***
DIŞARDA
Points: 8.615, Level: 62
Level completed: 55%,
Points required for next Level: 135
Overall activity: 0%
Achievements

Cevap: Kuranda Nuh A.S
Şuara suresi ayet 111
Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!
Hz. Nuh'un büyük bir iyilik severlik eseri olarak tekrar tekrar kavmini takvaya, itaate davt etmesine rağmen o kendini beğenmiş, cahil, kavim (dediler ki) Ey Nuh!. Biz (Sana îman eder miyiz?. Senin bu tavsiyelerine riayette bulunur muyuz?. (Halbuki, sana en bayağı) olan içtimai bir mevkii bulunmayan fakir, zelil (kimseler tâbi oluvermişlerdir.) Artık biz onlar ile beraber aynı dîne tâbi olur muyuz?. O cahil kavim, kendilerinin maddî, fâni servetlerine, mevkilerine mağrur olarak bir kısım fakir, âdi san'atlar ile meşgul müminlere bir hakaret gözüyle bakmışlar, onlar ile aynı inancı paylaşmak istememişlerdi. Nitekim Peygamberimizin zamanındaki Kureyş müşrikleri de sahabe-i kiram arasındaki fakir zatlara bakarak onlar ile beraber olmamak için İslâmiyeti kabulden kaçınmışlardı. Halbuki, insanın şerefi, insanlığın saadeti, öyle maddî, geçici şeyler ile ayakta durmaz, bunların Allah katında bir sinek kanadı kadar bile kıymeti yoktur. Hakiki şeref ve saadet, güzel bir itikat ile ahlâki üstünlük ile mümkündür.
Şuara suresi ayet 112
Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.
Bu mübarek âyetler de, Hz. Nuh'un kavmi tarafından hafife alınan müminler hakkındaki kanaatini onları koyamayacağını ve kendisinin vazifesinin neye ait bulunduğunu bildiriyor. Buna karşı kavminin de o muhterem Peygamber hakkında yapmış oldukları tehdidi beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Hz. Nuh'un kavmi, müminlerin zelil olduklarını söylemekle beraber onların bir dikkat ve düşünce neticesinde olmayıp samimiyetsiz bir şekilde îman etmiş olduklarını iddiada bulunmuşlardı. Nuh Aleyhisselâm da onlara cevaben (dedi ki: Onların) o îman edenlerin (ne yaptıkları hakkında) ne gibi bir kanaatte bulunduklarına (benim ne bilgim olabilir?.) Ben onların kalbi sırlarını bilemem onu araştırmak benim vazifem değildir. Onlar îmanlarını açıklamış, Allah'ın dinini kabul eylemiş olduklarını söylemekte bulunmuşlardır. İşte böyle görünen durumlara göre hüküm verilir, halkın gizli hallerini araştırmak icabetmez. (Biz dışa göre hüküm veririz.)
Şuara suresi ayet 113
Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz!
(Onların) öyle îmanlarını gösteren ve ilân eden kimseleri (hesabı ancak Rabbime aittir) kullarının bütün açık ve gizli ruh hallerini bilmek onları amellerine, kanaatlerine göre sorgulamaya tâbi tutmak âlemlerin Rabbine mahsustur, (eğer) Ey inkarcılar!. Siz (anlayabilirseniz) sizin şuurunuz, idrakiniz var ise bu beyan edilen hakikati anlarsınız, öyle itirazda bulunmazsınız. Ne yazık ki, eğer şuurunuz olsa idi böyle bir iddiaya cür'et etmez idiniz.
Şuara suresi ayet 114
Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.
Ey inkarcılar!. Şunu da biliniz ki (ben müminleri kovacak değilim) sizi kendime çekmek için o görmekten hoşlanmadığınız îman sahiplerini kendimden uzaklaştıramam. Böyle bir muamelede bulunmak, peygamberliğin sânına asla lâyık olamaz.
Şuara suresi ayet 115
Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
Ben apaçık) görünen delillere dayanarak (bir uyarıcıdan) Cenab-ı Hak'kın azabını haber veren, uhrevî sorumluluğu bildiren, küfür ve isyandan halkı sakındıran bir peygamberden (başka değilim) bence mevki sahipleri olanlar ile olmayanlar eşittir. Artık zelil gördüğünüz kimseleri ben kendi yanımdan nasıl uzaklaştırabilirim.
Şuara suresi ayet 116
Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!
Nuh Aleyhisselâm'ın öyle hikmetli ve faziletli açıklamalarına karşı o inkarcılar, tehdide başlayarak ve öyle bir yüce Peygambere karşı sırf ismiyle hitab etmek terbiyesizliğinde bulunarak (Dediler ki: Ey Nuh!. Eğer vazgeçmez isen) sözlerine nihayet vermez bizi dîne davet eder durursan (elbette taşlanılmışlardan olursun) sen de üzerlerine atılan taşlar ile öldürülmüş kimselerden bulunursun. Senin hayatına kasdetmiş oluruz. İşte o kâfir kavim, küfürlerinde bu kadar ısrar edip durmuşlardı.