Bu babta Ebu Eyyûb, Ebû Hüreyre ve Câbir (R. Anhüm) hazeratmdan rivayet olunan hadîsler görülecektir. Câbir hadîsini yalnız Müslim rivayet etmiştir. Diğerleri Buhari'de de vardır.

12 (13)- Bize Muhâmmed b. Abdillâh b. Nümeyr rivayet etti. (Dedi ki): Bize babam rivayet etti. (Dedi ki): Bize Amru'bnü Osman rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mûsâ b. Talha rivayet etti. Dedi ki: Bana Ebu Ey-yub rivayet etti ki:
Resulüllah (Salîalîahü Aleyhi ve Sellem) bir seferde iken önüne bir a'râ-bî çıkarak devesinin yedeğini yahud yularım tutmuş. Sonra:
«Ya Re&ulallab: Yahud Ya Muhammedi Beni cennete yaklaştıracak ve Cehennemden uzaklaştıracak şeyi bana haber ver!» demiş. Ebû Eyyub di*yor ki:
Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) sükût buyurdu. Sonra ashabı i ra-sında göz gezdirdi ve:
— Yemin olsun tevftka m az har oldu; yahud:
— Yemin olsun hidâyete erdirildi, buyurdu. Ebu Eyyûb diyor ki: Resulüllah (S.A.V.) o zata: «Nasıl demiştin?» diye sordu.
O da sorduğu şeyi tekrar etti. Müteakiben Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem):
«Allah'a ibâdet eder; ona hiç bir şey şerik koşmazsın. Namazı dosdoğru kılar; zekâtı verirsin. Sıla-İ rahîmi de yaparsın. Deveyi bırak.» buyurdu."
A'râbî: Kırda, çölde yaşayan demektir ki hazari yani şehirlinin zıd-dıdır. Nitekim arabî de aceminin zıddıdır.
Kelâm ulemasının ta'riüne göre tevfik: tâat için kudret halketmektir. Ma'siyet için kudret halketmeye de hizlân derler. Şu halde :
-Tevfike mazhar oldu.» cümlesinin ma'nası:
«Tâat işlemeye muvaffak kılındı» demek olur.
«•Allah'a ibâdet edersin...» cümlesindeki ibâdetten murad tevhidi ise namazı onun üzerine atfetmek te'sis yani temel bir sözdür. Fakat ibâdet*ten murâd tâat ise bu atıf, hâssı âmm üzerine atıf olur ki, hâssi iki defa zikretmekle onun şerefini göstermeyi ifâde eder. Namaza niçin mektûbe, zekâta neden mefruza denildiğini yukarıda görmüştük. Araplar hem Al*lah'a ibâdet eder hem de putlara taparlar; onları Allah'a şerik sayarlardı. Bundan dolayı Peygamber (S.A.V.) a'râbiye ibadeti tavsiye ettikten sonra ayrıca Allah'a şerik koşmamasını da tenbih buyurmuştur.
Sıla-i rahim: akrabaya iyilik ve yardım etmektir ki; icabına göre se*lâm göndermek, nafaka vermek suretiyle geçimini kolaylaştırmak, ziya*rette bulunmak ve hürmet göstermek gibi şeylerdir.
Suâli soran zât, Peygamber (S.A.V.)'den alacağı cevabı zor*luk çekmeden anlayabilmek için devesinin yularını veya yedeğini sımsıkı tutmuştu. Bu sebebîe Resulüllah (S.A.V.) kendisine lâzım gelen cevabı verdikten sonra:
«Artık deveyi bırak» buyurdular.

13 (...)- Bana Muhâmmed b. Hatim ile Abdurrahman b. Bişr rivayet ettiler. Dediler ki: Bize Behz rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Osman b. Abdillâh b. Mevîıeb ile babası Osman, Mûsâ b. Talha'yi Ebu EyyuVdan o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den dinlemiş olmak üzere bu hadîsin bir benzerini riva*yet ederken işittiklerini anlattılar.
Bu hadîsin bütün asıl nüshalarında birinci tarikinde senedinde Amr b. Osman; ikinci tarikinde Muhammed b. Osman zikredilmiştir. Halbuki râvi ikisinde de ayni zst olup ismi Amr b. Osman'' dır. Ona Ş u ' b e yanlışlıkla bir defa Muhammed de*miş ve bu ismi bir daha böyle bellemiştir. Ş u ' b e 'nin bu vehmini bir çok hadis uleması beyan etmişlerdir. Hadîsi Buharı imam Ahmed b. Hanbe1 ve Nesai dahi rivayet etmişlerdir.

14 (...)- Bize Yahya b. Yahya et-temîmî rivayet etti. {Dedi ki): Bize Ebu'l-Ahvas haber verdi (H).
Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû'l-Ah-vas Ebu İshâk'dan o da Musa b. Talha'dan o da Ebû Eyyub'dan naklen rivayet etti. Ebu Eyyub demiş ki:
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem)'e gelerek:
«Bana bir iş göster ki onu yaptığım takdirde beni cennete yaklaştır*sın ve cehennemden uzaklaştırsm.» dedi. Peygamber (S.A.V.):
«Allah'a ibâdet eder; ona hiç bir şey şerik koşmazsın. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirsin. Akrabana da iyilik edersin.» buyurdu.
O zât dönüp gidince Resulüllah (SaliaUahü Aleyhi ve Selletn) :
«Eğer emrolunduğu şeylere sımsıkı sarılırsa cennete girmiştir.»* buyurdu.
îbni Ebî Şeybe 'nin rivayetinde:
«Eğer bunlara sımsıkı sar ılırsa» buyrutmuştur.
Kulun cennete girebilmesi, emrolunduğu şeyleri yapmasına ve yasak edilenlerden kaçmasına bağlıdır. Binaenaleyh burada:
«Nehyolunan şeylerden de kaçınırsa» cümlesi mukadderdir.
Maamafih ibâdetten murâd tâat olduğuna göre böyle bir takdire lüzum da görülmeyebilir. Bu hadîs, asıl nüshaların ekserisinde burada olduğu gibi
«Eğer emrolunduğu şeylere sımsıkı aarılırsa..» şeklinde zabtolunmuştur. Hafız Ebû Âmir el-Abderi
-Eğer kendisine emrettiğim şeylere sımsıkı sarılırsa...» şeklinde rivayet etmiştir. Her iki rivayet de sahihtir.
Resulüllah (S.A.V.)'in bu hadîsde sıla-i rahimi, başka hadîs*lerde daha başka şeyleri zikretmesi, soranların hâlini nazar-ı i'tibara aî-dığmdandır.

15 (14)- Bana Ebu Bekir b. İshâk rivayet etti. {Dedi ki): Bize Af-iân rivayet etti. (Dedi ki): Bize Vüheyb rivayet etti. (Dedi ki): Bi*ze Yahya b. Saîd, Ebû Zür'a'dan, o da Ebu Hüreyre'den naklen rivayet et*ti ki:
Bedevinin biri ResuHillah(Saüallahü Aleyhi ve Sellem) fe gelerek:
__Yâ Resulâlîah! Bana bir amel göster ki, onu yaptığım zaman cen*nete gireyim, demiş. Resulüllah (S.A.V.):
-Allah'a ibâdet eder; ona hiç bir şeyi şerik koşmazsın. Fara olan na*mazı dosdoğru kılarsın; farz kılınan zekâtı verirsin. Ramazanı da tutarsın.»
buyurmuş. Bedevî:
__Nefsim kabza-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, ebediy-
yen bundan ne fazla bir şey yaparım; ne de eksik bırakırım, demiş, O dönüp giderken Peygamber (Sallailahii Aleyhi ve Sellem):
-Cennetlik bir adam görmek isteyen şu zâta bakıversin!-buyurmuşlar.
Buhari şârihi Aynî 'nin beyanına göre gelen bedevinin adı ISa'd b. el-Ahram 'dır. Anlaşılan Peygamber (S.A.V.) >bu zatın sözünde durarak ibâdetine devam edeceğini ve cennete gire*ceğini bilmiştir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Cennetle müj-delenenler on zâttır. Bununla on bir olmuyorlar mı? Bu suâlin cevabı şu*dur:
Evet on bir oluyorlar; fakat bir şeyi nassan bir sayı ile bildirmek o sayıdan fazla olamayacağına delâlet etmez. Binaenaleyh .Resulüllah (S.A.V.)'in bir defa cennetliklerin on kişi olduğunu beyan etmesi başka defa daha başkalarının da cennetlik olduğunu müjdelemesine mâni' değil*dir. Nitekim Peygamber (S.A.V.) Hz. Hasan ve Hüseyn (R.A.) ile ümmehat-i mü'minin olan zevcelerinin de cennetlik oldukları*nı tebşir buyurmuştur.