***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Vefa Gözyaşları .
Okyanuslar ötesine ulaşamayan sesim,belki kalemimin cızırtısıyla artar diye yazıyorum. Kalem feryat ederken, mürekkep ağlarken, yamaç yüreğimden senin o müstesna sahillerine gözyaşlarımı hediye etmek istedim.
Senin o inceler incesi kalbin Kafdağı’ndan ağır yükleri bizler için çekerken, “vefa” dersini verdiğin bizler bilmem ki sana karşı vefalı olabildik mi! Senin o pak damenine çamur atılırken, perdedar olamamanın hicabıyla iki büklümüm. Oysa efendim, “Ben sana mecburum.” Damarlarımdaki kanın en delikanlılığı hengamında, senin yüreğime dokunan yüreğinden aldığım ilhamlar, limanını bulmuş sakin bir gemiye dönüştürmüştü beni.
Şimdi ben , aylardır ruhumda taşıdığım duyguları bembeyaz kağıda dökerken, yazdığım her bir kelimeye gözyaşı nakşı işleyememenin ızdırabını duymaktayım.
Aklımdan hiç çıkaramadığım rüyalarımla kendimi teselli ederken, yüreğimin karanlık dehlizlerini senin o terü taze sıcaklığınla bir kere daha ısıtmak istiyorum. “Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor.” Kim bilir, kardelen büyüten bağrında hangi cennetlerin sevecen sıcaklığı var? Zamansız gelgi’tlerle kabaran denizlerin sahillerine dalgakıranlık ettin. Hırçınlıktan uzak, sukuneti tattık senin gölgende.
Çağın köhne saatlerinde yalnızlığı barındıran “kaldırımlarda yağmur kokusu …” Tohumlar yeniden yeşermenin sevincini taşımaya niyetli …”Ben sana mecburum sen yoksun.” Her şeye rağmen teselli pınarımdan vuslat ırmağı akar. Felaketzede şairimizin,
“Teselliden nasibimiz yok,
Hazan çağlar baharımda”
Mısraını, teselli kanatlarıyla pervaz ettirip,
“Teselliden nasibim çok,
Bahar çağlar hazanımda”
Deyişin, hayatımın her dönemecinde bir bayrak gibi dalgalanmakta … Teselli duygularımı ümit azığıyla besledim.
”Allah’ın rahmetinden ümidimi kesseydim, bağrıma çoktan bir hançer saplar hayatıma son verirdim.” Sözünü iliklerime kadar hissetmeye çalıştım.
Bir gözleri ahu için akmayan gözyaşlarım, senin kulaklarımda çınlayan nağmelerinle aktı. “Soluğun, umutsuz ceylan yanını teselli eden sendin efendim.
Çöl yağmurlarına hasret, çatlamış topraklar gibi olan dudaklarımda kevserden kelimeler …
Terennümler öte soluklu …
“Ayıpsız ama ellerimizi kirletmeden, ne vakit bir yaşamak düşünsem” gözlerimde, önümüze serdiğin hayat kareleri canlanır. Günahın çağrısı kulaklarımda yankılanırken, meleklerin bile kendisinden haya ettiği bir kutluyu hatırlarım. Gökteki yıldızlar misali bir kutlu … bulunulmaması gereken bir kapı önünde can verirken yüreği parça parça olan ve cennetlerin ikisini birden bulan delikanlıya hayranlığım seninle filizlendi.
Başkalarının cenazesinde ağladığımız kadar kendi cenazemize de ağlamayı senden öğrendim.
Toprağın bağrında çürümeye yüz tutmuş tohumların rahmet damlalarıyla yeşermesi gibi, ruhumun çürüyen yanlarını gözyaşlarımla yeşertebilmeyi senden öğrendim.
Seni anlayamadık efendim! Suyun içindeki balıkların suyu bilememesi gibi, bizler de seni hakkıyla anlayamadık. Hatalarımızla, bize yakışmayan kusurlarımızla öte soluklu aydınlığına perde olduk. Oysa sen, bir karıncayı dahi düştüğü suyun içinden çıkarmak için saatlerce uğraşırdın. “Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek’le de insanlığa hoşgörü abidesi olarak arz-ı endam ettin. Şimdilerde “ete kemiğe bürünen” Yunusların anlatılması gibi, ihtimal geleceğin kadirşinas tarihçileri de, hoşgörü’yü senin adınla taçlandıracaklar.
Yer yer san karşı yapılan hücumlar, bana nebiler sultanı’nın dedesini hatırlatır. Tevekkül abidesi o büyük insanı … Gurur ve kibir insanı Ebrehe’ye karşı: “Ben koyunlarımı, develerimi almaya geldim.” Der. “Ya kabe ne olacak?” diye sorulduğunda, “Onun sahibi var, onu sahibi korur.” Diyerek tevekkülle beslenen düşüncelerini dile getirmiş olur.
Kimsesizlere kimse olan yerin ve göğün sahibine tevekkül, asırlardır gönül burukluğunu taşıyan ruh tezgahlarında dokunan bir nakıştır. O nakşı, günahlarına ağlayabilen bir insan olup, gözyaşlarımla yıkamayı o kadar çok isterdim ki …
Ve bir de vefa gözyaşları … Şair:
“İbrahim’i yakan ateşler var içimde
Fırat’ın suyu az gelir.”
Diyor. Himmeti milleti olan senin gibi bir ümmet için yakılan ateşlere Fıratın suyu az gelse de, üç damla vefa gözyaşı kafi gelir.
