sh: » (M: 459)
Kudsî Bir Tarihçe
Kur'an-i Hakîm'in mühim bir sirr-i i'cazîsinin zuhur ettigi senenin tarihi, yine lafz-i Kur'andadir. Söyle ki:
Kur'an kelimesi, ebced hesabiyla üçyüz ellibirdir. Içinde iki elif var; mahfî elif "Elfün" okunsa, bin manasindaki "Elfün"dür.(Hâsiye) Demek 1351 senesine, Sene-i Kur'aniye tabir edilebilir. Çünki Lafz-i Kur'andaki tevafukatin sirr-i acibi, Kur'anin tefsiri olan Risale-i Nur eczalarinda o sene göründü. Ve Kur'andaki Lafz-i Celâl'in i'cazkârane sirr-i tevafuku, ayni senede tezahür etti. Ve bir naks-i i'cazîyi gösterecek bir Kur'anin yeni bir tarzda yazilmasi, ayni senede oluyor. Ve hatt-i Kur'anin tebdiline karsi, Kur'an sakirdlerinin bütün kuvvetleriyle hatt-i Kur'anîyi muhafazaya çalismasi ayni senededir. Ve Kur'anin mühim ezvak-i i'caziyesi, ayni senede tezahür ediyor. Hem ayni senede Kur'an ile çok münasebetdar hâdisat olmus ve olacak gibi...
* * *
______________________________ _
(Hâsiye): Ilm-i Sarf kaidesince: feilün, fe'lün okunur. Ketifün, ketfün okunmasi gibi. Buna binaen elifün, elfün okunur. O halde, bin üçyüz ellibir olur.
* * *
sh: » (M: 460)
Altinci Risale olan Altinci Kismin Zeyli
Es'ile-i Sitte
[Istikbalde gelecek nefret ve tahkirden sakinmak için, su mahrem zeyil yazilmistir. Yani "Tuh o asrin gayretsiz adamlarina!" denildigi zaman, yüzümüze tükürükleri gelmemek için veyahud silmek için yazilmistir.
Avrupa'nin insaniyetperver maskesi altinda vahsi reislerinin sagir kulaklari çinlasin!.. Ve bu vicdansiz gaddarlari bize musallat eden o insafsiz zalimlerin görmeyen gözlerine sokulsun! Ve bu asirda, yüzbin cihette "Yasasin Cehennem" dedirten mimsiz medeniyetperestlerin baslarina vurulmak için yazilmis bir arzuhaldir.]
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَمَا لَنَا اَلاَّ نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّهِ وَقَدْ هَدَينَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ اْلمُتَوَكِّلُونَ
Bu yakinlarda ehl-i ilhadin perde altinda tecavüzleri gayet çirkin bir suret aldigindan; çok bîçare ehl-i îmana ettikleri zalimane ve dinsizcesine tecavüz nev'inden; bana, hususî ve gayr-i resmî, kendim tamir ettigim bir mabedimde, hususî bir-iki kardesimle hususî ibadetimde, gizli ezan ve kametimize müdahale edildi. "Ne için Arabça kamet ediyorsunuz ve gizli ezan okuyorsunuz?" denildi. Sükûtta sabrim tükendi. Kabil-i hitab olmayan öyle vicdansiz alçaklara degil; belki milletin mukadderatiyla, keyfî istibdad ile oynayan firavun-mesreb komitenin baslarina derim ki: Ey ehl-i bid'a ve ilhad!.. Alti sualime cevab isterim.
Birincisi: Dünyada hükûmet süren, hükmeden her kavmin,
sh: » (M: 461)
hattâ insan eti yiyen yamyamlarin, hattâ vahsi canavar bir çete reisinin bir usûlü var, bir düstur ile hükmeder. Siz hangi usûlle bu acib tecavüzü yapiyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz! Yoksa bazi alçak memurlarin keyiflerini, kanun mu kabul ediyorsunuz? Çünki böyle hususî ibadatta kanun yapilmaz ve kanun olamaz!
Ikincisi: Nev'-i beserde, hususan bu asr-i hürriyette ve bilhassa medeniyet dairesinde hemen umumiyetle hüküm-ferma "hürriyet-i vicdan" düsturunu kirmak ve istihfaf etmek ve dolayisiyla nev'-i beseri istihkar etmek ve itirazini hiçe saymak kadar cür'etinizle, hangi kuvvete dayaniyorsunuz? Hangi kuvvetiniz var ki, siz kendinize "lâdinî" ismi vermekle, ne dine ne dinsizlige ilismemeyi ilân ettiginiz halde; dinsizligi mutaassibane kendine bir din ittihaz etmek tarzinda, dine ve ehl-i dine böyle tecavüz, elbette sakli kalmayacak! Sizden sorulacak!.. Ne cevab vereceksiniz? Yirmi hükûmetin en küçügünün itirazina karsi dayanamadiginiz halde, nasil yirmi hükûmetin birden itirazini hiçe sayar gibi, hürriyet-i vicdaniyeyi cebrî bir surette bozmaga çalisiyorsunuz.
Üçüncüsü: Mezheb-i Hanefî'nin ulviyetine ve safiyetine münafî bir surette, vicdanini dünyaya satan bir kisim ulema-üs sû'un yanlis fetvalariyla, benim gibi Sâfi-ül Mezheb adamlara, hangi usûl ile teklif ediyorsunuz? Bu meslekte milyonlar etbai bulunan Safiî Mezhebini kaldirip, bütün Safiîleri Hanefîlestirdikten sonra, bana zulüm suretinde cebren teklif edilse, sizin gibi dinsizlerin bir usûlüdür denilebilir. Yoksa, keyfî bir alçakliktir! Öylelerin keyfine tabi degiliz ve tanimayiz!
Dördüncüsü: Islâmiyet ile eskiden beri imtizaç ve ittihad eden, ciddî dindar ve dinine samimî hürmetkâr Türklük milliyetine bütün bütün zid bir surette, firenklik mânasinda Türkçülük namiyla, tahrifdarane ve bid'akârane bir fetva ile "Türkçe kamet et!" diye benim gibi baska milletten olanlara teklif etmek hangi usûlledir? Evet hakikî Türklere pek hakikî dostane ve uhuvvetkârane münasebetdar oldugum halde, böyle sizin gibi firenk-mesreblerin Türkçülügü ile hiçbir cihette münasebetim yoktur. Nasil bana teklif ediyorsunuz? Hangi kanun ile? Eger milyonlarla efradi bulunan ve binler seneden beri milliyetini ve lisanini unutmayan ve Türklerin hakikî bir vatandasi ve eskiden beri