Sûfînin Nefs Kemâlâtında Namazın Tesiri

İslâmda ibâdetlerin asıl gayesi kişiyi ruhsal ve bedensel olarak sağlam bir psikoloji
kazandırmak ve ruhsal bozuklukları ve hatta ibâdetler için yapılan hazırlıkta bedensel olarak
da hastalıklara karşı korumaktır.818

Sûfîler ise “Elest”e yaratıcı ile yaptıkları ahitleşmeden dolayı, yaratılış tabiatına ve
amacına uygun hareket etmektedirler. Onlar, vermiş oldukları bu söz gereğince, ruhsal olarak
bir çelişki içine düşmekte ve bundan dolayı, kendi keşiflerini tamamlayarak, kişilik
bütünlüğüne sahip olmuşlardır. İşte Kuddûsîye göre, sûfînin kişilik oluşumunu hazırlayan
taatların başında namaz gelmektedir. Çünkü namaz tıpkı aşkta olduğu gibi, Allah’la buluşma
sevincinin, aşkının yaşandığı ândır.819 Kuddûsî için namaz, kulu en yücelere çıkaran,
Yaratıcısıyla buluşturan ve onu Allah’la konuşturan mirâcdır.

Sâlik-i râh-ı Hudânın oldı minhâcı nemaz
Tâlib-i bezm-i visâlin feyz-i seccâcı nemaz

Anın ile rütbe-i ‘ulyâya tîz irer kişi
Ehl-i îmânın muhakkak bil ki mi’râcı nemaz
.820


Namaz ibâdeti; Allah ile kul arasında gerçekleşen bir kavuşma olduğu için, namaza
“vuslat” kelimesi ile aynı kökten olan “salat” adı verilmiştir.821

Kuddûsî için namaz, kalbin, bedenin, dilin ve aklın katılımı ile yerine getirmesi
gereken bir ibâdettir. Namaz, huşû ile, ta’zim, vakar, müşahede, murakabe, dua, Allah
huzurunda duruş, yöneliş, ve Allah dışındakilerden yüz çeviriş mertebeleri ile Allah’a vuslat
makamıdır.822 İşte namaz bu vasıflarından dolayı Peygamber (s.)’ın şu sözüyle önemi daha da
pekişmektedir: “ Namaz dinin direğidir, namazı terk eden küfre düşer.823

Sûfîler, namazı Allah’ı mârifetle, O’nu görüyormuşçasına ibâdet olarak görerek824 aşk
ve coşkunlukla, O’nunla konuşma şeklinde algılamışlardır. Aynı zamanda namaz, kul ile
Rabb, âşık ile Mâ’şûk, seven ile Sevilenin konuşmak, sevenin Sevilene sevgisini itiraf ettiği,
aşkını dillendirdiği ândır. Ve ikisinin kavuşma, buluşma aracıdır.825


Ol Hudânın kullarına ulu ihsânı nemaz
Menzil-i a’lâya çün ref’ eyler insânı nemaz

Var ‘ibâdâtın begim çok gerçi envâ’ı velî
Anların pes cümlesinin şems-i tâbânı nemaz

Anda cem’ itdi nice a’mâlî Cebbâr u Celil
Bil muhakkak kim kamunun oldı sultânı nemaz
.826


Namaz sûfîler için diğer ibâdetler kadar önemli bir ibâdettir ki, mürîdler, baştan sona
kadar Hakk’ın yolunu/sülûku onda bulurlar, makamlara onunla ulaşırlar.827 Kuddûsî, “O’nlar
namazları üzerinde devamlıdırlar
.”828 âyetiyle, devamlılığın şartını, namazda sükuneti
korumaya, Hakk’tan başkasıyla, yâni ağyâr ile ilgilenmemek şeklinde yorumlar. Yine namaz
Kuddûsî için, bir çok ibâdeti içerisinde taşımaktadır. Çünkü namazda başta kulluk, huşû,
zikir, duâ, tevbe, ihlâs, muhabbet, vecd, takvâ, tevazu’ vb. ibâdetleri içermektedir.829 Nitekim
bu konuda Peygamber (s.): “Namaz, tevazu’dur, yalvarmadır, günahtan pişmanlıktır ve elleri
kaldırıp “Allah’ım” diye yalvarmaktır.”830

Aynı zamanda “ne söylediğinizi bilinceye kadar sarhoş iken namaza yaklaşmayın”831

âyetinde geçen “sarhoşluk” tabirinde dünya sevgisinden ve onunla ilgilenmekten dolayı
Hakk’ı gereği gibi anamamak olarak yorumlamışlar.832

Kuddûsî’ye göre, namaz; Allah’tan gafil olmamak, O’nu hatırlamak için yapılan bir
ibâdet olduğunu bizzat kendisi hatırlatıyor:833 “Beni hatırlamak için namaz kılın”834 bundan
dolayı namaz öyle bir ibâdettir ki, ubudiyetin gerçekleşmesi ve Allah’a karşı rububiyyet
hukukunun yerine getirilmesi namazla gerçekleşir.835 Ona göre, namaz, Rabbe yapılan
yolculuktur. Nitekim Hz. Peygamber (s.): “Namaza durduğun zaman, dünyaya veda eden
kimsenin namazı gibi namaz kıl, zira namaz kılan, kalbi ile Rabbine doğru yolculuk yapar;
dünyaya hevâsına ve Allah’dan gayrı her şeye veda eder.836

Huşû ile namaz kılan kişi, rüku ettiği zaman, kalbi derin bir sevgi ile dolar; o vakit
kalbinde Allah’tan başka hiçbir şey bulunmaz, rükudan doğrulduğu zamanda hamdin yalnızca
Allah’a ait olduğunu müşahade eder. Gönül dünyası huzurla dolar.837 Sûfîler kalb huzurunun
namaz için temel şart olarak kabul ederek, huzur-ı kalb ile kılınmayan namazın yerine
getirilemiyeceğini söylerler. Zira namaz kalb huzuru ve aklın şuhuduyla yerine getirildiği
zaman kul ile Allah arasındaki perdeler ortadan kalkar vuslat gerçekleşmiş olur.838

Sûfî için huşû; Allah’a itaat etmek ve O’nun huzurunda boyun eğmek, tüm
ibâdetlerinde, namazında, etrafında olup bitenin farkında olmadan kendini Hakk’a teslim
etmek, Allah’ı gereği gibi gönlünde yoğun bir şekilde yaşamaktır.839 Peygamber (s.)’de
namazın huşû ve huzur-i kalb içinde kılınmasına işâret ederek, “Namaz kılındığı zaman son
namazınmış gibi kıl”840 buyurmuştur.
814 Gölpınarlı, Mevlânâ Celâleddin, s.134.
815 Mustafa Kara, “Sinan Paşa ve Aşk”, Doğu Batı Düşünce Dergisi, İstanbul, 1986, s.26; Ankara, 2004, s.263.

816 Hâfız, Dîvân, çev: Abdülbâki Gölpınarlı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1986, s.59.

817 İbnü’l-Arabî, Fusûs, 288 vd.
818 Muhammet Necati, Hadis ve Psikoloji;(Çev. Mustafa Işık), Fecir Yayınevi, Ankara 2000, s. 325.

819 Kelâbâzî, age., s. 201.
820 Kuddûsî, Dîvân, s. 64.
821 el-Mekki, age, II, s. 119. s
822 Aynı eser, II, 120.

823 Aclûnî, Keşf, II, 31; Müslim, Îmân, 134; Ebû Davûd, Sünnet, 15; Tirmizî, Îmân, 9.
824 Serrac, Luma’, s. 112.
825 Sühreverdî, Avârif,198.
826 Kuddûsî, Dîvân, s. 62.
827 Geylânî, el-Gunyetu li talibe’l Hak, Beyrut 1297, 11, 109.
828 Me’âric, 70/23.
829 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 210a.
830 Tirmizî, Salat, 166.
831 Nisâ, 4/43.
832 Hucvirî, age, s. 437.
833 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 210a
834 Tâhâ, 20/132.
835 Sühreverdî, Avârif, s. 199.
836 İbn Mâce, Zühd, 15.

837 Mekkî, II, s. 119.
838 Sühreverdî, Avârif, s. 216.
839 Mekkî, age., II, s. 124.
840 İbn Mâce, Züha, 15.