvarınca üzerine üşüştüler. (Cin, 19) Bundan anlaşılıyor ki, bu ifade özel bir üsluptur. Ve Allah (c.c.) Kitabında Rasulullah için kullanılmıştır. Ayrıca bu ayetten şu da anlaşılıyor; Allah (c.c.) Rasulullah'a risalet verdikten sonra namaz kılmasını öğretti. Namaz kılmanın şekli hakkında Kur'an'ın hiç bir yerinde açıklama yoktur. Dolayısıyla bu da Rasulullah'a sadece Kur'an'da yazılı olan vahyin dışında bazı talimatlar verildiğinin de işaretidir.

  3. #233
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Alak suresi ayet 11
    Gördün mü? Ya o (kul) doğru yol üzerinde ise,


    Alak suresi ayet 12
    Ya da takvayı emrettiyse.

    Söyle bakalım, o kul ya doğru yolda giden, Allah’ın hidâyetine tâbi olan, hayatını Allah’tan gelen vahiyle düzenleyen veya Allah'a karşı gelmekten sakınmayı buyuran bir kimse ise. Yani o kul Allah’ın koruması altına giren, Allah’la yol bulan, hayatını Allah’a sorarak yaşayan birisiyse. Takvayı yaşayan, takvayı emreden birisiyse. Böyle hayatını Allah adına yaşayan, Allah’ın istediği şekilde yaşayan bir kulu namazdan engellemeye çalışanı gördün mü?

    Alak suresi ayet 13
    Gördün mü? Ya (bu engellemek isteyen) yalanlıyor ve yüz çeviriyor ise.

    Allah’ı, Allah’ın dinini, Allah’ın hayat programını, Allah’tan gelen âyetleri yalanlayan, yalan sayan, yok farz eden ve de O’ndan yüz çeviren, O’nunla ilgilenmeyen, O’ndan habersiz bir hayat yaşayan kişiyi görmedin mi? Kendisini, kendi bilgisini, kendi hevâ ve heveslerini putlaştırıp o istikâmette kendisine bir hayat programı çizerek burnunun doğrusuna gideni.

  4. #234
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Gaşiye suresi ayet 17
    Artık onlar bakmazlar mı devenin nasıl yaratıldığına?

    Müfessirler dedi ki: Yüce Allah, her iki yurdun sahiplerinin halini sözkonusu edince kâfirler bu işe hayret ettiler, yalanlayıp inkar ettiler. Yüce Allah da onlara, kendi sanat ve kudretini, herşeye güç yetiren, mutlak kadir olduğunu hatırlattı. Nitekim o canlıları yeri ve göğü yaratandır. Sonra öncelikli olarak deveyi sözkonusu etti. Çünkü deve Araplar arasında pek çoktur. Onlar filleri görmemişlerdi. Bundan dolayı şanı yüce Allah, pek büyük bir yaratığını küçük bir mahlukun emrine verdiğini hatırlatarak buna dikkatlerini çekti. Bu küçük varlık, bu büyük varlığı yularından çekip götürüyor, onu çoktürüyor, kaldırıyor. Deve yerinde çökmüş iken ona ağır yükleri yükletiyor ve bu ağır yüküyle yerinden kalkıyor. Bu özellik, onun dışında hiçbir hayvanda yoktur. Onlara, yarattığı büyük bir mahluku, yarattıklarından küçük bir varlığın emrine verdiğini gösterdi ve bununla; onlara, vahdaniyetinin ve büyük kudretinin delilini de göstermiş oldu.
    Hikmet sahihlerinden birisinden nakledildiğine göre, o deveden ve harikulade yaratılışından sözetmiş. Ancak bu şahıs devenin bulunmadığı bir yerde yetişmişti. Bir süre düşündükten sonra şöyle dedi: Muhtemeldir ki bu develerin boynu uzun olmalıdır. Yüce Allah bu develerin karanın gemilerini olmasını murad ettiğinden ötürü onlara susuzluğa katlanabilme kabiliyetini verdi. Öyle ki; onlar on gün hatta daha fazla susuz kalabilmektedirler. Çöllerde ve tehlikeli geçiş yerlerinde bitip de diğer hayvanların otlamadığı herbir şeyi otlayacak şekilde yarattı.
    Şöyle de açıklanmıştır: Yüce Allah, onlara yüksek tahtları hatırlatınca onlar: Bunlara nasıl çıkacağız, dediler. Bunun üzerine yüce Allah bu âyet-i kerimeyi indirdi ve develerin üzerine yükler vurulsun diye çöktüklerini, sonra da ayağa kalktıklarını anlattı. İşte bu tahtlar da böyle olacaktır. Önce alçalacaklar, sonra yükseleceklerdir. Bu anlamdaki açıklamaları Katade, Mukatil ve başkaları yapmıştır.
    Burada sözü edilen develerin pek büyük bulut parçalan olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı el-Müberred yapmıştır. es-Sa'lebî dedi ki: Burada sözü geçen "develer"in bulutlar olduğu söylenmiş ise de, ben bunun imamlarımızın kitaplarında bir temelinin olduğunu göremedim.
    Derim ki: el-Asmaî Ebu Said Abdu'l-Melik b. Kurayb'ın naklettiğine göre Ebu Amr şöyle demiştir; Bu "Artık onlar bakmazlar mı devenin nasıl yaratıldığına" buyruğunda; “El-İbil” kelimesini şeddesiz olarak okuyanların bu okuyuşu ile maksat devedir. Çünkü deve dört ayaklılardandır. Yere çöker ve onun üzerine yük vurulur. Diğerleri ise dört ayaklı olmakla birlikte, yük onlara ayakta oldukları halde vurulur. Bu kelimeyi şeddeli olarak okuyanların okuyuşuna göre ise, bununla su ve yağmur taşıyan bulutlar kastedilmiş olur.
    el-Maverdi dedi ki: Buradaki: “El-İbil” kelimesinde iki şekil sözkonusudur.
    Daha kuvvetli ve meşhur olan birinci görüşe göre bundan kasıt, dört ayaklılardan olan develerdir. İkinci görüşe göre ise, maksat bulutlardır. Eğer bunlarla maksat bulutlar ise, bulutlardaki ilâhî kudrete delil teşkil eden belgeler ve bütün yaratıklarına fayda sağlayan genel menfaatlerden dolayı söz konusu edilmiştir. Eğer dört ayaklılardan olan develer kastedilmiş ise, diğer hayvanlara göre develerin daha çok faydalı oluşundan dolayıdır. Çünkü hayvanlar sağmal, binek, yiyecek ve yük hayvanları olmak üzere dört türlüdür. Develerde bu dört özellik de vardır. Dolayısıyla nimet olmak özellikleri daha geneldir, ilahi kudretin onlarda tecellisi daha mükemmeldir.
    el-Hasen dedi ki: Yüce Allah'ın deveyi özellikle sözkonusu etmesi, hurma çekirdeklerini yemesi, ot otlaması ve bununla birlikte süt vermesi dolayısıyladır. Yine el-Hasen'e develer hakkında soru sorulmuş ve: Filin acaibliği bundan büyüktür, demişler. O da şu cevabı vermiş: Araplar ile filler arasında uzak bir mesafe vardır. Diğer taraftan fil eti yenmez bir çeşit domuzdur. Sırtına binilmez, sütü sağılmaz.
    Şureyh şöyle derdi: Haydi hep birlikte (Kufe'de develerin geldiği çarşı olan) el-Künâse'ye çıkalım ve develerin nasıl yaratıldıklarına bir bakalım.
    “El-İbil” "Deve" lafzının aynı kökten tekili yoktur, müennes bir lafızdır, Çünkü kendi lafzından tekili olmayan çoğul isimler, şayet insanların dışındaki varlıkların adı ise müenneslik onların ayrılmaz bir özelliğidir. Bu lafızların küçültme ismi yapıldığı takdirde sonlarına "he (yuvarlak te)" getirilir. O bakımdan: "İbiletun ve ğanimetun" "Devecik, koyuncuk" ve benzer şekilleri kullanılır. Devenin bu lafzı bazan hafif olsun diye "be" harfi sakin olarak; "İbl" diye kullandıkları da olur. Çoğulu, "âbâl" diye gelir. [23]

    Gaşiye suresi ayet 18
    Göğün nasıl yükseltildiğine,

    "Göğün nasıl" yerden direksiz olarak "yükseltildiğine"; ona hiçbir şeyin erişemeyeceği kadar yükseltildiğine, diye de açıklanmıştır.


    Gaşiye suresi ayet 19
    Dağların nasıl dikildiklerine,

    "Dağların" yıkılıp, yok olmayacak şekilde yerin üzerinde "nasıl dikildiklerine..."
    Şöyle ki; yer yayılıp döşendiğinde çalkalandı, yüce Allah, dağlarla orayı sağlamlaştırdı. Nitekim şöyle buyurmaktadır:
    "Ve yer onları çalkalamasın diye onda sağlamlaştırıcı kazıklar yarattık." (el-Enbiya, 21/31)


    Gaşiye suresi ayet 20
    Ve yerin nasıl yayılıp, döşendiğine?

    "Ve yerin nasıl yayılıp döşendiğine" Yayılıp, uzatıldığına.
    Enes dedi ki: Ali (r.a)'ın arkasında namaz kıldım. O: "Keyfe halektu" "Nasıl yarattığıma" "Rafe’tu" "Yükselttiğime"; "Nesabtu" "Diktiğime" ve "Setahtu" "Yayıp döşediğime" diye "te" harflerini ötreli olarak zamiri yüce Allah'a izafe ederek okudu. Muhammed b. es-Semeyka' ve Ebu'l-Âliye de böyle okurdu. Bu okuyuşda meful mahzuf olmakta birlikte anlamı "Halektuhâ" "Onları… yarattığıma" şeklindedir. Diğerleri de bu şekilde açıklanır.
    el-Hasen, Ebu Hayve ve Ebu Recâ' "yayılıp döşendiğine" anlamındaki lafzı "ti" harfini şeddeli, "te" harfini de sakin olarak; "Suttihat" diye okumuşlardır. Çoğunluk da böyle okumuş olmakla birlikte, ancak onlar "ti" harfini şeddesiz okumuşlardır.

  5. #235
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Gaşiye suresi ayet 21
    Ey Muhammcd, sen hatırlat. Çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın.

    Gaşiye suresi ayet 22
    Sen onlara tahakküm edici değilsin.

    Ey Muhammed, sen kullarıma âyetlerimi hatırlat, onlara öğüt ver ve seni peygamber seçtiğimi onlara tebliğ et. Sen ancak bir hatırlatıcısın. sen onlara karşı bir tahakkümcü ve bir zorba değüsin. Sen onlan bana bırak. Onlar hakkında ben hüküm vereceğim."

    Cabir b. Abdullah, Resulullah (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu rivayet et*mektedir:

    "Ben insanlarla, Lailahe İllallah demelerine kadar savaşmakla emrolun-dum. Onlar bunu deyince öldürülmeyi hak etmeleri dışında kanlannı ve mallarını benden korumuş olurlar. Bundan sonra hesaplan Allaha attir." Resulullah daha sonra "... Çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın. Sen onlara tahakküm edici değil*sin." âyetlerini okudu."

    İbn-i Zeyd bu âyetleri: "Sen ancak bir uyarıcısın. Sen onlara, zorla iman ettirecek bir zorba değilsin." şeklinde izah etmiş ve demiştir ki: "Bu âyetten sonra "Ey Peygamber, kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et. Onlara karşı sert davran.." "Mukaddes olan haram aylar çıkınca müşrikleri nerede bulursanız öldürün. Onları yakalayıp çember içine alın. Her gözetilecek yerden onlan gözetleyin. Eğer tevbe ederler, namazı kılıp zekatı verirlerse artık yollanm serbest bırakın. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." âyetleri nazil oldu, Ve "Sen onlara tahakküm edici değilsin." âyetlerini neshetti. Öğüt verme emrini ise neshetmedi.

    Gaşiye suresi ayet 23
    Ancak kim yüz çevirir ve küfre saparsa,

    Gaşiye suresi ayet 24
    Allah, onu en büyük azab ile azablandırır.

    Bu âyetler iki şekilde izah edilmiştir. Birinci izah şekli şöyledir: "Ey Muhammed, sen kavmine hatırlat. Ancak onlann içinden, Allahın emrinden yüz çevirenlere ve inkar edenlere hatırlatma. Allah onlara, en büyük azap olan cehennem azabıyla azabedecektir."

    Diğer bir izah şekli ise şöyledir: Ey Muhammed sen onlara tahakküm edici değilsin. Fakat Allah onlara, dünyadaki inkarları yüzünden, âhirette en büyük azap olan cehennem azabını verecektir.

    Gaşiye suresi ayet 25
    Şüphesiz ki onların dönüşü bizedir.

    Gaşiye suresi ayet 26
    Onları hesaba çekmek de bize aittir.

    Şüphesiz ki inkarcıların dönüşleri bizedir. Onlan hesaba çekecek olan da biziz. Biz onları, geçmişte işledikleri suçlarına göre cezalandıracağız.

    Allah teala bu âyet-i kerimelerde Resulullahın vazifesinin, hatırlatma ve tebliğ etme olduğunu, hesaba çekme ve cezalandınnanın ise yalnızca kendisine ait olduğunu beyan etmektedir.

    Ancak dünyada bir kısım kullarım diğer bir kısım kullan aracılığıyla da cezalandırabilir. Müminlerin, cihad sırasında kâfirleri öldürmeleri .gibi bu cezalan kulları eliyle de verebilir.

  6. #236
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Allah CC razı olsun
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  7. #237
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    mihrab,
    Allah CC sizden de razı olsun

  8. #238
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Gaşiye suresi ayet 6
    Onlar için (öldürücü ve zehirli olan) dan dikeninden başka bir yiyecek yoktur.

    Gaşiye suresi ayet 7
    Ne doyurup-semirtir, ne de açlıktan korur.

    Yüzleri zelil olan o kâfirlere cehennemde, insanı beslemeyen ve açlığını gidermeyen isimli bir yiyecekten başka bir şey yoktur.

    Mealde "Deve dikeni" diye tercüme edilen kelimesi, müfessirler tarafından farklı şekillerde tercüme edilmiştir.

    Abdullah b. Abbas, îkrime, Mücahid, Katade ve Şerik b. Abdullah'a göre kelimesinden maksat, "Şebrak" diye adlandırılan bir dikendir.

    Said b. Cübeyr'e göre'ise bir taştır. Cehennemlikler yemek olarak bu taşı yiyeceklerdir.

    Abdullah b. Abbas ve İbn-i Zeyd'den nakledilen başka bir görüşe göre, cehennem ateşinden meydana gelmiş bir ağaçtır.

    Kur'an'ın bazı yerlerinde, cehennemliklerin zakkum ve irin'den başka yiyeceklerinin olmadığı ifade edilirken, burada kuru bir diken'den başka yiyeceklerinin olmadığı anlatılmaktadır. Bu iki farklı ifade arasında bir çelişki yoktur, çünkü cehennemde farklı farklı dereceler vardır. Cehennemliklerin suçlarına göre, yani her suç için, ayrı bir azabın verilmesi sözkonusudur. Şu şekilde de anlaşılması mümkündür. Onlar zakkum yemekten kaçınacaklar ve onlara irin verilecektir. Ondan da kaçınacaklar ve bu kez onlara yemeleri için kuru diken verilecektir. Kısaca onlara sevdikleri bir yiyecek verilmeyecektir.

  9. #239
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    allah c.c razı olsun tahsin33 kardeşim.
    emeğine sağlık, ellerin dert görmesin inşallah.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  10. #240
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.020, Level: 55
    Points: 7.020, Level: 55
    Level completed: 35%,
    Points required for next Level: 130
    Level completed: 35%, Points required for next Level: 130
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    nazgülüm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Mesajlar
    892
    Points
    7.020
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Bu güzel paylaşımlarınız emekleriniz için Allah razı olsun.

Sayfa 24/30 İlkİlk ... 2223242526 ... SonSon

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •