Bir sevda girdi mi yüreğe, o yürekte benlikten eser kalmaz. Sevilen içindir bütün kalp atışları, yakarışlar, duâlar, davranışlar… Akıl devreden çıkar, kalp hükmeder sevene... Gönlü sevgiyle dolan, sevdiğinin hâliyle hâllenir. Yani, âşığı görenler, mâşuğu hatırlarlar.
Ivazsız, garezsiz gösterilen sevgi; insanı ruhen besler, olgunlaştırır. Vücudumuzun ihtiyacı ekmek-su ise, ruhumuzun ihtiyacı da sevmek ve inanmaktır.
Sevmek…
Allah Teâlâ’nın insanoğluna lütfettiği bu yüce duygu, öylesine sırlı bir nîmet ki; âdeta girdiği gönlü içten içe kavurur. “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” buyurmuştur, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-... Burada zâhirî beraberlikten çok, bâtınî beraberlik söz konusu... Seven, sevdiğinden bir an olsun ayrılmaz. Sürekli onu düşünür, onu anar, kalben onunla beraberdir. Sanki aralarında bir bağ oluşur. Seven ile sevilen birbirlerine benzerler. Âşık; mâşukta kendi özelliklerini gördüğü için ona yakınlık duyar, muhabbet eder. Bir bakıma sevdiklerimiz bizim aynamız gibidir.
Sevgi; sabır, hoşgörü, fedakârlık, teslimiyet, cesaret, kıskançlık, merhamet gibi duyguları güçlendirir. Seven; sevdiğini olduğu gibi kabul edip, hata ve kusurlarını hoş görür. Sevilenin her hâli, ona güzel görünür; ondan gelen olumsuz davranışlara karşı sabreder, onunla birlikte bütün acı ve sıkıntılara katlanır. Âşığın, mâşuğu için yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Yeter ki, sevdiği istesin.
Fedakârlıkla birlikte teslimiyet duygusu da güçlenir âşığın... Sevdiğinin arzularını sorgulamadan yerine getirir. Yani kendisini, bilerek ve isteyerek onun irâdesine teslim eder.
Seven insan, aynı zamanda cesur, kıskanç ve merhametli olur. Sevenin kalbi rakîk, yani hassas olur; mahlûkata karşı şefkati artar.
Seven, sevilenle sürekli râbıta hâlindedir. O yokken bile hoşlanmayacağı davranışlardan sakınır ve onu daima yanında hisseder
Âşık, mâşuğun yanındayken maddî ve mânevî acıların hiçbirisini hissetmez. Sevdiğinden incinmez, daima affedici olur; bütün zorluklara göğüs gerebilecek gücü kendinde bularak, onun hatırına her şeye katlanır. Sevdiğini de hiçbir zaman incitmez.
Seven yürek, Allah Teâlâ’ya daha yakın olur. Zaten kalbimizdeki sevgi, bizi Rabbimize yaklaştırmıyorsa, o sevgiyi tekrar gözden geçirmek lâzımdır.
Âşık doyumsuzdur, mâşuğa olan hasreti hiçbir zaman bitmez. Onu, yanındayken bile özlediği için kaybetme korkusunu çok yoğun bir şekilde yaşar. Bir de sevdiğinin kendisine olan sevgisini yitirmekten ve onu üzmekten korkar, seven… Bu yüzden sürekli duâ hâlindedir. Duâ da insanı Mevlâ’ya yaklaştıran ibadetlerden birisidir.
Ayrıca sevdiklerimizi, Rabbimizin bir lütfu ve emâneti olarak görürsek onlara gereğinden fazla bağlanmayız. Esas sevgi, Allah ve Rasûlü’ne ait olmalıdır.
Fânîlere duyulan muhabbet, insanı bu denli değiştirebiliyorsa; Rabbimize olan gerçek sevginin, kula Allah için neler yaptırabileceği tahayyül bile edilemez. Temelinde rıza ve teslimiyet olan Allah aşkı, insanı en çok mutlu eden aşktır. Diğer sevgiler sadece onun yansımasıdır. Rabbini seven kişi, yaşadığı bütün güzelliklerin Hak Teâlâ’dan geldiğini bilir ve sebeplere bağlanmaz. Bir sıkıntısı olduğunda da, yine Mevlâ’ya sığınıp, “Derdimden büyük Allah var; O her şeyin çaresidir.” diyerek huzur bulur.
Seven, sevdiğinden gelen her şeye râzı olur. Ali Seyyidî’nin de dediği gibi, “Sevilen varlığın, kendisini sevenlerin isteklerine zıt hareket etmesi, onların sevgilerindeki samimiyeti tartmak içindir.” Allah Teâlâ, kullarını çeşitli şekillerde imtihan ederek, hakiki mânâda sevenleri ortaya çıkarır. Hak aşkıyla yanan kulun, yaşadığı sıkıntılar, kalbindeki Allah sevgisini azaltmaz, aksine güçlendirir. O’nun râzı olacağı şekilde davranmaya çalışarak, sürekli kendisini Rabbiyle beraber hisseder. Bu da onu kontrollü kılar ve günahlardan alıkoyar. Böylece hem dünyada, hem de âhirette mutlu olur.
Kalbinde Allah sevgisi olan kişi, bilerek ve isteyerek varlığını O’nun iradesine bırakıp, işlerini O’na havale eder. Bu şekilde huzura erer. Teslimiyeti tam olan kimse, mutlaka menzil-i maksûduna ulaşacaktır.
Gönlünde Allah aşkı bulunan kişi cesur olur. Yaratandan başka hiç kimseden korkmaz; doğruluktan ayrılmaz, her zaman hakkı savunur.
Teslim olan kazanır:
“Hâlbuki her kim ihsan duygusu içinde varlığını Allâh’a teslim ederse, bir insanın sarılabileceği en sağlam kulpa sarılmış olur. Zaten bütün işlerin sonu, Allâh’a varır.” (Lokman, 22)
Sadece Allah Teâlâ’ya teslim olunur:
“…İlâhınız tek bir ilahtır, yalnız O’na teslim olun…” (Hacc, 34)