Büyük günah ve nikâh

“Büyük günah isleyen birisi dînden çikmis olur mu, evli ise nikâhi düser mi? Nikâh tazeletmesi gerekir mi?”

Adina kebâir de denilen; adam öldürmek, kumar oynamak, içki içmek, anneye ve babaya âsi olmak, zinâ yapmak, iftirâ atmak, giybet etmek, yalan söylemek, yalan yere yemin etmek, yalanci sahitligi yapmak, hirsizlik yapmak... vs. gibi büyük günahlar hiç süphesiz hem toplum hayati açisindan, hem de kisinin îman ve ibâdet hayati açisindan çok vahim sonuçlar doguran ve ayni zamanda seyyiât olarak da bilinen, kötülügü herkesçe teslim edilmis davranis sekilleridir.
Kimisi bazen bir aile fâciâsina, kimisi bazen bir toplumun top yekûn mânevî buhran ve mahviyetine kadar götüren, ama her birisi muhakkak fertlerin ahlâkî dejenerasyonuna sebep olan büyük günahlarin en ortak ve en dehsetli özelligi; her birisinde küfre gidecek bir yolun bulunmasi, tevbe ve istigfar edilmedigi takdirde bir mânevî yilan gibi kalbi isirmasi ve kalbi siyahlandirmaya baslamasi, hattâ siyahlandira siyahlandira tâ îmân nûrunu çikarincaya kadar kalbi katilastirmasidir. Kalp günah isleye isleye letâfetini kaybettigi ve katilastigi takdirde, günah yazan meleklerin varligi kendisini rahatsiz eder, Cehennem’in inkârina dogru içinde seytânî bir vesvese ve meyil olusmaya baslar. Cehennemin olmadigina dâir içinde küçük bir süphe belirse veya bir demagoji dinlese, büyük bir bürhan ve delil gibi sarilmak ister ve Allah muhafaza küfre kadar kendisini sürükleyebilir.1
Fakat; büyük günah islemis olan birisi Allah’in haram dediklerini haram olarak bildigi, öylece îman ettigi ve inkâra yeltenmedigi takdirde mü’mindir; dînden çikmaz; dinden çikmadigi için nikâhi düsmez. Nikâhi düsmedigi için nikâh tazeletmesine gerek yoktur. Çünkü nikâhi sahihtir.
Bu mes’ele geçmiste Mu’tezile mezhebi ile Ehl-i Sünnet mezhepleri arasinda çok münakasa konusu olmus; Mu’tezile mezhebi, büyük günah isleyen birisinin îman dâiresinden çikacagina hükmetmis; ancak bu hüküm Ehl-i Sünnet mezheplerince elestirilmis, itibar edilmemis, yanlis ve isâbetsiz görülmüstür. Meselâ, Imam-i Azam, Fikhü’l-Ebsat adli eserinde günah isleyenlerin kâfir oldugu idiâsini reddetmistir. Bedîüzzaman Hazretleri de, “Bir günah-i kebîre ile îmandan çikmadigi gibi; sems garbtan tulû etmediginden tevbe kapisi açiktir”2 diyerek, Mu’tezile’nin hükmünün isâbetsiz oldugunu kaydetmis ve günah-i kebîre isleyenin nasil mü’min kalacagini insanin fitratina inerek îzah etmistir.
Bedîüzzaman (ra) bu baglamda, insanda hissiyât gâlip olsa aklin muhakemesini dinlemeyecegini, heves ve vehmin hükmedecegini; his, heves ve vehmin ise hâzir bir lezzeti Cennet’teki gâyet büyük bir mükâfâta tercih edecegini; hazir bir sikintidan, ilerideki Cehennem azabindan ziyade çekinecegini; çünkü tevehhümün, his ve hevesin ileriyi görmedigini, nefis de yardim ettigi takdirde îmânin mahalli olan kalp ve aklin susacagini ve maglup olacagini; su halde büyük günahlari islemenin “îmansizliktan” gelmedigini; his ve hevesin galebesiyle, aklin ve kalbin maglûbiyetinden ileri geldigini beyan ve ispat etmistir.3
Eskiden beri büyük günah isleyenlerin, ne olur ne olmaz diyerek nikâh tazeletme yoluna gitmeleri, Mu’tezilenin bu yanlis hükmünden, bir suur alti tezahürü olarak kaldigi söylenebilir. Ancak yanlis bir tezahür ve isâbetsiz bir hassasiyet oldugunu hemen belirtmeliyiz. Çünkü nikâh irtidat ile, dinden çikmak ile, küfre girmek ile, inkâr etmek ile düser, âmennâ; ama inkâr etmedikçe günah islemis bir Müslüman dinden çikmis olmaz ki nikâhi düsmüs olsun! Nikâhi düsmeyen birisinin ise nikâh tazeletmesine hiç gerek yok. Yani onun mes’elesi esiyle kendisi arasinda degil; Rabb’i ile kendisi arasindadir. Zâten bu kisinin içinde bulundugu vicdan azabi ve kalbî muhasebesi de, inkâr etmediginin, mü’min oldugunun ve kendisini îman ve Islâmiyet ölçüleri içerisinde sorguladiginin delilleri degil midir?
Bu durumda günahkâr bir Müslüman’in nikâh tazeletmek yerine; tevbe ve istigfara ehemmiyet vermesi, yaptiklarindan gerçek mânâda pisman olmasi, kalben gerçekten nedâmet duymasi, bir daha aslâ yapmayacagina dâir Cenab-i Hakk’a söz vermesi, günahi kul hakkini içeriyor ise helâllesmesi ve bundan böyle kötülüklerden uzak durmasi; kendisinin Cenab-i Hak tarafindan bagislanmasi için önemli adimlardir.
Yoksa sadece yüzeysel olarak nikâh tazeletme yoluna gitmesi, kendisini bu günahtan arindirmayacagi gibi; bütün nazarlarini nikâhin selâmetine tahsis ettigi ve Allah’in af ve magfiretini unuttugu için, daha vahim ve daha dehsetli bir hatâ içine düsmüs olacagini da, aslâ akildan uzak tutmamalidir. Selâmlar...