26- (1832) Bize Ebü Bekir b. EM Şeybe ile Amru'n-Nâkıd ve İbnü Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız Ebû Bekir'indir. (Dediler ki) : Bize Süf-yân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Urve'den, o da Ebû Humeyd Es-Saıdî'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :
Resûlüllah (SallaUahU Aleyhi ve Seltem) Esd (kabilesin)'den İbnü'1-Lütbiyye denilen bir adamı me'mur yaptı. (Amır'la İbnü Ehî Ömer: Sa*daka üzerine me'mur dediler.) (Bu zât vazifeden) geldiği zaman:
— Bu sizin; bu da benim; bana hediyye edildi, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (SallaÜahü Aleyhi ve Sellem) minber üzerinde ayağa kalkarak Al*lah'a hamdü sena etti. Ve şunları söyledi :
«Benim gönderdiğim bir me'mûra ne oluyor ki: Bu sizin; bu da bana hediyye edildi; diyor! Babasının yahut anasının evinde otursa da kendisi*ne hediyye edilecek mi, edilmiyecek mi baksa idi ya! Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz o sadakadan bir şey ele geçirirse kıyamet gününde onu boynunda taşıyarak getire*cektir. Böğürmesi olan bir deve, yahut öğürmesi olan bîr inek veya mele-yen bir koyun!..
Sonra ellerini kaldırdı. Hattâ koltuklarının beyazmı gördük. Sonra iki defa:
«Allahım! Tebliğ ettim mi?» buyurdu.
(...) Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. (.Dedı-ler ki) : Bize Abdürrazzâk baber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer, Zühri'-den, o da TJrve'den, o da Ebû Humeyd Es-Sâıdî'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :
Peygamber (Sallattahü Aleyhi ve Sellem) Ezd (kabilesin)'den bir adam olan İbnü'l-Lütbiyye'yi sadaka üzerine me'mur tâyin etti. Sonra İbnü'l-Ltitbiyye (zekât) malı (nı) getirerek Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemye verdi. Ve:
— Bu sizin malınız; şu da bana verilen bir hediyyedir, dedi. Pey*gamber tSallallahü Aleyhi ve Sellem) de ona:
«Babanın ve ananın evinde otursan da sana hediyye edilecek mi, edil-miyecek mi baksa idin yâ!» buyurdular. Sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hutbe okumak için ayağa kalktı...
Bundan sonra râvİ, Stifyan'ın hadisi gibi rivayette1 bulunmuştur.
27- (...) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hişâm, babasından, o da Ebû Humeyd Es-Sâîdî'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :
Resûlüllah (SaUaSlahü A leyhi ve Sellem) Ezd (kabilesin)'den İfenü'I-Ütbiyye denilen bir adamı Benî Süleym'in sadakalarına rae'mur tâyin etti. Geldiği zaman onu hesaba çekti. Adam:
— Şu sizin malınız; bu da hediyyedir, dedi.
Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem): «Babanın ve ananın evinde otursaydın ya doğrucu isen hediyyen sa*na gelsin!» buyurdu. Sonra bize hutbe okudu. Ve Allah'a hamdü sena etti. Sonra şunları söyledi:
«Bundan sonra (malûm ola ki)! Ben sizden bir adamı Allah'ın benim idareme verdiği yerlerden bir vazifeye ta'yîn ediyorum da, gelerek : Şu sizin malınız; bu da bana verilen bir hediyyedir; diyor. Babasının ve ana*sının evinde otursaydı ya doğrucu İse hediyyesi kendisine gelsin! Vallahi eğer sizden biriniz hakkı olmaksızın ondan bir şey alırsa kıyamet günün*de Allah Teâlâ'ya, onu taşır hâlde kavuşur. Sizden birinizin böğüren bir deve yahut böğürmesi olan bir inek veya meleyen bîr koyun taşıyarak Allah'a kavuştuğunu ben mutlaka bileceğim!»
Sonra ellerini kaldırdı. Hattâ koltuklarının beyazı göründü. Ve : «Allahım! Tebliğ etlim mî?» dedi. (Bunu) gözüm gördü; kulağım işitti.
28- (...) Bize Ebû Küreyb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abde ile İbnü Nümeyr ve Ebû Muâviye rivayet ettiler. H.
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ab-dürrahîm b. Süleyman rivayet etti. H.
Bize İbnü Ebî Ömer de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân rivayet etti. Bunların hepsi Hişâm'dan bu isnâdla rivayette bulunmuşlardır.
Abde ile İbnü Nümeyr'in hadîslerinde Ebû Üsâme'nin dediği gibi: «Geldiği zaman onu hesaba çekti.» cümlesi vardır.
tbnü Nümeyr hadîsinde ise: «Vallahi iyi bilin! Nefsim yed-i kudre*tinde olan Allah'a yemîn ederim ki, sizden biriniz o sadakadan bir şey alırsa...» ibaresi vardır. Süİyan'in hadîsinde : «Dedi ki: Gözüm gördü, ku*lağım işitti. Zeyd b. Sâbit'e de sorun! Çünkü benimle beraber orada idi.» ibaresini ziyade etmiştir.
29- (...) Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerîr, Şeybânî'den, o da Abdullah b. Zekvân'dan —ki bu zât Ebû'z-Zinâd'dır— o da Urve b. Zübeyr'den naklen haber verdi ki. Resûlüllah (Salkllahü Aleyhi ve Seİİem) sudaka üzerine bir adamı me'mûr tâyîn etmiş. O da birçok şeyler getirmiş. Ve: Şu sizin! Bu da bana hediyye edildi... demeye başlamış... Râvi yukarıki hadîs gibi rivayet etmiştir. Urve de*miş ki:
«Ebû Humeydes-Sâıdî'ye : Bunu Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den mi işittin? diye sordum.
— Ağzından kulağıma! Dedi.»
Bu hadîs Buhar i «Zekât», «Hibe», «Ahkâm», «Nüzûr» ve «Ter-kü'1-Hıyel» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Kitâbü'l-Cirâh»da muh*telif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Hadîste geçen sadakadan murâd zekâttır. Yâni zekât toplamak için. tâyîn olunan me'mura verilen hediyye ona haramdır. Bu bir nevi' gulül-dür. Me'mur onu kabul etmekle vazifesinde hıyanet ve sû-i isti'mal yap*mış olur. Onun için de cezası ganimet aşıran kimsenin cezası gibi ola*cak, me'mur hediyye olarak aldığı şeyi yüklenerek mahşer yerine getir*mek sureti ile kepaze edilecektir.
Hadîs-İ şerifte verilen bu hediyyenin haram kılınmasının sebebi me1-mûriyet olduğu bildiriliyor. Yâni me'mûra verildiği için ona haramdır. Memurdan başkasına verilen hediyye ise haram değil, bilâkis müstehaptır.
Hadîsin üçüncü rivâyetindeki : «Meleyen bir koyunu taşıyarak Al*lah'a kavuştuğunu ben mutlaka bileceğim!» cümlesi bâzı nüshalarda: «Sakın... meleyen bir koyun taşıyarak Allah'a kavuştuğunu görmeyeyim!»
şeklinde rivayet olunmuştur. Nitekim bundan önceki bâbtaki rivayetler de buna benzer şekilde idi. Kaadî Iyâz: «Bu rivayet daha meş*hurdur; ama evvelkisi «Sahîh-i Müslim»in ekseri râvilerinin rivayetidir.» demiştir.
Hâvinin: «Bunu gözüm gördü; kulağım işitti.» demekten maksadı: Ben bunu yüzde yüz biliyorum; bildiğimde kat'iyyen şüphem yoktur, de*mektir.
Sevâd: Karaltı mânâsına gelir. Burada ondan maksat: Bariz şahıs*lar, birçok eşya ve hayvanlardır.
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:
1- Me'murlann hükümet nâmına yaptıkları muamelelerde gelir ve giderleri bilinmek için hesab vermeleri îcâb eder.
2- Allah'ın iki veya daha fazla ismini anarak yemini te'kîd etmek caizdir.
3- Hâvinin veya herhangi bir sözü nakleden kimsenin —daha te'sîrli olur ümîdi ile— o sözü dinlerken beraber bulunduğu bir şahsı şâhid ge*tirmesi caizdir.
30- (1833) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vekf b. Cerrah rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmail b. Ebî Hâlid, Kay s b. Ebî Hâzim'den, o da Adiy b. Amirate'l-Kindî'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Ben Kesûlüllah (Salİallahü Aleyhi ve Sellem) 'i şöyle buyu-, rurken işittim:
«Sîzden herhangi bir kimseyi biz me'mur ta'yîr» eder de bir iğneyi veya fazlasını bizden gizlerse bu hıyanet olur; kıyamet gününde onu ge*tirir!»
Bunun üzerine Ensârdun siyah bir zât kalkarak onun yanına gitti. Onu hâlâ görür gibiyim. Ve :
— Yâ Resûlâllah! Vazifeni benden kabul eyle! Dedi. Efendimiz: «Sana ne oldu?» diye sordu.
— Seni şöyle şöyle derken işittim! Dedi. Resûlüllnh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ;
«Halbuki ben onu şimdi söylüyorum : Sizden kimi bir zekât işine me*mur tayın edersek onun azını çoğunu getirsin! Ondan kendisine ne veri*lirse alır; ne yasak edilirse vaz geçer!» buyurdular.
(...) Bu hadîsi bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babamla Muhammed b. Bişr rivayet ettiler. H.
Bana Muhammed b. Râfi' dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme rivayet etti. Bu râvilerin hepsi: Bize İsmail bu isnâdla bu hadî*sin mislini rivayet etti; demişlerdir.
(...) Bu hadîsi bize İshâk b. İbrahim El-Hanialî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Fadl b. Mûsâ haber verdi. (Dedi ki) : Bize İsmâî! b. Ebî Hâlid rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Kays b. Ebî Hâzini haber verdi. (Dedi ki) : Ben Adiy b. Amîrate'l-Kindî'yi şunu söylerken işittim : Ben Resûlüllah 'i şöyle buyururken işittim...
Râvi, yukarıkilerin hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.
Bu hadîs dahî hüküm itibârı ile yukarıki rivayetler gibidir. Râvile-rinden Adiy b. Amîra hakkında Kaadî I y âz: «Hadîs ricalinden kendisine Umeyra denilen bir kimse bilmiyoruz; bilâ*kis hepsi Amîra 'dır.» demiştir. Buna mukabil Nesâî'nin rivaye*tinde hem Umeyra hem de Amîra vardır.