Sufilerin Edebi
Hamd Allah’adır. Ki O, “Size zahir ve bâtın nimetlerini bol bol verdi.” (Lokman, 20) demekle velilerini zahir ve bâtının edepleriyle süsledi. Onların zahir hallerini, elçisi Mustafa s.a.v.’in sünnetine uygun yaptı. Bâtınını da kendisini denetlemekle, müşahede etmekle, her vakit ve nefeslerini de onlara has güzel hallerle süsledi. Allah kullarından dilediğine rahmetini verir.
Hal sahiplerinin, sufiler diye adlandırılan, temizlerin adabıyla edeplenmiş, onların ahlâkıyla ahlâklanmış Allah dostlarının adabına dair bir eser derlemek içime doğdu. Böyle yapayım ki onların hal ve tavırlarını bilmeden hepsini birden inkâr eden kimse, onlara layık oldukları biçimde inansın.
Onların edeplerinden biri: Yüce Allah’ın elçisi Muhammed Mustafa s.a.v.’e şu sözüyle öğrettiğidir:
“Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır, giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile. İş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah’a güven. Doğrusu Allah tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran, 159).
Cenab-ı Allah, Rasulü’ne ümmetiyle zahirde en güzel edep ve ahlâk üzere geçinmeyi emretti. Hakikatte de onu onlardan ayırıp kendine döndürdü: “Karar verdin mi Allah’a güven.” dedi.
Bir diğeri de, Allah’ın şu sözüyle insanlara öğrettiği ahlâktır:
“Allah adaleti, iyiliği, yakınlara bakmayı emreder; edepsizliği, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl, 90)
Yüce Allah’ın, “Muhakkak ki sen, büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem, 4) sözüyle peygamberini süslediği ahlâk da sufilerin edep kurallarındandır.
Semerkand Dergisi