Ribâ şiddetle yasak edilen fâsid alış-verişlerdendir. Lügatte mânâ*sı : Ziyâde demektir. Teâlâ Hazretleri:
«Onun üzerine suyu indirdiğimiz vakit hareket eder de kabarır.»'[12]
buyurmuştur ki, hareket edip kabarmak yerin üzerine ziyadedir.
Istüâhda ribâ: Bir cinsten olan iki bedelden birine yapılan karşılık*sız ziyadedir. Buna lisanımızda faiz denilir. Ribâ «Ribe'n-nesîe» ve «Ribe'l-fadl» olmak üzere iki kısımdır. Şâfii1er'ce «Ribe'1-yed» denilen üçüncü bir kısmı daha vardır.
1- Ribe'n-nesîe : Ziyadesi bir müddetten ibaret olan ribâdır. Kışın bir ölçek buğday vererek yaza onun karşılığında bir buçuk ölçek buğ*day almak gibi. Buradaki yarım ölçeğin karşılığında bir mal yoktur; bu yalnız beklediği müddetin karşılığıdır. Onun içindir ki bu ribâya te'hîr mânâsına «Ribe'n-nesîe» denilmiştir.
Hükmü : Bİlittifak haramdır ve büyük günahlardandır.
2- Ribe'1-fadl: Karşılığında hiç bir şey bulunmayan ziyadedir. Bunda müddet filân yoktur. Bir ölçek buğday vererek bir buçuk ölçek buğday almak gibi. Oniki mıskal ağırlığında işlenmemiş altını vererek on mıskal işlenmiş bir altın almak dahî böyledir.
Hükmü: Bu da dört mezhebe göre haramdır. Sahabeden bazılarının bunu tecviz ettiği hattâ İbni Abbâs (Radiyaîlahü onftj'nın da bunlar arasında bulunduğu rivayet edilmişse de sonraları bu fikirden vaz geçmiştir.
3- Ribe'1-yed: Bir cinsten iki şeyi teslim ve tesellümsüz satmaktır. Faizcilik insanlığın iktisadî bünyesini kemiren bir kurttur. Bundan
dolayıdır ki, dînimizde şüpheli şeylerden sakınmak mendup olduğu hal*de faiz şüphesinden sakınmak vaciptir.
Faizi, faizciyi ve ona yardımda bulunanı zemmeden birçok hadîsler vardır; nitekim bazıları burada görülecektir.

75- (1584) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, Nâfi'-den dinlediğim, onun da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum. Resûlüllah (Sallallah'û Aleyhi ye Sellem):
«Mİsli misline olmadıkça altını altınla satmayın! Birini diğerinden zî-yade yapmayın! Misli misline olmadıkça gümüşü de gümüşle satmayın! Birini diğerinden ziyade yapmayın! Bunlardan halen mevcut olmayanı mevcut olanla satmayın!» buyurmuşlar.

76- (...) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys rivayet etti. H.
Bİze Muhammed b. Rumh da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys, Nâ-fi'den naklen haber verdi ki, İbni Ömer'e Benî Leys (kabilesin) den bir zât Ebû Saîd-i Hudrî'nin bunu Kuteybe'nin rivayetinden naklederdiğini söylemiş. Bunun üzerine Abdullah (İbni Ömer) beraberinde Nâfi' olduğu hâlde (Ebû Saîd'e) gitmiş. İbni Rumh hadîsinde (şöyle denilmektedir) : Nâfi' dedi ki: Bunun. üzerine Abdullah, yanında ben ve Leysî olduğu*muz halde Ebû Saîdi Hudrî'ye giderek yanına girdi; ve :
— Bana şu zâtın haber verdiğine göre sen Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi veSellem)"m, misli misline olmadıkça gümüşü gümüşle ve misli misline olmadıkça altını altınla satmaktan nehî buyurduğunu haber ve*ri yormuşsun! dedi.
Ebû Saîd, iki parmağı ile gözlerine ve kulaklarına işaret ederek :
— Şu iki gözüm görmüş ve kulaklarım Resûlüüah (Salkıllahii Aleyh; ve bcilcm) 'i:
«Altını altınla satmayın; gümüşü de gümüşle satmayın! Ancak misli misline olursa o başka! Birini diğerinden ziyâde yapmayın! Bunlardanmevcut olmayanı mevcut olanla satmayın! Ancak peşin olarak satın!» buyururken işitmiştir; dedi.

(...) Bize Şeybân b. Ferrûh rivayet etti. (Dedi ki) : JBize Cerîr yâni İbni Hâzim rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. El-Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize AbdiÜvehhâb rivayet etti. (Dedi ki) : Ben Yahya b. Saîd'den dinledim. H.
Bize yine Muhammed b. el-Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebî Adiy, İbni Avn'dan naklen rivayet eyledi. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den, Leys'in Nâfi'den, onun da Ebû Saîd~i Hudrî'den, onun da Pey*gamber (Saltattahü A leyhi ve SellemYden naklen rivayet ettiği hadîs gibi ri*vayette bulundular.

77- (...) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yâkûb yâni İbni Abdirrahmân El Kaarî, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivayet etti ki, Resûlüllah (Saünllahü Aleyhi veSellem):
«Altını altınla, gümüşü gümüşle satmayın! Ancak tartısı tartısına, misli misline, birbirlerine tamamen müsâvî olurlarsa o başka!» buyurmuşlar.
Bu hadîsi Buhârî, Tirmizî ve Nesaî dahî «Büyü1» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
ziyâde etmeyin demektir. Bu fiil zıd manâlı kelimelerdenolup, yerine göre «noksan» mânâsına da kullanılır.
«Mevcut olmayanı mevcut olanla satmayın!» cümlesinden murâd: sa*tış meclisinde her iki tarafın kabzı yâni teslim ve tesellümüdür.
Nevevî diyor ki: «Altını altınla yahut gümüşle veresiye sat*manın ve keza buğdayı buğdayla veya arpa ile veresiye satmanın haram kılındığı hususunda ulemânın ittifakı vardır. Ribâ illetinde müşterek olan her şey arasında hüküm böyledir...»
Bu hadîsi şerîf ribânın haram olduğuna delildir. İslâm ulemâsı ribâ-nın haram olduğuna ittifak etmişlerdir; yalnız bâzı teferruatta ihtilâfları
vardır. Teâlâ Hazretleri:
«Halbuki Allah alış-verişi helâl, ribâyı haram kılmıştır.» buyurmuş*tur. Ribâ hakkındaki hadîsler meşhurdur. Bu hadîslerde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) altı şeyde yâni altın, gümüş, buğday, arpa, hur*ma ve tuzda ribânın haram olduğunu nassan beyân buyurmuştur. Kıyası delîl olarak kabul etmeyen Zâhirî1er'e göre bu altı şeyden baş*kasında ribâ yoktur. Şâir ulemâ ise ribânın yalnız bu altı şeye münha*sır olmayıp, illette müşterek bulunan ve bu suretle aynı mânâyı taşıyan şeylere de şâmil olduğunu söylemişlerdir.
Hadîste beyan buyurulan altı şeyde ribânın haram kılınmasına sebep olan illetin ne olduğunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. îmam Âzam'a göre altınla gümüşte illet vezn (tartı), diğer dört şeyde keyl yâni ölçü*dür. Binâenaleyh hüküm bakır ve demir gibi tartılan her şeye ve kireç, darı gibi ölçekle satılan şeylere şâmildir.
îmam Şâ'riî : «Altınla gümüşte illet bunların semen cinsi ol*malarıdır.» der. Şu halde bunlardan ribâ sair mevzûnâta geçemez; çün*kü illette müşareket yoktur. Geriye kalan dört şeyde ise illet bunların mat'.ûm yâni yiyecek olmalarıdır. Binâenaleyh illet bunlardan diğer bü*tün mat'ûmâta geçer.
îmam Mâlik altınla gümüş meselesinde İmam Şafiî ile beraberdir. Diğer dört şeyde ona illet yemek için iddihâr edilmeleri*dir. Şu halde kuru üzüm de ribâ hususunda hurma gibidir. Fasulye ve mercimek gibi hububat buğday ve arpa mânâsında oldukları için ribâ hükmü onlara da geçer.
tmam Ahmed, Saîd b. El-Müseyyeb ve eski kavlinde tmam Şafiî altınla gümüşten maada dört şeyde illetin mat'um mevzun yahut mat'um mekîl olduğuna kaildirler. Şu halde on*lara göre ayva ve karpuz gibi şeylerde ribâ yoktur; zîra bunlar ölçek ve tartı İle satılmazlar.
Ribâya dahil olan şeylerden illette müşterek olmayanları birbirle*riyle veresiye ve fazlalıkla satmak bütün ulemaya göre caizdir. Meselâ, altınla buğday satılabilir. Fakat ribâya giren şeylerin biri veresiye ol*mak şartiyle yahut biri diğerinden fazla olmak üzere satış caiz değildir.
İmam Ahmed ile İshak'ave diğer bâzı ulemâya göre altınla pazarlık edilen bir malı gümüşle yahut, gümüşle pazarlık edileni altınla satın almak caizdir. Ashab-ı kiramdan bazıları ve diğer bir takım ulema bunu kerîh görmüşlerdir.

78- (1585) Bize Ebu't-Tâhir ile Hârûn b. Saîd El-Eyİî ve Ahmed b. îsâ rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İbni Vehb rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Mahram e, babasından naklen haber verdi. (Demiş ki) : Ben Süleyman b. Yesâr'i kendisinin Mâlik b. Ebî Âmir'*, Osman b, AffânMan naklen Resûlüllah (SaUaUahii Aleyhi ve Seîtem):
«Bir dînârı iki dîn ara, bir dirhemi dahî iki dirheme satmayın!» buyur*duğunu dinlediğini rivayet ederken işittim.
Dinar altın para, dirhem de gümüş paradır, Hadîs-i şerif hüküm i'ti-bâriyle yukarıki rivayetler gibidir.