EL-MÜBDİ’(C.C.)

“Eşyayı yoktan maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan.”

Bir zamanlar içinde bulunduğumuz şu kâinat yoktu, hatta zaman mekân mefhumu da yoktu.

Hiçbir şey, hiçbir zerre, hiçbir nefes yokken, kudreti sonsuz olan Allah vardı.

Kendisiyle beraber başka bir şey yoktu.

Yine hiçbir şeyin örneği, malzemesi, sebepleri de mev­cut değildi.

Sadece Allah Teâlâ vardı.

Sonra Yüce Allah rahmetinin ve kudretinin eseri ola­rak mahlûkatını hiç yoktan yarattı.

Ve her şeyin ilk örneğini hayat sahasına çıkardı.

Yine her şeye bir nizam, bir intizam ve bir takım sebepler verdi.

Herşeyi vasıtalara, nizamlara, kanunlara bağladı.

Ateşin yakması, suyun ateşi söndürmesi, balığın suda hayat sürmesi, arının bal imal etmesi, ağacın meyve ver­mesi gibi..

Bütün bunlar O'nun iradesiyle olmuştur.

Ve her şeyi derin, ince, değişmez nizamlara bağlamıştır.

Meselâ: İnsanlar baharın vaktini değiştiremezler.

Kış mev­siminin amansız tipisini dünya üzerinden söküp atamaz­lar.

Allahü Teâlâ nasıl murad ettiyse bütün işler öyle de­vam eder.

Hazreti Adem'i hiç örneksiz ve anasız babasız yarattığı gibi,

Hazreti İsa'yı da babasız olarak vücuda getirmiştir.

Yani ona hiçbir şey güç gelmez.

O bir şeyin varlığını mu­rad edince ona sadece “Ol!” der, o şey de hemen oluverir...

Yine bazı kara cahiller tabiatın bir kudreti, bir tesiri var zannederler.

Çok kere de güneş hayat kaynağıdır derler.

Güneşin yüzüne cila süren kimdir onu unuturlar.

Ateşe, güneşe, ona buna tapmak, tağutları ilâh edinmek cehenneme kapı açmaktır.

Evet:

Âvâre geçen ömrü, Ömür zanneder cahil.

İnciyi ve elması kömür zanneder cahil!

Çağlayan ırmaklara, pınarlara bakar da,

Suyu kendi keyfince yürür zanneder cahil!

Suyun kulağını bir büken olmasa dağlardan dereler­den dolaşıp senin ayağına kadar gelir miydi?

Ey insan! Sen bir mahlûksun. Hâlık'ını düşün ve ona isyan etme. Sonra sana yazık olur. Mustafa Necati Bursalı, Esma-i Hüsna Şerhi, Erhan Yayınları: 220-221.