3- (2066) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Hayseme Esâs h. E'oİ'ş-Şa'sâ'dan naklen haber verdi. H.
Bize Ahmcd b. Abdillah b. Yûnus da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Züheyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Eş'as rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Muâviye b. Süveyd b. Mukarrin rivayet etti. (Dedi ki) : Bera' b. Âzib'in yanına girdim ve onu şöyle derken işittim :
Bize Resûlüllah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem) yedi şeyi emir, yedi şeyi de yasak etti : Bize hasta dolaşmayı, cenaze arkasından gitmeyi, aksıra-na teşmitfe bulunmayı, yeminin yahut yemin edenin bâr çıkarılmasını, mazluma yardımı, davet sahihine icabeti ve selâmı ifşa etmeyi emir bu*yurdu. Bize yüzükleri yahut altından yüzük takmayı, gümüş kabdan bir şey içmeyi, eğer yastıklarını, kass ipeklilerini, ipek, kalın ipek ve ibri*şim giymeyi yasak etti.
(...) Bize Ebû'r-Rabi' El-Atekî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Avane Eş'as b. Süleym'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etti. Yalnız «Yeminin veya yemin edenin bâr çıkarılmasını» sözü müstesna! Çünkü o bu cümleyi hadîste anmamış, onun yerine : «Kayıbı ilân etmeyi» İfadesini koymuştur.
(...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeyhe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Alî b. Müshir rivayet etti. H.
Bize Osman b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir ri*vayet etti.
Her İki râvi Şeybânî'den, o da Eş'as b. Ebi'ş-Şa'sa'dan bu isnadla Zü-heyr'in hadîsi gibi rivayette bulunmuş ve seksiz olarak «Yemini bâr çı-çarmayı» demiştir. O bu hadîste :
«Gümüşten içmeyi de yasak etti. Çünkü dünyada ondan içen âhirette içmez...» cümlesini de ziyâde etti.
(...) Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni İdris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû İshâk Eş-Şeybânî ile L«ys b. Ebî Süleym, Esas b. Ebi'ş-Şa'sa'dan isnadlarıyle haber verdiler. O Cerir ile İbni Müshir'in ziyâdesini anmamış. H.
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Beşşâr dahî rivayet ettiler. (De*diler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. H.
Bize UbeyduIIah b. Muâz da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam ri*vayet etti. H.
Bize İshâk b. İbrahim dahî rivayet etti. {Dedi ki) : Bize Ebû Âmir EI-Akedî haber verdi. H.
Bize Abdurrahman b. Bişr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Behz ri*vayet etti. Bu râvilerin hepsi dediler ki : Bize Şu'be, Eş'as b. Siileym'den yukarkilerin isnadı ve hadîsi mânâsında rivayette bulundu. Yalnız :
«Selâmı ifşa etmeyi» sözü müstesna! Çünkü o bunun yerine:
«Selâmı almayı» dedi. Bir de :
«Bize alîm yüzüğü yahut altın halkayı yasak etti.» dedi.
(...) Bize İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Âdem ile Amr b. Muhammed rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Süfyân, Ss'âs b. Ebî'ş-Şa'sa'dan yukarkilerin isnadı ile rivayette bulundu ve sek*siz olarak :
«Selâmı ifşa etmeyi emir ve altın yüzüğü yasak etti.» dedi.
Bu hadisi Buhârî «Cenâiz» ve «Eşribe» bahislerinde tahrîc et*miştir. Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'in emir buyurduğu yedi şe*yin ba2iîarı sünnet, bazıları farzdır. Hasta dolaşmak, cenaze arkasından yürümek teşmit ibrar-ı kasem sünnettirler. Mazluma yardım farz-ı kifâye, verilen selâmı aîmak bir kişiye farz-ı ayn, cemaata farz-ı kifâyedir.
Teşmit: Aksıran kimseye «Yerhamükellah» demektir. Ve sünnet-i kifâyedir. Bazılarının söylemesiyle diğerlerinden sakıt olur. Teşmitin şar*tı aksıran kimsenin «Elhamdülillah» dediğini işitmektir.
Ibrâr-ı Kasem : Yemini bâr çıkarmak yâni bozmayıp yemin üzere devam etmektir. Yalnız yemini bozmamak için dinî, dünyevî bir zarar korkusu veya bir mefsedet bulunmaması şarttır. Öyle bir şey bulunursa yemin bozulur. Ve keffâret verilir.
Davete icabetten murâd düğün daveti gibi yemekli davetlerdir. Bu [hususta «Velîme» bahsinde izahat vermiştik.
Selâmı ifşa etmek, onu yaymak, tanıdık olsun olmasın her din kar-leşine boî bol vermektir. Nitekim bir hadîste :
«Tanıdığın tanımadığın herkese selâmı verirsin.» buyurulduğunu iman Jahsinde görmüştük.
Kayıbı ilândan bulunan mahn kalabalık yerlerde tarifi kasdedildiğini lahî yerinde görmüştük.
Eğer yastıkları kadınların kocalar için ipekten veya yünden doku*dukları bir nevi ufak kilimdir. Bunu hassaten atın eğeri üzerine yayar-larmiş. İçerisini pamuk veya yapağı ile doldurdukları da olurmuş. O âdet acemlerden alınmadır. Ve ulemanın beyanına göre ipekten yapılırsa kul*lanılması erkeklere her zaman ve her yerde haramdır. İpekten yapılma*dığı takdirde kullanılmasında beis yoktur.
Kass veya hadîs ulemasının kıraatine göre Kıss ipeklileri Mısır'*da Kass denilen yerde dokunan çizgili ipek kumaşlarmış. Bu yer bu*gün harabedir.
îstebrak : Kalın ipekli; Dîbac : İnce ve ibrişim ipeklidir.
Altın yüzük erkeklere bil icma haramdır. İpek elbise de öyledir. An*cak bazı müstesna hallerde ipek elbiseye cevaz verilmiştir ki, bunlar fı*kıh kitaplarından Öğrenilebilir. Kadınlara altın yüzük ve ipeğin envai mubahtır. Bu hususta kadının evli olup olmaması, ihtiyarı genci, zengini fakiri müsavidir. Kaadî Iyâz bazı ulemadan ipeğin erkeklere de helâl olduğunu, îbni Zübeyr 'den ise bilâkis hem kadınlara, hem erkeklere haram kılındığını, sonraları kadınlara mubah, erkeklere haram olduğuna icma akdedildiğini rivayet etmiştir.
4- (2067) Bize Saîd b. Arar Sehl b. İshâk b. Muhammed b. Eş'as b. Kays rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân b. Uyeyne rivayet etti. (Dedi ki) : Ben onu Ebû Ferve'den dinledim. Abdullah b. Ukeym'den işitmiş olarak söylüyordu. Abdullah şöyle demiş :
Huzeyfe ile beraber Medâin'de bulunuyorduk. Huzeyfe su istedi de ona köy muhtarı gümüşten bir kab içinde içecek getirdi. Huzeyfe onu atıverdi ve şunu söyledi. Size haber veriyorum ki, ben bu adama bana bu kabtan su vermemesini emrettim. Çünkü Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem):
«Altın ve gümüş kabtan su içmeyin! Diba ve ipeği de giymeyin! Çün*kü bunlar dünyada onların; âhirette, kıyamet gününde İse sizindir.» bu*yurdu.
(...) Bize bu hadîsi İbni Ebî Ömer de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyaıı, Ebû Fervete'I-Cühenî'den rivayet etti. (Demiş ki) : Ben Abdul*lah b. Ukeym'i şunu söylerken işittim :
«Medâin'de Huzeyfe'nin yanında idik...»
Râvi yukarki hadîs gibi rivayette bulunmuş; yalnız bu hadîste: «Kıyamet gününde...» kaydını anmamıştır.
(...) Bana Abdü'l-Cebbar b. Alâ' dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Jüfyân rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebî Necih evvelâ Mücâhid'den, da İbni Ebî Leylâ'dan, o da Huzeyfe'den naklen rivayet etti, sonra (Dedi ki) : Bize Yezîd rivayet etti, o da bu hadîsi İbni Ebî Leylâ'dan, o la Huzeyfe'den naklen rivayet etti; sonra (Dedi ki) : Bize Ebû Ferve ri-'âyet etti. (Dedi ki) : Ben İbnü Ukeym'den dinledim. Ve zannettim ki, bni Ebî Leylâ onu ancak İbni Ukeym'den dinlemiştir. İbnü Ukeym şöyle demiş : «Huzeyfe ile beraber Medâin'de idik...»
Râvi yukarki hadîs gibi rivayet etmiş, yalnız «Kıyamet gününde.,.» ememiştir.
(...) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî dahî rivayet etti. (Dedi ki) : fize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Hakem'den rivayet etti. da Abdurrahman'dan (yâni İbni Ebî Leylâ'dan) dinlemiş. Abdurrahman şunu söylemiş : Ben Huzeyfe Medâin'de su isterken yanında idim. Ona bir insan gümüşten bir kabla geldi...
Râvi bu hadîsi İbni Ukeym'in Huzeyfe'den rivayet ettiği hadîs mâ*nâsında nakletmiştir.
(...) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki' rivayet etti. H.
Bize İbni Müsennâ ile İbni Beşşâr da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Müsennâ dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebî Adiyy rivayet etti. H.
Bana Abdurrahman b. Bişr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Behz ri*vayet etti.
Bu râvilerin hepsi Şu'be'den Muâz'ın hadîsi gibi ve onun isnadı ile rivayette bulunmuşlardır. Yalnız başına Muâz'dan gayrî hiç bîri hu ha*dîste Huzeyfe'ye şahid oldum, dememişlerdir. Onlar yalnız : «Huzeyfe su istedi» demişlerdir.
(...) Bize İshâk b. İbrahim dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir Mansûr'dan naklen haber verdi. H.
Bize Muhammed b. Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebî AdAdiyy, İbnî Avn'den rivayet etti.
Her iki râvi Mücâhid'den, o da Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan, o da Huzeyfe'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seüem)'ı\en naklen yu*karda söylediklerimizin hadîsi mânâsında rivayette bulunmuşlardır.
5- (...) Bize Muhanımed b. Ahdillah b. Niimeyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) ; Bize Seyf rivayet etti. (Dedi ki) : Mücâhid'i şunu söylerken işittim, Abdurrahman b. Ebî Leylâ'yı din*ledim. (Şöyle dedi) : Huzeyfe su istedi de ona bir Mecûsi gümüş bir kabtan su verdi. Bunun üzerine Huzeyfe şunîarı söyledi : Ben ResûlüIIah (Sallaüahü Aleyhi ve Sellem)'i dinledim :
«İpeği ve dibayı giymeyin! Altın ve gümüş kablardan içmeyin! Onların sahanlarınlJan da yemeyin! Çünkü bunlar dünyada onlarındır.» buyuru-yordu.
Bu hadîsi Buhârî «Et'ıme», «Eşrîbe» ve «Libâs» bahislerinde Ebû Dâvud ile Tirmizî ve İbni Mâce «Kitâbu'l-Eşrîbe»'de; Nesâî «Kitâbu'z-Zîne»'de muhtelif râvilerden tahrîc et*mişlerdir.
Dihkan : Köyün, muhtarı ve reisi manasınadır. Fârisîden alınma bir kelimedir. Dühkan şeklinde dahi okunabilir. Asimin arabî olduğunu id*dia edenler de vardır.
Hz. Huzeyfe 'nin elinden gümüş kabı atması Mecusî'ye birkaç defa bu kabla su getirmemesini ten bin ettiği içindir. Bu cihet Buhârî'nin rivayetinde tasrih edilmiştir. Huzeyfe (Radiyaîlahu anh) bu hareketiyle : '<Ben kendisine bana bu kabla su getirmemesini defalarca tenbih etmiş olmasam bunu yapmazdım» demek istemiştir.
Hadîs-i şerifteki :
«Çünkü bunlar dünyada onlarındır...» cümlesinden murad : Altın, gü*müş ve ipek dünyada küffarındir, demektir. Bu mânâ hadîsin siyakından anlaşılmaktadır.
Bu Hadisten Şu Hükümler Çıkarılmıştır:
1- Altın ve gümüş kaplardan yiyip içmek haramdır. Bunu irtikab edenler ta'zir olunurlar. (Ta'zir miktarı şer'an belli olmayıp, hâkimin takdirine bırakılan cezadır. Fena bir bakış ve azarlamadan başlayarak derece derece tâ ölüme kadar çıkabilir.)
2-Hükümet reisi bazan bizzat kendisi ta'zir yapabilir.
3- Kumandan veya herhangi bir büyük hikmeti anlaşılmayan iyi' bir iş yaparsa, onun delil ve sebebine tenbîhde bulunması gerekir.
4- Küffar yalnız dünyadaki altın, gümüş ve ipek gibi şeylerden is*tifade ederler, âhirette bunlardan nasîbleri yoktur. Müslümanlara gelince onlar için cennette ipekler, altınlar ve gözlerin görmediği, kulakların duy*madığı, insanın hatıru hayaline sığmayan nice ikram ve ihsanlar vardır.
6- (2068) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğini, onun da İbnü Ömer'den, onun da Ömer b. Hattâb'-dan naklettiği şu hadîsi okudum. Ömer b. Ha (tâb mescidin kapısında ipekli çizgili bir kumaş görmüş de :
— Yâ Resûlallah! Bu kumaşı satın alsan da cuma günü halka ve sana geldikleri vakit heyetlere onu giysene! demiş. Bunun üzerine Re-sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Bunu ancak âhirette bir nasîbi oîmayan giyer.» buyurmuş. Bilâhare Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)'e bu cinsten hülleler gelmiş. O da Ömer'e bunlardan bir hülle vermiş. Ömer :
— Bunu bana giydirdin, halbuki Utarid'in hüllesi hakkında söyle*diğini söyledin, demiş. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de:
«Ben onu sana giyesin diye giydirmedim.» buyurmuşlar. Artık Ömer de onu Mekke'de bulunan müşrik bir kardeşine giydirmiş.
(...) Bize İbnü Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) ; Bize babam ri*vayet etti. H.
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsame rivayet etti. H.
Bize Mııhammed b. EIiî Bekr El-Mukaddemi dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Saîd rivayet etti.
Bunların hepsi Ubeydullah'dan rivayet etmişlerdir. H.
Bana Süveyd b. Saîd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hafs b. Mey-sere, Musa b. Ukbe'den rivayet etti. Her iki râvi Nâfi'den, o da İbni Ömer'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen Mâ-lik'in hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır.
7- (...) Bize Şeyban b. Ferrûh dahî rivayet etti. 'Dedi ki) : Bize Cerîr b. Hazini rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Nâfi\ İbni Ömer'den rivayet etti. (Şöyle demiş) : Ömer:
Utarid Et-Temîmi'yi pazarda siyera hüllesi teşhir ederken gördü... TJtârid kıratları mesteder ve onların ihsanlarına nail olurdu. Ömer :
— Yâ Resûlallah! Ben Utarid'i pazarda siyera hüllesi teşhir ederken gördüm. Onu satın alsan da, sana geldikleri vakit Arab hey'etlerine giy-sene! dedi. Zannederim onu cuma günü de giysene, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selle/n) ona :
«Dünyada İpeği ancak ve ancak âhirefîe nasibi olmayanlar giyer.» buyurdu. Bunun üzerinden birkaç zaman geçtikten sonra Resûlüllah (Salialiahü Aleyhi ve Sellem)^ siyera Jiulleleri getirdiler. O da Ömer'e bir hülle gönderdi. Bir hülle de Usame b. Zeyd'e gönderdi. Bİr hülle de Ali b. Ebî Tâlib'e verdi ve onu kadınlarının arasında baş bezi yapmak için parçala, dedi. Arkacığmdan Ömer hüllesini taşıyarak geldi. Ve :
— Yâ Resûlallah! Onu bana göndermişsin. Halbuki dün Utarid'in hüllesi hakkında söyleyeceğini söyledin, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (Salkıhahü Aleyhi ve bellem) ona öyle bir bakış bakt* ki, bu yaptığını Re*sûlüllah (Salialiahü Aleyhi ve Sellem)'in beğenmediğini anladı. Ve :
— Yâ Resûlallah! Bana niye hakiyorsun, bunu bana sen gönderdin, dedi. Peygamber (Salialiahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ben onu sana giyesin diye göndermedim. Lâkin onu kadınların ara*sında baş bezi yapmak üzere parçalayasın diye gönderdim.» buyur*dular.
8- (...) Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele b. Yahya da rivayet ettiler. Lâfız Harmele'nindir. (Dediler ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni Şihab'dan naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Salim b. Abdillah rivayet etti ki, Abdullah b. Ömer şunu söylemiş : Ömer h. Hattâb pazarda satılan kaba ipekten ma'mul bir hülle buldu. Ve onu alarak Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Scüem}'c getirdi:
— Yâ Resûlallah! Bunu .satın al da, bayram ve hey'etler için onunla zinetleıı! dedi. Onun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj:
«Bu ancak ve ancak nasibi olmayanların giysİsİdir.» buyurdu. Ömer Allah'ın dilediği kadar durdu. Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selle/n) ona ince ipekten bir cübbe gönderdi. Az sonra Ömer ciibbe ile belirli ve onu Resûlülîah {Sallatlahiî Aleyhi ve Sellem) 'e getirerek :
— Yâ Resûlallah! «Bu ancak ve ancak nasibi olmayanların giysisidir.» Yahut «Bunu ancak ve ancak nasibi olmayanlar giyer.» dedin. Sonra onu bana gönderdin, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallaüahü Aleyhi ve Sellem):
«Onu satarsan vo bir hacetini görürsün!» buyurdular.
(...) Bize Harun b. Ma'ruf da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbııi Veîıb rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Amr b. Haris, İbni Şihâb'dan bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.
9- (...) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Saîd, Şu'be'den rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ebû Bekr h. Hafs, Sâ-lim'den, o da Ibnü Ömer'den naklen haber verdi ki Ömer, Utârid okul*larından bir adamın üzerinde dibadan yahut ipekten bir kaftan görmüş de Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e : Bunu satın alsan a! demiş. O da :
«Bunu ancak ve ancak nasibi olmayanlar giyer!» buyurmuş. Derken Resûlüliah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e bir siyera hüllesi hediyye edilmiş. (Ömer diyor ki) : Onu hana gönderdi. Ben :
— Bunu bana gönderdin, halbuki onun hakkında söyleyecekleri) söylediğini ben işittim, dedim.
«Onu ben sana ancak ve ancak istifade edesin diye gönderdim buyurdular.
(...) Bana İbnü Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ravh rivâye etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Bekr 1 Hars, Salim b. Abdiliah b. Ömer'den, o da babasından naklen rivayet eti ki, Ömer b. Hattâb, IJiâiid oğullarından bir adamın üzerinde... görmüş.
Râvi, Yahya b. Saîd hadîsi gibi rivayette bulunmuştur. Yalnız o : «Ben onu sana ancak faydalanasın diye gönderdim; onu sana giyesi diye göndermedim.» demiştir.
(...) Bana Muhammed b. Müsennâ rivayet etü. (Dedi ki) : Bize Ab dü's-Samed rivayet etti. (Dedi ki) : Babamı rivayet ederken dinledim (Dedi ki) : Bana Yahya b. Ebî İshâk rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Salim b, Abdiliah İstebrak hakkında söz etti. Ben : O dibanın kalın ve sert ola*nıdır, dedim. Bunun üzerine şunu söyledi. Ben Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işittim : Ömer bir adamın üzerinde İstebrakdan bir hülle gördü, Ve onu Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e getirdi...
Râvi, yukarkilerin hadîsi gibi anlatmış. Yalnız:
«Bunun üzerine : Ben onu sana ancak ve ancak onunla mal kazanastn diye gönderdim buyurdu.» demiştir.
Bu hadîsi Buharî «Cuma» ve «Hibe» bahislerinde; Ebû Dâvud ile Nesâî «Namaz» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmiş*lerdir.
Hülle : İki parçadan ibaret bir elbisedir.
Siyerâ : Som ipekten yapılma elbisedir. Bu kelime muhtelif şekil*lerde izah edilmiştir. Hattâ altın diyenler olduğu gibi, uzun çizgili renkli, bir nebattır, diyenler bile bulunmuştur. «Eg'Sîhah» adh kâmusda : Siyerâ sarı çizgili bir kumaşdır, denilmiştir. Burada ondan halis ipekli kumaş kasdedildiğinde şüphe yoktur. Çünkü bilittifak haram olan budur. Karı*şık ipekliye gelince : Şâfii1er'e göre vczn itibariyle ipeği fazla gel*medikçe giyilmedi haram değildir. Hanefî1eıe göre ise itibar ar*gacadır. Bu cihet fıkıh kitaplarında görülebilir.
Halâk : Hayırlı nasib ve salah mânâsına gelir. Bunun hürmet ve din mânâsına geldiğini söyleyenler de olmuştur. Şu halde cümleye üç türlü mânâ verilebilir :
1- Bunu ancak ve ancak âhirette nasibi olmayanlar giyer.
2- Bunu ancak ve ancak hürmeti olmayanlar giyer.
3- Bunu ancak ve ancak dini olmayanlar giyer.
Birinci kavle göre bu cümle kâfirlere ham'edilmiştir. İkinci ve üçün*cü kavillere göre hem müslümana hem kâfire şâmildir.
Peygamber (Salküialui Aleyhi ve Seem)*e ipekliyi hediye eden zat Utârid b. Hârib 'dir. Bu ipekliyi ona Ki sra hediye etmişti. Ashab-ı kiram bu ipekliyi pek beğenmiş, fakat Resûlüllah (Sallalkıhü Aleyhi ve Seilem):
«Sa'd b. Muâz'm cennetteki mendilleri bundan daha hayirlıdir.» buyurmuştu. Hz. Utârid pazarda hülle satardı. Bu hülle onun için kendisine izafe edilmiştir. Hz. Ömer kendisine verilen hülleyi Mekke'deki müşrik kardeşine göndermiştir. Bunun kim olduğu ihtilaflıdır. Bâzıları süt kardeşi olduğunu söylemiş. Bir takımları da anne bir kardeşi Osman b. Hakim olduğunu söylemişlerdir. Müslümanlığı kabul edip etmediği dahî ihtilaflı ise de Buhârî'nin bir rivayetinde :
«Ömer onu henüz müslüman olmamış Mekke'deki bîr kardeşine gön*derdi.» denilmiş olması, sonradan müslümanlığı kabul ettiğini gösterir.
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:
1- Erkeklerin ipek elbise giymeleri haramdır.
2- Mescit kapılarında alış-veriş yapmak caizdir.
3- Faziletli kimseler dahî bizzat aliş-verişle meşgul olabilirler.
4- Giyilmesi caiz olmayan şeyin temellükü ve başkasına hediyye edilmesi caizdir.
5- Kâfir olan kardeşe ihsan ve yardım caizdir.
6- Kâfire hediye vermek caizdir.
7- Dünyada İpek giyen, âhirette ondan mahrum kalacaktır. Bu umu*mî sözden kadınlar istisna edilmiştir. Çünkü ipek onlara haram değildir. Dünyada ipekli giyen erkekler bazı ulemâya göre tevbe etsin etmesin âhirette ondan mahrum kalacaklardır. Ekser ulemâya göre ise : Tevbe edenler âhirette mahrum kalmayacaklardır.
8- Cum'a günleri güzel elbise giymek müstehabdır.
10- (2069) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. {Dedi ki) : Bize Hâ lid b. Abdillah, Ahdülmelik'den, o da Esma bin ti Enî Bekr'in azatlısı Ab dullah'dan naklen haber verdi. Bu Abdullah Atâ'nın oğlunun dayısı idi (Demiş ki) : Beni Esma', Abdullah b. Ömer'e gönderdi de şunları söyledi Duydum ki, sen üç şeyi haram kıhyormuşsun : Elbisede alemi, ergovar eğer yastığını ve bütün Receb ayında oruç tutmayı! Abdullah da hnnc-şu cevâbı verdi. Söylediği Receb mes'elesine gelince ebedî onu; tutana ne diyecek! Söylediği elbisede alem mes'elesine gelelim. Ben Ömer b. Hattab'ı şunu söylerken işittim : Ben Resûİüllah (Salİaîlahü Aleyhi ve Seilem'ı'i :
«İpeği ancak ve ancak nasibi olmayanlar giyer.» buyururken dinle*dim. Bu sebeple aleminde ipekten ma'dud olmasından korktum. Ergovan eğer yastığına gelince: İşte Abdullah'ın eğer yastığı!.. Bir de haktik yas*tık erguvandır. Bunun üzerine ben Esmâ'ya dönerek kendisine haber ver*dim. Esma: İşte Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Set!em)"m cühhesi!.. dedi.
Ve bana bir taylasaııîar kısralar cübbesi çıkardı, Cübbe'nin ipekten ya*ması vardı. Kenarları dîba ile geçilmişti. Ve :
— Bu cübbe vefatına kadar Âişe'nin yanında idi. O vefat edince ben aldım. Peygamber (Sallailahit Aleyhi ve Sellem) onu giyerdi. İmdi bizde onu hastalar için yıkıyoruz, onunla şifâ taleb ediliyor, dedi.
11- (...) Bize Ebû Bekr b. EM Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ubeyd b, Saîd Şu'be'den, o da Halife b. Kâ'b Ebû Zübyan'dan naklen ri-vâyet etti. (Demiş ki) : Abdullah b. Zübeyr'i hutbe okurken dinledim. (Şöyle diyordu) : Dikkat! Kadınlarınıza İpek giydirmeyin! Çünkü ben Ömer b. Hattâb'ı şunu söylerken işittim: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«İpeki giymeyiniz. Çünkü onu dünyada giyen âhirette giymeyecektir.» buyurdular.
12- (...) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Züheyr rivayet etti. (Dedi kî) : Bize Âsim-ı Ahvel Ebû Osman'dan rivayet etti. (Şöyle demiş) : Biz Azerbeycan'da iken Ömer bize nıektub yazdı. (Şöyle diyordu) : Ey Utbe b. Fergat! Bu (mal) senin alnının te*rinden değildir. Bahanın alnının terinden, annenin alnının terinden de değildir. O halde kendi menzilinde neden doyuyorsan, müslümanlari da menzillerinde onunla doyur. Refaha kaçmaktan, müşriklerin elbisesini giymekten ve ipek elbiseden sakının! Çünkü Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ipek giymeyi yasak etti. Ancak şöyle olabilir, dedi. Ve bize Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) iki parmağını, orta parmağı ile se-hâdet parmağını kaldırdı. Onları yanyana getirdi. Züheyr demiş ki : Âsim şunu söyledi. «Bu mektubda vardır.» Râvi diyor ki: Züheyr de iki par*mağını kaldırdı.
13- (...) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerîr b. Abdil Hâmid rivayet etti. H.
Bize İbni Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hafs b. Gıyâs ri*vayet etti. Her iki râvi Asım'dan fcu isnadla Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen ipek hakkında yukarki hadîsin mislini rivayet et*mişlerdir.
(...) Bize İbnİ Ebî Şeyhe (bu zât Osman'dır) ile İshûk b. İbrahim El-Hanzalî de her ikisi birden Cerîr'den rivayet ettiler. Lâfız İshâk'ımhr. (Dedi ki) : Bize Cerîr, Süleyman Et-Teymî'dcn, o da Ehû Osman'dan nak*len haber verdi, Ebû Osman şöyle demiş : Utbe b. Fergat ile beraber idik. Bize Ömer'in mektubu geldi ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«ipeği ancak âhiretîe ondan nasibi olmayan kimse giyer. Yalnız şu İcada fi müstesna!» buyurmuşlar. Ebû Osman baş parmaktan sonra gelen iki parmağı ile işaret etti. Taylasanları gördüğüm zaman bana onlar Tay-Iasanların düğmeleri gibi göründü.
(...) Bize Muhammed b. Abdi'1-A'lâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu'temir babasından rivayet etti. (Demiş ki) : Bize Ebû Osman rivayet etti. (Dedi ki) : Utbe b. Fergat'îa beraber idik...
Ve Cerîr'in hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.
14- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet etti*ler. Lâfız İbnİ Müsennâ'mndır. (Dediier ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Katâde'den rivayet etti. (Demiş ki) : Ebû Osman En-Nehdî'yi dinledim. Şunu söyledi : Biz Utbe b. Fergat'îa Azarbeycan'da yahut Şam'da iken Ömer'in mektubu geldi. (Şöyle diyor*du) : Bundan sonra: (Malûm ola ki) Resûlüilah (Sallnliahü Aleyhi ve Sellem) ipeği yasak etmiştir. Yalnız şu kadarı iki parmağı müstesna.' Ebû Osman demiş ki : Biz bundan alemleri kasteddiğini anlamakla gecikmedik.
(...) Bize Ebû Gassaıı El-jVIismaî ile Muhammed b. Müsennâ da ri*vayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muâz (Bu zât İbni Hişam'dır) rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam Katâde'den bu isnadla hu hadîsin mislini rivayet etti. Ama Ebû Osman'ın sözünü anmadı.
15- (...) Bize Ubeydullah b. Ömer EI-Kavârirî ile Eoû Ğassan Eİ-Mismaî, Züheyr b. Harb, îshâk b. İbrahim, Muhammed b. Müsennâ ve İbni Beşşar rivayet ettiler. (İshâk : ahberana, ötekiler: haddesena tâbirir kollandılar.) Dediler ki : Bize Muaz b. Hişâm rivayet etti. (Dedi ki) Bana babam Katâde'den, o da Âmir Eş-Şâbi'dcn, o da Süveyd b. Ğafele den naklen rivayet etti ki, Ömer b. Hattâb Cabiye'de hutbe okumuş ve «Nebiyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ipek giymeyi yasak etti, yalm iki parmak veya üç parmak yahut dört parmak yeri müstesna!» demiş.
(...) Bize Muhammed b. Abdillah Er-Ruzzî de rivayet etti. (Ded ki) : Bize Abdulvehhab b. Ata', Saîd'deıı, o da Katâde'den bu isnadla bı hadîsin mislini haber verdi.
Bu hadîsi Buhârî «Libâs» bahsinde, Nesâî «Zinet»'de İbni Mâce «Cihâd» ile «Libas»'da muhtelif râvilerden tahrîc et*mişlerdir.
Ergovan eğer yastığından murad ergovanî renkte olan eğer yastı*ğıdır ki : Bunun hem ipekten hem yünden yapıldığım söylemiştik. Bu*rada ondan murad yünden yapılmış olanıdır.
Taylasan : Kışın giyilen bir elbisedir. Elbisenin alemi iki parmak genişliğinde uzun yollarıdır. Bunların ipekten yapılmasına izin veril*miştir.
Hz. Abdullah İbni Ömer 'in Receb ayı orucu hak*kında verdiği cevap inkârdır. Bu sözüyle onun haram olduğunu söyleme*diğini kendisinin bizzat Receb ayım hattâ bütün seneyi oruç tuta*rak geçirdiğini anlatmak istemiştir. Ebedî oruçtan murad bayramlarla teşrik günlerinden maada senenin bütün günlerini oruçlu geçirmektir. İbni Ömer'in mezhebi bu olduğu gibi, babasıyle Hz. Âişe'nin ve diğer bazı ashab-ı kiramın mezhebleri de budur. Ulemânın bu bab-daki sözlerini oruç bahsinde görmüştük. İbni Ömer şerit halin*deki yollan ipekten olan elbiseyi haram kıldığını da itiraf etmemiştir.
Yalnız bunun umumî yasağı dahil olacağından korktuğu için takva icâbı kullanılmamasına kail olduğunu söylemiştir. Hz. İbni Ömer-in cevabına karşılık Esma (Radiyallahu o.nh) 'nın etrafları ipekle ge*çilmiş cübbeyi çıkarması onun haram olmadığım göstermek içindir. Ni*tekim ekser ulemâya göre de hüküm budur.
Ulemâ erkeklere ipek elbisenin niçin haram kılındığında ihtilâf et*mişlerdir.
Bâzılarına göre israf olduğu için haram kılınmıştır. Kibirlenmeye sebep okluğu için haram kılındığını söyleyenler olduğu gibi, kadına ben*zettiği için haram edildiğini söyleyenler de vardır. Hattâ İbni Dakiki1îyd'in rivayetine göre bazı ulema buradaki tahrirnin illeti kâ*firlere benzemektir, demişlerdir. Az yukarda gördüğümüz :
«Bunlar dünyada kâfirlerindir.» hadîs-i şerifi bu kavli te'yid eder.
Utbe b. Fergat (Radiyalkıhu anh) Azerbeycan'da ordu kumandam bulunuyordu. Hz. Ömer bundan dolayı mektubunu ona yazmış ve bu mektubun orduya okunmasını istemiştir.
Aminin teri diye terceme ettiğimiz «kedd»in asıl mânâsı yorgunluk ve meşekkattır. Burada Hz. Ömer (Radiyallahu anh) ordu kumandanına şunu demek istemiştir. «Elinde bulunan bu mal senin güçlük çekerek, alın teri dökerek kazandığın bir şey olmadığı gibi, annenin babanın ka*zanıp sana miras bıraktıkları maî da değildir. Bilâkis bu mal müslüman-îarındır. Şu halde sen de onlara ortak ol, kendine ondan bir şey tahsis etme. Kendin ne alıp yiyorsan. askerine de aynı şeyi yedir. Onları karar*gâhlarında doyur, seni arayıp erzak istemelerine meydan verme.»
Bu Rivayetlerden Çıkarılan Hükümler:
1- Sülehanm eserleri ve giysileriyle teberrükte huiunmak müste-habdır.
2- İpek elbise giymek haramdır. Kaadı Ebû Bekir İb-ni1 Arabi bu meselede on kavil olduğunu söylemiş ve şöyle sıra*lamıştır.
a) İpekli giymek hem erkeklere hem kadınlara haramdır. Sahabe*den Abdullah b. Züheyr (Radiyallahu anh) 'm mezhebi budur,
b) İpekli giymek kadın, erkek herkese helâldir.
c) İpekli giymek yalnız harpte mubahtır.
d) İpekli giymek yalnız seferde mubahtır.
e) İpekli giymek yalnız hastaya mubahtır.
f) İpekli giymek yalnız gazada mubahtır.
g) İpekli giymek yalnız ilim tahsilinde mubahtır.
ğ) Vücudun üst kısmına ipekli giymek haram, yere döşenenler mu*bahtır.
h) İpek başka bir şeyle karışık bile olsa giyilmesi yine haramdır,
ı) İpekli giymek haramdır. Ancak namazda başka elbise bulunma*mak şartıyle caizdir.