***
DIŞARDA
Points: 8.615, Level: 62
Level completed: 55%,
Points required for next Level: 135
Overall activity: 0%
Achievements

Cevap: Kuranda Nuh A.S
Kamer suresi ayet 9
Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîb etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve mecnun dediler ve -peygamberliğini tebliğden- vaz geçirilmiş idi.
Bu mübarek âyetler Nûh Aleyhisselâm'ın kıssasını ve O'nun sonrakiler için nasıl bir ibret vesilesi olduğunu bildiriyor. Kur'an-ı Kerimin de nasıl kolaylıkla anlaşılacak bir ilâhî öğüt bulunduğunu haber veriyor. Bunlardan bir uyanma payı alamayanların da hâllerinin rezaletine işaret buyurmaktadır. Şöyle ki: (Bunlardan evvel) Mekke-i Mükerreme'deki müşriklerden önce (Nüh kavmi) Peygamberleri olan Nûh Aleyhisselâm'ı (tekzîb etti) onun peygamberliğini inkârda bulundular. Evet.. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: (artık) O kavim (kulumuzu) o muhterem kulumuz olan Nûh Aleyhisselâm'ı (yalancı sandılar) onun peygamberlik iddiasını tasdik etmediler (ve) öyle bir Yüce Resule (mecnun dediler) onun sözlerine cinnet ürünü dediler (ve) o Yüce Peygamber, artık risâletini o kavme tebliğden (vazgeçirilmiş idi) o kavim, o mübarek zâta birçok ezâ ve cefâda bulundular ve "Ey Nûh!. Eğer bu peygamberlik iddiana son vermez isen elbette taşlanmışlardan olursun" diye tehdite cür'et gösterdiler, mübarek zâtın peygamberlik görevini ifâ etmesine engel oldular. Bu ilâhî beyân, Son Peygamber Efendimiz hakkında bir teselliyi içermektedir.
"Uzdücir" tâbiri, çeşit çeşit ezâ ve cefâ ile peygamberlik görevini tebliğden yasaklandı ve men edildi demektir.
Kamer suresi ayet 10
O da Rab'bine dua etti. Şüphe yok ki, ben mağlûbum, artık intikam al -diye niyazda bulundu.-
(O da) Nûh Aleyhisselâm da (Rab'bine dua etti) hâlini arzederek yalvardı ve Yarabbü. (Şüphe yok ki, ben mağlûbum) Ben bir şahısım, kavmim ise büyük bir cemiyet hâlinde bulunarak maddî kuvvetlere sahip bulunuyorlar, tebliğ ettiğim dinî hükümleri kabule yaklaşmıyorlar, bilâkis bana karşı tehakküme suikaste yelteniyorlar. (artık) Ey Yüce mabudum!. O inkarcılardan (intikam al.) diye niyazda bulundu.
Kamer suresi ayet 11
Biz de gök kapılarını birçok su ile açtık, -pek müthiş bir yağmur yağdırdık-.
Hak Teâlâ Hazretleri de buyuruyor ki: (Bize gök kapılarını birçok su ile açtık) Yâni: Nûh Aleyhisselâm'ın duasını kabul ederek o inkarcı kavmin üzerine gök tarafından müthiş yağmurlar yağdırdık.
"Münhamir" Ziyade, seyyal, akıcı bulunan demektir.
Kamer suresi ayet 12
Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi.
(Ve yeri de pınarlar hâlinde fışkırttık) Yeryüzünün her tarafında sular ortaya çıkarak yeryüzünü kaplamış bulundu iartiK sut o goxte yağan, yerden Kaynayıp fışkıran su kitleleri, Allah tarafından (takdir edilmiş bir emre binaen) o kavmin Tufan ile helaki gereğine binaen (birbirine kavuşuverdi.) yeryüzü büyük bir deniz hâline geldi.
Kamer suresi ayet 13
Ve O'nu -Hz. Nuh'u- levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik.
(Ve O'nu) Hz., Nuh'u, o Tufandan kurtarmak için (levhaları ve kenetleri bulunan birşey) yâni: Tahtalardan ve o tahtaları biriktiren çivilerden, urganlardan teşekkül eden gemi (üzerine yükledik) duasını kabul ederek kendisini ve kendisine imân edenleri o tufan belâsından kurtardık.
"Düşür" gemiyi bağlayan tahta ve demir, çivi gibi şeyler demektir.
Kamer suresi ayet 14
-O gemi- bizim gözetimimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîb edilmiş olana -Nüh Aleyhisselâm'a- bir mükâfat olarak.
Yüce Yaratıcı Hazretleri buyuruyor ki: Nüh Aleyhisselâm'ın binmiş olduğu gemi (Bizim gözetimimiz altında) korunmuş ve bir selâmet semte yönelerek (akıp gidiyordu) bütün âfetlerden, arızalardan emin bulunuyordu. Böyle harikulade bir şekilde selâmete erdiriliş ise o (tekzîb edilmiş olana) yâni Nüh Aleyhisselâm'a Allah tarafından (bir mükâfat olarak) nasîb olmuştur.
Kamer suresi ayet 15
Ve sânım hakkı için onu -o gemiyi- bir ibret olmak üzere bıraktık, fakat hani hatırlayıp ibret alan?.
(Ve sânım hakkı için) O gemiyi (bir ibret olmak üzere bıraktık) dünya tarihinde pek mühim bir hâdise olmak üzere bıraktık. Hattâ deniliyor ki: O gemi uzun bir müddet Cezîre havalisindeki Cûdi dağı üzerinde kalmıştır. Velhâsıl: Bu tufan hâdisesi insanlar için büyük bir düşünme ve uyanma vesilesi bulunmuştur. Bundan her kavim, ibret dersi almalı değil midir?, (fakat hani) Bu hâdiseyi güzelce (hatırlayıp ibret alan?.) yâni: Böyle insanları pek ziyade uyandırmaya ve bir Yüce Yaratıcının varlığını, kudret ve büyüklüğünü göstermeğe vesile olan harikulade bir hâdise malûm, meşhur iken yine insanlığın büyük bir kısmı dinsizlik içinde yaşıyor, kendilerinin de bir gün Nüh kavmi gibi bir müthiş azaba uğrayabileceklerini düşünmüyorlar, bu pek fâideli nasihatlardan faydalanma kabiliyetini gösteremiyorlar, ne yazık bir ruhi durum!.
"Muddekir" hatırlayan, ibret alan, uyanıkça harekette bulunan kimse demektir.
Kamer suresi ayet 16
Artık benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?.
Yüce Yaratıcı Hazretleri şöyle de buyuruyor: (Artık) Bu tufan hâdisesi bir düşünülsün, o münkir kavmin sonunda nasıl bir ilâhi kahra uğramış oldukları bir düşünülsün, (benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?.) Bu bir güzelce anlaşılsın. İşte Peygamberleri inkâr eden kâfirce ve kibirlice vaziyet alan her kavmin akıbeti böyle pek feci olacaktır. Bir kısmı dünyada geçici olarak rahat yaşasalar da akıbet, ölerek hak ettikleri azablara kavuşacaklardır. Ne müthiş bir ilâhi tehdit!.
Kur'an-ı Kerim'de tekrar tekrar beyân olunan bu gibi tehditlerde yine bir ilâhi merhamet eseridir ki: Kabiliyetli olan kimseler bunları düşünerek hayatlarını tanzime, kalblerini imân nuru ile aydınlatmaya muvaffak olsunlar. Bunları takdir edemeyenler ise kendilerini kendi kötü tercihleriyle ebedî bir hüsrana mâruz bırakmış olurlar da vaktiyle onun farkında bulunamazlar.