53- (157) Bize Kuieybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den —ona okunanlar meyanmda — p da Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'-den naklen rivayet etti ki, Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem):
«Bir adam birinin kabrinin yanından geçerken, keşke onun yerinde ben olaydım, demedikçe kıyamet kopmayacakîır.» buyurmuşlar.
54- (...) Bize Abdullah b. Ömer b. Muhammcd b. Ebfm b. Salih ile Muhammed b. Yezîd Er-Uıfâî rivayet ettiler. Lâfız İlini Ebân'mdir. (De*diler ki) : Bize İbnü Fudayl, Ebû İsmail'den, o da Ebû Hâzîm'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah ($allaüahü Aleyhi ve Sellem):
«Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir adam bİ-rinin kabrinin yanından geçerek üzerinde yuvarianmadıkça ve keşke bu kabir sahibinin yerinde ben olaydım, demedikçe dünya bitmeyecektir. Hal*buki bu sözü ona söyleten din değil, ancak belâ olacaktır.» buyurdular.
55- (2908) Bize İbni Ebî Ömer EI-Mekkî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mervân, Yezid'den, (bu zât İbnû Keysân'dır), o da Ebû Hâzım'dan, o da Ebû Hüreyre'dcn naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) ;
«Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, İnsanlara öyle zaman gelecek, kâtİl ne için öldürdüğünü bilmeyecek; maktul de neden dolayı öldürüldüğünü bilmsyecckiu-.» buyurdular.
56- (...) Bize Abdullah b. Ömer b. Eban ile Vâsıl h. Abdi'I-A'Iâ da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Fudayl, Ebû İsmail EÎ-Eslemî'den, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Kesûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, insanlar üze*rine gün gelip kâtü niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bil-meyinceye kadar dünya bitmeyecektir.» buyurdular.
— Bu nasıl olacak? denildi.
«Here! Katil de, maktul de cehennemde olacaklar.» buyurdular.
İbni Ebân'ın rivayetinde râvî: «O Yezid b. Keysan Ebû İsmail'den naklen rivayet etmiştir, demiş. Eslemî'yi anmamıştır.
Babımızın birinci rivayetini Buharı «Kitâbu'l-Fiten»'de tahric etmiştir.
Bu hadîsde Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kıyamete yakın bir kimsenin, kabir yanından geçerken, keşke bunun yanında ben olsaydım, diyerek onun yerine Ölmek isteyeceğini, ikinci rivayette de bu isteğin dininden dolayı değil, başına gelen fitne ve belâlardan ileri geleceğini ha*ber vermektedir. Bu mucize dahî zuhur etmiştir. Bugün birçok kimselerin çeşitli dünyevî ıstıraplarla ölümü istemek değil, bilfiil intihar ettikleri görülmekte hattâ olağan sayılmaktadır.
Bugün artık çok defa katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldü*rüldüğünü bilmez olmuşlardır.
Hadîsin îbni Ebân rivayetinde takdim tehir vardır. Zahire bakılırsa Yezîd b. Keysan, Ebû İsmail 'den rivayet et*miş sanılır. Bu yanlıştır. Yezîd b. Keysan, Ebû İsmail'*in kendisidir. Nitekim bâzı nüshalarda Yezîd. b. Keysan 'dan yâni; Ebû İsmail 'den denilmiştir. Doğrusu da budur.
Hadîsdeki hereden murad katildir.
57- (2909) Bize Ebû Bekr fo. Ebî Şeybe ile İbnû Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız Ebû Bekir'indir. (Dediler ki) : Bize Sütyan b. Uyeyne, Zi-yâd b. Sa'd'dan, o da Zührî'den, o da Saîd'den naklen rivayet etti. Saîd Ebû Hüreyre'yi Peygamber (Sallallahü A leyhi ve Sellem) 'den naklen şöyle derken işitmiş: «Kâbe'yİ Habeşlilerden incecik baldirlı biri harab edecektir.»
58- (...) Bana Harmele b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnû Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbnû Şihab'dan, o da İbnû Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen ha'ber verdi. (Şöyle pemiş) : Resûliillah (Sallallahü A leyhi ve Seİleın):
«Kabe'yi Habeşlilerden incecik baldırlı bîri harab edecektir.» buyur*dular.
59- (...) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdû'l-Aziz (yâni; Ed-Derâverdî) Sevr b. Yezid'dcn, o da Ebû'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Habeşlilerden incecik baldırlı biri Allah (Azze ve Ceîle) 'nin beytini ha rab edecektir.» buyurmuşlar.
Bu hadîsi Buhârî «Kitabü'l-Hac»'da; Nesâî «Kitabu'l-Hac» ve «Kitabu't-Tesir»'de tahric etmişlerdir.
Habeşlilerden murad; Sudanlıların bir nev'idir.
Resûîüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hadîslerinde: «Habeşlİlerde hayır yoktur. Aç kalırlarsa çalarlar, doyarlarsa zİnâ ederler. Ama onlarda İki güzel haslet vardır. Yemek yedirmek ve yolduIc gününde fakiri giy*dirmek.» buyurmuştur. Kabe 'nin tahribi babında birçok hadîsler vârid olmuştur. Bunlardan bazılarını Ebû Dâvud Et-Tayâlişî, Ebû Nuaym, îmam Ahmed ve İbnû'l-Cevzî tah*ric etmişlerdir.
Zü's-Süveyk ateyn : İki baldircık sahibi, yani incecik bacaklı demektir.
Hadîsden murad; Kâbeyi zayıf bir Habeşlinin harab edeceğini bildirmektedir.
Rivayetlerin umumundan anlaşıldığına göre, bu hâdise îsa (Aleyhhselâm) yere indikten sonra olacak, Kâbe'yi bağlarında ince bacaklı, şiş karınlı bir adam bulunmak üzere Habeşliler yıkacak, taş üs*tünde taş bırakmıyacaklar. Hatta bu taşları denize atacaklardır. Bu, kıya*mete Kabe’nin kalkması demektir. Bir rivayette Kâbe'yi yedi sene hac eden bulunmayacak ondan sonra Kabe yıkılacak, daha sonra Kur'ân-ı Kerîm mushaflardan bîlâhere kalblerden sili*necek, insanlar şiir ve mûsikîye ve câhiliyet hikâyelerine dönecekler, son*ra Deccal çıkacak ve îsa (Aleyhisselam) inecektir. Bir rivayette Kâbe’nin iki defa yıkılacağı üçüncü defasında Hacerü'l-Esved’in kaldırılacağı, başka bir rivayette, ikinci defada Hacerü’l-Esved’in kaldırılacağı bildirilmiştir.
Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir. Teâlâ. Hazretleri. Harem-i Şerîf'in emniyette olduğunu bildirmiştir. Bu hadîs ona muarız düşmüyor mu?
Cevab: Hayır! Muarız değildir. Çünkü Harem-i Şerifin emniyeti kı*yamet yaklaşıp, dünya harab oluncaya kadardır. Kabe 'nin yıkılması ise ondan sonra olacaktır. Bâzıları Habeşliler hâdisesi âyetin umumundan tahsis edilmiştir demişlerse de, Kaadî Iy âz birinci kavlin daha zahir olduğunu söylemiştir.
60- (2910) Bize Kuteybe h. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdu'I-Aziz (yâni; İbni Muhammed) Sevr b. Zeyd'den, o da Ehû'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (Sallallahâ Aleyhi ve kellem} :
«Kahtan'dan bir adam çıkıp İnsanları sopasıyle sürmedikçe kıyamet Icopmayacaktır.» buyurmuşlar.
61- (2911) Bİze Muhammed b. Beşşâr El-Abdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdü'l-Kebir b. Abdu'I-Mecîd Ebû Bekir El-Hanefî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdu'l-Hamid b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Ömer b. Hakem'i Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Âleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet ederken dinledim :
«Cehcah denilen bir adam melik olmadıkça, günlerle geceler gitmez.» buyurmuşlar.
Müslim der ki: Abdü'l-Mecid oğulları dört kardeştir: Şerik, Ubeydul-lah, Umeyr ve Abdû'I-Kebir.
Birinci rivayeti Buhârî «Kİtâbu'l-Menâkib» ile «Kitâbu'l-Fiten* de tahric etmiştir.
İnsanları koyun sürüsü gibi sopasıyle idare edecek olan bu adamın adı malûm değildir. Yalnız Kurtubî bunun ikinci rivayetteki Ceh*cah olduğunu kat'iyyetle ifâde etmiştir. Bazıları Kahtânî‘nin Mehdî 'den sonra çıkarak onun yolunda yürüyeceğini rivayet etmişler*dir. Bir takımları bunun halife olacağını lâkin mütegallibeden olduğunu söylemişlerdir. Mehdî'nin yolundan yürüyeceği rivayeti zayıftır.
62- (2912) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe üe tbnû Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız İbnû Ebî Ömer'indir. (Dediler ki) : Bize Süfyanı, Zührî'den, o da Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki: Peygamber (Sallalhhü Aleyhi ve Sellem)
63- (...) Bana Harmele b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnü Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbnû Şİhab'dan naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Saîd b. Müseyyeb haber verdi ki, Ebû Hü-reyre şöyle demiş: Resûlüllah (Sallalhhü Aleyhi ve Sellem):
«Kıldan ayakkabı giyen, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olan bir ümmet sizinle harbetmedikçe kıyamet kopmayacaktır.» buyurdular.
64- (...) Bize Ebû Beki: b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyan b. Uyeyne, Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'*den, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)^ ulaştırmak suretiyle rivayet etti.
«Siz ayakkabıları kıldan bîr kavimle harbetmedikçe kıyamet kopma*yacaktır. Ve siz gözleri küçük, burunları yassı bir kavimle harbetmedikçe kıyamet kopmayacaktır.» buyurmuşlar.
65- (...) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yakub (yâni; İbni Abdirrahman) Süheyl'den, b da babasından, o da Ebû Hürey*re'den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar :
«Müslümanlar Türklerle, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olup, kıl elbise giyen ve kıl içinde yürüyen bir kavimle muharebe etmedikçe kıyamet kopmayacaktır.>>
66- (...) Bize Ebû Küreyb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki' ile Ebû Üsâme, İsmail b. Ebî Hâlid'den, o da Kays b. Ebî Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Kıyametinönünde siz ayakkabıları kıldan bir kavimle muharebe ede-kıhflı kalkanlar gibidir. Yüzleri kırmızı, gözleri küçüktür.»
Bu rivayetleri Buhârî «Kitâbu'I-Cihad»'da tahric etmiştir.
Mutraka kelimesi «mutarraka» şeklinde de rivayet edilmiştir. Bu tak*dirde hadîsin mânâsı; «Yüzleri dövülmüş kalkanlar gibi...» demek olur. Kaâdı Beydâvî: «Yüzlerinin kalkana benzetilmesi yaygın ve yu*varlak olduğundan. Kılıflı kalkana benzetilmesi de kaim ve etli olmasın*dandır.» diyor. Ayakkabılarının kıldan olmasından murad; çarıktır. Bâzı yerlerde tabaklanmamış gönden çarık giyerler. Bunlar üzerlerindeki kıl*lar kazınmadan yapılır. Buhârî şârihi Aynî şöyle diyor : «Ayak*kabılarının kıldan veya kıllı deriden yapılması memleketlerinde başka yerlerde görülmedik derecede çok kar yağdığı içindir. Bu ayakkabıları kurt vesâir hayvanat derisinden yapılır.»
Hadîs-i şerîf Türkler hakkında vârid olmuştur. «Kitabu't-Tabakat»'da Türkler hakkında şöyle denilmektedir:
«Türklere gelince, bunlar sayılan pek çok olan bir millettir. Memleket*leri muhteliftir. Yaşadıkları yerler Horasan'ın doğusu ile Çin'in batısı arası ve Hindistan'ın şimaliyle Kürey-i arzın sonu arasıdır. Maharet gösterdikleri ve bütün inceliklerini bildikleri fazilet, harb ve harb âletleridir.»
Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir : Hadîs-i şerîf ilerde olacak bir hâdiseyi haber veren mucizelerden biri olduğuna göre Türk1er‘le yapılacak bu muharebe olmuş mudur yoksa olacak mıdır?
Bu suale Aynî şöyle cevab vermiştir: Bu harblerin bir kısmı altı-yüz onyedi tarihinde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in haber ver*diği gibi olmuştur. Türkler 'den büyük bir ordu çıkarak bütün Horasan beldelerini kılıçtan geçirmiş bundan sâdece mağaralara sığınan*lar kurtulmuşlardı. Bunlar Rey, Kazvin ve Meragaya Ka*dar bütün İslâm beldelerini çiğneyip geçmişler, kadınlarını esir etmiş, ço*cuklarını kesmişler. Sonra tâ isfehan'a kadar sarkarak orada da sa*nsız insan öldürmüşler. Atlarını cami ve mescid direklerine bağlamışlardı. Gerek hadîs-i şerîf deki Türklerin tarihinden gerekse Allâme Aynî 'nin tarih göstererek bahsettiği harblerden anlaşılıyor ki, bu Türkler*den murad; Cengiz Han ve torunu Hülâgû kumandası altında müslümanlarla harbeden tatar ordularıdır. Bunların müslümanlara karşı gösterdikleri gaddarlıklar tarihte pek meşhurdur.
67- (2913) Bize Züheyr b. Harb ile Alî b. Hucur rivayet ettiler. Lâ*fız Züheyr'indir. (Dediler ki) : Bize İsmail by İbrahim, Cüreyrî'den, o da Ebû Nadrâ'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Câbir b. AbdiIIah'm yanında idik. Câbir : Iraklılara kafiz ve dirhem toplanmaması yakındır, dedi. Biz:
— Bu nereden? dedik.
— Acemler tarafmdandırî Onu vermeyecekler, dedi. Sonra ilâve etti. Şamlılara dînar ve müdy toplanmaması yakındır. Biz:
— Bu nereden? dedik.
— Romalılar tarafındandır, cevâbını verdi. Sonra bir an sustu. Sonra şunu söyledi:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«ümmetimin sonunda bir halife gelecek, malı adetle saymayacak, avuç-'a avuçlayacaktır.» buyurdular.
Kavi diyor ki: Ben Ebû Nadra ile Ebû Alâ'ya bunun Ömer b. Abdil-ziz olacağmı zanneder misin? dîye sordum. —Hayır! cevâbını verdiler.
(...) Bize İbnû Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdu'l-Vehhâb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Saîd (yâni; El-Cüreyrî) bu isnadla ibu hadîsin mislim rivayet etti.
68- (2914) Bize Nasr b. Ali El-Cahdamî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Bişr (yâni; İbni Mufaddal) rivayet etti. II.
Bize Ali b. Hucur Es-Sa'dî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmail (yâni; îbni Uleyye) rivayet etti. Her iki râvi Saîd b. Yezîd'dcn, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivayet etmişlerdir. Ebû Saîd (şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem);
«Sizin halifelerinizden bir halife malı avuçla avuçlayacak, adetle say*mayacaktır.» buyurdular.
İbnû Hucur'un rivayetinde (yahsû yerine) yahsî denilmiştir.
69- (2914-2913) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdûs'Samed b. Abdi'l-Vâris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize DÛvud, Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd ile Câbir b. Abdillah'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demişler) : Resûlüllah (Sallallahü A teyhi ve Sellem) ;
«Âhir zamanda bir halife gelecek, mâlı taksim edecek, saymayacaktır.» buyurdular.
(...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû MÎuâviye, Dâvud b, Ebî Hind'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den naklen bu hadîsin mislini rivayet etti.
Hz, Câbir rivayetinin izahı biraz yukarda 2896 numaralı hadîs-de geçmişti. Diğer rivâyetlerdeki halîfenin kim olduğu bildirilmemişse de, Tirmizî ile Ebû Dâvud bunun Mehdi olduğunu söy-ldmişlerdir, Tirmizî 'nin rivayet ettiği bir hadîsde :
«Arablara benim ehl-i beytimden ismi ismime uygun bîr adam hükmet-medikçe kıyamet kopmayacaktır.» buyurulmuştur. Tirmizî : «Bu hadîsi hasen sahihdir.» demiştir. Aynı hadisi Ebû Dâvud da riva*yet etmiştir. Onun rivayetinde :
«Yeryüzü zulümle nasıl doldurulduysa, o da doğruluk ve adaletle dol*duracaktır.» ziyâdesi vardır.
«Yahsû» ve «Yahsî» fiilleri avuçla almak mânâsına gelirler. Halîfenin malı saymadan avuçla vermesi, mal ve ganimetlerin çokluğundan ve ken*disinin cömertliğinden olacaktır.
70- (2915) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. Lâfız İbni Müsennâ'mndir. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fev rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Ebû Mesleme'den rivayet etti. (Demiş ki) : Ben Ebû Nadra'yı Ebû Saîd-i Hudri'dcn naklen rivayet ederken din*ledim. (Şöyle demiş) : Bana benden daha hayırlı biri haber verdi ki, Re*sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hendeği kazmaya başladığı vakit hem yüzünü siliyor, hem de Ammâr'a :
«İbnü Sümeyye'ye yazık oldu. Seni azgın bir çete öldürecek!» buyuruyormuş.
71- (...) Bana Muhammed b. Mu âz b. Abbâd El-Anberî ile Hureym b. Abdi'1-A'lâ da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize H&Iîd b. Haris rivayet etti. H.
Bize İshâk b. İbrahim ile İshak b. Mansûr, Mahmud b. Gayian ve Muhanımed b. Kudâme dahî rivayet ettiler, (Dediler kî) : Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. Her iki râvi Şu'be'den, o da Ebû Mesleme'den nak*len bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir. Yalnız Nadr'in ha*dîsinde :
«Bana benden daha hayırlı biri, Ebû Katâde haber verdi.»
Halid b. Haris'in hadîsinde:
«Zannederim Ebû Katâde'yi kastediyor.»
Yine Hâlid'in hadîsinde :
«Veyse yahut ya Veyse'bnİ Sümeyye diyordu.» cümleleri vardır.
72- (2916) Bana Muhammed b. Anır b. Cebele de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. H.
Bize Ukbe b. Mükrem EI-Ammî ile Ebû Bekir b. Nâfi' dahî rivayet ettiler. (Ukbe : Haddesenâ; Ebû Bekr ise : Ahberanâ tâbirlerini kullandı*lar. Dediler ki) : Bize Gunder haber verdi. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Hâlid'i, Saîd b. Ebi'i-Hasen'den, o da annesinden, o da Ümmü Seleme'den naklen rivayet ederken dinledim ki : ResûlüIIah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) Ammar'a :
«Seni azgın çete öldürecektir.» buyurmuşlar.
(...) Bana İshak h. Mansûr da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdûs'-Samed b. Abdû'l-Vâris haber verdi. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid El-Hazzâ' Saîd b. Ebi'1-Has.en ile Hasen'den onlar da annelerinden, o da Ümmü Seleme'den, o da Peygamfcer (Sailallahü Aleyhi ve SeUem)'den naklen bu hadîsin mislini rivayet etti.
73- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti, (Dedi ki) : Bize İsmail b. İbrahim, İbni Avn'den, o da Hasan'dan, o da annesinden, o da Ümmü Seleme'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : ResûlüIIah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ammâr'ı azgın çete öldürecektir.» buyurdular,
Peygam'ber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) bu hadîsde Hz. Ammâr b. Yâsir'i annesinin ismiyle anmıştır. Annesi Sümeyye (Radıyaııanu anh müslüman olunca müşrikler tarafından pek çok azab görmüş bir sa-hâbiyye İdi. Hadîsin bir rivayetinde bû'se kelimesinin yerine «veyse», Buhârî'nin rivayetinde «veyha» denilmiştir. Bunlar mânâ itibariyle birbirine yakın kelimelerdir. Başına ne dehşetli musibet geldi, yazıklar olsun, vah vah mânâlarına gelirler. Bazıları, veyse ile veyha arasında fark görmüş : «Veyha haketmediği bir tehlikeye düşen kimseye açındığı zaman söylenir. Veyse ondan daha hafiftir; veyl ise hakettiği belâyı bulan kimse hakkında kullanılır.» demiş. Ferra ise aralarında fark görmemiştir. Hz. A1i'den bir rivayete göre veyh rahmet kapısı ,veyl azab kapısıdır. Veyh tehlikeye yaklaşan kimseyi men etmek için, veyl ise tehlikenin içine dü-
Şen için kullanılır.
ResûlüIIah (Sallallahü Aleyhi ve SellemS'in bu mucizesi de haber verdiği gibi zuhur etmiş. Hz. Ammar, Sıff.in muharebesinde Hz. A1î tarafından doksan dört yaşında olduğu halde aslanlar gibi çarpışarak şehid olmuştur.
Hz. A1î'nin Muâviye ile yaptığı harblerde haklı olduğuna hüküm verenler bu hadîsle istidlal etmişlerdir. Onlara göre A1î (Radİyallahu anh) hakka isabet etmiştir. Karşı taraf âsîdirler. Lâkin müctehid oldukları için onların da günâhı yoktur. Fakat Buharı şârihi Aynî bu babda bir hüküm vermeyip susmanın daha muvafık olduğunu söylüyor.
74- (2917) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'he, Ebû't-Teyyâh'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Ben Ebû Zür'ayi, Ebû Ilüreyrc'den, o da Pey*gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet ederken dinledim. Şöyle buyurmuşlar:
«Ummetimi Kureyş'İn şu kabilesi helak edecektir.»
Ashâb:
— Bize ne emir buyurursun? demişler.
«Keşke insanlar onlardan uzak kalsalar!» buyurmuşlar.
Bize Ahmed b. İbrahim Ed-Devrakî ile Ahmed b. Osman En-Nevfel'i d| rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Dâvud rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Su'be, bu isnadda bu hadîsin mânâsında rivayette bulundu.
Bu hadîsi Buhârî «Kİtâbu'l-Menâkıb»'da tahric etmiştir.
Kaadî Iyâz'm beyânına göre Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu helaki şu hadîs-i şerîfiyle beyân buyurmuştur :
«Çocukların kumandan olmasından Allah'a sığınırım. Onlara itaat et*seniz helak olursunuz. İsyan etseniz, sizi helak ederler.»
Buhar î 'nin rivayet ettiği bir hadîsde de :
«Ümmetimin helaki Kureyş'ten bir takım çocukcağızların elinde ola*caktır.» buyurulmuştur. Taberî diyor ki: Kabileden murad; bü ço*cuklardır. Küçük ve tecrübesiz oldukları için helak onlar sebebiyle vuku bulmuştur. Yoksa çocuk kumandanların zamanındaki bütün ümmet kaste*dilmiş değildir.
«Keşke insanlar onlardan uzak kalsalar...»cümlesinden murad: Har*be iştirak edip de muhalefette bulunmak değil, tamamen uzak kalıp hiç iştirak etmemektir. Hz. Ebû Hüreyre'nin bu çocuk kumandan*ları bildiği, fakat kargaşalık çıkmasın diye söylemediği rivayet olunmuş*tur. Hadîs-i şerîf kumandanlar aleyhine ayaklanmanın câiz olmadığına de*lildir. Ve bir mucizedir;
75- (2918) Bize Amru'n-Nâkıd ile İfcnû Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız İbni Ebî Ömer'indir. (Dediler ki) : Bize Süfyan, Zührî'den, o da Saîd b. Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Kisra ölmüştür. Ondan sonra kisra yoktur. Kayser helak olursa, ondan sonra âa kayser yoktur. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ede*rim ki, size onların hazineleri mutlaka Allah yolunda verilecektir.» buyurdular.
Bana Harmele b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnû Vehb haber verdi. (Dedi kî) : Bana Yûnus haber verdi. H.
Bana tbnû Râfi' ile Abd b. Humeyd dahi Abdurrezzak'dan rivayet ettiler. (Dediler ki) ; Bize Ma'mer haber verdi. Her iki râvî Zührî'den, Süfyan'm isnadı ve onun hadîsi mânâsında rivayette bulunmuşlardır.
76- (...) Bize Muhammed b. Râfi' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ab-dürezzak rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'-den rivayet etti. Hemmâm, Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den bize rivayet ettikleri şunlardır diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biride de şudur: Resûlüllah(Sailallahi< Aleyhi ve Sellem)
«Kisra helak olmuştur. Ondan sonra artık kisra gelmeyecektir. Kayser de mutlaka helak olacak, ondan sonra bir daha kayser gelmeyecek. Sîze onlarrn hazineleri mutlaka Allah yolunda taksim edilecektir.» buyurdular
77- (2919) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir, Abdû'l-Melİk b. Umeyr'den, o da Câbir b. Semııra'dan naklen rivayet etti. Câbir şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Kisra helak olduğu vakit, artık ondan sonra kisrâ yoktur...» Râvî hadîsi tamamiyle Ebû Hüreyre'nin hadîsi gibi nakletmiştir.
78- (...) Bİze Kuteybe b. Saîd ile Ebû Kâmil El-Cahderî rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Avâne, Sinıâk b. Harb'da, o da Câbir b. Semura'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)ı:
«Müslümanlardan bir cemâat yahut mü'minlerden bir cemâat beyaz saraydaki kisra hanedanının hazinesini mutlaka fethedecektir.» buyurur*ken işittim.
Kuteybe : «Müslümanlardan bir cemâatin.» dedi. Şekk etmedi.
(...) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbnû Beşşâr rivayet ettiler (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Simâk b. Harb'den rivayet etti. (Demiş ki) : Ben Câbir b. Semûra'yı dinledim. Şunu söyledi; Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den dinledim...
Râvî Ebû Avâııe'nin hadîsi mânâsında rivayet etmiştir.
Bu rivayetleri Buhâri «Kitâbu'l-Cihâd», «Kitâbu-Fardı'l-Humus» ve «Kitâbul-Menâkıb»'de tahric etmiştir.
Ulemânın beyânına göre bu hadîsin mânâsı Acem hükümdarı öldükten sonra bir daha Irak 'da Kisra bulunmıyacak. Roma hükümdarı öldükten sonra da Şam 'da kayser bulunmayacak demektir. Nitekim neticede öyle olmuştur.
Kisra, Acem şahı demektir. Resûlüllah(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in duâsıyle kisramn mülkü tamamen parçalanmış, yok olmuştur.
Kayser; Roma imparatoruna verilen unvandır. O da Şam 'da münhezim olmuş, memleketinin gerilerine çekilmiştir. Bilâhare bunların memleketlerini müslümanlar peyderpey fethetmiş ve hazînelerini Re*sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliemj'in haber verdiği şekilde sarfetmişlerdir. Beyaz saray, Medâyin şehrinde bulunan muhkem bir kale imiş. İranlılar buna «Sefid köşk» derlermiş. Bugün beyaz sarayın yerinde Medayın camii bulunmaktadır. Bâzıları bundan Hemedan'daki kal'a kastedildiğini söylemişlerdir. Şehristan denilen bu kaleyi Darâ'nın yaptır*dığı söylenir. Kisramn hazinesi müslümanlar tarafından Hz. Ömer (Radiyallahu anh) zamanında ele geçirilmiştir.
(2920) Bize Kuteybe b. Saîd vivâyet etti. (Dedi ki) : Bize Abdu'l-Aziz (yâni İbnû Muhammed) Sevr'den (bu zât İbnû Zeyd Ed-Dılı’dır), o da E'.,û'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre'deıı naklen rivayet etti ki, Pey*gamber (Saliallahü Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurmuşlar:
«Bir tarafı karada, bir tarafı denizde bir şehir İşittiniz mi?» Ashâb :
— Evet yâ Resûlallah! demişler.
«Benî İshak'dan yetmiş bin kîşi bu şehre gaza etmedikçe kıyamet kop-mayacakt:r. Ona geldikleri vakit inecekler, silâhla çarpışmayacaklar, ok da atmiyacaklar. Allah'dan başka ilâh yoktur, Allah her şeyden büyüktür, di*yecekler, hemen iki tarafından biri sükût edecektir.»
Sevr demiş ki : Ben onun ancak şöyle dediğini biliyorum : «Denizdeki taraf düşecek. Sonra ikinci defa : Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büvüktür, diyecekler, öteki tarafı da sükût edecektir. Sonra üçüncü defa : Aîlah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür, -diyecek*ler. Kendilerine (kapılar) açılacaktır. Müslümanlar oraya girecek ve ga*nimet alacaklardır. Onlar ganimetleri taksim ederken birdenbire kendile*rine bir yaygaracı gelecek : Deccal çıkmıştır, diyecek. Onlar da her şeyi bırakıp döneceklerdir.»
(...) Bana Mııhammed b. Merzûk rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Bişr b. Ömer Ez-Zehrânî rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Süleyman b. Bilâl ri*vayet etti. (Dedi ki) : Bize Sevr b. Zeyd Ed-Dîlî bu isnadda bu hadîsin mislini rivayet etti.
Kaadî lyâz diyor ki : «Sahih-i Müslim'in bütün asıl nüsha*larında burada olduğu gibi. Benî İshak 'dan yetmiş bin kişi denil*miştir. Bâzı ulema bunun ma'ruf ve mahfuz olan şekli Benî İsrai1'den yetmiş bin kişi demişlerdir. Hadîsin siyakı da bunu göstermekte*dir. Çünkü Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) bu sözü ile ancak Arab-3arı kastetmiştir. Gaza edilecek şehir İstanbul'dur.»
Bâzıları «Benî İshak 'dan murad; İshak (Aleyhisselâm) 'in neslinden gelen Şam kürtleridir. Bunlar müslümandır.» demiş. Mol*la Aliyyu'l-Kaârî de bu söze ilâveten : «İhtimal onlarla beraber Benî İsmail 'den Arablar ve başka müslümanlar da varmıştır. Fa*kat tağlib tarikiyle onları zikretmekle yetinmiştir. Bu işin onlara mahsus olması da muhtemeldir.» demiştir.
79- (2921) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mııhammed b. Bişr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbnû Ömer'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhl ve Seliem) 'den naklen rivayet etti. (Şöyle buyurmuşlar) :
«Yahudilerle mutlaka harbedeceksiniz ve onları mutlaka tepeleyecek*siniz. Hatta taş : Ey müslüman, bu yahûdidir, gel de onu öldür, diyecektir.»
(...) Bize bu hadîsi Muhammcd b. Müsennâ ile Ubeydullah b. Saîd de rivayet et! iler. (Dediler ki) : Bize Yahya, Ubeydullah'dan bu isnadla rivayet etti. O hadîsinde : «Bu arkamdaki yahûdidir.» demiştir.
80- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize 'Ehû Üsâme rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Ömer *b. Hamza haber verdi. (Dedi ki) : SâKm'i şunu söylerken işittim : Bize Abdullah b. Ömer haber verdi ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem):
«Siz ve yahudüer harbedeceksiniz. Hatta taş : Ey müslüman, şu ar*kamdaki yahûdidir. Gel de onu öldür, diyecektir.» buyurmuşlar.
81- (...) Bize Harmele b. Yalıya rivayet etti. (Dedi ki) Bize İbnü Vehb haber verdi. (DecK ki) : Bana Yûnus İbnû Şihab'dan naklen haber
verdi. (Demiş ki) : Bana Salim b. Abdillah rivayet etti. Ona da Abdul*lah b. Ömer! haber vermiş ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar:
«Yahudi er sizinle harbedecek ve onlara üstün geleceksiniz. Hattâ taş : Ey müslüman, şu arkamdaki yahûdidir. Onu öldürüver, diyecektir.»
82- (2922) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ya'kub (yâni; tbni Abdirrahman) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hürey-re'den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleynı ve Sellem) şöyle buyurmuşlar :
«Müslümanlarla yahudiler harbefmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Müs-jlümanlar onları öldürecekler. Hattâ yahûdi taşın ve ağacın arkasına sak*lanacak. Taş veya ağaç da : Ey müslüman, ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki yahûdidir. Hemen gel de onu öldür! diyecektir. Yalnız Ğarkad müstesna! Çünkü o yahûdilerin ayaçiarındandır.»
Bu hadîsi Buhârî tahric etmiştir.
«Kitabu'l-Cihad>>ve «Kitâbu'l-Menâkıb»'de Hadîs-i şerif yahûdilerle müslümanlar arasında şiddetli harb olacağı*nı, taşlarla ağaçların dile gelip, arkamda yahûdi var, diye söyleyecekle*rini bildiriyor. Müslim sarihlerinden Übbî : «Bu sözü hakikat mânâya hamletmek için hiç bir manî yoktur. Allah taşda idrâk halkeder. Maamafih mecaz olmak ihtimâli de vardır. Bu takdirde onların köküne kibrit suyu damlatmaktan kinaye olur.» diyor. Kaadî lyâz bu harbîn Deccal öldürüldükten sonra yapılacağını söylemiş: «Çünkü Deccal'ın ekseriyetle tabiîleri yahûdilerdir.» demiştir.
Garkad : Kudüs taraflarında yetişen dikenli bir ağaçtır. Taberi 'nin beyânına göre Deccal orada öldürülecek, yahûdi harbi de orada olacaktır. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in bu ağacı yahûdilere iza*fe etmesi bundandır.
83 — (2923) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe riva*yet ettiler. (Yahya : Ahberanâ, Ebû Bekir ise : Haddesenâ tâbirlerini kul*landılar. Dediler ki) : Bize Ebû'l-Ahvâs rivayet etti. H.
Bize Ebû Kâmil El-Cahderî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Ava-ne rivayet eUi. Her iki râvi Simak'den, o da Câbir b. Semûra'dan naklen rivayet etmişlerdir. Câbir şöyle demiş: Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'ı:
«Şüphesiz kî, kıyâmeîin önünde yalancılar zuhur edecektir.» buyurur*ken işittim.
Ehû'I-Ahvas'ın hadîsinde şu ziyâde vardır: «Ben kendisine: Bunu Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den sen mî işittin? dedim. Evet! ce*vâbını verdi.»
(...) Bana İbnû Müsennâ ile İbnû Beşşâr da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Si-mâk'den hu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etti.
Simâk şöyle demiş : «Ben kardeşimi şöyle derken işittim : Câbir on*lardan korunuverin, dedi.»
84- (157) Bana Züheyr b. Ilarb ile tshâk b. Mansûr rivayet ettiler. (İshâk : Ahb|eranâ; Züheyr ise : Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. Dedi*ler ki) : Biate Abdurrahman (bu zât İbnü Mehdî'dir), Mâlik'den, o da Ebû'z-Zinad'tfan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyrc'den, o da Peygamber (Satlallahü Aleyhi ve Selîem)'den naklen rivayet etti. (Şöyle buyurmuşlar) : «Her bitji Allah'ın resulü olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı deccâl gönderilmedikçe kıyamet kopmayacaktır.»
(...) Bize Muhammed b. Rnfi' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdür-rezzâk rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mamer, Ilemmam b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) 'den naklen bu hadîsin mislini haber verdi. Şu kadar var ki, o (yûb'ase yerine) |«yenbeisen demiştir.
Bu hadîsi Buharı «Kitâbu'l-Menakib»'de tahric etmiştir.
Deccallarm gönderilmesinden murad; kendi kendilerini göndermeleri yâni; meydana çıkmalarıdır. Nevevî diyor ki : «Bu nevi deccalîar-dan asırlar boyunca birçok kimseler zuhur etmiştir. Fakat Allah Teâlâ 'hepsini helak buyurmuş, hiç birinden eser bırakmamıştır. Kalanlarını da öyle yapacaktır.»
Abdullah b. Zübeyr, kendilerinin peygamber olduğunu söyleyen bu yalancılardan üçünü saymıştır. Bunlar : Müseyleme-tu'1-Khzab, Esved-i Ansı ve Muhtarı SeIkafî'dirî ,
Aynı bunlara Tuleyha b. Huve ylid, Secab binti Haris' ve Hâris.i Kezzab ile Abbasîler devrinde zuhur eden bir cemâati da eklemiş : «Hadîsden murad; mutlak surette peygamberlik iddia edenler değildir. Çünkü bunlar sayısız dere*cede çoktur. Maksad şân-ı şevketi olanlardır.» demiştir.
Müseyleme Yemâme 'de, Esved Yemen'de zuhur etmişlerdir.; Esved, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) 'in vefa*tından Önce öldürülmüş. Müseyleme de Hz. Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında tepelenmiştir. Tuleyha da Hz. Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında meydana çıkmış ve sahih kavle göre sonraları tevbe etmiş. Hz. Ömer zamanında vefat etmiştir. Secah'in da sonra*dan tevbe ettiği rivayet olunur.
Muhtar-ı Sakafî, Abdullah b. Zübeyr 'in hilafeti Kûfe'yi ele geçirmiş, Peygamberlik iddiasında bu Cebrai1 (Aleyhiselâm) geldiğini ıddia etmiştir. Sonraları o da öldürülmüştür Haris Abdu'1–Melık b. Mervan'in hilâfeti zamanında ortaya çıkmış ve öldürülmüştür