***
DIŞARDA
Points: 47.246, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 75,0%
Achievements


Nur Çeşmesi Tek başı ile kırda dolaşırken dört silahlı jandarma gönderilip “Neden ş
Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî, Samsun’da münteşir Büyük Cihad Gazetesinde neşrolup, orada muhakemesi görülen bu müdafaayı İstanbul mahkemesinde okumuş ve mahkeme beraatle nihayet bulmuştur.
Gizli düşmanlarımız bu Ramazan-ı Şerîf'te, tekrar, adliyeyi benim aleyhime sevkettiler. Mes'ele de, bir gizli komünist komitesiyle alâkadardır.
Birisi: Bütün bütün kanun hilâfına olarak, beni tek başımla ve yalnız olarak kırda ve dağda otururken, üç silâhlı jandarma ile bir başçavuş yanıma gönderdiler. "Sen başına şapka giymiyorsun" diye, zorla beni karakola getirdiler. Ben de, adaleti hedef tutan bütün adliyelere söylüyorum ki:
Böyle beş vecihle kanunsuzluk edip, kanun namına beş vecihle İslâm kanunlarını kıran adam, hakikî kanunsuzluk ile ittiham edilmek lâzım gelirken, onların o acib kanunsuzluğu ve bahanesiyle iki seneden beri vicdani azab verdiklerinden; elbette mahkeme-i kübra-yı haşirde bunun cezasını çekeceklerdir. Evet, otuzbeş senedir münzevî olduğu halde hiç çarşı ve kasabalarda gezmiyen bir adamı, "Sen frenk serpuşunu giymiyorsun" diye ittiham etmeğe, dünyada hangi kanun müsaade eder? Yirmisekiz senedenberi beş vilâyet ve beş mahkeme ve beş vilâyetin zâbıtaları onun başına ilişmedikleri halde, hususan bu def'a İstanbul mahkeme-i âdilesinde yüzden ziyade polislerin gözleri önünde, hem iki ayda yaya olarak her yeri gezdiği halde, hiçbir polis ilişmediği ve mahkeme-i temyiz "bere yasak değil" diye karar verdiği, hem bütün kadınlar ve başı açık gezenler ve bütün askerî neferler ve vazifedar me'murlar giymeyeğe mecbur olmadıklarından ve giymesinde hiçbir maslahat bulunmadığından ve benim resmî bir vazifem olmadığından- ki resmî bir libasdır- bereyi giyenler de mes'ul olmazlar denildiği halde, hususan münzevî ve insanlar arasına girmeyen ve Ramazan-ı Şerifin içinde böyle hilâf-ı kanun ve çirkin bir şey ile ruhunu meşgul etmemek ve dünyayı hâtırına getirmemek için has dostlariyle dahi görüşmeyen, hattâ şiddetli hasta olduğu halde, ruhu ve kalbi vücudiyle meşgul olmamak için ilâçları almayan ve hekimleri çağırmayan bir adama şapka giydirmek, ecnebî papazlara benzetmek için ona teklif etmek ve adliye eliyle tehdit etmek, elbette zerre kadar vicdanı olan bundan nefret eder.
(Sh: N-120)
Meselâ: Ona teklif eden demiş: "Ben emir kuluyum." Cebr-i keyfî kanun ile emir olur mu ki, emir kuluyum desin. Evet, Kur'an-ı Hakîm'de, Yahudi ve Nasranîlere başta benzememek için ona dair âyet olduğu gibi
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اَطِيعُوا اللَّهَ وَاَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاُولِى اْلاَمْرِ مِنْكُمْ
âyeti, ulül-emre itaati emreder. Allah ve Resûlünün itâatına zıt olmamak şartiyle, o itaatın emir kuluyum diye hareket edebilir. Halbuki bu mes'elede, an'ane-i İslâmiye kanunları; hastalara şefkatle incitmemek, gariblere şefkat edip incitmemek, Allah için Kur'an ve ilm-i îmanîye hizmet edenlere zahmet vermemek ve incitmemek emrettiği halde; hususan münzevî, dünyayı terketmiş bir adama ecnebi, papazlarının serpuşunu teklif etmek on vecihle değil, yüz vecihle kanuna muhalif ve İslâmın an'anevî kanunlarına karşı bir kanunsuzluktur ve keyfi bir emir hesabına o kudsî kanunları kırmaktır. Benim gibi kabir kapısında, gayet hasta, gayet ihtiyar, garip, fakir, münzevî, sünnet-i seniyyeye muhalefet etmemek için otuzbeş seneden beri dünyayı terkeden bir adama bu tarz muameleler, kat'iyyen şek ve şüphe bırakmadı ki; komünist perdesi altında anarşilik hesabına vatan ve millet ve İslâmiyet ve din aleyhinde müthiş bir su'-i kast eseri olduğu gibi, İslâmiyete ve vatana hizmete niyet eden ve müthiş haricî tahribata karşı cephe alan dindar meb'uslar ve Demokratlara dahi büyük bir su'i kasttır. Dindan meb'uslar dikkat etsinler. Bu dehşetli su'-i kasta karşı müdafaada beni yalnız bırakmasınlar
________
(Hâşiye): Rus'un Başkumandanı kasten önünden üç def'a geçtiği halde ayağa kalkmayan ve tenezzül etmeyen ve onun idam tehdidine karşı izzet-i İslâmiyeyi muhafaza için ona başını eğmiyen: İstanbul'u istilâ eden İngiliz Başkumandanına ve onun vasıtasiyle fetva verenlere karşı, İslâmiyet şerefi için, idam tehdidine beş para ehemmiyet vermeyen ve "Tükürün zâlimlerin o hayâsız yüzüne!" cümlesiyle ve matbuat lisaniyle karşılayan; ve Mustafa Kemal'in, elli meb'us içinde hiddetine ehemmiyet vermeyip, "Namaz kılmayan hâindir"diyen; ve Divan-ı Harb-i Örfi'nin dehşetli suallerine karşı, "Şeriatın tek bir mes'elesine ruhumu feda etmeğe hazırım." deyip dalkavukluk etmeyen ve yirmisekiz sene, gâvurlara benzememek için inzivayı ihtiyar eden bir İslâm fedaisi ve hakikat-ı Kur'aniyenin fedakâr hizmetkârına maslahatsız, kanunsuz denilse ki; "Sen, Yahudi ve Hıristiyan papazlara benziyecek
(Sh: N-121)
sin, onlar gibi başına şapka giyeceksin, bütün İslâm Ulemasının icmasına muhalefet edeceksin; yoksa ceza vereceğiz" denilse, elbette öyle her şey'ini hakikat-ı Kur'aniyeye feda eden bir adam, değil dünyevî hapis veya ceza ve işkence, belki parça parça bıçakla kesilse, cehenneme de atılsa, kat'iyyen; yüz ruhu da olsa, bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, feda edecek...
Acaba, bu vatan ve dinin gizli düşmanlarının bu eşedd-i zulm-ü nemrudanelerine karşı, manevî pekçok kuvveti bulunan bu fedakârın tahammülü ve maddî kuvvetle ve menfî cihette mukabele etmemesinin hikmeti nedir? İşte bunu, size ve umum ehl-i vicdana ilân ediyorum ki; yüzde on zındık dinsizin yüzünden doksan mâsuma zarar vermemek için, bütün kuvvetiyle dahilimdeki emniyet ve âsâyişi muhafaza etmek için, Nur dersleriyle herkesin kalbine bir yasakçı bırakmak için Kur'an-ı Hakîm ona o dersi vermiş. Yoksa bir günde, yirmisekiz senelik zâlim düşmanlarından intikamımı alabilirim. Onun içindir ki; âsâyişi mâsumların hâtırı için muhafaza yolunda haysiyetini, şerefini tahkir edenlere karşı müdafaa etmiyor ve diyor ki: Ben, değil dünyevî hayatı, lüzum olsa âhiret hayatımı da millet-i İslâmiye hesabına feda edeceğim.
Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
13.Asrın Müceddidi
BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ