***
DIŞARDA
Points: 5.273, Level: 46
Level completed: 62%,
Points required for next Level: 77
Overall activity: 0%
Achievements


Bunalımdan Huzura
Yaşadığımız çağ pek çok şey sundu bize. Her işi kolaylaştıran yüksek teknoloji, makinalar, elektronik gereçler, kolay ulaşım, büyük şehirler... Bu çağ insanlığa okyanusların derinliklerini, uzayın sırlarını aşina kıldı.
Ama bir şeyi veremedi: İç huzuru. O kadar veremedi ki adına “bunalım çağı” bile denildi.
Bilenler bilir, insan iç huzurunu bir kez kaybedince mücevher saraylarda yaşasa kıymeti yok. Ve huzursuz insanın başını çarpmayacağı kaya da yok.
Etrafımızdaki insanlara göz gezdirdiğimizde, neredeyse herkesin bunalımda olduğunu ve yaşadığı hayattan tat alamadığını görüyoruz. Yaşanan buhran ve kasavet halinin öyle zannedildiği gibi insanların fakir veya zengin olmasıyla da ilgisi yok. Zengin olan da bunalımda, fakir olan da.
İnsanlar yataklarına girip başlarını yastıklarına koyduklarında kolaylıkla uykuya dalamıyor. Herkes her şeyden şikayetçi. Eşler birbirinden ve çocuklardan, çocuklar da hepsinden şikayet etmekte.
Bunalımın yansımalarını her gün basında görmekteyiz. Televizyonlara, gazetelerdeki haberlere bakıldığında, ülkemizin her bir yanının neredeyse suç mahalline döndüğünü söylememiz yanlış olmaz. Suç işleme oranı küçük yaşlara kadar indi. En olmayacak suç haberlerini bile kanıksadık, sıradan görmeye başladık. Bu açıdan bakıldığında kalbi huzursuz, buhranlı ve asık suratlı bir toplum olmaya doğru gittiğimizi hiçbirimiz inkâr edemeyiz.
Ortaya çıkan bu olumsuz tabloya ve ülkemizin diğer temel sorunlarına bakıldığında, yarınlar adına içimizin karardığını söylemek durumundayız. Öyle ya, insanların ailelerini boğazlamaya başladığı, güpegündüz işyerlerinin ve araçların soyulduğu, genç kuşaklarda ahlâkî değerlerin çok zayıfladığı, yabancı kültürlerin ülkeyi dört bir yandan kuşatıp işgal ettiği, camilerin yaşlılara kalmaya başladığı tabloya bakan bir insanın ümit sahibi olması elbette zorlaşır.
Gerçi Sahabe asrından itibaren insanlar bulundukları dönemin bozulduğundan şikayet etmişlerdir. Hz. Aişe r.a. validemiz Rasulullah s.a.v. sonrasında toplumun eskisi gibi olmadığından dert yanmış, zühd dünyasının önderleri de hep geçmiş dönemlere olan hasretlerini dile getirmişlerdir. Ancak durum ne olursa olsun, Ashab-ı Kiram’dan birisi kalkıp içinde yaşadığımız günleri gözleyecek olsaydı, her halde diyecek kelime bulamazdı.
İnsanların bu derece bunalımda olduğunu, geniş kalabalıklar arasında yürürken yüzleri tebessüm edenlerin sayısının çok az olduğunu, kasavetin toplumu kuşattığını gözlemleyen bir insanın, gördüğü manzara karşısında şaşırması kaçınılmaz olurdu. Bu nedenle, Allah’a kulluğun ve insanın iç huzurunu yakalamasının önündeki engeller ile insanların iç huzursuzluğunun her zamankinden fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dünya her halde bugünkü kadar kötü bir dönemi çok az görmüştü.
Kendi içimizde yaşadığımız mutsuzluğun, kalbimizin bir türlü huzura ermeyişinin keza toplumda genel olarak müşahede ettiğimiz umutsuzluğun ve yeis halinin nedenleri elbette pek çoktur. Bunları belli birkaç madde altına sığdırmak mümkün değildir.
Bununla birlikte, bugüne kadar müslümanları huzura erdiren ve onların kardeş gibi bir arada yaşamalarını sağlayan temel kural Allah’a gerçek anlamda kul olmaları ve bunun gereklerini yerine getirmeleri olmuştur. Bu kural, gerçekleştiğinde bundan sonra da müminlerin hem kendi içlerinde huzuru yakalamalarını hem toplum güzelleşmesini sağlayacaktır. İslâm tarihinin çeşitli dönemlerinde ve farklı coğrafyalarında yakalanan mutluluğun kökenlerine inildiğinde, karşımıza hep aynı temeller çıkacaktır. Bu nedenle, işe önce Allah’a iman etmekle, daha sonra da bunun gereklerini yerine getirmeye çalışmakla başlamak gerekmektedir.

Bilmezmisin Ey Sevgili/İsmini her duyuşumda/Kalp Kalemimi Cennet Hokkana Bandırır ALLAH..