1- (1177) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da tbni Ömer (Radiyalîahüanhüma)''dan nak*len ı i vay e t ettiği şu hadîsi okudum: Bir adam Resûlüllah (Saîlaitahü Aleyhi ve Sellem)'e ihramhnın ne gibi elbise giyebileceğini sormuş da, Re*sûlüllah (Sallalhhu Aleyhi ve Sillem):
«Gömlek, sarık, don, bornoz, mest giymeyin. Ancak biriniz ayakkabı bulamazsa o zaman mest giysin. Ama mestleri topuktan aşağısından kes*sin. Safran veya alaçehre çiçeği ile boyan mı? hiç bir elbise giymeyin.» buyurmuşlar.
2- (...) Bize Yahya b. Yahya ile Amru'n-Nâkıd ve Ztiheyr b. Harb hep birden İbni Uyeyne'den rivayet ettiler. Yahya (Dedi ki) : Bize Süf-yân b. Uyeyne Zührî'den, o da Sâiim'den, o da babası (Radiyallahû anh) dan naklen haber verdi. Babası şöyle demiş: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e:
— «İhramlı ne giyecek?» diye soruldu. ResûlüIIah (Sattallahil Aleyhi ve Seîtem):
— «Ihromlı : Gömlek, kavuk, bornoz, don, a la çehre yahut safranla boyanmış elbise ve mest giyemez. Ancak ayakkabı bulamazsa, o başka. O zaman mestleri topuklarından aşağı düşecek şekilde kessin.» buyur*dular.
3- (...) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e Ab*dullah b. Dinar'dan dinlediğim, onun da İbni'Ömer (RadiyaUayü anhürha) 'dan naklettiği şu hadîsi okudum: İbni Ömer şöyle demiş: ResûlüIIah (SalUıllahü Aleyhi ve Sellem) ihramlımn safran veya alaçehre çiçeği ile bo*yanmış elbise giymesini yasak etti ve
«— Kim ayakkabı bulamazsa mest giysin. Ama onları topuklardan aşağı kessin,» buyurdular.
Bu hadîsi Buhâri «Hacc» bahsinde bir-iki yerinde ve -Kitâ-bul-Iibâs» ile «Kitâbu's-Salât-da, Ebû Davû'd, Nesaî ve İbni Mâce «Hacc» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.
Ulemânın beyânına göre Hadîs-i Şerif, Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) *in bedi' ve vecîz sözlerinden biridir. Çünkü kendisine hacca niyet eden bir kimsenin neler giyebileceği sorulmuş, cevaben filân ve filân şeyleri giymeyiniz, buyurmuştur. Bu suretle cevâptan, hadîsde zik*ri geçen şeylerin giyilmiyeceği, onlardan maada her şeyin giyilebileceği anlaşılmıştır.
Giyilemiyecek şeylerin tasrih buyurulması evlâdır. Çünkü bunlar mahduttur. Giyilecek şeyler ise çok olup, münhazır değildir.
Nevevî diyor ki: «Ulemâ bu hadîsde zikri geçen şeylerin ih*ram halinde giyilemiyeceğine ittifak etmişlerdir. ResûlüIIah (Saîlallahü Aleyhi ve SeHem) gömlek ve don ile o mânâda olan dikişli ve bedeni sım*sıkı saran her şeyin giyilemiyeceğine işaret buyurduğu gibi kavuk ve bornoz ile dikişli veya dikişsiz başı örten her şeye hattâ sargıya tenbih buyurmuştur. Sargıya ihtiyâcı olan hacı, onu sarar, fakat fidye vermesi îcab eder.
Mestlerle, ayaklan örten her şeyin ihram halinde giyilmesi yasak olduğunu ifade buyurmuştur. Bütün bunlar erkeklere mahsûstur.
Kadına gelince: Dikişli veya dikişsiz her şeyle, yüzünden maada bütün bedenini örtmesi mubahdır. Fakat ne ile olursa olsun yüzünü ört*mesi haramdır.
Ellerini eldivenle örtmesi ulemâ arasında ihtilaflıdır. Şafiî 'nin bu hususta iki kavli vardır. Esah kavline göre ihrâmlı bir kadının eldiven giymesi haramdır.
Besûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) alaçehre ve safranı zikretmek*le bu mânâdaki şeylere yani güzel koku sürünmeye işaret buyurmuştur. İhram hâlinde erkek ve kadın bütün hacılara her nev'i koku sürünmek haramdır. Lâkin meyve ve çiçek gibi şeyleri koklamak haram değildir. Zira bu gibi 'şeyler kokulanmak maksadıyla kullanılmazlar.
Ulemânın beyânına göre hacca niyet eden kimseye zikri geçen şey*lerin haram kılınması onu refah halinden uzaklaştırmak huşu* ve me*zellet sıfatıyla vasıflandırmak içindir.
Hacı, bütün hacc müddetince ihramlı olduğunu hatırlayacak, bu su*retle daha ziyâde zikir ve ibâdetle meşgul olacak, kendini murakabe edecek, ibâdetini koruyacak, haram olan şeylerden sakınacak, ihram el*bisesiyle ölümü, kefeni ve kıyamet gününde insanların yalınayak baş açık huzûr-u ilâhiye çıkacaklarını hatırlayacaktır.
Koku sürünmenin ve kadınlara yaklaşmanın haram kıhnmasındaki hikmet, dünya ziynetleriyle, dünya lezzetlerinden ve refahtan uzak ka*larak bütün düşüncesini uhrevî maksatlara tahsis etmektir.»
Vers: Yalnız Yemen'de yetişen san bir çiçektir. Elbise boyamakta kullanılır.
Safran dahî sarı bir-çiçektir. Arap memleketlerinde yetişmez.cümlesindeki *Iâ» kelimesi nâfiye ve nahiye olabilir. Nâfiye olduğu takdirde dâhil olduğu fi'li muzâri' merfû, nahiye olduğuna göre meczûm okunur.
Hadîsin son cümlesinde «giymeyiniz» fiilinin muhataplarında kadın*lar da dâhildir. Bu cümleden önce giyilmesi yasak edilen şeyler erkek*lere mahsûstur.
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:
1) Hacca niyet eden kimsenin dikişli elbise, serpuş, eldiven ve di*kişli ayakkabı giymesi, haramdır.
Niyet ederken üzerinde bu gibi elbise bulunanlar onları çıkarırlar.
Bâzıları elbiseyi yararak çıkarmak îcab ettiğine kaail olmuşlarsa da cumhura göre yarmadan başından çıkarmak caizdir.
îmam A'zam, îmam Mâlik ve İmam Şâfi î-'-nin mezhepleri de budur.
Gömleği giymeden sarınmak caizdir.
2) Mest giymek caiz olabilmek için konçlarını kesmek şarttır. Yal*nız îmam Ahmed'e göre kesmeden de giyilebilir.
Atâ'dan da böyle bir kavü rivayet olunmuştur.
3) Bazıları îbni Ömer (Radtyallahûanh) hadîsinin men-sûh olduğunu iddia etmişlerdir.
4) İbnü'l-Cevzî ile diğer birtakım ulemâ îbni Ömer hadîsinin mevkuf mü yoksa merfû mu olduğunda ihtilâf etmişlerdir. Maamafih hadîs ulemâsı bu hadîsin merfû olduğunu söylemiş, mevkuf riva*yetinin şâzz olduğunu bildirmişlerdir.
5) Hadîsin zahirine bakılırsa safran ve vers gibi şeylerle boyanmış elbise giymenin mutlak surette memnu olduğu anlaşılıyor.
Rivayete nazaran îmam Mâlik'e koku sürünmüş, fakat rüz*gârla kokudan eser kalmamış elbisenin hükmü sorulmuş, Hz. îmam:
«Safran veya versile boyanmamışsa bunda bir beis yoktur. Mekruh olan boyayı içmiş elbise giymektir.» demiştir.
îmam Şafiî'ye göre 'elbise ıslandığı vakit koku salacak sekili*de boyanmışsa giymesi caiz değildir. Yalnız rengi kalan elbise hakkında İmâraü'l-Haremeyn iki kavil rivayet etmiştir.
Şâfiîler'den Râfiî : «Sahîh olan kavle göre yalnız renk muteber değildir.» diyor.
Hanefiîler'e göre yıkandıktan sonra silkmekle rengi dağıl*mayan elbiseyi ihramda giymekte beîs yoktur. Bu kavil Saîd b. Cübeyr, Atâ1 b. Ebî Rabah, Hasan-ı Basrî, Ta*vus, Katâde, îbrâhim Nehaî, Sevrî, îmam Ahmed, îshâk ve Ebû Sevr 'den de nakledilmiştir.
Bâzılarına göre elbiseyi yıkayıp sildikten sonra dikkat edilecek ci*het koku salmamasıdır. Muteber olan kavil de budur.
Elbisenin yıkandıktan sonra boyası yayılmasa bile kokusu çıkmamış-sa giyilmesi memnudur. Çünkü kokması, koku veren şeyin orada kal*dığına delildir.
6) Hacca gitmeyen kimseler safran veya v.s. ile boyanmış elbise giyebilirler. Çünkü Peygamber (SalUtlîahü Aleyhi ve Seîîem) hadîsdeki beya*nâtını ihramlı kimsenin ne giyebileceği suâline cevâp olarak ifâde bu*yurmuştur. Binâenaleyh ihrama girmeyenler mezkûr eşyayı giyebilirler.
Aynî diyor ki: «Üstadımız Zeynüddîn, versin koku sa*yılıp sayılmadığı hususunda ulemânın ihtilâf ettiğini söylemiştir.
Îbnü'l-Arabî'ye göre vers (Alaçehre) koku değildir. İbnü1 Arabî : (Vers koku olmasa da onun güzel bir kokusu vardır. Peygamber'(Sallallahü Aleyhi ve Seîlem) bununla hâlis kokudan ve kokuya benzer şeylerden kaçınılmasını anlatmak istemiştir.) demiştir.
Râfiî: (Söylenildiğine göre alaçehre Yemen'in en güzel kokularındanmış.) demektedir.
Nevevî'nin sözü dahi alaçehrenin koku sayıldığını andırıyor.»
4- (1178) Bize Yahya b. Yahya ile Ebu'r-Rabî' Ez-Zehrâni ve Ku-teybetü'bnü Said hep birden Hammad'dan rivayet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd, Amr'dan, o da Câbir b. Zeyd'den, o da İbni Abbâs (Radtyallahüanhüma)'dan naklen haber verdi. İbni Abbâs şöyle demiş : Ben, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den işittim, hutbe okur*ken, ihramlıyı kastederek:
«Don giymek, gömlek bulamıyana, mest giymek de ayakkabı bulamı-yana, caizdir.» buyuruyordu.
(...) Bize Muhammed b. Beşşâr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu*hammedi yani İbni Ca'fer rivayet etti. H.
Bana Ebû Gassân Er-Râzi de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Behz ri*vayet etti. Bu râvilerin ikisi de dediler ki: Bize, Şu'be, Arar b. Dinar'*dan bu isnadla rivayet etti ki Amr, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i Arafat'da hutbe okurken dinlemiş ve bu hadîsi anlatmış.
(...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Stif-yân b. Uyeyne rivayet etti. H. Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hüseyin haber verdi. H.
Bize Ebû Küreyb dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki', Stifyân'-dan rivayet etti. H.
Bize Aliyytt'bnü Haşrem de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsa b. Yû*nus, tbni Cüreyc'den rivayet etti. H.
Bana Aliyyü'bnü Hucr dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmail, Ey-yûb'dan rivayet etti.
Bu'râvilerin hepsi Amr b. Dinar'dan bu isnadla rivayette bulunmuş*lardır. Şu'be'den maada hiç biri «Arafât'da hutbe okurken» kaydını zik-retmemişlerdir.
Bu hadîsi Buhâri «Kİtâbu'1-Hacc- ile «Kitâbu'l-Iibâs«da, Tirmizl, Nesaî ve İbni Mâce «Kitâbu'l-Hacoda muh*telif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Ayakkabı bulamayan için mest giymenin caiz olduğu burada mut*lak olarak zikredilmişse de bu mutlak yukardaki mukayyed hadîse ham-ledilmiştir. Yani «Ayakkabı bulamayan kesik konçlu mest giysin.» de*mektir.
Nevevî diyor ki: «Ulemâ bu iki hadîs hakkında ihtilâf etmiş*lerdir, îmam Ahmed'e göre mestleri konçlarını kesmeden giy*mek caizdir. Delili bu hadîsle bundan sonra gelen Câbir hadîsidir.
Hanbeliyye ulemâsı İbni Abbâs hadîsinin — yukar*daki— İbni Ömer hadîsini neshettiğini söyler ve mestleri kes*menin mal israfı olacağını iddia ederlermiş.
tmam Mâlik, Ebû Hanîfe, Şafiî ve Cumhûru u1emâ'ya göre konçlarını kesmeden mest giymek caiz de*ğildir.
Delilleri bundan evvelki İbni Ömer (Radiyallahû anh) ha*dîsidir. Onlara göre îbni Abbâs ile Câbir hadisleri mut*laktırlar. Binâenaleyh onlan koncu kesik mest mânâsına hamletmek îcab eder. Zira mutlak mukayyede hamledilir.
Mevsuk olan râvinin ziyâdesi makbuldür. .
Hanbeliyye ulemâsının (Mal israfıdır.) iddiaları doğru de*ğildir. Çünkü mal israfı memnu husûsatta olur. Şerîatın emrettiği şey, israf olamaz.
Ayakkabı bulamadığı için mest giyen hacıya fidye lâzım gelip gel-miyeceği mes'elesi de ihtilaflıdır.
îmam Mâlik, İmam Şafiî ve onlara muvafakat eden diğer ulemâya göre fidye lâzım değildir. Zira lâzım olsa Peygamber (SaUtûlahil Aleyhi ve Sillem) onu bildirirdi.
İmam A'zam ile diğer Hanefîiyye ulemâsına göre fidye lâzımdır. Nitekim başını traş ettirmeye muztar kalan hacı traş olur, fidye de verir.
Cumhûr-u ulemâ'ya göre ihramlı bir kimse gömlek bulama*dığı zaman yalnız don giyebilir.
tmam Mâlik bunu tecviz etmemiştir. Çünkü İbni Ömer hadîsinde bu mes'ele zikredilmemiştir.
Nevevî diyor ki: «Doğrusu mubah olmasıdır. îbni Ömer hadîsinde buna dair hüccet yoktur. Çünkü o hadîsde Resûlüllah (SaüalîaJıü Aleyhi ve Seîlem) gömleğin bulunduğu hali zikretmiş, Îbni Abbâs ile Câbir (Radtyaîtahû anh). hadîslerinde ise bulunmadığı hâli be*yân buyurmuştur.
Câbir hadîsi şudur:
5- (1179) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki): Bize Züheyr rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu'ı-Zübeyr, Câbir (Radiyallahû anh) 'dan naklen rivayet etti. Câbir şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Setlem) :
«Her kim ayakkabı bulamazsa iki mest giyiversİn. Gömlek bulamayan da don giysin.» buyurdular.
6- (1180) Bize Şeybân b. Ferrûh rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hem-mâm rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ata' b. Ebî Rabah, Safvân b. Ya'Ia b. Ümeyye'den, o da babası (Radiyallahûanhyd&n naklen rivayet etti. Ba*bası şöyle demiş:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ci'râme'deyken yanma cübbe giymiş bir adam geldi. Cübbenin Üzerinde halûk denilen esans kokusu yahut sarılık eseri vardı. Bu zât:
— «ömremi yaparken ne şekilde hareket etmemi emredersin?» diye sordu. (O sırada) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Setlem)'e vahiy indiril*di de üzerine bir elbise örttüler.
Yâ'lâ : «Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem)'i kendisine vahiy na*zil olduğu vakit görmeyi pek arzu ederdim.» dedi. Bunun üzerine (Hz. Ömer) «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i vahiy indirildiği zaman görmek mi arzu ediyorsun?» diyerek elbisenin kenarım kaldırdı. Pey*gamber (SallallahüAleyhi veSellemyi gördüm, bir horultusu vardı. —Kavi diyor ki: Zannederim Yâ'lâ — genç deve horultusu gibi dedi.
Yâlâ demiş ki: «Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) açıldığı za*man:
— ömreyi soran zât nerede kaldı ? diye sordu. Ve ona :
— Elbisenden sarılığın eserini • Yahut halûkun eserini - yıka. Cübbemî çıkar, hocanda ne yaptınsa örn ren de de onu yap, buyurdular.»
7- (...) Bize ibni Ebi Ömer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân, Amr'dan, o da Atâ'dan, o da Safvân b. Ya'la'dan, o da babasından naklen rivayet etti. Babası şöyle demiş : Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ci'râme'deyken yanma bir adam geldi, ben de Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanında bulunuyordum. Adamın üzerinde mukattaat denilen biçilmiş bir cübbe vardı. Adam halûka bulanmış idi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e:
— «Ben ömreye niyet ettim, üzerimde bu cübbe var. Halûka bu*lanmış haldeyim.» dedi. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona:
— «Haccetmiş olsan ne yapardın ?» diye sordu, o zât:
— «Üzerimden bu elbiseyi çıkarır ve bu halûku bedenimden yıkar*dım.» dedi. Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem) :
— «Haccetmiş oltan ne yaparsan. Ötmende de onu yap.» buyurdular.
8- (...) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi fci) : Bize İsmail b. İbrahim rivayet etti. H.
Bize Abd b. Humeyd de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekir haber verdi, tsmâil ile Muhammed: Bize tbni Cüreyc haber verdi, demişlerdir. H.
Bize Aliyyu'bnü Haşrem dahi rivayet etti. Bu lâfız onundur. (Dedi ki): Bize îsa, tbni Cüreyc'den naklen haber verdi. (Demiş ki): Bana Ata' haber verdi, ona da Safvan b. Yâ'lâ b. Ümeyye haber vermiş k: Yâ'lâ, ÖmerüTmü Hattâb (Radiyçllahû anh) 'a:
— «Nebiyyullah (Sallallahii Aleyhi ve Sellem)'i kendisine vahiy indiri*lirken bir görsem.» diyormuş. Peygamber (Salîallahü ileyhi ve Seltem), Ci'-râne'de bulunduğu sırada üzerine bir elbise ile gölge yapılmış. Yanın*da ashabından bazı kimseler bulunuyormuş. İçlerinde Ömer de varmış. Derken Resûlüllah (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına yünden bir cübbe giymiş ve kokuya bulanmış bir adam gelerek:
— «Yâ Resûlüllah, kokuya bulandiktan sonra bir cübbe içinde Öm-reye niyet eden bir adam hakkında ne buyurursun*» demiş. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir müddet ona baktıktan sonra sükût etmiş. Müteakiben kendisine vahiy gelmiş. Ömer eliyle Yâ'lâ b. Ümeyye'ye:
«Gel!» diye işaret etmiş. Yâ'lâ gelmiş. Başını örtünün altına sok*muş. Bir de bakmış ki Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in (müba*rek) yüzü kıpkırmızı olmuş. Bir müddettir horluyor, sonra açılmış ve:
— «Demin bana ömreyi soran zât nerede kaldı ?» demiş. O zât ara*narak getirilmiş. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SHlem):
— «Üzerindeki kokuyu üç defa yıka, cübbeye gelince onu çıkar, sonra haccederken ne yaparsan, ömrende de onu yap.» buyurmuşlar.
9- (...) Bize Ukbetü'bnü Mükrem El-Ammi ile Muhammed b. Kâfi' rivayet ettiler. Lâfız İbni Râfi'indİr. (Dediler ki) : Bize Vehb b. Cerir b. Hâlim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Saf-Hâzim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti, (Dedi ki): Kays, Atâ'dan, o da Safvân b. Yâ'lâ b. Ümeyye'den, o da babası (Radiyallahü anh) dan naklen rivayet ederken dinledim. Peygamber (Sallallahü Ateyhi ve Sellem), Ci'rane'deyken yanına bir adam geldi, bu zât ömreye niyet et*mişti. Saçını sakalını sarıya boyamış ve bir ctibbe giymişti.
— «Yâ Resnlallah! Ben, ömreye niyet ettim. Hâlim gördüğün gibi*dir.» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seller.): dir.» dedi. Bunun Üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyh: ve Sillem):
— «Üzerinden cübbeyi çıkar, san boyayı da yıka. Haccetmiş olsan ne yapacaksaydın, Ömrende de onu yap.» buyurdular.
10- (...) Bana İshak b. Mansûr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Ali Ubeydullah b. Abdilmecîd haber verdi. (Dedi ki) : Bize Rabâh b. Ebî Maruf rivayet etti. (Dedi ki) : Atâ'yı şunu söylerken işittim: Bana Safvân b. Yâ'lâ, babası (Radiyaltahü anh) 'dan naklen haber verdi. Babası şöyle demiş:
Resûlüllah (SallalUthü Aleyhi ve Selîem) 'in maiyyetinde bulunuyorduk, yanına cübbe giymiş bir adam geldi, Cübbenin üzerinde halûk (denilen esans) eseri vardı. Bu zât:
— «Ya Resûlallah! Ben, ömreye niyet ettim. Ne yapmalıyım?» diye sordu. Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) sükût buyurdu, ona cevap vermedi. Kendisine vahiy indirildiği zaman Ömer onu örter* gölgelen di-rirdi. Ömer (Radiyaîlahü anh) 'a dedim ki:
— «Ben, Hesûlû\lah(Sallallahü Aleyhi ve Seltem)'e vahiy indirildiği va*kit başımı onunla beraber elbisenin altına sokmak isterim.»
Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) 'e vahiy nazil olunca Ömer (Radiyallahü anh) onu elbiseyle örttü. Ben de yanına gelerek başını onun*la birlikte elbisenin altına soktum. Ve Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve SeUem)'e baktım. Açıldığı vakit:
— «Demin ömreyi soran zât nerede kaldı?» diye sordu. O zât kalka*rak Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem)'m yanma geldi. Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) :
— «Sırtından cübbeni çıkar, özerinde bulunan halûk eserini de yıka, Haccetmiş olsan ne yapacaksan ömrende de onu yap. buyurdular.
Bu hadîsi Buhâri «Kitâbu'1-Hacc» ile «Kitâbu Fedâiü'1-Kur'ân»m bir-iki yerinde ve «Kitâbü'l-Meğazi»de, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesaî «Kitâbu'1-Hacc »da ayrıca Nesaî «Kitâbu Fedâili'l-Kur'ân»da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.
Cî'rane: Tâif'le Mekke arasında bir yerdir. Mekke'ye daha yakındır. Bu kelimeyi «Ciirrane» şeklinde okuyanlaj* da olmuştur.
Fakat birinci kiraatı daha fasih ve meşhurdur.
Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem)'e gelen zatın ismi malum de*ğildir. Buhâri 'nin bir rivayetinde bir bedevi olduğu kaydedilmiştir.
Bazıları Tartuşi tefsirinden bu zâtın Atâ' b. Ümeyye ol*duğunu nakletmişlerdir. Bu takdirde hadîsi rivayet eden Hz. Yâ'1â b. Ümeyye'nin kardeşi demek olur.
«Tevdih» sahibi : «Bu zâtın Amr b. Sevvâd olması caiz*dir. Çünkü Kaadı îyâz'ın (Kitâbu'ş-Şifâ) adlı eserinde Hz. Amr *dan rivayet ettiği bir hadîste Amr (Radiyaltahü anh) :
Ben, Peygamber (SalktlUthü Aleyhi ve Selletn) *in yanına halûk sürünerek geldim de :
— «Alaçehre aIaçehre, 'kokuyorsun, at bunu at, buyurdu. Elindeki bir kamışla karnımı dürttü. Canımı acıttı... ilâh...» demektedir. Lâkin bu Amr mezkûr kıssaya yetişmiş olamaz. Çünkü kendisi 1bni Vehb'in arkadaşıdır.» diyor.
Fakat «Tevdîh» sahibinin bu tahmininin doğru olmadığı anlaşılmış*tır. Zîra şifâ hadîsindeki râvînin ismi Amr b. Sevvâd değil, Sevvâd b. Amr 'dır.
Halûk: Safran v.s. den mürekkep bir nev'i esansdır.
Ömre: Küçük hacc demektir ki, tavafla saiden ibarettir. Sene*nin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız Arafe ile onu takib eden dört gün zarfında ömre yapmak mekruhtur. Çünkü o günler hacc günleridir.
Mukattaat: Biçilmiş kaftan ve cübbe demektir. Bedene göre biçil*miş olması kelimenin mârfâsmda dâhildir.
Gelen zâtın kokuya bulanmış olması, elbisesiyle bedenine şâmildir. Bulanmak tâbirinden de anlaşılıyor'ki, süründüğü koku çokmuş. Resûlül-lah (SallalUıhü Aleyhi ve Sellem) in :
«Haccetmiş olsan ne yapacaksan, örn rende de onu yap.» buyurması, ashâb.ı kiram'in hacc fiillerini daha evvelden bildiklerini gös*terir.
İbnü'l-Arabî diyor ki: «Galiba Araplar câhîliyet devrinde haccettikleri vakit elbiselerini çıkarır, ihram halinde koku sürünmekten kaçınırlar, fakat ömre yaparken bu hususta daha müsamahalı davramr-larmış.
Peygamber (Saîlalîahü Aleyhi ve Sellem) hacc'la ömrenin bu babda bir olduklarını haber vermiştir.
İbni Battal'e göre Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— «Haccederken ne gibi dualar okur, zikirler yaparsan, Umrede de ayni şekilde hareket et. Zîra bu hususta hacc ile ömre müşterektir.» demek istemiştir. Nevevî'nin kanaati da budur.
Hz. Ya'1â'nin Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i vahiy ha*linde görmek isteyerek başını onun örtüsünün altına sokması ve Hz. Ömer'in buna müsaade etmesi, Yeygamber(Sallallahü Aleyhi ve Seüem) 'in bu gibi şeylere müsaade buyurduğunu bildiklerine hamlolunur. Zira va*hiy halini müşahade eden kimsenin imanı artar.
ResÛlüllah (Sallaltahü Aleyhi ve Seîlem) 'in vahiy halinde kızarması ve horuldaması, vahiyin şiddet ve sıkletinden dir. Hattâ vahyin şiddetinden bazen avazının çıktığı kadar seslendiği rivayet olunmuştur.
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:
1) örtünmüş bir kimsenin darılmayacağı bilinirse, örtüsünü kaldı*rarak ona bakmak hattâ başını örtüsünün altına sokmak caizdir.
2) Müftü bir me s'elen in hükmünü bilmezse onu öğreninceye kadar cevâp vermeyebilir.
3) Kur'ân-ı Kerîm'de beyan edilmeyen bazı ahkâm ha-dîsden alınır.
4) ResÛlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) soran zata fidye emretme-miştir.
İmam Şafii, Sevrî, Ata', îshâk, Dâvud-u Zahirî ve bir rivayette İmam Ahmed b. Hanbel bu hadîsle istidlal ederek:
«Bir kimse ihram halinde bilmeden memnu olan bir elbise giyse fidye vermesi îcab etmez. Unutan kimse dahi bu hükümde dâhildir, demişlerdir.
İmam A'zam ile Müzeni 'den bir rivayete göre hacca niyet eden bir kimse kasden veya unutarak başını veya yüzünü bütün bir gün örterse fidye vermesi îcab eder.
Bir günden az örterse sadaka verir.
İmam Mâlik 'den bir rivayete göre istifade için başını Örter yahut uzun zaman başı veya yüzü örtülmüş olarak devam ederse fidye vermesi gerekir.
5) Elbiseyi kokudan temizlemek için mübalağa göstermek icab eder.
6) îhramlı bir kimsenin üzerinde dikişli elbise bulunursa çıkarması îcab eder. Elbiseyi yarmak veya parçalamak lâzım değildir.
İbrahim Nehaî ile Şa'bi'ye göre başını örtmüş sayıl*mamak için elbiseyi başından çıkarmak caiz değildir. Bu kavil Hz. Ali (Radtyâllahüanh) ile Hasan-ı Basrî Ve Ebû Kılâbe'-den rivayet olunmuştur.
Ali (Radiyallahü anh) 'dan gömleğin parçalanarak çıkarılacağı da rivayet olunmuştur.
7) îhrâma girerken (yâni haçça niyet ederken) koku sürünerek onu ihramdan sonra dahi devam ettirmenin caiz olup olmayacağı ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bâzıları bunu mekruh görmüş ve menetmişlerdir.
îmam Mâlik ile Hanefîiler 'den Muhammed b. Hasen bunlardandır.
Ashâb.ı kiram 'dan Ömer, Osman, tbni Ömer ve Osman b. Ebi'l-Âs (Raâtyailahûaııhûm) ile Atâ' ve Zührî 'nin mezhepleri de budur.
Diğer birtakım ulemâ ihrama girerken koku sürünmeye cevaz ver*mişlerdir.
îmam A'zam'la İmam Şafiî 'nin mezhepleri de bu*dur. Delilleri Hz. Âişe hadîsidir. Mezkûr hadîsde Âişe
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"ı ihrama girdiği vakit haremi için, hillt çıktığı vakit hilli için beyti tavaf etmezden önce ellerimle kokuladım.» demiştir.
Onlara göre Hz. Ya'1â hadîsinde Peygamber (Sallaîîahü Aleyhi veSeîlem) 'in soran zâta üzerinde bulunan eşyayı yıkamasını emir bu*yurması safran süründüğü içindir. Erkeklere, safran sürünmek yasak edilmiştir.
Diğer bir cevaplan da şudur: Ya'1â (Radiyalîahü ank) kıssası Ct'r&ne'de geçmiştir. Bu vak'a bil'ittifâk hicretin 8. yılında geçmiş*tir. Hz. Aişe hadîsi ise Hicretin 10. yılında Haccetü'1-Vedâ'da şeref sâdır olmuştur.
Kaide İcabı en son vârid olan hadîsle amel olunur.