2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Aşk Sarhoşluğu

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Aşk Sarhoşluğu

    Kuddûsî’nin cenneti isteyenleri ahmaklıkla suçlaması ve Allah’tan başka bir şeyi
    arzu etmeme düşüncesini, Mevlânâ ondan asırlar önce benzer bir şekilde ifade ederek, âşık
    sûfîlerin bu konudaki ortak görüşünü ortaya koymaktadır. Mevlânâ, “Bizim bu dilden başka
    bir dilimiz, cennetten, cehennemden başka bir yerimiz vardır. Özgür gönüllüler başka bir
    canla yaşarlar, onların o temiz cevherleri başka bir hazinededir
    ”1838.
    Kuddûsî de, diğer bazı sûfî önderler gibi, öncelikle takipçilerini, ikinci planda ise
    halkın genelini öğüt, nasihat ve hikmet ile Hakk’a yönlendirmeye çalışmışlardır. Eğitimci ve
    öğretmenlerin, kendi prensiplerini ifade etmek için bazı özel kavrama ve sözlerden
    yararlanmaları kaçınılmaz olmuştur. Şiire yöneldiklerinden onların şiirleri, şiirde kullanılan
    kavramlar bakımından diğer şâirlerin şiirlerinden, bilhassa aşk, âşıklık eğlence ve içki
    meclisleriyle ilgili şiirlerden farklı tarzdadır.1839


    Subh-u mesâ ismini durmayuben yâd eder
    Aklı şu’uru gider böylece bî-hûş olur
    1840.


    Kuddûsî’ye göre sûfî âşık, Allah’a samimi bağlılığından ve içten gelen fetih ile bu
    sevgiden dolayı devamlı sarhoş gibidir. Ayık değildir. Mevlânâ’nın da zikrettiği gibi, onların
    şarabı ölümsüzlük şarabıdır. Çünkü âşıkların cânı önce “elest” gerçeği üzere o şarabdan
    doğmuştur. Bundan dolayı şarab onlar için cândır.1841 Onun için Allah’a aşk ve sevgiyle
    bağlanan bir kul ile, dinin zâhir gerçeği çerçevesinde bağlanan kişi arasında mutlaka amelde
    bir fark olacaktır. Zira onlar eti ve kemiğiyle Allah’ın sevgisiyle yoğrulmuş insanlardır. Onlar
    sabah-akşam devamlı Allah’la beraber oldukları için, sadece günün belli vakitlerinde Allah’ı
    anananunla aynı ruh hâlini yaşamaları mümkün değildir. Bu da ister istemez amellerini
    yansıyacak ve diğer insanlarda eylemlerinden farklı bir amel ortaya çıkacaktır.

    Sen dahi Kuddûsîya nûş-i şarâb eylegil
    Çün anı birkez içen sermed-u serhoş olur
    1842.

    Allah’a samimi bir şekilde muhabbetle bağlanan kişilerin gönüllerinde Allah’tan
    başka birinin bulunması mümkün değildir. Onun başka şeylere sevgi göstermesi, iltifat etmesi
    mümkün değildir. Çünkü âşık sûfî muhabbet şarabını içerek sarhoşluk vasfını kazanmıştır. O
    muhabbeti bir kez tadan onu tekrar bırakması mümkün değildir.
    Allah insanoğluna cân verip, ruhuna üflediği zaman kendi sevgisini de ona
    vermiştir. Ve bu nedenle kainatta meydana gelen her hareket, her olay yalnızca sevgiyle
    oluşmaktadır. Onun sevgi felsefesi de, “biz sevgiden geldik, biz sevgi ile yaratıldık1843”
    şeklinde özetlenebilir. Bu sevgi varlıklar arasında zincirleme devam etmektedir. Örneğin Hz.
    peygamber (s.)’in; “Dünyada bana üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku ve namaz. Ben
    bunlarda teselli buldum
    1844” sözünü İbnü’l-Arabi bilinenden şöyle yorum getirir. Ona göre
    erkeğin kadını sevmesi, kadının ve erkeğin bir bütünün ayrı parçaları olmalarındandır.
    Allah’ın insanı sevmesi de, insanın Allah’ın bir parçası olmasındandır1845. Çünkü Allah
    Kur’an’da: “Biz ona kendi ruhumuzdan üfledik”1846 buyurmaktadır.

    Âşık olanın kalbi mucellâ yüzü akdır
    Var sen de hemân cânını ışk oduna yakdır.
    1847


    ‘Işk-ı Rabbanî gıdâ-yı rûhumuz olsun bizim
    Her nefesde hûn-ı zikr-i gârı yudalım.1848


    Kuddûsî için âşık olan, Allah’ın sevgisini verdiği misak gereğince bedensel ve
    ruhsal olarak içselleştiren kişidir. Onun iç dünyasını aydınlatıp kalbini cilalayan bu ateş, dış

    dünyasına da yansır. Onun kullar yanında ve Allah indinde yüzü aktır, o ahlâkî olarak
    yanlıştan hatadan kendini korumaya çalışır. Onun için, sûfînin Allah’a kavuşması ancak ve
    ancak aşk ile fenâ kavuşmakla gerçekleşir. Çünkü sûfînin sevgisinin tek objesi Allah’dır.
    Allah’ı daha fazla sevebilmek için sûfîler, devamlı zikir ve ma’rifet bilgisini edinmeye
    çalışırlar. Sûfîler, varlığın temeli olan evrende onların direkt olarak hissedemedikleri Yaratıcı
    ile özel bir ilişki içine girmek isterler. Onun için sûfî fani olandan bâki olana yönelen
    kimsedir1849.




    1818 İskender Pala, Ah Mine’l-Aşk, Cogito: Aşk, S. 4, İstanbul 1995, s. 99.

    1819 Fahruddin-i Irakî, Lema’t-Parıltılar, (Çev: Saffet Yetkin), MEB Yayınları, İstanbul, 1941, s.65.

    1820 Afîfî, Tasavvuf, İslâm’da Mânevî Devrim, (Çev: H. İbrahim Koçar-Murat Sülün), Risale Yayınları, İstanbul,
    1996, s.269.
    1821 Buhârî, Rikâk, 21; Müslim, Zikir, 5.
    1822 Kuddûsî, Dîvân, s.94.
    1823 Pala, a.g.m., s.89.
    1824 Mevlâna, Divân-ı Kebir, VII, 640.
    1825 Kuddûsî, Dîvân, s. 146.
    1826 Pala, a.g.m., s.87.
    1827 Kuddûsî, Dîvân, s.160.
    1828 William Chittick, Tasavvuf, (Çev: Turan Koç), İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s.97.

    1829 Bakara, 2/160.

    1830 İsfehâni, Hilye, X, 78.
    1831 İsfehâni, Hilye, X, 80.
    1832 Ahmed Gazâlî, Sevânih, s. 81.
    1833 Kuddûsî, Dîvân, s.160.
    1834 Rahman, 55/26-27.
    1835 Kasas, 28/88.
    1836 Gazâlî, Mişkâtü’l-Envâr, s.18.
    1837 Kuddûsî, Dîvân, s. 165.

    1838 Mevlânâ, Rubailer, 304, 306, 344.
    1839 Nasrullah Pürcevâdi, Can Esintisi, İslâm’da Şiir Metafiziği, s.301.

    1840 Kuddûsî, Dîvân, s.43.
    1841 Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr, VII, 639.

    1842 Kuddûsî, Dîvân, s.43.
    1843 İbnu’l-Arabî, Futûhât, II, 318.
    1844 Nesei, Sunen, İşaret’ul-Nisâ, 3878.

    1845 İbnu’l-Arabî, a.g.e. II, 326–327.

    1846 Hicr, 15/29.
    1847 Kuddûsî, Divan, s.46.
    1848 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 493.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Aşk Sarhoşluğu

    Aşk Sarhoşluğu



    Kuddûsî’nin aşkı insana mânevî haz veren yüce bir duygudur. Sınırsız ve engin bir
    sevgi şeklinde tezahür eder. Âşık bu uğurda çektiklerine razıdır. Aşk eziyetlerine can ü
    gönülden katlanır. Sevgiliden gelen her belaya zerre miktar itiraz yoktur. Hâlinden şikâyetçi
    değildir. Bilakis memnundur. Vuslat, aşk ateşini azaltıp söndürebilir diye vuslatın bitmesi
    onun için acılara gark olmaktır. Fakat, sûfî neticede şu bilinci hiçbir zaman kaybetmez; “Bir
    kimse Allah’a kavuşmayı isterse Allah’da ona kavuşmayı ister…
    ”1821


    Âşıka gelme kanâat ‘ışkı derya olsa da
    Hem usanmaz mübtelâsı hâlka rüsvâ olsa da


    İdemez idrâk anın esrârını ‘akl-ı beşer
    Zâhidin kalbine sığmaz zerre-âsa olsa da

    Nûr-ı şemsi kör ne bilsin ider inkâr dâimâ

    Gözi açık olana zâhir hüveydâ olsa da
    1822.

    Ayrılık gecesinde yanıp yakılmak, vuslat şafağına erişmekten daha makbuldür.
    Cefa ve eziyetlerle o kadar senli benlidir ki, o eziyetler olmazsa artık yaşaması mümkün
    değildir. İşte onun bu rutin dışı hayat felsefesini bir zâhidin kendi iç dünyasıyla algılaması
    mümkün değildir. Fuzulû’nin dediği gibi bu safta, aşkın lezzetinden habersizdir, çünkü aşkın
    zevkini kendisinde aşk ve zevki var olandan sormak lazımdır. Onlar “Aşktan dolayı âleme
    rezil olmak ayıptır” diyorlar. Bunlar aşkın mânevî haz veren yüce duygusundan
    mahrumdurlar”
    1823.
    İlâhî aşk tutkunu için “rezillik” ve “ar-namus” yoktur. Çünkü o en yüce olana
    bağlanmıştır. Bu tutkuyu, Mevlâna şöyle izah etmektedir: “Deliyim dîvâneyim, sarhoşum,
    beden kadehini kırmışım… öğüt dinlemem, benim yerim layığım bağlanmaktır”1824. Çünkü
    âşık sûfî için tek varlık vardır. Ondan başka kimden “ar” duyacaktır.

    Zâhid sanur ki çekmegi âsân bu ‘ışkın çilesin
    ‘Âşık olan koymak gerek mâ’şûk yolunda kellesin.
    1825


    Kuddûsî’ye göre, bu seyirde, sadece Mâ’şuk’un nazına daima niyaz etmekle
    kalmayıp bir de, rakibin engellemeleriyle mücadele eden âşık sûfî, kendi hâlini başkalarına
    anlatmakta pek çok güçlük çekmektedir. Zira O, gönül ehlidir, diğerleri ise ya akıl, ya da ehl-i
    âhiret sahibidir. Bu çatışma aşk ile ilmi de karşı karşıya getirir. Zira biri gönülle, diğeri akılla
    idrak edebilir. Biri âşıkın, diğeri zâhidin kaba sûfî anlayışıdır. Zâhid ile âşık arasındaki bu
    köklü mücadele hem şiirde, hem de gerçek hayatta asırlardır sürüp gelmektedir1826.

    Şol kişi hamr-ı ‘ışkı bir kadeh içmiş ola
    Dû cihânın ârzûsundan bil heme geçmiş ola
    1827.

    Kuddûsî’nin aşk anlayışında sarhoşluk Allah’ı bulmanın meyvesidir. Kuddûsî de
    diğer sûfîlerde olduğu gibi, aşk diliyle insanî tecrübenin en yoğun ve derin diliyle Allah’a
    kavuşmayı dile getirir. Aslında sûfî içerden Allah’la sarhoş, dışarıdaki âlemle ayıktır. Fakat
    bazen açıkça sarhoşluk neşesi ortaya çıkabilir, ama, ayırt etme ve temyiz ayıklığı imanın
    zorunlu bir bileşeni olarak kalır1828. İç dünyada, sarhoşluktan sonra ayıklığa ulaşmış olanlar
    Allah’la birlikte yaşamanın mahremiyetinde cümbüş ederler. Mütekaddim sûfîler de, “iman
    edenler ise en çok Allah’ı severler”1829
    âyetiyle Allah’a duyulan şevkin/arzunun aşktan
    geldiğini söylerler. Kalbte arzunun yükselip, bu şevkle insanın duramaz hâle gelmesi,
    Allah’ın kulun gönlünde sevgi ateşini tutuşturup gönülde aydınlanmamış bir yerin
    kalmasından kaynaklanmaktadır1830. Bu sevgiden kul ile Yaratıcı arasında oluşan üns/dostluk
    kişiyi kendinden geçirir. Allah’ın dışındaki herhangi bir şey ile ilgilenmenin vermiş olduğu
    ağırlık ve sevgiliye yalvarmanın vermiş olduğu tad aklını kaplar ve bağlar. Dünya ve
    varlıkları algılaması ve onları çözmesi zorlaşır1831. İşte bu âşık kulu sarhoşluğu sevk eden
    etkenlerdir. Onlar bu aşk ile ne dünyayı ve nimetlerini, ne de cennet ve nimetlerini arzularlar.
    Onların tek isteği vardır. O da Hakk ile ittisaldir. Tasavvuf düşünce tarihinde ismi aşk ile
    özdeşleşen Ahmed Gazâlî’ye göre de aşk bir çeşit sarhoşluktur. Öyle ki, onun doruk noktası
    aşığı, Mâ’şuku görmekten ve onu tam olarak idrak etmekten korur demektir1832


    Kat’ idüben meylini cümle ‘alâ’ikden hemân
    Per açub gönli kuşı yârdan yana uçmış ola

    Cennete dil bağlayan ahmak olur Hakdan cüdâ
    Ehl-i Hak ancak odur ki ‘ışk anı uçmış ola

    Her neye baksa görür anda Hudânın vechini
    O kişi kim çeşmini bir ehl-i ‘ışk açmış ola
    1833.

    Kuddûsî için, aşk bağımlılığının anlamı, sûfînin bütün ağyârdan ilişkisini
    kesmesidir. Dostluk kanatlarını takıp Yâr’e doğru uçmaktır. O, Kur’an’ın işaret ettiği
    konunun gereğince hareket eder. “Yeryüzündeki her şey yok olmaktadır, ama Rabbinin yüzü
    bakidir
    ”1834 Hakk’ın dışında her şeyin yok olacağını kavrayan kişinin gözüyle ister dünya
    nimeti ister âhiret nimeti olsun fark etmemektedir. İnsan için arzu edilecek herhangi bir şey
    yoktur. Çünkü “Onun yüzü dışında her şeyin helak olduğunu”1835 bilen sûfî Mâ’şuk’un
    dışında hiçbir şey istememelidir. Zaten O’nun dışındaki herhangi bir şeyin özü kendi zâtı
    bakımından düşünüldüğünde salt yokluktur. Gâzâli’nin ifadesiyle her şeyin iki yüzü vardır:
    kendisine dönük yüz ve Rabbine dönük yüz. Bir şey kendi yüzü/varlığı açısından
    düşündüğünde yok, fakat Allah’ın yüzü açısından düşünüldüğünde vardır. Bundan dolayı,
    Allah’tan ve O’nun yüzünden başka bir şey mevcut değildir1836. İşte Kuddûsî’nin tanımıyla
    ehl-i Hak” denilen âşık sûfînin hayat felsefesi sadece ve sadece Hakk’ı arzulama düşüncesi
    üzerine kurulmuştur. Onun anlayışında ister dünya olsun, ister âhiret olsun hiçbir nimeti
    istemek yoktur. Ehl-i Hakk yalnızca Tanrı’sına kavuşmayı ister. Çünkü onun sınırı yoktur.
    Görünürde ve sır âlemde her ne mevcutsa, onların hepsi O’nun suretidir. O hiçbir formla
    sınırlanamaz.

    Şol kişi kim hamr-ı ‘ışkı bir kadeh içmiş ola
    Dû cihânın ârzûsından bil hemen geçmiş ola

    Kat’ idüben meylini cümle ‘alâ’ikden hemân
    Per açub gönli kuşi Yârdan yana uçmış ola

    Cennete dil bağlayan ahmak olur Hakdan cüda
    Ehl-i Hak ancak odur ki ‘ışk anı kuçmış ola

    Her nereye baksa görür anda Hudânın vechini
    Ol kişi kim çeşmini bir ehl-i ‘ışk açmış ola.1837


    Kuddûsî anlayışında, ilâhî aşkı tadan kişi, dünya ve âhiretin tüm isteklerinden
    soyutlanmış kimsedir. Çünkü o, bütün mahlûkattan ilişkisini kesip, en güvenilir yâr olan
    Hakk’a doğru “ilâhî ben” kanadıyla uçan kişidir. O, ağyârdan öyle arınmışdır ki, her baktığı
    nesnede Rabbinin vechini görmektedir. Onun gönül kapısının kilidi, aşk anahtarıyla
    açılmıştır. Artık her nereye bakarsa baksın, orada İlâhî güzelliği temâşa etmektedir.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •