***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Elif lâm mîm
Elif lâm mîm
Bu sûre, Kur’ân-ı kerîmdeki en uzun sûre olma vasfına sâhiptir Kur’ân-ı kerîmin bu ikinci sûresi, 286 âyet-i kerîmeden meydana gelmiş en uzun sûredir Kur’ân-ı kerîmde, aşağı-yukarı iki buçuk cüz'lük bir yer işgal etmektedir Bu sûre-i celîle, içerisinde, Cenâb-ı Hakkın, Yahudilere, kesmelerini emrettiği bir sığırdan bahsedildiği için, "Bakara" ismini almıştır
Medine-i Münevvere'de nâzil olmuş olan bu sûre, Kur’ân-ı kerîmin hakîkaten son derece belîğ, fevkalâde i’câzkâr ifâdesini, üslûbunu, hârika üslûbunu aksettiren büyük sûrelerinden bir tanesidir İnşâallah bu sûre-i celîlede anlatılanları, mümkün olduğu kadar anlaşılır bir dil ile sizlere aktarmağa, îzâh etmeğe çalışacağız
Sûre-i celîlenin tefsîrine başlamadan önce belirtelim ki, “Kur'ân okuduğun (okumak istediğin, okuyacağın zaman), önce o kovulmuş şeytândan Allah'a sığın” (Nahl, 98) emri gereğince, aslında her âyetin başında bizim istiâze okumamız lâzım “Eûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm, Bismillâhir-rahmânir-rahîm” diyerek Cenâb-ı Hakka sığınmamız ve Onun rahmet-i İlâhiyyesine ilticâ ederek okumamız lâzım
Bakara sûresi, Kur’ân-ı kerîmde "Elif lâm mîm" diye başlayan sûrelerden bir tanesini teşkil eder Bu baştaki harfler, "Hurûf-ı mukattaa" ismini almaktadır Tefsîr ilminde bunlara, "Hurûf-ı mukattaa" denilmektedir Bazı âlimler, bu harflerin ifâde ettiği ma’nâ üzerinde bir takım açıklamalar ve yorumlar yapmışsa da, genellikle bu harflerin kesin olarak ma’nâsının, ancak Cenâb-ı Hak tarafından bilineceğini, müfessirler beyân etmişler, açıklamışlardır
Bize kadar intikâl eden bilgilere baktığımız zaman, bu "Elif lâm mîm" lafzının, sözünün, aslında Kur’ân-ı kerîmin isimlerinden bir isim olduğunu, sûresinin adlarından bir ad olduğunu, "İsm-i a'zam" olduğunu beyân edenler olmuş, bazı âlimler ise, bunların birer şifre mahiyetinde, remz olduğunu ifâde etmişler ve demişlerdir ki, mesela "Elif" Allah'a, "Lam" Cibrîl aleyhisselâma, "Mim" de Muhammed aleyhisselâma işârettir Yani “Allah tarafından, Cebrâîl aleyhisselâm vasıtasıyla, Muhammed aleyhisselâma gönderilen teblîğâttır, Kur'ândır” ma’nâsında îzâh etmişlerdir
Âlimlerden bir kısmı, "Allahü a'lemü" şeklinde bir açıklama da yapmışlardır "Enallahü a'lemü", yani buradaki hemze, Allah'ın "Ene": “ben”, "Allahü" lafzındaki lam harfi de, lafza-i Celâldeki lâm'a işâret ve dolayısıyla sonundaki "Mîm" de, "A'lemü"ye işâret olarak, "Ben sizin içinizde, bütün mevcûdât ve mahlûkât arasında, hakîkatleri, gerçekleri en iyi bilenim" ma’nâsında Cenâb-ı Hak tarafından beyân edilmiş, ortaya konmuş bir ifâde olarak da îzâh edilmiştir
Fakat bunların hiçbiri kesinlik ifâde etmemektedir Bunlar, tamamen birer te’vîl, yorum mâhiyetindedirler Genellikle tefsîr ilminde sahîh haberlere ve sağlam kaynaklara istinât eden âlimler, “bu sözlerle, Allah'ın ne kastettiğini, Allah daha iyi bilir” diye, sâlim bir ifâde kullanmışlardır Biz de aynı şeyi söylüyoruz ve zâten bunu bilmek zorunluluğunda da değiliz "Elfâz-ı müteşâbihe" dediğimiz, ma’nâsını kesin olarak insanların anlayamayacağı lafızlardan kabûl edilecek olursa, mes’ele halledilmiş olur Bu bakımdan bu mes’elenin teferruâtına, detaylarına fazla girmekte fayda mülâhaza edilmemiştir aslında Onun içindir ki İslâm âlimleri, bu konuyla ilgili meseleyi, böylece kısaca ifâde etmişler ve en sâlim yolu seçmişlerdir Biz de aynı şeyi takip ediyor, aynı şeyi söylüyoruz “Allah, bunun en iyisini, en doğrusunu, mutlaka en iyi bilendir En isâbetli olanı, ancak Cenâb-ı Hak bilmektedir”
Zâten Peygamber Efendimizden de, bu konu ile ilgili olarak sarîh bir bilgi, kesin bir bilgi bize intikâl etmiş değildir Resûlullah (aleyhis-salâtu ves-selâm) hazretleri, bunun açıklanmasında zarûret görmüş olsaydı, mutlaka îzâh eder, açıklar ve bununla ilgili bilgileri aktarırlardı