On MuslukLu Çesme Gîbî
On musluklu çesme gibi

Hudeybiye’de Müslümanlarin yerlestigi saha susuz bir yerdi. Bu yüzden o gün susuz kalmislardi.

Bir ara Peygamber Efendimizin abdest ibriginden abdest almak istedigini görünce kosustular. Resûl-i Ekrem, “Ne oluyor, size?” diye sordu.

“Mahvolduk yâ Resûlallah!” dediler. “Yanimizda senin ibrigindeki sudan baska ne içecek, ne de abdest alacak su var.”

Resûl-i Ekrem Efendimiz, elini ibrigin üzerine koydu, “Aliniz, Bismillah” buyurdu.

O anda çesmelerden su akarcasina, mübârek parmaklarinin arasindan sular fiskirmaya basladi. Müslümanlar, o sudan doya doya içtiler, abdest aldilar ve su kirbalarini agzina kadar doldurdular.

Resûl-i Kibriyâ Efendimizin bu mucizesini anlatan Câbir bin Abdullah Hazretlerine sonradan, “Kaç kisi idiniz?” diye sorulunca su cevabi vermisti:

“Eger, yüzbin kisi olsaydik, yine kâfi gelecekti. Fakat biz, bin bes yüz kadar idik.”1

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Ashabiyla Hudeybiye’de bulunurken Huzaa Kabilesi reisi Büdeyl ibni Verkâ, kabilesinden birkaç kisi ile çikip huzura geldi. Tihâme kabilelerinden olan Huzaalilar, Cahiliye Devrinde bir husustan dolayi Peygamberimizin mensub oldugu Benî Hasim ile ittifak etmislerdi. Islâmiyetin zuhurundan sonra da bu anlasmaya sadakat göstererek, Peygamber Efendimize taraftarlik göstermekten geri durmuyorlardi. Müslüman olsun, müsrik olsun hepsi Kureys’in hal ve hareketlerine dair Mekke’de olup bitenleri Peygamber Efendimize gizlice haber verirlerdi.

Peygamberimizin huzuruna çikan Büdeyl, “Kureysliler seninle çarpismaya and içmislerdir. Beytullahi ziyâret etmene asla müsâade etmeyeceklerdir” dedi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz gelis maksadini tekrarladi. Söyle buyurdu:

“Biz, buraya herhangi bir kimse ile çarpismak için gelmedik. Maksadimiz, umre yapmak, Beytullah’i tavaf ve ziyâret etmektir.

“Harpler, Kureys’i fazlasiyla yipratmis, güçsüz hale getirmis ve bir çok zararlara ugratmistir. Sayet arzu ederlerse, yine kendilerine bir mütâreke müddeti tayin edeyim. Bu müddet zarfinda, benden taraf emniyet içinde bulunsunlar.

“Kendileri, benimle sâir halklar arasina girmesinler. Beni onlarla basbasa biraksinlar. Eger ben, o topluluklara galip gelir ve onlar Islâm dinine girerlerse ve eger, Kureys müsrikleri de, o topluluklarin girdikleri dine girmeyi isterlerse girebilirler.

“Sayet ben, zannettikleri gibi, diger topluluklara galip gelemezsem, o zaman kendileri de rahata kavusmus ve kuvvet kazanmis olurlar.

“Eger, Kureys müsrikleri bunlari kabul etmez ve benimle çarpismaya kirsa, varligim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, su teblig ettigim din ugrunda basim gövdemden ayrilincaya kadar onlarla çarpisacagim! O zaman Allah’da, bana yardim edecegi hakkindaki vâdini muhakkak yerine getirecektir.”1

Büdeyl, “Ben, senin söylediklerini Kureyslilere ulastiririm” diyerek Peygamberimizin yanindan ayrildi.

Büdeyl, adamlariyla Mekke’ye dönüp durumu Kureyslilere bildirmek istediyse de onlar önce, “Bizim, ondan gelecek bir habere ihtiyacimiz yoktur! Onun bilmesini istedigimiz tek sey vardir: Bizden tek kisi sag kalincaya kadar o Mekke’ye giremeyecektir!” dediler.

Sonra büyükleri olan Urve bin Mes’ud araya girdi, “Siz ne diye Büdeyl ve arkadaslarini dinlemek istemiyorsunuz? Dinleyiniz! Söyleyecegi sey hosunuza giderse kabul edersiniz, hosunuza gitmezse reddedersiniz!” dedi.

Bunun üzerine Büdeyl’i dinlediler. Büdeyl, Peygamber Efendimizin gelis maksadini ve yaptigi mütâreke teklifini anlatti.2