Sayfa 3/3 ÝlkÝlk 123
28 sonuçtan 21 ile 28 arasý

Konu: Düþünme metodu

  1. #21
    ***
    DIÞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puaný
    18

    Standart Cevap: Düþünme metodu

    Bu noktada biraz da "Mugayyebât", yani "somut olanýn dýþýnda var olan þeyler"i irdelemek gerekir. "Somut olanýn dýþýnda var olan þeyler" derken hem düþünen kiþinin gýyabýnda gerçekleþen þeyler hem de hissin gýyabýnda gerçekleþen þeyler kastedilmektedir. Bu baðlamda beynin, "somut olanýn dýþýnda var olan þeyler"le meþgul olmasý düþünme eylemini yerine getirdiði anlamýna gelebilir mi? Soyut þeyler hakkýnda ileri sürülen görüþler "düþünce" olarak addedilir mi?

    Düþünen kiþinin gýyabýnda gerçekleþen þeyler yani mugayyebât, aslýnda yok olmayan þeylerdir. Hissi sadece düþünen kiþi beyne nakletmez. Herhangi bir insan herhangi bir þeyi beynine nakledebilir. Sözgelimi bir kiþi daha önce görmediði Mekke veya Kâbe'yle ilgili düþünme eylemine giriþtiðinde, bu kiþinin soyut bir þeyi düþündüðü söylenemez. Çünkü bu kiþinin, hakkýnda fikir yürüttüðü þey somuttur. Bir þeyin somut olmasý için bu kiþinin illa onu hissetmesi gerekmez. Somut olan þey, bünyesinde hissedilebilirlik özelliðini taþýyan þeydir. O halde düþünen kiþinin gýyabýnda var olan þeyler de somut þeylerdir ve beynin bu gibi þeylerle meþgul olmasýný "düþünme eylemi" olarak kabul etmek mümkündür. Bu açýdan binlerce yýl sonra kaydedilmiþ olsa bile "tarih" düþünceler manzumesi olarak kabul edilebilir. Ayný þekilde antik bilgiler de düþünceden sayýlabilir. Bu bilgilere iliþkin yapýlan düþünme eylemi binlerce yýl sonra gerçekleþse bile sonuç deðiþmez. Çok uzak mesafelerden gelse bile telgraf haberleri düþünce olarak nitelenebilir. Beyin bu haberler üzerinde yoðunlaþýrsa, düþünme eylemi gerçekleþtirilmiþ sayýlýr. Öyleyse düþünen kiþinin gýyabýnda var olan þeyleri de somut, hissedilebilir þeyler olarak addetmek gerekir. Çünkü hissin sadece düþünen kiþiye has olmasý þart deðildir. His, insana herhangi bir þekilde ulaþabilir. Kiþi, duyduklarý veya okuduklarýyla da hissedebilir. Demek ki bilgi, somut, yani hissedilebilir bir gerçeðin, vakýanýn ürünü olmadýkça "düþünce"ye dönüþemez. "Düþünce", somut vakýa veya bu vakýanýn eserini, izini, etkisini bilmektir. "Düþünme" ise, beynin hissedilebilir bir vakýa veya bu vakýaya ait eser, iz ve etki ile meþgul olmasýdýr. Hissedilebilir bir vakýa veya bu vakýanýn eseri, izi, etkisi olmaksýzýn ne düþünce ne de düþünme söz konusu olabilir.

    Hissin gýyabýnda var olan þeylere gelince, iþte "Mugayyebât" olarak adlandýrýlan þeyler bunlardýr ve yukarýda sorulan soru da bunlarla ilgilidir.

    Hissin gýyabýnda var olan soyut þeylerle ilgili atýlmasý gereken ilk adým, soyut þeyleri ele almaktýr: Eðer soyut þey, varlýðý kesin delillerle ispatlanmýþ kesin bir kaynaktan nakledilip aktarýlmýþsa, "düþünce"nin varlýðýndan söz edilebilir. Bu tip düþünceyle meþgul olan beyin de düþünme eylemini yerine getirmiþ olur. Zira soyut þeyle ilgili aktarýmda bulunan kiþi ve onun sözleri, "his" ve "kesin düþünce" yoluyla tespit edilmiþtir. Bu nedenle soyut þeyin, aslýnda kendisi veya onun eseri, izi, etkisi somut olan bir kaynaktan ortaya çýktýðý kabul edilir. Üstelik kaynaðýn varlýðýnýn yanýsýra, kaynaðýn doðruluðu da "kesin düþünce"yle tespit edilmiþ olur. Soyut þeyi aktarma iþlemi ister "kat'i" ister "zanni" delille tespit edilmiþ olsun, burada hem "düþünce" hem de "düþünme" den söz etmek mümkündür. Zira aktarma iþleminin bir "düþünce" olarak kabul edilmesi için, böyle bir aktarýmýn var olup olmadýðý ve aktarým iþleminin doðru yapýlýp yapýlmadýðýna bakýlýr. Aktarýmda bulunulan sözün doðruluðuna bakýlmaz. O halde varlýðý kesin delille tespit edilen kaynaklarýn ortaya çýkardýðý soyut þeyler "düþünce", beynin bu þeylerle meþgul olmasý ise "düþünme"dir. Söz konusu soyut þeylerin doðruluðunun ise, kat'ilik veya zanniliðin baskýn olduðu yollarla ortaya çýkarýlmasý mümkündür.

    Varlýðý ve doðruluðu kesin delillerle ispatlanmýþ soyut þeylerin doðruluðunu kesin bir þekilde kabul etmek gerekir. Böyle bir durumda ýsrarla þüpheci bir yaklaþým içinde olmak doðru deðildir. Aktarýmda bulunulan soyut þey "zanni" bir þekilde elde edilmiþse, bu durumda bu bulguya kesin olmayan bir bulgu gözüyle bakmak gerekir. Ancak her iki durumda da hem düþünce hem de düþünme eyleminden söz edilebilir. Bu baðlamda Müslümanlarýn, delil olarak göstermeye elveriþli "ahad" hadislerden ve Kur'an-ý Kerim'den aldýklarý hükümler de "düþünce" kapsamýna girmekte olup bunlar akýl yürütmeye elveriþlidirler.

    Varlýðý ve doðruluðu kesin bir þekilde ortaya konmamýþ olan soyut þeyler ise, "düþünce" deðildirler. Bu tip soyut þeylerle meþgul olan beyin, "düþünme" iþlevini yerine getirmiþ olmaz. Bu gibi þeyler, varsayým ve kuruntudan öteye geçemez.

    Varlýðý ve doðruluðu kesin delillerle ortaya çýkmadýkça soyut þey "düþünce" olarak kabul edilip "düþünme eylemi"nin gerçekleþtirilmesi için uygun olamaz. Zira soyut þeyler, temel olarak hissedilebilir olana, yani soyut þeye dayanmaktadýr. Sonuçta soyut þeyi hisseden veya varlýðý ve doðruluðunu kesin delillerle saptayan, insandýr. Ýnsanýn hissetmediði veya varlýðýný ve doðruluðunu kesin delillerle ispatlamadýðý soyut þeyler, hissedilebilir somut þeyler olmadýklarýndan "düþünce" den sayýlmaz. Beynin bu yolda çalýþtýrýlmasý da "düþünme"yi doðurmaz. "Düþünme", beynin hissedilebilir somut varlýklar veya bu varlýklarýn eserleri, izleri ve etkileri üzerinde yoðunlaþmasýdýr ki "düþünce" bu yoðunlaþmanýn sonucunda ortaya çýkar.


    devam edecek

  2. #22
    ***
    DIÞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puaný
    18

    Standart Cevap: Düþünme metodu

    KAÝNAT, ÝNSAN ve HAYAT HAKKINDA AKIL YÜRÜTME SÝSTEMATÝÐÝ

    Kâinat, insan ve hayatý araþtýrmak, "doða"yý araþtýrmaktan farklýdýr. Çünkü "doða"; kâinat, insan ve hayata oranla daha kapsamlý bir kavramdýr. "Kâinat, insan ve hayat"ý araþtýrmak, "alem"i araþtýrmaktan da farklýdýr. Çünkü "alem", Allah'ýn dýþýndaki her þeyi kapsar. Bu açýdan "alem", melekleri, þeytanlarý ve doðayý da kapsamýna alýr. Dolayýsýyla "biz kâinat, insan ve hayat hakkýnda araþtýrma yapýyoruz" dediðimizde, bu sözümüzle ne "doða"yý ne de "alem"i kastediyoruz. Bizim bu sözden kastýmýz, sadece kâinat, insan ve hayat hakkýnda akýl yürütmektir. Çünkü insan, kâinatta yaþar. Bu nedenle insaný, kâinatý ve hayatý tanýmak zorundadýr. Bu durumda doðayý araþtýrmak gibi bir misyon yüklenmez. Zira doðayla ilgili araþtýrma yapmak, ona kendi türü, hayatý ve yaþadýðý kâinat hakkýnda bir fayda saðlamayacaktýr. Ayný þekilde melek, þeytan gibi doða ötesi varlýklara iliþkin araþtýrma yapmak da onu ilgilendirmez. Çünkü bunlarý araþtýrmak, insanda bir "düðüm" oluþturmaz. Çünkü insan, kendi varlýðýný, hayatýný ve yaþadýðý kâinatý hisleriyle algýlar. Ýnsan, olaylarý ve eþyayý birbirinden ayýrt edebilme safhasýna geldiðinde kendi kendine birtakým sorular sormaya baþlar:

    Kendi varlýðýndan, annesinin, babasýnýn, hatta en uzak dedesinin varlýðýndan önce ne vardý? Kendisinin veya diðer insanlarýn yaþamakta olduklarý hayattan önce bir þey var mýydý, yok muydu? Kâinatta görmekte olduðu yeryüzü ve güneþ, adlarýný duymakta olduðu yýldýzlardan önce bir þey var mýydý? Bunlar ezeli mi, yoksa bunlardan önce ezeli bir varlýk var mýydý? Kâinat, insan ve hayatýn sonrasý var mý, yok mu? Ebediyete kadar böyle mi devam edecekler, yoksa bir gün yok olup gidecekler mi? Ýnsan, kendisine bu tip sorularý sýk sýk sorar. Yaþadýkça bu tip sorularýn oraný gittikçe artar. Zamanla bu durum, onda öyle "büyük bir düðüm" meydana getirir ki, insan sürekli onu çözmekle uðraþýp durur. Ýnsanýn kendisine sorduðu bu sorular, onun bir vakýayý öðrenme arayýþlarýnýn sonucudur. Baþka bir ifadeyle bu sorular, bir vakýanýn duyu organlarý aracýlýðýyla beyne iletilmesi iþlevini görürler ve böylece insan vakýayý hissetmiþ olur. Ancak kiþinin elindeki bilgiler, söz konusu "büyük düðüm"ü çözmesine yetmez. Büyüdükçe daha çok bilgiye sahip olur ve her defasýnda elde ettiði bilgilerle vakýayý yorumlamaya yeltenir. Bütün bu giriþimlerden sonra vakýayý "kesin" bir þekilde yorumlayabilirse, ayný sorularla bir daha karþý karþýya kalmaz. Dolayýsýyla "büyük düðüm"ü çözmüþ olur. "Kesin" bir þekilde söz konusu vakýayý yorumlayamadýðý takdirde kendi kendine sorular sormaya devam eder. Zaman zaman geçici çözümler bulur, fakat soru iþaretleri tekrar ortaya çýktýðý zaman "büyük düðüm"ü çözemediðini anlar. Böylece kafasýndaki sorular zinciri doðal bir biçimde devam eder. Fýtratýnýn -ki buna "dinamik enerji" veya "duygu" da denebilir- tasdik ettiði cevaplarý buluncaya kadar kafasýndaki sorular sürüp gider. Kiþi fýtratýyla uyumlu cevaplar aldýðýnda ise, "büyük düðüm"ü kesin bir þekilde çözüp bu sorulardan kurtulmuþ olur. Aksi takdirde sorular peþini býrakmaz ve onu rahatsýz etmeye devam ederler. Kýsaca, kiþi, doðru veya yanlýþ olsun kendisini tatmin eden bir çözüm bulmadýðý sürece huzursuz olma akibetinden endiþe etme halinden kurtulamaz.

    Ýþte insanda, "kâinat, insan ve hayat hakkýnda akýl yürütme" böyle geliþir. Her insan, doðal ve zorunlu olarak bu üç unsur hakkýnda akýl yürütür. Zira insanýn varlýðý böyle bir akýl yürütme eyleminin oluþumunu zorunlu kýlar. Ýnsan hissi sürekli bu üç unsuru algýlamakla meþguldür. Zaten insanýn düþünceye ulaþma çabasýný körükleyen de bu histir. Bu nedenle kâinat, insan ve hayat hakkýnda akýl yürütmek, insan için vazgeçilmez bir unsurdur. Kaldý ki insanýn zorunlu olarak hissettiði bu üç unsuru, sadece sezmesi bile tek baþýna, kiþinin kendisinde mevcut olan veya baþkasýndan talep ettiði bilgi ya da çözümlerin devreye girmesi için yeterlidir. Çünkü insan, fýtratýnda var olan otomatik bir dürtüyle problemleri çözme isteði duyar. Ýnsan, sürekli bu "büyük düðüm"ü çözme çabasýndadýr. Ancak tüm bu soru iþaretleriyle uðraþýp bunlara cevap bulmak için göstermiþ olduklarý yoðun çabalar sonucunda deðiþik çözümler bulurlar. Kimileri bu sorulardan kaçar, kimileri sorulara cevap arama giriþimini sürdürür. Ergenlik çaðýna varmamýþ çocuklar ise sorularýnýn cevaplarýný ailelerinden alýrlar. Çünkü çocuklar dünyaya sorulardan soyutlanmýþ bir halde gelirler. Ancak etraflarýnda olup biteni fark etmeye baþladýklarýnda kafalarýnda çeþitli sorular belirmeye baþlar. Bu dönemde aileler, onlarýn sorularýný cevaplamayý üstlenirler. Çocuklar, ailelerine veya iþlerini yürüten kiþilere duyduklarý güvenden dolayý onlarýn verdikleri cevaplarý kolayca kabullenirler. Cevaplarýný güven duyduklarý kiþilerden aldýklarýnda huzur içinde kendilerini onlara teslim ederler. Ergenlik çaðýna eriþenlerin ezici bir çoðunluðu, çocukken aldýklarý bu cevaplarla yetinirler. Bunlarýn az bir bölümü ise, küçükken aldýklarý cevaplardan tatmin olmadýklarýndan kafalarýnda tekrar soru iþaretleri belirir. Bu yüzden "büyük düðüm"ün çözülmesi yolunda küçükken aldýklarý cevaplarý buluð çaðýnda tekrar gözden geçirip bu düðümü kendi baþlarýna çözmeye giriþirler.


    Devam edecek

  3. #23
    ***
    DIÞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puaný
    18

    Standart Cevap: Düþünme metodu

    "Büyük düðüm"ü çözmek için düþünme, yani kâinat, insan ve hayatý düþünme, insan için vazgeçilmez bir zorunluluktur. Ne var ki insanlarýn bir kýsmý "büyük düðüm"ü kendi kendine çözmeye çalýþýrken, bir kýsmý küçükken aldýðý cevaplarla çözmüþ olurlar. Her iki çözüm biçiminde de eðer kiþi, fýtratýna uygun bir çözüm bulup ona itimat ederse, tatmin olmanýn verdiði hazla rahatlar, mutlu olur. Kiþinin bulduðu çözüm fýtratýyla uyum içinde deðilse, bulduðu bu çözüme itimat etmez. Sorular peþini býrakmaz. Kiþi bu hususta renk vermese de, sorular ona büyük bir sýkýntý verir. Ýþte bu yüzden, insan, "büyük düðüm"ü çözmeye giriþirken, fýtratýna uygun bir çözüm üzerinde akýl yürütmelidir.

    Gerçi "büyük düðüm"ü çözmek amacýyla akýl yürütmek, her insanda doðal, hatta zorunlu olarak geliþir. Ancak bu geliþmenin seyri doðru olabildiði gibi, yanlýþ da olabilir. Hatta insanda düþünmeden kaçýþ biçiminde de ortaya çýkabilir. Þu var ki, her halükarda yapýlan düþünme eylemi, "akli metot"a aykýrý deðildir. Ýnsan, kâinat ve hayatý maddeye indirgeyip incelenecek bir þey varsa onun da ancak madde olduðuna karar verenler, düþünme eylemini insan, kâinat ve hayat üzerinde yoðunlaþtýracaklarýna, madde üzerinde yoðunlaþtýrmaktadýrlar. Madde üzerinde yoðunlaþmak, doðal ve zorunlu düþünme biçiminden kaçýþ olduðuna göre, onlarýn bu yöntemleri, kendilerini saðlýklý olmayan bir düþünme biçimine sevk etmektedir. Çünkü madde laboratuar koþullarýnda incelenebilir, fakat insan, kâinat ve hayat bu koþullarda incelenemez. Ýnsanýn kafasýndaki soru iþaretleri "akli metot"la çözülmesi gerekirken, adý geçen üç unsuru maddeye indirgeyenler "bilimsel metot"a baþvuruyorlar. Halbuki bu þekilde doðru bir çözüm elde etmeleri mümkün deðildir. "Büyük düðüm"ü çözme yolunda getirdikleri çözüm yollarý insan fýtratýyla uyumlu olmadýðýndan, sadece bireysel bazda kalmakta, herhangi bir toplum, halk veya ümmete hitap etme kabiliyetinden yoksun olmaktadýr. Böylece halk veya ümmet, fýtratýna uygun birtakým çözümler getirilmediði için sürekli bocalamaktadýr. Sorular insanlarýn peþini býrakmaz. Sorun sadece toplumun deðil, materyalist çözümü kabul eden bir çok ferdin de kafasýný meþgul eder.

    "Büyük düðüm"ün bireysel olduðunu, dolayýsýyla halk, ümmet ve hayatla iliþkisinin bulunmadýðýný düþünenler, aslýnda "büyük düðüm"ün çözümünden kaçan kiþilerdir. Böyle bir yaklaþýma sahip olanlar, hem fertleri hem de toplumu kendi sorunlarýyla baþ baþa býrakmýþ olurlar. Gerçekte "büyük düðüm" çözülemediði için herkese ruhsal ve fýtri rahatsýzlýk egemen olur ve insanlar sahte çözümlerle avunup yaþamlarýný sürdürmüþ olurlar.

    Gerçekte ise, "büyük düðüm"ün çözümünü iki açýdan ele almak gerekir. Bunlardan birincisi, "akýl" ile ilgilidir. Ýkincisi ise, tatmin edilmesi gereken insandaki "dinamik enerji"yle, yani insanýn tatmin edilmesi gereken ihtiyaçlarýyla ilgilidir. Bu açýdan düþünme eylemi, "dinamik enerji"yi tatmin edecek düzeyde olmalýdýr. "Dinamik enerji"nin "düþünce"yle tatmin edilmesi ise, ancak "düþünme" eyleminden, yani "maddenin duyu organlarý vasýtasýyla beyne iletilmesi"nden sonra mümkün olabilir. Ancak "dinamik enerji"nin tatmini, maddenin duyu organlarýyla beyne iletilmesiyle deðil de varsayýmlarla gerçekleþtirilmeye çalýþýlmýþsa, bu durumda ne iç huzurdan ne de herhangi bir çözümden söz edilebilir. Ayný þekilde düþünme olgusu, tatmini oluþturmayan, yani insan fýtratýyla uyumlu olmayan bir vasýtayla gerçekleþtirilmiþ ise, buradaki bulgular salt varsayým veya salt histen öteye geçmez. Dolayýsýyla kiþinin iç dünyasýný rahatlatan bir çözüm bulunmamýþ ve böylece "dinamik enerji" de tatmin edilmemiþ olur.

    Ýnsandaki "büyük düðüm"ün doðru bir þekilde çözülmesi için ileri sürülen çözümün "akli metot"u baz alan bir düþünme biçiminin ürünü olmasý, insandaki "dinamik güç"ü tatmin etmesi ve kafasýndaki soru iþaretlerinin tekrar belirmesine mecal vermeyecek þekilde kesin olmasý gerekir. Ancak bu þekilde doðru çözüm bulunabilir ve söz konusu çözüm için sürekli bir iç huzur ortamý saðlanabilir. Bu açýdan kâinat, insan ve hayat hakkýnda akýl yürütmek, en önemli düþünme türlerinden biri olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Baþka bir deyiþle insandaki "büyük düðüm"e insan fýtratýyla uyumlu, soru iþaretlerinin tekrar belirmesine mecal vermeyecek kesinlikte ve "dinamik enerji"yi tatmin edecek þekilde bir çözüm bulunmasýnýn önemi buradan kaynaklanmaktadýr.

    Gerçi "dinamik enerji"nin, insanýn tatmin edilmesi gereken gereksinimlerini doyurma çabasý, insandaki "büyük düðüm"ün çözülmesine ön ayak olabilir. Zira insandaki acizlik duygusu ve imdadýna koþacak bir güce ihtiyaç duymasý, bu düðümün çözülmesine yardýmcý olabilir ve bu duygunun sonucu olarak insanýn kafasýndaki sorulara birtakým cevaplar dikte edilebilir. Ancak bu metot, sonuçlarýna güvenilmeyen ve tek baþýna býrakýldýðý zaman, köklü bir çözüme ulaþtýrmayan bir metottur. Zira "Tedeyyün/Ýnanma ve kutsama içgüdüsü" beyinde gerçekle uzaktan yakýndan ilgisi olmayan bir takým varsayýmlara ve faraziyelere neden olabilir. "Tedeyyün/Ýnanma ve kutsama içgüdüsü", insandaki "dinamik enerji"yi, puta tapýcýlýk gibi aykýrý bir biçimde ya da evliyalarý kutsamak gibi yanlýþ bir biçimde tatmin edebilir. Bu nedenle "büyük düðüm"ü çözüp insanýn kafasýndaki sorulara cevap verme misyonunu insandaki "dinamik enerji"ye yüklemek doðru deðildir. Ýnsanýn kafasýndaki sorularý cevaplamak için, düþünme eyleminin kâinat, insan ve hayat üzerinde yoðunlaþmasý gerekmektedir. Ancak verilen cevaplar, insan fýtratýyla uyumlu olmalýdýr. Diðer bir ifade ile insandaki "dinamik güç"ü þüpheye yer býrakmayacak bir þekilde kesin ve þüphesiz bir þekilde doyuracak halde olmalýdýr. Ýþte insan fýtratýyla uyum gösteren bir çözümün bulunmasý halinde, insanýn aklý kanaatle, kalbi ise iç huzuruyla dolar.


    Devam edecek

  4. #24
    ***
    DIÞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puaný
    18

    Standart Cevap: Düþünme metodu

    YAÞAM HAKKINDA DÜÞÜNME

    Gelelim yaþam hakkýnda akýl yürütmeye. Kuþkusuz insandaki "dinamik enerji"nin tatmin edilmesi, yani vücudun yeme içme gibi organik ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý veya örneðin mülk edinme gibi içgüdülerin tatmin edilmesi, insaný doðal ve zorunlu olarak yaþam hakkýnda düþünmeye sevk etmektedir. Ancak insanýn kalkýnmasý için sadece yaþam hakkýnda düþünmek yetmez. Bu, insanýn mutluluða ermesi, yani "daimi huzur" kazanmasý için yeterli deðildir. Bu nedenle insanýn kalkýnmasý ve daimi huzura ermesi için, onun yaþamla ilgili düþünme biçiminin hayata bakýþ açýsý üzerinde kurulu olmasý gerekir. Zira insan, yaþamýný kâinatta idame ettirir. Buna göre yaþamla ilgili düþünme biçimi de yaþadýðý dünya hayatýna bakýþ açýsý üzerinde kurulu olmalýdýr. Aksi takdirde düþünme biçimi, düþük, sýnýrlý ve dar kapsamlý olur. Dolayýsýyla ne bir ilerleme saðlayabilir ne de daimi huzuru elde edebilir. Bunun anlamý da þudur:, "Kâinat, insan ve hayat hakkýnda düþünme", "yaþam hakkýnda düþünme"nin temeli olmalýdýr. Ýnsanýn kâinat, insan ve hayata iliþkin bir bakýþ açýsý olsun olmasýn, tatmin talebini karþýlamak için yaþamla ilgili düþünme eyleminde bulunduðu doðrudur. Ancak böyle bir düþünme eylemi ilkel ve tedirgin olmaya devam eder. Üstelik Ýnsan, kâinat ve hayat düþüncesinin, insanýn hayata bakýþ açýsý üzerinde kurulu olmasý yolunda herhangi bir ilerleme kaydetmez. Mesele bu iki düþünme biçiminden hangisinin öncelikli olduðu meselesi deðildir. "Yaþam hakkýnda düþünme"nin her türlü düþünmeden önce geldiði açýkça ortadadýr. Mesele, ileri düzeyde, baþka bir deyiþle daimi huzurun gerçekleþtiði yaþam hakkýnda düþünme meselesidir. Bu nedenle insanýn yaþama iliþkin düþünme eyleminin, hayata bakýþ açýsýna göre yapýlanmasý þarttýr.

    Þu gerçeði de ifade etmek gerekir ki, kendi yaþamýný düþünen kiþi, ailesinin ve yaþadýðý toplumun yaþamýný düþünebilecek seviyeye gelir. Ailesini düþünen ümmetini, ümmetini düþünen ise insanlýðý düþünebilecek seviyeye ulaþýr. Böyle kademe kademe yükselme özelliði insanýn fýtratýnda mevcuttur. Ancak bu yükselme, yapýlanabileceði bir temel üzerinde kurulmadan tek baþýna býrakýldýðý zaman, kiþi, düþüncesini sadece kendi yaþamýyla sýnýrlar. Böylece insanda bencillik hakim olur. Ýnsanýn davranýþlarýnda veya hayatýnýn her hangi bir kesitinde bariz bir düþüþ ve gerileme sürüp gider. Böyle bir durumda insan ne kalkýnma yolunda bir ilerleme kat eder ne de daimi huzura kavuþur. Dolayýsýyla yaþamla ilgili düþünme eylemini kendi haline býrakýp, kiþinin hayata bakýþ açýsý üzerinde kurmamak, insanýn daimi huzura kavuþmasýný engeller. Ýlkel veya geri kalmýþ toplumlarýn yaþamlarý, bunun en iyi kanýtýdýr.

    Ancak yaþamý düþünmek, insandaki dinamik enerjinin yeterli veya uygun bir biçimde tatmin edilmesi anlamýna gelmediði gibi, sadece insan benliðinin, onun ailesinin, toplumunun veya ümmetinin düþünme bazýnda tatmin edilmesi anlamýna da gelemez. Ýnsan, kâinatta yaþar. Dolayýsýyla yaþamý hakkýndaki düþünme eylemi, sürekli ve mümkün olduðu kadar yüksek standartlý olmalýdýr. Ýnsanýn insan olmasý hasebiyle, "Beka/ölümsüzlük içgüdüsü" neyi gerektiriyorsa, ona sahip olmalýdýr. Bu ise, yaþamý insanýn hayata bakýþ açýsý üzerinde kurmadan, sadece yaþam hakkýnda düþünme eyleminde bulunmakla gerçekleþtirilmez. Sadece yaþam hakkýnda düþünmek, ilkel bir düþünce olur ve geri kalmanýn izini taþýr.

    Buna raðmen ister hayata bakýþ açýsý üzerinde kurulu olsun ister olmasýn, yaþam hakkýnda akýl yürütmede önemli olan, "sorumlu bir düþünme"nin var olmasýdýr. Sorumlu düþünmeden kasýt, düþünme ve yaþamdan hedeflenen nedir? sorusuna cevap aramaktýr. Bu noktada kiþinin kendisini baþkasýna karþý sorumlu hissetmesi önem kazanmaktadýr. Baþka bir ifadeyle, insan fýtratý kime karþý sorumluluk duygusunu taþýyýp onu korumayý gerektiriyorsa ona önem verilmelidir. Sözgelimi ailenin reisi olan baba, týpký karýsý ve çocuklarý gibi, toplumun lideri týpký toplumdaki her fert gibi neden hayat hakkýnda düþündüðünü, hayattan neyi amaçladýðýný iyice özümsemelidir. Bunlardan her biri, yani baba, anne, çocuklar, lider ve toplumun her bir ferdi, birbirlerine karþý taþýdýklarý sorumluluklara dikkat etmelidirler. Zira "Sorumlu düþünme", yaþama iliþkin akýl yürütmenin karakterini oluþturmaktadýr. Yaþam hakkýnda sorumluluk taþýmayan bir akýl yürütme, hayvanlarýn dinamik enerjilerini tatmin etme içgüdüsünden farklý olmaz. Bu ise insana yakýþmadýðý gibi bu düzeyde bir düþünmeye sahip olmasý da doðru olmaz.

    Kendini baþkalarýna karþý sorumlu hissederek akýl yürütmek, yaþam hakkýnda düþünmede minimum þarttýr. Gerçi bu þart insanýn kalkýnýp daimi huzura kavuþmasý için yeterli deðildir. Ancak insaný hayvan mertebesinden daha üst bir konuma çýkarmak için gerek koþuldur. Ýliþkilendirme özelliðine sahip bir beyni olan insanýn, dinamik enerjisini tatmin etmekten baþka bir problemi olmayan hayvandan farký iþte budur.

    Kiþinin hayatýna biçim veren, onun hayatla ilgili düþünme biçimidir. Aile, klan, toplum ve ümmette, hatta insanlýðýn hayatýna belli bir biçim veren de bu düþünme þeklidir. Ýnsanlýðýn hayatýný, maymun veya domuz, altýn veya tenekeyle eþdeðerli kýlanda yine bu düþünme biçimidir. Baþka bir ifadeyle, hayatý aziz ve refah dolu kýlan da mutsuz, huzursuz ve sürekli ekmek peþinde koþturan bu düþünme þeklidir.


    Devam edecek

  5. #25
    ***
    DIÞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puaný
    18

    Standart Cevap: Düþünme metodu

    Kapitalist sistemin, yaþama ve insanlýðýn tüm hayatýna atfettiði bakýþ açýsý irdelendiði zaman, insanlýðý mutsuzluða ve huzursuzluða, bireyi ise tüm hayatýný ekmek peþinde koþmakla geçirir hale getirdiði görülür. Kapitalizm, insanlar arasý iliþkileri, ardý arkasý kesilmeyen kavga iliþkilerine dönüþtürmüþtür. Bu, beni de seni de ayakta tutan ekmeði kapma kavgasý þeklinde ortaya çýkan bir iliþkidir. Aramýzdaki bu kavga, ekmeði kapýp baþkasýný ondan mahrum edene dek veya içimizden herhangi birinin bu ekmekten yaþayabileceði kadar bir pay alýp kalanýný baþkasýný daha da zengin etmek için verdiði ana dek sürüp gider. Kapitalist düþüncenin verdiði bu görüntü bile onun bu dünya hayatýný nasýl mutsuzluk ve huzursuzluk diyarýna çevirdiðini, insanlar arasýnda ne denli sürekli bir kavga ortamý doðurduðunu görmeye yeter.

    Gerçi kapitalist dünya görüþü de kâinat, insan ve hayata iliþkin genel düþünceden doðmuþ, yani hayata dair belli bir bakýþ açýsý üzerinde kurulmuþ, hatta kapitalist toplumlara ilerleme ve kalkýnma imkâný da vermiþtir. Ancak bütün bunlara raðmen, kapitalizm bu toplumlarý ve insanlýðý mutlu edememiþtir. Halklarý, ümmetleri ve tüm insanlýðý mutsuzluða sürüklemiþtir. Çünkü emperyalist ve sömürgeci düþünce, kapitalizmin ürünüdür. Kapitalizm, bir taraftan bir kýsým insanlara kendilerine gelen mektuplarýn hizmetçiler, yani köleler tarafýndan altýn tepsilerde sunulmasý imkânýný verirken, diðer taraftan da bir kýsým insanlarý bu zengin kesime hizmetçi veya köle haline getirerek onlarýn artýklarýndan dahi istifade edebilme hakkýndan yoksun býrakmýþtýr. Zengin Amerika'da, imparatorluk hayalleri kuran Ýngiltere'de ve kendini þan, þeref, soyluluk hayallerine kaptýran Fransa'da yaþamýn bu tip örneklerine sýk sýk rastlanýr. Bütün bunlarýn yanýnda emperyalist ve sömürgeci düþüncenin insanlarý köleleþtirmesi ve onlarýn kanýný emmesi de iþin cabasý. Bütün bunlar, sorumluluk hissetmeyen bir yaþam düþüncesinin hakim olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Böyle bir düþüncede bireyin bir baþkasýna karþý sorumluluk taþýmasý söz konusu olmadýðýndan, gerçek sorumluluktan bahsedilemez. Kapitalist düþüncenin yaþama iliþkin bakýþ açýsýnda aile, klan, toplum veya ümmete karþý sorumluluk duygusu zaman zaman ortaya çýksa da bu hal, gerçek sorumluluktan uzaktýr ve sadece insandaki dinamik enerjinin tatminini garanti altýna almaktan öteye geçemez.

    Sosyalist düþünce, yaþama iliþkin -proletaryaya, iþçi sýnýfýna karþý- sorumlu bir düþünme biçimini ortaya koymaya yeltenmiþse de, zamanla yolundan sapmýþ, bu çabasý slogana ve ütopyaya dönüþmüþtür. Bu ise sosyalist düþüncenin "baþkasýna karþý sorumluluk taþýma" duygusundan kademe kademe uzaklaþmasýna neden olmuþtur. Öyle ki baþkasýna karþý sorumluluk taþýma uzaklýðý bakýmýndan sosyalist düþünceyle kapitalist düþünce arasýnda bir fark kalmamýþtýr. Bu nedenle sosyalist düþünce, gerçekte insani bir düþünce olmaktan çok nasyonalist, milliyetçi bir düþünceye dönüþmüþtür.

    Bütün bunlara baðlý olarak Avrupa, Amerika ve Rusya gibi dünya hayatýna yön veren devletlerin yaþama iliþkin düþünme biçimleri, hayata bakýþ açýlarý üzerinde kurulu olsa da, "baþkasýna karþý sorumluluk taþýma" ilkesinden yoksun kalmýþtýr. Fikren düþük olan bir insanýn kendisini baþkasýna karþý sorumlu hissetmemesi doðaldýr. Ancak anlaþýlamayan bir durum vardýr ki, o da baþkasýna karþý kendini sorumlu hissetme düþüncesinin, baþkasýný köle edinme ve kendi egosunu tatmin etmek için baþkasýný sömürme düþüncesiyle yer deðiþtirmesidir. Bu nedenle günümüz dünyasýnda kaydedilmiþ akýl almaz kalkýnma ve ilerlemeye raðmen, insanlarýn ve özellikle toplumlarýn zengin kesimlerinin yaþama iliþkin düþüncelerinin "baþkasýna karþý sorumluluk duyma" ilkesinden uzak oluþu aklý baþýnda, basiretli her insaný þöyle bir sonuca götürür: Ýnsanlarýn yaþama iliþkin düþünceleri ilerleme kaydetmemiþ, aksine geri kalmýþtýr. Ýnsanlarýn bu düþünceleri huzurlu deðil, aksine huzursuzluk ve endiþe doludur. Bu böyle kaldýkça insan hayatýna zarar vermeye, onu mutsuzluða sevk etmeye devam eder. Öyleyse yapýlmasý gereken, "yaþama iliþkin sorumsuz düþünce"yi ortadan kaldýrýp onun yerine "yaþama iliþkin sorumluluk taþýyan düþünce"yi kurmak ve "sorumluluk" duygusunu yaþamýn ayrýlmaz bir parçasý haline getirmektir.

    Ekmeðin (maddenin) insanlar arasý iliþkileri oluþturduðu doðrudur. Yaþama iliþkin düþüncenin, insanýn dinamik enerjisini tatmin etme yolunda bu ekmeði nasýl elde edebileceði düþüncesinden kaynaklandýðý da doðrudur. Ancak insanlar arasý iliþkilerden kastettiðimiz, "ben yerim" veya "sen yersin" iliþkisi deðil, "ben deðil, sen ye" iliþkisidir. "Ben seni doyurmak için ekmek peþindeyim, sen de beni doyurmak için ekmek peþindesin" felsefesidir. "Ben kendi ekmeðimi kazanmak için seninle kavga ederim, sen de kendi ekmeðini kazanmak için benimle kavga edersin" felsefesi deðildir. Yani iliþkilerde hakim olan, "bencillik" deðil, "fedakârlýk"týr. Baþka bir ifadeyle, hem senin hem de benim sömürüyle deðil, "verme"yle mutlu olmamýzdýr. Þair, bu gerçeði ne güzel ifade etmiþ:

    "Ona kompliman yapýp

    Ballandýra ballandýra

    Övdüðün zaman kendisini

    Görürsün ki:

    Sanki o deðil

    Dilendiðin þeyi sana verecek olan

    Sensin ona veren dilendiðini."

    Bu demektir ki insan, "Beka içgüdüsü"nü tatmin etmek için almaktan hoþlandýðý gibi, ayný þekilde refah düzeyi yükseldiðinde yine "beka içgüdüsü"nü tatmin etmek için "vermek"ten de hoþlanýr. Cömertliðin göstergesi olan "verme" eylemi de týpký "mülk edinme" ve "alma" eylemleri gibi insanýn "beka içgüdüsü"nün birer görüntüleridir.

    Ancak yaþama iliþkin düþünmek demek, insanýn düþüncesini baþkasý üzerinde yoðunlaþtýrmasý anlamýna gelmez. Çünkü yaþama iliþkin düþünme eylemi, düþünen insanýn dinamik enerjisini tatmin etmesi yolunda gerçekleþtirdiði eylemdir. Eylemin doðru bir seyirde gitmesi için bu þarttýr. Burada mesele baþkasýnýn dinamik enerjisini tatmin etmek için düþünmek deðil, yaþama iliþkin düþünme eylemini gerçekleþtirirken baþka insanlara karþý da sorumluluk duygusu taþýmaktýr. Çünkü insan yaþama iliþkin düþünürken, baþka insanlarýn dinamik enerjisini tatmin etmek amacýyla düþünmez. Aksine kendi dinamik enerjisini doyurmak amacýyla düþünür. Ancak þu var ki, insan düþüncesi "baþkasýna karþý kendini sorumlu hissetme" karakterini kazandýðýnda "mülk edinme" duygusu "verme" duygusuna, "korkma" duygusu "takdir etme" duygusuna dönüþür. Her iki durumda da insan, "beka içgüdüsü"nü tatmin etmek amacýyla dinamik enerjisini doyurmuþ olur. Fakat insan yaþama iliþkin düþüncesine "baþkalarýna karþý sorumluluk hissetme" karakterini kazandýrdýðýnda "beka içgüdüsü"nün "yüce" yönünü "çirkin" yönüne tercih etmiþ olur. Ýþte bütün mesele, yaþama iliþkin düþünme eylemine, "baþkalarýna karþý kendini sorumlu hissetme" anlayýþýný kazandýrmaktan ibarettir. Ancak böyle bir anlayýþ insana, seçkin ve hoþ bir hayat tarzý getirebilir.

    Devam edecek

  6. #26
    ***
    DIÞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puaný
    18

    Standart Cevap: Düþünme metodu

    GERÇEKLER HAKKINDA DÜÞÜNME

    "Gerçekler hakkýnda akýl yürütme"ye gelince; bu düþünme eylemi herhangi bir þey hakkýnda düþünmekten farklý deðilse de -çünkü "gerçek", düþüncenin vakýayla uyumlu olmasýdýr- gerçeklerin ve özellikle maddi gerçeklerin bir aðýrlýða sahip olmak gibi farklý özellikleri olduðundan dolayý ele alýnýp açýklýða kavuþturulmalarý gerekmektedir. "Gerçekleri düþünmek", varýlan yargýnýn, his vasýtasýyla beyne iletilen vakýayla tamamen uyumlu olmasýný saðlamaktýr. Ýþte insan fýtratýnýn doðal bir biçimde benimsediði bu uyumluluk, düþüncenin "gerçek" olduðunun göstergesidir. Örneðin; "toplum, insanlardan ve insanlar arasý iliþkilerden ibarettir" dendiðinde bir vakýa ortaya konmuþtur. "Toplum" hakkýnda herhangi bir yargýya varmak istendiðinde, toplumun vakýasý hakkýnda akli metotla varýlan her yargý bir düþüncedir. Fakat bu düþüncenin "gerçek"liði, "gerçek"le ne kadar uyumlu olduðuna baðlýdýr. Toplumu birtakým fertlerin oluþturduðu kalabalýk olarak düþünenler, bu savlarýyla bir vakýayý ortaya koymuþ olurlar. Bu vakýayý duyu organlarý aracýlýðýyla beyinlerine taþýyýp onu ön bilgilerle yorumladýktan sonra "toplum, birtakým fertlerin oluþturduðu topluluktur" þeklinde bir yargýya varmýþ olurlar. Ýþte bu yargý, bir düþüncedir. Fakat bu düþüncenin "gerçek" olup olmadýðý, vakýayla uyumlu olup olmadýðýna baðlýdýr. Varýlan yargý vakýaya uygulandýðýnda, bir vapurdaki topluluðun sayýsý ne kadar çok olursa olsun birtakým fertlerden oluþtuðu halde "toplum" deðil, "topluluk" olduðu anlaþýlýr. Öte yandan bir köyde yaþayan topluluðun sayýsý ne olursa olsun "toplum"dur. Köydeki insanlarýn "toplum", vapurdaki insanlarýn ise "topluluk" olmasýný saðlayan faktör, köydeki insanlar arasýnda var olan devamlý iliþkilerdir. Vapurdaki yolcular arasýnda devamlý iliþkiler olmadýðýndan bir "toplum"dan söz edilemez. O halde "toplum"u meydana getiren, insan topluluðu deðil, insanlar arasý iliþkilerdir. Buna göre; yukarýda "toplum"a atfedilen taným bir düþünce olmasýna raðmen "gerçek" deðildir. Bu da demek oluyor ki, her düþünce, gerçek deðildir. Düþüncenin "gerçek" olmasý için, hakkýnda bir yargýya varýlan vakýayla uyumlu olmasý gerekir.

    Bir baþka örnek verecek olursak; Hýristiyanlýk dini bir düþünce olarak kabul edilebilir. Çünkü his, Baba-Oðul-Kutsal Ruh'un tek bir varlýk olduðunu beyne iletmiþtir. Burada üç varlýk bir varlýkla, bir varlýk da üç varlýkla eþ deðerdir. Güneþ de ýþýk, ýsý ve hacimden meydana gelir. Bu üçü de farklý þeyler olmalarýna raðmen ayný þeyi oluþtururlar. Ayný þekilde Hýristiyanlýktaki Tanrý inancý da Baba, Oðul ve Kutsal Ruh'tan müteþekkildir. Bu inanç, insandaki "inanma ve kutsama içgüdüsü"yle uyumlu olduðuna göre, bu bir düþüncedir. Ancak bu düþüncenin "gerçek" olup olmadýðý, vakýayla uyumlu olup olmadýðýna baðlýdýr. Bu düþünce, vakýaya uygulandýðýnda "üç"ün "bir" olmadýðý görülür. Çünkü "üç" sayýsý "üç"ten, "bir" sayýsý da "bir" den baþka bir þeyi ifade etmez. Ayrýca Güneþ'in ýsý, ýþýk ve hacimden meydana gelmesi, onun "üç" olduðunu göstermez. Çünkü bir tek Güneþ vardýr. Isý ve ýþýk, Güneþin pek çok özelliklerinden sadece iki tanesidir. Bundan baþka bir þey ifade etmezler. Bu inancýn insan fýtratýyla uyumlu olmasýnýn ise, bir deðeri yoktur. Çünkü insandaki "inanma ve kutsama içgüdüsü" tatmin olmak zorundadýr. Ýnsan, bu ihtiyacýný yanlýþ veya kuraldýþý bir þekilde tatmin edebileceði gibi, doðru bir þekilde de tatmin edebilir. Ýlah'ýn "bir" mi yoksa "üç" mü olduðu ise, ancak akýl yoluyla ispat edilebilir. Akýl yoluyla ispat edilen vakýanýn insan fýtratýyla uyumlu olmasý þart ise de, bu konu sadece insan fýtratýyla açýklanamaz. Bu baðlamda söz konusu düþünce, "ilah" vakýasýna aykýrý olduðundan "gerçek" bir düþünce deðildir. Öyleyse Hýristiyanlýk, gerçeðe aykýrý bir anlayýþtýr.

    Ayný þekilde "maddenin bir halden baþka bir hale dönüþtüðü ve böylece yeni bir maddenin meydana getirildiði" doðru bir düþüncedir. Çünkü vakýa, "maddenin sabit kanunlarla bir halden bir baþka hale dönüþebildiði"ni beyne iletmiþtir. Bu dönüþümle önceden var olmayan yeni bir eþya icad edilebilir. Bu da yeni bir yaratýlýþ olur. Ancak söz konusu dönüþüm fikri vakýayla uyumlu mu deðil mi? Ýþte bu soruya verilecek cevap, dönüþümün "gerçek" olup olmadýðýný gösterecektir. Ne var ki, bir maddeden baþka bir maddeye dönüþüm fikri vakýaya uygulandýðýnda, söz konusu maddenin yoktan var edilmediði, aksine var olan bir maddeden yeni bir madde icat edildiði anlaþýlýr. Dolayýsýyla maddenin bir halden bir hale dönüþme iþlemi yaratma iþlemi olmadýðý gibi, bunu yapan da yaratýcý deðildir. Bu da gösteriyor ki bu düþünce ne yaratýcý ne de yaratýcýlýk gerçeðiyle uyumluluk saðlamaktadýr. Öyleyse "gerçek" bir düþünce deðildir.

    Örneklerden de anlaþýlacaðý üzere, dünyada var olan veya var olacak olan tüm düþüncelerin "düþünce" olarak kabul edilmesi, bu düþüncelerin "gerçek" olduðu anlamýna gelmez. "Düþünce"nin "gerçek" olmasý için vakýayla uyumluluk göstermesi gerekir. Düþüncenin "gerçek" olup olmadýðýný anlamak için vakýayla uyumlu olup olmadýðýna bakýlmalýdýr. Vakýayla uyumluysa gerçek, deðilse gerçek deðildir. "Gerçekler hakkýnda düþünmek", sadece aklî mekanizmayý harekete geçirmek deðildir. Aklî mekanizmanýn harekete geçirilmesinin yanýnda, bu aklî eylemden doðan düþüncenin, vakýa üzerinde uygulanmasýdýr. Uygulamanýn sonunda eðer düþünce, kendisinin göstergesi konumundaki vakýayla uyumluysa "gerçek", deðilse gerçek deðildir.

    Bu konuda "duyularla hissedilmedikleri için vakýayla uyumlu olmayan þeyler de vardýr" þeklinde bir görüþ ileri sürülemez. Çünkü "düþünme"nin ilk koþulu, vakýayý hissetmektir. Hissedilmeyen vakýa düþünce oluþturamaz. Dolayýsýyla "gerçek"de deðildir. Örneðin; "Allah" kavramý bir düþünce deðil, bir gerçektir. Çünkü insan hissi, onun eserini, izini ve etkisini, yani yoktan var etme gücünü duyu organlarý vasýtasýyla beyne taþýmýþtýr. Biz bunun sonucunda Allah'ýn var olduðuna hükmederiz. Bu nedenle de O'nun varlýðý konusunda vardýðýmýz bu yargý, "gerçek"tir. Ancak Allah'ýn zatýný hissedebilme yetisine sahip deðiliz. Bu yüzden de onun zatý hakkýnda bir yargýya varamayýz. Demek ki aklýn ortaya koyduðu hiç bir gerçek yoktur ki hisle algýlanmasýn. Zira gerçek, her þeyden önce hissedilebilir olmalý ve gerçeðe iliþkin düþünme eylemi de akýl vasýtasýyla yürütülmelidir.

    "Gerçeði düþünmek", düþüncenin göstergesi durumundaki vakýayla uyumlu olmalýdýr. Düþünceyle vakýa arasýnda bir uyumluluk varsa, o zaman "gerçek" söz konusu olur. Aksi takdirde "gerçek"ten söz edilmez. Bu açýdan, tüm fertlerin, halklarýn ve ümmetlerin ve özellikle ne denli küçük olursa olsun birtakým sorumluluklarý üstlenen kiþilerin, "gerçek" hakkýnda akýl yürütmeleri kaçýnýlmazdýr. Çünkü çoðu zaman düþünceler insaný yanýltýp yanlýþa saptýrýrlar. Bu nedenle her düþünceyi "gerçek" olarak telakki etmek yanlýþtýr. Düþünceyi sadece düþünce olarak telakki etmek gerekir. Ardýndan elde edilen düþünce, bu düþüncenin göstergesi durumundaki vakýa üzerinde tatbik edilmelidir. Düþünceyle vakýa arasýnda bir uyum varsa, "gerçek" söz konusudur. Böyle bir uyum yoksa bir "düþünce"den söz edebildiðimiz halde bir "gerçek"ten söz edemeyiz. Kýsaca "gerçek üzerinde akýl yürütmek", iki þekilde olur:
    Birincisi; düþünceyi elde etmek amacýyla ilk defa akýl yürütmek. Bu durumda elde edilen düþüncenin vakýayla uyumlu olup olmadýðýna bakýlýr. Düþünceyle vakýa arasýnda uyumluluk varsa gerçeðin var olduðuna karar verilir. Böyle bir uyumluluk yoksa, gerçeði ortaya çýkarmak amacýyla vakýayla uyumlu bir düþünce aranýr.
    Ýkincisi ise; mevcut fikirleri ele alarak bu fikirlerin gerçekliðini araþtýrmakla olur. Bu durumda önceden ortaya konmuþ olan mevcut düþüncelerin vakýayla uyumluluðuna bakýlýr ve "gerçek" ile ilgili bir sonuca varýlýr.


    Devam edecek

  7. #27
    ***
    DIÞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puaný
    18

    Standart Cevap: Düþünme metodu

    Mugalatalar (Yanýltmacalar)

    Burada iki noktaya dikkat etmek gerekir:

    1- Gerçeklerin sürekli karþý karþýya kaldýðý mugalatalar, yani yanýltmacalar.

    2- Gerçeklere ulaþmayý engelleyen mugalatalar, yanýltmacalar.

    Önce "gerçeklerin sürekli karþý karþýya kaldýðý mugalatalar"ý ele alalým. Bu tür mugalatalar, gerçeklerin veya düþüncelerin benzeþmelerinden kaynaklanmaktadýr. Söz konusu benzeþme, birtakým teknikler kullanýlarak meydana getirilir. Bu tekniklerden bazýlarý þöyle sýralanabilir:

    a- Düþüncelerin benzeþmesini gerçekleri örtbas etme aracý olarak kullanmak,

    b- Herhangi bir gerçeði baþka bir gerçeði örtbas etmek amacýyla kullanmak,

    c- Herhangi bir gerçeðin gerçekliði konusunda þüphe duymak veya söz konusu gerçeðin belli koþullar için geçerli olduðunu, koþullar deðiþtiði için gerçekliðini artýk yitirdiðini düþünmek.

    Mesela, Yahudilerin Müslümanlarýn düþmaný olduðu, bir "gerçek"tir. Yahudilerin Filistinlilerin düþmaný olduðu da bir gerçektir. Bu iki gerçek, benzeþen ve iç içe olan bir "gerçek"tir. Fakat mugalata sayesinde Yahudi-Filistin düþmanlýðýný öngören gerçek, ön plana çýkarýlmýþ ve benzeþen veya iç içe olan bu gerçek, Yahudi-Müslüman düþmanlýðýný ortadan kaldýrmak için bir araç olarak kullanýlmýþtýr.

    "Amerika'da özgürlük vardýr" düþüncesi gerçek bir düþüncedir. "Amerikan baþkanlarý sermaye sahipleri tarafýndan seçilir" düþüncesi de bir "gerçek"tir. Her iki "gerçek" de Amerikan gerçeðini yansýtmalarý bakýmýndan birbiriyle benzeþmektedir. Ancak burada Amerika'da özgürlüðün var olduðu gerçeði, Amerikan baþkanlarýnýn sermaye sahipleri tarafýndan seçildiði gerçeðini örtbas etmek için bir araç olarak kullanýlmýþtýr. Böylece birinci gerçek ikinci gerçeði örtbas etmiþ, insanlar Amerikan baþkanlýðýný kazanan kiþinin, halk nezdinde en çok popüler olan kiþi olduðunu zannetmiþtir.

    Ýngiltere'nin Avrupa Birliði'ne karþý olduðu bir gerçektir. Ýngiltere'nin Avrupa Birliði'yle güçlenmek istediði de bir gerçektir. Ancak Ýngiltere, ikinci gerçeði, birinci gerçeði örtbas etmek için bir araç olarak kullanmýþ ve "Ortak Pazar"a girmiþtir.

    Son bir örnek; Ýslâm'ýn yenilmez bir güç olduðu bir gerçektir. Ancak bu "gerçek", þüpheyle karþýlanmýþ, hatta bunun gerçek olmadýðý veya bu gerçeðin Ýslâm'ýn ilk dönemi için geçerli olduðu ve zamanla gerçekliðini yitirdiði düþünülmüþtür.

    Ýþte mugalatalar gerçeklere böyle musallat olurlar. Böylece gerçekler ya baþka gerçeklerle ya da þüpheci yaklaþýmlarla örtbas edilirler. Batýlýlar, bu teknikleri Müslümanlarýn sahip olduklarý gerçeklere büyük bir ustalýkla uygulamýþlardýr.

    Gerçeklere ulaþmayý engelleyen mugalatalara, yanýltmacalara, demagojilere gelince; bu mugalatalar gerçeklere ulaþmayý engelleyen eylemlerle veya düþünceleri icat etmekle meydana gelirler. Örneðin; ümmetin ancak düþünceyle kalkýnabileceði bir gerçektir. Ancak insanlarý düþünmekten alýkoymak ve sýký bir çalýþma temposuna mahkum etmek amacýyla gösteri, istikrarsýzlýk ve devrimci eðilimler gibi maddi eylemler teþvik edilmiþtir. Böylece düþünce olmadan ümmetin kalkýnamayacaðý gerçeði örtbas edilmiþ, onun yerine devrim olmadan milletin kalkýnamayacaðý görüþü hakim kýlýnmýþtýr. Ayný þekilde Müslümanlarý kalkýnma gerçeðinden uzaklaþtýrmak için, kalkýnmanýn ahlak, ibadet veya ekonomiyle gerçekleþtirilebileceði þeklinde düþünceler ortaya atýlmýþtýr. Bu ve buna benzer düþüncelerden hedeflenen, insanlarýn gerçeðe ulaþmasýný, gerçeði bulmasýný engellemektir.

    Bu nedenle mugalatalara, yanýltmacalara, demagojilere dikkat etmek gerekir. Gerçeklere demirden ellerle yapýþmak, onlara ulaþmak için derin ve samimi düþünmek gerekir. Gerçeklerden istifade etmeyi engelleyen en büyük tehlike, tarihsel gerçeklerin ve özellikle tarihin temelini oluþturan gerçeklerin ihmal edilmesidir. Çünkü tarihte hem deðiþmez gerçekler hem de koþullara göre meydana gelen görüþler vardýr. Koþullara göre ortaya çýkan görüþler, "gerçekler"den sayýlmaz. Bunlar, ancak "olaylar”dýr. Kendi koþullarý dýþýndaki farklý koþullara uygun olmazlar. Ancak gerçek þu ki, þimdiye kadar tarihe tek bir bakýþ açýsý yüklenmiþ ve tarihin gerçekleri göz ardý edilmiþtir. Gerçekler ile olaylar ayýrt edilmediði için de gerçekler ihmal edilmiþtir. Örneðin; Batýlýlarýn, Ýslâm Devleti'ni iþgal etmek için Doðu Sahilini, özellikle Mýsýr ve Þam diyarýný saldýrý alaný olarak seçtikleri bir "gerçek"tir. Fakat Batýlýlarýn Müslümanlara karþý zafer kazanmalarý "gerçek" deðil, tarihsel bir "olay"dýr. Böylece olaylarla gerçekler birbirine karýþtýrýlmýþ, gerçekler ihmal edilmiþtir. Bunun sonucu olarak da düþmanýn Akdeniz'in Doðu sahilini Ýslâm diyarýna giriþ yapmak için bir geçit olarak kullandýðý gerçeði unutulmuþtur. Bir baþka örnek verecek olursak; Osmanlý Devleti'ni milliyetçilik düþüncesi yýkmýþtýr. Müslümanlar, Batýya karþý sadece Müslümanlar olarak deðil, Müslüman-Osmanlýlar kimliðiyle savaþmýþlardýr. Bu bir gerçektir. Osmanlýlarýn Avrupa'daki yenilgileri ve Ýkinci Dünya Savaþý'ndaki baþarýsýzlýklarý ise, tarihsel bir olaydýr. Fakat Osmanlý'larla Avrupalýlar arasýnda geçen savaþlara ve Ýkinci Dünya Savaþý'na bir tek bakýþ açýsýyla yaklaþýldýðý için, tarihsel gerçekler ihmal edilmiþtir. Böylece gerçekler olaylarla karýþtýrýlmýþ ve gerçekler ihmal edilmiþtir. Bunun sonucu olarak da Osmanlýlarýn Avrupa'da ve Birinci Dünya Savaþý'nda yenilmelerinin asýl sebebinin milliyetçilik olduðu unutulmuþtur. Ýþte bütün tarihsel olaylarda gerçekler böyle göz ardý edilmiþ, bu gerçeklerden istifade edilmemiþtir. Halbuki tarihsel gerçekler insanýn sahip olduðu en deðerli hazinesi ve insan düþüncesinin en yüce türüdür.

    Ýster gerçeklere ulaþmak, ister gerçeði gerçek-olmayandan ayýrt etmek, isterse demirden bir elle gerçeðe sýký sýký sarýlýp bu gerçeklerden yararlanmak hedeflensin; gerçekler üzerinde akýl yürütmek, faydalý bir düþünme biçimidir. Bu düþünme biçiminin fert, halk ve ümmet üzerinde inanýlmaz etkileri vardýr. Fakat bir düþünce, pratiðe geçirilip kiþiyi gerçeðe ulaþtýrmýyorsa veya onun gerçek ile gerçek olmayaný ayýrt etmesini saðlayamýyorsa o düþüncenin ne yararý olabilir ki?

    Gerçekler kesindir, sabittir, deðiþmezler, kuþku götürmezler, deðiþen koþullar veya durumlardan etkilenmezler. Evet, düþüncenin içinde bulunduðu koþullardan soyutlanamayacaðý veya genel bir deðerlendirmeye tabi tutulamayacaðý doðrudur. Ancak bu doðruluk, henüz "gerçek" olmayan bir düþünce için geçerlidir. Düþünce "gerçek" haline geldiðinde ise, koþullar ve durumlar ne denli deðiþirse deðiþsin bunlara bakýlmaz. Aksine düþüncenin içinde bulunduðu koþullara bakmaksýzýn onu olduðu gibi ele almak gerekir. Gerçekler, "zanni" bir metot olan "bilimsel metot"la ele alýnmazlar. Gerçeklerin "Akli metot"un kesin ve þüphesiz yönüyle ele alýnmasý gerekir. Çünkü gerçekler, eþya veya olayýn özü, cevheri veya nitelikleriyle ilgili deðil, eþya veya olayýn varlýðýyla ilgilidir. Bu açýdan düþüncenin "gerçek" olmasý için, vakýaya kesin ve þüphe götürmeyecek bir þekilde uygun olmasý gerekir. Dolayýsýyla gerçekleri düþünmek ve onlara demirden ellerle sýký sýký sarýlmak þarttýr.


    Devam edecek

  8. #28
    ***
    DIÞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puaný
    18

    Standart Cevap: Düþünme metodu

    ÜSLÛPLAR HAKKINDA DÜÞÜNME

    "Üslûplar hakkýnda düþünme"ye gelince; bu düþünme biçimi, iþin nasýl yapýldýðý hakkýnda yapýlan geçici bir fikir yürütmekten ibarettir. Üslûbu, iþin türü belirler. Bu nedenle iþin türü deðiþtikçe üslûplar da deðiþir. Üslûplar, zaman zaman birbirine benzeyebilirler. Bir tek üslûbun pek çok iþ için yararlý sonuç verebildiði doðrudur. Ancak üslûp hakkýnda düþünüldüðünde, o üslûpla yapýlmak istenen iþin türü hakkýnda fikir yürütmek gerekir. Üslûplar benzeþse de, bilinen herhangi bir üslûp, yapýlmak istenen herhangi bir iþ için geçerli olsa da iþin türü hakkýnda akýl yürütmek þarttýr. Bu nedenle baþka üslûplar aramadan ve üslûplarýn birbiriyle benzeþmelerini göz ardý ederek hedeflenen üslûpla birlikte yapmak, istenen iþin türünü de göz önünde bulundurarak düþünmek gerekir. Zira benzeþen üslûplar, bazen aktif olan üslûbun izini kaybettirebilir. Üstelik belli bir iþte yararlý olduðuna inanýlan bir üslûp, söz konusu iþe giriþmeyi engelleyebilir. Örneðin; bir fikrin propagandasýný yapma üslûbu, bu fikre davet etme üslûbu ile benzeþmektedir. Her ikisi de bu fikrin insanlara sunuþ biçimiyle ilgilidir. Ancak söz konusu benzeþme, hem davet hem de propaganda atýlýmlarýný yanýlgýlara sürükleyebilir. Davet üslûbunun kullanýlmasý gereken yerde, propaganda üslûbü kullanýldýðýnda uzun vadede baþarýlý olmak mümkün deðildir. Ayný þekilde propaganda için davet üslûbunu kullanmak da baþarýya götürmez. Çünkü davet üslûbu gerçekleri olduðu gibi anlatma ilkesine dayanýr. Propaganda üslûbu ise, düþünceyi süsleyip cafcaflý bir þekilde ambalajlamaktan ibarettir. Ancak sunuþun güzel bir þekilde yapýlmasý, her ikisinin de ortak noktasýný oluþturmaktadýr. Örneðin demokratik sistemde halkýn yöneticisini tayin etme biçimi, yöneticinin halk tarafýndan seçilmesidir. Ýslâmi sistemde de yöneticiyi tayin ederken bundan istifade edilebilir, yani yöneticiyi halk seçer. Fakat Müslümanlarýn halifesinin tayin biçimi ya da üslûbu söz konusuysa, bu durumda Halifenin belli bir süre için deðil de, sürekli tayin edilmesini öngören Ýslâmi sistemin yönetim gerçeði üzerinde düþünmek gerekir. Baþka bir ifadeyle, halifenin tayin biçimini þekillendirmek için düþünürken, Ýslâm'da yönetim biçiminin türünü göz önünde bulundurmak gerekir: Halifeliðe ehil adaylar ümmetin temsilcileri tarafýndan belirlenir ve onlarýn dýþýndakilerin adaylýklarý yasaklanýr. Ardýndan halk, belirlenen bu adaylarýn içinden istediðini seçer, daha sonra Müslümanlarýn çoðunluðu tarafýndan halife olarak seçilen kiþiye biat edilmesi istenir. Burada biat, halifenin tayin edilmesinin üslûbu deðil, metodudur. Fakat biatýn yapýlýþ þekli bir üslûptur. Bu nedenle bir yerde faydalý olan üslûp, bir baþka eylemde faydalý olmayabilir. Fakat giriþilen yeni eylemde izlenecek üslûbu tayin etmek için, düþünme atýlýmýnýn hem eylem hem de üslûp çerçevesinde beraberce yürütülmesi gerekir. Kýsaca bir eyleme giriþirken, izlenecek üslûpla birlikte eylemin türünü de göz önünde bulundurarak akýl yürütmek þarttýr.

    Üslûp, eylemi yapmak için izlenen ve sürekliliði olmayan belli bir biçimin adýdýr. Metot ise üslûbun aksine sürekli bir biçimi ifade eder. Metot, hiç bir zaman deðiþken deðildir. Metotta ustaca bir düþünüþe gerek yoktur. Çünkü metot kesin ve þüphesizdir. Metodun ya kendisi ya da dayandýðý temel kesindir ve kuþku götürmez. Fakat üslûp bir eylemi yapmak üzere kullanýldýðýnda eylemi baþarýsýzlýkla sonuçlandýrabilir. Üslûp, deðiþkendir. Bu yüzden ustaca bir düþünüþe ihtiyaç duyar.

    Bu açýdan üslûplar hakkýnda düþünmek, metotlarý düþünmenin daha üst konumundadýr. Metodun çýkarýmýný usta akýl da normal akýl da yapabilir. Ancak üslûp, normal akýl tarafýndan kullanýlsa bile, çýkarýmýnýn yapýlmasý için ustaca veya dâhi bir akla ihtiyaç vardýr.

    Demek ki metodun dâhi akýl tarafýndan ortaya konmasý þart deðildir. Fakat üslûbun ister eðitimli ister eðitimsiz olsun, usta veya dâhi akýl tarafýndan üretilmesi þarttýr. Çünkü üslûba ulaþmanýn ilimle, bilgiyle ilgisi yoktur. Üslûbu elde etmenin yolu, düþünme eyleminden geçer. Ýnsanlarýn, problemlerin çözümünde farklý düþüncelere sahip olmalarý bundan kaynaklanmaktadýr. Çünkü insanlar, problemleri birtakým üslûplarla çözerler. Mesela, bazý insanlar, herhangi bir problemi çözmeye kalkýþtýðýnda bu problemi çözmek kendisine zor geliyorsa, ya kaçýþ yollarý arar ya acizliðini ilan eder ya da problemin çözümsüz bir problem olduðunu düþünür. Fakat aklýný kullanan insan, bir probleme çözüm getirmek istediðinde önüne engeller çýkýyorsa, kullandýðý üslûbu deðiþtirir. Problemi çözmekten kaçmaz, acizliðini ilan etmez ve ümitsizliðe de düþmez. Aklýný kullanan kiþi sabreder, problemi çözmek için kendine belli bir süre tayin eder veya yaygýn bir deyimle zamana býrakýr. Sonra da problemi çözene kadar düþünme yetisini tekrar tekrar harekete geçirir. Bu nedenle problemleri çözme zihniyetine sahip kiþilerin çözemeyecekleri problem yoktur. Onlar her sorun için çözüm bulma gücüne sahiptirler. Çünkü problemleri çözme zihniyetine sahip kiþi, zor ve çetrefil problemleri bile çözebilecek birtakým üslûplarý meydana getirme konusundaki gücüne tam bir güven içindedir. Bu açýdan çeþitli üslûplar hakkýnda düþünmek, usta veya dâhi akýllarýn özelliklerindendir. Zira problemlerin çözüme kavuþturulmasý, probleme hangi üslûpla yaklaþýmda bulunulacaðýný düþünmeye baðlýdýr.


    Devam edecek

Sayfa 3/3 ÝlkÝlk 123

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.01.09, 10:54
  2. beni düþünme
    By özlem in forum Resimli Þiirler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 15.12.08, 13:46
  3. DÜÞÜnme metodumuz nasil olmali
    By tahsin33 in forum Ýslam'da Aile hayatý,
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 21.11.08, 15:34
  4. Kavramsal Düþünme
    By Kartal__13 in forum Kavramlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.06.08, 11:22
  5. Baðlama Metodu
    By Kartal__13 in forum Hafýza Geliþtirme
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.06.08, 10:57

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •