Dinimiz ibâdette de kolaylık sağlamıştır. Sıcak bölgelerde, sıcak mevsimlerde öğle namazını hava biraz serinleyinceye kadar vakit içinde geciktirmemizi, soğuk mevsimlerde vakit girince kılmamızı tavsiye etmiştir.
Konuyla ilgili hadîsler:
Cabir b. Semure (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Ra-sûlüllah (A.S.) Efendimiz, güneş batıya meyledip (titreşen gölgenin doğuya doğru uzanmaya başlamasıyla) öğle namazını kılardı.
Enes (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, kış aylarında öğle namazını kılardı ki, biz, günün çoğu*nun geçtiğini veya ondan ne kadar kaldığım pek bilemezdik.
Enes b. Mâlik (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Pey*gamber (A.S.) Efendimiz, sıcak olunca öğle namazını biraz havanın serinlemesine kadar geciktirirdi; hava soğuk olunca da onu (vakit girince) hemen kılardı.
Ebû Hüreyre (.RA.Vden yapılan rivayette, Peygamber (A.S.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: «Sıcak iyice basıp şid-
letlenince i^nnazı havanın serinlemesine kadar geciktirin. Çünkü gerçekten sıt&ğm şiddeti, Cehennem'in sıcaklığının galeyâmndandır.
Ebû Zerr (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: Resûlüllah [A.S.) Efendimiz'le beraber bir seferde idik. Müezzin öğle namazı için ezan okumak isteyince, Peygamber (A.S.) ona: «Havanın serin*lemesini bekle!» buyurdu. Biraz sonra yine ezan okumak istedi, Pey*gamberimiz (A.S.) ona: «Havanın biraz serinlemesini bekle!» bu*hurdu. Bu hâl, tâki tepeciklerin doğuya doğru uzanan gölgesini gör*memize kadar devam etti. Bunun üzerine Peygamberimiz (A.S.) şöy*le buyurdu. «Şüphesiz ki, sıcağın şiddeti, Cehennem'in sıcaklığının galeyânındandır. Sıcak şiddetlenince, (öğle) namazını (vakit için*ce) havanın biraz serinlemesine kadar geciktirin!
İhı Hadislerpı açık delâletinden anlaşılan hükümler:
1- Çok! sıcak günlerde veya mevsimlerde, öğle namazını va*kit içinde havanın serinlemesine kadar geciktirmek nıüstehabdır.
2- Soğuk günlerde ise, öğle namazını vakit girince geciktir*meden kılmak müstehabdır.
3- Ezan, vaktin değil namazın sünnetidir.
4- Yaz mevsiminde ekvatora yakın bölgelerde güneş ışınla*rının dik olarak indiği bölgeler çok sıcak olur. Güneş'te helyum gazı*nın bir devridaim halinde yanması büyük bir enerji meydana getir*mektedir. Cehennem ateşi de buna benzer bir özelliktedir. Hadîs*teki beyân buna işarettir.
Mezhep imamlarının konuyla ilgili görüş, ictihad ve istidlâllari:,
a) Hanefîlere göre:
Yaz aylarında öğle namazını hava biraz serinleyinceye kadar geciktirmek ve kış olunca da vaktin girmesiyle birlikte kılmak müste-habdır. Çünkü bu hususta Enes (R.A.) rivayeti söz konusudur.
b) Şâfîilere göre:
Öğle namazını —vakit içinde— havanın biraz serinlemesine kadar bekletip, sıcak ülkelerde şiddetli sıcaklarda, sokaklarda du*var gölgelerinden yürüyüp mescidlere gitme imkânı doğuncaya ka*dar geciktirmek sünnettir. Bu daha çok cemaatle namaz kılmak is*teyenler hakkında bir kolaylıktır.
Şâfiîler Ebû Hüreyre hadîsiyle istidlal etmişlerdir,
c) Hanbelîlere göre:
Namazı ilk vaktinde kılmak afdaldır; ancak son yatsı vaktine yatsı namazını, çok sıcak günlerde serinlik çökünceye kadar öğle namazını geciktirmek daha faziletlidir.
Genel olarak üç vakit söz konusudur: Fazüet vakti, cevaz vakti ve zaruret vakti... Birincisi, yatsı ve öğle namazı dışında kalan di*ğer namazları vaktin evvelinde kılmaya işarettir. Nitekim îmanı Ahmed bu hususta şöyle demiştir; «Vaktin evvelinde namaz kılmak bana göre daha uygundur, ancak yatsı ile öğle namazı bunun dışın*dadır.
d) Mâliküere göre:
îbn Kasım'ın yaptığı rivayete göre, îmam Mâlik şöyle demiştir: «İnsanların kış ve yaz mevsimlerinde öğle namazını, dikey eşyanın gölgesi bir zira' (yaklaşık 65 - 75 cm.) olunca kılmalarını müstehâb görüyorum. Nitekim İbn Ömer (R.A.) sefere çıkınca, dikey eşyanın titreşip kalan gölgesi doğuya doğru meyletmeye başladığı andan iti*baren iki, üç mil yol katettikten sonra öğle namazını kılardı.
Ayrıca bu konuda Hz. Ömer (R.A.) görevli tahsildar ve memur*lara şu emri yazıp göndermiştir: «Benim yanımda sizin en önemli - işiniz önce namaz kılmanızdır. Artık kim namaza devam edip onu muhafaza ederse, dinini muhafaza etmiş olur, kim de namazı bıra*kıp zayi' ederse, o da başka şeyleri de (namazla birlikte) zayi' etmiş olur.»
Hz. Ömer (R.A.) sonra da şunu yazıp ilâve etmiştir: «tstiva vak*ti her şeyin gölgesi titreşip kaldıktan sonra doğuya doğru uzamaya başlayınca bu uzama bir zira'ı bulunca öğle namazım kılın. îkindi namazını da güneş henüz yüksek ve parlak bir derecede iken suva-
rinin iki veya üç fersah bir yol kat'edeceği süre geçtikten sonra kı*lın.
Diğer rivayetler ve tahliller:
Sıddîk Hasan Han, 16 no'lu Ebû Hüreyre hadîsinde geçen «ebri-tiû!» emrinin vücub ifade ettiğine temas ederek öğle namazım sıcak mevsim ve günlerde hava serinleyinceye kadar geciktirmenin vâcib plduğunu söylmiştir. Çünkü emir de asıl olan vücubdur. Bazısına göre, emir burada işfcihbab içindir. Cumhur da aynı görüştedir. Em*rin zahiri ise, fert ve cemaatı, sıcak ve soğuk bölgeleri kapsamına almaktadır.
Emrin böylesine kapsamlı olduğunu söylemek, onun zahirinden uzaklaştırmak olur. Çünkü Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, şiddetli sı*cakta tabirini kullanmıştır ki, emir bununla ilgilidir.
îmam Tirmizî 13 nolu Cabir hadîsini sahihlemiştir. Buharî ve Müslim bunu Habbab'dan ve Ebû Berze'den; îbn Mace, İbn Mes'ûd (R.AJ'den rivayet etmişlerdir. İbn Mace'nin rivayetinde Zeyd b. Ce*bire bulunuyor ki, Ebû Hatim onun zayıf olduğunu, Buharî münke-rü'1-hadis sayıldığını söylemiştir. Nesâî ise onun sıka (güvenilir) ol*madığına dikkat çekmiştir.
14 nolu Enes hadîsini aynı zamanda Abdurrezzak tahrîs etmiş*tir. Buna yakın bir hadîsi Buharî ve İbn Mâce. tbn Ömer'den, Nesâî ise Ebû Musa'dan; İbn Huzeyme, Hz. Aişe'den rivayet etmiştir. Ah-med b. Hanbel ve yine İbn Mace ve îbn Hibban, Muğîre'den rivayet*le hadisin sahih olduğuna kuvvet kazandırmışlardır. Nitekim el-Hi-lâl, «ibrad» mes'elesini, Resûlüllah'm (A.S.) son iki emri olduğunu [belirtmiştir.
i Bu mealde bir hadîsi,Hafız Bezzar, îbn Abbas (R.A.)'dan rivâ-iyet etmiştir ki, râvileri arasında Amir b. Sahban bulunuyor. Bu za-|tm zayıf olduğunu söyleyenler varsa da Zehebî bu isim üzerinde | herhangi bir tesbit yapıp durmamıştır.
Zeylâî eünme-i sitte'nin ibrad-i zühürle ilgili tahrîc ettikleri ha*dîsi, Buharî'nin A'meş hadisinden naklen el-Hudrî'den; ayrıca eim-me-i sitte'nin Ebû Hüreyre'den; Taberânî Abdurrahman b. Harise'-
den ve Ebû Musa ile Amir b. Anbese ve Safvan'dan; ayrıca Buharî ve Müslim Ebû Zerr'den rivayet ettiklerini naklederek öğle namazı*nın sıcak günlerde biraz geciktirilmesiyle ilgili hadîsin sıhhatini be*lirterek başka bir açıklamada bulunmamıştır.
et-Tahavî, «ibrad-i zühür» konusuna geniş yer ayırarak otuz beş kadar rivayet nakletmiştir. Onlardan konumuza ağırlık kazandır*ması bakımından birkaç tanesini nakletmeyi uygun gördük:
Cabir b. Abdülâh CR.AJ'den yapılan rivayette şöyle demiştir: «Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz öğle namazım, güneş zevale yüztutun-ca gün ortasında kılardı.»
Üsâme b. Zeyd (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Rasû*lüllah (A.S.) Efendimiz, öğle namazını gün ortasında sıcak bir za*manda kılardı.»
Yine Cabir b. Abdülâh (R.A.)'den yapılan rivayette, şöyle de*miştir: «Biz, Peygamber (A.S.Î Efendimiz'le birlikte öğle namazını kılardık da yerdeki çakıl taşlarım avuçlayıp bir elimden diğerine aktararak soğumasını sağlar, sonra onu alnımı koyacağım yere bı*rakırdım da şiddetli sıcaktan (korunmaya çalışırdım).»
Hz. Aişe (R.A.) diyor ki: «Hiç kimseyi öğle namazım kılmakta, Resûlüllah (A.S.Î Efendimizden daha acele eder görmedim.» Hz. Aişe (R.A.), bu hususta ne babasını, ne de Ömer'i istisna etmiştir.
Enes b. Mâlik'den yapılan rivayette, demiştir ki-. «Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz bir konakta konakladığı zaman öğle namazını kıl*madan hareket etmezdi.»
Ebû Cafer Tahavî bu rivayetleri naklettikten sonra diyor ki: Bir grup ilim adamı bu hadîslerle ihticac ederek öğle namazının hemen her mevsimde vakit girince hemen kılınmasının müstehab olduğu*nu söylemiştir. Diğer bir grup ise, kış aylarında belirtilen şekilde vakit girince öğle namazının kılınmasını müstehab sayarken yaz ay*larında havanın biraz serinlemesini bekleyip öylece kılmanın efdal olduğunu belirtmiştir. Bu ikincilerin istidlal ettikleri hadîslerden bir kısmi:
Ebû Zerr el-Gıffâri (R.A.) 'den yapılan rivayette demiştir ki; «Bizler, Rasûlüllah (A.S.J Efendimizle birlikte bir konaklama yerin-de bulunuyorduk. Bilâl ezan okumak isteyince, Resûltillah (A.S.) ona: Vazgeç yâ Bilâl! buyurdu. Biraz sonra Bilâl tekrar kalkıp ezan oku*mak istedi. Peygamber (A.S.) ona: Vazgeç yâ Bilâl! buyurdu. Son*ra tekrar Bilâl ezan okumak istedi. Peygamber (A.S.) ona: Vazgeç ya Bilâl! buyurdu.» Böylece sıcak bir havada, havanın biraz serin*lemesini beklemesini istedi. Ebû Zerr devamla diyor ki, bu gecikme biz tepeciklerin gölgesini iyice görmeye başladığımız zamana kadar isürdü. Sonra Peygamberimiz (A.S.) şöyle buyurdu: «Doğrusu sıcağın şiddeti, Cehennem sıcağının galeyânmdandır. O halde sıcak iyice arttığında namazı havanın serinlemesine bırakın.
Tahâvî bu mealde altı kadar daha hadîs rivayet ettikten sonra, Muğire'nin kendi hadîsinde şunu haber verdiğini söylüyor: «Resû-lüllah (A.S.) Efendimiz önceleri sıcakta bile öğle namazını vakit gi*rince hemen kılar ve kılınmasını emrederdi. Yukarıda naklettiğimiz rivayetlerden ise, şiddetli sıcakta öğle namazının hemen kılınması hususu neshadilmiş ve onun yerine havanın biraz serinlemesine ka*dar geciktirilmesi emredilmiştir.
Nitekim Enes b. Mâlik ve İbn Mes'ud'dan (R.A.) yapılan riva*yette, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin kış mevsiminde öğle namazını vakit girince hemen kıldığı, yaz aylarında bunu geciktirdiği anlaşı*lıyor.
Böylece, ikinci grubun istidlal ettiği hadîslerin, birinci grubun istidlal ettiği hadîslerin hükmünü kaldırdığı anlaşılıyor. Nitekim Ebû tlanîfe, Ebü Yusuf ve Muhammed de aynı görüştedirler.
Çıkarılan Hükümler:
1- İlk önce Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öğle namazını sıcak ve soğuk hemen her mevsimde vakit girince hemen kılardı. Sonra sıcak mevsimlerde biraz geciktirilerek havanın serinlemesi beklenmiş ve böylece ilk uygulamanın hükmü kaldırılmıştır.
2 - Ebû Zerr (R.A.) hadîsinden, ezanın vakitten ziyâde namazın sünneti olduğu anlaşılıyor.
3- Öğle namazını vakit girince kılmak caiz olduğu gibi, sıcak günlerde biraz geciktirmek müstehabdır.