***
DIŞARDA
Points: 42.870, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 4,9%
Achievements


Alçak Gönüllü Olmayı Teşvik Eden Hadis-i Şerifler
Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü'min; 60)
Başka bir ayet-i kerimede ise şöyle buyrulur:“Onun için, orada ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından giriniz. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.” (Nahl; 29)
“Hiç şüphesiz, Allah kibirlenenleri, büyüklük taslayanları sevmez.” (Nahl; 23)
“Rahmanın kulları ki, yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler, cahiller kendilerine laf atınca da “Selam”derler.” (Furkan; 63)
İyad b. Hammad (Radıyallahu Anh)'dan rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:“Şüphesiz Allah bana, mütevazi olunuz, kimse kimseye karşı böbürlenmesin, kimse kimseye zulmetmesin” diye vahyetti.” (Müslim, Ebu Davud, İbn Mace)
Tarık anlatıyor: Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) Şam yolculuğuna çıkmıştı. Ebu Ubeyde de bizimle beraberdi. Bir su birikintisine geldiler. Hz. Ömer devesinde binekliydi. İndi, ayakkabılarını çıkardı, omuzuna koydu. Devesinin yularını tuttu ve suya girdi. Ebu Ubeyde:
“Ey mü'minlerin başkanı! Sen böyle mi yapıyorsun? Halkın seni böyle görmelerini arzu etmem.” dedi. Hz. Ömer:“Ah... Ubeyde! Bunu senden başkası söyleseydi, ona ümmet-i Muhammed'e ders olacak bir ceza verirdim. Biz, bir kavmin düşkünleriydik. Allah bizi İslam ile şereflendirdi. Her ne zaman Allah'ın bizi kendisi ile şereflendirdiği İslam'ın dışında şeref ararsak Allah bizi alçaltır.” (Hakim, Buhari, Müslim)
Abdullah b. Abbas (Radıyallahu Anh)'dan rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her insanın başında, idaresi bir meleğin elinde bulunan bir gem vardır. İnsan alçak gönüllü olduğu zaman meleğe: “Onun gemini kaldır” denir. Büyüklendiği zaman da “Gemini kafasına geçir” denir.” (Taberani, Bezzar)
Cabir (Radıyallahu Anh)'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmuştur:“Bana en sevimliniz ve kıyamet gününde yer itibariyle bana en yakınınız, ahlakı en güzel olanlarınızdır. Bana en sevimsiziniz ve kıyamet gününde yer itibariyle bana en uzak olanınız ise gevezeler, güzel konuştuğunu göstermek için avurduğunu şişirenler ve mütefeyhiklerdir.” Ashap: “Ya Resulallah! Gevezeleri ve avurdunu şişirenleri bildik. Ya mütefeyhikler kimdir?” diye sordular. Resul-ü Ekrem de: “Kibirlenenlerdir.” buyurdu. (Tirmizi, Ahmed b. Hanbel, Taberani, İbn Hıbban)
Ebu Said el Hudri (Radıyallahu Anh)'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu: “Cennet ve cehennem delil getirerek münakaşa ettiler. Cehennem: “Zorbalar ve büyüklenenler bende” dedi. Cennetde: “Müslümanların zayıfları ve yoksulları bende” de di. Allah aralarında hüküm verdi: “Cennet! Sen benim rahmetimsin. Senin ile dilediğime merhamet ederim. Cehennem! Sen de benim azabımsın. Dilediğime seninle azap ederim. İkinizi de doldurmak bana aittir.” (Müslim)
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:“Üç sınıf insan vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla konuşmaz, onları temiz çıkarmaz, onlara rahmet nazarıyla bakmaz, onlar için acıklı bir azap vardır. Onlar da, zina eden yaşlı kişi, yalancı idareci ve kibirli fakirdir.” (Müslim, Nesai)
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)'dan rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:“Cehenneme giren ilk üç sınıf kimse bana gösterildi. Onlar; zalim devlet başkanı, mal sahibi olup da o maldaki Allah'ın hakkını ödemeyen kişi ve gururlu fakirdir.” (İbn Huzeyme, İbn Hıbban)
Abdurrahman b. Avf (Radıyallahu Anh)'ın oğlu Ebu Seleme (Radıyallahu Anh) anlatıyor: Abdullah b. Ömer ile Abdullah b. Amr, Merve'de karşılaşıp konuştular. Sonra Abdullah b. Amr gitti. Abdullah b. Ömer ağlar vaziyette geride kalmıştı. Bir adam ona:
“Seni ağlatan nedir? Ey Eba Abdurrahman!” dedi. Abdullah b. Amr'ı kastederek, bu adam Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'den şöyle duyduğunu söylüyor, dedi:
“Kalbinde hardal tanesi ağırlığınca kibir bulunan kişiyi Allah tepesi aşağı cehenneme atar.”(Ahmed b. Hanbel)
Abdullah b. Mes'ud (Radıyallahu Anh)'dan rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu: “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” Bir adam “İnsan elbisesinin ve ayakkabısının iyi olmasını ister.” deyince, Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem): “Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir hakkı reddetmek, insanları küçümsemektir.” buyurdu. (Müslim, Tirmizi, Hakim)
Cabir (Radıyallahu Anh)'den -merfu olarak- şöyle rivayet edildi:“Bir adam kırmızı bir elbise içinde böbürlenip kasılarak yürüyordu. Allah onu yere batırdı. 0 kıyamete kadar yere aşağıya batmaya devam eder.” (Bezzar)
İbn Ömer (Radıyallahu Anh)'dan rivayetle Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:“Kim kibirli elbesiseni sürerse, kıyamet günü Allah ona rahmet nazarıyla bakmaz.” Ebu Bekir (Radıyallahu Anh): “Ya Resulallah! Dikkat etmeyince elbisem sarkıyor.” dedi. Bunun Üzerine Resul-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:“Sen bunu kibirlenerek yapanlardan değilsin.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İmam Malik)
Enes (Radıyallahu Anh)'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:“Eğer günah işlemeseydiniz, sizin hakkında ondan daha büyüğünden korkardım ki, o da kendini beğenmedir.”(Bezzar)
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:“Yemin ederim ki, cehennem kömürü olarak ölmüş babasıyla övünen milletler ya bundan vazgeçerler veya Allah katında burnu ile pislik karıştıran dışkı böceğinden daha aşağı olurlar. Şüphesiz Allah cahiliye adeti olan büyüklenmeyi ve babalarla övünmeyi ortadan kaldırmıştır. İnsan ya Allah'tan korkan bir mü'min veya asi bir günahkârdır. İnsanların hepsi Adem'in oğullarıdır. Adem de topraktan yaratılmıştır.” (Ebu Davud, Tirmizi)
Ka’b'ül-Ahbar'ın şöyle dediği anlatıldı: Yüce Allah Musa (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'a vahyedip şöyle sordu:“Seni, aracısız benimle konuşan “Kelim” etmemin sebebi nedir, biliyor musun? Musa (Aleyhisselam):
“Bunu sen daha iyi bilirsin Ya Rabbi! Allah-u Teala şöyle buyurdu:“Ben, kullarımın kalplerine baktım; tevazu itibari ile senin kalbinden daha tevazu sahibi olanı görmedim; bunun için de, seninle aracısız konuştum.”
Yüce Allah, dağlara şöyle vahyetti: Nuh'un gemisini, ondaki mü’minleri, sizden bir dağa indireceğim. Bundan sonra bütün dağlar, büyüklenmeye başladılar; her biri kendi yüksekliğini gördü. Ama Cudi Dağı onlar gibi etmedi; tevazu gösterdi; şöyle dedi:
-Benim ne gibi bir değerim var ki, Yüce Allah, Nuh (Aleyhisselam)'un gemisini, ondaki mü’minleri üzerime indire. Ama, Yüce Allah, onun değerini, diğer dağlara bakarak daha yüksek kıldı, tevazu sebebi ile Nuh (Aleyhisselam)'ın gemisini onun üzerine indirip yerleştirdi.
Bu manada, Hud suresinın 44. ayetinde şöyle buyurdu: “Cudi üzerine yerleşti.” Bu dağ, Musul'a yakın, Cezire'de bir dağdır. Bütün dağlar, yalvarıp şöyle dediler:
-Ey Rabbimiz, Cudi Dağı'nın bize göre ne gibi bir üstünlüğü vardı ki? 0 bizim en küçüğümüz, neden onu bizden değerli kıldın? Allah-u Teala şöyle buyurdu:
-O, benim için tevazu gösterdi; siz kibre kapılıp büyüklendiniz. Tevazu edeni yükseltmek, kibre kapılanı alçaltmak da bana bir haktır.
Sadat-ı kiramlar'dan biri şöyle demiştir: Su yüksek yerde, dağların tepelerinde durmaz, oradan aşağılara akar. Su daima alçak yerlerde, çukurlarda bulunur. Bunun gibi Allah'ın feyzi, rahmeti de kibirli, kendini büyük görenlere değil; tevazulu, alçak gönüllü olanlara gelir.
Taberani merfuan şu hadisi anlatır: “Kendisini beğenip büyük gören bir kimsenin Hâk Teala belini kırar, insanların gözünden düşürür de, o halâ kendisini büyük görür.” (Taberani)
Taberani merfuan şu hadisi anlatır:“Müslüman kardeşine karşı tevazu gösteren bir kimseyi Hak Teala yükseltir. Ona tepeden bakanı da Hak Teala alçaktır.” (Taberani)
Hz.Süleyman bir gün insan, kuş, hayvan, cin ve bütün canlılara “Bulunduğunuz yerlerden çıkın ve karşımda toplanın.” diye emir verir. Emri üzerine iki yüz bini insan ve iki yüz bini cin olmak üzere canlılar toplanıverir. Bu sırada meleklerin tesbih sesini duyacak derecede göklere yükseltildikten sonra ayakları deniz suyuna değecek şekilde yere indirildi. Bu sırada bir ses işittiler, şöyle diyordu:
“Eğer arkadaşınızın kalbinde zerre kadar kibir bulunsaydı, onu kaldırdığım dereceden daha fazla yere batırırdım.”
Ve gene Süleyman (Aleyhisselam)'a kendisiyle beraber iyiliğin fayda vermediği günahın hangisi olduğu sorulur. Süleyman (Aleyhisselam) şöyle cevap verir: Kibir.
İbn Mes’ud der ki, “Bir adama 'Allah'tan kork' denince 'Sen kendine bak' demesi, günah olarak yeter.”
İsrailoğulları içinde çok kötü ahlaklı bir kişi olduğu için kendisine İsrailoğullarının ahlaksızı (Hali'İsrail) denen birisi, İsrailoğullarının abidi diye çağrılan adamla karşılaşır. Abidin başı üzerinde kendisini devamlı olarak gölgesi altında tutan bir bulut dolaşmaktadır. Ahlaksız kendi kendine şöyle der: “Ben İsrailoğulları içinde en kötü ahlaklı adamım. Bu da en fazla ibadet edendir. Bunun yanına oturursam, belki Allah bana merhamet ederde beni bağışlar.” Böyle düşünerek onun yanına oturur. Bunun üzerine çok ibadet eden kimse içinden,
“Ben İsrailoğulları arasında en çok ibadet edenim. Bu ise en kötü ahlaklı olanıdır. Bu benim yanıma nasıl oturur?”diye düşünerek onu hor görür ve ona “Kalk git benim yanımdan” der.
Bunun üzerine Allah-u Teala o zamanın Peygamberine vahyederek şöyle buyurur:
“Git o iki kişiye söyle. Onlar yeni baştan ibadet etmeye başlasınlar. Çünkü ben kötü adamı bağışladım. İyi adamın da bütün amellerini iptal ettim”
Bu kıssadan şunu anlıyoruz ki, Allah-u Zülcelal'in kullarından istediği, ancak kalplerinin niyetidir. Buradan anlaşılıyor ki, Allah-u Zülcelal kişinin diğer insanlara karşı tevazuyla davranmasını, alçakgönüllü olmasını istemekte, kibirli olmasını istememektedir.
Allah-u Zülcelal insanların kalplerindeki niyete göre onlara muamele edecektir. Kalplerinde kibir yahut tevazu gibi hangi huy varsa Allah o huya göre onlara muamele edecektir. İnsan kendi iyi-liğini, yaptığı ibadeti Allah'tan, Allah'ın ona nasip etmesiyle yapabildiğini bilmelidir.
Böyle bilirse kibir ondan gider. Bunun tersi olarak ibadeti kendi nefsine isnad ederek (sahiplenerek) ben yaptım diye, bilirse kibirlenecektir.
Anlatıldığına göre Haccac'ın ordu komutanlarından biri olan Muhalleb b. Ebû Sufre, bir defasında, ipekli üniforması içinde caka sata sata Mutrif b. Abdullah'ın yanından geçerken bu zat kendisine;
“Ey Allah'ın kulu, bu yürüyüş Allah'ın ve Resulünün nefret ettiği bir yürüyüştür.” dedi. Bunun üzerine Muhalleb ona;
“Beni tanıyormusun? diye sorunca Mutrif de kendisine şu cevabı verdi:
“Evet, tanıyorum. Başlangıcın mundar bir meni damlası, sonun iğrenç kokulu bir leş, bu ikisi arasında da bir gübre çuvalının hamalısın.” Mutrif'ın bu ağır cevabı üzerine Muhalleb bir daha öyle cakalı yürümedi.
Ehl-i hikmetten bir zata göre mü'min Rabbı ile övünür ve dini ile şeref duyar. Oysa münafık, soyu-sopu ile övünür ve varlığı ile şeref duyar.
İbn-i Ömer'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Alçak gönüllüleri görünce onlara karşı alçakgönüllü olunuz. Buna karşılık kibirlileri görünce,onlara karşı kibirli davranınız. Çünkü onlar karşısında kibirlenmeniz, kibirlileri küçültür, aşağılar. Bu yüzden onlar karşısındaki bu davranışınız sadakadır.” (Tirmizi)
Anlatıldığına göre Selman-ı Farisi (Radıyallahu Anh) Medain emiri iken bir gün çarşıyı gezmeye çıkmıştı. 0 sırada bir şeyler satın alan şehrin ileri gelenlerinden biri yanından geçmekte olan Selman'ı hamal sanarak “Gel şunları eve götür.” dedi. Selman da adamın eşyasını yüklenerek yürümeye başladı.
Yolda kendisini görenler “Allah emirin iyiliğini versin, yükünü verde biz taşıyalım.” dediler. Fakat Selman yükünü hiç kimseye vermek istemedi. Bu durumu gören yük sahibi içinden 'Tuh be! Şehrin emirini hamal tutmuşum, meğer!” dedi ve Selman'dan özür dilemeye başladı ve “Allah iyiliğini versin ben seni tanımıyordum.” dedi. Selman da adama;
“Haydi, yürü gidelim.” diye karşılık verdi. Böylece adamın evine varınca adam “Bir daha hiç kimseye yük taşıtmam.” dedi.
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah-u Zülcelal buyuruyor ki: Azamet gömleğim ve kibriya da kaftanımdır. Kim bunlardan biri konusunda bana kafa tutarsa onu cehenneme atarım.”(Buhari)
Yani “Azamet ve Kibriya, (büyüklük) benim sıfatlarımdandır. Tıpkı Kur'an'da zikredilen aziz, cebbar ve mütekebbir sıfatları gibi: “Bunların her ikisi de Allah'ın sıfatlarından olduğuna göre zavallı kula büyüklük taslamak yakışmaz.”
Bu ayet, hadis ve hikayeler bize kibrin kötülüğünü bildirmeye kâfidir. Kendimizi kibirden kurtarmak için sebeplere başvuralım. Kibre yol açan şeylerden biri ilimdir.
Fakat bu ilim hakiki ilim değildir. Eğer hakiki ilim olsaydı sahibine kibir getirmezdi. Bazıları neseple (soy, sopla), bazıları güzellikle, bazıları kuvvetiyle, bazıları etrafında olan aşiretiyle (akrabalarıyla) bazıları malla kibir yapmaktadır. Oysa bunların hepsi ölünce ondan ayrılacak. İşte bunlar kibir sebepleridir. Bunlar nefsin ve şeytanın bir oyunudur.
Aşiret, nesep, ilim bunların hepsi Allah'ın malıdır, onun vermesiyledir. Bununla kibirlenmek akılsızlıktır. Bundan kurtulmanın ilacı da, Allah-u Zülcelal onu nasıl yaratmıştır bunu düşünmelidir. Onu dünyaya nasıl çıkarmıştır. Onu bir damla sudan yaratmış ve pis bir yerde bekletmiştir. İşte kişi bunları düşünmelidir. Allah-u Zülcelal hepimizı kibirden muhafaza etsin.
Mecnun Misali
Leylâ’nın Zülfüne Hemen Gönül Bağlama. Çünkü seni AŞK Çöllerinde Gezdirip Duran Leylâ Değil
Mevlâ’dır Hep…