3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: Merakimiz ne’ye?

    Share
  1. #1
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Merakimiz ne’ye?

    Merak, merak!

    Allahu Zülcelâl ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “De ki; ‘Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Al-i İmran; 26)

    Bu ayetten anlaşıldığına göre, yeryüzündeki kullar iki kısma ayrılmaktadır. Bunlardan bir kısmı Allahu Zülcelâl’in affına, mağfiretine ve rahmetine müstahaktır. Bir kısmı da Allah’ın azabına müstahaktır.

    Allah-u Zülcelâl insana cüzi irade vermiştir. Bizim görevimiz af ve mağfiret olunan kişilerden olabilmek için Allah’ın bize nasip ettiği cüzi iradeyi doğru yönde kullanmaktır.

    Allah-u Zülcelal’den daima hidayet, istikamet, af ve mağfiret talep etmemiz lazımdır. İnsanın merakı nereye, neye ise Allah onu oraya götürür. Bir kişinin merakı kumarhane gibi kötü yerlere ise ehemmiyet verdiği şey oralar ise Allah onu oralara götürür. Bir kişinin de merakı, ehemmiyet verdiği yer camiler, Allah’ın evi, Allah’ın razı olacağı yerler ise Allah da onu oralara götürür.

    Bir gün Hz. Ali (radıyallahu anh) camiye gitti. Baktı ki bir Bedevi ellerini yukarıya doğru açmış: “Ya Rabbi! Bana filan şeyi ver, filan şeyi ver!” diye hep dünyalık istiyor. Ebu Bekir Sıddık (ra) da bir kenarda: “Ya Rabbi! Senden senin rızandan senin muhabbetinden başka hiçbir şey istemiyorum.” diye dua ediyordu. İşte, bunun için Ebu Bekir Sıddık, Hz. Peygamber’in ümmeti içinde ondan sonra gelen kişiydi.

    O, Allahu Zülcelal’in sevgili bir kuluydu. Çünkü onun merakı, ehemmiyeti, Allahu Zülcelâl idi. Allah-u Zülcelal’in rızası idi, o Allah-u Zülcelal’i istiyordu. Allahu Zülcelâl de onu öyle büyük kıldı. Çünkü her iki duanın maksadı arasında, dağlar gibi fark vardır.

    Eğer hakikati anlarsak gerçekler böyledir. Allah-u Zülcelal’i hakkıyla tanıyan kimseler Allah-u Zülcelal’e âşıktırlar, O’nu çok sevmektedirler. Allah-u Zülcelal’in zerre kadar dahi bir feyzi, nispeti, muhabbeti, onları, Arş-ı Alâ’dan yerin dibine kadar altın, gümüş ve cevhere sahip olmaktan daha fazla mutlu etmekte, sevindirmektedir.

    Hakikaten, Allahu Zülcelal’in feyzinin ne kadar lezzetli, ne kadar güzel olduğunu, ancak tadan kimse bilir. Fakat Allahu Zülcelal’in feyzinin, nispetinin, muhabbetinin lezzetini bilmeyen, Allahu Zülcelal’i hakkıyla tanımayan kimse için dünyanın adi olan şeyleri çok mühimdir. Onun merakı o yönedir.

    Zikir ehlinin duası

    Muhammed bin Salih isminde bir Allah dostu şöyle anlatmıştır: “Bir bahar mevsiminde bütün ekinler susuzluktan kurudu. Bütün insanlar susuzluktan perişan oldu. İnsanlar yağmur duası yapmak için toplanıp sahraya çıktılar. Giderken baktık ki Mecnun Sadi, yolun kenarında oturuyor. Beni görünce hemen bana yaklaşıp:

    — Nereye gidiyorsunuz? diye sordu.
    — Görmüyor musun yağmur yağmıyor, ne kadar kuraklık var. İnsanlar perişan oldular, kıtlık baş gösterecek. Yağmur duasına çıktık! Dedim. Bana:
    — Gök ehlinin kalbiyle mi geldiniz, yoksa boş bir kalple mi geldiniz? Dedi.

    Böyle söyleyince baktım ki sanki bizim kalplerimize bakıyor. Ondan korktuk, kendimizi toparlamaya başladık. Ona:
    — Ya Sadi! Gök ehlinin kalbiyle geldik! Dedim.
    — O zaman oturun dua edin, dedi.

    Onun yanına oturduk ve dua etmeye başladık. Ne kadar dua etsek, gökler daha fazla açık olmaya, bulutlar kaybolmaya başladı. Ne bulutlar toplandı ne de yağmur yağdı. Sadi bize dönüp şöyle dedi:
    — Ey yaramazlar! “Biz gök ehlinin kalbiyle geldik” dediniz, oysa sizin kalplerinizin hepsi boştur.

    Sadi (r.aleyh)’in yanında suyu vardı. Kalktı, abdest aldı, iki rekât namaz kıldı ve dua etmeye başladı: “Ya Rabbi! Bizim amelimizle bize muamele etme. Sen kendi rahmet hazinenden bize ver.” Diye dua ediyordu. Daha duasını bitirmeden, bulutlar toplanmaya, şimşekler çakmaya başladı. Öyle bir yağmur yağdı ki nereye gireceğimizi şaşırdık.

    — Ya Sadi! Sen nasıl dua ettin? Diye sorduk.
    — Allahu Zülcelal’e bakan kalple dua ettim, dedi.

    Yani benim kalbim daima Allah ile beraberdir, her zaman Allahın zikri ile meşguldür. Her daim kalbim daima Allahu Zülcelal’e yönelmiştir. Böyle bir kalple dua ettiğim için de Allah yağmur verdi, demek istedi. Allah-u Zülcelâl bizi onların bereketinden mahrum etmesin. (Amin)



    İnsanı aldatan nefistir

    Bu dünya boştur, fanidir. Görüyoruz ki genç olan iki kişiden birisi damat, diğeri gelin oluyor, evleniyorlar. Bu dünyada biraz yaşayınca, kamburlaşıyor, ihtiyarlıyorlar. İhtiyarlığın perişanlığını yaşayınca da “Keşke Allah bize toprağı nasip etseydi de ölseydik” diyorlar.

    Onların akrabaları da “Keşke bu ihtiyarlar ölse de onlardan kurtulsak” diyorlar. İşte, insan gençlikten o hale geliyor. Görüldüğü gibi dünya boştur. Onun için insan daima baki olan hayatını düşünmelidir.

    Allah insanı öyle yaratmıştır ki insan dünyada olduğu için dünya göz önünde ve peşin olduğu için ona karşı hırslıdır.

    Dikkat edersek, çocuk annesinden ilk doğduğu zaman elleri kapalıdır, dünyaya haristir, tutkundur. Çocuk hal diliyle, “Benim elimden bir şey çıkmaz, dünyaya harisim” demektedir. Öldüğü zaman da elleri, her tarafı açılır. Hal diliyle, dünyadan eli boş olarak ayrıldığını itiraf eder.

    İşte, halimiz böyledir. Bunları düşünmemiz, tefekkür etmemiz lazımdır. Hakikaten insan eli boş olarak dünyadan ayrılmaktadır. Hiç kimse eli kapalı olarak, elinde bir şey götürmek suretiyle dünyadan ayrılmamıştır. Ölen insan elini açmakta, “Ben dünyadan eli boş olarak ayrılıyorum” diye itiraf etmekte, bize ibret dersi vermektedir.

    Allahu Zülcelal’in rızasına talip olan kimsenin durumu bir şehirden, başka bir şehre giden bir yolcunun hali gibidir. Dünya bir şehirdir. Ahiret de başka bir şehirdir. Bir yolcu nasıl Konya şehrinden, Adana şehrine gidiyorsa biz de aynen dünya şehrinden, ahiret şehrine giden bir yolcu gibiyiz.

    Bizim dünyadan ahirete gittiğimiz yolda da bu çeşit engeller, zorluklar vardır. Örneğin, namazın zorluğu yoldaki dağlara benzer. Orucun zorluğu, yokuşlara benzer. Zikrin zorluğu, kuraklığa benzer. Bunun gibi önümüzde birçok zorluk vardır. Ancak, bu zorluklardan yılıp engellenen kimse, maksadına ulaşamaz. Yani, Allah’ın rızasını ve cenneti kazanamaz.

    O kişinin nefsi onu bu zorluklarla aldatmakta, “Bu ibadetler çok zor, zahmetli!” diye onu umutsuz etmektedir. Nefis ve şeytan, Allahu Zülcelal’in rızasına doğru giden ahiret yolunda bize engel olmaktadır. Bize zorluklar göstermekte, yolda kalan o yolcu gibi bizi maksadımıza ulaşmaktan alıkoymaya çalışmaktadır.
    Bu kolaydır, bu zordur, bu rahattır, şu şöyledir bu böyledir demeksizin hiç durmadan gitmemiz, hiç dinlenmeden devamlı Allah’ın rızasına talip olmamız lazımdır.

    Allah’a giden yolcuyuz

    Bir şehirden diğerine giden o yolcular seyahat ettikleri vasıtalara göre de kısımlara ayrılır. Kimisi atla, kimisi arabayla, kimisi otobüsle, kimisi uçakla, kimisi de yürüyerek gider. Ahiret yolunda giden müminlerin durumu da bu yolcuların durumu gibidir.

    Ahiret yolunda yürüyerek giden yolcu, dünyayla çok meşgul olduğu için ahiret yolunda ancak bir iki adım atan kimseye benzer. Vaktini hep dünya meşguliyetiyle geçirdiğinden, varacağı yere ulaşması çok zordur.
    Atla giden mümin, dünya meşguliyetini biraz daha azaltıp ahiret yolunda yol almak için gayret eden kimse gibidir.

    Arabayla giden kimsenin hali ise dünya meşguliyetini dünya sevgisini biraz daha azaltmış kimseye benzer.

    Uçakla giden ise kalbinden dünyanın, kâinatın muhabbetini çıkarıp kalbinde sadece Allahu Zülcelal’in muhabbetine yer veren kimsedir. Onun derdi, merakı, sadece Allahu Zülcelal’e uçak gibi hızlı bir şekilde, bir an önce gitmekdir.

    İşte, insan böyle olmalıdır. Kendimizi Allahu Zülcelal’e karşı daima fakir, zelil, yaramaz, noksan olarak bilmemiz lazımdır. Kim nefsini noksan olarak bilmezse o ölünceye kadar noksan kalır.

    Allahu Zülcelâl, kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin... (Âmin)

    SEYDA MUHAMMED KONYEVİ HZ. (k.s)
    İLİM MECLİSİNDEN SOHBETLER

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Merakimiz ne’ye?

    “De ki; ‘Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”

    Allahım sen bizi nefsimize yenik düşürme amin..


    Seni çok Özledim Annem

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 4.510, Level: 42
    Points: 4.510, Level: 42
    Level completed: 80%,
    Points required for next Level: 40
    Level completed: 80%, Points required for next Level: 40
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tusem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2009
    Yer
    medeniyetler şehri konya
    Mesajlar
    149
    Points
    4.510
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    16

    Standart Cevap: Merakimiz ne’ye?

    Amin Amin Amin...
    ALLAH (C.C) razı olsun.

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 17.02.11, 20:15
  2. Hizbü’l-envâri’l-hakaiku’n-nûriye’den
    By BaRLa in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 22.07.10, 11:17
  3. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 28.06.10, 06:06
  4. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.07.09, 19:18
  5. Hz.Ebu Bekir(Radiyallahü anh) ’’Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!..’’
    By Konyevi Nisa in forum Hz.Ebu Bekir Sıddık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.02.09, 17:02

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •