Niyet Edebi Şeyh İbn-i Hacer (k.s.) Hazretleri’nin kavlî üzere; niyetdinin esaslarının başıdır. Bundan dolayıdır ki Rasûllüllah Efendimiz bir hutbe esnasında: “Ey insanlar! Ancak ameller niyetlere göredir” buyurmuşlardır. Başka bir hadis-i şerifde de
“Mü’minin niyeti
amelinden hayırlıdır” buyurdu.
AyrıcaRasûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki: “Ancak her kişi için kendisinin niyet ettiği şey vardır. Öyleyse her kim ki
onun hicreti
ve Rasûlü’ne ise
o kişinin hicreti
ve Rasûlü’nedir.
Ve her kim ki onun hicreti nâil olacağı dünya için ve nikah kıyacağı kadın içinseonun hicreti
hicret ettiği şeyedir.”
Bu nedenle niyet ve ihlâsher şeyden daha lüzumludur. Ta ki müridin talep ettiği şey elden kaçmasın ve bilakis yakınlık uzaklaşmaya
rıza da azaba dönüşmesin. İhlâs her amelde vacibdir. Özellikle amelde en mühim ve lüzumlu olandır. “Kalbi amelin hepsi de niyetin ta kendisidir” denilmiştir.
Muradında sadık olan mürid için niyet edebi şudur:
Kalbinin yüzünü Şeyh’i vasıtasıyla o zat tarafına döndürür ve Zât-ı Bâri’yi (yaratıcıyı) kasdeyler.
Yani dünyevî ve uhrevî unsurları ve bâtıni haller olan yakınlıkvelâyet
tesir etmek
irşad
marifet ve diğer geçici şeyleri murad etmez.
Bu bir şart iledir ki:
O teveccühkulluk edepleriyle beraber sadece
utaâlâ Hazretleri’ne olmalıdır.
Reşahat isimli kitabın sahibi (r.a.) der ki:
“Mürid zâta müteveccih olduğunda sıfatlara teveccüh etmesi sahih olmaz. Çünkü zata teveccüh etmeksıfatlara teveccüh mertebesinden daha yüksektir.”
Ve dahi gizli olmaya ki:
“Zata teveccüh” demekten muradkünh ve hakikat itibarıyla değildir. Çünkü künh ve hakikata itibar haramdır.
Bilakis teveccüh![]()
’a (c.c.) ortak koşulmaması ve
’tan başka her şeyin yok sayılması itibarıyladır.
İşte bu zikrettiğimiz teveccühsadece “muhabbbet-i zâtiye” sahibi olanlara mümkün olur. Çünkü o makam sahiplerinin indinde lütuf ve kahır eşittir. Nitekim
“Sevgiliden ne sadır olursa
o şey de sevgilidir” denilmiştir.
Mürid olmayan kişinin niyeti sadecerızası olup şeyh’i imtihan etmeyi düşünmemelidir. Çünkü böyle kişiler mel’undur. Ayrıca keramet görmeği dahi istememelidir. Çünkü velilikte
keramet şart değildir. Keramet
şeyhin daha faziletli olmasına da alamet değildir. Nitekim İbn-i Hacer’de kitabının hatimesinde böyle açıklamıştır.
Bazen olur ki; şeyh’de keramet olur fakat göstermesine izin verilmiş olmaz. Ya da izinli olur ama göstermeyi uygun görmez.