"Oysa onlar, doğruya yönelerek, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. Dosdoğru olan din de budur.” (Beyyine; 5)
Diğer bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurulmuştur: "Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa salih amel işlesin ve yapmış olduğu ibadette hiç kimseyi Rabbine ortak koşmasın." (Kehf; 110)
Salih niyet ve ihlas hakkındaki bu ayetlerden sonra Peygamber Efendimiz (sav)'in hadisleri de şöyledir; Hz. Ömer (ra)'den Resulullah (sav)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir; "Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey verilir. (Niyetine göre ecir ve sevap alır veya cezalanır.) Kimin hicreti Allah ve Resulüne ise, onun hicreti Allah ve Resulüne olur. (Böylece Allah'ın emrini yapmış, rızasını da kazanmıştır.) Kim de dünyalık kazanmak ve bir kadınla evlenmek maksadıyla hicret ediyorsa, onun da yapmış olduğu hicreti, hicret ettiği şeylere olur. (Dünya malını kazanır. İstediği kadına kavuşur, fakat Allah'ın rızasından mahrum kalır.)" (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai)
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)'den Resulullah (sav)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir; "Allah vücutlarınıza ve şekillerinize bakmaz. Fakat Allah, kalplerinize bakar." (Müslim) Niçin hadiste kalbinize bakar diye buyurulmuştur? Çünkü kalp niyetin yeridir. Allah onun için kalbe bakar. Peygamber Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur: “Kul, birçok iyi ameller işler. Bu ameller mühürlü bir zarfda melekler tarafından Allah'a yükseltilir ve bu zarf Allah'ın huzuruna konur. Allah-u Teala: "Bu zarfı atınız, zira bunun içindeki amel ile benim rızam kasdedilmemiştir" buyurur. Sonra Allah-u Teala melekleri çağırır ve : "Şu şu amelleri ona yazınız" buyurur. Melekler; "Ya Rabbi! O bunların hiçbirini yapmadı." derler. Allah-u Teala; "Yapmadı ama, yapmayı niyet etti." buyurur.” (Darekutni)
İbn Mace'nin rivayet ettiği bir hadiste, Resulullah (sav) şöyle buyuruyor; " Bu ümmetin durumu şu dört gurup insanın haline benzer; "Bir adama Allah mal ve ilim vermiş, o kişi de malını bilinçli olarak çalıştırır ve onu doğru olan yerlerde harcar." "Bir adama da Allah ilim vermiş mal vermemiştir. Bu kişi; "Keşke benim de onun kadar malım olsa da onun gibi amel etsem" der. Resulullah(sav); "Her ikisinin de alacakları sevaplar eşittir." buyurdu.
"Bir kimseye de Allah mal vermiş ilim vermemiştir. Bu kişi malını zararlı ve gereksiz yerlere harcar" "Bir kişiye de Allah ne ilim ne de mal vermiştir. Bu kişi ise; "Şayet benim de şu adam gibi malım olsa, ben de onun gibi yapardım" der. Resulullah(sav);"Bu iki adamın da vebali aynıdır." buyurdu. (İbn Mace)
Görmüyor musun? Yapmadığı halde o güzel sevaba da, o çirkin günaha da ortak oldu, bu hadis Allah'ın rızasını, kıymetli bilenler için mühim bir işarettir. İnsan daima niyetine dikkat etmeli ve onu Allah'ın rızasına çevirmelidir. Enes b. Malik (Radıyallah-u Anh) der ki; Peygamber Efendimizle birlikte Tebük savaşından dönerken bize, şöyle buyurdu; "Andolsun ki sizin Medine'de bıraktığınız (harbe katılmayan) kişiler, yürüdüğünüz her yolda, verdiğiniz her nafakada, geçtiğiniz her derede mutlaka sizinle beraberdirler. (Sizin gibi ecir ve sevap kazanacaklardır)" Ashab; "Ya Resulullah! Nasıl bizimle beraber olabilirler? Onlar Medine'de" dediler. Resulullah (sav); "Onlar hasta oldukları için katılmadılar. (Onların niyeti bizimle ortaktır.)” buyurdu. (Buhari, Ebu Davud)
Haberde şöyle geçmektedir: Adamın biri savaş alanında öldürüldüğü halde, ona, "Kâtil-i himâr (merkep peşinde ölen adam)" demişlerdir. Çünkü adamın, karşısındaki ile savaşmaktan gayesi, onun azık, elbise ve merkebini almaktı. Bunları alamayıp kendisi öldürülünce, niyetinin adını aldı. İsrailiyattan gelen bir haberde, adamın biri iyice acıktığı bir sırada yolu, kumdan bir tepeye uğradı. Aç olan midesi ile kuma bir baktı ve: "Eğer bu kum yığını bir yiyecek olsaydı ben bunu bütün yoksullara dağıtırdım." dedi. Allah-u Teala o zamanın Peygamberine şöyle vahyetti: "O adama git söyle, Allah senin sadakanı kabul ve iyi niyetine teşekkür ediyor; o kadar sevab da senin defterine yazıyor."
Peygamber Efendimiz (sav)şöyle buyuruyor: "Nikah parasını vermemeyi niyet ederek ölen adam, zina etmiştir. Borç alırken vermemeyi niyet eden ise hırsızdır." (Ahmed b. Hanbel)
Yine Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah için koku süren, kıyamet günü misk gibi kokar olduğu halde mahşer yerine gelir. Başka maksatla koku sürünen de kıyamet günü laşeden daha pis kokulu olarak mahşer yerine gelir." (Ebu'l-Velid, İshak b. Ebu Talha'dan Mürsel olarak rivayet etmiştir.) Ömer b. Abdülaziz zamanının Emirel Mümini idi. İmam Ömer'in torunu Salim b. Abdullah Ömer b. Abdülaziz'e yazdığı mektupta şöyle der: "Bilmiş ol ki, Allah-u Teala'nın kuluna yardımı niyeti nisbetindedir. Kimin niyeti noksan olursa, Allah'ın yardımı da o nisbette azalmış olur."
Alimlerden birisi; "Amelden önce, amel için, niyeti öğren. Hayrı niyet ettiğin müddetçe, sen hayır üzeresin." demiştir.
Ebu Hureyre (Radıyallah-u Anh)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor; "İnsanlar kıyamet gününde niyetlerinin miktarınca gönderileceklerdir. Yani niyeti ne kadar sağlam ise derecesi o kadar yükseltilecektir." (İbn Mace)
Amellerin direği niyettir. Çünkü amelin güzel ve kabul olması için niyetin güzel ve halis olması lazımdır. Yazdığımız ayet ve hadislere göre niyetin kendisi hayırlıdır. Bununla hayır yapsa da yapmasa da Allah ona hayır yazmaktadır. Çünkü kalbin ameli, kalbin içindeki o hayırlı niyeti azaların amelinden daha hayırlıdır. Bazen azalar Allah için amel yapmayabilir. Ama kalbin niyeti güzel olursa, azalar yapsa da, yapmasa da Allah ona sevap yazar. Güzel niyet kalbin hayra meyilli olmasından ibarettir.
Seyda Muhammed Konyevi Hz. (K.S.)