79- (1586) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Rurah dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize JLeys, İbni Şihâb'dan, o da Mâlik b. Ev s b. el-Hadesân'dan naklen haber verdi ki, şunu söylemiş: Ben «Altınla dirhem bozduracak var mı? dîye (ses-lene) rek geldim. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattâb'ın yanında bulunan Talha b. Ubeydillâh: Göster bize altınını! Sonra hizmetçimiz geldiği vakit bize gel de sana gümüşünü verelim! dedi. Bunun üzerine Ömer b. El-Hattâb: Vallahi olamaz! Ya bunun gümüşünü (peşin) verirsin yahut altınını iade edersin! Çünkü Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Altınla gümüş satın almak ribâdır; meğer ki, ikisi de peşîn ola! Buğ*dayla buğday satın atmak ribâdır; meğer ki ikisi de peşîn ola! Arpa ile arpa satın almak ribâdır; meğer ki peşîn ola! Hurma ile hurma satın al*mak ribâdır; meğer ki ikİsİ de peşîn ola!» buyurdular, dedi.

(...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İshâk, İbni Uyeyne'den, o da Zührî'den naklen bu isnadİa rivayette bulundular.
Bu hadfsi Buhâri, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesai ı«Büyû'» bahsinde; İbni Mâce «Ticârât»da muhtelif râvi-lerden tahrîc etmişlerdir
«Hâe» kelimesi med ve kasırla yâni hai çekerek ve çekmiyerek iki Şekilde okunmuştur. Çekerek okunması daha meşhurdur. Bu kelimenin aslı «Hâke» olup, al şunu, manasınadır. Malı alan da aynı kelimeyi söy*ler. Şu halde kelimenin sonundaki hemze kâfdan bedel olarak değişti*rilmiştir. Bu takdirde kelime «Hâe» ve «Hâi» şekillerinde okunabilir.
-Kasırla yâni sonuna hemze getirmeksizin kelimeyi çekmeden oku*yanlara göre vezni «Hâfe» gibidir. Müfredinde «Hâ», tesniyesinde «Hâ-â», ceminde «Hâû» denilir. Bazıları bu kıraate göre kelimenin tesniye cemi ve müennes yapılamayıp, bu şekillerin her birinde «Hâ» diye okunaca*ğını iddia etmişlerdir. Bu takdirde kelime «sus» mânâsına gelen «Sah» gibi bir ses ismi olur. Kaadî Iyâz'ın beyanına göre bu kelimede üçüncü bir kıraat daha vardır ki «Hâeke» denilir; mânâsı iki tarafın kabzı yâni mallan ellerine almasıdır.
Hadîs-i şerîf ribâ malları satılırken her iki malda aynı ribâ illeti bu*lunursa, tekabuz yâni her iki tarafın teslim alması şart olduğuna delil*dir. Meselâ: Altın verip altın almak isteyen kimse karşısındakine «Şunu al», o da «Ver» diyerek ikisi de almak istedikleri malı tesellüm edecek*lerdir. cümlesi zarf olmak üzeri mahallen mansubtur. Müs*tesna minh mukadder olup :
şeklinde takdir edilir. Bu şekildeki diğer cümlelerin i'rabı hep böyledir.

Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:


Hz. Ömer (Radiyalkthü anh) rivayetinde zikredilen dört şeyde ri-bânm haram olduğuna ulemâ ittifak etmişlerdir. Başka rivayetlerde gü*müşle tuz dahi zikredilmiş; bu suretle ribâ malları altıyı bulmuştur. Bu. altı nevi malda ribânın haram olduğuna icmâ' vardır. Sair mallarda ih-tilâV edilmiştir. Zahirîler le Mesrûk, Tavus, Şa'bî, Katâde ve Osman.ı Bedti'ye göre hadîslerde zikri geçen şeylerden başkasında tevakkuf olunur; yâni ribânın haram olup olmadı*ğına hüküm verilemez. Şâir ulemâ ise hüküm, mânâ itibariyle bir olan sair mallara da geçer. îmam-ı Âzam'a göre altınla gümüşte illet vezindir. Tartılarak satılan diğer mallara da aynı hüküm verilir. İmam Şafiî: «Altınla gümüşte illet, semen cinsi yâni onların kıymet olu-şudur» demiştir.
Hadîslerde zikredilen diğer dört nevi mal hususunda on kavil vardır:
1- Zahirîler'e göre altı nevi maldan başkasında ribâ yoktur.
2- Ebû Bekr-i Esam'a göre ribâ mallarında illet bu mal*ların menfaatidir. Binâenaleyh faydası olan her malda ribâ haramdır.
3- lbni Şîrîn ile ŞâfiîIer'den Ebû Bekr-i Evdi illetin cinsiyyet olduğuna kaildirler; şu halde cinsi cinsine satı*lan her şeyde hattâ toprak mukabilinde toprağı, kumaş mukabilinde ku*maşı ve koyun mukabilinde koyunu satarken bile fazlalık haramdır.
4- Ulemâdan Hasen b. Ebi'l.Hasen illetin cinste menfaat sağlamak olduğunu söylemiştir. Ona göre bir altın kıymetindeki bir -kumaşı bir altın kıymetindeki iki kumaş mukabilinde satmak caiz; bilâkis bir altın kıymetindeki kumaşı iki altın kıymetindeki kumaşla de*ğişmek haramdır.
5- Said b. Cübeyr'e göre illet cinsteki menfaatin farklı oluşudur. Şu halde biri fazla olmak şartı ile buğday mukabilinde arpayı satmak haram olur. Çünkü menfaatleri birbirinden farklıdır. Bakla mu*kabilinde nohut ve dan mukabilinde mısır gibi şeyleri satmak da aynı hükümdedir.
6- Ribâda illet, malın zekât farz olan mallardan olmasıdır. Binâ*enaleyh hayvanlarla ekinlerin zekât farz olanlarında ziyade haram; ze*kât farz olmayanlarında haram değildir. Rabîa b. Ebî Abdirrahman'ın mezhebi budur.
7- İmam Mâlik 'in mezhebine göre illet, malın yiyecek ola*rak saklanan şeylerden olmasıdır. Binâenaleyh yiyecek olarak -biriktirilen her şeyde ribâ haram; meyvalarla et gibi uzun zaman dayanmayan yiyeceklerde haram değildir.
8- Ebû Hanîfe 'ye göre illet, cinsle birlikte ölçü yahut cins*le birlikte tartıdır. Şu halde kireç ve alçı gibi yenmeyen şeylerden bile olsa tartı ile satılan mallarda ribâ haram; ölçü ve tartı ile satılmayan şeylerde yenseler bile haram değildir.
9- Sa'id b. El.Müseyyeb illetin tartı veya Ölçü ile satılan yiyeceklerden olduğunu söylemiştir. Ona göre yenilmeyen, içil*meyen yahut yenilip de ayva ve karpuz gibi tartısız satılan şeylerde ribâ yoktur. îmam Şafiî 'nin eski kavli de budur.
10- Ribâda illet malın sadece yiyecek olmasıdır. Ölçü veya tartı ile satılmasına bakılmaz. Yiyecek olmayan şeylerden yalnız altınla gü*müşte ribâ vardır, imam Şafiî 'nin yeni mezhebine göre kavli budur. «El-Muhezzeb» şerhinde: «İmam Ahmed ile İbnü'l-Münzi'in kavilleri de budur.» denilmektedir.
îmam Mâ1ik'in «El-Muvatta'» nâm eserinde beyan olunduğu*na göre Hz. İmam 'in mezhebinde illet, ekseriyetle yemek için birik*tirmektir. İbni Nâri'in mezhebi de budur. Tafsilât fıkıh kitapla-nndadır.

80- (1587) Bize Ubeydullah b. Ömer el-Kavârîrî rivayet etti. (De*di ki) : Bize Hammâd b. Zeyd Eyyub'dan, o da Ebû Kılâbe'den naklen rivayette bulundu. Şöyle demiş:
Şam'da Müslim b. Yesâr'ın bulunduğu bir halkada oturuyordum. Derken Ebu'l-Eş'as geldi. Cemaat: Ebu'l-Eş'as (geliyor) Ebu'l-Eş'as de*diler... Ebui-Eş'as oturdu. Ben kendisine: Ey kardeşimiz (bize) Ubâde b. Sâmit'in hadîsini naklet, dedim. Hay hay dedi (ve şunları söyledi Bir gazaya çıktık; ordunun başında Muâviye vardı. Birçok ganimetler aldık. Aldığımız ganimetler arasında bir gümüş kap da vardı. Muâviye bu kabı halkın bağışları arasında satmasını bir adama emretti. Halk bu alış-verişe koşuştular. Derken Ubâde b. Sâmit bunu duyarak ayağa kalk*tı ve şunları söyledi:
«Ben TtesûlvMah (SallaiIahü Aleyhi ve Sellem)*i altına mukabil altın, gü*müşe mukabil gümüş, buğdaya mukabil buğday, arpaya mukabil arpa, hurmaya mukabil hurma, tuza mukabil tuz satmayı yasak ederken işit*tim; ancak misli misline peşin olarak satılırsa o başka... Her kim ziyade verir veya alırsa muhakkak ribâ yapmıştır...
Bunun üzerine halk aldıklarını geri verdiler. Bu iş Muâviye'nin ku*lağına vardı. Hemen hitabede bulunmak üzere ayağa kalkarak şunları söyledi:
Dikkat... Bazı kimselere ne oluyor ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)Aen bir takım hadisler rivayet ediyorlar!.. Biz de onu görüyor, sohbetinde bulunuyorduk, ama bunları ondan işitmedik. Derken Ubâde kalktı ve kıssayı tekrarladı. Sonra : Muâviye hoşlanmasa da (yahut Mu*âviye çatlasa da) biz Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyden işittikle*rimizi mutlaka söyleyeceğiz. Ordusunun içinde onunla bir karanlık gece (bile) beraber bulunmamak umurumda değil!..
Hammâd : Bunu yahut benzerini söyledi, demiştir.

(...) Bize İshâk b. İbrahim ile İbni Ebî Ömer beraberce Abdülveh-hâb es-Sekafî'den, o da Eyyub'dan bu isnadla bu hadîsin benzerini ri*vayet ettiler.

81- (...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amr En-Nâkıd ve İshak b. İbrâhîm rivayet ettiler. Lâfız İbni Ebî Şeybe'nindir. İshak «Bize ha*ber verdi» tâbirini kullandı. Ötekiler: «Bize Vekî' tahdîs etti» dediler. (Demiş ki) : Bize Süfyân, Hâli d el-Hazzâ'dan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebu'I-Eş'as'dan, o da Ubâde b. Sâmit'den naklen rivayet etti, Ubâde şöy*le demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Altın mukabilinde altın, gümüş mukabilinde gümüş, buğday muka*bilinde buğday, arpa mukabilinde arpa, hurma mukabilinde hurma ve tuz mukabilinde tuz misli misline, birbirine müsavi olarak peşin satılırlar. Ama bu sınıflar değişirse peşin olmak sortiyle istediğiniz gibi satın!» buyur*dular. Buyurdular.

82- (1584) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vekî' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmail b. Müslim el-Abdî riva*yet etti. (Dedi ki) : Bize Ebu'l-Mütevekkil En-Nâcî, Ebû Saîd El-Hudrî'-den rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selîem):
«Altına mukabil altın, gümüşe mukabil gümüş, buğdaya mukabil buğ*day, arpaya mukabil arpa, hurmaya mukabil hurma, tuza mukabil tuz misli misline peşin satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa muhakkak ribâ yap*mıştır. Alanla veren bu hususta müsavidir.» buyurdular.

(...) Bize Amr en-Nâkıd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezîd b. Hâ-rûn rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süleyman er-Rab'î haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ebu'l-Mütevekkil En-Nâcî, Ebû Saîd El-Hudrî'den rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlüllah (Sailaliahü Aleyhi ve Se'.lem):
«Altına mukabil altın misli misline satılır...» buyurdular ve râvi yu-karıki hadîsin, mislini rivayet etmiştir.

83- (1588) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. EI-Alâ ııe Vâsıl b. Abdilâ'la rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İbni Fudayl, babasından, o da Ebû ZürVdan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. Şöyle de*miş : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem):
«Hurma mukabilinde hurma, buğday mukabilinde buğday, arpa mu*kabilinde arpa ve tuz mukabilinde tuz misli misline peşin satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa, muhakkak rİbâ yapmıştır. Ancak cinsleri değişir*se o başka!» buyurdular.

(...) Bana bu hadîsi Ebû Saîd el-Eşecc de -rivayet etti. v£>edi ki) : Bize el-Muhâribî, Fudayl b. Gazvân'dan bu isnâd ile rivayette bulundu,yalnızla, » kaydını zikretmedi.

84- (...) Bize Ebû Küreyb ile Vâsıl b. Abdilâ'Iâ rivayet ettiler. (De*diler ki) : Bize İbni FudayI, babasından, o da İbni Ebî Nu'm'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlüllah (SuitaüdJıiiAleyhi ve Sellem) ;
«Altın mukabilinde altın, tartısı tartısına, misli misline; gümüş muka*bilinde gümüş dahî tartısı tartısına, misli misline satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa bu (yaptığı) ribâdır.» buyurdular.

85- (...) Bize Abdullah b. Mesleme El-Ka'nebî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süleyman yâni İbni Bilâl, Mûsâ b. Ebî Temîm'den, o da Satd b, Yesâr'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki, Resûlüllah (SalUıllahü A leyhi ve Sellem):
«Dînâr dînâr mukabilinde satılır; aralarında fazlalık yoktur. Dirhem de dirhem mukabilinde satılır; aralarında fazlalık yoktur.» buyurdular.

(...) Bana bu hadîsi Ebu't-Tâhir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ab*dullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Ben Mâlik b. Enes'i: «Bana Mû*sâ b. Ebî Temim bu isnâdla bu hadîsin mislini rivayet eyledi.» derken işittim.
Bu rivayetlerde kendilerinde, ribâ yâni faiz cereyan eden mallar nas-san beyan buyurulmuştur. Bunlar: Altın, gümüş, buğday, arpa, kuru hurma ve tuzdur. Sair malların bunlara kıyas edilip edilemeyeceği hu*susunda ulemânın kavillerini az yukarıda görmüştük. Burada şunu da ilâve edelim ki, illetde müşterek olmayan ribâ malları fazlalıkla ve keza veresiye satılabilir. Meselâ; altınla buğday, gümüşle arpa bütün ulemâ*nın ittifakiyle bu şekilde satılabilir; fakat ribâ malları cinsi cinsine olur*sa biri peşin, diğeri veresiye ve keza biri noksan, diğeri fazla olarak sa-tılamadığı gibi, teslim ve tesellüm yapılmadan satış meclisinden ayrıl*mak da caiz değildir. Satılan malların cinsleri muhtelif olursa, peşin tes*lim edilmek şartiyle fazlalık caizdir. Meselâ; bir Ölçek buğday iki ölçek ?rpa mukabilinde satılabilir.
Ubâde b. Sâmit (Radiyallahü anh) hadîsi buğdayla arpanın ayrı ayrı iki cins olduğuna delildir, ki İmam Âzam, İmam Şafiî, Sevri ve diğer birçok ulemânın mezhepleri de budur.
İmam Mâlik, Leys , Evzâî, Medine ve Şam ulemâsının mütekaddimleri bunları bir cins saymışlardır. Bu kavil Hz. Ömer (Radiyallahü anh) 'dan da menkuldür.
«Her kim ziyade verir veya alırsa, muhakkak ribâ yapmıştır.» cüm*lesinden murâd: Ziyâdeyi veren de alan da haram olan faizciliği yapmış ve Allah'a âsi olmuş sayılırlar demektir.
Bu rivayetlerde geçen «yeden bi yedin» yâni peşinen tâbiri bütün ulemâya göre teslim ve tesellümün şart olduğuna delildir. Bu hususta yalnız İsmail b. Uleyye muhalefet etmiş, cinsi cinsine satıl*mayan mallarda teslim ve tesellüm yapılmadan satış meclisinden ayrıl*manın caiz olduğunu söylemiştir. Nevevî bunun hadîslere ve ic-ma'a muhalif olduğunu kaydettikten sonra : «İhtimal o bu hadîsi duyma*mıştır; duymuş olsa muhalefet etmezdi.» diyor. Hadîs-i şerîf sahabenin sünneti teblîge ne derece büyük ihtimam gösterdiklerine delildir.