Peygamberimiz (asm) Ahirzamanda hiç kimse nefsine hâkim olamaz!; buyuruyor. Böyle fetret derecesinde dehşetli ve tehlikesi çok olan bir zamanda olmamızın acaba bir müjde tarafı var mıdır?
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, bu asırda takva ve salih amel kavramlarını yeniden tanımlıyor ve gençlere önemli tavsiyelerde bulunuyor. Onun dersini dinlemenin bu problemi nasuh bir tövbe ile çözeceğiın rahmetinden uzak değildir.
Bedîüzzamana göre takva ve salih amel, imandan sonra en büyük esaslardır. Takvâ, günahlardan sakınmak; salih amel ise emir dairesinde hareket etmek ve sevap kazanmak demektir. Günahlardan kaçınmak, sevap kazanmaya nisbeten daha tercihe şayandır. Yani takva, salih amelden daha evlâdır. Bilhassa bu tahribat, sefahet, câzibedâr hevesât ve ahlâkî yıkım zamanında, günahlardan kaçınmak demek olan takva esas tutulmalı ve günahlardan muhakkak sakınmalı, kebâir (büyük günahlar) terk edilmelidir. Bu zamanda farzlarını yapan, büyük günahları işlemeyen kurtulur. Çünkü böyle her taraftan büyük günahların saldırısına maruz kalanların, salih amele ihlâs içinde muvaffak olmaları zordur. Bundandır ki, bu ağır şartlar altında az bir salih amel, çok amel hükmündedir.
Bedîüzzamana göre, üstelik takva (günahlardan kaçınma duygusu) içinde bir nevî salih amel zaten vardır. Öyle ki, bir haramı terk etmek vaciptir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı vardır. Böyle ağır şartlar altında ve böyle yoldan ve sokaktan, gazete ve mecmualardan, tv ve İnternetten binler günahın hücumu ve saldırısı zamanında takva, yanikorkusu niyetiyle ;bir tek sakınmak ile, yani az bir amelde bulunup yüzlerce günahı terk etmekle, yüzlerce vacip işlenmiş oluyor. İşte, takva niyetiyle ve günahlardan sakınmak kastıyla menfî ibadet denilen
rızası için haramlardan uzak durma ibadeti yapılmış, çok önemli bir salih amel böylece işlenmiş olmaktadır. Madem şimdiki hayat tarzında her dakikada yüzer günah insana karşı geliyor. Elbette
korkusu ile haramlardan sakınan bir genç, yüzer salih amel işlemiş gibi sevap kazanmış olmaktadır.