Sayfa 7/8 İlkİlk ... 5678 SonSon
72 sonuçtan 61 ile 70 arası

Konu: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

  1. #61
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    4- EZAN'IN FAZİLETİ


    91- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Ahn) Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Eğer insanlar, ezanda (ezan okumada) ve ilk safta ne kadar büyük bir fazilet olduğunu bilseler, sonra sıkışıklıktan kura çekmekten başka çare bulamasalar, muhakkak (ön saffı elde etmek için) anılarında kura çeker­lerdi.'[1]
    92- Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aley­hi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Namaz için ezan okunduğu zaman, şeytan ezan sesini işitemeyinceye kadar, kıç atıp geri kaçar."[2]
    93- Muaviye'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve SellenVin şöyle buyurduğunu işittim: "Müezzinler, kıyamet gününde insanların boyca en uzun (en şerefli ve baş) olanlarıdır."[3]
    94- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre,
    Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den işittim:
    "Müezzinin sesinin ulaştığı son hudud içerisinde, onun sesini duyan hiç bir cin, hiç bir insan ve hiç bir (cansız) şey yoktur ki, kıyamet gününde o müzzine şahidlik etmesin."[4] Ezanın fazileti hakkındaki hadisler çok­tur.
    Ezan okumakla imamlık görevlerinden hangisinin daha faziletli olduğu konusunda alimlerimiz dört görüşle ihtilâf etmişlerdir:
    1- Sahih olan, ezanın daha faziletli olduğudur.
    2- İmamlık daha faziletlidir.
    3- İkisi de fazilette eşittir.
    4- Eğer imam, imamlık haklarını yerine getirdiğini ve imamlık hasletleri­ni toplamışsa, imamlık daha faziletlidir, değilse müezzinlik daha faziletlidir.


    Ezanın Şekli


    Ezanın lâfızları, herkesçe bilinen sözlerdir. Ezanda terci' yapmak bize göre sünnettir. Terci' şudur: Müezzin en yüksek sesiyle dört defa:
    "Allahu. ekber, Aîlahu ekber, AÜahu ekber, Allahu ekber" Dedikten sonra kendisine ve yanındakilere işittirecek kadar gizlice:
    "Eşhedü en lâ ilahe illallah, Eşhedü en lâ ilahe illallah - Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah, Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah"
    der. Sonra bu gizli söylediklerini aynen yüksek sesiyle tekrarlar. Yani:
    "Eşhedü en lâ ilahe illallah, eşhedü en lâ ilahe illallah, eşhedü enne Muhammeden resûlüllah, eşhedü enne Muhammeden resûlüllah"
    söyler.
    Tesvîb de bize göre sünnettir. Tesvîb şudur: Özellikle sabah ezanında "Hayye ale'l-felâh" sözünü bitirince:
    "Esselâtü hayrün mine'n-nevm, esseiâtü hayrün mine'n-nevm" (Namaz uykudan hayırlıdır)
    demektir. Ezanda terci' ve tesvîb yapmaya dair hadîsler naklolmuştur, bunlar meşhurdur.
    Bilinmelidir ki, terci' ve tesvîb'i terk edenin ezanı sahihtir; ancak faziletli olanı bırakmış olur. Mümeyyiz olmayan (kâr-zararı ayıramayacak kadar küçük olan) kimsenin, kadının ve kâfirin ezanı sahîl olmaz. Mümeyyiz olan çocuğun ezanı sahih olduğu gibi, ezan okuyup da şehadet kelimelerini getiren bir kâfirin de ezanı, muhtar olan mezhebe göre İslâm'ından dolayı sahîh olur. Bazı alimlerimiz de, İslâm hükmünü ezan taşımadığından ezanı sahîh olmaz; çünkü başlangıçta müslüman değildi. Ezanın bir kısmı İs­lâm'dan önce okunduğundan onun ezanı sahîh olmaz.
    Bu bölümle ilgili fer'i meseleler çok olup fıkıh kitablarmda tespit edil­miştir. Burası onları saymak yeri değildir.


    İkâmetin Şekli


    Sahîh hadislerle sabit olan muhtar ve sahîh mezhebe (Şafiî mezhebine) göre, İkâmet onbir cümleden ibarettir. Hanefi mezhebinde ise, ezanın şekli ile ikamet arasında fark yoktur; yalnız "Felâh"Iardan sonra iki defa: "Kad kameti's-salâtü kad kameti's-salâh" denilir.
    (Şafiî mezhebine göre) İkamet cümleleri şöyledir:
    "Allahü Ekber Allahu Ekber, Eşhedü en lâ ilahe illallah, Eşhedü Enne Muhammeden Resûlüllah, Hayye Alessalâh, Hayye Alelfeiâh, Kad kameti 's-salâh, Kad katemi's-saîâh, Allahü Ekber, Allahu Ekber, Lâ ilahe illallah..."
    Bilinmelidir ki, bizim mezhebde (Şafiîlerde) sahih olan, ezan ve ika­metin sünnet oluşudur. Bu hususta cuma ve diğer namazların ezanı müsavi­dir. Bazı alimlerimiz de demişlerdir ki, bunların ikisi de farzı kifayedir. Bazıları da, cumada bunlar farzı kifayedir, diğer namazlarda değil. Eğer ezan ve ikametin farzı kifaye olduğunu kabul edecek olursak, bir şehir veya bir mahalle müslümanlan tüm olarak bunları terk ettikleri takdirde, onları bu terklerinden dolayı yola getirmek için şiddet kullanmak gerekir. Fakat bunları sünnet olarak kabul edince, onlara bu şiddeti uygulamak, sahîh mezhebde yoktur; nitekim öğlenin ve diğer vakitlerin sünnetlerini terkden dolayı şiddet kullanılmadığı gibi... Bazı alimlerimiz de demişlerdir ki, ezan ve ikamet, İslâm'ın alâmetleri olduğundan, bunları terk eden top­luma şiddet kullanılır.
    Ezanda sesi yükseltmek ve ağır ağır okumak müstehabdır. İkamet ise çabukça getirmek ve ezandan daha hafif bir sesle okumak müstehabdır. . Ezan okuyan müezzinin güzel sesli, güvenilir ve itimad edilir, gönüllü ve vakıttan haberdar kimse olması da müstehabdır. Müezzinin yüksek yerde durması, kıbleye yönelmesi, ayakta olması, abdestli bulunması hem ezanda, hem de ikamette yine müstehabdır.
    Bir kimse, kıbleye arka çevirerek yahud oturarak, yahud yatarak, yahud abdestsiz olarak, yahud cünüb bulunarak ikamet veya ezan okursa ezanı kerahetle sahîh olur. Cünübdeki kerahet, abdestsiz olandan daha şiddetli­dir. Bu durumlarda ikamette olan kerahet çok daha şiddetlidir.
    Ezan, ancak beş vakit namaz için meşru' kılınmıştır: Sabah, öğle, ikin­di, akşam ve yatsı. Bu namazlar ister kaza, İster edâ olsun ve ister namaz kılan mukim olsun, ister müsafir bulunsun, fark etmez. Yine ister tek ba­şına kılsın, ister cemaatla kılsın. Ancak bir kişinin ezan okuması ve ikamet getirmesi kâfidir, diğerlerinin getirmesine gerek yok.
    Bir vakit içinde, bir çok kaza namazları kıhnsa, yalnız ilk kaza için ezan okunur ve ondan sonra kılınan her kaza namazı için ikamet getirilir. (Arafat ve Müzdelife'de olduğu gibi) iki vakit namazı bir arada kıhnsa, yalnız birinci için ezan okunur, her namaz için ikamet yapılır. Beş vakit namaz dışındaki namazların hiç biri için ezan okumak yoktur; bunda ittifak vardır.
    Bazı namazlar vardır ki, bunlar cemaatla kılınmak istendiği zaman "Essaîâtü camiatün (Cematla namaza)" demek müstehab olur; bayram namazı, güneş tutulma namazı, yağmur duası namazı gibi... Bir kısım na­mazlar için bunu söylemek müstehab olmaz; sünnet namazları, mutlak nafile namazları gibi... Bir kısım namazlar da vardır ki, bunlarda nama­za davet edip etmemekte ihtilâf vardır. Teravih ve cenaze namazları gibi... Doğrusu, teravih namazı için davet yapılır, cenaze namazı için yapılmaz.
    İkamet, ancak vakit içinde ve namaza girmek istendiği zaman sahîh olur. Ezan ise, sabah vakti müstesna, namaz vakti girdikten sonra sahîh olur. Sabah vakti için, vakit girmeden önce ezan okunması caizdir. Fakat sabah namazının vaktinden önce hangi zamanlarda ezan okunabileceği


    Dualar Ve Zikirler


    hususunda ihtilâf vardır. Sahîh olanı, gece yarısından sonra okunmasının * cevazıdır. Seher vaktinde okunabileceği söylenmiştir. Bütün gece boyun­ca okunabileceği söylenmişse de, bu bir şey ifade etmez. Gecenin üçte iki­sinden sonra okunabilir sözü de vardır; fakat ilk hüküm geçerlidir.
    Kadın ve Hünsa-i müşkil (Erkek veya kadın olduğu tesbit edilemeyen kişi) ikamet getirebilirler fakat ezan okuyamazlar; çünkü bunlar seslerini yükseltmekten yasaklanmışlardır.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #62
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Mescide Girerken Ve Oradan Çıkarken Okunacak Dualar


    Mescide girerken şöyle demek müstehab olur:
    "Eûzü billahi'1-azîmive bivechihilkerîmi ve suîtânihi'l-kadîmi mineşşey-tânirracîmi. Elhamdü lillâhi. Allâhümme salli ve settim alâ muhammedin ve alâ âli muhammedin. Allahümmeğfir lî zünûbî veftah lî ebvâbe rah­metike.
    (Allah'ın rahmetinden kovulmuş olan Şeytandan, yüce Allah'a, kerîm zatına ve daimî olan kudretine sığınırım. Hamd Allah'a mahsustur. Al­lah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in Ailesine rahmet et ve selâmet ver. Allah'ım! Benim günahlarımı bağışla ve rahmetinin kapılarını bana aç)"
    Sonra içeri girerken "Bismillah" deyip sağ ayağını ileri atarak. Çıkışta ise, sol ayağını ileri atar ve yukardaki duayı tekrar aynen okur. Yalnız
    "Ebvâbe rahmetike" (Senin rahmet kapılarını) yerine "Ebvâbe fadîike" İhsanının kapılarını (bana aç)" def.
    80- Ebû Humeyd yahud Ebû Üseyd'den (Radıyallahu Anhüma) Re-sûlüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizden biriniz mescide girerken Peygambere Salâtü selâm getirsin, sonra şöyle desin:
    "Allâhümmeftah lî ebvâbe rahmetike"
    (Allah'ım! Bana rahmetinin kapılarım aç). Çıkarken de:
    "Allâhümme innî es'elüke min fadlike"
    (Allah'ım! Senin ihsanından Senden isterim) söylesin.''[45] Müslim'in rivayetinde: "Peygambere Salâtü Selâm getirsin" sözü yoktur. Bu diğerleri­nin rivayetinde vardır.
    îbni Sünnî de rivayetinde: "Çıkarken peygambere salâtü selâm getirsin
    ve:
    "Allâhümme e'izni mineşşeytânirracîm"
    (Allah'ım! Beni koğulmuş şeytandan koru) desin." sözlerini ilave etmiş­tir. Bu ziyadeleri, îbni Mace, Ibni Huzeyme, Ebû Hatem b. Hibban, sahih­lerinde rivayet etmişlerdir.
    81- Abdullah b. Amr b. El-As, Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem'den rivayet ettiğine göre, Peygamber mescide girerken şöyle buyu­rurdu:
    "Eûzü billahi* 1-azîmi ve bivechihi'î-kerîmi ve suîtânihi'l-kadîmi mineş-şeytânirrâcîmi."
    (Allah'ın rahmetinden kovulmuş olan Şeytandan, Yüce Allah'a, kerîm zatına ve daimî olan kudretine sığınırım)" Peygamber buyurdu ki: "însan bu sözleri söydeği zaman, Şeytan: Bu adam diğer günlerde de benden ko­rundu. "[46]
    82- Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    "Resûlullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem Mescide girdiği zaman:
    "Bismillâhi, Allâhümme salli alâ Muhammedin" (Allah'ın adıyla, Ey Allah'ım! Muhammed'e rahmet et) derdi. Mescid-den çıktığı zaman da yine:
    "Bismillâhi, Allâhümme sallı alâ Muhammedin" derdi"[47] Mescide girerken ve mescidden çıkarken Peygambere Salât getirmekle ilgili bu hadîsi, yine biz İbni Ömer'in rivayetinden naklettik.
    83- Hazreti Hasan'ın oğlu Abdullah annesinden, annesi de Abdullah'ın büyük annesinden (Hazreti Fatıme'den Radıyallahu Anha) yapılan rivayette, Hazreti Fatıme şöyle demiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mescide girdiği zaman Allah Tealâ'ya hamd ederdi ve Besmele getirirdi ve şöyle derdi:
    "Allâhümmeğfir lî veftah lî ebvâbe rahmeüke" (Allah'ım! Beni bağışla ve rahmetinin kapılarım bana aç) Dışarı çıkınca da bunun gibi söyler ve şöyle bitirirdi:
    "Allâhümmeftah lî ebvâbe fadlike" (Allah'ım! Bana ihsanının kapılarını aç)"[48]
    84- Ebû Ümâme'den (Radıyallahu Anhu), o da Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v) şöyle bu­yurdu:
    "Sizden biriniz mescidden çıkmak istediği zaman, İblis'in askerleri çağ­rışırlar ve onları, arılar anaları etrafında toplandığı gibi bir araya getirip toplanırlar. Bunun için sizden biriniz mescidin kapısında durduğu zaman:
    "Allâhümme innî eûzü bike nıin iblise ve cünûdihi" (Allah'ım! Ben, İblis'den ve askerlerinden Sana sığınırım) desin; çünkü bunu söylerse, artık ona zarar veremez.''[49]


    Mescidde Okunacak Dualar


    Mescid içinde Allah'ı zikretmeyi çoğaltmak, tesbîh, tehlîl, tahmîd, tek­bîr ve bunlardan başka zikirlerde bulunmak müstehabdır. Yine çok Kur'ân okumak, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hadîslerini okumak, fıkıh iimini ve diğer şeriat ilimlerini öğrenmek müstehabdır.
    Allah Tealâ şöyle buyurur:
    "Bu nûr, o mescidlerde yakılır ki, onların yüce tamnmasını ve içlerinde isminin anılmasını Allah emretmiştir. Bu mescidlerde sabah ve akşam (mü­minler) Allah'ı tesbîh ederler, (beş vakit namaz kılarlar). Nice adamlar vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir ahş-veriş, Allah'ı anmaktan, namazı gereği üzere kılmaktan ve zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar bir günden korkarlar ki, o günde (kıyamette) kalbler ve gözler korkudan halden hale döner kıvranır."[50]
    Yine Allah Teâlâ buyurur ki:
    "...Kim Allah'ın alâmetlerim (din işlerini) büyük tanırsa, muhakkak ki bu kalblerin takvâsındandır."[51]
    Yine Allah Teâlâ buyurur:
    "Kim, Allah'ın korunmasını emrettiği şeylere hürmet gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için mutlak hayırlıdır."[52]
    85- Büreyde'den (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallalîahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Mescidler, bina edildikleri şey (zikir ve Kur'ân okumaktan ibaret iba­detler) için esastırlar."[53]
    86- Enes'den (Radıyallahu Anh):
    ' 'Mescid içinde idrar yapan bir Bedeviye, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bu mescidler, ne bu idrar ve ne pisliklerden ibaret hiç bir şey için mahal olamaz. Mescidler ancak Allah'ı zikretmek ve Kur'ân okumak içindir."[54] Yahud Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun benzerini söylemiştir. (Namazda hem zikir, hem de Kur'an okumak olduğu için, camide namaz kılınmakla her iki ibâdet yapılmış olur.)
    Mescidde oturana, îtikâfı (ibâdet niyeti ile beklemeyi) niyet etmek uygun düşer. Az bir zaman beklese dahi, bizim mezhebimizde (şafii) îtikâf olur. Öyle ki, alimlerimizden bir kısmı: Yürüyüp geçmek suretiyle mescide gi­ren kimse, beklemese dahi, onun îtikâfı sahîh olur, demiştir. Bu görüş sahibine göre, îtikâf faziletini elde etmek için, mescide uğrayıp geçenin îtikâfa niyet etmesi uygun olur. Bunun da en faziletlisi, kısa bir müddet bekleyip sonra geçip gitmektir.
    Yine mescidde oturan kimsenin iyi gördüğü şeyleri tavsiye etmesi, kötü gördüğü şeylerden insanları alıkoyması uygundur. Böyle hareket etmekle, mescidler dışında olan insanlar görevli iseler de, mescidlere tazim, hürmet ve saygı gösterme bakımından buralarda görev daha kuvvetleşir.
    Alimlerimizden biri demiştir ki, mescide girip de, ya abdestsizlikten, ya meşguliyetten ya da benzeri hallerden dolayı orada "Tahiyye-i Mescid Namazı (îki rekât mescide hürmet namazı) kılmak imkânını bulamayan kimsenin, dört defa:
    "Sübhânellâhi ve'î-hamdü lillâhi ve lâ ilahe illâhu vellâhu ekber" (Allah noksanlıklardan münezzehtir. Hamd, Allah'a mahsustur. AI-lah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür) demesi müstehabdır. Selefden (önceki alimlerden) bir kısmı da bunu söylemiştir. Bunu söylemek­te bir beis yoktur.


    Mescid İçinde Yitiğini Bağırarak Arayan Yahut Satış Yapan Kimsenin İşini HoşGörmemek Ve Ona Beddua Etmek


    87- Ebû Hureyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Bir kimse, mescid içinde yüksek sesle yitiğini arayan adamı işit­tiği zaman:
    "Lâ reddehaüahu aleyke"
    (Allah onu sana geri vermesin) desin. Çünkü mescidler bu mak-sad için yapılmamıştır, "[55]
    88- Büreyde'den (Radıyaliahu Anh) rivayet edilmiştir: "Mescidde bir adam bağırıp şöyle dedi: Kırmızı deveyi bulup da sahibi­ni arayan kim? Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu: LA VE-CEDTE (Aradığını) bulmayasın; mescidler, ancak ibâdet için yapılmıştır.»[56]
    89- Ebû Hureyre'den (Radiyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Re-sülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Mescid içinde satan yahut satın alan bir kimseyi gördüğünüz zaman:
    "La erbahallâhu Ticâreteke"
    (Allah ticaretine kâr vermesin) deyin. Yine orada yitiğini çağırarak arayan kimseyi gördüğünüz zaman:
    "Lâ reddellâhu aleyke"
    (Allah (onu) sana geri vermesin) deyin."[57]
    İçinde Ne İslâmı Öven, Ne Takvayı Öğreten, Nede Ahlakın Güzelliklerine Teşvik Eden Sözbulunmayan Bir Şiir; Mescidde Okuyan Kimseye Beddua Edilmesi


    90- (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlül­lah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Mescidde şiir okuyan kimseyi gördüğünüz zaman ona üç defa:
    "Faddellâhu fâke" .
    (Allah dişlerini kırsın) deyin."[58]




    [1] Buhârî. Müslim.
    [2] Buhârî.
    [3] İbn-i Sünnî, Sahih bir isnadla Ebû Hüreyre (r.a.)'den. Nesâî. Tirmizî.
    [4] ibn-i Sünnî.
    [5] İbn-i Sünnî.
    [6] Ebû Dâvud. Nesâî.
    [7] Ebû Dâvud. Nesâî. Hâkim, el-Müstedrek.
    [8] İbn-i Sünnî. Ebû Dâvud. Tirmizî.
    [9] İbn-i Sünnî.
    [10] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. (Tirmizî demiştir ki, bu hadîs Hasen'dir.)
    [11] Tirmizî.
    [12] Buhârî.
    [13] İbn-i Mâce. İbn-i Sünnî. Nesâî.
    [14] Buhârî. Müslim.
    [15] Ebû Dâvud ve başka Sünen sahipleri.
    [16] Ebû Dâvud. Beyhakî
    [17] Ebû Dlvud ve Tirmİzî, Ebû Hureyre (r.a)'den. lbn-i Mâce. Beyhakî. Bu hadiss hasendir.
    [18] İbn-i Sünnî, Enes (r.a)'den.
    [19] Tirmizî. Ebû Dâvud. İbn-i Mâce. Nesâî, Ümmü Seleme (r.anhâ)'den. (Tirmizî demiştir ki bu sa­hih bir hadistin)
    [20] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî ve başka sünen sahipleri. Tirmizî: "Bu hadis Hasen'dir.1'
    [21] Ibn-i Mâce, İbn-i Sünnî.
    [22] Kur'ân-ı Kerim, Nûr Sûresi: 6
    [23] Tirmizî (Tirmizî demiştir ki bu hadîs Hasen'dir Sahîh'tir.
    [24] Ebû Dâvud.
    [25] Ebû Dâvud. Hasen bir isnadla. Hâkim, el-Müstedrek.
    [26] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [27] İbn-i Sünnî. Bu hadisin isnadı zayıftır.
    [28] Kur'ân-ı Kerim, Âl-İ İmrân Sûresi: (190-200).
    [29] Buhârî. Müslim.
    [30] Buhârî. Müslim.
    [31] Tirmizî. Ebû Dâvud. Nesâî.
    [32] Tirmizî.
    [33] Ibn-i Sünnî. İbn-i Mâce.
    [34] Müslim. Nesâî.
    [35] Ebû Dâvud. Nesâî. İbn-i Mâce. Sahih isnadlarla rivayet etmişlerdir.
    [36] Ebû Dâvud. Tirmizî. İbnî Mâce. Nesâî. Hz. Aişe (r.anhâ)'den.
    [37] Ebû ibn-i Sünnî. Taberânî.
    [38] Bunu Ebû Davud ve ondan başkası rivayet etmiştir. Yine Saîd b. Zeyd, Ebû Sâid, Aişe, Enes b. Malik ve Sehl b. Sa'd Radıyallahu Anhüm Hazretlerinden bize bu şekilde rivayet edilmiştir. Bu hadîslerin hepsi Beyhakî ve ondan başkasının sünenlerinde bize rivayet edilmişse de bu ha­dislerin tümünü Beyhakî ve ondan başka alimler zayıf görmüşlerdir.
    [39] Müslim. Tİrmizî. Ibn-i Mâce. Nesâî.
    [40] Sünen-i Dârekutnî. Bu hadisin isnadı zayıftır.
    [41] Ahmed ibn-i Hanbel. İbn-i Mâce. îbn-i Sünnî. Bu hadîsin isnadı zayıftır.
    [42] Neseî. İbn-i Sünnî.
    [43] Müslim, Ebû Dâvud. Ncsâî.
    [44] Bu hadis zayıftır. Bunun ravilerinden biri, El-Vazi' b. Nafi' El-Ukaylî'dir. Bu kimsenin zayıf bir ravi olduğunda ittifak vardır ve bu Münker bir hadîs'tir. (Ravisi zayıflar). İbn-İ Sünnî'nin kitabında, Ebû Saîd El-Hudrî'den (Radıyallahu Anh) Atıyyetü'l-Avf'ın aynı manada naklettiği hadis bize rivayet edilmiştir. Ancak Atıyye de zayıf bir ravidir.
    [45] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. tbn-i Sünnî. İbn-i Mâce. Hâkim.
    [46] Ebû Dâvud. Bu hadis hasendir. Ebû Davud, sağlam bir isnadla bunu rivayet etmiştir.
    [47] îbn-i Sünnî.
    [48] İbn-i Sünnî. Tirmizî. İbn-i Mâce. Müsned-i Ahmed b. Hanbel.
    [49] İbn-i Sünnî.
    [50] Kur'ân-ı Kerim, Nûr Sûresi: 36-37.
    [51] Kur'ân-ı Kerim, Hac Süresi: 32
    [52] Kur'ân-ı Kerim, Hac Sûresi: 30
    [53] Müslim.
    [54] Müslim. Buhârî. Nesâî. İbn-İ Mâce.
    [55] Müslim. Ebû Dâvud. Tİrmizî.
    [56] Müslim.
    [57] Tirmizî, (Tirmizî demiştir ki, bu hadis hasendir.)
    [58] İbn-i Sünnî
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #63
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Eve Girerken Okunacak Dualar


    Evde insan bulunsun veya bulunmasın, içeri girildiği zaman BÎSMİLLÂH demek ve Allah Teaiâ'yi çok zikretmek ve selâm vermek müstahab-dır; çünkü Allah Tealâ şöyle buyurmuştur):
    "Evlere girdiğiniz zaman, Allah katından tespit edilmiş bereketli ve çok hoş sağlık dileyişi ile kendinizden olanlara selâm verin (evdeki mü'min-lere yahud evde kimse yoksa: Esselâmu Aleyna, diyerek kendinize selâm verin)."[22]
    56- Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Enes (Radıyal­lahu Anh) demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle dedi:
    "Yavrum! Ailenin yanma girince selâm ver; çünkü bu, hem sana, hem de ev halkına bereket olur."[23]
    57- Ebû Malik El-Eş'arî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir. (Ebû Malik'in adı El-Haris'dir. Ubeyde, Kâ'b, Amr olduğu da söylenmiştir.) Ebû Malik demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle bu­yurdu:
    "İnsan evine girdiği zaman şöyle söylesin:
    "Allâhümme innîes'elüke hayre'l-mevleci ve hayre'I-mahreci, BismiM-hi velecnâ ve bismillâhi harecnâ ev aîellâhi rabbinâ tevekkelnâ.
    (Allah'ım! Ben, girilen yerin hayırlısını ve çıkılan yerin de hayırlısını Senden isterim. Allah'ın adıyla girdik ve Allah'ın adıyla çıktık, Rabbimiz olan Allah'a tevekkül ettik. Sonra ailesine selâm versin. "Esselâmu aleyküm”desin)[24]
    58- Ebû Ümame El-Bahilîden rivayet edilmiştir. (Bunun adı, Sudeyy b. Aclân'dır.) Demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur.
    "Üç kimse vardır ki, bunların hepsi Azız ve Yüce olan Allah'ın teminatı altındadır:
    a) Azîz ve Yüce olan Allah yolunda savaş için çıkan bir adam: bu kimse Azîz ve yüce Allah'ın teminatı altındadır, tâ onu öldürüp de cennete koyun-caya yahud da kazandığı sevab ve ganimetle (evine) onu döndürünceye kadar..
    b) (Namaz kılmak için) mescide giden bir adam; bu kimse, Allah Tea-lâ'nın teminatı altındadır, tâ onu öldürüp cennete koyuncaya yahud elde ettiği sevab ve mükâfatla onu eve döndürünceye kadar..
    c) Evine" selâm vererek giren bir adam, bu da, noksanlıklardan münez­zeh olan Allah Teâlâ'nın himaye ve teminatı altındadır. "[25] Geniş ma­nası ile bu üç kimse, Allah'ın gözetim ve muhafazası altında bulunurlar. Bu ne büyük bir ihsandır!.. Allah'ım, bize bu rızkı ver.
    59- Cabir b.Abdullah'dan (Radiyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurdu­ğunu işittim:
    "İnsan evine girerken ve yemek yerken Allah Teâlâ'yı anarsa, şeytan (arkadaşlarına) şöyle der:
    (Burada) size gecelemek yok, aş yok... Fakat adam evine girerken Allah Teâlâ'yi anmazsa, Şeytan şöyle der:
    (Arkadaşlar), gecelemek imkânına kavuştunuz. Yemeği zamanında Al­lah Tealâyi anmazsa, Şeytan şöyle der:
    Geceleme yerine ve aşa kavuştunuz. "[26]
    60- Abdullah b. Amr b. El-As (Radıyallahu Anhüma) rivayetinde de­miştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem gündüz evine döndüğü zaman şöyle derdi:
    "Elhamdü lillâhilîezîkefânî ve âvânî, ve'1-hamdü îiîiâhilîezîet'amenî ve sekânî, ve'1-hamdü Îiîiâhilîezî menne aleyye, es'eîüke en tücîrenî minen-nâr.
    (Beni barındıran ve himaye eden Allah'a hamd olsun. Beni yediren ve içiren Allah'a hamd olsun, bana ihsan eden Allah'a hamd olsun. Ateşten beni korumanı Senden istiyorum)."[27]
    61- Malik'in Muvatta'ından rivayet edildiğine göre, içinde insan bulun­mayan bir eve girildiği zaman şöyle demek müstahabdır:
    "Esselâmü aleynâ ve ala ibâdillâhissâlihîn . (Selâm bize ve Allah'ın sâlih kullan üzerine olsun).


    Gece Uykusundan Uyanıp Evinden Çıkan Kimsenin Okuyacağı Dualar


    İnsan geceleyin uyanıp evinden çıktığı zaman, göğe bakarak Âl-i îmrân Sûresi'nin 190. âyetinden sonuna kadar okuması müstehabdır:
    (Gerçekten göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde akıl sahipleri için (Allah'ın kudret ve azametine delâlet eden) çok büyük alâmetler var...)"[28]
    62- Buharî ve Müslim'de, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in böyle yaptığı sabittir; ancak "göğe bakmak" hususu, Buharî'nin Sahîh'in-de vardır, Müslim'de yoktur.
    63- Ibni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) sabit olmuştur ki, Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem geceleyin kalkıp teheccüd namazı kılacağı zaman şöyle derdi
    "Allâhümme rabbenâ îeke'l-hamdü, ente kayyimussemâvâti ve'l-arzı ve men fîhmne, ve Îeke'l-hamdü, leke mülkü's-semâvâti ve'1-arzı ve men fîhinne, ve leke'l-hamdü ente nûrussemâvâti ve'1-arzı ve men fîhmne ve îeke'l-hamdü ente'l-hakku veva'düke'l-hakku, ve likâuke hakkun, vekav-lüke hakkun, ve'1-cennetü hakkun, vennâru hakkun, ve Muhammedün hak-kun, vessâatü hakkun, alîâhümme leke esîemtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve lleyke enebtü, ve bike hâsamtü, ve ileyke hâkemtü, fağfirlî mâkaddemtü vemâahhartü vemâesrertü vemâa'lentü, ente'l-mukaddimu ve ente'l-muehhiru, lâ ilahe illâ ente.
    (Allah'ım! Hamd, Sana mahsustur. Sen göklerin, yerin ve onlarda olan­ların idarecisisin. Hamd, Sana mahsustur. Göklerin ve yerin ve onlarda olanların mülkü Senindir. Hamd, Sana mahsustur. Sen göklerin ve yerin ve onlarda olanların nurusun. Hamd, Sana mahsustur. Sen haksin, va'dın haktır, Sana kavuşmak haktır, sözün haktır, Cennet haktır, Cehennem hak­tır, Muhammed haktır, Kıyamet haktır, Ya Rab! Sana teslim oldum, Sana îman ettim, Sana tevekkül ettim, (ibâdet ve tevbe ile) Sana döndüm. Senin delillerinle, düşmanlarım yere serdim. Senin hükmüne razı oldum. Yapmış olduğum ve geriye bıraktığım (ölümden sonra da devam edecek) günahları­mı bağışla. Gizliden yaptığım ve alenen yaptığım günahları da bağışla. Sen her şeyin evveli ve her şeyin sonusun (varlığın ezelî ve ebedîdir). Sen­den başka hiç bir İlâh yoktur."[29]
    Bazı raviler, bu duaya "VE LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE ÎLLÂ BİLLÂH" sözünü de eklemişlerdir.


    Tuvalete Girerken Okunacak Dualar


    64- Enes'den (Radıyallahu Anh) sabit olmuştur ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Helaya gireceği zaman şöyle söylerdi:
    "Allâhümme innî eûzü bike minelhubsi ve'1-habâisi" (Allah'ım! Şeytandan ve zararlı şeylerden sana sığınırım)."[30]
    65- Buharı ve Müslim'in Sahihlerinden başka yerde, (yukarda geçen hadîs) şöyle rivayet edilmiştir:
    "Bismillâhi alîâhümme innî eûzü bike mine'Uhubsi ve'1-habâisi'.'
    (Bismillah, Allah'ım, Şeytandan ve zararlı şeylerden Sana sığı-
    nınm)."[31]
    66- Hazreti Ali'den (Radıyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "İnsan helaya girdiği zaman, cinlerin gözleri ile insanoğullanmn avret yerleri arasında perde: BİSMİLLAH, demektir."[32]
    Bu hadîsi Tirmizî rivayet etmiştir ve demiştir ki, bunun isnadı kuvvetli değildir. Biz daha önce kitabımızın önsözünde faziletle ilgili işlerde zayıf hadîslerle amel etmenin caiz olduğunu söylemiştik
    Alimlerimiz de demişlerdir ki, insan ister binalar içinde bulunsun, is­ter açık sahrada olsun, bu zikri yapmak müstahabdır. Yine alimlerimiz (Allah onlara rahmet etsin) demişlerdir ki, önce: "BİSMİLLAH" sonra:
    "'Allâhümme innî eûzü bike mine'l-hubsi ve'1-habâisi" demek müsta-
    habdır.
    67-İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre de­miştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, helaya girerken şöyle derdi
    "Alîâhümme innî eûzü bike minerricsi'nnecisi, el habîsi'l-muhbisi, eşşeytânirracîmi.''
    (Allah'ım, ben pisleten pislikten, zarar verenin /uranından, kovulmuş olan şeytandan Sana sığınırın)."[33]


    Helada Konuşmak Ve Zikretmek Yasaktır


    Bütün zikir çeşitleri ile her türlü konuşma, helada ihtiyaç giderme es­nasında mekruhtur. İnsan ister binalar dahilinde, ister açıkta sahralarda bulunsun, hüküm değişmez. Ancak zaruret gereği olarak konuşulabilir. Bu hususta alimlerimizden bazısı demiştir ki, insan aksırdiğı zaman bu halde iken Allah Tealâ'ya hamd getirmez, aksırana da "Yerhamükellah" demez, selâmı almaz, ezan okuyan müezzine icabet etmez (sözlerini tek­rarlamaz). Selâm veren, verdiği selâmla yetinir ve helâdakinden karşılık almaya hak kazanmaz. Burada bütün sözler tenzihen mukruhtur, haram değildir. Eğer aksırır da kalbi ile Allah Tealâ'ya hamd ederse ve dilini dep-retmezse, bunda bir sakınca yoktur. Cima halinde de insan yine böyle dav­ranır.
    68- İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre de­miştir ki, "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve sellem idrarını yaparken ona bir adam tesadüf etti de selâm verdi. Peygamber onun selâmına mukabe­le etmedi."[34]
    69- Muhacir b.Kunfüz'den (Radiyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem idrarını yaparken yanına var­mış oldum da ona selâm verdim, abdest alıncaya kadar benim selâmıma mukabele etmedi. Sonra benden özür dileyerek şöyle buyurdu:
    O durumda Allah'ın adını anmayı hoş görmedim, ancak taharet veya temizlik halinde söylenmesini istedim, "[35]


    Abdest Bozmak İçin Oturana Selam Verilmemesi


    Alimlerimiz demişlerdir ki, buna selâm verilmesi mekruhtur. Eğer se­lâm veren olursa, cevab almaya hak kazanmaz; çünkü bu hususta îbni Ömer ve El-Muhacir'in rivayet ettikleri hadîs geçmiştir.


    Tuvaletten Çıkarken Okunacak Dualar


    Tuvaletten çıkan Şöyle söyler:
    Ğufrâneke, elhamdü HHâhillezî ezhebe annî el-eza ve âfânî"
    (Allah'ım) Senin mağfiretini dilerim. Benden eziyeti gideren ve bana afiyet veren Allah'a hamd olsun."[36]
    70- Ebû Davud ve Tirmizi'nin sünenlerinde sahîh hadîs olarak sabit­tir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem (heladan çıktığı zaman) "ĞUFRÂNEKE (Senin mağfiretini dilerim)." söylerdi. Hadisin geri ka­lan kısmını Nese'î ve îbni Mace rivayet etmişlerdir.
    71- İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre de­miştir ki, Resûlüliah Sailallahu Aleyhi ve Sellem helâden çıktığı zaman şöyle buyururdu:
    "Elhamdü lillâhillezî ezâkanî lezzetehû ve ebkâ fiyye kuvvetehû ve defea annî ezâhu
    (Nimetin lezzetini bana taddıran, onun kuvvetini bende bırakıp eziyetini benden gideren Allah'a hamd olsun)[37]


    Abdest Alırken Okunacak Dualar


    Abdest almak için su kabına suyu dökmek veya kuyudan abdest suyu çekmek istendiği zaman "BÎSMÎLLÂH" demek müstahabdir. Abdestin başında
    ' 'Bismillâhirrahmânirrahîm’’
    (Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlarım)." demek müsta­habdir. Eğer yalnız "BİSMİLLAH" denirsede kâfi gelir. Âlimlerimiz de­mişlerdir ki, eğer bir kimse abdestin başında besmele getirmeyi terkederse, abdest arasında onu söyler. Fakat abdesti tamamlayıncaya kadar terk et­miş olursa, besmele yerini geçirmiş sayılır, onun için besmele getirmez, ancak abdesti yine sahîh olur; ister kasden, ister sehven terk etmiş olsun...
    Bu görüş, bizim mezhebimizin ve alimler çoğunluğunun mezhebidir. Abdest alma sırasında besmele getirilmeyeceğine dair zayıf hadîsler nak­ledilmiştir. Ahmed b.Hanbel'den sabit olduğuna göre, demiştir ki, Ab­dest almada besmele getirilmesine dair sabit olmuş bir hadîs bilmiyorum.
    72- Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh) Hazretlerinin Peygamber SallalIahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiği şu hadîs, bu cümledendir:
    "Allah adını anmayan (Besmele getirmeyen) kimse için abdest yoktur."[38]
    Âlimlerimizden biri olan Şeyh Ebu'1-Feth Nasru'l-Makdisî El-Zahid demiştir ki, abdestin başında besmele getirdikten sonra: Eşhedü En Lâ îlâhe İllallâhu Vah Vahdehû Lâ Şerîke Leh. Ve Eşhedü Enne Muhammeden Abduhû ve Resûîühu. (Allah'dan başka İlâh olmadığına yalnız O var ol­duğuna ve O'nun ortağı bulunmadığına şâhidlik ederim. Yine şâhidlik ede­rim ki, Muhammed O'nun kuludur ve Peygamberidir) demek müstehap-tır."
    Şeyh Ebû'l-Feth'in söylediği budur; böyle söylemekte bir sakınca yok­tur; fakat sünnet olma bakımından bunun aslı da yoktur. Âlimlerimizden ve başkalarından da bunu söyleyen hiç bir kimseyi bilmiyoruz. Daha doğru­sunu Allah bilir.


    Abdesti Tamamladıktan Sonra Okunacak Dualar


    "Eşhedü en lâ ilahe illâîlâhu vahdehû lâ şerîke lehu ve eşhedü enne Muhammeden abduhû verasûlühu. Alîâhümme'c-aîmminettevvâbîne vec-alnîmine'l-mütatahhirîne sübhânekellâhümme ve bihamdike. Eşhedü en lâ ilahe illâ ente estağfiruke ve et'ubü ileyke.
    (Allah'dan başka bir İlâh olmadığına yalnız O'nun var olduğuna şâhid­lik ederim. O'nun ortağı yoktur. Yine şâhidlik ederim ki Muhammed O'­nun kuludur ve Peygamberidir. Allah'ım! Beni tevbe edicilerden kıl ve beni temizlenip pâk olanlardan yap. Sana hamd ederek Seni noksanlıklar­dan tenzih ederim. Şâhidlik ederim ki, Senden başka İlâh yoktur. Senden mağfiret dilerim ve Sana sığınıp tevbe ederim."
    73- Ömer b.EI-Hattab'dan (Radıyaîlarm Anh) bize rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Kim abdest alır da:
    "Eşhedü en lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke lehu ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühu"
    (Allah'dan başka İlâh olmadığına, yalnız O var olduğuna şâhidlik'ede­rim. O'nun ortağı yoktur. Ve Şâhidlik ederim ki, Muhammed O'nun kulu­dur ve Peygamberidir)[39] derse, Cennetin sekiz kapısı ona açılır, hangisin­den isterse (cennete) girer."
    74- Yukarki hadîsi Tirmizî rivayet etmiş ve:
    "Allâhümmec'alnî minettevvâbîne vec'alnî minelmütatahhirîne
    (Allah'ım! Beni tevbe edicilerden kıl ve beni temizlenip pâk olanlardan yap) "sözlerini ilâve etmiştir. Nese'î de," Gece-gündüz İşleri" bölümünde ve başkası zayıf bir isnadla:
    "Sübhânekellâhümme ve bihamdike. Eşhedü en îâ ilahe illâ ente estağ­firuke ve etûbu ileyk
    (Allah'ım, Sana hamd ederek Seni noksanlıklardan tenzih ederim. Sen­den başka İlâh Yoktur. Senden mağfiret dilerim ve Sana tevbe ederim), şeklinde rivayet etmişlerdir.
    75- İbni Ömer'den (Radıyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Kim abdest alır da sonra:
    Eşhedü en lâ ilahe illâlîahu ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve rasûlühu
    (Allah'dan başka ilâh olmadığına şâhidlik ederim ve yine şâhidlik ede­rim ki, Muhammed Allah'ın kuludur ve Peygamberidir), sözlerini konuş­madan önce söylerse, iki abdest arasındaki günahları bağışlanır."[40]
    76- Enes'den bize rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aley­hi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Kim abdesti güzelce alır da ve sonra üç defa:
    Eşhedü en lâ ilahe illâllahu vahdehû lâ şerike lehu ve eşhedü enne mu-hammeden abduhû ve rasûlühu
    (Şahidlik ederim İd, Allah'dan başka Üâh yoktur, yalnız O vardır O'nun ortağı yoktur. Yine şahidlik ederim ki Muhammed Allah'ın kuludur ve Peygamberidir) derse, Cennet kapıları ona açılır ve hangisinden dilerse girer"[41]
    "Eşhedü en lâ ilahe illallah" sözünün üç defa tekrar edilmesi, İbni Sünnî'nin kitabında, Osman b.Affan'dan (Radıyallahu Anh) zayıf bir is-nadla rivayet edilmiştir.
    Şeyh Nasru'l-Makdisî şöyle demiştir: İnsan bu anılan zikirlerle beraber: "Allâhümme saîii vesellim ala muhammedin ve ala âli muhammedin" (Allah'ım, Muhammed'e ve O'nun âline rahmet et ve selâmet ver) söy­ler, tnsan bu zikirleri kıbleye dönük olarak ve abdesti tamamladıktan sonra söyler.


    Abdest Azalarını Yıkarken Okunacak Dualar


    Abdest azaları üzerine duaya gelince, bu hususta Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den herhangi bir rivayet gelmemiştir. Ancak fıkıh âlimleri demişlerdir ki, Selef den gelen duaları yapmak müstahab olur. Onlar bu dualar üzerinde uzatmalar ve kısaltmalar yapmışlardır. Onların söyledikleri duaların özü şudur:
    Abdest almaya başlarken Besmele getirdikten sonra:
    Eîhamdü lillâhillezî ceale'1-mâe tahûren (Suyu temiz yaratan Allah'a ha m d olsun) der.
    Ağzı çalkaladığı zaman:
    "Allâhümmeskmîmin havzı nebiyyike sallaîlahu aleyhi ve selleme ke'-sen lâ ezmeu ba'dehu ebeden
    (Allah'ım! Bana Peygamberinin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) havu­zundan öyle bir Cennet içkisi içir ki, artık ondan sonra susamayayım)"
    söyler.
    Buruna su verdiği zaman:
    "Allâhümme lâ tüharrimnî râihate naîmike ve cennâtike (Allah'ım! Cennetlerinin ve nîmetlerinin kokusundan beni mahrum etme)" söyler.
    Yüzünü yıkadığı zaman:
    "Allâhümme beyyiz vechî yevme tezzu vücûhun ve tesveddü vücûhun"
    (Allah'ım!, bazı yüzlerin karardığı ve bazı yüzlerin beyazladığı günde (kayâmette) benim yüzümü ağart)" söyler.
    Kollarını yıkadığı zaman:
    "Allâhümme a'tınî kitabî biyemînî, Allâhümme lâ tu'tınî kitabî bişimâlî (Allah'ım!, amel defterimi sağ elime ver, Allah'ım, amel defterimi sol elime verme)" der.
    Başı meshettiği zaman:
    "Allâhümme harrim şa 'n ve beşerîaîennâri ve ezıîlenî tahte arşike yev~ me lâ zille illâ zıllüke
    (Allah'ım, saçımı ve derimi ateşe haram kıl ve Senin gölgenden (hi­mayenden) başka bîr gölge olmayan günde, beni Arş'ımn altında gölge­lendir)" der.
    Kulaklarını meshederken:
    "AUâhümmec'alnî minellezîne yestemi ûnelkavle ve feyettebiûne ahsenehu"
    (Allah'ım, hak sözü işitip de onun en güzeline uyanlardan eyle beni)"der.
    Ayakları yıkarken:
    "Allâhümme sebbit kademeyye alessırâtı"
    (Allah'ım, benim ayaklarımı sırat (köprüsü) üzerinde sabit eyle)" der. Daha doğrusunu Allah bilir.
    77- Ebû Musa Eî-Eş'arî'den (Radıyallahu Anh) sahîh bir isnadla riva­yetlerine göre şöyle demiştir:
    "Ben, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e abdest suyu getirdim de o abdest aldı. Onun şöyle diyerek dua ettiğini işittim:
    "Allâhümmeğfir lî zenbî ve vessi lî fî darı ve bârik lî fi nzkî" (Allah'ım, benim günâhımı bağışla, evimde bana genişlik ver, rızkım­da bana bereket ver)."
    Ben dedim ki: Ey Allah'ın Peygamberi! Senin şöyle şöyle dua ettiğini işittim. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
    - O dualar herhangi (noksan) bir şey bıraktı mı"[42]


    Gusül Ederken Okunacak Dualar


    Abdest hakkında anlattığımız besmele ve ondan başka bütün duaları gusül yaparken de söylemek müstehabdır. Cünüb, hayız ve bunlar dışın­daki yıkanma hallerinde fark gözetilmez. Bazı alimlerimiz demişlerdir ki, gusleden kimse cünüb yahud hayız ise, Besmele getirmez. Fakat meşhur olan, Besmeleyi, diğer dualar gibi söylemektir. Ancak cünüb ve hayız olan­ların Besmele ile Kur'an'ı kasdetmeleri caiz olmaz.


    Teyemmüm Yaparken Okunacak Dualar


    Teyemmümün başında "BİSMİLLAH" demek müstehabdır. Teyem­müm alan kimse, cünüb yahud hayız ise, durum değişmez, gusülde zik­rettiğimiz gibi hareket eder. Ancak Besmele'den sonra kelime-i şehâdet getirmek, abdest kısmında geçen zikirleri, yüz ve eller üzere söylenen du-âları yapmaya dair âlimlerimizden ve başkalarından nakledilen bir şey gör­medim. Bu husustaki açık hüküm, abdest hakkında söylediklerimizi uy- . gulamaktır; çünkü teyemmüm, abdest gibi bir taharettir (temizliktir).
    Mescide (Camiye) Gitmek İçin Evinden Çıkan Kimsenin Okuyacağı Dualar


    İnsan evinden hangi yere çıkarken ne söyleyeceğini daha önce anlat­mıştık. Ancak cami ve mescide gitmek üzere evden çıkarken (öncekilerine) şu duaları da eklemek müstehab olur:
    78- Bu dualardan biri de, İbni Abbas (Radıyallahu Anhüma) teyzesi (ve müminlerin annesi) Meymûne'nin (Radıyallahu Anha) evinde gecelediğin­de, Peygamberin teheccüdü (gece namazı) ile ilgili olarak uzunca anlattığı şu hadîstedir:
    İbni Abbas demiştir ki: "... Nihayet müezzin ezan okudu, yani sabah ezanını okudu. Peygamber de şöyle söyleyerek namaza çıktı:
    "AHâhümmec'aJ fî kalbînûren, ve fîHsânînûren, vec'al fî sem'î nû-ren, vec'aî fî basarî nûren, vec'al min hal fî nûren, ve min etnâmînûren,vec'al min fevkînûren, ve min tahtı nûren. Allâhümme a'tinî nûren." tahtı nûren."
    (Allah'ım! Benim kalbime nur,lisânıma da nur ver. Kulağıma nur ver, gözüme de nur ver. Arkamdan nur, önümden de nur ver. Üzerimden nur, altımdan da nur ver. Allah'ım' Bana nur ver)"[43]
    79- Bilâl'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Rasûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Seılem namaza çıktığı zaman şöyle derdi:
    "Bismiîlâhi âmentü billahi, tevekkeltü alellâhi. Lâ havle ve lâ kuvvete il­lâ billahi. Allâhümme bi hakkı's-sâilîne aleyke ve bihakkı mahreci hazâ feinnîlem ahruchu eşeren ve lâ betaren ve lâ riyâen ve lâ süm'aten. Harectü ibtigae merzâtike vettikâe sehatıke. Es'elüke en tüîzenîminennâri ve tüdhilenî'l-cennete.
    (Bismillah, Allah'a iman ettim, Allah'a tevekkül ettim. İbâdete güc yetirmek ve günahlardan sakınmak, ancak Allah'ın kudret ve kuvveti ile­dir. Allah'ım! Senden isteyenlere olan va'dın hakkı için ve benim bu (iba­dete rızan için) çıkışım hakkı için, ben ne azgın, ne taşkın kimse olarak, ne de gösteriş ve riya sahibi olarak çıkmadım; Senin rızânı kazanmak için ve Senin gazabından korunmak için çıktım. Senden, beni ateşten koru­manı ve beni cennete koymanı istiyorum"[44]
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #64
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    3- GECE VE GUNDUZ OKUNACAK DUALAR.. 1
    Uykadan Uyanınca Okunacak Dualar. 1
    Elbise Giyilirken Okunacak Dualar. 3
    Yeni Bir Elbise, Ayakkabı Ve Benzeri Bir Şey Giyen Kimsenin Okuyacağı Dualar. 3
    Arkadaşının Üzerinde Yeni Bir Elbise Gören Kimsenin Okuyacağı Dualar. 4
    Elbise, Ve Ayakkabı Giyme Ve Çıkarma Şekilleri4
    Yıkanmak, Uyumak Yahud Bunlara Benzerişler İçin Elbisesini Çıkaran Kimsenin Okuyacağı Dualar5
    Evden Çıkarken Okunacak Dualar. 5
    Eve Girerken Okunacak Dualar. 6
    Gece Uykusundan Uyanıp Evinden Çıkan Kimsenin Okuyacağı Dualar. 7
    Tuvalete Girerken Okunacak Dualar. 8
    Helada Konuşmak Ve Zikretmek Yasaktır. 8
    Abdest Bozmak İçin Oturana Selam Verilmemesi9
    Tuvaletten Çıkarken Okunacak Dualar. 9
    Abdest Alırken Okunacak Dualar. 9
    Abdesti Tamamladıktan Sonra Okunacak Dualar. 10
    Abdest Azalarını Yıkarken Okunacak Dualar. 11
    Gusül Ederken Okunacak Dualar. 12
    Teyemmüm Yaparken Okunacak Dualar. 12
    Mescide (Camiye) Gitmek İçin Evinden Çıkan Kimsenin Okuyacağı Dualar. 13
    Mescide Girerken Ve Oradan Çıkarken Okunacak Dualar. 13
    Mescidde Okunacak Dualar. 15
    Mescid İçinde Yitiğini Bağırarak Arayan Yahut Satış Yapan Kimsenin İşini HoşGörmemek Ve Ona Beddua Etmek. 16
    İçinde Ne İslâmı Öven, Ne Takvayı Öğreten, Nede Ahlakın Güzelliklerine Teşvik Eden Sözbulunmayan Bir Şiir; Mescidde Okuyan Kimseye Beddua Edilmesi16


    3- GECE VE GUNDUZ OKUNACAK DUALAR

    Uykadan Uyanınca Okunacak Dualar


    35-Muhaddis iki İmam Buharı ve Müslim'in Sahîh'lerinde, (Allah ken­dilerinden razı olsun) bize rivayet edildiğine göre Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Sizden biriniz uyuduğu zaman, Şeytan onun ensesinde üç düğüm bağ­lar, her düpümü yerinde sağlamlaştırarak der ki, gecen uzun olsun, uyu... Eğer insan uyanır da (Hangi zikirle olursa olsun) Allah'ı zikrederse bir düğüm çözülür. Eğer abdest alırsa, bir düğüm daha çözülür. Eğer namaz kılarsa, bütün düğümleri çözülür ve gönlü hoş neş'eli olarak sabahlar. Böyle (uyanınca zikir, abdest, namaz) yapmazsa, gönlü berbat, sıkıntılı ve tenbel olarak sabahlar."[1]
    36) Huzeyfe b. Yeman'dan (Radıyallahu anhüma) ve Ebû Zerr'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine şöyle demişlerdir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, yatağına girdiği zaman:
    "Bismîkeîlâhümme ehyâ ve emûtü (Allah'ımı Senin adınla dirilirim ve ölürüm) derdi. Uyandığı zaman da:
    Elhamdü lillâhillezî ehyânâ ba'de mâ emâtenâ ve ileyhinnüşûr
    (Bizi öldürdükten sonra) bizi dirilten Allah'a hamd olsun; (Kıyamet­te) dirildikten sonra varış O'nadır) derdi,,[2]
    37- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü Ânh) rivayet edildiğine göre Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Sizden biriniz uykudan uyanınca şöyle desin:
    Elhamdü lillahillezi redde aleyye ruhî ve âfânî fî cesedi veezine îî bi-zikrihi
    (Hamd, O Allah'a olsun ki, ruhumu bana iade etti, bedenimde bana afiyet verdi ve kendisini zikretmek için bana izin verdi)"[3]
    38- Hazreti Aişe'den (Radıyallahü Anha) Peygamber Sallalîahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
    "(Allah (c.c), Hangi kulun ruhunu geri verir (onu salimen uykudan uyandırır) de, o vakit (kul) şunları söylerse, günahları deniz köpüğü ka­dar olsa bile Allah Teâlâ onun günahlarını bağışlar:
    Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerikelehu, lehü'l-mülküveiehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadîr.
    (Allah'dan başka İlâh yoktur, yalnız O vardır. O'nun ortağı yoktur. O'nundur mülk ve O'nundur hamd, O her şeye kadîrdir."[4]
    39- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü Anh) bize rivayet edildiğine göre Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Hangi bir adam uykusundan uyanır da:
    Elhamdü lillâhillen halekannevme velyakazete, elhamdü lillâhillezî be-asenî salimen seviyyen. Eşhedü enneÜâhe yuhyilmevtâ ve hüve ala külli şey'in kadîr,
    (Uyku ve uyanıklığı yaratan Allah'a hamd olsun. Beni selâmet içinde ve dimdik uyandıran Allah'a hamd olsun. Allah'ın ölüleri dirilteceğine ve her şeye muktedir olduğuna şahitlik ederim.)
    derse; Allah Tealâ: Kulum doğru söyledi, der."[5]
    40- Hazreti Aişe'den (Radıyallahü Anha) rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece uykudan uyanınca on defa tekbir getirirdi (Allâhü Ekber - Allah en büyüktür, derdi, on defa hamd ederdi (Elhamdü liliâh - Hamd Allah'a mahsustur, derdi), on defa (Sübhânellahi ve bihamdihî- Allah'a hamd ederek O'nu noksanlıklardan tenzih ederim), on defa (Sübhânelkuddûsi - Yüce Allah noksanlıklardan münezzehtir), derdi. On defa istiğfar ederdi (Estağfirullâh - Allahdan mağ­firet dilerim, derdi). On defa Tehlîl getirirdi (Lâ ilahe illallah - Allah'dan başka İlâh yoktur, derdi). Sonra on defa şöyle buyururdu: (Allâhümme innî eûzü bike min dîkı 'd-dünyâ ve dîkı yevmi'1-kıyâmeti - Allah'ım! Dün­yanın darlığından ve kıyamet gününün darlığından sana sığınının), der­di. Sonra namaza başlardı."[6]
    41- Yine Hazreti Aişe'den (Radıyallahü Anha) rivayet edildiğine gö­re, o şöyle demişti:
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, geceden uyandığı zaman şöyle derdi:
    Lâ ilahe illâ ente sübhâneke. Allâhümme estağfiruke lizenbî ve es'e-lüke rahmeteke. Allâhümme zidnîilmen ve lâ tüziğ kalbî ba'de iz hedey-tenî ve heb lî min ledünke rahmeten inneke ente'l-vehhâb
    (Senden başka İlâh yoktur, Seni noksanlıklardan tenzih ederim. Al­lah'ım, günâhım için senden mağfiret dilerim ve Senden rahmetini iste­rim. Allah'ım bana ilim ziyâde et ve bana hidâyet verdikten sonra kalbi­mi kaydırma. Yüce katından bana rahmet ihsan et. Muhakkak ki sen, çok bağış yapansın)"[7]


    Elbise Giyilirken Okunacak Dualar


    Elbise giyerken "Bismillah'' demek müstahab olduğu gibi, bütün (hayırlı) işlerde de besmele getirmek müstahabdır.
    42- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den (Radiyallahu Anh) rivayet edildiğine gö­re şöyle demiştir:
    "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gömlek, bir hırka (cüb-be) yahud bir sarık gibi bir elbise giydiği zaman şöyle duâ ederdi:
    "Allâhümme innîes'elükemin hayrihîvehayrimâ hüveleh, ve eûzü bike min şerrihî ve şerri mâ hüve İehû"
    (Allah'ım! Bu elbisenin h ayırım ve içinde yapılan şeyin hayırlı olanını Senden isterim; ve bunun (verebileceği gurur-kibir gibi) kötülüğünden ve altında yapılan günâhın şerrinden Sana sığınırım)''[8]
    43- Muaz b.Enesden (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Re-sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Kim yeni bir elbise giyer de:
    "Elhamdü lilîâhilîezî kesânî hazâ ve rezekânihî min gayri havlin min-nî ve lâ kuvvetin"
    (O Allah'a hamd olsun ki, benden bir kudret ve kuvvet olmaksızın bu elbiseyi bana giydirdi ve bunu bana nzik olarak verdi) derse, Allah onun geçmiş günahlarını (kul hakkına ait olmayan küçük günahlarını)ba­ğışlar."[9]


    Yeni Bir Elbise, Ayakkabı Ve Benzeri Bir Şey Giyen Kimsenin Okuyacağı Dualar


    (Bundan önceki kaydettiğimiz duaları söylemek müstahabdır)
    44- Ebû Saîd EI-Hudrî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre; şöyle demiştir:
    "ResûlüIIah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, yeni bir elbise edindiği za­man, sarık olsun, gömlek olsun, hırka olsun, onun cinsini adlandırır (bu yün hırkadır yahud bu keten sarıktır, bu pamuk gömlektir, der) sonra şöyle buyururdu:
    "Allâhümmeleke'I-hamdüentekesevtenîhi, es'elükehayrehû vehayre ma sunia İehû ye eûzü bike min şerrihî ve şerri ma sunia İehû"
    (Allah'ım hamd Sana mahustur, Sen bunu bana giydirdin, bunun hay­rım ve kendisinde yapılan hayri Senden isterim. Bunun şerrinden (verece­ği gurur ve kibirden) ve onunla yapılacak kötülükten de Sana sığını­rım)"[10]
    45- Hazreti Ömer'den (Radıyalîahu Anh) rivayet edildiğine göre de­miştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den işittim:
    "Kim yeni bir elbise giyer de:
    Elhamdü lilîâhilîezî kesânî mâ uvârî bihî avretî ve etecemmelü bihî fî hayatî
    (O Allah'a hamd olsun kî, avretimi ve hayatımda kendisi ile güzelleşe-ceğim elbiseyi bana giydirdi) derse, sonra da eskitmiş olduğu elbiseyi ni­yetlenerek onu sadaka olarak verirse, hem hayatta, hem ölü iken o kimse Azîz ve yüce Allah'ın yolunda bulunur, himayesinde ve yolunda olur."[11]


    Arkadaşının Üzerinde Yeni Bir Elbise Gören Kimsenin Okuyacağı Dualar


    46- Ümmü Halid'den (Radıyallahu Anha) rivayet edildiğine göre şöy­le demiştir.
    "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e elbiseler getirildi. Bunların içinde ipekten veya yünden yapılmış nakışlı siyah bir giysi vardı. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
    - Bu giysiyi giydireceğimiz hangi hanımı (uygun) görüyorsunuz? (Ce-vab vermeyip orada bulunan) insanlar sustular. Bunun üzerine Peygam­ber (s.a.v):
    - Beni Halid'in annesine (Ümmü Halid'e) götürün, Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana getirildi ve o giysiyi eli ile bana giydirdi ve iki defa: EBLÎ VE AHLİKÎ (Eskit ve yıprat) buyurdu. "[12]
    47- İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazreti Ömer'in (Radıyallahu Anh) üzerinde bir elbise gördü ve şöyle buyurdu:
    - Bu elbise yeni midir, yoksa yıkanmış mıdır? Hazreti Ömer cevab verdi:
    - Yıkanmıştır. Bunun üzerine Hazreti Peygamber (s.a.v.):
    "îlbes cedîden ve iş hamiden ve mut saîden (Yeni olarak giy, hamdederek yaşa ve mutlu şehîd olarak öl) dedi."[13]


    Elbise, Ve Ayakkabı Giyme Ve Çıkarma Şekilleri


    Elbise, ayakkabı, don ve benzerleri olan giysileri giymekte sağ kollardan ve sağ paçalardan işe başlamak ve önce solu, sonra sağı çıkarmak müsta-habdır. Göze sürme çekmek, misvak (özel dış fırçası) kullanmak, tırnak­ları kesmek, bıyıkları kısaltmak, koltuk altını yolmak, başı traş etmek, namazdan çıkışta selâm vermek, mescide girmek, heladan çıkmak, ab-dest almak, gusletmek, yemek-içrnek, musafaha etmek, Hacer-i Esved'e d sürmek, bir insandan bir şey almak ve ona vermek ve bunlara benzer işleri yapmak da sağ (el veya ayak) ile olur. Bu işlerin zıddı da sol ile yapılır.
    48- Hazreti Aişe'nin (Radıyallahu Anha) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bütün işlerinde -temizlenme­sinde ve taranmasında- sağ ile iş yapmak onun hoşuna giderdi:"[14]
    49- Hazreti Aişe'den (Radıyallahu Anha) sahih bir isnadla rivayet edildi­ğine göre, şöyle demiştir: "Resûlüllah Sallallahu aleyhi ve Sellem'in sağ eli, temiz işleri ve yemeği içindi. Sol eli de, istincası (tuvalet temizliği) ve bedene eziyet veren (sümkürmek gibi) şeyler içindi."[15]
    50- Hazreti Hafsa'dan (Radıyallahu Anha) rivayet edilmiştir ki: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sağ elini yemesi, içmesi ve
    giyinmesi için kullanırdı: sol elini de bunlardan başka şeyler için kulla­nırdı."[16]
    51- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Elbise giydiğiniz zaman, abdest aldığınız zaman sağlarınızla işe baş-laymız."[17] Bu konuda çok hadisler vardır; Daha doğrusunu Allah (c.c) bilir.
    Yıkanmak, Uyumak Yahud Bunlara Benzerişler İçin Elbisesini Çıkaran Kimsenin Okuyacağı Dualar


    52- Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Saüaliahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Müslüman kişinin elbisesini çıkarmak istediği zaman, Cinlerin gözleri arasında ve insano-ğullannın avretleri arasında engel olan perde, şöyle demesidir.
    Bismillâhillezî îâ ilahe illâ hû
    (Kendisinden başka hiç bir ilâh olmayan Allah'ın ismi ile (elbisemi çı­karmaya) başlarım."[18]


    Evden Çıkarken Okunacak Dualar


    53- (Adı Hind olan müminlerin annesi) Ümmü Seleme'den (Radıyallahu Anha) rivayet edilmiştir:
    "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem evinden çıktığı zaman şöyle derdi:
    Bismillâhi tevekkeltü ahîlâhi. Allahümme innî cüzü bike en edılleev udalle ev ezille ev uzelle ev ezlime ev uzleme ev echeîe ev yüchele aleyye
    (Allah'ın adıyla (çıkarım), Allah'a tevekkül ettim. Allah'ım sığınırım Sana, hakdan sapmamdan yahud saptırılmamdan, ayağımın kaymasından ya Ihı d kaydırılmasından, zulmetmemden yahud zulmedilmemden, bilme­memden yahud bana bilgisizlik isnad edilmekten."[19]
    Ebû Davud'un rivayetinde, (Ümmü Seleme Radıyallahu Anha'dan Ha­dîsi şerifin başı şöyle) nakledilir: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem benim evimden her çıkışında, gözünü göğe doğru kaldırıp dua ederdi: Al­lah'ım, ben Sana sığınırım...." Başkasının rivayetinde de: "Evinden çık­tığı zaman şu duayı edirdi...." şeklinde başlayarak anlatılan duayı yapardı. Daha doğrusunu Allah bilir.
    54- Enes'den (Radiyaîlahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Kim evinden çıktığı zaman:
    "Bismillâhi tevekkeltü alellâhi ve Iâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" (Allah'a tevekkül edip Allah'ın adıyla çıkarım. İbâdete güç yetirmek ve günahlardan korunmak ancak Allah'ın kuvvet ve kudreti iledir), derse; (Melek tarafından) ona şöyle söylenir: Her kederden emin kılındın, mu­hafaza altına alındın ve doğru yola iletildin. Ayrıca şeytanlar ondan uzak­laşır."[20]
    Ebü Davud da rivayetinde şunu ilâve etmiştir: "Bir şeytan diğer şeytana der ki: Hidayete iletilen, her kederden emin kılman ve muhafaza altına alman bir adamla nasıl uğraşacaksın (onu nasıl kaydıracaksın)?"
    55- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem evinden çıktığı zaman şöyle bu­yururdu:
    "Bismillâhi, ettükiânü alellâhi, lâ havle ve lâ kuvvete illâ. billahi (Allah'ın adıyla (çıkıyorum), tevekkül Allah'adır. İbâdete güç yetirmek ve günahlardan korunmak ancak Allah'ın kudret ve kuvveti iledir"[21]
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #65
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Her Zaman Ve Her Yerde Yapılabilecek Dualar Ve Zikirler


    10- Ebû Hüreyre'den (Abdurrahman ibni Sahr'den Radıyallahu Anh) otuz kadar ifade ile nakledildiğine göre demiştir ki, Peygamber Sallalla­hu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:1' İki söz vardır ki onlar dile hafiftir­ler, terazide ağırdırlar; Rahman olan Allah'a sevimlidirler: (Bunlar:Sübhânelîâhi ve bihamidihî, SübhâneHâhil'azîmi)
    "Allah'a hamd ederek O'nu noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce Al­lah'ı tenzih ederim."[23]
    11- Ebü Zer'üen (Radıyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:
    "Allah katında en sevimli olan sözü sana bildireyim mi? Allah'a en sevimli olan söz: (Sübhânelîâhi ve bihamdihî) dir." ve bir rivayette, de: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu, hangi söz daha faziletli­dir? Peygamber buyurdu: "Allah Tealâ'nın melekleri için yahud kulları için seçtiği şu sözdür: Sübhânelîâhi ve bihamdihî (Allah'a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim).[24]
    12- Semüre b. Cündeb'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallal­lahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Allah katında sözlerin en sevimlisi dörttür: Sübhânelîâhi, Elhamdü-lillâhi, Lâ ilahe iUallâhu, Allahu Ekber. Bunlardan hangisi ile (Zikre) baş larsan zarar vermez."[25]
    Sübhânellah: Allah noksanlıklardan münezzehtir. Elhamdü Lillâh: Bütün hamdler (övgüler) Allah'a mahsustur. Lâ İlahe İllallah: Allah'dan başka mâbud (ilâh) yoktur. Allahu Ekber: Allah her şeyden yüce ve büyüktür. 13- Ebû Mâlik El-Eş'ârî'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Seîlem şöyle buyurmuştur:
    "Temizlik îmânın yansıdır; Elhamdü Lillâh (Hamd Allah'a mahsus­tur), sözü teraziyi doldurur; Sübhânellah (Allah noksanlıklardan münez­zehtir) ve Elhamdü Lillâh, sözleri göklerle arz arasını doldururlar (yahud doldurur)."[26]
    14- Aynı kitabda müminlerin annesi Cüveyriyye'den (Radıyallahu An-ha) rivayet edilmiştir:
    Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir sabah vaktinde sabah na­mazı için Cüveyriyye'nin (Radıyallahu Anha) yanından çıktı; Cüveyriyye de namazgahında oturuyordu, (zikrediyordu. Sonra Cüveyriyye aynı na­mazgah üzerinde otururken (zikrederken) Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem kuşluk vakti (eve) dönmüş oldu. Bunun üzerine Peygamber efen­dimiz hanımına şöyle buyurdu:
    "Bugün senden aynlalı beri hep bu hal üzere mi durdun?" Cüveyriyye:
    - Evet, dedi. Buna karşılık Hazreti Peygamber:
    "Ben senden sonra üç kerre dört kelime söyledim ki, eğer senin gün boyu söylediklerinle onlar tartılaydı, söylediklerine ağır basardı. (Üç kerre söylediğim sözler şunlardır):
    (Sübhânellâhi vebihamdihî, adede haîgıhî ve rızâ nefsihî ve zînete arşihî ve midâde kelimâtihî).
    (Allah'ın yaratıklarının sayısınca, Allah'ı noksanlıklardan tenzih ve O'na hamd ederim.
    Allah'ın zâtının razı olacağı kadar, Allah'ı noksanlıklardan tenzih ve O'na hamd ederim.
    Allah'ın arşının ağırlığınca, Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ve O'na hamd ederim.
    Allah'ın kelimelerinin miktannca, Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ve O'na hamd ederim.)
    Bir rivayette de şöyledir:
    "Sübhânellâhi adede halgıhî, sübhânellâhi nzâ nefsihî, sübhânellâhi zînete arşihî, Sübhânellâhi midâde kelimâtihi).
    (Allah'ın yaratıklarının sayısınca Allah'ı tenzih ederim, Zâtının rızâsın-ca Allah'ı tenzih ederim, Arş'ımn ağırlığınca Allah'ı tenzih ederim, kelime­lerinin mıkdarınca Allah'ı tenzih ederim.[27]
    15- (Hazreti Peygamberin, müminlerin annesi Cüveyriyye'ye Radiyalia-hu Anha - öğrettiği) o sözlerin lâfzı şudur:
    "Dikkat et, o söyleyeceğin sözleri sana öğreteyim:
    "Sübhânellâhi adede halkını, Sübhânellâhi adede halkıhî, Sübhânellâhi adede halkıhî"
    (Mahlûkatının sayıysmca Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ederim), üç de­fa...
    "Sübhânellâhi rıdâ nefsihî, Sübhânellâhi ndâ nefsihîT Sübhâneîlâhi ndâ nefsihî"
    (Zâtının nzâsınca Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ederim), üç defa...
    "Sübhânellâhi zînete Arşihî, Sübhânellâhi zînete Arşihî, Sübhânellâhi zînete Arşihî"
    (Arş'm ağırlığınca Allah'ı noksanlıklardan tehzîh ederim), üç defa...
    "Sübhânellâhi midâde kelimâtihî, Sübhânellâhi midâde kelimâtihî, Sübhânellâhî midâde kelimâtihî"
    (Kelimelerinin mikdarınca Allah'ı noksanlıklardan tenzîh ederim), üç defa..."[28]
    16- Yine Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygam­ber Saîlallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    (Sübhânellahi velhamdü lillâhi velâ ilahe illallâhu vallâhu ekber) (Allah'ı teşbih ederim, Allah'a hamd olsun, Allah'dan başka ilâh yok­tur ve Allah her şeyden büyüktür) desem, bu benim için güneşin üzerine doğduğu her şeyden (bütün varlıklardan) daha sevimlidir."[29]
    17- Ebû Eyyûb El-Ensarî (Radıyallahu Anh) Hazretlerinden nakledildi­ğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Şu sözleri on kerre söyleyen kimse, İsmâîl (Aleyhisselâm) evladın­dan dört kişiyi âzât etmiş gibi olur (o kadar sevabı kazanır):
    "La ilahe illallahu vahdehû lâ şerîke hhülmülkü ve îehülhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir”
    (Allah'dan başka ilâh yoktur, yalnız. O vardır, ortağı yoktur. Mülk O-nundur, hamd O'nundur ve O, her şeye kadîrdir.)[30]
    18- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Re-sûllüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kim bir günde yüz defa:
    "Lâ ilahe illallâhu vahdehû, lâ şerike leh, lehülmülkü ve lehüîhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr"
    (AHah'dan başka ilâh yoktur; yalnız O vardır. O'nun ortağı yoktur. O'nundur Mülk, O'nundur hamd. O, her şeye kadirdir), derse, onun için âzâd edilen on köle sevabı olur, ona.yüz iyiliğin sevabı yazılır ve ondan yüz günah silinir ve o gün akşamına girinceye kadar şeytandan korunması­na vesile olur. Bu kimsenin söylediklerinden daha faziletlisini hiç kimse getirmiş olmaz; ancak ondan daha fazla olarak (bu sözleri) söyleyen müs­tesna..."
    Yine Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam) buyurdu: "Kim günde yüz kerre:
    "Sübhânellahi ve bihamdihî
    (Allah'a hamd ederek O'nu noksanlıklardan tenzih ederim) derse, günahları deniz köprükleri kadar olsa bile hepsi silinir. "[31]
    19- Cabir b.Abdullah'dan (Radıyallahu Ânhüma rivayet edildiğine gö­re, Cabir demiştir ki, Resûlüllah sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle bu­yurduğunu işittim:
    Zikrin en faziletlisi, "Lâ ilahe illallah" (Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur), sözüdür."[32]
    20- Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyîe buyurmuşur:
    "Rabbını zikreden kimse ile O'nu zikretmeyenin durumu, ölü ile diri gibidir. "[33]
    Zikir yapan insan, hayat nuru ile nurlanmış ve hayırlı işleri işlemeye güç kazanmıştır. İç alemi de manevî duygu ve hasletlerle aydınlaşmış halde­dir. Zikirden mahrum olan kişi, haşarata yem olan ölü bir ceset gibidir. Hem duygusuzdur, hem de nursuzdur.
    21- Sa'd b.Ebi Vakkas'dan )Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    Bir Bedevi, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip dedi ki, Ba­na söyleyeceğim bir söz öğret. (Buna cevaben Peygamber) buyurdu:
    "(Şunu) söyle:
    "Lâilâhe illallâhu vahdehû , lâ şerîke lehû, Aîiahu ekberu kebıra, vel­hamdü lillâhi kesîra, ve sübhânellâhi rabbi'l-âlemin. Lâ havle velâ kuv­vete illâ billâhi'l-azîzi'l-hakîm."
    (Allah'dan başka ilâh yoktur; yalnız O vardır. Allah'a çok hamd ol­sun, Alemlerin Rabbı olan Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir. İbâ­det etmekte güç ve günahtan sakınmada kuvvet ancak Azîz, Hakîm olan Allah iledir.)"
    A'rabî (Bedevi) dedi ki, bu sözler benim Rabbim içindir, benim için hangisi? (Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu: "(Şunu) söyle:
    "Allâhümmeğfir lî verhamnî, vehdinî, verzuknî." (Allah'ım! Beni bağışla, bana merhamet et, bana hidâyet ver, bana rızık ver)."[34]
    22- Sa'd b, Ebî Vakkas (Radıyallahu Anh) şöyle anlatmıştır:
    Biz, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında idik. şöyle bu­yurmuştu: "Siz, hergün bin hasene (sevab) kazanmaktan acizmisiniz?’’ Meclisinde oturanlardan biri sordu:
    - Bin hasene (sevab) nasıl kazanılır? Peygamber (s.a.v) buyurdu: "İnsan yüz teşbih (Sübhanellah) yapar da ona bin hasene yazılır ya-hud ondan bin günah düşürülür."[35]
    23- Ebû Zerr'den (Radıyallahu Ânh) rivayet edildiğine göre, Resûlül­lah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Sîzden her birinizin âzâlan (organları) üzerinde bir sadaka (vermek) vardır: Her tesbîh bir sadakadır, her hamd bir sadakadır, her tehlîl (lâ ila­he illallah) bir sadakadır, her tekbîr (Allanu Ekber) bir sadakadır, iyiliği emretmek bir sadakadır, kötülükten alıkoymak bir sadakadır. Bunların hepsine de kuşlukta kılacağın iki rekât namaz kifayet eder."[36]
    24- Ebû Musa El-Eş'ari'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine gö­re, demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:
    "Cennet hazinelerinden bir hazine edinme yolunu sana göstereyim mi?" Ben, evet (göster) ya Resûlallah, dedim. Şöyle buyurdu:
    "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh"
    (İbâdete güç yetirmek ve günahlardan korunmak ancak Allah'ın kuv­veti iledir), söyle."[37]
    25- Sa'd b. Ebi Vakkas dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, kendisi Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bir hanımın ya­nına vardı ki, onun önünde teşbih çekmekte olduğu çakıl yahut çekirdek taneleri vardı. Hazreti Peygamber ona şöyle buyurdu:
    "Dikkat et ey hanım! Sana şu yaptığından daha kolay yahud daha faziletli olan şeyi bildireyim mi?" dedi. Sonra buyurdu (Şöyle dersin):
    "Sübhânellâhi adede mâ haleka fissemâi, Sübhânellâhi adedemâ haleka fi'larzı, Sübhânellâhi adede mâ beyne zâlike, Sübhânellâhi adede mâ hüve hâlikûn.
    (Gökte yarattığı şeyler sayısınca Allah'ı noksanlıklardan tenzih ede­rim, yerde yarattığı şeyler sayısınca Allah'ı tenzih ederim, semâ ile arz ara­sında olanlar sayısınca Allah'ı tenzih ederim, yaratacağı şeyler sayısınca Allah'ı tenzih ederim. Allahu Ekber de bunun gibi, Elbamdü Lillâh da bunun gibi, Lâ ilahe illallah da bunun gibi, Lâ havle velâ kuvvete illâ bil­lâh bunun gibi), (söylersin)."
    Yani: ALLAHÜ EKBER ADEDE MÂ HALEKA FİSSEMÂİ, ALLAHÜ EKBER ADEDE MÂ HALEKA FİL'ARZI, ALLAHÜ EKBER ADEDE MÂ BEYNE ZÂLİKE, ALLAHÜ EKBER ADEDE MÂ HÜVE HÂLİKUN.
    ELHAMDÜ LİLLÂH ADEDE MÂ HALEKA FİSSEMÂİ, ELHAMDÜ LİLLÂH ADEDE MÂ HALEKA FİL'ARZİ,
    ELHAMDÜ LİLLÂH ADEDE MÂ BEYNE ZALİKE, ELHAMDÜ LİLLÂH ÂDEDE MÂ HÜVE HÂLÎKUN.
    LÂ İLAHE İLLALLAH ADEDE MÂ HALEKA FİSSEMÂİ, LÂ İLAHE İLLALLAH ADEDE MÂ HALEKA FİL'ARZI, LÂ İLAHE İLLALLAH ADEDE MÂ BEYNE ZÂLÎKE, LÂ İLAHE İLLALLAH ADEDE MÂ HÜVE HÂLİKUN.
    LÂ HA VLE VE LÂ KUVVETE ADEDE MÂ HALEKA FİSSEMÂİ, ' LÂ HA VLE VE LÂ KUVVETE ADEDE MÂ HALEKA FİL 'ARZI, LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE ADEDE MÂ BEYNE ZÂLİKE, LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE ADEDE MÂ HÜVE HALİKUN. şeklinde söylenerek taş ve çekirdek benzeri şeylerle saymaya gerek kalmaz. Tirmizî demiştir ki, bu hadîs Hasen'dir.[38]
    26- Muhacirlerden sahabiye Yüseyre hanımdan rivayet edildiğine gö­re, "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadınlara (Tekbîr, Takdîs, Tesbîh) ve Tehlîl getirip bunları gözetmeyi (ihmal etmemeyi) ve parmak uçları ile saymalarını (böylece zikir sayısını doldurmalarını) emretmiştir; çünkü parmaklar ve (bütün iş organları) yapılanlardan sorumludurlar ve yapılan işleri haber vermek için konuşturulurlar), buyurdu. "[39]
    27- Abdullah b.Ömer'den (Radıyallahu Anh) hasen bir isnadla riva­yet edildiğine göre Abdullah (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir: "Ben, Re-sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmak bitiştirerek Tesbîh yaptı­ğını gördüm." Bir rivayette de: "Sağ eliyle (parmak bitiştirip teşbih yap­tığını gördüm)." şeklindedir.[40]
    28- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den (Radiyalîahu Anh) rivayet edildiğine gö­re, ResûlüUah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Kim ki: (Rab olarak Allah'a, dîn olarak İslâm'a ve Resul olarak Mu-hammed'e razı oldum) derse, ona Cennet vâcib olmuştur.[41]
    29- Sahabî Abdullah b. Büsr'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: "Bir adam dedi ki: Ya Resûlallah! İslâmm hükümleri bana çok gel­mektedir; bana bir şey bildir de, ben ona bağlanayım, tutunayim. dedi.
    Bunun üzerine Hazreti Peygamber ona şöyle buyurdu: Dilin devamlı olarak (daima) Allah Tealâ'yı zikirden ıslak kalsın."[42]
    30- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den rivayet edilmiştir:
    "ResûlüUah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu: Kıyamet gününde, Allah Teâlâ katında derece bakımından en faziletli ibâdet hangisidir? Pey­gamber (s.a.v):
    Allah'ı çok zikredenlerdir, buyurdu. Ben dedim ki:
    Ya Resûlallah! Azîz ve Yüce olan Allah yolunda savaşan gaziden de mi (daha üstündürler)? Peygamber (s.a.v):
    Eğer gazi, kılıcı ile kılıcı kınlıncaya ve kanla bulaşıncaya kadar kâfirlere ve müşriklere kılıcı ile vuraydı, Allah'ı zikredenler yine ondan daha faziletli olurdu, buyurdu."[43]
    [Allah yolunda cihad üzere bulunan kimsenin kalbi de zikir ile meşgul ise, yalnız zikir halinde bulunanlardan derece bakımından daha üstün olur. İhlâs ile ve kalb huzuru ile yapılan zikir, Allah'a kul olmanın esasını teş- , kil ettiğinden, mal ve canı ile cihad edip zikirden mahrum olan kimsenin ibâdetinden daha faziletli olur. Bir de farz olan ibâdetler, nafile ibâdet­lerden daha üstündür.] (İbni Allan).
    31- Ebu'derdâ'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiş­tir ki, ResûlüUah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Melikiniz (Rabbınız) katında amellerinizin en hayırlı ve en verimli­sini, derecelerinizin en yükseğini,al tın ve gümüş harcayıp yedirmenizden size daha hayırlısını, düşmanınızla karşılaşıp onların boyunlarını vurma­nızdan size daha hayırlısını bildireyim mi?" (Ashab):
    Evet, dediler. Peygamber (s.a.v) buyurdu:
    "Allah Tealâ'yı zikretmektir."[44]
    32- İbni Mes'ûd (Radıyaliahu Anh) Hazretlerinden yapılan rivayetde demiştir ki, ResûlüUah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Götürüldüğüm İSRA (ve Mi'raç) gecesinde İbrahim Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile karşılaştım. Dedi ki: Ey Muhammedi Ümmetine selâm söy­le ve onlara haber ver ki, Cennetin toprağı hoştur, suyu tatlıdır, orası düz­lüktür, ağaçları da:
    Sübhânellâhi ve'1-hamdüffllâhi ve lâ ilahe illâllahu velîâhu ekber'- dir.
    (Bu teşbihler sebebiyle Cennetin ağaçlarına ve nimetlerine kuvuşulur.)"[45]
    33-Cabir'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle byurmuştur.
    "Kim:
    Sübhânellâhi ve bihamdihî
    (Allah'a hamd eder olduğum halde O'nıı noksanlıklardan tenzih ede­rim) derse; onun için Cennette bir hurma ağacı dikilir:’’[46]
    34- Ebû Zerr (Radıyallahu Anh) Rasülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem'e şöyle sorduğunu rivayet ediyor:
    - Ya Resûlallah! Allah'a en sevimli olan söz hangisidir? Buyurdular:
    "Melekleri için Allah'ın seçmiş olduğu şu sözlerdir:
    Sübhâne rabbî ve bihamdihî, sübhâne rabbî ve bihamdihî. (Rabbim sana hamd ederek Seni noksanlıklardan tenzih ederim, Rab-bim Sana hamd ederek Seni noksanlıklardan tenzih ederim."[47]
    Şimdi, kitabın asıl maksadına geçeceğim ve zikirleri çoğunlukla (gün­lük hayattaki) olay sırasına göre anlatacağım. Önce insanın uykusundan uyanması ile başlayacağım. Sonra uyanmasını takip eden zamandan gece uykusuna varıncaya kadar olanları sıralayacağım. Daha sonra da, gece uykudan uyanmalarla tekrar uykuya varma anlarındakileri beyan edece­ğim. Tevfik Allah' dandır.




    [1] Buhari. Müslim. Tirmizi. Nesâî.
    [2] Müslim. Tirmizi. Nesâî.
    [3] Müslim. Tirmizî.
    [4] Buharı. Müslim, Muvatta'.
    [5] Tesbîh, Allah'ı noksanlıklardan yüceltmek ve beri kılmak manasındaki "Sübhaneİlâh" sözü­dür. Tehlîl, Allah'dan başka mâbud olmadığı manasındaki "Lâ İlahe ülâllâh" sözüdür. Tah­mîd, Allah'a hamd oisun manasındaki "Elhamdü lillâh" sözüdür. Tekbîr de, Allah herşeyden büyüktür manasına gelen "Allahu Ekber" sözüdür.
    [6] Kur'ân-ı Kerim, Ahzâb: 35
    [7] Müslim. Tirmizî.
    [8] Ebû Davud. Nesâî. İbn-i Mâce.
    [9] Kur'ân-ı Kerim, Bakara: 156.
    [10] Kur'ân- ı Kerim, Zuhruf: 13.
    [11] Kur'ân- ı Kerim, Bakara: 201.
    [12] Kur'ân-ı Kerim, Meryem: 12.
    [13] Kur'ân-ı Kerim, Hicr: 46.
    [14] Kur'ân-ı Kerîm, Âl-İ İmrân: 190
    [15] Buharı. Müslim
    [16] Buhârî.
    [17] Hizb, insanın kendisine lüzumlu kıldığı ve hergün yaptığı virdlere denir. îster Kur'ân olsun, ister başkası olsun.
    [18] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Muvatta'.
    [19] Kur'ân-ı Kerim, Ankebût: 45
    [20] Kur'ân-ı Kerim, Bakara: 152.
    [21] Kur'ân-ı Kerim, Saffat: 143-144
    [22] Kur'ân-ı Kerim, Enbiyâ: 20.
    [23] Buharı. Müslim. Tirmizi.
    [24] Müslim. Tirmizî.
    [25] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizi
    [26] Müslim. Tİrmizî. Nesâî.
    [27] Müslim. Ebû Dâvud. Tİrmizî. Nesâî.
    [28] Tirmizî.
    [29] Müslim. Tirmizî.
    [30] Buhâri. Müslim. Tirmizî. Nesâî.
    [31] Buhârî. Müslim. Tirmizî. Muvattâ'. Nesâî.
    [32] Tirmİzî. îbn-i Mâce.
    [33] Buhârî.
    [34] Müslim.
    [35] Müslim. Nesâî. Tirmizî.
    [36] Müslim.
    [37] Buhârî. Müslim
    [38] Ebû Dâvud. Tirmizi.
    [39] Buhârî ve Müslim, hasen bir isnadla.
    [40] Buhârî. Müslim. Nesâî.
    [41] Ebû Dâvud. Nesâî.
    [42] Tirmizî. (Tirmizî demiştir ki, bu hadîs hasendir.)
    [43] Tirmizî.
    [44] Tirmizî. îbn-i Mâce. Hâkim, et-Müstedrek.
    [45] Tirmizî.
    [46] Tirmizî. Hâkim, el-Müsledrek.
    [47] Tirmizî. (Tirmizî demiştir ki, bu hadis basendir, sahihtir.)
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  6. #66
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)





    2- ZİKİR VE ÂDABI

    Faziletli Olan Amelleri İşlemek


    Bu ki, kendisine faziletli amellerden herhangi bir şey tebliğ edildiği zaman, o şeyin ehli olmak için, bir defa dahi olsa onunla insanın amel etmesi uygundur. Mutlak surette onu terk etmesi uygun değil; ondan müm­kün olanı yapmak gereklidir. Çünkü sıhhatında ittifak olan Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu hadîsi vardır.
    "Size bir şey emrettiğim zaman, gücünüz yettiği kadar o şeyden yapın."[1]


    Teşvik Ve Korkutma Ve Faziletler Hakkında Zayıf Hadislerle Amel Etmek


    Hadîs âlimleri, fıkıh âlimleri ve diğer âlimler şöyle demişlerdir: Fazi­letlerle terğıb ve terhib (teşvik ve korkutma) konularında, hadîs uydurma olmadıkça zayıf hadîslerle amel etmek caizdir vemüstahabdır. Fakat ha­ram, helâl, aîış-veriş, nikâh, talak ve bunlardan başka konularda zayıf ha­dislerle amel edilmez; ancak sahîh yahud hasen hadîslerle amel edilir. O kadar var ki, ihtiyatı gerektiren bir yerde zayıf hadîsle amel edilebilir. Nitekim bazı şeylerin satışına yahud nikâha dair keraheti ifade eden zayıf hadîs­le ihtiyad bakımından amel edilir. Çünkü müstahab olan kerahetten ko­runmaktır: fakat bu vacib değildir.
    Bu bülümü şu sebebden konu edindim: Çünkü bu kitabda hadîsler ge­lecektir. Onların sahîh, hasen yahud zayıf olduğuna işaret edeceğim ya­hud zühul veya başka bir sebebden sükût edeceğim. İstedim ki, bu kural, bu kitabın başlarında yerleşsin.


    Zikir Halkasında Oturmak


    Bil ki, zikir müstahab olduğu gibi, zikir ehlinin halkasında oturmak da müstahabdir. Bu husustaki deliller birbirini takviye etmektedir. Bu delil­ler, inşa-Allah yeri geldikçe gösterilecektir. Buna dair, İbni Ömer'in (Radı-yallahu Anhüma) naklettiği şu hadîs kâfi gelir:
    2- Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    "Cennet bahçelerine uğradığınız zaman, otiaym (nasibinizi akn)" As-hab sordu: Yâ Resûlallah, cennet bahçeleri nedir? Hazreti Peygamber bu­yurdu:
    "(Onlar) zikir halkalarıdır; çünkü Allah'ın gezip dolaşan melekleri var­dır, onlar zikir halkalarını ararlar. Bu zikir halkalarına geldikleri zaman, onları kuşatırlar.’’
    3- Muaviye'den (Radiyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlül-lah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabından halka (çember) bir cemaat kar­şısında durup şöyle dedi:
    "Niçin oturuyorsunuz?" Ashab: Oturduk Allah'ı zikrediyoruz, bizi İslâm'a ilettiğinden ve İslâm'la bize ihsan buyurduğundan O'na hamd edi­yoruz, dediler. Peygamber Salîallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurdu: "Ancak bu iş için oturduğunuza Allah'a yemin eder misiniz? Dikkat edin, ben sizi suçlamak için size yemin verdirmiyorum; fakat bana Cibrîl gelip haber verdi ki, Allah sizinle beraber meleklere karşı övünüyor,"[2]
    Ebû Saîd El-Hudrî ve Ebû Hureyre (Radıyallahu Anhüma) rivayet edil­diğine göre her ikisi Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyur­duğuna şahid olmuşlardır:
    "Allah'ı zikretmek için oturan bir toplumu muhakkak ki, melekler çevreler ve rahmet onları kaplar; üzerlerine huzur iner ve Allah Teâlâ bun­ları, kendi katında olanlara (meleklere) anlatıp över."[3]


    Kalb Ve Dil İle Zikir Etmek


    Zikir, hem kalb ve hem de dil ile olur. Zikrin en faziletlisi, her ikisiyle birlikte yapılanıdır. Kalb ve dilden birisiyle yapıldığı takdirde, kalb ile yapı­lan zikir, yalnız dil ile yapılandan daha faziletlidir. Sonra riya olur zannın­dan korkarak kalb ve dil ile birlikte zikri terk etmek uygun düşmez. Doğru­su zikirle Allah rızasını gözeterek onu hem dil ve hem de kalb ile birlikte yapmaktır. Biz, Allah kendisine rahmet etsin, kitabın başlarından Fudayl'-dan anlattık ki, "insanlar için (görürler diye) ameli terk etmek riyâdir."
    Eğer kişi, insanların kendisini murakabe etmesine bir kapı açarsa ve onların batıl zanlarının gelişinden kaçınırsa, o takdirde hayır kapılarının çoğunu kendisine kapamış ve dinin önemli işlerinden büyük bir kısmım aleyhine olarak kaybetmiş olur. Ariflerin yolu bu değildir.
    5- Hazreti Aişe'den (Radıyalîamı Anha) rivayet edildiğine göre demiştir
    "Namazdaki (yahud duadaki okuyuşunda) sesini yükseltme ve onda gizli de (okuyuş yapma, ikisi ortası olsun)." (Isrâ: 110) ayeti kerimesi, dua hakkında nazil olmuştur.[4]


    Zikrin Fazileti Hangi Amellerle Kazanılır


    Bil ki, zikrin fazileti tesbîh, tehlil, tahmîd, tekbîr ve [5] ve bunların benzerlerine bağlı değildir. Bunun doğrusu, Allah için iş yapan her itaatkâr, Allah Tealâ Hazretlerini zikredicidir. Saîd ibni Cübeyr (Radıyallahu Anh) ve diğer alimler böyle söylemişlerdir.
    Atâ (Allah rahmet etsin) şöyle demiştir:
    "Zikir meclisleri (toplantıları), helâl ve haramdan ibarettir: Nasıl sa­tın alırsın, nasıl satarsın, nasıl namaz kılarsın, nasıl oruç tutarsın, nasıl evlenirsin, nasıl boşarsm, nasıl hac yaparsın ve bunların benzeri şeylerdir."


    Çok Zikredenler Kimlerdir?


    Allah Tealâ Hazretleri şöyle buyurmuştur:
    "Bütün müslim erkekler ve müslim kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, ibâdete devamlı erkekler ve kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevâzi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ka­dınlar, Allah'ı zikreden erkekler ve kadınlar... (işte) Allah bunlara büyük bir mağfiret ve mükafat hazırlamıştır."[6]
    6- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre Resûlüllah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    "Müferridûn (her hallerinde Allah'ı zikredenler), öne geçmişlerdir."
    Sahabîler dediler ki, müferridûn kimlerdir? ya Resûlallah? Resûlüllah: "Al­lah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlardır." buyurdu.[7]
    Bil ki, yukarda geçen Ahzab sûresinin 35. ayeti kerimesinin anlamı üzerinde, bu kitab sahibinin önemle durması gerekir. Bunun manasının tefsirinde ihtilâfa düşülmüştür. İmam Ebu'l-Hasen, İbni Abbas'dan (Radı­yallahu Anhüma) rivayetinde der ki, Allah'ı zikirden murad, namazlar sonunda, sabah ve akşam, yataklarda, uykudan her uyarımca, evden sabah çıkıp akşam dönüşte Allah'ı zikredenlerdir.
    Mücahid de şöyle demiştir: Bir kimse, ayakta iken, otururken ve ya­tarken Allah'ı anmadıkça "Allah'ı çok zikreden erkeklerden ve kadınlardan" olmaz.
    Atâ' demiştir ki, beş vakit namazların haklarını gözeterek onları kılan kimse, "Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlar" hükmüne girer.
    7- Ebû Saîd El-Hudrî (Radıyallahu Anh) hadîsinde, Resûlüllah Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu varid olmuştur:
    "Bir adam, geceleyin hanımını uyandırıpta beraber iki rekât namaz kılsalar (yahud herbiri iki rekât namaz kilsa şeklinde ravinin şekki var­dır), Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlar arasına yazılırlar."Bu, meş­hur bir hadîstir.”[8]
    Büyük İmam Ebû Amr ibni's-Salah'dan (Allah ona rahmet etsin) sorul­du ki, Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlardan olmanın miktarı nedir? Dedi ki:
    "Peygamberden sabit olan zikirleri, sabah-akşam, gece-gündüz, değişik .durumlarda ve bütün vakitlerde devam etmektir. Bu zikirler de, hadîs kitab-Iarının özel bölümlerinde "Gece ve gündüz yapılacak zikir ve dualar" baş­lıkları altında toplanmıştır. Bunlara devam edenler, "Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlar" dan olurlar; daha doğrusunu Allah bilir.


    Abdestsız Zikir Yapılması


    Âlimler, abdestsiz, cünüb, hayız ve nifas halinde olanların hem dil ile, hem de kalb ile zikir yapmalarının cevazında ittifak etmişlerdir. Bu zikirler de, tesbîh (sübhânellah), tehlîl (lâilâhe illallah), tahmîd (Elhamdü lillâh), tekbîr (Allahu Ekber), Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e salât (Al-lahümme Salli Alâ Muhammed), dualar ve bunların benzerleridir. Ancak Kur'an okumak, cünüb olanlara, hayiz ve nifas halinde bulunan kadınlara haramdır. Bunlar, isterse az veya çok okusun, isterse âyetin bîr kısmını okusunlar, hüküm aynıdır. Bu kimselerin, telâffuz etmeksizin Kur'ân'i kalbden geçirmeleri caiz olduğu gibi, mushafa bakmak caizdir.
    İmamlarımız şöyle demişlerdir.: Musibet ve felâket anlarında, cünüb ve hayız olanların
    "înnâ lillâhi ve inna ileyhi râciûn
    "Biz, Allah'dan geldik ve O'na döneceğiz."[9] demeleri ve vasıtaya binme zamanında:
    "Sübhânellezî sahhara lenâ hazâ ve mâ künnâ lehû mukrinîn"
    "Bu vasıtayı bizim hizmetimize veren, noksanlıklardan münezzehtir; biz buna güç yetirenler değiliz."[10] ve dua yerinde:
    "Rabbena Âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil-âhireti haseneten ve kmâ azâbennâr
    Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru,"[11] demeleri caizdir; bu okuyuşlarla Kur'am kasdetme-dikleri takdirde... Yine cünüb ve hayız olanlar, Kur'am kasdetmedikleri zaman, "Bismillah" ve "Elhamdü lillah" diyebilirler; zikri kasdetseler de, hiç bir kasıdları olmasa da eşittir, Kur'ân'ı kasdetmedikçe günahkâr olmazlar. Okunuşu neshedilen (kaldırılan) âyeti okumaları caizdir. Meselâ: "Eşşeyhu veşşeyhatü izâ zeneyâ fercümûhümâ
    Yaşlı erkek ve yaşlı kadın zina yaparsa, onları recmediniz." gibi...
    Bunlar, Kur'am kasdetmiyerek bir insana: "Huzi'lkitâbe bikuvvetin"
    Kitabı kuvvetle al."[12]
    Yahud:
    "Udhulûhâ biselâmin âminin''
    Girin oraya selâmet ve güven içinde oiarak."[13] demeleri haram olmaz.
    Cünüb ve hayız olanlar, su bulamadıkları zaman teyemmüm ederler ve böylece Kur'an okumaları caiz olur. Bu teyemmümden sonra abdesti bozan hal olursa, onların kur'an okumaları haram olmaz. Nitekim gusül yaptıktan sonra abdesti bozulan kimsenin Kur'an okuyabilmesi de böyledir. (Ancak bu durumlarda Kur'ana yapışılmaz. Kur'ana tutmak için taharet (abdestli) üzere bulunmak şarttır.) sonra, ister yolculuk halinde ve ister ikâmet halinde olsun, suyun yokluğundan dolayı teyemmüm olmasında bir fark yoktur; teyemmümden sonra (cünüb ve hayız) Kur'an okuyabi­lir, teyemmüm arkasından abdesti bozulsa bile...
    İmamlarımızdan biri demiştir ki, (Cünüb veya hayız) eğer ikâmet ha­linde ise (seferi durumda değilse), bu teyemmümle namaz kılar ve ancak onunla namazda kur'an okuyabilir; namaz dışında Kur'an okuması caiz değildir. Fakat bunun doğrusu, yukarda söylediğimiz gibi her iki halde de Kur'an okumanın caiz olmasıdır; çünkü teyemmüm gusül yerindedir.
    Eğer cünüb olan kimse teyemmüm etse ve sonra su görse, o suyu kullan­ması (onunla gusletmesi) gerekir. Çünkü gusletmedikçe ona Kur'an okuma haram olduğu gibi, cünub olana haram olan her şey buna da haram olur.
    Eğer bu kimse teyemmüm edip namaz kılsa ve Kur'an okusa, sonra abdestsizlikten yahud başka bir farzdan dolayı yahud bunlardan başka bir iş için teyemmüm etse, Kur'an okumak ona haram olmaz.
    Sahîh ve muhtar olan mezheb budur; fakat bir kısım âlimlerimizin bu­rada ayrı bir görüşü vardır ki, o da Kur'an okumasının haram oluşudur. Bu görüş zayıftır. Ancak bir cünüb su bulamadığı gibi, teyemmüm ede­cek toprak cinsi bulamazsa, bulunduğu hal üzere, vakte hürmet için na­maz kılar; fakat namaz dışında Kur'an okumak ona haram olur, namaz İçinde de, Fatiha sûresinden ziyade okuması da haramdır.
    Bu durumda olan kimsenin Fatiha okumasının haram olup olmadığı hususunda iki görüş vardır. Bu iki görüşten sahîh olanı Fatiha sûresinin okunması haram değil, vacibdir. İkinci görüşe göre, Fatiha'yı okumak haramdır; ancak Kur'an okuyamayan bir kimsenin söyleyebildiği zikirler yapılır.
    Konumla ilgili olduğu için bu fıkıh meselelerim burada Özet olarak anlattım; yoksa fıkıh kitablarında delillere dayalı daha bir çok tamamla­yıcı bilgiler vardır, daha iyisini Allah bilir.


    Zikir Yapanın Takınacağı Tavır


    Zikir yapanın en mükemmel vasıfları takınması gerekir: Bir yerde otu-ruyorsa, kıbleye yönelir. Başını eğerek sükûnet ve vakarla, huzur ve huşu ile oturur. Eğer bu hallere riayet etmeyerek zikir yapılırsa caizdir ve bunu yapan hakkında bir kerahet olmaz. Fakat özürsüz olarak böyle bir dav­ranışla en faziletli hal terk edilmiş olur. Bu hususta kerahet olmadığına delil, Allah Tealâ Hazretlerinin şu âyetidir:
    "Gerçekten göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişip durmasında, akıl sahibleri için (Allah'ın kudret ve azametine delâlet eden büyük nişanlar ve) alâmetler vardır. Ayakta iken, otururken, yatarlar­ken Allah'ı zikredenler ve göklerle yerin yaratılışı üzerinde düşünen­ler.. .”[14]
    8- Hazreti Aişe (Radıyallahu Anha) şöyle demiştir:
    "Ben hayız halde iken, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kucağı­ma yaslanıp Kur'an okurdu."[15] Bir rivayette de: "Ben hayız iken, Pey­gamberin başı kucağımda idi." şeklindedir.[16]
    Yine Hazreti Aîşe'den (Radıyallahu Anha) şöyle dediği nakledilmiştir: "Ben divan üzerine yaslanırken (yatarken) hizbimi [17]adet edindiğim ez-kârımi) okurum."


    Zikir Yeri Nasıl Olmalıdır?


    Zikir yapılan yerin, insanı meşgul edecek şeylerden boş olması ve te­miz bulunması gerekir. Çünkü bu, anılana (Allah'a) ve zikre hürmet ba­kımından daha büyük saygı, ifâde eder. Bunun için, mescidlerde ve şe­refli yerlerde zikir övülmüştür.
    Büyük İmam Ebû Meysere'den (Radıyallahu Anh) nakledildiğine gö­re şöyle demiştir: "Allah Teâlâ, ancak pâk yerde zikredilir"
    Zikir yapanın ağzının da temiz olması uygundur; eğer ağzında deği­şiklik varsa, onu misvak (fırça) ile temizler. Bedeninde veya ağzında pis sayılan bir şey varsa, onu su ile yıkayarak giderir. Böyle bir halde zikir yapmak mekruh ise de haram değildir.
    Ağzında (İçki gibi) pislik varken Kur'an okumak mekruhtur. Haram olduğu hususunda iki görüş var; sahîh olanı haram olmayıştır.


    Zikir Yapılmayan Yerler


    Bil ki, zikir, şeriatın istisna ettiği haller dışında bütün ahvalde iyidir. Zikirlerin bablarında geleceklere bir işaret olmak üzere biz burada bir kıs­mını anlatacağız. Zikrin yapılmaması gereken yerler:
    Büyük-küçük abdest bozarken, cinsî münâsebet halinde iken, hatibin sesini duyan kimse için hutbe okunurken, namaza durulduğu zaman an­cak Kur'anla meşgul olunur; meşru olan dualardan başkası namazlarda yapılmaz (yalnız rükû ve secdesi olmayan cenaze namazında yapılabilir), uyku bastırmışken zikir yapmak mekruhtur. Yolda ve hamamda mekruh olmaz. Daha doğrusunu Allah bilir...


    Zikirden Maksad Kalbin Huzurudur


    Zikirden maksad, kalbin huzurudur (kimin huzurunda ne yaptığını bil-mesidir). O halde zikir yapanın maksadı bu olmalı ve bunu elde etmeye düşkün bulunması gerekir. Zikir sözlerinin mânâ ve lafızları üzerinde dü­şünmeli ve mânâsını anlamalıdır. Kur'an okumakta mânâyi anlamak ge­rekli olduğu gibi, zikirde de bu gereklidir; çünkü ikisi de maksud olan ibâdet manasında müşterektirler. Bundan dolayı sahîh olan muhtar mez-hebde, zikir yapan kimsenin "Lâ İlahe İllallah "daki "Lâ" yi uzatması müstahab kabul edilmiştir; çünkü burada mânâyı düşünmek vardır. (Hayır, hayır, asla... Allah'dan başka ibâdet edilecek bir ilâh yoktur, şeklinde dü­şünülüp bilinmelidir.) Allah daha iyisini bilir.


    Belirli Vakitlerde Yapılan Zikirler


    Bir kimsenin gece yahud gündüz vaktinde yahud namaz sonunda ya hud herhangi bir halde zikirden bir vazifesi var da, onu yapmaya imkân bulamayıp kaçırmış olursa, onu ihmal etmeksizin imkân bulduğu zaman yerine getirmelidir. Çünkü o zikre devamı âdet edindiği zaman, onu ka­çırmak için bir sebeb çıkarmaz. Fakat onu kaza etmekte gevşeklik yapar­sa vaktinde de o zikri kaçırması kolaylaşmış olur.
    9- Ömer İbni'l-Hattab (Radıyallahu Anh) Hazretlerinden rivayet edil­gine göre demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle bu­yurmuştur:
    "Kim okumasını âdet edindiği zikrini yahud ondan bir kısmını (gece­leyin yerine getirmeyip) uyur da sonra onu, sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, geceleyin onu okumuş gibi kendisine sevab yazılır."'[18]


    Zikrin Arasına Giren İşler Ve Haller


    Zikir yaparken ânz olan hallerde, bu haller sebebiyle kişinin zikrini kesmesi iyi olur. Sonra engel durum ortadan kalkınca zikrine devam eder. Ânz olan hallerden bir kısmı şunlardır:
    Kendisine selâm verildiği zaman, selâma karşılık verir ve sonra zikre döner. Yanında bir kimse aksırıpta "Elhamdü Lillâh" dediği zaman ona cevab olarak "Yerhamukellah" der sonra zikre döner. Cuma hutbesinin okunduğunu işittiği zaman, zikrini kesip onu dinler. Müezzinin ezan ve ikâmetini işittiği zaman, ona icabet eder (müezzinin kelimelerini tekrar­lar), sonra zikre döner. Kötü bir şey gördüğü zaman onu giderir yahud iyi bir işe delâlet edip onu yapar yahud bir şey öğrenmek isteyene cevab verir, sonra zikre döner. Yine uyku bastırdığı zaman yahud buna benzer çeşitli durumlar olduğu zaman hepsinde aynı şekilde hareket eder.


    Zikrin Kabul Edilmesinin Şartı


    Namazda ve namazın dışında meşru olan zikirler, ister vacib olsun­lar, ister müstahab olsunlar, kendi nefsine duyuracak kadar bir sesle te­lâffuz edilmedikçe, bunlar sayılmaz ve hesab edilmezler; ancak zikrede­nin kulağı sağlam olup bir arızası bulunmamalıdır.


    Belli Bir Vakte Bağlı Olmaksızın Yapılan Zikrin Fazileti Hakkındaki Deliller


    Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:
    "Kulun Allah'ı zikretmesi, diğer her şeyden daha büyüktür. "[19]
    "İbâdetle beni zikredin, ben de size sevabım vereyim."[20]
    "O Yûnus (peygamber) eğer tesbîh edenlerden olmasaydı, insanların öldükten sonra dirileceği (kıyamet) gününe kadar balığın karnında bekliyecekti."[21]
    "(Melekler) gece gündüz (Allah'ı) tesbîh ederler, bıkmazlar. "[22]
    "Allah'ı zikir her şeyden daha büyüktür." mealindeki âyeti kerime­yi, müfessirler şu manalarla tefsir etmişlerdir:
    1- "Kulun Allah'ı zikretmesi, diğer bütün şeylerden daha büyüktür ve daha faziletlidir."
    2- Katâde (Radıyallahu Anh) demiştir ki, bunun mânâsı "Allah"m zikrinde daha faziletli bir şey yoktur." demektir.
    3- İmam Ferra' ve İbni Kuteybe şu manayı vermişlerdir.
    "Allah'ı zikir, tesbîh ve tehlîldir. Bu da, kötü ve çirkin işlerden alı- . koyma bakımından en büyük şeydir."
    4- İmam Vakıdî'nin naklettiğine göre, İbni Abbas (Radıyallahu An-hüma) şu mana ile tefsîr etmiştir: "Allah'ın seni zikretmesi (mükâfatlan­dırması), senin onu zikretmenden daha büyüktür."
    Bu tefsirlerden anlaşılıyor ki, zikrin iki yönü vardır. Birisi kulluk gö­revi bakımından esas olan zikirdir. Kul için, gerçek manada Allah'ı anıp onu yüceltmesinden daha büyük bir fazilet olamaz. Diğeri de, yapılan bu zikir karşısında Allah'ın vereceği mükâfattır ki, bundan daha büyük bir şey olamaz. Nitekim bir kudsî hadîste şöyle varid olmuştur:
    "Kulum beni, kendi nefsinde zikredince, ben de onu zâtımda zikre­derim (onu, mükâfatlandırırım). Beni bir topluluk içinde zikrederse, ben de onu, kendilerinden daha hayırlı olan toplulukta (melekler topluluğun­da) anarım." (Sarih ibni Allân'dan özet).
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  7. #67
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Duada Elleri Kaldırmak Sonra Onları Yüze Sürmek


    Ömer İbnü'I-Hattab'dan (Radiyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki: "Resûlüliah Sallallahu Aleyhi ve Sellem duada ellerini kaldırdığı za­man, onları yüzüne sürmeden indirmezdi."[9]


    Duayı Tekrarlamak Mustahabdır


    İbni Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre: "Resûlül­iah Sallallahu Aleyhi ve Seîlem, üç defa duâ etmekten ve üç defa mağfi­ret dilemekten hoşlanırdı. "[10]


    Huzurlu Kalb İle Duâ Etmeye Teşvik Etmek


    Açıklanmış olduğu üzere duadan maksad kalbin huzurudur. Bunun de­lilleri anlatılamayacak kadar çoktur. Bunu bildirmeye de gerek yoktur. Ancak bereketlenmemiz için bir hadis anlatacağım:
    Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüliah Sellallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    "Kabul edileceğine inanarak Allah'a duâ edin. Biliniz ki Allah Tealâ gafil olan dalgın bir kalbden duayı kabul etmez.[11]


    Müminlerin Arkasından Duâ Etmenin Fazileti


    Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:
    "Onlardan (muhacir ve ensardan) sonra gelenler, derler ki: Ey Rabbi-miz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla."[12]
    Yine Allah Tealâ
    "Hem kendi günahın için, hem de mü'min erkek ve mü'min kadınlar için (Allah'dan) mağfiret dile." buyurmuşlardır.[13]
    "Rabbimiz, beni ve ana-babamı ve mü'minleri hesaba durulacağı gün­de (kıyamette) bağışla)."[14]
    Yine Allah Tealâ Nuh peygamberden haber vererek şöyle buyurmuştur:
    "Rabbim! Beni, ana-babamı, mü'min olarak evime gireni ve bütün mü'­min erkeklerle mü'min kadınları bağışla."[15]
    Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre, o Resû­lüliah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini dinledi: "Hangi bir müslüman kul, gıyabında kardeşine duâ ederse, muhakkak (görevli) me­lek: Ettiğin duâ kadar sana da var, der."
    Yine Ebu'd-Derda'dan diğer bir rivayet şöyledir. Peygamber Sallalla­hu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi: "Müslüman kişinin gıyabında karde­şine duası makbuldür. Başucunda görevli bir melek bulunur. Kardeşine her ne zaman bir hayırla duâ ederse ona görevli melek : Âmin (Allah'ım kabul etsin), sana da o kadar olsun, der."[16]
    İbni-Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "En çabuk kabul edilen duâ, gaibin gaibe duâsıdır."[17]


    Kendine İyilik Edene Duâ Yapılmasının Müstahab Olduğu Ve Yapacağı Duanın Şekli


    Bu bölümle ilgili çok şeyler vardır ki, bunlar daha sonra kendilerine mahsus yerlerde gösterilmişlerdir. Bunların en güzeli Tirmizî'den yaptı­ğımız rivayettir:
    Üsame İbni Zeyd'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüliah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
    "Kime bir iyilik yapılır da, o iyiliği yapana: Allah sana mükâfat olarak hayır versin, derse teşekkürü tam yapmış olur."[18]
    Dili koruma bölümünde sahih olan Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem'in hadisinde şöyle buyurduğunu sonra anlatacağız.
    "Size kim bir iyilik ederse ona karşılıkta bulunun. Ona karşılık olacak bir şey bulamazsanız, ona karşılıkta bulunduğunuza inanmcaya kadar ken­disine duâ edin."
    Duâ İsteyen Duâ İstenenden Daha Faziletli Olsa Bile Fazilet Ehlinden Duâ İstemek Ve Şerefli Yerlerde Duâ Etmek Müstahabdır


    Bil ki, bu bölümle ilgili hadisler bir araya getirilemeyecek kadar çok­tur. Bunda ittifak vardır. Buna en kuvvetli bir delil olarak da Ebû Dâvud ve Tirmizî'nin kitablarmda rivayet ettiğimiz hadisdir:
    Ömer İbnü'I-Hattab'dan (Radıyallahu Tealâ Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Ömre (haccı yapmak) için Peygamber Sallallahu Aley­hi ve Sellem'den izin istedim. İzin verip şöyle dedi: Ey kardeşciğim, du­andan bizi unutma. Peygamber (bana) bir söz söyledi ki, onun karşılığın­da dünya bana verilse, beni bu kadar sevindirmezdi." Bir rivayette de şöyle demiştir:
    "Ey kardeşciğim, bizi duana ortak yap.”[19]


    Mükellef Olan Bir Kimsenin, Kendine,Çocuğuna, Hizmetçisine, Malına Ve Benzeri Şeylere Beddua Etmesi Yasaktır


    Sahih bir isnadla Câbir'den (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan riva-yetde demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuş­tur: "Nefisleriniz aleyhine duâ etmeyin. Çocuklarınız aleyhine duâ etme­yin. Hizmetçilerinizin aleyhine duâ etmeyin. Mallarınızın aleyhine duâ et­meyin. Yoksa Allah tarafından duanın kabul edilip ihsanda bulunulan bir vakte düşürmüş olursunuz da, sizden (o beddua) kabul edilir."[20]
    Bu hadisi Müslim, Sahih'inin sonunda rivayet etmiş ve orada şöyle demiştir: "Nefislerinizin aleyhine duâ etmeyin, çocuklarınızın aleyhine duâ etmeyin, mallarınızın aleyhine duâ etmeyin, yoksa Allah tarafından dua­nın kabul edildiği bir vakte uygun düşürmüş olursunuz ve (o bedduayı Allah) sizden kabul eder."


    Duâ Eden Müslümanın Yahut Başkasının Dileği Kabul Edildiğine Dair Deliller


    Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:
    "Kullarım sana benden sorunca, ben rahmetimle yakınım duâ edenin duasını bana duâ yapınca kabul ederim."[21]
    Yine Allah Tealâ
    "Bana duâ edin; duanızı kabul edeyim." buyurmuştur.[22]


    Duanın Kabulünü İstemede Acele Edilmemelidir


    Ubâde İbni's-Sâmit'den (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayetde Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: Allah Tealâ'-ya yeryüzünde duâ eden hiç bir müslüman yoktur ki, onun istediğini Al­lah ona vermesin. Yahut ondan istediğinin karşılığı kadar kötülüğü kal-
    - dırır; günah şey istemedikçe yahut silâ-i rahmi kesmeyi dilemedikçe, Ce­maat içinden bir adam şöyle dedi: O zaman biz çok duâ ederiz. Peygam­ber (s.a.v): Allah'ın ihsanı çok daha fazladır.[23]
    El-Hâkim Ebu Abdullah bu hadisi Sahihayne dayanarak Müstedrek'-inde Ebu Said El-Hudri'den rivayet etmiş ve ona şunu ilâve etmiştir: "Ya­hut ona istediğinin karşılığını ahirette verir."
    Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayetde peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz acele edip: Duâ ettim de, duam kabul edilmedi, demedikçe, onun duası kabul edilir."[24]




    [1] NOT: Bu bölüm el-Ezkâr'ın Arabçasmda en sonda olduğu halde, yayıncı olarak kitabın ilk bölümüne nakledilmesini faydalı gördük.
    [2] Kur'anı Kerim, mü'min sûresi: 60.
    [3] Kur'anı Kerim, A'raf: 55
    [4] Kuranı Kerim, Enbiyâ Sürcsi:90.
    [5] Kur'anı Kerim, A'raf Süresi:55.
    [6] Kur'anı Kerim, Nisa Süresi:102.
    [7] Buharı, Müslim, Ebû Dâvud.
    [8] Kur'anı Kerim, Tevbe Süresi: 91.
    [9] Tİrmizi. Ebû Dâvud. jbn Mâce. Ebû Davud'un Sünen'inde İbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhiima) bunun benzerini hadis olarak rivayet enik. Bunlarsn hepsinin isnadından za't'vardır. Hafi7 Abdülhak, önceki ha­dis için demiştir ki, Tirmizî'ye göre sahih hadistir. Halbuki güvenilir kaynaklarda bu hadis için Tirmizî'nin sahih hadistir sözüne raslanmamakladır. Ancak bu garib bir hadistir ifadesi vardır.
    [10] Ebû Dâvud. Nesâi, El-Yevmü velleyletü. İbni Sünni.
    [11] Tirmizî. Hâkim. Tirmizİ'deki isnadı zayıftır.
    [12] Kur'anı Kerim, Haşir Siiresi:10.
    [13] Kur'anı Kerim, Muhammed Süresi:I9.
    [14] Kur'ani Kerim, İbrahim Süresi:41.
    [15] Kur'anı Kerim, Nuh Sürcsi:28
    [16] Müslim, Ebû Dâvud.
    [17] Tirmİzî Ebû Dâvud. Buhârî, el-Edebül-Müfred. (Tirmizi bu hadisi zayıf kabut etmiştir.)
    [18] Tirmizî. (Tirmizi, bu hasen olan sahih bir hadisdir, demiştir.)
    [19] Tirmizî, Ebû Dâvud. (Tİrmizi demiştir ki, bu hasen olan sİhih hadisdir.)
    [20] Ebû Dâvud, Müslim.
    [21] Kur'ani Kerim, BaUra Süresi:186.
    [22] Kur'anı Kerim, Mü'min Süresi:6O
    [23] Tirmizî. (Tirmizi demiştir: Bu hasen olan sahih bir hadisdir.)
    [24] Buharî-Müslim
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  8. #68
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    1- DUA ETMENİN USUL VE ÂDABI. 1
    Duanın Faydası ve Önemi:3
    İnsanın Salih Amelleri İle Allah Tealâ'ya Tevessül Ederek Duâ Etmesi3
    Duada Elleri Kaldırmak Sonra Onları Yüze Sürmek. 4
    Duayı Tekrarlamak Mustahabdır. 4
    Huzurlu Kalb İle Duâ Etmeye Teşvik Etmek. 4
    Müminlerin Arkasından Duâ Etmenin Fazileti4
    Kendine İyilik Edene Duâ Yapılmasının Müstahab Olduğu Ve Yapacağı Duanın Şekli5
    Duâ İsteyen Duâ İstenenden Daha Faziletli Olsa Bile Fazilet Ehlinden Duâ İstemek Ve Şerefli Yerlerde Duâ Etmek Müstahabdır. 5
    Mükellef Olan Bir Kimsenin, Kendine,Çocuğuna, Hizmetçisine, Malına Ve Benzeri Şeylere Beddua Etmesi Yasaktır. 6
    Duâ Eden Müslümanın Yahut Başkasının Dileği Kabul Edildiğine Dair Deliller. 6
    Duanın Kabulünü İstemede Acele Edilmemelidir. 6


    1- DUA ETMENİN USUL VE ÂDABI[1]


    Fıkıh âlimlerinin, hadis âlimlerinin, önceki âlimlerle sonraki âlimlerin çoğunluğunun görüşüne göre duâ etmek müstâhabdır. Allah Telalâ şöyle buyurmuştur: (Rabbınız buyurdu ki, bana duâ edip isteyin, kabul edip size vereyim.)[2]
    Yine Allah Tealâ
    (Yalvararak ve gizlice Rabbinize duâ edin) buyurmuştur.[3]
    Bu konuda ayetler çoktur ve meşhurdur.
    Sahih olan hadislere gelince bunlar ziyadesiyle bilinen şeylerdir, anla­tılmalarına da ihtiyaç yoktur. Biz yetecek kadar duaları ileride anlataca-. ğiz. Başarı Allah'dandır.
    İmam Ebu'l-Kasim El-Kuşeyrî (Radıyallahu Anh) Risale'sinde şöyle de­miştir:
    Duâ mı, yoksa sükût ve rızâ mı daha faziletlidir? konusu üzerinde in­sanlar farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
    Bir kısmı demiştir: "Duâ ibâdettir." diye geçen hadise dayanarak duâ daha faziletlidir. Çünkü duâ, Allah'a ihtiyacı göstermektir.
    Bir kısmı da: Kaderin hükmü altında sükût etmek ve sönük olmak da­ha sağlamdır ve kaderin geçmiş hükmüne rızâ göstermek daha iyidir, de­mişlerdir.
    Bir kısmı da şöyle demiştir: Duâ ve rızânın her ikisini bir araya getir­mek için, dil ile duaya ve kalb ile rızâya sahib bulunmalıdır.
    Kuşeyrî şöyle demiştir: Vakıtlar değişiktir. Bazı hallerde duâ, sükûttan daha faziletlidir. Duâ etmek edeb olur. Bazı hallerde de sükut etmek, duâ etmekten daha faziletli olur. O zaman sükût etmek edebdir. Bu ancak içinde bulunan hal ile anlaşılır. Eğer kalbinde duaya bir işaret buluyorsa onun duâ etmesi daha iyidir. Eğer sükût etmeye bir işaret buluyorsa, o zaman sükût etmek daha iyidir. Şöyle demek de doğrudur: Bir iş ki, müslüman-ların onda payı olacaktır yahut Allah Tealâ'nm onda bir hakkı vardır (müs-lümanların selâmetini istemek yahut Allah'ın dinini ikame etmek gibi) o zaman duâ etmek daha iyidir; çünkü duâ ibâdettir. Eğer işde şahsi bir pay varsa, sükut etmek daha iyidir. Duanın şartlarından biri de yemeğin helâl olmasıdır. Yahya İbni Muaz EI-Razî şöyle derdi: ben günah işler halde sana nasıl duâ ederim? Kerim olduğun halde de sana nasıl duâ et­mem?
    Kalbin huzur içinde olması da duanın edeblerindendir. İnşaallah delili gelecektir. Bazıları da demişlerdir ki, duadan maksad ihtiyacı göstermektir. Yoksa Allah Tealâ dilediğini yapar.
    İmam Ebu Hamid El-Gaza!î İhya'sında şöyle demiştir: Duanın edeble-ri ondur. Birincisi: Arefe gününü, ramazan ayını ve cuma gününü, gece­nin son üçte birini ve seher vakitlerini, şerefli zamanlar oldukları için göz­etleyip seçmektir.
    İkincisi: Bazı halleri fırsat bilip o hallerde duâ etmektir. Secde halinde, orduların karşılaşması zamanında, yağmur yağarken, namaz ikametinde ve ondan sonra duâ etmek gibi... Ben derim ki, kalbin yumuşaklığı halinde.
    Üçüncüsü: Kıbleye yönelmek, iki eli kaldırmak ve duâ sonunda elleri yüze sürmek.
    Dördüncüsü: Gizli ve aşikâr arasında sesi alçak tutmak.
    Beşincisi: Taşkınlık haline dönüşen zorlama davranışlar yapmamaktır. En iyisi, Peygamber ve ashabından nakledilen duaları yapmaktır. Her­kes güzel duâ yapamayacağı için, taşkınlığa düşmesinden korkulur.
    Âlimlerden biri şöyle demiştir: Zillet ve ihtiyaç dili ile duâ et, fesahat ve gösteriş dili ile değil. Denilir ki: Âlimler ve zâhidler yedi kelimeden fazla duâ yapmazlar. Bakara sûresinin sonunda Allah Tealânm buyurduğu şu âyet buna şahidlik etmektedir:
    "Rabbimiz, bizi muahaze etme..." Allah Tealâ hiç bir yerde bundan daha fazla kullarının duasından haber vermemiştir.
    Ben derim ki, bunun benzeri, İbrahim Sûresinde olan Allah Tealâ'nın şu sözüdür:
    "Hani İbrahim demişti: Rabbim! Bu beldeyi emniyet ve güven yeri yap.." Derim ki, âlimlerin çoğunluğunun görüşü, duâ konusunda kısıt­lama yapmamaktır. Yedi kelimeden ziyade duâ etmek de mekruh değil­dir. Doğrusu kayıdsız olarak duayı uzatmak müstahabdır.
    Altıncısı: Yalvarmak, iç huzuru duymak ve korkmaktır. Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:
    "Bütün peygamberler hayırlara koşarlar, umarak ve korkarak bize duâ ederlerdi. Bize karşı da teslimiyet içinde itaatkârdırlar."[4]
    Yine Allah Tealâ şöyle buyurmuştur: "Yalvararak ve gizlice Rabbinize duâ edin".[5]
    Yedincisi: Kesinlikle istemek ve duanın kabul edildiğine inanmak, iste­ğinin kabulünü doğrulamak. Bunun delilleri çoktur ve meşhurdur. Süf-yan İbni Uyeyne (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Sizden hiç biri­nizi, kendi için bildiği günahı, duâ etmekten asla alıkonıasın; çünkü Al­lah Tealâ mahlûkatın en kötüsü olan İblis'in:
    "Rabbim, insanlar dirilecekleri güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver. Allah buyurdu: Sen mühlet verilenlerdensin." duasını kabul etmiştir.
    Sekizinci: Duada ısrar etmek ve üç defa tekrarlamaktır. Duanın kabu­lünü acele istememektir.
    Dokuzuncu: Allah Tealâ'mn ismini anarak duaya başlamaktır. Ben de­rim ki, Allah Tealâ'ya hamd ve senada bulunduktan sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e salât getirmek ve yine böyle başlangıçta ol­duğu gibi aynen duayı tamamlamak.
    Onuncusu: Bu en önemlisidir ve duanın kabul edilmesinde esas ve asıl olandır. O da tevbe etmek, zulmü terk etmek ve Allah Tealâ'ya yönel­mektir.


    Duanın Faydası ve Önemi:


    Gazali şöyle demiştir; eğer sorulursa; Allah'ın takdir ettiği hüküm geri çevrilmeyeceğine göre, duanın faydası nedir? Bil ki, Belâyı duâ ile geri çevirmek de kader cümiesindendir. Duâ, belânın geri çevrilmesi için ve rahmetin bulunması için bir sebebdir. Kalkanın, silâhı geri çevirmeye, su­yun, yeryüzünde nebatîn çıkmasına sebeb olması gibi. Duâ ile belâ da böy­ledir. Silâhı taşımamak, kaza ve kaderi itiraf etmenin şartından değildir. Allah Tealâ, şöyle buyurmuştur:
    "(Mü'minler) tedbirlerini alsınlar, silahlarını takınsınlar."[6] Böylece Allah Tealâ işi takdir etti ve sebebini de takdir etmiştir. Duada söylediği­miz faydalar vardır. Anlattığımız fayda da kalb huzuru ve ihtiyaçtır. Bu iki haslet ibâdetin ve marifetin başıdır. Allah en iyisini bilendir.


    İnsanın Salih Amelleri İle Allah Tealâ'ya Tevessül Ederek Duâ Etmesi


    îbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edilen "Mağara arkadaşları" hadisinde şöyle anlatmıştır:
    "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu dinle­dim: "Sizden önceki ümmetlerden üç kişi, yola çıkıp yürüdüler. Nihayet bir mağarada barınıp gecelemek zorunda kaldılar ve oraya girdiler. Son­ra dağdan bir kaya parçası yuvarlanıp mağarayı üzerlerine kapadı. Ara­larında dediler ki, bu kayadan kurtulup çıkmanız için tek çare, yaptığınız amellerin en iyisi ile (tevessülde bulunarak) Allah Tealâ'ya duâ etmeniz-dir. Aralarından bir adam şöyle dedi: Allah'ım! Benim çok yaşlı ihtiyar ana-babam vardı. Onlardan önce ne aileme ve ne de mallarıma su ver­mezdim." Böylece İbni Ömer, onlar hakkındaki uzunca hadisi anlattı. Onlardan her biri salih ameli hakkında: Ya Rabbi, eğer senin rızam iste­yerek ben bu işi yapmışsam, içinde bulunduğumuz tehlikeden bizi kur­tar, diye duâ etmişti. Onlardan her birinin duası sonunda o mağaradan bir kısım açıldı. Nihayet üçüncünün duası sonunda mağaranın tamamı açıldı ve çıkıp gittiler."[7]
    İmamlarımızdan El-Kadi Hüseyin ve başkası yağmur duası konusunda bu manayı taşıyan şu sözü söylemişlerdir: Darlık içine düşen bir adamın kendi salih ameli ile duâ etmesi müstahabdır. Bu geçen hadisi de delil gös­termişlerdir. Böyle amellere dayanarak duâ etmek üzerinde söz söyle­nebilir; çünkü bir nevi amele dayanarak istemek oluyor ki, bu da mutlak surette Allah Tealâ'ya ihtiyacı terk etmek demektir. Duadan asıl maksad ise ihtiyaçtır. Peygamber bu hadisi şerifi, o mağara arkadaşlarını övmek için buyurmuştur. Ancak Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu­nu anlatışı da, salih amele tevassül ile duanın doğru olacağına bir delil­dir. Başarı Allah'dandır.
    Duâ konusunda selefden nakledilen sözlerin en güzeli, Evza'i'den ri­vayet edilendir. Allah Tealâ ona rahmet etsin, o şöyle demiştir:
    İnsanlar yağmur duasına çıktılar. İçlerinden Bilâl İbni Sa'd kalktı son­ra Allah'a hamd edip senada bulundu. Sonra şöyle dedi: Ey hazır olan topluluk! Siz günahları ikrar etmiyormusunuz? Onlar evet ediyoruz, de­diler. Bunun üzerine Bilâl şu duayı yaptı: Allah'ım, senin şöyle buyurdu­ğunu dinledik:
    "İyilik edenleri kınamaya bir yol yoktur."[8] Biz günahları ikrar et­tik. Senin mağfiretin ancak bizim gibilere olur, (bizim gibilerden başka­sına olur mu?) Allah'ım bize mağfiret et, bize buyur ve bize yağmur ver. Böylece ellerini kaldırdı, insanlar da merhamet ellerini kaldırdılar. Sonra yağmura kavuştular. Şairler bu mana üzerinde şiir söylemişlerdir:
    Günahkârım, çok yanılmışım; fakat afv geniştir. Eğer günah olmasaydı, afv vaki olmazdı...
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  9. #69
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)



    GİRİŞ



    GİZLİ VE AŞİKAR BÜTÜN İŞLERDE İYİ NİYYET VE İHLASLI OLMAK


    Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:
    "O iman etmeyenler, ancak İslama yönelip ibâdeti Allah'a has kılarak (halis bir niyyetle) O'na ibâdet etmekle emredilmişlerdir."[1]
    "O kurbanların ne etleri, ne de kanları asla Allah'a ulaşmaz; fakat sizden olan takva O'na ulaşır." (Hac: 37)
    İbni Abbas (Radıyallahu Anhüma), bu ayeti kerimede geçen "takva" kelimesinin manasını "Niyyetler" olarak tefsir etmiştir.
    İhlâs, niyyeti halis yapmaya ve onu riya gibi bulaşık şeylerden arın­dırmaya denilir. Cenab-ı Hak, zati Ulühiyyetine, ihlâs ile ibâdet etmeyi emretmesinden anlaşılıyor ki, işin başından sonuna kadar ihlâsa sahib bu­lunmak gereklidir. Bütün kulluk vazifelerini sırf Allah'ın emirleri olduğu için yerine getirmek, yasaklarından da aynı duygu ile kaçınmak ve başka bir maksad gütmemek, îhlâsla Allah'a ibâdet etmek olur ve halis niyyet taşınmış olduğundan böyle kimseye de "Muhlis" denir. Bu ayeti kerime­den, geçerli niyyetin "halis niyyet" olduğu anlaşıldığından her görevde niyyetin bulunmasının şart olduğu hükmü ortaya çıkmaktadır, niyyetin yeri de kalbdır. Emredilen işi Allah rızası için yapmak ve başka bir maksad gözetmemek de, halis niyyetin husulüdür ve kuldan istenen de budur. îh­lâsla yapılan salih ameller Allah'a yükseltilir. îşte Allah rızası için halis niyetle yapılan işlerin Allah katında sevabı vardır.
    1- Ömer İbni Hattab (Radiyallahu Anh) den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    "(Yapılan) bütün işler niyyetlere göredir, (kalblerdeki niyyetlerle de­ğer kazanırlar); ve herkes için ancak niyyet ettiği şey vardır. O halde ki­min hicreti (Bir yerden bir yere gidişi) Allah ve O'iıun Resulü için ise, onun hicreti, Allah ve Resulü yolunda olmuştur. Kimin de hicreti dünya için ise ona ulaşır yahud bir kadın içinse onu nikâhlar. Böylece hicreti, hicret etmiş olduğu şeydedir (taşıdığı niyete göre işi değerlendirilir."'[2]
    Bu hadîs-i şerif sahîhdir ve sahih olduğunda ittifak vardır. Aynı za­manda hadîsin derecesinin büyüklüğü ve yüksekliği üzerinde alimler gö­rüş birliğine .varmışlardır; çünkü islâmın temelini teşkil eden hadîslerden birisidir bu...
    İlk devirdeki alimler ve bunlara uyan sonrakiler (Allah Tealâ onlara rahmet etsin), kitablarına bu hadîsle başlamayı severler ve tercih ederlerdi; Bunu da, daha başlarda iyi niyete, onu gözetip îtina göstermeye bir tenbih (uyarma) olsun diye yaparlardı,
    îmam Ebû Saîd Abdurrahman ibni Mehdî'den (Allah Tealâ ona rahmet etsin) bize rivayet edilmiştir, demiştir ki:
    "Kim kitab yazmak isterse, bu hadîs ile başlasın."
    îmam Ebû Süleyman El-Hattabî da (Allah ona rahmet etsin) şöyle de­miştir: "Dîn işlerinden olup ilk başlayan ve ortaya çıkan her şeyin başın­da bu = ameller niyete göredir = hadîsini getirmeyi, bizim geçmiş üs-tadlanmiz müstahab görürlerdi; çünkü din işlerinin hepsinde buna ihti­yaç vardır.
    ibni Abbas'dan (Radiyallahu Anhüma) bize nakledildiğine göre şöyle demiştir: "İnsan, ancak niyyeti miktarmca korunur."
    Başka biri de: "insanlara niyyetlerine göre (sevab ve azab) verilir."
    Büyük İmam Ebü Aü Fudayl ibni İyad'dan (Radiyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "İnsanlar için hayırlı işi terk etmek riyadır; insanlar için amel etmek şirktir. İhlâs, bunların her ikisinden de
    Allah'ın seni kurtârmasıdır."
    İZAH: İnsan hayırlı bir iş yapacağı zaman, eğer halkın kendisine riya­kar demelerinden hoşlanmayarak bu işi yapmaz ve daima ihlâs sahibi kimse olduğunun bilinmesini isterse riya olur. İşi, kendisini iyi niyetli bilsinler, iyi kimse görünsün diye terk etmiş olur ki, bu da haram olan şeydir. Al­lah için yapılması gereken işleri, başkası için yapmak şirk olur; çünkü Allah rızasına ait olan bir iş Allah'dan başkasının rızâsı için yapılmış ve Allah'a tercih edilmiş olur. İşte bu iki hah" terk ederek sırf Allah rızası için amel etmek ihlâstir ve Allah katında makbuldür.
    İmam Haris El-Muhâsibî (Allah ona rahmet etsin) Şöyle, demiştir: "Sa­dık o kimsedir ki, kendi kalbinin düzelmesi için, insanların kalblerinde olan tüm değerinin kalblerinden çıkışında bir sakınca görmez, yapmış ol­duğu güzel işlerden bir zerre miktarına dahi insanların muttali olmasını sevmez ve kötü işini de insanların bilmesini çirkin görmez."
    Huzeyfe El-Mar'aşî'den rivayette şöyle demiştir:
    "İhlâs, kulun gizli ve aşikâr hallerde işlerinin eşit olmasıdır!"
    İmam ve üstad Ebû'l-Kasim EI-Kuşeyrî'den (Allah ona rahmet etsin) bize rivayet edilmiştir; şöyle demiştir:
    ('İhlâs, ibadeti, sırf Yüce Allah'ın hakkı olmak maksadıyla yapmaktır. Bu da, bir yaratığa gösterişte bulunmaksızın yahud insanlarca iyi olan bir şeyi beklemeksizin yahud onlardan herhangi bir övgüyü sevmeksizin ya­hud Allah'a yaklaşmaktan başka herhangi bir mana taşımaksızın yapılan ibâdetle Allah'a yaklaşmayı murad etmektir.'*
    Büyük İmam Ebû Muhammed Sehl ibni Abdillah Et-Tüsterî (Radi­yallahu Anh) şöyle demiştir: "Akıllılar, İhlasın açıklanmasına baktılar da, ' şundan başkasını bulamadılar: İnsanın gizli ve aşikâr hallerinde sükûn ve hareketinin Allah için olmasıdır ve buna dünya ve nefis arzusunu ka­rıştırmamaktır.
    Üstad EbÛ Ali Ed-Dekkak'dan (Radiyallahu Anh) bize rivayet edildiği­ne göre şöyle demiştir:
    "İhlâs, insanların yorumlarından kendini uzak tutmaktır; sıdk ise, nefse uymaktan temizlenmektir. İhlâs sahibinde riya yoktur; sadık kimsede de gururlanma yoktur."
    Zü'n-Nûni Mısrî'den (Allah ona rahmet etsin) rivayet edildiğine göre
    şöyle demiştir:
    "Üç şey ihlâs alâmetlerindendir: İnsanlardan olacak övme ve yermeyi eşit tutmak; yapılan işlerde, işleri görmeyi unutmak ve işin sevabım ahirette gerekli bulmak...'
    Kuşeyrî'den (Allah ondan razı olsun) bize rivayette şöyle demiştir: "Sid-kın en azı, gizli ve aşikâr halin eşit olmasıdır."
    Sehlü't-Tüsterî'den: "Kendi nefsini yahud başkasını yağlayan bir kul, sıdkın kokusunu koklayamaz.*'
    Allimlerin bu ihlâs ve sidk konusundaki sözleri sınırlı olmayacak kadar çoktur. Benim gösterdiklerim anlayan kimse için kâfidir.




    [1] Kur'ân-ı Kerim, Beyyine: 25
    [2] Buharî. Müslim. Ebü Davud. Tirmizî. Nesâî.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  10. #70
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Dualar ve Zikirler. (Darulkitap İslam Ansiklopedisi)

    Dinlediği Eserler:


    Neşe'inin sünenini, İmam Malik'in Muvatta'mı, Şafi'inin Müsned'ini, Ahmeb İbni Hanbel'in Müsned'ini, Darimî'yi, İsfiranî'yi, Ebu Ya'lâ El-Musıllî'yi, Süneni İbni Mâce'yi, Dârekutnî'yi, Beyhakî'yi, Bagavî'nin Şerhu's-Sünne'sini, yine onun tefsirden Mealimu't-Tenzirini, Zübeyr İbni Bekkâr'm Kitabu'l-Ensab'ım, El-Htabu'1-Nebatiye'yi, Risaletü'l-Kuşeyriye'yi, İbni Sünni'nin Amelü'l-Yevmi ve'I-Leyleti kitabını, Hatib Bağdadî'nin Adabu's-Sami' ve'r-Ravi kitabını ve bunlardan başka çok risaleleri talebelerinden dinledi.


    Talebeleri:


    Rendesinden ilim alan kimselerden bir kısmı şunlardır: Alâuddin b. At-tar, Şemsuddin b. El-Nakıb, Şemsuddin b. Ca'van, Şemsuddin b. Kam-, mah, Hafız Cemalüddin EI-Müzzi, Kadı'l-Kuzat Bedruddin b. Cemaa, Re-, şidüddin El Hanefi, Ebu'l-Abbas Ahmed b. Ferhu'I-Işbili ve çok kimseler...


    Ahlakı Ve Özellikleri:


    Hal tercemesi yazarlarının hepsi şu görüş birliğine varmışlardır: Zühd yönü ile Nevevî başta gelen bir alimdi, takvada öncü idi. Hakimlere öğüt vermek, iyiliği emredip kötülüklerden alıkoymakta eşi yoktu.
    Nevevî'nin hayatından özellikle bu zühd yaşayışı üzerinde bu kısa ya­zımızla durmayı hoş buluyoruz:


    Zühd Yönü:


    İmam Nevevî, Yemek, elbise ve evlenme isteklerinden uzak kaldı. Bütün bunlara karşı, ilim lezzetini yeterli buldu. Bakıldığı zaman görülür ki, O basit bir mekândan Şam gibi nimet ve bereketleri çok olan bir yere göç etti. O zamanda da gençliğin olgunluk çağındaydı. Bununla beraber şehevî arzularından ve lezzetlerinden yüz çevirmiş, yaşam sıkın­tısı ve darlığını kabullenmişti.


    Vera' Yönü:


    Onun hayatında, kuvvetli bir vera'a delâlet eden pek çok örnekler vardır. Onlardan bir kısmı: Şam bölgesinin meyvalarından
    yemezdi. Bunun sebebi kendisine sorulduğu zaman derdi ki, Şam'ın va­kıf yerleri çoktur. Mülkler de şer'an hacir altında bulunanlarındır. Bu gi­bi yerlerden faydalanmak caiz değildir, ancak ekinleri sulamak ve topla­yıp biçmek gibi hizmetler karşılığında ihtiyaç miktarı onlardan faydala­nılabilir. Burada da alimler arasında ihtilâf vardır. Bunlardan faydalan-mavi caiz gören, üzerine hacir konulan kimsenin ve yetimin yararına olan hizmetin bulunmasını şart koşmuştur. İnsanlar ise mülk sahibinin ürün­lerinin ancak binde birini korumaktadırlar. Benim nefsim bunu nasıl hoş görür?
    Nevevî, Revahiye Medresesindeoturmayı diğer medreseler üzerine ter­cih etti. Çünkü o medrese, tüccarlardan birinin binası idi.
    Hadis Medresesinde hocalara büyük bir ikramiye verilirdi. Ondan bir kuruş bile almamıştır. O parayı Medrese Amirinin yanında toplar, sonra bir yıllık ikramiyesi birikince, o para ile bir mülk satmalıp onu Hadis med­resesine vakfederdi; yahut o para ile kitaplar satın alarak onları hadis med­resesinin kütübhanesine vakfederdi. Böylece o paralarla başka bir şey al­mazdı. Bir ihyitacı olmadıkça va adamın din inancı hakkında kesin bir bilgisi olmadıkça, hiç kimseden bir hediye veya bağış kabul etmezdi. An­cak ana-babasından ve akrabalarından yardımı kabul ederdi. Annesi ona giymesi için gömlek ve benzeri elbiseler gönderirdi. Babası da ona yiye­cek gönderirdi. Şam'da Revahiye Medresesinde konukladığı odasında uyur ve bundan başka bir şey istemezdi.


    Ölümü:


    Hicretin 676 yılında, Evkaf'dan emanet olarak almış olduğu kitabları geri verdikten sonra Neva köyüne döndü. Hocalarının mezarla­rını ziyaret etti. Onlar için duâ etti ve ağladı. Hayatta olan dostlarını da ziyaret ederek onlarla vedalaştı. Babasını ziyaret ettikten sonra, Beytül-Makdisî ve Halil İbrahim'in makamını ziyaret etti. Sonra Neva köyüne döndü ve orada hastalandı. Receb ayının yirmi dördünde vefat etti. Ölüm haberi Şam'da ve çevresinde yayılınca, oralar ağlamakla inledi. Öİümüa-den dolayı müslümanlar son derece üzüldüler. Kadı'l-Kuzat İzzuddin Mu-hammed b. Eî-Saiğ ve arkadaşlarından bir cemaat onun kabri üzerinde namaz kılmak için Nevâ'ya gittiler. Onun arkasından çok kimseler mer­siye okudu. Muhammed b. Ahmed b. Ömer El-Hanefi El-İrbilî, mersiye okuyanlardan biridir. Otuz üç beyte varan kasidesinden şu beyitleri ben seçtim:
    Musîbet ağır geldi,.olay büyük kitleye yayıldı
    Senin uzun yaşamını istemek ölümle yıkıldı
    Ölüme yakınlık kazandıktan sonra yalnızlığa çekildin
    Senin yokluğun hem geceyi, hem de gündüzü üzmüştür
    Sen din için aydınlanılan bir nur kaynağı idin
    Söz ve amel senin nurundan kaynaklanıyordu
    Bu dünyadan ve süslerinden uzak kaldın
    Öyle bir azim ve kudretle ki, dillere destan oldun
    Dünyayı küçümseyip zevklenmeyerek ondan yüz çevirdin
    Gerçek şu ki, ahiretin için çalışıp onunla zevklendin.
    İşte müslümanların ilim sancaklarından bir sancak böyle durulmuş ol­du. Bu da, ilim yolunda cihad yaptıktan ve müslümanlara büyük ilim ha­zineleri bıraktıktan sonra olmuştur. İslâm alemi onun hayır ve bereketini anmaya devam edecektir. Daima müslümanlar Yüce Allah'dan onu rah­met ve rızasına gark etmesini dileyeceklerdir.
    Allah İmam Nevevî'ye bol bol rahmet etsin ve onu Allah kendilerine ihsan buyurduğu peygamberlerle, sıddıklarla, şehidleıie ve salih kimse­lerle hasretsin. Bunlar ne güzel arkadaşlar!... Allah bizi peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sancağı altında onunla bir arada toplasın.




    [1] Süneni Tirmizî. Hno: 3368-9.
    [2] İmam Nevevi, Uysal Yayınları:
    [3] İhn Kesir, Bakara: 168 tefsiri.
    [4] Tirmizî, İbn Mâee. Ebû Dâvud.
    [5] Süneni Tirmizî; Hno: 3473.
    [6] R- Safihîn
    [7] Ebû Dâvud. İbn Sünnî.
    [8] Kur'am Kerim, A'raf Suresi: 55-56. R. Salihtn.
    [9] Kur'am Kerim, Enbiya Suresi: 90. A'raf S üresi :55.
    [10] Süneni Tirmizî: Hno: 3492. Müslim: Hno: 1880
    [11] C. Sağîr: 2/17. Buhârî.
    [12] C. Sağîr: f/52.
    [13] İbni Mâce: Hno: 1137.
    [14] Tirmizî: Hno; 7442.
    [15] Tirmizi. Hâkim.cl-Müstedrek.
    [16] Tirmizî. Tac 5/110.
    [17] Kur'ân-ı Kerim, Bakara: 152
    [18] El-Cami'u li'1-ahkâmi'l Kur'ân, Cüz: 2, Sayfa: 171-Mütercim.
    [19] Kur'ân-ı Kerim, Zâriyat: 56
    [20] Sahih-i Müslim, Ebü Hüreyre (r.a)'den. Ebü Dâvud. Tirmizî. Muvatta'.
    [21] Müsned: Kıdem sırasına göre sahabenin rivayetlerini toplayan hadis kitablanna ve Cüz de, yalnız bir ravinin rivayetlerini yahud bir konu üzerindeki hadisleri toplayan kitablara denilir.
    [22] Kur'ân-ı Kerim, Zâriyat: 56
    [23] Kur'ân-ı Kerim, Bakara: 152
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Sayfa 7/8 İlkİlk ... 5678 SonSon

Benzer Konular

  1. ::ReSiMLi DuaLaR ::
    By Konyevi Nisa in forum Dua Deryası
    Cevaplar: 69
    Son Mesaj: 19.10.13, 06:34
  2. Dualar ve Zikirler – Imam Nevevi
    By By-MUZAFER in forum E-kitap bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.02.11, 14:15
  3. Tavsiye Edilen Zikirler
    By Günışıgı in forum Sünnet-i Seniyye
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 27.01.11, 21:10
  4. Mescide Girerken Okunacak Duâ Ve Zikirler
    By ACİZKUL in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 22.04.10, 21:13
  5. Samimi Dualar
    By SiLa in forum İbretli Hikayeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03.07.08, 13:44

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •