Tevîdî Birliğin Gerçekleşmesinde Zikrin Tesiri
“Lâ ilâhe illâllâh” asası elinde bulundukça, hiçbir gücün sâlik/sûfîye tesir etmesi,
veya onu yolundan alıkoyması mümkün değildir. Bu kutsal kelimelerin hâkimiyeti, hangi
kulun canına hâkim olursa, o, Hakk’tan başkasına boyun eğmez, sadece Hakk ile yürür.
Sûfînin kalbine hâkim olan bu mana ağyârın korkusunu yok eder. Sadece Allah’ı orada
bırakır. Herkes ile olan rabıtasını-ilişkisini keser. Tevhîd kelimesi, Müslüman için en
koruyucu kalkan veya silahtır.1699 “Lâ ilâhe” öyle bir sadeftir ki onun içindeki inci de
namazdır. Namaz, mü’minin kalbine yapılan bir hacc gibidir.
Hakkı eylersen taleb tevhîd eyle rûz u şeb
Kurb-ı Mevlâya sebeb lâ ilâhe illallâh
İt kamudan ‘uzleti ihtiyâr it vahdeti
Diler isen vuslatı lâ ilâhe illallâh.1700
Tevhîd, varlığın tekliğini ortaya koymasından dolayı da önemlidir. Çünkü
mutasavvıflara göre tevhîd, kulun kendi beşerî sıfatlarını ifa edip, İlâhî sıfatlarla donanması,
böylece varılmadan önceki hâline tekrar dönmesidir.1701 Vahdet-i vücutçulara göre, Lâ ilâhe
illâllâh sözünün gerçek anlamı, kişinin kendini yok edebilmesi/kendini nefiy etmek ve Hakk’ı
ispat etmektir. Sülûk süresince sâlikin asıl amacı bir olmalıdır. Sâlikin gerçek bir muvahhit
sûfî, olabilmesi için, kendi varlığına tamamen yok olabilecektir. 1702 İşte o zaman tevhîd
kelimesinin içini doldurabilir bir duruma gelebilir ve Kuddûsî’nin deyimiyle tahkik ehli
sıfatını kazanabilir.
Bahr-i ‘ışka taldurur kalbe ‘irfân toldurur
Sana Hakkı bildirir lâ ilâhe illallâh
Mücrimi mağfûr ider dilleri pür-nûr ider
Mâsivâdan dûr ider lâ ilâhe illallâh.1703
Kuddûsî’ye göre, tevhîd, müminlerin ilacıdır. İnsan varlıktaki zıtlar gibi hem
zehiri hem de, panzehiri beraber taşımaktadır,1704 vahdeti sürekli zikretmek sâliki hakka erken
ulaştırır.1705 tevhîd öyle bir dermandır ki, bütün peygamberlerin dillerinden düşürmedikleri
vird ve zikir olmuştur. Tevhid, bir tek varlıktan başkasını görmemektir. Bu ulvî derece ise,
doğruların sadece peygamberlerin değil, büyük sahabelerin de zikri ve duası olmuştur. Çünkü
tevhîd, Allah’ı insanlara, insanları da Allah’a yakınlaştıran, âşık ile Mâ’şuku buluşturan,
kaynaştıran İlâhî şifadır.
Buldunsa eğer yâri sürûr u tarab eyle
Bulmadın ise turma çalışub taleb eyle
Bulmağa sebeb maksadı sa’y-ile talebdir
Tut pendimi tevhide devâm rûz u şeb eyle.1706
Kuddûsî’nin düşüncesinde, tevhîd, âriflerin sürekli meşgul oldukları zikir ve
duadır. Aşk ve cezbe onunla meydana gelir. Tevhîd, Allah’ı arzulayan ve isteyen herkesin
şifre kelimesidir. İnsan ile Allah’ı öyle birbirine bağlar ki hem zâkir Allah’ı, hem de Allah
zâkirini zikreder.1707 Tevhîd, öyle bir zikirdir ki kesinlikle muvahhide zerre kadar günah
bırakmaz hepsini silip götürür.1708
Hudâ yollarının çün akrebidür
Be-küllî ‘âşikân virdi tevhîd
Ana meşgûl olurlar ehl-i ‘irfân
Ki hizb-i ‘ârifân virdi tevhîd
Anınla hasıl olur ‘ışk u cezbe
Meczâzîb-i Hudânın virdi tevhîd.1709
Sâlikin önderi, yol göstericisi tevhîd olmalıdır.1710 Onun için gece gündüz devamlı
tevhîd zikredilmelidir. Belki beşer olarak bu insan için zor bir iş olarak telakki edilebilir.
Fakat mürîd dil kalbiyle, (sürekli zikrederek, organı zikre alıştırmak) kalbini zikre verdikten
sonra zamanla dil zikri kalbe hâkim olur ve Allah’ı devamlı anarak O’nu zikr eder.
Kuddûsî’ye göre, tevhîdî zikrin önemi, “lâ”nın, şahadetin negatif başlangıcının
kılıcı her şeyi kesip artar. Allah dışındaki her şeyi öldürür ki, insan “illa”ya, yâni Allah’a
ulaşabilsin. Bu da sûfîlere göre merhâlelerle insanın rûhî gelişiminin tamamlanması
sonucunda gerçekleşir. Sûfîler, benliğin kirlerinden temizlenip İlâhî cemâlin… atmosferine
alması için “la ilahe” süpürgesi gereklidir.1711 Allah’a tevhîdle yükselmenin yolu ızdırap ve
çile gerektirir. Çocuk bağırmadığı müddetçe annenin sütünün akmadığı gibi, insan ağlamadığı
sürece, İlâhî rahmet de kendini göstermez. Kısacası yükseliş yolu ızdırap yoludur. Allah, “çok
ağlayan”1712 demiş ise âşıkların gönül bahçelerinin çiçeklerle dolmasını istediği içindir.
Hudâyı isteyen ihvân hemân tevhîd idin tevhîd
Hulûs-i kalb ile her ân hemân tevhîd idin tevhîd.1713
Kuddûsî, tevhîdin sadece hâsları /ârifleri Allah’a ulaştırmadığı aynı zamanda
avammı da Allah’a yakınlaştırır. Allah’a yakınlaştıran birçok yol vardır. Fakat insanların
genelini O’na kavuşturacak tek kolay yol tevhitdir.1714 Cahil olsun âlim olsun herkesi zikre
davet ederek, tevhîd zikri ile en yüce makâma erişileceğini ifade etmektedir.1715
Cümle zikrin efdâli lâ ilâhe illallâh
Çok diyen olur velî lâ ilâhe illallâh
Zikr ile ‘ışk tîz gelir kalbe hem âgâh olur
Çok diyen Hakkı bulur lâ ilâhe illallâh
Ma’rifet şemsi toğar kalbe hem rahmet yağar
Disun kibâr u sığâr lâ ilâhe illallâh
Fazlı bî-had kendi az ana uymaz hac niyâz
Bir diyende zenb koymaz lâ ilâhe illallâh .1716
Kuddûsî’ye göre, tevhîd âşıkların kalbine giden aşk kapısının anahtarıdır. Gönlü
mâsîvadan temizleyen, kulu Hakk ile buluşturup, kaynaştıran zikir tevhîddir. Aynı zamanda
Allah aşkıyla hareket eden sâlikin fenâ noktası tevhîddir.1717 Lafız olarak çok kısa olmasına
rağmen, sürekli yerine getirilen ve kişinin beden ve mal ile yaptığı birçok ibâdetten daha fazla
tesir bırakan bu temel ibadet, kalbin ma’rifet aydınlığıyla dolmasına da sebep olur.
1698 Bk. Nahl, 16/90.
1699 Muhammed İkbal, Esrar ve Rumuz, çev. Ali Nihat Tarlan, Sûfî Yay., İst., 2005, s. 52.
1700 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 276.
1701 Sarrac, el-Luma, s. 29–30.
1702 Nesefi, Keşf, s. 154.
1703 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 276.
1704 Kuddûsî, Dîvân, s. 93, s.143.
1705 Aynı eser, s. 160.
1706 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 271.
1707 Kuddûsî, Dîvân, s.185.
1708 Aynı eser, s. 186.
1709 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 98.
1710 Aynı eser, s. 187.
1711 Mevlânâ, Dîvân. 587.
1712 Tevbe, 9/82.
1713 Kuddûsî, Dîvân, s. 29.
1714 Kuddûsî, Dîvân. s. 191.
1715 Aynı eser, s. 190.
1716 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 348.
1717 Aynı eser, s. 195